Geçtiğimiz hafta kaleme almış olunan makalede Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin kanunda nasıl düzenlenmiş olduğu, kapsamının neler olduğu ve nasıl başladığı kısaca özetlenmişti. Bu yazıda ise; Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin nasıl sona erdiği üzerinde durulacaktır.
Öncelikle tekraren belirtmek gerekirse, Edinilmiş mallara katılma rejiminin kapsamına, eşlerin edinilmiş mallara katılma rejimine başladıkları tarih ile rejimin sona erdiği tarih aralığında edinmiş oldukları mallar dâhil edilmektedir. Bu sebeple de eşler arasındaki yasal mal rejiminin sona erme anı, eşlerin hangi mallarının tasfiye işlemine tabi tutulacağının tespiti yönünden önem arz etmektedir.
Bu bağlamda, eşlerin edinmiş oldukları mallar, edinilmiş mallara katılma rejiminin sona erdiği tarihten itibaren eşlerin kendi kişisel malları olarak kabul edilecek olup edinilmiş mallara katılma rejimin tasfiyesinde, tasfiyeye konu olan malların hangi tarihteki değerlerinin dikkate alınacağı hususu bakımından da edinilmiş mallara katılma rejimin sona erme anı önemli hale gelecektir.
Bu düzenleme Türk Medeni Kanunu MD.235/1 ile hüküm altına alınmıştır. İlgili hükme göre;
“Edinilmiş mal rejimi sona erdiğinde mevcut olan edinilmiş mallar tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılacaktır.”
Buna ek olarak Türk Medeni Kanunu M.228 hükmüne istinaden;
“Eşlerin sahip oldukları kişisel mallar ve edinilmiş mallar da mal rejiminin sona erme anına göre tasfiye edilecektir.”
Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin aşağıda sayılmış olunan hallerde sona ermiş olduğu kabul edilmektedir.
1.) Eşlerden Birinin Ölümü Sebebiyle Katılma Rejiminin Sona Ermesi
Eşlerden birinin ölümü ile birlikte evlilik birliği sona ermektedir. Bu hususta tıbbi olarak tespit edilen kesin ve tam olarak eşlerden birinin ölmesi anında evlilik birliğinin sona erdiği kabul edilecektir. Evlilik birliğinin sona ermesi anında, evlilik birliği ile sıkı bir bağ içinde olan mal rejimi de sona erecektir.
2.) Evlenmenin Butlanına veya Boşanmaya Karar Verilmesi Sebebiyle Mal Rejiminin Sona Ermesi
Borçlar Kanunu MD.27’de de hüküm altına alındığı üzere; kanunların emredici hükümlerine, ahlâka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan hallerde sözleşmeler kesin hükümsüz kabul edilmektedir. Bu hüküm mal rejiminin de dayanak noktası olan evlilik akdi için de geçerlidir. Bu hallerin varlığı halinde evlilik akdi de kesin hükümsüz olmaktadır. Netice olarak da yasal veya seçimlik mal rejimi de sona erecektir.
Lakin burada haricen belirtilmesi gerekli durum; Evlilik akdinin geçerli olma şartlarının hüküm altına alındığı Medeni Kanun MD.124’teki unsurları taşımaması hâlinde evlenme akdinin mutlak veya nisbî butlanla geçersizliğinin kabul edilmesi durumudur. Fakat aynı yasanın 156. maddesine göre de evlilik birliğinin sonlandırılabilmesi için hâkim kararı aranmaktadır. Ayrıca maddenin devamında “Mutlak butlan hâlinde bile evlenmenin hâkim kararına kadar geçerli olacağı ve evliliğin bütün sonuçlarını doğuracağı” ifade edildiğinden, bu tür bâtıl evliliklerde de tıpkı bâtıl olmayan evliliklerde uygulandığı şekilde mal rejimi hükümleri geçerli olmaktadır.
Mal rejimini sona erdiren diğer bir neden ise; eşlerin boşanmasıdır. Yetkili ve görevli mahkemeye eşlerin müracaatı neticesinde görülen boşanma davasında yapılan yargılama sonucunda verilecek olan boşanma kararının kesinleşmesi ile birlikte evlilik akdi sona erer. Bu kararın sonucu olarak da; nafaka, maddi-manevi tazminat, eğer varsa çocukların velayet hakkı, evlilik birliği süresince edinilmiş malların paylaşımıyla ilgili olarak eşlerin talepleri ister boşanma davası içinde ister ayrı bir dava yoluyla gündeme gelebilecektir.
3.) Eşlerin Başka Bir Mal Rejimini Kabul Etmeleri Sebebiyle Önceki Mal Rejiminin Sona Ermesi
Eşler, evliliğin devamı sırasında boşanma, ayrılık, vb. hallere gerek kalmaksızın serbest iradeleri doğrultusunda kanunda öngörülen şekli şartları da yerine getirerek, sınırları yasal çerçeve ile belirlenmiş konularda başka bir mal rejimini seçebilirler. Böyle bir değişiklikle amaçlanan ise; aile birliğinin devamında malların yönetimi, yararlanılması, birbirlerine veya üçüncü kişilere karşı taşıdığı sorumluluğu, mülkiyet ve paylaşım şekline ilişkin kurallarda yeni hükümleri geçerli kılmaktır. Hem “Eşler mal rejimi sözleşmesine istinaden kanunda hüküm altına alınmış herhangi bir mal rejimini de tercih edebilirler” içeriğini taşıyan Türk Medeni Kanunu MD..202\II hükmü ile hem de “Eşler, yapacakları mal rejimi sözleşmesine istinaden istedikleri vakitte yeni bir mal rejimi kabul edebilecekleri gibi önceki mal rejimini de kabul edebileceklerdir.” Türk Medeni Kanunu MD..208\I. fıkra hükmüyle eşlere evliliğin kurulmasıyla uygulanmaya başlayan mal rejiminin, evliliğin sonuna kadar devam etmesine katlanma yükümlülüğü ortadan kaldırılmaktadır. Malvarlığı değerlerinin tabi olacağı yeni mal rejiminin uygulanması için mevcut malların kime ait olduğunun tespiti zorunlu olduğu için, önceki mal rejiminin de tasfiyesi gerekmektedir.
Eşler evlilik birliğinin devamınca edinilmiş mallara katılma rejimi, paylaşmalı mal ayrılığı rejimi, mal ortaklığı rejimi veya mal ayrılığı rejimlerinden birini tercih etmek zorundadırlar. Herhangi bir mal rejimine tâbi olmayan bir evlilik sözleşmesi yapılamayacağı gibi bir mal rejimi sona ermeden diğeri de geçerlilik kazanamayacaktır.
4.) Mahkeme Tarafından Olağanüstü Mal Rejimine veya Ayrılığa Karar Verilmesi Sebebiyle Mal Rejiminin Sona Ermesi
Türk Medeni Kanunu MD.206’da “Haklı sebep varsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verebilir.” hükmü düzenlenmiştir. Bu hükümden de anlaşılacağı üzere eşlerden birinin talebi üzerine kanun maddesinde sayılan mevcut hallerden birinin ya da benzer bir hâlin ortaya çıkması sonucu hâkime, mal rejimini kaldırarak, eşler arasında mal ayrılığı rejimini geçerli kılma yetkisi verilmiştir. Eğer hakim haklı nedenlerin varlığına kanaat getirirse; bunun üzerine vereceği kararla birlikte evlilik, mal ayrılığı rejimine tabi olacak ve edinilmiş mallara katılma rejimi sona erecektir.
5.) Alınan Gaiplik Kararı Neticesinde Mal Rejiminin Sona Ermesi
Ölüm tehlikesi içinde kaybolmuş ya da uzun süredir haber alınamayan eşin ölümü kuvvetle muhtemelse, hak sahiplerinin başvurusu üzerine mahkeme eş hakkında gaiplik kararı verebilecektir. Gaiplik kararının istenebilmesi, ölüm tehlikesinin üzerinden en az bir yıl veya son haber tarihinin üzerinden en az beş yıl geçmiş olmasına bağlıdır. Yetkili mahkeme tarafından eşin gaipliğine karar verilmesi, gaip açısından ispat hukuku bakımında olağan ölümle ile aynı hukukî sonuçlar doğurur. Evlilik akdinin tarafını oluşturan eşlerden biri hakkında gaiplik kararı alınması evliliği sona erdiren sebepler arasında sayılmadığı için, mal rejiminin tasfiyesi bu aşamada söz konusu değildir. Bu durumda, öncelikli surette yapılması gereken ; evliliğin sona erdiğinin ispatıdır. Eşi ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya en az beş yıldan beri eşinden haber alamayan kişi, evlilik birliğinin feshine eşin gaipliğine karar verme talebine ekleyerek yahut ayrı bir şekilde dava açarak talep edebilecektir. Hâkimin gaiplik kararını esas alıp bunu gerekçe göstererek evliliğin feshine karar vermesiyle evlilik sonlanmış olacaktır. Bu hukuki yola başvurulmadığı müddetçe, evlilik akdi fiilen olmasa bile hukuki açıdan devam ediyor olacaktır. Bu bahisle de paralel olarak eşler arasındaki mal rejimi de hukuki açıdan devam ediyor olacaktır.
Gaipliğe karar verilmesi ölüm tehlikesi içinde kaybolunduğu ya da kişiden en son haberdar olunan günden itibaren hüküm doğuracak, kaybolanın terekesi bu tarih itibarıyla mirasçılara geçecektir. Katılma alacaklısı eş, mal rejiminin ölüm nedeniyle sona ermesi hâlinde ölüm tarihinde, katılma payı için hak iddia edebilecektir. Gaiplik kararından kaynaklanan ölüme bağlı haklar bakımından ise ölüm tehlikesinin gerçekleştiği ya da son haber alınan gün itibarıyla gaip ölmüş sayılarak, geride kalan eşin katılma alacağı da bu tarihten itibaren terekenin paylaşımında göz önünde bulundurulacaktır.