Bu metinde Franz Kafka tarafından 1914’te yazılan ve 1919’da yayımlanan “Ceza Kolonisinde” adlı hikayenin özüne sadık kalınarak özetlenmiş hali bulunmaktadır. Hikaye her hukukçunun ceza infaz sistemine ilişkin bakışına derinlik katabilecek niteliktedir.
Hikaye özellikle Kıta Avrupa’sı ülkelerinin ceza usul sistemlerini araştıran bir araştırmacının Ceza Kolonisindeki komutanın daveti üzerine adaya gelmesiyle başlamaktadır. Ceza Kolonisinin yer aldığı bu ada Fransa’da bulunmaktadır. Araştırmacının adaya davet edilmesinin temel sebebi cezaların infazında kullanılan bir makinenin çalışma şeklini görmek ve bunu infazın adilliği bağlamında karşılaştırmalı değerlendirerek yetkililere rapor etmektir.
Hikayenin başlangıcında araştırmacı infaz yetkilisi subayla tanışmıştır. Subayla beraber infazların gerçekleştirildiği bölgeye doğru hareket etmektedirler.
Subay bu adaya on yedi yıl evvel bir gemiyle geldiğini ve “rahmetli” diyerek bahsettiği eski komutanın kendisine yaptığı lütuflardan söz etmektedir. Ceza Kolonisinde bütün sistemin kurucusu bu eski komutandır ve halen onun koymuş olduğu kurallar tatbik edilmektedir. Yeni komutanlar gelip gitse de eski komutanın koyduğu düzen öylesine benimsenmiştir ki en radikal komutan bile sanki bu düzeni değiştiremeyecektir. Ayrıca subay infaz makinesinin özelliklerinden bahsetmekte ve makinenin çalışmasını bir an önce araştırmacıya göstermeyi planlamaktadır. Makineyi eski komutan icat etmiştir ancak icat ettikten bir süre ölmüş olduğundan makineyi daha uzun süre subay kullanmıştır. Komutan öldükten sonra makinenin kullanımını subayın devraldığı anlaşılmaktadır hatta makinenin çalışma şekline dair eski komutanın çizdiği planlar daima subayın yanında bulunmaktadır. Subay bu notlara oldukça değer vermektedir ancak notlar çok karmaşık yazılmış olup okunmasında güçlük çekilmektedir. Araştırmacının gözünden subayın makineden ve çalışma sisteminden bahsederken çok keyif aldığı ve makineye karşı bir bağlılık hissettiği anlaşılmaktadır. Ayrıca subay bu işi on beş yıldır memnuniyetle yaptığını ancak her defasında içinin ürperdiğinden söz etmektedir.
Makine infaza özel olarak hazırlanmıştır ve hükümlü kişiyi birden değil zamana yayılan bir süreç içerisinde öldürmektedir. Esasen bu makine on iki saat çalışmaktadır. Ancak ilk altı saat cezanın infazı bakımından en önemli kısmı teşkil etmektedir. Makine üç temel kısma ayrılmıştır buna göre altta bir yatak bulunmaktadır ve bu yatağın üstü tamamen pamukla kaplanmıştır. Dışarıdan bakıldığında infaz için yatağa yüzüstü yatan kişinin bile ilk başta rahatlık hissedeceği düşünülebilir. Ayrıca mahkum bu yatağa çırılçıplak yatmaktadır. Nakkaşlardaki dişliler ise yıpranmış ve hareket ederken gıcırdamaktadır. Yatağın köşelerinde hükümlünün el ve ayaklarının bağlanması için kayışlar vardır ve en üstte de subayın deyimiyle “asıl yargıyı yerine getiren araç” olan tırmık bulunmaktadır. Subay tırmığı insan gövdesine benzetmektedir. Ayrıca hükümlünün bağırmasını engellemek ve dilini ısırmasının önüne geçmek için keçeden yapılmış bir tıkaç mevcuttur. Mahkumun altı saat sonra bağırmaya gücü yetmeyeceği anlaşılınca tıkaç mahkumun ağzından çıkarılmaktadır. Subay tırmığın yaptığı işe çok uygun bir isme sahip olduğunu işaret etmektedir. Bu tırmığın uçlarına özel olarak iğneler takılmıştır ve bu iğnelerden uzun olanın hemen yanında kısa bir iğne bulunmaktadır. Bu iğnelerden uzun olanı hükmü hükümlünün gövdesine yazarken kısa olanı da çıkan kanı temizlemek için su püskürtmektedir. Mahkumun gövdesine tırmıkla yazılan şey ise mahkumun hangi emre karşı geldiğidir. Ancak bunun yanında yazının etrafı süslemelerle doldurularak mahkumun gövdesine işlenmektedir. Yazı gövdeye yazılırken çıkan kan özel olarak tasarlanmış oluktan akarak yan taraftaki mezara aktarılmaktadır. Ancak buna rağmen subay makinenin sürekli kirlenmesinden yakınmaktadır. İnfazın sonunda makine ölen mahkumu kanlı suyun ve pamukların içine atmaktadır. Defin işlemini ise subay askerlerle beraber bizzat kendisi yapmaktadır. İğnelerin bulunduğu tırmık özellikle camdan yapılmıştır. Subay bunun nedeninin hüküm gövdeye işlenirken seyircilerin aynadan hükmü görebilmelerini sağlamak olduğunu ifade etmektedir. Makinenin otomatik çalışmasına karşılık bazen sorun yaratabildiği ve bugün göstereceği infaz sırasında bir sorun yaşanmamasını temenni etmektedir. Zira subay makinenin yedek parçalarının çok zor biçimde temin edilebildiğinden yakınmıştır öte yandan makine için ayrılan ödenek de gün geçtikçe azalmıştır. Bu açıklamaları duyan araştırmacı dehşete kapılmış bir biçimde subayı ve yaptıklarını gözlemlemektedir. Mahkum için ayrıca köşede bir kovanın içinde pirinçli su ayrılmıştır subay infaz sırasında hiçbir mahkumun bu fırsatı kaçırmadığını ifade etmektedir. Subay bu işlemi anlatırken o kadar zevk almaktadır ki bazen içinden tırmığın altına yatmak geldiğini dahi söylemiştir. Araştırmacı ise sürekli olarak havanın çok sıcak olduğundan güneş ışınlarının makineyi tam olarak görmesini engellediğinden bahsetmekte ayrıca subayın giydiği kıyafetin ada şartlarına tam olarak uygun olmadığı eleştirisini yöneltmektedir.
Ceza Kolonisinin yeni komutanı bu eski sistemi sürekli olarak eleştirmekte ve makineyle gerçekleştirilen infaz biçimine son verilmesini düşünmektedir. Bu noktada subayla yeni komutan arasında ceza usulleri bakımından net bir görüş ayrılığı bulunmaktadır.
Subay bir mahkumu araştırmacının yanında infaz ederek makinenin nasıl çalıştığını göstermeyi amaçlamaktadır. Bu sırada bir asker mahkumu makinenin bulunduğu bölgeye getirmiştir. Bu mahkumun gövdesine makineyle “büyüklerine saygı göster” yazılacaktır. Ancak araştırmacı mahkumun bu kararı bilip bilmediğini sorduğunda subay mahkumun bu kararı bilmediğini hatta bunun gereksiz olduğunu nasıl olsa yargı gövdesine yazıldığında öğreneceğinden söz etmektedir. Hatta mahkum hüküm giydiğini bile bilmemektedir ve savunma hakkı verilmemiştir. Subay savunduğu bu yargılama sistemine ilişkin temel kuralın suçtan şüphe edilemeyeceği olduğunu savunmaktadır. Araştırmacı bu açıklamayı duyduktan sonra şaşkın kalmıştır.
Mahkumun cezalandırılmasının temel sebebi yüzbaşının kapısının önünde nöbetteyken her saat başı selam vermesi gerekirken uyur halde yakalanmış olmasıdır. Ancak bu halde yakalanan mahkum af dilemesi gerekirken yüzbaşının bacaklarına sarılıp “bırak kırbacı elinden yoksa diri diri yerim seni” demiştir. Bu olay üzerine yüzbaşı subaya gelmiş ve durumu anlatmış akabinde subay da mahkuma konu hakkında soru dahi sormadan onu zincire vurdurmuştur. Subay, araştırmacının neden sorgulama yapmadınız şeklindeki sorusuna ise “sorguya çekseydim tutar bir sürü yalan uydururdu” şeklinde karşılık vermektedir. Yargılama yapması halinde mahkumun sürekli yalan söyleyebilme imkanı olduğundan söz etmektedir. Bu şekilde bir yargılama sisteminin daha korunaklı olduğunu iddia etmektedir.
Subayın talimatıyla mahkum getirilip üzeri çıkartılır ancak araştırmacı bu durumda dahi mahkumun ses çıkarmamasına şaşkın kalmaktadır. Mahkumun zincirleri çözülüp tırmığın altına yatırılır. Subay mahkumun ağzına keçe tıkacı sokarken araştırmacı böyle bir vaziyette elinden bir şey gelemeyeceğini düşünüp kendi kendine dert yakınmaktadır. Bu sırada keçe tıkaç ağzına tıkılan mahkum kusar ve makine tekrar kirlenir. Subay bunun sebebinin yeni yasalar olduğunu savunmaktadır. Kendisi infazdan evvel mahkumlara yiyecek bir şey yedirilmemesini savunmaktadır ancak yeni komutanın getirdiği yasalar tam tersi niteliktedir. Ayrıca komutanın hanımları infazdan önce mahkuma şekerleme yedirmektedir. İnfaz gerçekleşmeden hemen önce subay araştırmacıyla özel olarak konuşmak istemiştir.
Subay bu eski ceza usulüne adada tek taraftar olarak kendisi kaldığını, eski komutanın getirdiği geleneğin en sıkı temsilcinin kendisi olduğunu anlatmaktadır. Bu usulün tamamen ortadan kalkmaması için uğraş vermektedir. Adada bu makinenin tamamen ortadan kaldırılması için arkasından planlar yapıldığını birebir araştırmacıya aktarmaktadır. Bu sırada subay eski anılarını anlatıp o günlere karşı özlem beslediğini ifade etmektedir. Subay yeni komutanın asıl amacının adaya gelen bu araştırmacının infaza ilişkin görüşlerini kendisine karşı kullanmak olduğunu düşünmektedir. Zira subaya göre araştırmacı gördüğü bu uygulamaya dair görüşlerini hiç çekinmeden komutana iletecektir. Bu görüşler doğrultusunda ceza usulüne dair bu uygulamaya tamamen ortadan kaldırmak için yeni komutanın eline bir fırsat geçecektir. Subay komutanın kendisine karşı darbe yapmak olarak algıladığı bu imkanı tam tersine çevirip komuta yöneltmek istemektedir. Zira ertesi gün komutanın dairesinde bütün yüksek memurların katılacağı bir toplantı tertip edilecektir ve bu toplantıda araştırmacıdan kendisine yardımda bulunmasını ister. Subay, araştırmacının ona sorulacak soruları mümkün olduğu kadar cevapsız bırakmasını, cevap vermesi halinde dahi bu cevapların kısa ve genel olmasını arzu etmektedir. Zira subaya göre toplantı sırasında komutan araştırmacıya dönerek bu eski ve geleneksel infaz usulü hakkında neler düşündüğünü soracaktır. Subay araştırmacıdan ceza usulüne ilişkin eleştiri getirmemesini ister böylece yeni komutana karşı manevi bir zafer kazanacaktır. Araştırmacıdan kendisine yardımda bulunup bulunamayacağını sorduğunda olumsuz bir yanıt alır. Araştırmacı bu eski usulü doğru bulmadığını nihayet subaya söyleyebilmiştir. Ayrıca bu talebi reddederek bu usule ilişkin görüşlerini komuta baş başa bir şekilde ileteceğini ifade etmiştir. Zira araştırmacı ertesi sabah erkenden adadan ayrılacaktır.
Subay, araştırmacının ceza usulün doğru bulmadığına yönelik açıklamalarından sonra “bu iş bitti” diyerek birdenbire mahkumun makineden çıkarılarak salınması talimatını vermiştir. Daha sonrasında ise eski komutanın o çok değer verdiği çizimlerini araştırmacıya göstererek okumasını istemiş araştırmacının tekrardan okuyamadığını ifade etmesi üzerine görmüyor musun “adil ol” yazıyor” demiştir. Subay hemen ardından makineye yaklaşarak makineyi tekrar çalışır pozisyona getirmiştir. O anda subay hışımla üstündekileri çıkararak yarı beline kadar soyunmuştur. Çıkardığı üniformasını ve kılıcını aniden mezara atmıştır. Ardından çırılçıplak soyunmuştur. Onun bu halini gören araştırmacı panikle müdahale etme gereği duymuş ancak bu intihara karşı elinden bir şey gelmeyeceği düşüncesine varmıştır. Öte yandan araştırmacı bu infaz usulünün artık çağdışı kaldığı gerekçesiyle subayın bu intiharını kendine göre haklı da bulmuştur. Ancak tüm bunlara rağmen asker ve az önceki mahkumun duruma kayıtsız kaldığını görerek şaşırmaktadır. Zira o sırada asker ve mahkum subayın fırlattığı mendillere sahip olma kavgası yapmaktadır.
Bu sırada mahkum ve asker subayın makineye uzanmış çıplak halini görmüşlerdir. Mahkum az önce acı çekmesine karşılık subayın bu intihar girişimini kendi öcünün alınması olarak değerlendirmektedir hatta bunun adaletin varlığına işaret olduğunu hissetmektedir. O sırada subay makineyi uzman bir biçimde çalıştırmış ve tırmık işlemeye başlamıştır. Ancak bu sırada asker ve mahkum kayışların bağlı olmadığını fark etmiş, makinenin çalışmasının usulüne uygun olması gerektiği düşüncesiyle makineye yaklaşmış ve az önce mahkumun bağlandığı şekilde subayı bağlamışladır.
Makine çalışırken asker ve mahkumda bu anı izleme isteği oluşmuştur. Ancak o an ilginç bir biçimde makine normal çalışma sistemini dışına çıkmış araştırmacı tarafından bu durum “makinenin isyanı” olarak değerlendirilmiştir. Makinenin çarkları yerinden çıkmış ve makine adeta parçalanmaya başlamıştır. Makinenin çalışma fonksiyonu değişmiş ve tırmık gövdeye batıp çıkmaya başlamıştır. Bu sırada tırmık subayın gövdesini alarak havaya kaldırmış ve mezarın üstüne taşımıştır. Makinenin çevresinde bulunan araştırmacı, asker ve mahkum bu duruma ilişkin kendilerinin sorumlu olduğu bir cinayet hissine kapılmışlardır.
O an araştırmacı subayın cesedine bakmış ve subayın yüzünde uhrevi bir yaşam ifadesi hissetmiştir. Daha sonrasında araştırmacı çay evinin yakınlarına gelmiş ve kendisine eski komutanın mezarı gösterilmiştir. Araştırmacı komutanın mezar taşındaki ufak yazıları okumaya çalışmıştır. Mezarda eski komutan burada yatıyor, bir kehanete göre tekrar geri dönerek Ceza Kolonisini ele geçirecek ve taraftarlarıyla toplanacaktır iman edip bekleyiniz yazmaktadır.
Yazıyı okuyan araştırmacı adayı terk etmek isteyip hızlıca rıhtıma doğru hareket etmiştir. Bu sırada asker ve mahkum adadan kaçmak için araştırmacıyı takip ederek peşinden gitmektedir. Rıhtıma vardıklarında araştırmacının çoktan uzaklaşmış olduğunu fark etmişlerdir. Bu arada birbirlerine eski komutanın mezarındaki kehanet yazısını ilk defa gördüklerini ve bundan çok etkilendiklerini anlatmış, rıhtımdan uzaklaşarak adaya geri dönmüşlerdir.