Günümüzde şiddet, hem toplumsal hem de bireysel düzeyde, hızla artış göstermektedir. Bu olgunun en çarpıcı ve tehlikeli boyutu ise bireysel silahlanmadır; bu durum, güvenlik ve yaşam hakkı açısından ciddi sorunlar doğurmaktadır. Şiddetin bu aşaması, sadece bireylerin değil, toplumun genel huzurunu da tehdit eden bir gerçeklik haline gelmiştir.

Türkiye Silahlı Şiddet Haritası Raporu’na göre, ülkemizde yaklaşık 4 milyon ruhsatlı silahın yanı sıra, 36 milyon ruhsatsız silah bulunduğu tespit edilmiştir. Bu rakamlar, bireysel silahlanmanın boyutunu gözler önüne sererken, aynı zamanda silahların kontrolsüz kullanımının yaratabileceği tehlikeleri de vurgulamaktadır. Bu durum, toplumda güvenlik ve yaşam hakkı açısından ciddi endişelere neden olmaktadır.

Silahlanma açısından Türkiye'nin durumu incelendiğinde, ülkemizin dünya genelindeki sıralamasında önemli bir yer tuttuğu görülmektedir. En büyük silah ihracatçıları arasında ABD, Fransa ve Rusya'nın ardından İtalya, Güney Kore, Çin, Almanya, İngiltere, İspanya ve İsrail ilk 10'da yer almaktadır. Bu listeye İsrail'in hemen ardından Türkiye de 11'inci sırada girmektedir. Bu durum, Türkiye'nin silah ihracatında önemli bir aktör olduğunu ve küresel silah pazarındaki yerini pekiştirdiğini göstermektedir.

Ancak bu makalede, silah pazarının büyümesinden ziyade, silahların bilinçsizce kullanılmasıyla ilgili sorunları ele alacağız. Bireylerin silah sahibi olma hakları ve bu silahların kontrolsüz bir şekilde kullanılması, önemli bir güvenlik meselesi haline gelmiştir.

Bu bağlamda, bilinçsiz bireylerin silah kullanma davranışlarının toplumsal etkileri ve potansiyel tehlikeleri üzerinde durmak, sorunun daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacaktır.

Günümüzde sıkça duyduğumuz cinayet haberleri, ateşli silah saldırılarının yaygınlaşmasıyla birlikte, düşük yoğunlukta şiddet içeren kronik toplumsal şiddet olaylarını gözler önüne sermektedir. Bu tür olayların incelenmesi, şiddet kurbanı olan bireyler ile şiddete tanıklık edenler arasında önemli bir ayrımın yapılması gerektiğini göstermektedir.

Bu ayrım, şiddetin toplumsal dinamiklerini anlamak ve etkili çözümler geliştirmek açısından kritik bir öneme sahiptir. Tartışmamız, yalnızca ruhsatsız silah kullanan bireyler üzerinde yoğunlaşmakla kalmayıp, ruhsatlı silah sahiplerinin de bilinçsizce ateşli silah kullanarak işlediği cinayetlerin incelenmesini kapsamaktadır. Bu bağlamda, faillerin eylemleri ile fizyolojik ve biyolojik modeller arasındaki ilişkiyi incelemek, aynı zamanda travmanın etkilerini de göz önünde bulundurmak, daha sağlıklı ve bütüncül bir anlayış geliştirmemizi sağlayacaktır. Bu yaklaşım, şiddet olaylarının altında yatan dinamikleri daha iyi anlamak ve önleyici tedbirler geliştirmek açısından büyük önem taşımaktadır.

Kaynaklarda yer alan birçok çalışmanın, şiddet sonrası ortaya çıkan post-travmatik stres bozukluğu (PTSD) ve depresyon tablolarına odaklandığı ya da genel olarak stres olgusunu ele aldığı görülmektedir. Bu çalışmalar, şiddetin bireyler üzerindeki psikolojik etkilerini anlamak açısından önemli bilgiler sunmakta ve bu tür travmatik deneyimlerin sonuçlarıyla ilgili kapsamlı bir bakış açısı geliştirmektedir. Ancak, bu alandaki araştırmalarda, şiddetin bireylerin davranışsal yönleri ve silah kullanma alışkanlıkları üzerindeki etkilerine daha fazla odaklanılması gerektiği düşünülmektedir.

Ergenlik dönemi, çocuğun fiziksel, ruhsal ve sosyal gelişiminde önemli değişikliklerin yaşandığı kritik bir zaman dilimidir. Bu süreçte, hızla değişen biyolojik ve psikolojik yapılar, ergenin kimliğini ve davranışlarını derinden etkileyerek, kendini ifade etme biçimlerini şekillendirmektedir. Ergenlik, yalnızca bedensel değişimlerin değil, aynı zamanda duygusal ve sosyal dinamiklerin de yoğun olarak yaşandığı bir dönemdir; bu nedenle, bu süreçteki gelişmelerin dikkatle takip edilmesi büyük önem taşımaktadır.

Ergenlik döneminde birtakım zorlu süreci yaşayan bireyler, özellikle ateşli silahlara kolay erişim sağlandığında, ateşli silahlarla işlenen şiddet olaylarının artabileceğini göstermektedir. Bu bağlamda, ruhsatlı ve ruhsatsız silah bulundurmanın önemi daha da belirgin hale gelmektedir. Ruhsatlı silah edinimi, belirli prosedürler ve denetimlerle düzenlenirken, ruhsatsız silah sahibi olmanın daha kolay bir yol olduğu algısı eylemi gerçekleştiren fail üzerinde yaygındır. Bu durum, ergenlik dönemindeki bireylerin kontrolsüz bir şekilde ateşli silahlara ulaşmasını kolaylaştırmakta ve böylece şiddet olaylarının artışına zemin hazırlamaktadır.

Bu nedenle, bu konunun kapsamlı bir şekilde incelenmesi, toplumsal güvenlik ve bireysel haklar açısından kritik bir öneme sahiptir. Silahlanma ve şiddet arasındaki ilişkiyi anlamak, etkili önlemler geliştirmek açısından büyük bir gereklilik oluşturmaktadır.

Her bir olayın ayrı ayrı ölçeklerle incelenmesi, daha sağlıklı ve güvenilir sonuçlar elde edilmesine olanak tanıyacaktır. Tek bir ölçek ve bulgularla birden fazla olayı değerlendirmek ve tartışmak, yanıltıcı sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, her bir olayı ve ilgili bireyleri incelemek için kapsamlı ve ayrıntılı bulgulara ihtiyaç vardır. Örneğin, yaş, cinsiyet, sosyal çevre, aile ortamı ve maruz kalınan fiziksel şiddet gibi faktörlerin her biri ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Bu şekilde, olayların ve bireylerin dinamikleri daha iyi anlaşılabilir ve daha etkili çözüm önerileri geliştirilebilir. Bu kapsamlı yaklaşım, şiddetin nedenlerini ve sonuçlarını anlamak için kritik bir öneme sahiptir.

Dahası, eylemi gerçekleştiren kişi veya kişilere yönelik yapılan çeşitli testler, ateşli silahın üzerlerinde nasıl bir etki yarattığını anlamamıza yardımcı olmaktadır. Bu bağlamda sorulabilecek bazı önemli sorular şunlardır:

- Ateşli silaha sahip birini tanıyor musunuz?

- Evlerinizde silah bulunuyor mu?

- Evdeki silahın ruhsatı var mı?

- Kendiniz daha önce silah taşıdınız mı?

- Okulda hiç ateşli silah gördünüz mü?

- Çevrenizde ateşli silahla yaralanan ya da hayatını kaybeden biri var mı?

- Kendiniz silahla yaralandınız mı?

- Başka birini gerçek hayatta ateşli silah ile tehdit ederken gördünüz mü?

Bu sorular, basit gibi görünse de, olayların ve bireylerin üzerinde yapılan incelemelerde eylemi gerçekleştiren kişiler üzerinde ciddi anlamda etkiler oluşturabileceğini göstermektedir. Bu tür verilerin analizi, bireylerin şiddetle olan ilişkisini anlamak ve ateşli silahların toplumsal etkilerini değerlendirmek açısından büyük bir önem taşımaktadır. Bu sayede, önleyici stratejiler geliştirmek ve toplumsal güvenliği artırmak mümkün olabilir.

Av. Sabuhi RAHİMOV

KAYNAKLAR

Öztürk O (2004) Ruh Sağlığı ve Bozuklukları. Bayt Ltd.Şti. Onuncu Basım, s: 19.

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/219297

Çuhadaroğlu F, Tüzün Özgüner Z. Cinsel Kimlik Gelişimi ve Bozuklukları, Cinsel Kötüye Kullanma. Katkı Pediatri Dergisi Adolesan Sayısı 2000;21(6):877- 883.

Emniyet Genel Müdürlüğü Basın ve Halkla İlişkiler Protokol Şube Müdürlüğü’nün 15.09.2004 tarih 163463 sayılı yazısı

https://tr.euronews.com/2023/08/14/bireysel-silahlanma-turkiyede-sivillerde-ruhsatli-ve-ruhsatsiz-kac-silah-var

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%9Clkelere_g%C3%B6re_silah_sahipli%C4%9Fi_s%C4%B1ralamas%C4%B1

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/3103780

Karal, E. & Atak, H. (2022a). Çocukluk çağı ruhsal travmaları üzerine kavramsal bir çalışma. Muş Alparslan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2(1), 82- 103. https://dergipark.org.tr/tr/pub/maunef/issue/70625/1113006