Cumartesi günü sosyal medyada Narin cinayetinin hakiminin beyanını okudum; “vekil dahi olsa dışarıya çıkarttırırım”. Nasıl yani, hani avukat duruşmadan atılamazdı?

HMK m. 79/2 duruşma düzenini bozan olursa hakim kendisini uyarır, devam ederse dışarıya çıkarttırılır der. Gerekli görülürse artık kendini vekil ile temsil et denir, temsil ettirmezse de gelmediğinde yokluğunda hangi işlem yapılacaksa o yapılır der. Yani HMK m. 150 hükümleri uygulanır. Kendi yokluğunda karşı tarafın yaptığı işlemlere itiraz edemez, karşı taraf da yoksa hakim dosyayı işlemden kaldırır, bir ay içinde başvurursa harçsız, öbür türlü de üç ay içerisinde başvurdu mu dosyayı yenileyebilir. Lakin yenilemeden sonra bir defadan fazla dosya takipsiz bırakılamaz, aksi takdirde dava açılmamış sayılır.

HMK m. 79/1 duruşma düzenini bozan vekil olursa yapılacakları anlatıyor. Vekilin davranışları disiplinsel ya da adli bir durum içeriyorsa hakim duruşmada bulunanların kimlik bilgilerini tutanağa alır ve duruşmayı erteler diyor. Açıkça vekil dışarıya atılamaz demiyor ama atılmasından da bahsetmiyor.

Neyse ki HMK m. 150 açıkça bu durumları düzenlemiş; her fıkrasında duruşma düzenini bozanlara neler yapacağı açıklanmış, oo dört güne kadar disiplin hapsi filan, ama her defasında da özellikle bu hükümler avukatlar tarafından uygulanmaz deniyor. O zaman nasıl oluyor da Narin Davası hakimi böyle bir beyanda bulunabiliyor?

Çok basit, HMK dediğimiz ne, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, nerede uygulanır bu kanun, hukuk davalarında. Biz neredeyiz? Cinayet davası olduğuna göre, ceza mahkemesinde, hatta ağır ceza mahkemesinde. Tamam, şimdi oldu.

Ama burada da bir oksimoronluk ortaya çıkıyor. Vekili duruşmadan atamamanın mantığı nedir? Savunulma hakkı. E bu hak ceza davalarında daha da önemli değil midir? Hani hürriyeti bağlayıcı ceza filan?

Neyse, bunu da CMK m. 203/3 düzenlemiş; disiplin hapisleri avukatlar hakkında uygulanamaz deniyor. Peki vekil atılamaz deniyor mu?

Ya sanki bunu yorumlamak için hukukçu olmaya gerek yok gibi; hukuk davalarında açıkça yazıyor avukat dışarı atılamaz diye defalarca, sen hukuk davasında uygulayamadığın bir hakkı, ceza davasında nasıl uygulayabilirsin? Savunulma hakkı burada çok daha önemli.

Tamam da, hakim kanunda (Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda) böyle bir şey yazmıyor derse ne yapabileceğiz? Hele daha önce hukuk davasında şahide soru yönelttiğimizde “Avukat Bey, Avukat Hanım, sorunuzu bana sorun, ben yöneltirim” dediğinde HMK m. 152/1’i hatırlatmamışız, ceza davalarında da CMK m. 201/1 gereği doğrudan soru sorma hakkımızın olduğunu söylememişiz, söylediğimizde de “senden mi öğreneceğim kanunu?” cevabını aldığımızda sayın hakim tabii ki kanunu benden öğrenmeyin, ama gidin bir yerden öğrenin diyememişiz.   Daha da kötüsü duruşmanın başından beri hep sayın reis diye sadece başkana hitap etmişiz, heyete de hiç hatırlatmamışız onların bir bütün olduğunu.

Bu ne mi işe yarardı? Mahkeme başkanı bu şekilde hukuka aykırı bir karar vermeye kalktığında CMK m. 192/2’yi hatırlatırdık heyete, başkan hukuka aykırı karar verdi, siz bu konuda bir karar verin diye. Belki bunları yapsaydık mesleğin onur ve vakarını koruyacağız diye yaka paça duruşmadan atılmazdık. AYM Suat EREN Başvurusu’nda aynen böyle olmuş çünkü.

Zaten bizim Narin Davasında bahsedilen vekil de milletvekiliymiş. Vay be, o zaman olur. Ha, bir avukatı da çıkarmış ama cüppesi yokmuş, zaten de seyirciler arasındaymış, müdafi filan görevinde değilmiş yani.

Özgür TÜRKEŞ