KONU:

Anayasa Mahkemesi 16/5/2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2019/13338 başvuru numaralı Ümran Özkan başvurusu hakkında verdiği kararda, başvurunun otuz günlük başvuru süresinin içinde yapılıp yapılmadığı konusunu karara bağlamıştır.

MADDİ OLAY:

Jandarma Genel Komutanlığınca yapılan yazılı ve sözlü sınav sonuçlarına göre başarılı kabul edilerek bilgisayar mühendisi olarak yerleştirmesi yapılan başvurucu, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlandığı gerekçesiyle göreve başlatılmamıştır.

Söz konusu işleme karşı açılan dava idare mahkemesince reddedilmiş, istinaf başvurusu da bölge idare mahkemesi idari dava dairesi tarafından reddedilerek karar kesinleşmiştir. 

İstinaf kararı 5/12/2018 tarihli olup, başvurucu bu kararı 27/3/2019 tarihinde UYAP Vatandaş Portalı üzerinden görmüş, söz konusu karar 6/4/2019 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.

Başvurucu tarafından bu karara karşı adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla 30/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

Anayasa Mahkemesi başvuruyu, otuz günlük başvuru süresi içerisinde yapılıp yapılmadığı yönünden incelemiştir.

MAHKEMENİN DEĞERLENDİRMESİ:

Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruda bulunulabilmesi için olağan başvuru yollarının tamamlandığı tarihten itibaren otuz gün içinde başvuru yapılması gerektiğini, başvuru yolunun belirtilmediği durumlarda otuz günlük sürenin, ihlalin öğrenildiği tarihten başlayacağını belirtmiştir.

Yine Mahkeme; 7201 sayılı Kanun'un 11. maddesinin birinci fıkrasında, vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı düzenlemesine yer verildiği, ancak 7201 sayılı Kanun'dan sonra 2011 yılında kabul edilen 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurularda otuz günlük başvuru süresi ihlale neden olduğu iddia edilen karar veya işlemin öğrenildiği tarihten başladığı, yargılama sonucu verilen bir kararın kanunen tebliğ zorunluluğu bulunsa dahi o kararın gerekçesiyle birlikte herhangi bir şekilde öğrenilmesiyle bireysel başvuru süresinin başladığını belirtmiştir.

Buna dayanak olarak, başvurucuların da UYAP üzerinden elektronik ortamda, haklarında sürdürülen yargılamalara ilişkin nihai kararın gerekçesine erişmenin mümkün hâle geldiği andan itibaren kararın gerekçesini kesin olarak öğrenme imkânına sahip olduklarını, dolayısıyla başvurucuların UYAP üzerinden yapacakları incelemede nihai kararın gerekçesini vekillerinden önce öğrenebilmekte olduklarını, buna bağlı olarak nihai kararın öğrenilmesi nedeniyle bireysel başvuru süresinin bu tarihten itibaren başlayacağını, nitekim ilgili usul kuralları uyarınca sürenin münhasıran tebliğden itibaren işlemeye başlayacağının kabul edildiği uygulamaların aksine bireysel başvuru yoluna özgü olarak başvuru süresinin ihlalin öğrenilmesi esasına bağlandığını vurgulamıştır.

Mahkeme sonuç olarak maddi olayda, yargılama sürecinde nihai karar olan Bölge İdare Mahkemesi kararına ilişkin olarak UYAP evrak işlem kütüğü üzerinde yapılan incelemede ilgili kararın başvurucu tarafından 27/3/2019 tarihinde okunduğu, diğer bir deyişle başvurucunun vekiline 6/4/2019 tarihinde tebliğ yapılmışsa da daha önce başvurucu asilin UYAP üzerinden 27/3/2019 tarihinde başvuruya konu karara erişim sağlayarak kararı öğrendiği,  buna göre bireysel başvuru süresinin 27/3/2019 tarihinden itibaren işlemeye başladığının kabul edilmesi gerektiği değerlendirmesi yaparak, nihai karardan 27/3/2019 tarihinde haberdar olduğu anlaşılan başvurucunun otuz günlük bireysel başvuru süresinin son günü olan 26/4/2019 tarihinden sonra 30/4/2019 tarihinde gerçekleştirdiği ve herhangi bir mazeret de sunmadığı bireysel başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME:

Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, bireysel başvurularda otuz günlük başvuru süresinin ihlale neden olduğu iddia edilen karar veya işlemin öğrenildiği tarihten başladığı hükümlerine dayanarak, “öğrenilme tarihi” konusundaki katı yorumunu sürdürmüştür.

Öncelikle 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin gerekçesinde bireysel başvuru süresinin, “kanun yollarını tüketen nihai işlemin başvurucuya tebliğ edildiği tarihten veya kanun yolu öngörülmemişse ihlâlin öğrenildiği tarihten” itibaren başlayacağı belirtilmiştir.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 60. maddesinde; “Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahkemelerine ait her türlü tebliğ işleri, Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır.” hükmüne yer verilmiş olup, bu Kanun’da Tebligat Kanunu’na atıf yapılmaktadır.

7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11. maddesinin birinci fıkrasında da; “vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır” hükmü yer almakta olup, hukukumuzda vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılmasının esas olduğu açıktır.

Tüm bu hususların birlikte değerlendirilmesinden, hukuk usulümüz açısından özellikle vekil ile takip edilen işlerde kanun yollarına başvurular için süreler hesaplanırken “tebligat tarihinin” esas alınması gerektiği açıktır. Vekil ile takip edilmeyen işlere yönelik olarak da bu usulün uygulanmasına engel bir hüküm olmadığı ortadadır.

Bu durumda, kanun yolu ve bireysel başvuru süreleri hesaplanırken “tebligat tarihinin” “öğrenme tarihi” olarak kabul edilmesi, ancak, yazılı olarak tebliğ edilemeyen/yapılmayan durumlarda başka şekillerde öğrenme tarihinin araştırılmasının hakkaniyete uygun olacağı açıktır.

Aksi durum, yazımız konusu Anayasa Mahkemesi kararında da olduğu gibi, katı bir süre yorumu nedeniyle hak ihlalinin esasının incelenmemesi sonucunu doğuracaktır. Bu da özellikle bu içtihadı ve usulü yeterince bilemeyen başvurucuların mağdur olmalarına neden olabilecektir.

Konu karardaki hukuki görüşe katılmamakla birlikte, Anayasa Mahkemesinin bu karara konu içtihadının hali hazırda geçerli olduğu düşünüldüğünde, bireysel başvuruya konu karar başvurucu veya vekilinin hangisince ilk önce öğrenildiyse, tebligat beklenilmeden otuz gün içerisinde bireysel başvuruda bulunulması gerektiği unutulmamalıdır. Bu husus elbette hak kaybına uğramamak için çok önemlidir.