Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçu 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunumuzun ‘’Topluma Karşı Suçlar’’ başlıklı üçüncü kısmının onuncu bölümünde işbu başlık altında yasa koyucu tarafından ihdas edilmiştir. Bahse konu suç tipinde kanun koyucu tarafından üç farklı hareket suç olarak düzenlenmiştir. Maddenin lafzından da açıkça anlaşılacağı üzere ‘’başkasına ait bir banka veya kredi kartı ile yarar sağlamak’’, ‘’başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirerek sahte banka veya kredi kartı üretmek, böyle bir kartı satmak, devretmek, satın almak veya kabul etmek’’ ve son olarak ‘’sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle yarar sağlamak’’ fiillerini ilgili madde bünyesinde suç olarak ihtiva etmektedir. Makale konusu işbu maddenin kanunumuzun ‘’bilişim suçları’’ ‘na ayrılan onuncu bölümünde düzenlenmesi kanun sistematiği açısından manidardır.

Yukarıda kısaca bahsetmiş olduğumuz suç tiplerinin mağdurunu belirleyebilmemiz için öncelikle suç tipinde yer alan ‘’kart sahibi’’ ve ‘’kartın kendisine verilmesi gereken kişi’’ kavramlarının açıklanması gerekir. Banka kartları ve kredi kartları kanununda, Tck md.245’den farklı olarak, ‘’kart hamili’’ ifadesi kullanılmıştır. Kart Hamili; Banka kartı veya kredi kartı hizmetlerinden yararlanan gerçek yahut tüzel kişiyi ifade eder.

Banka ve kredi kartları kanununda yer alan ‘’Kart Hamili’’ ifadesi karşısında Tck’da, ‘’Kart Sahibi’’ ifadesinin kullanılması çelişkiye neden olmuştur. Zira kart hamili, kartın sahibinden ziyade kartın yararlanıcısını ifade eder. Banka ve kredi kartlarının gerçek sahibi banka veya kredi kuruluşlarıdır.

Öğretide; kartın kendisine verilmesi gereken kişinin kart hamili ve kart hamilinin suçun mağduru olarak kabul edilmesi karşısında çeşitli görüşler vardır. Bir görüşe göre; 245/1’ de kartın kendisine verilmesi gereken kişiye yer verilmek suretiyle suçun mağdurunun genişletildiği ifade edilmektedir. Diğer bir görüşe göre ise suçun mağdurunun kart hamili olmayıp, kartı üreten kuruluş olduğu belirtilmektedir.

Öğretide bazı yazarlar iki görüşe de katılmamakta, kart sahibinin kart hamili olarak kabul edilmesi gerektiğini zira uygulamanın da bu yönde olduğunu ifade etmektedirler. Zira kart hamilliği, kartın fiziksel olarak kullanıcıya zilyetliğinin devriyle değil, bu kişi adına kartın üretilmesi ve hesabıyla ilişkilendirilmesiyle gerçekleşir.

Mağdurun banka olduğunu kabul eden Yargıtay kararları vardır. 8.CD. 7.6.2017. E. 2016/10091, K. 2017/6652 Künyeli kararda; ‘’Olayda üretilen ve kullanılan sahte kredi kartlarının aynı bankaya ait olduğu anlaşılmakta; suç mağdurunun kredi kartı üretilen ve kullanılan banka olacağı gözetilmeden hükümler kurulması isabetsizdir.’’ denilerek mağdur banka olarak kabul edilmiştir.

Diğer bir görüşe göre; İşbu suçla korunan hukuksal değer bireylerin malvarlığıdır. Malvarlığında azalma olan kişi suçun mağdurudur. Banka yine suçtan zarar gören konumundadır. Yargıtayın bu yönde kararları da mevcuttur.

Bizim ise bu konuya ilişkin naçizane görüşümüz şu şekildedir; suçların mağdurunun ancak gerçek kişiler olabileceği düsturundan yola çıkarak 245. Maddede düzenlenen üç suçun da mağdurunun banka veya kredi kartının bağlı olduğu hesabın mudisi olan gerçek kişilerdir. Mağdur aynı zamanda suçtan zarar gören durumundadır. Tüzel kişiye ait banka veya kredi kartının kötüye kullanılması ile zarara uğratılması halinde suçun mağduru, tüzel kişinin malvarlığında oluşan zarar ile aslında işbu durumdan etkilenen şirketin hissedarı olan gerçek kişilerdir. Bu açıklamalarımız dışında banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçları mağdur açısından herhangi bir farklılık teşkil etmez, herkes işbu suçun mağduru olabilir.

Av. R. Miraç SAĞLAM

Konya Barosu