I. GİRİŞ

Banka dekontlarının delil niteliği taşıyıp taşımadığı hususunda Yargıtay’ın çeşitli görüşleri olmakla birlikte doktrinde de hala tartışma konusu niteliğindedir. Banka dekontlarının delil niteliği tartışılırken doktrinde tartışmalar mevcut ise de banka dekontlarının delil niteliğinde çok fazla bir kaynak bulunmamaktadır. Havale ile yapılan ödemeye ilişkin banka dekontların kanunda yazılı deliller arasında almamasına rağmen, delil başlangıcı olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, delil başlangıcı olarak değerlendirilmesi halinde havale borçlusu üzerinde bulunan ispat külfetinin yan delillerle örneğin mail, whatsapp yazışmalarında havale alacaklının borcu ikrarında bulunması halinde ispat külfetinden kurtulup kurtulmadığı, ispat külfetinin havale alacaklısına geçip geçmediği gibi açıklanmayan noktalar bulunmaktadır.

Çalışmamızda bu ispat noktasında banka dekontlarının delil olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği, delil olarak nitelendirilemese de, delil başlangıcı sayılıp sayılamayacağı, ispat külfetinin kimde olduğu, borç ikrarı ile delil olarak sayılıp sayılmayacağı, ispat külfeti altında olan kişinin mail, whatsapp gibi yazışmalar ile ispat külfetinden kurtulup kurtulamayacağı, ilamsız takibe konu olan banka dekontunda belirtilen alacağa ilişkin itiraz edilmesi üzerine itirazın iptali davalarında banka dekontlarının içtihatlarda nasıl değerlendirildiği açıklanacaktır. Doktrinde banka dekontunun delil niteliğinde olup olmadığı konusunda pek bir yazılı kaynak bulunmamakla birlikte Yargıtay’ın banka dekontları hakkındaki görüşlerine yer verilerek banka dekontlarının delil olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceği tartışılacaktır.

A. TANIM

Gelişen dünya düzeninde, günlük hayatımızda artık hemen hemen herkes bankalarla çalışmaktadır. Gerek devlet dairelerindeki işlemler nedeniyle yapılacak ödemeler, gerek üniversite öğrencilerinin yatıracak oldukları harçlar, gerek sürücü kurslarının sınavlarına yatırılacak harçlar gibi daha birçok örnekleri olduğu gibi tüm işlemler banka üzerinden gerçekleştirilmektedir. Yapılan bu işlemler neticesinde banka aracı bir kurum olarak görev almaktadır. Müşteriler yapmış oldukları ödemeleri ilgili kuruma kanıtlayabilmeleri için yatırdıkları paralara ilişkin bir makbuz, fiş, almaktadırlar. Bu evraklar ilgili kuruma ibraz edilerek yapılacak işleme konu ödemenin yapıldığını kanıtlayacaktır. Müşterilerin bankada yapmış olduğu işlemler nedeniyle almış oldukları nüshaya makbuza veya fişe dekont denmektedir. Banka dekontu genel anlamıyla hesap belgesi olarak tanımlanmaktadır. Bu anlamıyla banka dekontu; bir hesapta yapılan işleme ilişkin işlem sonucunu göstermeye yarayan bir çeşit kağıt parçası olarak adlandırabiliriz.

Banka dekontlarının kanıt niteliğine baktığımızda genellikle bir kurumda işlem yaptıracak kişilerin o işleme ilişkin yatırması gereken ücreti yatırılması halinde ilgili kuruma dekontun sunulması halinde ödemenin yapıldığını kanıtlanacaktır. Bu ifade ile de anlaşılacağı üzere bankada yapılan işleme ilişkin, işlem yapan kişi ödeme borçlusu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yargıtay’ın bazı kararlarında da her ne kadar bankada yapılan işlemlere ilişkin havalelerin bir borcun ödendiğini gösterdiğini belirtmekte ise de bankada yapılan işlemlere bazen borcun ödenmesine ilişkin olmayıp bir borç verme işlemi de yapılabilmektedir. Örneğin; şehir dışında cüzdanını çaldıran A, İstanbul’daki arkadaşı B’den İstanbul’a döndüğünde geri ödemek üzere borç para istemiştir. B arkadaşı A’nın İstanbul’a dönebilmesi için banka üzerinden A’nın hesabına borç para göndermiştir. Ancak açıklama kısmına herhangi bir şey yazılmamıştır. A arkadaşı B’nin göndermiş olduğu borç parayı İstanbul’a döndüğünde geri ödememiştir. Böyle bir durumda Yargıtay her ne kadar yapılan ödemelerin bir borcun ödendiği belirtmekte ise de B arkadaşı A’nın İstanbul’a dönünde parayı ödeyeceği inancı ile ve arkadaşının şehir dışında mahsur kalmasına gönlü razı gelmemesi nedeniyle iyi niyetli olarak parayı göndermiştir. Dolayısıyla genel kanı bankada yapılan ödemeler bir borcun ödendiğini gösterse de örneğimizde belirtildiği üzere borç gönderme maksadıyla da banka havaleleri gerçekleştirilebiliyor. Böyle bir durumda nelere dikkat edilmesi gerektiğini senetle ispat zorunluluğunu, senetle ispat zorunluluğu karşısında tanık deliline başvurulup başvurulmayacağını, Yargıtay’ın banka dekontlarının delil niteliği hakkında nasıl kararları olduğunu detaylıca inceleyeceğiz.

1. Senetle İspat Zorunluluğu

Senetle ispat zorunluluğu kanun koyucu tarafından, hukuki işlemin yapıldığı zamandaki miktar itibariyle ikibinbeşyüz Türk Lirasından fazla olması halinde hakkında senetle ispat edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu bağlamda senetle ispat zorunluluğunda, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı veya itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerinde ikibinbeşyüz Türk Lirası üzerinde bir hakkın ispatlanması ancak senetle ispatlanacağı belirtilmiştir[1].

Kanun koyucu senetle ispat kurulanının geçerli olduğu durumlarda ileri sürülen senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte olması hatta ikibinbeşyüz Türk Lirasından az olması halinde de tanık deliline dayanılamayacaktır[2]. Senetle ispat edilen iddiaya ilişkin tanık deliline başvurulmasının istisnasının ise karşı tarafın açık bir muvafakatinin olması halinde tanık deliline başvurulacağı düzenlenmiştir[3].

2. Delil Başlangıcı

Senetle ispat kuralının geçerli olduğu durumlarda tanık deliline başvurulamayacağını belirtmiştir. Bazı hallerde ise senetle ispat edilecek hususlara ilişkin tanık deliline başvurulabilmektedir. Bunun istisnasının karşı tarafın açık muvafakati olduğunu belirtmiştik. Bunun yanında tanık deliline başvurulabilmesi için iddiaya ilişkin ileri sürülen senedin delil olmamakla birlikte delil başlangıcı niteliğinde bir belge olması halinde tanık dinlenebilmektedir[4]. Senetle ispat kurulanın geçerli olduğu durumlarda iddiaya ilişkin ileri sürülen belge senet olmayabilir. Ancak iddiaya ilişkin delil başlangıcı sayılabilecek nitelikte belgelerde yer almaktadır. Bu bağlamda delil başlangıcı kanunda şöyle tanımlanmıştır; “iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.[5] şeklinde tanımlanmıştır.

Yargıtay’ın bir kararında inanç sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasında her ne kadar inanç sözleşmesinin yazılı delille kanıtlanacağını belirtmiş ise de taraflar arasındaki uyuşmazlıkta uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla birlikte karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa tanık delil dâhil her türlü delille ispatlayabileceğine belirtmiştir[6].

3. İspat Yükü​​​​​​​

Banka aracılığı ile yapılan havale işlemleri 6098 Sayılı TBK’nun On Üçüncü Bölümünde Havale Başlığı altında düzenlenmiştir. Havale, anılan kanunun m.555’de şöyle tanımlanmıştır; “Havale, havale edenin, kendi hesabına, para, kıymetli evrak ya da diğer bir mislî eşyayı havale alıcısına vermek üzere havale ödeyicisini; bunları kendi adına kabul etmek üzere havale alıcısını yetkili kıldığı bir hukuki işlemdir.” Bu bağlamda Yargıtay kararlarında da görüleceği üzere genel karine banka aracılığıyla yapılan havaleler bir ödeme vasıtası olduğunu, havalenin bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığıdır. Yasal karinenin tersini iddia eden yani, havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığının ileri sürülmesi halinde bu iddiasını ispatlamakla yükümlü kılınmıştır[7].

Nitekim Yargıtay 13. HD.’nin 3.10.2013 tarihli kararında havalenin kural olarak borç ödeme vasıtası olduğunu, uyuşmazlığa konu olayla ilgili sunmuş olduğu dekontlarda başka amaçla havale yapıldığına ilişkin bir açıklama bulunmaması nedeniyle ispat yükünün davacıda diğer bir deyişle banka havalesi yapan kişide olduğunu vurgulamıştır[8].

Yargıtay 13. HD. 12.2.2020 tarihli kararında yine aynı yönde havalenin bir ödeme vasıtası olduğunu, mevcut bir borcun ödendiğini, bu karinenin aksini iddia edenin iddiasının ispatlamakla yükümlü olduğu belirtmiştir[9].

B. BANKA DEKONTUNUN YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA İSPAT HUKUKUNDAK İYERİ - BANKA DEKONTUNUN DELİL NİTELİĞİ

1. Banka Dekontunun Senetle Eş Değerde Olduğu Görüşü​​​​​​​

Yargıtay kararlarında ispat hukukunda banka dekontlarının açıkça senetle eş değer nitelikte olduğu yönünde açık bir görüşü olmamakla birlikte senetle eş değer olduğuna ilişkin benzer kararları mevcuttur. Nitekim Yargıtay 13. HD. 16.02.2016 tarihli kararında “Davacı davalıya araç alması için 55.000,00 TL parayı banka yoluyla havale yaptığını, ancak davalının arabayı almadığı gibi göndermiş olduğu parayı da iade etmediğini ileri sürerek 55.000,00 TL’nin yasal faiziyle birlikte tahsilini istemiştir. Davalı usulüne uygun yapılan tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir. Mahkemece “havalenin ödeme belgesi” niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. … Davacının delil olarak dayandığı banka havalesinde paranın gönderiliş nedenine ilişkin şerh bulunmamaktadır. Banka dekontunda açıkça “Passat alımı” ibaresi olup, paranın davalı tarafça tahsil edildiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davanın kabulü yerine yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” Gerekçesi ile açıkça belirtmemekle birlikte banka dekontunun başlı başına delil niteliğinde değerlendirerek senetle eş değerde olduğu anlaşılmaktadır. Karar gerekçesinde banka dekontunun her ne kadar senetle eş değer olmadığı yönünde vurgu yapılmamış olması nedeniyle banka dekontu haricinde başkaca bir delile dayanmadan veyahut banka dekontunu delil başlangıcı niteliğinde değerlendirmeden, herhangi bir tanık deliline başvuru yapılmadan başlı başına banka dekontu ile uyuşmazlık giderilmiştir[10].

Öğretide, işçi alacaklarına ilişkin, banka dekontu, havale makbuzu gibi banka kayıtlarının işçinin imzasını içermediği sürece senet olarak değerlendirilemeyeceği, sözü geçen belgelerin işçi tarafından imzalanarak işverene verilmediği içinde delil başlangıcı olarak da değerlendirilemeyeceği ifade edilmiş ise de ispat hukuku açısından her ne kadar ilgili işçinin imzasını içermeyen banka kayıtları, senet veya delil başlangıcı olarak kabul edilemeyeceği vurgulansa da, ücretin bankadan ödeme zorunluluğu düşünüldüğünde ilgili banka tarafından onaylanan hesap hareketlerine ilişkin belgelerin delil teşkil edecek olup, ücretin ödendiği bu belgelerle ispatlanabilecektir[11].

2. Banka Dekontunun Delil Başlangıcı Sayıldığı Görüşü​​​​​​​

Yargıtay bazı kararlarında ispat külfeti üzerinde olan kişinin iddiasını ispatlayacak nitelikte yazılı belgesinin olmaması halinde taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi bir takım belgelerin yazılı delil başlangıcı sayılacağını, iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hala geleceğini yazılı delil başlangıcı niteliğinde belgelerin dosya kapsamına sunulması ile ispat külfeti üzerinde olan tarafından iddiasını mail, aralarında yazışmalar, mektup, banka dekontu gibi evraklarla iddiasını desteklemesi halinde bu tür evrakların yazılı delil başlangıcı olacağını, yazılı delil başlangıcının olması halinde tanık deliline başvurulacağını belirtmiştir[12].

Yargıtay’ın bazı kararlarında ise taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan banka yoluyla yapılan ödemelerin davada ileri sürülmesi halinde banka dekontlarının sözleşme ile bağlantılı olduğu tespit edilmesi halinde yazılı delil başlangıcı teşkil edeceğini, yargılamada uyuşmazlıkların çözümünde dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır[13].

İnanç sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda inançlı işleme ilişkin iddianın şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanacağı kuşkusuzdur. İspat külfeti kendisinde olan kişi tarafından yazılı bir belge ile iddiasını ispatlayamaması halinde banka dekontu, mektup, yazışmalar gibi birtakım belgelerin olması halinde bu belgelerin delil başlangıcı sayılacaktır[14].

3. Banka Dekontunun Delil Başlangıcı Sayılmadığı Görüşü​​​​​​​

Yargıtay bazı görüşlerinde ise banka aracılığıyla gönderilen havalelerde, gönderilen paranın açıkça borç ödemesi olduğunu ispat külfeti altında bulunanın, ödemenin borç olarak verildiğini kesin delillerle ispatlaması gerektiğini, banka dekontunun yazılı delil başlangıcı olarak görmemiştir[15]. Nitekim 13. Hukuk Dairesinin 25.02.2015 tarihli kararında; “Tarafların delil olarak dayandığı banka havalesinde paranın gönderiliş nedenine dair herhangi bir şerh bulunmamaktadır. Hal böyle olunca TMK.’nun 6. Maddesi ve HMK. hükümleri gereğince, paranın ödünç olarak verildiğini ispat yükü davacıya ait olup, davacı ödünç ilişkisini müddeabihin miktarı itibariyle kesin delillerle kanıtlamakla yükümlüdür[16]” demek suretiyle banka dekontunu delil başlangıcı olarak da değerlendirmemiş, uyuşmazlığın miktar itibariyle kesin delillerle ispatlanması gerektiğine karar vermiştir.

4. Banka Havalesini Alan Kişinin İsticvap Edilmesi Gerektiği Görüş​​​​​​​

Yargıtay’ın bazı kararlarında kendisine havale yapılan kişinin isticvap edilmesi gerektiğini, banka üzerinden yapılan havalelerinde havaleyi yapan kişi tarafından iddia edilen hususlarda havaleyi alan tarafın isticvabı sağlanarak yapılan havalelerin neye ilişkin olarak yapıldığını sorulması gerektiği yönündedir. Örneğin, bir itirazın iptali davasında, davacının kira sözleşmesine kapora olmak üzere davalı tarafın hesabına farklı tarihlerde ödemeler yapılmıştır. Tarafların aralarındaki sözlü anlaşmaya göre kiralamaya konu taşınmaza ilişkin iskân alınması gerekmekte iken alınmadığı, ödemiş olduğu kaporalarında geri iade edilmediğini belirtmiş, karşı tarafın sunacağı delillere karşı delil sunma hakkını saklı tutarak davalı hesabına yapılan “kaparo-kira bedeli” açıklamalı banka dekontu, ticari defterler, tanık deliline dayanarak itirazın iptali istenmiştir. Yargıtay’ın kararında ise HMK’nun m.179 gereğince Hâkim re ’sen davalının isticvabının sağlanarak davacı tarafından hesabına yapılan ödemelerin neye ilişkin olduğunu davacının iddia ettiği gibi aralarındaki sözleşmeye ilişkin kaparo-kira ödemesi mahiyetinde olup olmadığı hususlarının sorulması gerektiğini belirtmiştir[17].

5. Banka Dekontunun Mevcut Bir Borcun Ödendiği Yönünde Karine Oluşturduğu Görüşü​​​​​​​

Yargıtay bazı kararlarında banka dekontlarının delil niteliği konusunda değerlendirme yapmamakla birlikte havale işleminin kural olarak mevcut bir borcun ödendiğini gösterdiği bu nedenle bunun aksini iddia eden kişinin iddiasını ispatlaması gerekmektedir[18].

Yargıtay havale işleminden kaynaklanan uyuşmazlıklarda havalenin bir ödeme yöntemi olduğunu bu bağlamda banka aracılığıyla yapılan havalelerin mevcut bir borcun ödendiği yönünden genel bir karine vardır. Nitekim Yargıtay’ın bir kararında banka dekontunu yazılı delil başlangıcı olarak saymadığı gibi banka dekontu ile anlaşılması gerekenin mevcut bir borcun ödendiğini gösterdiği belirtmektedir[19].

6. Banka Dekontunda “Borç” İbaresinin Yer Alması​​​​​​​

Genel karine olarak banka havalelerinin bir ödeme vasıtası olduğunu dolayısıyla bir borcun ödendiği genel bir karine olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla açıklama kısmına herhangi bir açıklama yazılmadan gönderilen havaleler karine olarak bir borcun ödendiğini göstermekteydi. Bunun aksini iddia eden kişi iddiasını ispatlamakla yükümlüydü. Bir başka yönden bakılacak olursa farazi olarak havale eden kişi banka dekontunda yer alan açıklama kısmına yapmış olduğu ödemenin “borç” ibaresi yazılarak göndermesi tek başına yeterli olacak mıdır? “Borç” ibaresinin yazması banka dekontunu tek başına delil nitelendirilip nitelendiremeyeceğimiz yine açıklığa kavuşturulması gereken bir konudur. Bu konuya Yargıtay 13. HD. 13.2.2020 tarihli kararında; itirazın iptali davasında davacının yani havale yapan kişinin dosyaya sunmuş olduğu banka dekontunun açıklama kısmında “borç” ibaresinin bulunduğu dolayısıyla iddiasını ispatladığına değinerek itirazın iptaline karar verilmiştir[20].

Yargıtay 19. HD. ‘nin 12.1.2015 tarihli kararında ise, banka dekontu üzerinde “Y… İnş. Trf. P… Tur. Borcuna Karşılık Yatan 10-11 Parsel İpotek Fekki Verilmesi” açıklamasının yer alması nedeniyle yapılan havalelerin mevcut bir borcun ödendiği yönündeki karinenin davalı lehine uygulanmasının mümkün olmadığı, ispat yükünün bu durumda davalıya ait olduğuna karar verilmiştir[21].

7. İtirazın İptali Davalarında Banka Dekontunun Delil Niteliği​​​​​​​

Yargıtay’ın banka dekontları hakkında görüşlerini belirtmiştik. Yargıtay’ın bu görüşlerini itirazın iptali davalarında da görmekteyiz. Banka dekontu açıklama kısmında herhangi bir açıklama yazılmaması durumunda miktar itibariyle dava konusu alacağın mevzuatta belirlenen miktar üzerinde ise tanıkla ispata başvurulacağını mevzuatta belirlenen miktarın altında ise genel kabul gören görüş mevcut bir borcun ödendiği yönündedir[22] [23].

Diğer yandan itirazın iptaline konu alacakta delil olarak banka dekontuna dayanılması, banka dekontunda açıkça “borç, ödünç” gibi ibareler yer almamış olsa bile mevcut bir sözleşme kapsamında verilen miktara ilişkin olduğuna dair bir ibare ile açıklama kısmana yazılması ve bu alacağı ispat külfeti altında bulunan davacı tarafça akdedilen sözleşme ile ispatlanması halinde davacı tarafça iddiasını ispatlaması halinde ispat külfetinin davalı tarafa geçtiği davalı tarafın iddiasını ispatlar nitelikte yazılı delil sunamaması halinde davacının iddiasının ispatlanmış olması nedeniyle itirazın iptaline karar verilmesi gerektiği bir çok Yargıtay kararında mevcuttur[24].

II. SONUÇ​​​​​​​

Genel anlamda bakıldığında banka dekontu yazılı deliller arasında bulunmamakla birlikte gerek Yargıtay kararlarında gerekse doktrinde çok fazla bir kaynak bulunmaması nedeniyle banka dekontlarının delil niteliği hala tartışılmaktadır. Genel hatlarıyla banka dekontlarının delil niteliğine baktığımızda içtihat birliği olmamakla beraber eşine az rastlanır kararlarda görülmektedir. Nitekim banka dekontunun senetle eş değer olduğu görüşü başlığında da görüleceği üzere banka dekontu başlı başına delil niteliği taşıdığı şeklinde Yargıtay’ın kararları da mevcuttur. Ancak genel anlamda bakıldığında bu tür kararlara son zamanlarda rastlamak mümkün değildir. Nitekim genel görüş banka dekontunun “bir ödeme vasıtası olduğunu, mevcut bir borcun ödendiğini” gösterdiği yönündedir. Ancak günümüzde borç olarak verilen paraların banka aracılığıyla yapıldığı da göz önüne alındığında, iyiniyetli kişilerce banka aracılığıyla havale yoluyla borç olarak verilen paraya ilişkin alacak takiplerinde ve davalarında iyiniyetli kişilerin hakkının korunması gerektiği görüşü ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda Yargıtay kararlarının görüşlerinde de belirtildiği üzere tek başına delil niteliğinde sayılmasa da delil başlangıcı olarak değerlendirildiği de görülmektedir. Davaya konu uyuşmazlığa ilişkin alacağın varlığını tamamen yok saymayarak ancak banka dekontunu da başlı başına bir delil olarak görmemesi nedeniyle ispat külfeti altında bulunan davacının dayandığı banka dekontundaki alacağının borç olarak verildiğini ispatlaması gerekmektedir. Bunun yanında banka dekontlarının delil başlangıcı olarak görmeyen iddiasını kesin delillerle ispatlanması gerektiği görüşü de azımsanmayacak kadar bulunmaktadır.

Toparlayacak olursak, günümüzde özellikle aile içlerinde, iş hayatında ve arkadaşlar arasındaki para alışverişlerinde genelde havale yöntemi kullanılmaktadır. Yapılan tüm bu havaleler mevcut bir borcun ödenmesi olabileceği yeni bir borç ilişkisi de doğurmuş olabilir. Bu kapsamda kanaatimce senetle ispat kuralı bulunmayan durumlarda iyiniyetli kişilerin haklarının korunması için alacaklarında dayandıkları delilin banka dekontu olması halinde bu iddiasını hukuka uygun yollardan elde edeceği herhangi bir yan delillerle ispatlaması halinde ispat külfetinin iddia eden kişi üzerinden kalkması gerektiğini, karşı tarafında sunulan delillere ilişkin başkaca bir delil sunmaması halinde HMK m.192 gereği delil olarak değerlendirilmesi ve alacağın varlığının kabul edilmesi gerektiği yönündedir.

Kaynakça

KARAARSLAN Varol, Banka Dekontu ve Havale Makbuzunun Delil Değeri, MİHDER, C.12, S.35 Y.2016/3, s.616

BAŞKURU Kenan, 4857 Sayılı İş Kanunu’nda Düzenlenen Ücret Alacakları Bakımından İspat Yükü ve Deliller, İÜ, SBE, Özel Hukuk Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2020, S.232

Yargıtay 14. HD. E.2010/14952 K.2011/3732 T.23.3.2011

Yargıtay HGK E.2013/13-2338 K.2015/1499 T.5.6.2015

Yargıtay 13. HD. E.2013/11284 K.2013/24182 T.3.10.2013 Kazancı Hukuk Otomasyonu

Yargıtay 13. HD. E.2019/3241 K.2020/2042 T.12.2.2020 Kazancı Hukuk Otomasyonu

Yargıtay 13. HD. E.2015/1599 K.2016/4243 T.16.02.2016 (kararara.com)

Yargıtay 1. HD. E.2018/5527 K.2020/4386 T.23.9.2020 Kazancı Hukuk Otomasyonu

Yargıtay 1. HD. E.2013/4632 K.2014/1155 T.28.1.2014 Kazancı Hukuk Otomasyonu

Yargıtay 1. HD. E.2013/21603 K.2014/11609 T.11.6.2014

Yargıtay 13. HD. E.2014/42102 K.2015/34930 T.1.12.2015 Kazancı Hukuk Otomasyonu

Yargıtay 13. HD. E.2014/42102 K.2015/34930 T.1.12.2015 Kazancı Hukuk Otomasyonu

Yargıtay 3. HD. E.2017/13944 K.2017/12459 T.21.9.2017 (kararara.com)

Yargıtay 13. HD. E.2014/14607 K.2015/5906 T.25.2.2015 Kazancı Hukuk Otomasyonu

Yargıtay 13. HD. E.2019/342 K.2020/2100 T.13.2.2020 Kazancı Hukuk Otomasyonu

Yargıtay 19. HD. E.2014/15130 K.2015/46 T.12.1.2015 (kararara.com)

Yargıtay 13. HD. E.2005/11882 K.2005/15157 T.13.10.2005 (Leganbank)

Yargıtay 13. HD. E.2013/11284 K.2013/24182 T.03.10.2013 (Legalbank)

Yargıtay 13. HD. E.2014/24441 K.2014/27186 T.16.09.2014 (Legalbank)

------------------------

[1] 6100 Sayılı HMK m.199/I “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.”

[2] 6100 Sayılı HMK m.201 “Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.”

[3] 6100 Sayılı HMK m.199/II “Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”

[4] 6100 Sayılı HMK m.202/I “Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.”

[5] 6100 Sayılı HMK m.202/II

[6] Ayrıntılı bilgi için bkz. Yargıtay 14. HD. E.2010/14952 K.2011/3732 T.23.3.2011

[7] Yargıtay HGK E.2013/13-2338 K.2015/1499 T.5.6.2015

[8] Ayrıntılı bilgi için bkz. Yargıtay 13. HD. E.2013/11284 K.2013/24182 T.3.10.2013 Kazancı Hukuk Otomasyonu

[9] “Her ne kadar mahkemece, HMK 203/1-a uyarınca davacının tanık dinletme talebi kabul edilerek dinlenen tanık anlatımından; davaya konu edilen paranın muris babanın emekli olması için borç olarak ... Bankası aracılığı ile davalı annesi adına gönderildiği ve davalının miras payı oranında borçtan sorumluluğunun söz konusu olacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de; havale bir ödeme vasıtası olup, var olan bir borcun ödendiğini gösterir. Bu karinenin aksini havaleyi gönderen şahsın ispat etmesi gerekir. Davacının delil olarak dayandığı banka havalesinde paranın gönderiliş nedenine ilişkin herhangi bir şerh bulunmamaktadır. Yine, beyanı hükme gerekçe yapılan tanık ise, çekilen paranın davacıya verildiğine dair görgüye dayalı bir beyanda bulunmadığı gibi, davacı bu iddiasını başkaca bir delille de kanıtlayamamıştır. Hal böyle olunca, TMK' nın 6. maddesi ve HMK'nın ilgili hükümleri gereğince, paranın ödünç olarak verildiğini ispat yükü davacıya ait olup, davacı ödünç ilişkisini başka bir delille de kanıtlayamadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kısmen kabul kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.” Ayrıntılı bilgi için bkz. Yargıtay 13. HD. E.2019/3241 K.2020/2042 T.12.2.2020 Kazancı Hukuk Otomasyonu

[10] Ayrıntılı bilgi için bkz. Yargıtay 13. HD. E.2015/1599 K.2016/4243 T.16.02.2016 (kararara.com)

[11] BAŞKURU Kenan, 4857 Sayılı İş Kanununda Düzenlenen Ücret Alacakları Bakımından İspat Yükü ve Deliller, İÜ, SBE, Özel Hukuk Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2020, s.232

[12] “… ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların yazılı delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, yazılı delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir. … taraflar arasında inanç sözleşmesinin yazılı delili olmasa da HMK'nun 202. maddesi kapsamında delil başlangıcı bulunduğu kuşkusuzdur. Böyle bir durumda HMK'nun 203. maddesi uyarınca tanıkla hukuki ilişkinin ispatı mümkündür. Ne var ki mahkemece, delil başlangıcı niteliğindeki sözleşme değerlendirilmemiş, buna bağlı olarak taraf tanıkları dinlenmemiştir.” Ayrıntılı bilgi için bkz. Yargıtay 1. HD. E.2018/5527 K.2020/4386 T.23.9.2020 Kazancı Hukuk Otomasyonu

[13] “… banka aracılığıyla davalının hesabına çeşitli tarihlerde ödemelerde bulunulduğu açık olup, taraflar arasındaki ilişki ve çekişmenin çözüme kavuşturulması bakımından davalının bankadaki hesabına yatırılan paraların bu ilişkiyle bağlantılı olduğunun saptanması halinde delil başlangıcı teşkil edeceği ve çekişmenin giderilmesinde gözardı edilemeyeceği tartışmasızdır …” Ayrıntılı bilgi için bkz. Yargıtay 1. HD. E.2013/4632 K.2014/1155 T.28.1.2014 Kazancı Hukuk Otomasyonu

[14] Ayrıntılı bilgi için bkz. Yargıtay 1. HD. E.2013/21603 K.2014/11609 T.11.6.2014

[15] “Davacının delil olarak dayandığı banka havalesinde paranın gönderiliş nedenine dair olarak “ açık hesap” şerhi bulunmaktadır. Fakat bu şerh gönderilen havalenin borç olduğuna dair bir kayıt sayılamaz. Hal böyle olunca ...'nun 6. maddesi ve ...hükümleri gereğince, paranın ödünç olarak verildiğini ispat yükü davacıya ait olup, davacı ödünç ilişkisini müddeabihin miktarı itibariyle kesin delillerle kanıtlamakla yükümlüdür.” Ayrıntılı bilgi için bkz. Yargıtay 13. HD. E.2014/42102 K.2015/34930 T.1.12.2015 Kazancı Hukuk Otomasyonu

[16] Ayrıntılı bilgi için bkz. Yargıtay 13. HD. E.2014/42102 K.2015/34930 T.1.12.2015 Kazancı Hukuk Otomasyonu

[17] Ayrıntılı bilgi için bkz. Yargıtay 3. HD. E.2017/13944 K.2017/12459 T.21.9.2017 (kararara.com)

[18] KARAARSLAN Varol, Banka Dekontu Ve Havale Makbuzunun Delil Değeri, MİHDER, C.12, S.35 Y.2016/3, s.616

[19] “.. havale bir ödeme vasıtası olup, var olan bir borcun ödendiğini göstererir. Bu karinenin aksini havaleyi gönderen kişinin ispat etmesi gerekir. Tarafların delil olarak dayandığı banka havalesinde paranın gönderiliş nedenine dair herhangi bir şerh bulunmamaktadır.” Ayrıntılı bilgi için bkz. Yargıtay 13. HD. E.2014/14607 K.2015/5906 T.25.2.2015 Kazancı Hukuk Otomasyonu

[20] Ayrıntılı bilgi için bkz. Yargıtay 13. HD. E.2019/342 K.2020/2100 T.13.2.2020 Kazancı Hukuk Otomasyonu

[21] Ayrıntılı bilgi için bkz. Yargıtay 19. HD. E.2014/15130 K.2015/46 T.12.1.2015 (kararara.com)

[22] “Taraflar arasındaki uyuşmazlık ödünç aktinden kaynaklanmakta olup, ödünç verdiğini davacının yasal delillerle kanıtlaması gerekmektedir. Banka dekontunda paranın ödünç olarak yatırıldığına dair bir açıklama yoktur. Banka dekontunda paranın gönderiliş nedeni ile ilgili bir açıklamanın bulunmadığı hallerde, paranın mevcut bir borcun ödenmesi için gönderildiğinin, kabulü gerekir. Uyuşmazlık, miktar itibarı ile tanıkla ispat sınırının da dışındadır. Davacının davalıya yemin teklif etmeyeceğini de bildirmiş olması karşısında mahkemece ispatlanamamış olan davanın reddine karar verilmesi gerekirken hüküm tesisi bozma nedenidir.” Ayrıntılı bilgi için bkz. Yargıtay 13. HD. E.2005/11882 K.2005/15157 T.13.10.2005 (Leganbank)

[23] “Dava, karz akdine dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali isteğine ilişkindir. Davacı, iki adet banka dekontu ile davalıya toplam 9.700TL borç para gönderdiğini, davalının geri ödemediğini, başlattığı icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, icra takibine vaki itirazın iptalini istemiştir. Davacının 18.11.2008 tarihli dekontla 5.000TL, 24.10.2008 tarihli dekontla 4.700TL olmak üzere toplam 9.700TL parayı davalının banka hesabına havale yaptığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı, bu paranın kendi alacağının ödenmesine ilişkin bir ödeme olduğunu savunmuştur. Davalının bu savunması gerekçeli inkardır. Havale, kural olarak bir borç ödeme vasıtasıdır. Dekontlarda başka amaçla havale yapıldığına ilişkin bir açıklama da bulunmadığına göre ispat külfeti davacıdadır. Davacı, dosya kapsamındaki delillerle iddiasını ispatlayamamıştır. Öyle olunca mahkemece, varsa davacıya yemin delili hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile ispat külfeti ters çevrilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” Ayrıntılı bilgi için bkz. Yargıtay 13. HD. E.2013/11284 K.2013/24182 T.03.10.2013 (Legalbank)

[24] “Dava, satım sözleşmesi gereğince borçluların üzerlerine düşen edimi ifa etmemeleri nedeniyle, sözleşmeye konu peşin ödenen bedelin istirdatı için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı, satım sözleşmesi gereğince peşin ödediği bedelin sözleşme gereklerinin yerine getirilmemesi nedeniyle istirdatını istemiştir. Davalılar ise taraflar arasında satım sözleşmesi bulunmadığını, davacının daha önceki başka bir borcu nedeniyle kendilerine söz konusu parayı gönderdiğini savunmuşlardır. Mahkemece, ispat külfetinin davacıda olduğu, davacının ise satım sözleşmesini kanıtlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Davacı tarafların zeytin satımı konusunda anlaştıklarını, bu anlaşma gereğince de davalılardan N.. B..’nın banka hesabına havale yolu ile 7.000.TL bedelin gönderildiğini iddia etmiş ve banka dekontuna dayanmıştır. Dosyada bulunan 26.10.2010 tarihli banka dekontuna göre davacının davalılardan N.. B..’ya ait olan Garanti Bankası Merkez Şubesi hesabına 7.000.TL gönderdiği, banka dekontunda “Ö.. İ..zeytin alım avansı olarak hesabına yatan” açıklamasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Davada dayanılan banka dekontunda yazılan açıklamadan, bu paranın davacı tarafından davalılara zeytin alım sözleşmesinin bedeli olarak gönderildiği açıkça anlaşılmaktadır. Davacı taraflar arasında kurulan satım sözleşmesini ve gönderdiği miktarı yazılı delil ile ispatladığına göre, davalılar artık sözleşme gereğince edimlerini yerine getirdiklerini ya da davacının talep ettiği bu bedeli ödediklerini kanıtlamalıdırlar. Davalıların bu hususları kanıtlayamadıkları dosya kapsamı ile sabit olduğuna göre mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” Ayrıntılı bilgi için bkz. Yargıtay 13. HD. E.2014/24441 K.2014/27186 T.16.09.2014 (Legalbank)