Sevgili okuyucularım !
Bugün sizlere mahkeme zabıtlarından, böyle hakim olur mu dedirtecek bir bölümü aktarmak istiyorum. Önce birlikte okuyalım.



Duruşma tarihini merak etmiş olmalısınız. Hemen söyliyeyim: Tarih 19.11.2013. Yani bundan iki gün öncesi.
Avukatların başı örtülü duruşmalara girmesini engelleyen yönetmeliğin yürütmesinin Danıştay tarafından durdurulması kararı aylar önce yürülüğe girmiş. Sadece avukatlar değil bütün memurların başı açık olma zorunluluğunu düzenleyen 12 Eylül kalıntısı  yönetmeliğin ilgili  bölümü yürürlükten kaldırılmış, Resmi Gazete’de yayınlanmış. Evrensel hukuk, Anayasa ve kanunların öngördüğü biçimde başı açık, başı kapalı ayrımına son verilmiş olduğu bir dönemde bir hakim hukuku tanımadığını ilan ediyor ve bunu tutanaklara geçiriyor.

Tutanağı dikkatlice okuyorum. Tam bir utanç vesikası. Bir hakim nasıl bu düşüncelere sahip olur demiyeceğim. Farklı düşünmek bir insan olarak onun da hakkı ama Anayasa ve yasalarla bağlı, onları uygulamakla sorumlu, gücünü hukuktan alması gereken bir hakimin kendi düşüncesi, ideolojik yaklaşımı ile hareket etmesi kabul edilebilir değil.

Tutanaktaki yanlışlarına  değineceğim ama doğru yeri yok. Hani deveye boynun neden eğri demişler, nerem doğru demiş ya. Tam bu misal.

Okuyucularımın hepsi hukukçu olmadığına göre önce şu izahla başlamam gerekiyor: Hakimler, mahkemeler kanun koyucu değildir. Kanunları ve tüm mevzuatı uygulayıcı makamlardır. Kanunları beğenmese de, kendi dünya görüşüne uygun bulmasa da uygulamak durumundadır. Alt sıradaki mevzuatın Anayasa ve kabul edilen Uluslararası  anlaşmalara aykırı olduğunu düşünürse, Anayasa’ya aykırılık yoluna başvurma veya üst normu uygulama gibi usullere başvurabilir. Ama “keyfi” hareket edemez.

Hakim, Danıştay kararlarının ve kamusal alanda başörtüsünü serbest bırakan yönetmelik değişikliğinin iptal edilinceye kadar geçerli olduğunu kabul ediyor ama uygulamıyor.
Eşitlik ve özgürlük getiren mevzuat değişikliklerinin Anayasa ve yasalara aykırı olamayacağından söz ediyor ama dayanağı olan yasa maddesi yazamıyor. Zira hukuken bir yasak yok.
Sanki AİHS’de başörtüsü yasağıyla ilgili bir düzenleme varmış gibi, serbestliğin AİHS’ne aykırılığından dem vurabiliyor.
Avukatların duruşmalarda katiplerle aynı statüde olduklarını söylemesine gülüp geçelim ama hakim tutanağa bir de tehdit iliştiriyor. Tam bir sıkandal. Neymiş efendim, yönetmelik ve Danıştay kararı ilerde anayasal suç kabul edilerek soruşturma konusu yapılabilirmiş.

Kanunsuz suç olmayacağını, ceza kanunlarının geriye yürümeyeceğini, temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunulamayacağını çok iyi bilen/bilmesi gereken bu hakim, nasıl oluyorda, darbe özlemini dışa vuran tahminlere dayalı olarak başörtülü avukata hatırlatmada bulunabiliyor ? Bu tutum, Balyoz ve Ergenekon sanıklarının, hakimleri suç işlemekle itham edip yargılayacaklarını hatırlatmaktan farklı değil.

Anayasada yer alan mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı, hakimlere tarafsız davranmama teminatı da veriyor mu? İdeolojik yaklaşımlarına göre taraf avukatlarını uyarma hakkı var da bizim haberimiz mi yok!

Anayasa’ya göre “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar” Ama aynı zamanda “Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak” hareket etmek ve hüküm vermekle sorumludurlar.
Öyleyse yasaları askıya alıp kendi ideolojik yaklaşımını uygulayan bu tavır nereden cesaret alıyor ? Hukuktan olmadığına göre bunun kaynağını HSYK araştırmalı değil mi?

Not: Mahkeme ve hakimle ilgili bilgiler elimizde olmakla birlikte, kişisel değil ilkesel olarak konuya yaklaştığımız için isim zikretmedik.


(Bu köşe yazısı, sayın Reşat PETEK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)