1. Savunma İçin Gerekli Zaman ve Kolaylıklara Sahip Olma Hakkının İhlaline Yol Açar.
Ceza muhakemesinin amacı olan somut gerçeğin ortaya çıkarılması için delillerin duruşmada ortaya konulmasından sonra, bu delillerden sonuç çıkarma, yani tartışma safhası başlamaktadır. Böylece ortaya konulan delillerle ilgili taraflara CMK’nın 216/1. maddesinde belirtilen sıraya göre söz hakkı verilecek ve tartışma imkânı sağlanacaktır. Tartışma safhası tamamlandıktan sonra, önce bireysel iddia makamını temsil eden katılan ve vekili, sonra da kamusal iddia makamını temsil eden Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki görüşünü beyan edecektir.[1]
Esas hakkındaki mütalaa, tarafların hükmün nasıl olması gerekeceği hakkında yaptığı açıklamalardır. Bu açıklamaların hangi sırayla yapılacağı CMK m. 216/1 uyarınca belirlenmiş olup; CMK m. 216/2 hükmü gereğince de iddia ve savunma makamının birbirlerinin açıklamalarına cevap verebilecekleri ifade edilmiştir. Bu sebeple, savunma makamında yer alan sanık ve sanık müdafiin Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşüne karşı beyanda bulunabilecekleri ve esasa yönelik olarak kendi açıklamalarını ve savunmalarını ortaya koyabilecekleri tartışmadan uzaktır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkı başlıklı 6. maddesinin 3. fıkrasında yer alan b bendinde “3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir: b)Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak” denilerek suç ile itham edilen kişinin savunmasını hazırlayabilmesi için gerekli zaman ve imkâna sahip olma hakkı koruma altına alınmıştır. Bu çerçevede, suç ile itham edilen kişinin adil yargılanma hakkı kapsamında savunmasını hazırlayabilmesi için gerekli zaman ve imkâna sahip olma hakkının olduğu gayet açıktır.
AİHM vermiş olduğu Can v. Avusturya kararında; suç isnat edilen kişiye savunmasını uygun bir biçimde organize etme ve savunmasının dayanaklarını hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın mahkeme önünde ortaya koyma fırsatının verilmesi gerektiğini açık bir şekilde ifade etmiştir.[2]
Dolayısıyla, savunma makamına Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasına karşı beyanda bulunmak ve esas hakkındaki savunmalarını sunmak üzere makul bir sürenin verilmesi gerekmektedir. Aksi durumda sanığın AİHS m. 6 ve Anayasa m. 36’da yer alan savunma hakkı ile adil yargılanma hakkı kapsamındaki “savunma hazırlayabilmek için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı” ihlal edilecektir.
Nitekim Anayasa Mahkemesi tarafından 21.09.2022 tarihinde verilen 2019/24514 başvuru numaralı Bilal Güney kararında[3];
“(…)Somut olayda başvurucunun cezalandırılması talebini içerir esas hakkındaki mütalaanın sunulduğu celsede Mahkeme "sanık müdafiinin talebinin yargılamanın sürüncemede kalmasına yönelik olduğu" gerekçesiyle başvurucunun savunma için ek süre talebini reddetmiştir. Söz konusu ret gerekçesinin somut olaya uygun olduğu söylenemez. Keza iddianamenin düzenlendiği 3/7/2017 tarihinden başvurucu müdafiinin esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmak için süre talebinde bulunduğu 27/4/2018 tarihine kadar 9 ay 24 günlük bir süre geçtiği ve yargılamanın da dört celsede tamamlandığı nazara alındığında başvurucu müdafiine savunmasını hazırlaması için uygun bir süre verilmesinde yargılamanın makul sürede tamamlanmasını engelleyecek bir durum söz konusu değildir. Esas hakkındaki mütalaanın sunulmasının başvuruya konu yargılama sürecinde ortaya çıkan ve mahkemenin kararını esaslı bir şekilde değiştirebilecek nitelikteki bir işlem olduğu tartışmasızdır. Yargılama bir bütün olarak değerlendirildiğinde -somut olayın özel koşullarında- esaslı bir işleme karşı savunma yapmak için süre talebinin Mahkemece reddedilmesinin savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkını ihlal ettiği sonucuna varılmıştır. Başvurucunun gerekçeli karardan sonra esas hakkındaki mütalaaya karşı -üst yargılama aşamasında- yazılı olarak iddia ve itirazlarını dile getirmesi de mahkûmiyet kararını veren hâkim önünde savunma yapma noktasındaki dezavantajlı durumunu telafi etmemiştir.(…)”
denilerek esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmak için süre talebinin mahkeme tarafından reddedilmesi dolayısıyla başvurucunun Anayasa m. 36’da yer alan savunma hakkı ile adil yargılanma hakkı kapsamındaki savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE karar verilmiştir.
2. CMK m. 289/1-h Gereğince Mutlak Bozma Nedenidir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 289. maddesinin 1. fıkrasının h bendinde “(1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır: h)Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.” denilmek suretiyle savunma hakkının sınırlandırılmış olması mutlak bozma nedeni olarak kabul edilmiştir. Bu halin meydana geldiği durumda bozma nedeninin hükmü etkileyip etkilemediği gibi şartlara bakılmaksızın karar mutlak olarak bozulacaktır. Bu noktada belirtmek gerekir ki, savunma hakkının kısıtlandığı temyiz kanun yolu aşamasında temyiz sebebi olarak gösterilmese bile, bu durum Yargıtay tarafından re’sen incelenmek zorundadır.
Bu bilgiler ışığında, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasına karşı beyanda bulunmak ve esas hakkındaki savunmalarını sunmak üzere savunma makamına makul bir süre verilmemesi ve bu talebin reddedilmesi halinde sanığın savunma hakkının ihlali söz konusu olacağından, işbu husus CMK m. 289/1-h uyarınca mutlak bozma nedeni olarak kabul edilecektir.
Bu sebeple sanığın, mütalaaya karşı beyanda bulunmak ve esas hakkındaki savunmalarını sunmak üzere kendisine süre verilmediği ve süre talebinin reddedildiği gerekçesiyle aleyhine olan karara karşı kanun yollarına başvurması halinde, verilmiş olan karar savunma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle bozulacaktır. Yargıtay’ın da bu şekilde hareket ettiğini gösteren kararlardan bazıları aşağıdaki şekildedir:
Yargıtay 6. Ceza Dairesi tarafından verilen 2018/3470 E., 2020/1610 K. ve 02.06.2022 tarihli karar:
“(…)Cumhuriyet Savcısının esas hakkındaki görüşünü bildirdiği 26.04.2018 tarihli karar oturumunda, sanık ... savunmanlarının mütalaaya karşı savunma hazırlamak için süre istediklerini beyan ettikleri, yerel mahkeme tarafından sanık savunmanlarının bu talebinin reddine karar verilerek hüküm kurulduğunun anlaşılması karşısında; sanık savunmanlarına mütalaaya karşı savunmalarını hazırlamaları için süre verilmesi gerektiği gözetilmeden hüküm kurulmak suretiyle 5271 sayılı CMK'nin 216/2, 289/h maddelerine aykırı davranılması ve böylece savunma hakkının kısıtlanması, Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ve savunmanlarının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA,(…)”
Yargıtay 6. Ceza Dairesi tarafından verilen 2017/1752 E., 2019/6195 K. ve 16.12.2019 tarihli karar:
“(…)Sanık ... ve zorunlu savunman Av....’ın katılmadığı ve Cumhuriyet Savcısının esas hakkındaki görüşünü bildirdiği 24/11/2015 tarihli oturumda, yerel mahkemece zorunlu savunmanın mazeret dilekçesinin kabulü ile duruşma gününü UYAP üzerinden öğrenmesine karar verilerek duruşmanın talik edildiği 03.12.2015 tarihli oturuma sanığın zorunlu savunmanı Av.... ile özel avukatı Av. ...’un katıldığı, görevi sona eren zorunlu savunman Av....’ın duruşma salonundan ayrıldığı, Cumhuriyet Savcısı tarafından önceki celse sunulan mütalaanın tekrar edilmesi üzerine; sanığın özel avukatının, dosyayı yeni aldığını belirterek, mağdurun zararının giderildiğinin müvekkili tarafından kendisine söylenildiğini ayrıca mütalaaya karşı savunmasını hazırlamak için süre istediğini beyan ettiği, yerel mahkeme tarafından sanığın özel avukatının taleplerinin reddine karar verilerek hüküm kurulduğunun anlaşılması karşısında; hükmün kurulduğu oturumda davaya yeni katılan sanığın özel savunmanına, mütalaaya karşı savunmasını hazırlaması için süre verilmesi gerektiği gözetilmeyerek, hüküm kurulmak suretiyle 5271 sayılı CMK'nin 216/2, 289/h maddelerine aykırı davranılması ve böylece savunma hakkının kısıtlanması, Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ..., ... ve savunmanları ile sanık ... savunmanının, temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA,(…)”.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından verilen 2020/6732 E., 2021/2058 K. ve 10.03.2021 tarihli karar:
“01.2019 tarihli celsede Cumhuriyet savcısı tarafından sunulan esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmak için sanık müdafiinin mütalaaya karşı savunma yapmak için ek süre istemesine rağmen savunma hakkının kısıtlanmasına yol açacak ve bu hakkın kullanılmasını etkisiz kılacak şekilde ek süre verilmeden yargılamaya devamla karar verilmesi suretiyle CMK’nın 176/4, 190/2. ve 216. maddelerine aykırı davranılması, Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazı bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün öncelikle bu sebepten dolayı CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA”
Özetlemek gerekirse, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasına karşı beyanda bulunmak ve esas hakkındaki savunmalarını sunmak üzere savunma makamına makul bir süre verilmemesi halinde, AİHS m. 6/3-b’de yer alan adil yargılanma hakkı kapsamındaki savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı ihlal edilecek ve bu hakkın ihlal edilmesinden bahisle CMK m. 289/1-h hükmünde yer alan mutlak bozma nedeni söz konusu olacaktır. Bu kapsamda yargılama sırasında savunma makamına –yargılamanın makul sürede tamamlanmasını engelleyecek bir durum söz konusu olmamasına rağmen- keyfi bir şekilde hareket edilerek Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasına karşı savunmasını hazırlaması için uygun bir süre verilmemesi ve süre talebinin reddedilmesi durumunda, savunma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle sanık aleyhine verilmiş olan karar kanun yolu aşamasında CMK m.289/1-h uyarınca bozulacaktır.
(Bu köşe yazısı, Av. Özgür Ökcü tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder)
-------------
[1] Yargıtay 16. CD, 2017/2491 E., 2017/5658 K., 20.12.2017 T.
[2] Can v. Avusturya, B.No: 9300/81, K.T. 12.07.1984, §53’den aktaran Çelik, s.167.
[3] Anayasa Mahkemesi, Bilal Güney Başvurusu, B.No:2019/24514, K.T: 21.09.2022, R.G. Tarih ve Sayı: 25/10/2022-31994.