Uygulamada zaman zaman aile bireylerinden olan küçüklerin ve kısıtlıların başkalarına zarar verdikleri olaylara rastlanmakta ve bu olaylardan bazıları toplumun gündemini fazlasıyla meşgul etmektedir. Özellikle öldürme olayları toplumu daha fazla sarsmakta ve kamuoyunda ciddi tartışmalar yaratmaktadır.
Örneğin; aile bireyi konumundaki akıl hastalığı olan bir çocuğun hiç neden olmaksızın bir başkasını öldürmesi, küçük bir çocuğun ormanı yakması gibi eylemler bu şekildedir.
Bu olayların yaşanması eylemi gerçekleştiren öznelerden sorumlu olan kişilerin hukuki durumunun sorgulanmasına neden olmaktadır. Yani bu durumlarda karşımıza “ev başkanlığı” kurumu çıkmaktadır.
Evliliğin yapılması ile birlikte aile birliği kavramı ortaya çıkmakta ve buna bağlı olarak ev başkanlığı kavramı gündeme gelmektedir. Evliliğin gerçekleşmesi ile birlikte eşlerin ev başkanı olması hali söz konusudur. Yani eşler birlikte ev başkanı olmaktadırlar. Burada eşler arasında müteselsil bir ilişkinin ortaya çıktığı söylenebilir.[1] Her bir aile için tek bir ev başkanlığı bulunmaktadır. Ev başkanlığında tek bir otorite kullanılmaktadır.
Ev başkanı kavramının, evliliğin yapılması ile ortaya çıktığı, eşlerin birlikte bu kurumu idare ettikleri ve birlikte sorumlu oldukları ifade edilebilir.
Ev başkanı kavramı
Ev başkanı kavramı, TMK m. 367/1 hükmünde de belirtildiği üzere yasadan, sözleşmeden veya örf ve adet nedeniyle ortaya çıkan bir kavramdır.
Öğretide, ev başkanı kavramının kamu hukuku nedeniyle ortaya çıktığı yönünde görüşler ileri sürülmüştür.[2]
Burada hareketle ev başkanı kavramı, evlilik birliği ile ortaya çıkan, eşlerin birlikte yürüttükleri ve yükümlülük sahibi oldukları, bu nedenle bu yetki ve yükümlülüklere bağlı olarak birlikte sorumlu oldukları aile hukuku kurumu şeklinde tanımlanabilir.
Ev başkanlığı kurumuna ilişkin hükümler
Ev başkanlığı kavramı ve kurumu ile ilgili olarak TMK Aile Hukuku kitabının ikinci kısmının Aile başlığını taşıyan ikinci bölümünün ikinci ayrımında (TMK m. 367-369) bir takım düzenlemeler getirilmiştir.
Ev başkanının sorumluluğu, adam çalıştıranın sorumluluğunda (TBK. m. 66) ve hayvan tutucusunun sorumluluğunda (TBK. m. 67) olduğu gibi objektif özen yükümlülüğünün ihlali ile ortaya çıkmaktadır. Ev başkanı, kurtuluş kanıtı getirilebilen, hafifletilmiş bir kusursuz sorumluluk hükümlerine tabidir.[3]
Sorumluluktan kurtulma hali
Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan sorumludur. Bununla birlikte, alışılmış şekilde durum ve şartların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın ortaya çıkmasını engelleyemeyeceğini ispat ederse sorumluluktan kurutulacaktır (TMK m. 369).
Ev başkanının yükümlülükleri ve sorumluluğun sınırı
Ev başkanı, ev halkına dahil olan ve bakım ve gözetim yükümlülüğü olan öznelerin akıl hastalığı veya akıl zayıflığına sahip olmaları nedeniyle kendilerini veya başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri için gerekli tedbirleri almakla yükümlü kılınmıştır.
Ev başkanı, zorunluluk hâlinde gerekli önlemlerin alınmasını yetkili makamdan ister (TMK m. 369).
Ev başkanın ev halkından olan küçük, kısıtlı, akıl hastası ya da akıl zayıfı olan kişilerin başkalarına verdikleri zararlardan dolayı sorumlu oldukları yasal düzenleme hükmünde dile getirilmektedir.
TMK m. 369 hükmü; ev başkanın sorumluluktan kurtulması için ona "durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle gözetim altına bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini” kanıtlama fırsatını sunmaktadır.
Ev başkanının sorumluluğu ile Borçlar Kanunu m. 55 ve 56 hükümlerinde düzenlenen sorumluluklar arasında uyum sağlamak amacıyla TMK m. 369/1 hükmü getirilmiştir.
Buna göre; ev başkanı ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumlu tutulacaktır.[4]
Sorumluluğun özne bakımından kapsamı
Burada üçüncü kişilere verdikleri zararla ev başkanını sorumluluk altına sokanlar; küçük, kısıtlı ve akıl hastalığı veya akıl zayıflığı olan kişilerdir.
Bu kişiler ev başkanının sorumluluğu altındadır. Yani ev başkanının TMK m. 369/1 hükmünden doğan bu sorumluluğu, her şeyden önce şahıs olarak sınırlı hale getirilmiştir. Burada ev başkanının sadece küçük ve kısıtlıların haksız davranışları ile başkalarına verdikleri zararlardan sorumlu olmaları hali söz konusudur.[5]
Ev başkanı sorumluluğunun hukuki niteliği
TMK m. 369 hükmü, hukuk sistemimiz içinde başkasının eyleminden sorumluluğu düzenleyen istisna hükümlerden birisidir. Bu sorumluluk olağan sebep sorumluluğu olarak tanımlanabilir.[6]
Bundan başka 6098 sayılı TBK m. 66 hükmünde, adam çalıştıranın sorumluluğu düzenlenmiştir. Buradaki sorumluluğun “özen ve gözetim ödevinin objektif olarak yerine getirilmemesinden kaynaklanan, kusura dayanmayan” olağan sebep sorumluluğu olduğu söylenebilir.
Ev başkanlığı kurumunun işlevleri (yetki verir ve sorumluluk yükler)
TMK hükümleri ve ilgili mevzuat, ev başkanını koruyucu ve güvenilir kişi olarak tanımlamaktadır. Bu yüzden TMK m. 369 hükmü; küçükleri, kısıtlıları, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanları da korunmaya ve gözetime muhtaç özneler olarak kabul etmektedir.
Bu istisnaî bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye aile hukukuna ilişkin hükümler arasında özel olarak yer verilmiştir.
Ev başkanlığı, aile hâlinde birlikte yaşayanların idare edilmesi haline dayanmaktadır. Burada öncelikle aile üyeleri arasında bir düzenin kurulması gerekir. Ev başkanlığı kurumu, aile bireylerinin yararına olacak şekilde aile birliğinin himaye edilmesine hizmet etmektedir.
Ev başkanlığı kurumunun bir takım amaçları bulunmaktadır.
Öncelikle gözetime muhtaç aile bireylerinin eylemlerine karşı zarara uğramış olan üçüncü kişilerin de korunması gerekmektedir.
Bu anlamda ev başkanlığı yalnız yetkiler veren bir kurum özelliğine sahip olmadığı ifade edilebilir. Başka bir söylemle, ev başkanlığı kurumu sadece yetki vermez. Bundan başka bu kurumun yetkiye paralel olarak aynı zamanda görev ve sorumluluklar da yüklediği söylenebilir. Yani ev başkanlığı kurumu ilgili öznelere sorumluluk yükleyen bir kurumdur.
Sorumluluktan kurtuluş kanıtı
TMK m. 369 hükmüne göre, ev başkanı kendisine tabi gözetime muhtaç kişiye “alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu” ispat ederek sorumluluktan kurtulabilecektir. Ev başkanının sorumlu olması için bu kurtuluş kanıtını yerine getirememesi şarttır.
Ev başkanının objektif özen ödevini yerine getirmediği bir karine olarak kabul edilmiştir. Ev başkanı kurtuluş kanıtını getirmekle bu karineyi çürütebilir.[7]
“Koşulların gerektirdiği dikkatle” ibaresi
Ev başkanının gerekli özeni gösterip göstermediği hususu tespit edilirken bazı hususlar dikkate alınmalıdır. Öncelikle, olayın somut koşulları dikkate alınmalıdır. Çünkü hükümdeki “koşulların gerektirdiği dikkatle” ibaresi, hâkimin, bu somut koşullara göre takdir hakkını kullanması gerektiğini göstermektedir.
Ev başkanının alması gerekli önlemlerin neler olduğu tayin edilirken şu hususlar dikkate alınmalıdır:[8]
1) Gözetime muhtaç şahsın yaşı, karakteri, olgunluk derecesi,
2) Özellikle tehlikelerin varlığını ve çeşitlerini algılayabilme ve bunları önleyebilme yeteneği,
3) Karşı konulması lazım gelen tehlikeli alışkanlık ve eğilim leri, hastalık durumu,
4) Özellikle akıl hastalığı veya akıl zayıflığı olup olmadığı.
Toplumsal çevre ve koşullar
Toplumsal çevre ve koşullar da gerekli özenin gösterilip gösterilmediğinin saptanmasında rol oynar.
Tehlikeli maddeler ve silahlar için özel önlem alınma zorunluluğu
Ev halkının kullandığı ve zarara sebebiyet verebilecek maddelerin, özellikle silahların varlığı bir takım özel tedbirlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır.
Çocukların oyun sırasında gözetimi ve alınabilecek önlemler
Burada çocukların oyun biçimlerine göre de alınacak tedbirler de çeşitlilik göstermektedir. Bu oynanan oyunun türü, niteliği, şekli, oynanan yerin özelliği, oyunda kullanılan araçlar ve benzeri ölçütlere göre alınabilecek önlemler farklılık gösterebilir. Bundan başka çocukların oynamak için bir araya gelmeleri yani toplanmaları hali, bunlara özel bir dikkat gösterilmesini zorunlu kılabilir.
Gözetimin derecesi
Gözetime muhtaç kişilerin yaşları küçüldükçe gösterilmesi gereken özen seviyesi da o derecede yükselir. Yani sorumluluk kapsamındaki özne yaşça ne kadar küçükse daha fazla özen gösterilmelidir.
Bundan başka sorumluluk kapsamındaki öznenin terbiyesi ne kadar az, karakteri ne kadar zayıf, kendisi ne kadar yaramaz ve eline geçen veya geçebilecek şeyler veya oynadığı oyunlar ne kadar tehlikeli ise gösterilecek özen de o seviyede yüksek olması gerekmektedir.
Özen ölçütünün nesnelliği
Ev başkanının göstermesi gerekli özenin ölçütünün nesnel olduğu söylenebilir. Olayın somut şartlarının dikkate alınması bu nesnelliği yok etmeyecektir. Yani söz konusu şartlar altında makul ve ortalama bir ev başkanının ne gibi önlemler alması gerektiği tespit edilmelidir.
Gözetim ödevinin yerine getirilmesi
Gözetimi gereken öznelerin zarar vermemesi için ev başkanının özen göstermesi gerekir. Bu gözetim görevinin ifası ve gözetim unsurlarının başında gözetim ödevinin yerine getirilmesi hali gelmektedir.
Belirtmek gerekir ki; çocuklar üzerinde sürekli bir gözetim mümkün olmayacaktır. Bununla birlikte özel bir özen gösterilmesi gereken haller olabilir. Bu hallerden bazıları örnek olarak şu şekilde verilebilir:
1) Beden veya düşünce yapısı normal olmayan çocuklar.
2) Çabuk öfke ve hiddete kapılan çocuklar.
3) Belli bir aracı kullanmakta göze çarpacak derecede beceriksiz olan çocuklar
4) Tehlikeli alışkanlıkları olan çocuklar (örneğin bisikletle çok hızlı gitmek alışkanlığı bulunan çocuklar)
5) Akıl hastaları ve akıl zayıflığı ile malul olanlar.
Yukarıda belirtilen öznelerin gözetiminde özel bir özen gösterilmesi gerekecektir.
Çocuğun büyümesi ile birlikte ona karşı geliştirilen gözetim gittikçe zorlaşacaktır. Burada ev başkanının sadece gözetimle yetinmemesi gerekir. Burada ayrıca bir takım olumlu tedbirlerin de alınması zorunlu hale gelebilir.
Ev başkanının alabileceği olumlu tedbirler çok sayıda olabilir. Bu olumlu önlemlerden bazıları örnek olarak şu şekilde verilebilir:
1) Çocuğu eğitmeli ve gerekiyorsa uyarmalıdır.
2) Çocuğun tehlikelere ve bunları önleyici yollara dikkatini çekmelidir.
3) Çocuğa gerekli talimat ve öğütleri vermelidir.
4) Çocuğa bazı hususları gerekirse yasaklamalıdır.
5) Tehlikeli şeyleri çocuğun eline geçirebileceği yerlerden kaldırmalıdır.
6) Çocuğa bıraktığı tehlikeli bir aracı başkasını tehlikeye koymadan nasıl kullanacağı hususunda gerekli uyarıları yapmalıdır.
Ev başkanı ve aile bireyleri ilişkisi
Ev başkanlığı ile bu başkanlığa tabi olan öznelerin ilişkisi, daha ziyade anne ve baba ile onların çocukları arasında olmaktadır.
TMK hükümlerine göre, anne baba ile birlikte eşit yetkilere sahiptir.[9] Aile başkanı niteliği her iki eşe ortak olarak tanınmıştır. Anne ve baba gözetime muhtaç çocuğun 3. bir şahsa vermiş olduğu zarardan müteselsilen sorumlu olacaklardır.
Aile başkanları arasında müteselsil sorumluluk öngörülmemiş olsaydı, her birinin birbirinden bağımsız olarak özen yükümlülüğünün yerine getirildiğinin ispatı güçleşecekti. Burada ayrıca mağdurun her iki aile başkanını ayrı ayrı dava etmesi pratik bir uygulama olmayacaktır.
Ev başkanlığından doğan borcun hukuki niteliği
TMK m. 369 hükmünden doğan borç, eşlerin kişisel borçları değildir. Ev başkanlığı ve aile başkanı sıfatını eşlerin birlikte taşımaları nedeniyle müteselsil borçluluk esasına dayanan ortak borçları olduğu söylenebilir.
Bundan başka evli olmadıkları hâlde ortak bir ev idaresi altında yaşayan ebeveynler de gözetime muhtaç çocuklarının verdikleri zarardan müteselsilen sorumlu olacaklardır.[10]
Örneğin; davada tarafların çocukları basket maçı yaptıkları sırada, davacıların çocuğu (A), davalıların çocuğu (B)’ye kolunun çarpması nedeniyle gözünden yaralamıştır.
Anne ve baba, gözetime muhtaç çocuğun, üçüncü bir kişiye vermiş olduğu zarardan müteselsilen sorumlu olup, ev başkanının (davalıların), TMK m. 369 hükmünün kendisine yüklediği sorumluluktan kurtulabilmesi için, maddenin öngördüğü objektif özen ödevini yerine getirmiş olması gerekir.[11]
Yani, gözetim altındaki küçüğe nezaret ettiğini ispat etmiş olması gerekir.
Örnek olayımızda, oyun oynama hakkı çocuklar için vazgeçilmez bir hak olarak kabul edilmelidir. Bu davada ev başkanı olan davalıların, gözetimi altında bulunan oğlunun vazgeçilmez oyun oynama hakkı kapsamında kalan ve genelde tehlike yaratmayan bir oyunu oynaması sırasında beklenmedik bir hareketten doğan zarardan sorumlu olmamaları gerekmektedir.
Burada davalıların objektif özen sorumluluğunu yerine getirmediği söylenemeyecektir.[12]
TMK m. 190/2 hükmünde, daima hâkim kararını gerektiren durum düzenlenmiştir. Buna göre, temsil yetkisinin kaldırılmasının veya sınırlanmasının iyiniyetli üçüncü kişilere karşı sonuç doğurması, durumun hâkimin kararıyla ilân edilmesine bağlı olacaktır.
Ev başkanının cezai sorumluluğu
Ev başkanının sorumluluğu genel olarak kendi davranışları nedeniyle ortaya çıkan bir sorumluluk değildir. Burada ev başkanının sorumluluğu cezai sorumluluktan ziyade hukuki sorumluluk kapsamında değerlendirilmektedir.
Çünkü cezai sorumluluk kişinin kendi eylemlerinden doğan sorumluluktur. Bu nedenle ev başkanın sorumluluğunun hukuki nitelikte bir sorumluluk olduğu ifade edilmektedir. Özetle ev başkanı, egemenliği altındaki öznelerin davranışlarından ötürü cezai sorumluluğu bulunmamaktadır.
Ev başkanının egemenliği altında olan öznelere yönelik bazı eylemleri gerçekleştirmesi halinde cezai sorumluluğu söz konusu olabilir.
Örneğin; ev başkanının gözetimi altındaki bakım ve gözetime muhtaç kişiyi terk etmesi halinde TCK m.97 hükmünde belirtilen terk suçu söz konusu olacaktır.[13]
UYGULAMA
Çocuğun özel durumu ve gösterilmesi gereken özen ve dikkatin seviyesi
Yargıtay bazı kararlarında eylemi gerçekleştiren çocuğun özel durumu itibariyle gösterilmesi gereken özen ve dikkatin seviyesinin daha yüksek olması hususuna vurgu yaparak bu konumdaki küçüğe karşı daha özel bir özen gösterilmesi gerektiğini ifade etmektedir.
Örneğin; 18.07.2008 tarihinde anne ile oğlunun hayvan otlatmak ve çalışmak üzere gittikleri tarlada küçüğün otları çakmakla tutuşturması sonucu otların yanarak ateşin rüzgârla ormana ilerlediği ve meydana gelen orman yangınında 1000 m2 lik sahanın yandığı tespit edilmiştir.
Burada eylemi gerçekleştiren küçüğün 9 yaşında ve % 70 zihinsel özürlü bulunması davalıların küçüğe karşı daha özel bir özen göstermelerini gerektirmektedir.
Burada Yargıtay, küçük çocuğun ormana yakın tarlada çakmakla başbaşa bırakılmasını davalıların gerekli dikkat ve özeni göstermediklerinin bir kanıtı olarak görmüş ve ortaya çıkan zarardan ev başkanının sorumlu olduğuna hükmetmiştir.[14]
Görevli mahkeme
TMK m. 369 hükmü, Kanunun İkinci Kitabının İkinci Kısmında yer aldığından, bu maddeye dayalı Aile Hukukundan doğan uyuşmazlıkların çözümü de 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesi geerğince Aile Mahkemelerinin görev alanına girmektedir.
Örneğin; davalının oğlu (A)’nın kullandığı araç ile 18.12.2011 tarihinde saat 13.00 sıralarında aydınlatma direğine çarpması sonucu yapmış olduğu kaza neticesinde araç içerisinde bulunan davacıların oğulları (B), kaza sebebiyle 11.02.2011 tarihinde ölmüştür.[15]
Burada belirtilen uyuşmazlığın, Aile Mahkemesi’nde çözümlenmesi gerekir.[16]
Sözleşme dışı kusursuz sorumluluk
Destekten yoksun kalma tazminatı, adam çalıştıranın sorumluluğu (TBK m.66), hayvan bulunduranın sorumluluğu (TBK m.67), yapı malikinin sorumluluğu (TBK m.69) ve tehlike sorumluluğu (TBK m.71) gibi sözleşme dışı sorumluluk sebebiyle kusursuz sorumluluk hallerinde de ortaya çıkabilmektedir.
Bundan Türk Medeni Kanunu’nun 369. maddesinde yer alan ev başkanının sorumluluğu, Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesinde yer alan araç işletenin sorumluluğu da sözleşme dışı kusursuz sorumluluk hallerine örnek oluşturmaktadır.[17]
Çocuğun hırsızlık yapması
Ev başkanı, egemenliği altındaki çocuğun bir başkasına yönelik hırsızlık eylemini gerçekleştirmesi halinde hukuken sorumlu tutulabilir.
Örneğin; davalıların velayeti altında bulunan çocukları tarafından ablasına ziyarete gittiğinde bazı eşyaların çalındığı olaydan dolayı davalıların kusursuz sorumlu olduğu ileri sürülmüştür.[18]
Bu olayda Yargıtay, maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak, davacının talebine ilişkin hüküm kurulması gerektiğini, taleple bağlılık kuralına aykırı olarak, talepten fazlaya karar verilmesinin HMK m. 297 hükmüne aykırı karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek hükmü bozmuştur.[19]
Öğrenci olarak okulda bulunan çocuklardan birinin diğerinin gözüne yumrukla vurması
Ev başkanı, velayeti altında bulunan bakım ve gözetimini üstlendiği çocuğun bir başkasına karşı yaralama eylemi gerçekleştirmesi durumunda ortaya çıkan zararlardan dolayı sorumlu olacaktır.
Örneğin; davalının velayeti altındaki oğlu (A), davacının velayeti altındaki (B) okuldaki teneffüs zamanında ciddi bir neden olmaksızın gözüne vurmak suretiyle yaralamıştır.[20]
TMK m. 369 hükmü, ev başkanının, zarar doğurucu eylem konusunda gözetim görevini ihmal ettiğini karine olarak kabul etmektedir. Kurtuluş kanıtı getirilerek, bu karinenin aksinin ispat edilmesi mümkündür.
Kurtuluş kanıtı iki biçimde söz konusu olabilir:[21]
1) Ev başkanı, durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle gerekli özen ve gözetim ödevini yerine getirdiğini ispat etmek suretiyle sorumluluktan kurtulabilir.
2) Ev başkanı zarara neden olan olayın gerektirdiği dikkat ve özeni göstermesine rağmen, bu zararın meydana geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecektir.
Yargıtay, yukarıda verilen örnek olayda ev başkanına yüklenen kusursuz sorumluluk gereğince, olay nedeniyle davacı tarafta meydana gelen zarardan sorumluluğu bulunduğuna hükmetmiştir.[22]
SONUÇ
Ev başkanı, aile birliği ve toplumda ailenin önemi sonucunda ortaya çıkmış bir kurumdur. Ev başkanı, toplumun güven ve sağlığı açısından belli bir otoriteye sahip, kurallar koyma ve bu kurallara riayet edilmesi konusunda belli bir otoriteye sahip olan bir kurum şeklinde oluşturulmuştur.
Ev başkanı, aile birliğinin yönetiminden sorumludur. Belli bir takım yetkileri ve yükümlülükleri bulunmaktadır. Ev başkanı bu işlevleri ile toplum yapısındaki tahribatın neden olduğu hukuka aykırı hallerin önüne geçilmesini temin etmektedir.
Ev başkanlığı kurumunun ortaya çıkması 3 halde söz konusu olur. Bu kurumun yasadan, sözleşmeden, örf ve adetten kaynaklı olarak ortaya çıkması söz konusu olabilir.
Yukarıda belirtildiği üzere, ev başkanı bir kurum olarak kamu hukuku ürünü olabilir.[23]
Ev başkanlığı kurumu, tek bir otorite olarak öngörülmüştür. Burada eşlerin birlikte yönetimi söz konusudur. Bu nedenle yasal düzenlemede ev başkanının yetkileri ve görevleri hüküm altına alınmıştır.
Ev başkanı, aile üyelerine eşit mesafede ve adil bir şekilde yaklaşmalı ve aile bireylerine yönelik olarak hakkaniyete uygun kararlar oluşturmalıdır.
Ev başkanının güvenliği sağlama ve koruma görevi bulunmaktadır. Bu anlamda ev başkanının, aile bireylerinin eşyalarını korumalıdır. Yani kendi eşyalarına gösterdiği özeni göstermelidir. Burada eşyaların ailenin bütünü dikkate alınarak korunması ve güvenliğinin sağlanması gerekir. Bu yükümlülük nedeniyle ev başkanı, aile bireylerini himaye etmeli ve zorunlu görülen önlemleri almalıdır.
Ev başkanı konumundaki eşlerin diğer aile bireyleri birlikte yaşamaları zorunlu bir durumdur. Yani ev başkanı, aile bireyleri için almak zorunda olduğu tedbirleri bu kişilerle birlikte yaşaması halinde gösterebilecektir. Beraber yaşama koşulu, bu yükümlük çerçevesinde gösterilmesi gereken dikkat ve özenin aile bireyleri yanındayken temin edilebilmesinden kaynaklanmaktadır. Kişinin, yanında olmayan ve beraber yaşamadığı kişilerle ilgili önlemler alması beklenmemelidir.
Birlikte yaşama koşulu, ev başkanı sorumluluğu koşullarından biridir. Belki de en başında gelen bir şarttır. Birlikte yaşamak şartı açısından velayetinin kimde olup olmadığının önemli değildir.
Ortak velayet halinde küçüğün, yanında yaşadığı ebeveyni onun ev başkanı olarak kabul edilmektedir. Bu veli küçük üzerinde, ev başkanı olarak otorite tesis etmektedir.
Ev başkanı, aile bireyleri üzerinde veli, vasi görevlerini de yerine getiriyor olabilir.
TMK m. 369 hükmünden kaynaklanan sorumluluk ile velayet veya vesayet hukuku yükümlülükleri birbirinden farklıdır.
Ev başkanı genel olarak aile bireylerine karşı 3. kişilerin muhafaza edilmesi amacını taşımaktadır. Oysa velayet ve vesayette, himaye edilmesi gereken özne velayet veya vesayet altındaki kişi olarak tanımlanmaktadır.
Ev başkanının sorumluluğu; aile bireyleri konumundaki küçük, kısıtlı, akıl hastası veya akıl zayıfı olan öznelerin, 3. bir kişiye verdiği zarardan sorumluluğu şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
TMK m. 369 hükmünden kaynaklanan ev başkanı sorumluluğun, kusura dayanmayan objektif özen sorumluluğu olduğu söylenebilir.
Burada ev başkanının veya zararı meydana getiren gözetime muhtaç kişinin kusurlu olup olmaması herhangi bir öneme sahip değildir. Dikkat ve özen yükümlülüğüne sahip olduğu için ev başkanı sorumlu tutulmaktadır.
Ev başkanının sorumluluktan kurtulabilmesi için kurtuluş kanıtı getirilmiştir.
4721 sayılı TMK, iki kurtuluş kanıtı getirmiştir: [24]
1) Ev başkanı, durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle gerekli özen ve gözetim ödevini yerine getirdiğini ispat etmek suretiyle sorumluluktan kurtulabilir.
2) Ev başkanı zarara neden olan olayın gerektirdiği dikkat ve özeni göstermesine rağmen, bu zararın meydana geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecektir.
TMK m. 369 kapsamında ortaya çıkan zarar eşyaya veya kişiye yönelik olabilir. Bu konu yasada açık bir şekilde hüküm altına alınmamış olsa da, genel hükümlerin geçerli olacağı kabul edilmelidir. Bu durumda da kişiye karşı zararların da bu kapsama dâhil olduğunu ifade edebiliriz.
Ev başkanı olarak eşlerin sorumluluğu söz konusudur. Yani aynı zarar nedeniyle sorumlu tutulması gereken kişi sayısı birden fazla olabilir. Kişi sayısı birden fazla ise bu kişiler arasında müteselsil ilişki ortaya çıkacaktır.
Ev başkanı sorumluluğu olanlar, zararın bütününden sorumlu olacaklardır. Burada kişilerin hep birlikte sorumlu olması ve zarar gören kişilerin sorumlu makamından bulunan birden fazla kişinin hepsine zararın tamamı için başvurmaları mümkündür.
Bu yüzden ilgililer arasında bir rücu ilişkisinin ortaya çıkması söz konusu olabilir. Bu durumda zararı gideren ev başkanı, iki ve on yıllık süreler içinde diğer sorumlulara karşı rücu edebilecektir.
Ev başkanının sorumluluğu genel olarak kendi davranışları nedeniyle ortaya çıkan bir sorumluluk değildir. Burada ev başkanının sorumluluğu cezai sorumluluktan ziyade hukuki sorumluluk kapsamında değerlendirilmektedir.
Ev başkanının, egemenliği altındaki öznelerin davranışlarından ötürü cezai sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.
(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
KAYNAKÇA
Akıntürk, Turgut/Ateş- Karaman, Derya, Aile Hukuku, İstanbul, 2014.
Dural, Mustafa/ Öğüz, Tufan/ Gümüş, Alper, Türk Özel Hukuku; Cilt III Aile Hukuku, İstanbul, 2010.
Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2012.
Eren, Fikret, Borçlar Hukuku; Genel Hükümler, 21. Baskı, Ankara, 2017.
Feyzioğlu, F. N.: Aile Hukuku, İstanbul 1979.
Feyzioğlu, Necmettin Feyzi, Aile Hukuku, İstanbul, 1986.
Gençcan, Ö.U.: 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Yorumu, C.2, Ankara 2021.
İmre, Zahit, Doktrinde ve Türk Hukukunda Kusursuz Mesuliyet Halleri, İstanbul, 1949.
Karahasan, Mustafa Reşit, Sorumluluk Hukuku, 6. Bası, Ankara, 2003.
Kılıçoğlu, A.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2013.
Kılıçoğlu, Mehmet, Aile Hukuku, Ankara, 2016.
Oğuzman, Kemal/Dural, Mustafa, Aile Hukuku, İstanbul, 2001.
Öztan, Bilge, Aile Hukuku, Ankara, 2015.
Rodoslu, Emine Koçano, Ev Başkanının Sorumluluğu, AÜHFD, 63 (4) 2014: 879-899, s. 881.
Tandoğan, Haluk, Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk Hukuku, Ankara, 1981.
Tekinay, Selahattin Sulhi, Türk Aile Hukuku, 1987.
Ünal, Mehmet, Türk Medeni Hukukunda Aile Başkanının Sorumluluğu, Ankara, 1979.
------------------
[1] Öztan, Bilge, Aile Hukuku, Ankara, 2015, s. 1223; Dural, Mustafa/ Öğüz, Tufan/ Gümüş, Alper, Türk Özel Hukuku; Cilt III Aile Hukuku, İstanbul, 2010, s. 356; Karahasan, Mustafa Reşit, Sorumluluk Hukuku, 6. Bası, Ankara, 2003, s.751.
[2] Öztan, s.1223; Dural/Öğüz/Gümüş, s. 356. Nitekim infaz kurumu amiri, ev başkanı şeklindeki bir konumla idare etmekte olduğu infaz kurumunda bulunan tutuklu ve hükümlülerden bir ev başkanı gibi sorumlu olacaktır. Tutuklu ve hükümlüler infaz kurumu idaresinin otoritesine tabi olacaklardır. Bundan başka devlet okulu veya yurtlarının yöneticilerinin okulun veya yurdun ev başkanı olacağı söylenebilir. Bkz.; Öztan, s.1223. Bu öznelerin Ev başkanı otoritesine sahip oldukları ve TMK m. 367 hükmünden kaynaklanan sorumluluklarının bulunduğu çok açıktır. Aksi yöndeki görüşler için bkz.; Tandoğan, Haluk, Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk Hukuku, Ankara, 1981, s. 146; Eren, Fikret, Borçlar Hukuku; Genel Hükümler, 21. Baskı, Ankara, 2017, s. 664.
[3] Rodoslu, Emine Koçano, Ev Başkanının Sorumluluğu, AÜHFD, 63 (4) 2014: 879-899, s. 881.
[4] Gençcan, Ö.U.: 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Yorumu, C.2, Ankara 2021, s.2395.
[5] Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.01.2015 tarihli ve 2013/3-1373 E., 2015/787 K. sayılı kararında da aynı hususlara değinilmiştir.
[6] Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2012, s .637; Kılıçoğlu, A.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2013, s. 341; Feyzioğlu, F. N.: Aile Hukuku, İstanbul 1979, s. 681; İmre, Z.: Doktrinde ve Türk Hukukunda Kusursuz Mesuliyet Halleri, İstanbul 1949, s. 160;Tandoğan, s. 161; Ünal, Mehmet, Türk Medeni Hukukunda Aile Başkanının Sorumluluğu, Ankara, 1979, s. 90; Oğuzman, Kemal/Dural, Mustafa, Aile Hukuku, İstanbul, 2001, s. 397; Kılıçoğlu, Mehmet, Aile Hukuku, Ankara, 2016, s. 341; İmre, Zahit, Doktrinde ve Türk Hukukunda Kusursuz Mesuliyet Halleri, İstanbul, 1949. s. 160; Feyzioğlu, Necmettin Feyzi, Aile Hukuku, İstanbul, 1986, s. 681; Tekinay, Selahattin Sulhi, Türk Aile Hukuku, 1987, s. 602; Akıntürk, Turgut/Ateş- Karaman, Derya, Aile Hukuku, İstanbul, 2014, s. 456.
[7] Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 55. ve 56. maddeleri ile TBK’nın 66. ve 67. maddelerine paralel olarak, TMK 369. Maddelerinde bu husus öngörülmüştür.
[8] YHGK, E. 2017/1049 K. 2021/799 T. 17.06.2021.[9] Mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (TKM) 320. maddesinde sadece babanın ev başkanı olduğu düzenlenmişti.
[10] Rodoslu Koçano, E.: Ev Başkanının Sorumluluğu, AÜHFD, S.: 63 (4) 2014: 879-899, s.884, 885.
[12] YHGK, E. 2017/1049 K. 2021/799 T. 17.06.2021.
[13] Başka örnekler için bkz.; TCK m. 232, TCK m. 233.
[14] YHGK, E. 2013/3-1373, K. 2015/787, T. 28.01.2015: “…Her ne kadar Mahkemece ailenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik şartlar, davalıların eğitim düzeylerinin düşük olması, yaşam koşullarının vasat olması, davalıların köy yerinde çiftçilikle uğraşan bir aile olması ve küçüğün orta düzeyde zihinsel engelli olması ve davalıların küçüğe verecekleri eğitimin kendi eğitim ve sosyal şartlarıyla orantılı olabileceği gerekçesiyle davalıların zarardan sorumlu olmayacağı gerekçesi ile dava reddedilmişse de bu hususlar MK 369/1. maddede belirtilen kurtuluş kanıtı olmayıp ancak BK 41 vd maddelerinde düzenlenmiş bulunan tazminattan indirim sebebi olabilir ve Mahkemece bu hususların tazminatın hesabı sırasında dikkate alınması gerekmektedir…”
[15] Müteveffanın otopsi tutanağında trafik kazası nedeni ile öldüğünün kanıtlandığını, maddi tazminatın aracın sigorta şirketi tarafından ödendiğini, ancak manevi zararlarının tazmin edilmediğini, içerisinde bulundukları manevi güçlükleri bir nebze olsun hafifletebilmek için 100.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
[16] Y.3.HD, E: 2017/13674, K: 2019/1438, T: 21.02.2019.
[17] YARGITAY Büyük Genel Kurul, E: 2016 / 5, K: 2018 / 6, T: 22.06.2018.
[18] Y.3. HD, Esas: 2017/17165, K: 2018/771, T: 25.01.2018: “davalıların velayeti altında bulunan çocukları tarafından, 25/02/2009 tarihinde, çantasının içinde bulunan 8 adet tırtırlı kalın burma bilezik, 1 adet birbirine geçirmeli halka şeklinde uzay yolu altın bilezik, üzerinde 1 adet çeyrek altın bulunan altın bilezik, 1 adet cumhuriyet tam altın, 2 adet Cumhuriyet yarım altın, 27 adet çeyrek altın, 20 adet kaplama altın diş, 2.800 TL nakit para, 360 Euro ve 400 Dolar'ın ablasına ziyarete gittiğinde çalındığını olaydan dolayı davalıların kusursuz sorumlu olduğunu ileri sürerek, uğramış olduğu zarar için fazlaya ilişkin hakları saklı kalması kaydıyla, 20.000 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş,14/07/2015 tarihli dilekçesiyle dava konusunu nitelik yönünden ıslah ettiğini beyan ederek, talebini 22.560 TL'ye yükseltmiştir.”
[19] Y.3. HD, Esas: 2017/17165, K: 2018/771, T: 25.01.2018.
[20] Y.3.HD, E: 2016/13168, K: 2018/215, T: 17.01.2018: “Davacı, davalının oğlu ...'ın, velayeti altındaki 16/01/2001 d.lu oğlu ...i öğrencilerin teneffüs zamanında hiçbir ciddi neden olmaksızın gözüne ... vurmak suretiyle darp ettiğini, oğlu ...in daha önce bu gözünden ameliyat geçirdiği için eylemden ciddi şekilde zarar gördüğünü, uğradığı saldırı ile göz rahatsızlığının kronik bir hal aldığını, tedavi giderleri olarak bu güne kadar 20.000 TL harcandığını, daha ne kadar harcanacağının bilinmediğini belirterek, fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla 20.000 TL maddi ve 15.000 TL man...i ...a karar verilmesini talep ve dava etmiştir.”
[21] Y.3.HD, E: 2016/13168, K: 2018/215, T: 17.01.2018.
[22] Y.3.HD, E: 2016/13168, K: 2018/215, T: 17.01.2018.
[23] Örneğin; devlet okul müdürü, devlet yurdu müdürü, özel okul müdürü bu şekilde ev başkanı sorumluluğu kapsamında değerlendirilmelidir. 3. kişilerin uğradığı zararın giderilme amacı burada büyük bir öneme sahiptir.
[24] Yürürlükten kalkan Medeni Kanun’da tek bir kurtuluş kanıtı vardı. Eski TMK, gerekli dikkat ve özenin gösterildiğini ispat etmesini şart olarak aramaktaydı. İlliyet bağının koptuğuna ilişkin ispatı da onun sorumluluğunu kanunda düzenlenmemiş olmakla beraber, kaldırmaktaydı.