Genel Olarak
Türk Ceza Hukuku’nda kural olarak bir suçun soruşturulması ve kovuşturulması için herhangi bir şikâyete gerek yoktur. Ancak kanun koyucu yasalarda bir suçun soruşturulmasını ve kovuşturulmasını açıkça şikâyetin varlığına tabi kılmışsa bu durumda şikâyet hakkına haiz kimselerce süresi içerisinde failin cezalandırılması için şikâyet hakkı ilgili mercilere (şikâyetin nereye yapılacağı hususları 5271 sayılı CMK’nin 158. maddesinde düzenlenmiştir.) başvurularak kullanılmaz ise şikâyet bir muhakeme şartı olduğundan, takibi şikâyete bağlı suç ile ilgili olarak yetkili makamlarca soruşturma ve kovuşturma yürütülemeyecek ve suçun failleri cezalandırılamayacaktır. 5237 sayılı TCK’nin 73/1. maddesine göre; “ Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikâyette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz”. Yasa koyucu tarafından şikâyet hakkının kullanılması için öngörülen 6 aylık süre TCK m.73/2’ye göre; şikâyet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden itibaren başlayacaktır. Şikâyet hakkı, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğu için şikâyet hakkı sahipleri tarafından bizatihi kullanılabilecektir (istisna; TCK m.131/2). Ayrıca TCK m.73/3’e göre; Şikâyet hakkı olan birkaç kişiden birisi altı aylık süreyi geçirirse bundan dolayı diğerlerinin şikâyet hakları düşmeyecektir.
Şikâyetin Bölünmezliği/Şikâyetin Sirayeti
Şikâyet hakkına haiz olan kimseler kendisi nezdinde vuku bulan ve kanun koyucu tarafından suç olarak nitelendirilen bir eylemi, bir olayı şikâyet etmektedir. Yani şikâyet sahipleri, asıl olarak kendisine zarar veren olaya sebebiyet veren kişi ya da kişilerin fiilini şikâyet etmekte ve bu kişi ya da kişilerin yetkili merciler önünde yargılanarak cezalarını çekmesini istemektedir. Bu sebeple yasa koyucunun da 5237 sayılı TCK’nin 73/1. maddesinde de vurguladığı üzere; şikâyet hakkı sahibi suç hakkında şikâyette bulunmakta, faili değil, fail ya da faillerin fiilini şikâyet etmektedir. Ayrıca şikâyetçi, şikâyet ettiği fiilin hukuki vasıflandırmasını yapmak zorunda da değildir. Neticede şikâyet, kişiler ile ilgili değil bizatihi fiil ile ilgilidir. Şikâyet sahipleri şikâyet konusu olayı şikâyet ederken fail ya da failleri belirtmek zorunda olmadığı gibi failler konusunda yanılsa dahi problem olmayacak, söz konusu şikâyet, fiili gerçekleştiren tüm fail ya da failleri hiç şüphesiz kapsayacaktır. Bu sebeple eğer şikâyete konu fiilin vuku bulmasına sebep olan kimseler birden fazla kişi ise, şikâyet hakkına haiz olan kimse, bu olayı gerçekleştiren kişilerden bir kısmını şikâyet edip, bir kısmını şikâyet etmeyerek söz konusu şikâyetinden hariç tutamayacaktır. Şikâyet diğer faillere de kendiliğinden sirayet edecektir. Bu durum şikâyetin bölünmezliği/şikâyetin sirayeti ilkesinin doğal bir sonucudur.
Şikâyetin bölünmezliği/şikâyetin sirayeti ilkesi; şikâyetin faile yönelik olmayıp, failin eylemine yönelik olmasından ötürü, şikâyet sahiplerinin söz konusu şikâyetinden vazgeçmesi durumunda da uygulanacaktır. Şöyle ki; şikâyetin bölünmezliği/şikâyetin sirayeti ilkesinin doğal bir sonucu olarak şikâyet hakkına haiz olan kimseler iştirak halinde işlenmiş suçlarda faillerin bir kısmı hakkında şikâyetinden vazgeçip, diğerleri hakkında şikâyetinden vazgeçmeyerek yetkili merciler önünde yargılanıp cezalandırılmasını isteyemeyecektir. Bu husus 5237 sayılı TCK’nin 73/5. maddesinde şu şekilde ifade edilmektedir: “İştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikâyetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar”. Böylelikle iştirak halinde işlenen şikâyete tabi bir suç söz konusu ise ve şikâyet hakkına haiz kimse faillerden bir kısmı için şikâyetinden vazgeçtiğinde, bu şikâyetten vazgeçme diğer faillere de sirayet edecek ve onlar açısından da hüküm ve sonuç doğuracaktır. Türk Ceza Kanunu’nun, iştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikâyetten vazgeçmesinin, diğerlerini de kapsayacağına ilişkin hükmü, kasten işlenebilen suçlara ilişkin olduğundan ve hukukumuzda taksirle işlenen suçlarda iştirak hükümlerinin uygulanmaması, birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkesin kendi kusurundan sorumlu olması (TCK m.22/5) hasebiyle, şikâyetçinin faillerden biri hakkındaki şikâyetinden vazgeçmesi, diğer faillere sirayet etmeyecektir. Ayrıca unutulmamalıdır ki; şikâyetçinin, şikâyetten vazgeçmesi kanunda aksi öngörülmedikçe şikâyetten vazgeçmeyi kabul etmeyen sanığa etki etmeyecektir. Yasa koyucu bu hususta 5237 sayılı TCK’nin 73/6. maddesinde şu ifadelere yer vermiştir: “Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez”. Şikâyetten vazgeçme, soruşturma evresinde yapılabileceği gibi, kovuşturma evresinde de hüküm kesinleşinceye kadar her aşamada yapılabilecektir. Soruşturma evresinde şikâyetçi, şikâyetinden vazgeçerse “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” verilecek, kovuşturma safhasında şikâyetten vazgeçme olursa “davanın düşmesine” karar verilecektir (TCK m.73/4 ve CMK m.223/8).
Konuya İlişkin Emsal Yargıtay Kararları
1) Yargıtay 2. CD’nin 24.03.2022 tarih, 2020/25014 Esas, 2022/5666 Karar sayılı ilamı: “…5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 73/5. maddesinde \"İştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikâyetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar.\" şeklindeki düzenleme nazara alındığında, düzenlemenin doğal sonucu olarak şikâyetin bölünmezliği ilkesi gereğince iştirak halinde işlenen soruşturması ve kovuşturması şikâyete bağlı suçlarda, şikâyetçinin sanıklardan birisi hakkında şikâyetinden vazgeçmesi halinin aynı suçu işleyen sanıkların tamamının bu vazgeçmeden yararlandırılmasını zorunlu kıldığı cihetle, incelenen dosya içeriğine göre, şikâyetçinin 22/03/2016 tarihli celsede sanıklardan... hakkındaki şikayetten vazgeçmesinin 5237 sayılı TCK.nın 73/5. maddeleri uyarınca mala zarar verme suçunu birlikte işledikleri kabul edilen sanıklar ... ve ...‘a da sirayet edeceği gözetilerek, sanıklar hakkında mala zarar verme suçundan dolayı açılan davanın kovuşturmada şikayet koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerekirken, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suçtan dolayı şikayet yokluğuna rağmen yargılamaya devamla yazılı şekilde tüm sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilmesi…”
2) Yargıtay 6. CD’nin 14.09.2021 tarih, 2020/11267 Esas, 2021/13392 Karar sayılı ilamı: “…Katılan ...’nın amcası olan sanığın, olay günü kardeşi olan müşteki ...’ya ait evin eklentisi niteliğinde bulunan kömürlük içerisinden katılan ...’a ait yaklaşık 60 litre mazotu çaldığı, 10 litre mazotu da bu esnada yere döktüğü olayda; hırsızlık yapılan yerin sanığın kardeşi olan müşteki Halil’e ait olması ve sanığın aşamalarda alınan savunmasında çaldığı mazotun yeğeni olan katılan ...’e ait olduğunu bilmediğini söylediğinin anlaşılması karşısında, hırsızlık yapılan yerin sanığın kardeşine ait olduğu da gözetildiğinde sanık savunmasını aksinin kesin olarak ispatlanamaması sebebiyle, somut olayda sanığın çaldığı mazotun yeğeni olan katılan ...’e ait olduğunu bilmediği kabul edilerek, hırsızlık suçunun aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin zararına işlenmesi halinde atılı suçun takibinin şikâyete bağlı olduğu, her ne kadar müşteki 15.01.2013 tarihli celsede alınan beyanında sadece “konut dokunulmazlığının ihlali suçuna ilişkin olarak herhangi bir şikâyetinin olmadığını” söylemiş olsa da “şikâyetin bölünmezliği ilkesi” uyarınca, şikâyet yokluğunun hırsızlık suçuna da teşmil edilmesi gerektiği gözetilerek, sanık hakkında TCK’nın 167/2. maddesinin yollamasıyla hırsızlık ve konut dokunulmazlığının ihlali suçları yönünden 5237 sayılı TCK'nın 73/4 ve 5271 sayılı CMK'nin 223/8. maddeleri gereğince açılan kamu davalarının düşürülmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi…”
3) Yargıtay 8. CD’nin 11.04.2019 tarih, 2018/7668 Esas, 2019/5287 Karar sayılı ilamı: “…5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 73/5. maddesinde "İştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikayetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar." şeklindeki düzenleme nazara alındığında, düzenlemenin doğal sonucu olarak şikayetin bölünmezliği ilkesi gereğince iştirak halinde işlenen soruşturması ve kovuşturması şikayete bağlı suçlarda, müştekinin sanıklardan birisi hakkında şikayetinden vazgeçmesi halinin aynı suçu işleyen sanıkların tamamının bu vazgeçmeden yararlandırılmasını zorunlu kıldığı cihetle, incelenen dosya içeriğine göre, müştekiler .... ve .... 'ın suça sürüklenen çocuk ... hakkındaki şikayetten vazgeçmelerinin 5237 sayılı TCK.nın.... , ... ve .... 'ya sirayet edeceğinden , adı geçen hükümlüler hakkında açılan kamu davalarının da şikayet koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerekirken, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suçtan dolayı şikayet yokluğuna rağmen yazılı şekilde mahkumiyet kararları verilmesi…”
4) Yargıtay 2. CD’nin 22.01.2018 tarih, 2017/5574 Esas, 2018/4 Karar sayılı ilamı: “…Dosya arasında bulunan ve Yargıtay 13. Ceza Dairesi’nin denetiminden geçtiği anlaşılan Küçükçekmece 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/603 Esas sayılı dosyasının 13.02.2014 tarihli duruşmasında, müştekinin olayın diğer faili H.. İ..’ye yönelik şikayetinden vazgeçtiğini bildirdiğinin anlaşılması karşısında, şikayetten vazgeçmenin bölünmezliği ilkesi gereği bu vazgeçmenin iştirak halinde işlenen suçun tüm faillerini kapsayacağı gözetildiğinde suç tarihi itibariyle soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı mala zarar verme suçu yönünden, sanık hakkında açılan kamu davasının düşürülmesi gerektiğinin gözetilmemesi…”
5) Yargıtay 3. CD’nin 17.02.2016 tarih, 2016/1433 Esas, 2016/3696 Karar sayılı ilamı: “…5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 73/5. maddesinde "İştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikayetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar." şeklindeki düzenleme nazara alındığında, düzenlemenin doğal sonucu olarak şikayetin bölünmezliği ilkesi gereğince iştirak halinde işlenen soruşturması ve kovuşturması şikayete bağlı suçlarda, müştekinin sanıklardan birisi hakkında şikayetinden vazgeçmesi halinin aynı suçu işleyen sanıkların tamamının bu vazgeçmeden yararlandırılmasını zorunlu kıldığı cihetle, 25/07/2014 tarihli iddianamede sanık ...'ün, hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen şüpheli ... ile iştirak halinde müştekiyi basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladığının iddia edildiği, 23/12/2014 tarihli oturumda dinlenen müştekinin, şüpheli ...hakkında şikayeti olmadığını ancak sanık ... ile ilgili şikayetçi olduğunu beyan etmesi karşısında, mahkemenin şikayetten vazgeçme nedeniyle sanık ... hakkında açılan kamu davasının şikayet yokluğu nedeniyle düşürülmesine karar vermesi gerekirken yazılı şekilde karar vermesinde, isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK'nin 309.maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı. Gereği görüşülüp düşünüldü: Adalet Bakanlığı'nın kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden…”
6) Yargıtay 4. CD’nin 15.01.2018 tarih, 2014/50711 Esas, 2018/711 Karar sayılı ilamı: “…Müştekilerin 28.05.2013 tarihli celsede sanıklardan ... hakkındaki şikayetlerinden vazgeçtiklerini beyan etmeleri karşısında, iştirak halinde işlenen suçlardan dolayı sanıklardan birisi hakkında şikayetten vazgeçilmesi halinde, vazgeçmenin diğer sanık ...'ye de sirayet edeceğinin gözetilmemesi suretiyle TCK'nın 73/5. maddesine aykırı davranılması ve ayrıca sanık ...'ın şikayetten vazgeçmeyi kabul edip etmediği saptanarak sonucuna göre davanın düşmesine karar verilip verilmeyeceğinin değerlendirilmesi zorunluluğu…”