Biz yazarken, söylerken herkes ninni gibi dinledi. Kimisi “evet, güzel konuşuyor”, kimisi de “burası Türkiye, işler sizin söylediğiniz gibi yürümez” dedi. Biz de demiştik ki, “burası hukuk devleti, bu işin şakası yok, hukuk kuralları herkese ve anında uygulanmalı, aksi halde bumerang etkisi ve hukuk kaosu kaçınılmaz olur”. Bugünlerde yazıp söylediklerimizin bir ninni veya masal olmadığı, gerçeğin acı olduğu herkesin yüzüne tokat gibi çarptı. Bazıları yaşanan hukuk dramına korku, endişe ve nefretle bakarken, bazılarının da çeşitli nedenlerle yaşananlardan kendileri lehine sonuçlar çıkarmaya çalışıp, yapılan yanlışları maalesef alkışladıkları görülmektedir. Esasında bu son bakış açısı, “bana olan sana da olsun” veya “sadece sana olsun” anlayışına dayanmaktadır. Çünkü bu yanlışlar yeni olmayıp, uzun zamandan bu tarafa varlığını sürdürmektedir.
Türkiye, teknik araçlarla takip mağduru ve yorgunu bir ülkedir. Hukuk devletinde yaşadığını zannedersin, fakat başına tuhaf işler geldiğinde yaşamadığını anlarsın. İşte o an çok geçtir, olan olmuştur, kamuoyunun önüne pervasızca atılmışsındır ve sen artık parçalanmayı bekleyen “av” konumundasındır. Suçsuzluk/masumiyet karinesine rağmen, yargısız infaz yöntemleri bireyi ezip geçmiştir. Sen hala derdini anlatmaya çalışırsın, fakat sessiz çığlığını kimse duymaz.
Türkiye’de deyim yerinde ise iki dudak arasında kalabilirsin. Anayasa, uluslararası sözleşmeler ve kanunlar vardır, demokratik hukuk devleti bir ilke olarak yazılıdır, fakat hukuk güvenliği hakkı askıda olabilir. Bu noktada gerçek başka türlü tezahür edebilir.
Yazımızın başlığını neden “Günaydın Türkiye” olarak seçtiğimize gelince, hukuka aykırı dinlemeler ile hukuka uygun gibi gösterilip temelde hukuk kurallarına aykırı dinleme ve izlemeler, yani teknik takip iddiaları hep vardı. Bu tür bir iddianın mağdurunun kim olacağı ise belli değildi. Devlet, maalesef kişi hak ve hürriyetlerini koruyup kollama konusunda yetersiz kalmış ve kalmaktadır.
İnsanların; adları ve tanımları Anayasa, uluslararası sözleşmeler ve kanunlarda yazılı hak ve hürriyetleri vardır, fakat aktif güvenceleri bulunmamaktadır. Kimse şaşırmasın, “suç örgütü” kavramını icat edip, Ceza Kanununa bağımsız bir suç tipi olarak yazmadım. Bu kavramdan hareketle, basmakalıp sözlerle insanları gözaltına alıp tutuklamadım, sahip olduğu her yeri arayıp tüm malvarlıklarına elkoymadım, süresiz ve sınırsız dinleyip takip etmedim, hukuka aykırı delili toplamadım ve kullanmadım.
Biz bunları söylerken herkes dinledi ve tuhaf bir şekilde “usul esasa feda edilir” dedi. Neden? Çünkü o an umulan fayda, bu şekilde konuşmaktan geçiyordu. Bu tür beyanların hukuki doğruluğu, hukukun evrensel ilke ve esaslarına uygunluğu dikkate alınmıyordu. Hukuk ve güvenceler bir kenara bırakılmıştı. Şimdi gelinen nokta bir felaket. Kimsenin güvencesi yok, herkes çıplak. Dinleme, takip, montaj, dublaj, internet üzerinden hesaplaşma almış başını gidiyor. Hukuk ve yargının umursanmadığı, sadece bir araç olarak görüldüğü, gerçek adaletin aranmadığı anlaşılmaktadır. Ne için? Kamu yararı ya da birilerinin yararı için. Oysa hukuk üstündür ve herkes eşittir. Esasında bunları da herkes bilmektedir, fakat uygulamamaktadır.
Zararın neresinden dönülürse kardır. Bir hukuk devleti gibi görünüp, polis devleti gibi hareket edilemez. Demokratik hukuk toplumunu çürüten en büyük tehlike, kamu yararı, kamu huzuru ve barışı bahanesi ile polis devleti zihniyetine dayalı uygulamalardır. Akşam yatarken hukuk devletinde uyuduğunuzu zannedip, sabah uyandığınızda karşılaştığınız polis devleti uygulamaları, birey ve toplumun yaşayabileceği en büyük travmadır ve bu travma yakıcı bir ateştir. Kime ne zaman dokunacağı belli olmaz.
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan Şen tarafından www. hukukihaber. net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
Trend Haberler
KARŞI DAVA AÇMA SÜRESİ (HMK m. 133)
AVUKATIN TARAF OLDUĞU (MESLEKTEN KAYNAKLI OLMAYAN) DOSYALARINDA E-TEBLİGAT ZORUNLULUĞU VAR MIDIR?
Yargıtay’ın 3 Gün Kuralı
Adana Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliğinde Değişiklik
Kiracının Haklı Tahliyesi
TEVKİL YAPILIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER