Bağlılık kuralı, suç ortakları arasında yer alan öznelerle ilgili olarak faillik konusunda aranan koşulların yokluğu durumunda, bu kişilerin işlenen suç nedeniyle sorumlu tutulmasını sağlayan bir kaidedir.

Bu kaide gereğince; suç oluşturan eylemin gerçekleştirilmesinde egemenlik kuramadığı veya özel faillik niteliğini taşımadığı için fail olarak sorumlu tutulamayan bir suç ortağının gerçekleşen suçtan sorumlu tutulabilmesi mümkün olmaktadır.

Bağlılık kuralı, suç işleyen suç ortaklarından bazıları için fail olma bakımından gerekli koşulların bulunmaması durumunda, bu öznelerin işlenen suç nedeniyle cezalandırılabilmelerini temin etmektedir.

Bağlılık kuralının uygulanabilmesi için temelde aranan iki koşul bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, failin suçun gerçekleşmesinde egemenlik kuramaması halidir. İkincisi ise, suça karışan öznenin özel faillik niteliğini taşımaması gerekir.

Bu iki özelliğe sahip olmayan ve fail olarak sorumlu tutulamayan bir suç ortağı, bağlılık kuralı sayesinde, gerçekleşen suç nedeniyle cezalandırılabilecektir.

Bağlılık kuralının uygulanabilmesi ve failin diğer suç ortaklarını azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabilmesi açısından iki özelliğin bulunması gerekir. Öncelikle failin gerçekleştirdiği eylemi kasten, yani bilerek ve isteyerek yapmalıdır. Bundan başka fail tarafından gerçekleştirilen eylemin hukuka aykırı olması gerekir. Bu iki durumun varlığı halinde bağlılık kuralı uygulanabilecektir. Burada failin bu eylem sebebiyle ayrıca kusurlu olması şartı aranmamaktadır.

Belirtmek gerekir ki; cezayı hafifleten veya ortadan kaldıran kişisel sebepler, sadece ilgili suç ortağı açısından hukukî sonuçların ortaya çıkmasını temin edecektir.

Özel faillik niteliğinin arandığı suçlarda, ancak bu niteliğe sahip olan kişiler fail olabilmektedirler. Örneğin zimmet suçunun faili ancak kamu görevlisi olabilir. Özel faillik niteliğini taşımayan kişiler, özgü suça iştirak etmeleri hâlinde, ancak azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu olur.

Bazen yalnız özel faillik niteliğine sahip olmak, özgü suçun faili olarak sorumluluk için yeterli olmayabilir. Bunun için, özel faillik niteliğinin yanı sıra, ayrıca suç oluşturan eylem üzerinde egemenlik kurulması gerekir.

Örneğin resmî belgede sahtecilik suçunun işlenişine iştirak eden kamu görevlisi kişilerin, bu suçun nitelikli şekli açısından müşterek fail olarak sorumlu tutulabilmeleri için, birlikte suç işleme kararının yanı sıra, ayrıca belgede sahtecilik eylemi üzerinde ortak egemenlik sağlamaları gerekir.

İşlenen suç nedeniyle azmettiren veya yardım eden olarak sorumluluk açısından, suçun tamamlanmış veya en azından teşebbüs aşamasına gelmiş olması şartı aranmaktadır. Burada bağlılık kuralının niceliksel etkisinden çıkarılması hali söz konusudur.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, suçun işlenişine yaptığı katkı tek başına yasal tanıma uygun bulunmayan diğer suç ortaklarını şerik olarak kabul etmektedir.

Suç ortaklığına dair genel hükümler, sorumluluk alanını genişleten hükümler olarak tanımlanmaktadır.

Suç ortaklığı, azmettirme ve yardım etme olmak üzere iki farklı başlık altında inceleme konusu yapılabilir. Suç ortaklarının, gerçekleşen yasal tanıma uygun suçtan ancak bağlılık kuralı aracılığı ile sorumlu tutulmaları mümkün olmaktadır.

Yasal düzenlemede tarif edilen ve hukuka aykırı olan eylemi tek başına gerçekleştiren kişi doğrudan fail (müstakil fail) olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, bir kişiyi silahla yaralayan kişi yaralama suçunun doğrudan faili olarak sorumlu tutulacaktır. Doğrudan fail, işlediği suçun karşılığında öngörülen ceza ile yaptırıma tabi tutulacaktır.

Yasal düzenleme ile tanımlanan hukuka aykırı eylemin birden çok suç ortağı tarafından ortaklaşa gerçekleştirilmesi halinde ise, müşterek faillik durumu ortaya çıkacaktır (TCK m.37/l).

Örneğin; 4 kişinin elindeki bıçaklarla aynı anda bir kişiyi yaralamak suretiyle öldürmeleri halinde 4 kişiden her biri kasten öldürme suçunun müşterek faili olarak sorumlu tutulacaklardır.

Müşterek (ortaklaşa) faillikte; failler arasında birlikte suç işleme kararına bağlı olarak eylemin gerçekleştirilmesi söz konusudur. Burada failler suç oluşturan davranışları birlikte gerçekleştirmektedirler. Müşterek faillerin, suç oluşturan davranışlar üzerinde ortaklaşa egemenlik kurmaları gerekir. Burada, birlikte suç işleme kararının yanında eylem üzerinde ortak egemenlik kurulması nedeniyle her bir suç ortağı fail statüsünde yaptırıma tabi tutulmaktadır.

Müşterek failliğin varlığı açısından iki temel şart aranmaktadır. Buna göre, öncelikle, failler arasında birlikte suç işleme karan bulunmalıdır ayrıca suçun işlenişi üzerinde ortak egemenlik kurulması gerekir.

Suçun gerçekleştirilmesine katılmamasına rağmen, suçun işlenmesine sağladığı katkının doğal sonucu olarak yasal düzenlemede tarif edilen haksızlığı gerçekleştirmeyen diğer suç ortakları “şerik” olarak adlandırılmaktadır. Yasal düzenlemenin şerikliğe dair hükümlerinin (TCK m.38 ve 39) failin sorumluluk alanını genişleten hükümler olduğu söylenebilin.

5237 sayılı TCK’de şeriklik, azmettirme ve yardım etme olmak üzere ikili ayrıma tabi tutulmuştur. 5237 sayılı TCK’nin 40. Maddesinde yer verilen bağlılık kuralı olmadan suç ortaklarının işlenen suçlardan sorumlu tutulması mümkün olmayacaktır. Buna bağlı olarak, eylem üzerinde egemen olamadıkları veya özel faillik niteliğine sahip olmadıkları için failin suç ortağı olamayanlar, bağlılık kuralları çerçevesinde işlenen haksız eylemlerden dolayı sorumlu tutulabilirler.

Niteliksel bağlılık kuralı

Bağlılık kurallarının ikili işlevinden bahsetmek mümkündür. Suç ortaklığı halinde yaptırımlara esas teşkil eden bağlılık kuralının yukarıdaki işlevleri yerine getirebilmesi için suç oluşturan temel eylemin suç işleme kastıyla gerçekleştirilmesi ve hukuka aykırı olması gerekir. Bu iki şart yeterli kabul edilir. Failin kusurlu olması için temel suça konu eylemi gerçekleştirmesi şart değildir. Ayrıca cezanın hafifletilmesi veya ortadan kaldırılması için kişisel sebepler sadece ilgili suç ortakları için hukuki sonuçlar doğuracaktır (Nitel bağlılık Kuralları) (Madde 40/1) Dolayısıyla “suça iştirak” kapsamında taksirli suça iştirak mümkün değildir.

Nicelikli bağlılık kuralı

Suça iştirakten doğan sorumluluk açısından suçun en az teşebbüs aşamasında olması şartı aranmaktadır (TCK m. 40/3).

Müşterek fail, yaptığı haksızlığa doğrudan iştirak ettiği için onu cezalandırmak için başka bir kural oluşturmaya gerek yoktur. Bu yüzden birlikte suç işleyen failler eylemlerine göre cezalandırılmaktadır. Çünkü her müşterek failin davranışı, diğer faile bağımlılık göstermekten ziyade, kendi davranışına göre haksızlık niteliğini ortaya çıkarmaktadır.

Bu yüzden, suç ortaklarından biri ile ilgili suçun nitelikli hali başkaları tarafından bilinse bile, onu etkilemeyecektir. Yani nitelikli hali bilmeyen fail bundan etkilenmeyecektir. Öte yandan, ortakların sorumluluğu doğrudan olmayıp, bağlılık kurallarına göre suçlardan sorumludurlar. Başka bir söylemle, ortak ile suç arasındaki ilişki, failin şahsına ve işlediği davranışa bağlıdır. Bu nedenle, suç ortakları, failin eylemlerinden veya kişisel olarak kaynaklandığını bildikleri nitelikli durumlardan etkilenecektir.

Öldürme suçu için örnek olay

Örneğin; bir eylemin "nitelikli kasten öldürme" suçuna vücud verip vermediği failin eylemine göre tespit edilmelidir. Burada eylemden veya failin veya mağdurun kişiselliğinden veya kişinin özelliklerinden kaynaklanan eylemin "nitelikli kasten öldürme" suçunu oluşturup oluşturmadığı tartışma konusu yapılmalıdır. Eylemin suç niteliği failin durumuna göre belirlenecek ve bu durum suç ortaklarına sirayet ettirilecektir.

Bu durum, TCK'nın 82. maddesinde sayılan tüm nitelikli haller için geçerlidir. örneğin; (A) kendi babasını Öldürmesi için (B)'ye yardım ettiğinde, suçun gerçekleşmesi halinde, her ikisi de 81. madde uyarınca sorumlu olurlar.

Çünkü, failin işlediği suç "basit kasten öldürme" suçudur. Aksine, (B)'nin, (A)'nın kendi babasını Öldürmesine yardım ettiği durumda ise, hem (A)'nın, hem de (B)'nin "82/1-d" maddesi uyarınca nitelikli hallerden olan "yakın akrabayı kasten öldürme suçundan" sorumlu tutulması gerekir.[1]

Zira, failin işlediği suç "nitelikli öldürme"dir. Yardım eden ise, yardım ederken failin bu suçu işleyeceğini bilmektedir.

(A)’nın babasını, (A) ile (B)’nin birlikte öldürmeleri haline gelince; “bağlılık kuralı uyarınca değil” bizzat TCK’nin 37. maddesi uyarınca her ikisi de müşterek fail olacaklarından, (A) nitelikli kasten öldürmeden, (B) basit kasten öldürmeden cezalandırılmalıdır.[2]

Bağlılık kuralı ile ilgili açıklamalarımızı örneklerle detaylandırmak faydalı olacaktır.

Örneğin; Sanık A'nın olay günü maktulün evde olmadığını ve geliş saatini diğer sanıklara haber verdiği, eylemi işleyen sanık B ile mesajlaştığı ve maktulün yattığı yerdeki pencere camını açarak fikir ve irade birliği içinde eylem üzerinde egemenlik kurarak suça katıldığı olayda, hakkında maktule yönelik TCK'nun 37. maddesi delaletiyle hüküm kurulması gerekecektir. Burada TCK'nin 39. maddesi uygulanmak suretiyle eksik ceza tayin edilmesi hukuka aykırı olacaktır.[3]

Aynı örnek olayda; sanık B'nin uyumakta olan maktulü silahla öldürmesi nedeniyle diğer sanıklar hakkında da bağlılık kuralı uygulanmalı ve tüm sanıklar hakkında ayrıca 82/1-e. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmelidir.[4]

Örneğin; sanığın, kardeşinin öldürülmesi üzerine karşı taraftan birinin öldürülmesi için diğer failleri azmettirdiği olayda; diğer faillerin tasarlayarak öldürme suçunu işlemelerinde şerik olan sanığın 5237 sayılı TCK'nın 40. maddesi uyarınca bağlılık kuralı gereği "TCK'nın 38/1. maddesi yollamasıyla 82/1-a maddesi gereğince" cezalandırılması gerekecektir. Burada failin ayrıca kan gütme saikinden sorumlu tutulamayacağı gözetilmelidir.[5]

Örneğin; somut olayda SSÇ A, sanık B ile birlikte eylemini gerçekleştirmek için olay tarihinden önce karar vermiş, kararında sebat ve ısrar etmiş, karar ile icra arasında da makul bir süre geçmiş ve tasarlamanın koşulları oluşmuştur.

Burada TCK’nin 40. maddesinde hüküm altına alınan bağlılık kuralı gereğince fiilin, failin veya mağdurun kişiliğinden veya özelliklerinden doğan hususlar dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır. Bu somut olayda eylemin nitelikli kasten öldürme suçunu oluşturup oluşturmadığının faile göre belirlenmesinin gerekecektir.

Bu durumun suç ortaklarına sirayet ettirilmesinde zorunluluk vardır. Bu yüzden sanık B’nin tasarlayarak öldürme suçuna yardım eden SSÇ A’nın “tasarlayarak öldürmeye yardım” suçundan TCK’nin 82/1-a, 39, 31/3, 62. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerekecektir.

Bu somut olayda suç niteliğinde yanılgıya düşülerek SSÇ A hakkında, “kasten öldürmeye yardım” suçundan TCK’nin 81, 39, 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi hukuka aykırı olacaktır.[6]

Örneğin; sanık A, sanık B ile gayri meşru ilişki yaşayan kişidir. Kastı (amacı) sanık B’ye yardımcı olmaktır. Sanık B’nin asli fail olan C’yi azmettirmekle kalmayıp, ona kocası maktul D’yi olay yerine gitmeye ikna ettiği, sanık C ile maktul D’yi buluşturup, kendisi de maktul eşine otosuna binip olay yerine gelerek fiil üzerinde ortak egemenlik kurduğu eyleminin TCK’nin 37. maddesinde tanımlanan müşterek faillik durumuna uyduğu gözetilmelidir. Müşterek faillikte ise TCK'nin 40. maddesinde yazılı bağlılık kuralı uygulanamayacaktır.[7]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-----------------------

[1] Y.1.CD, E: 2015/1426, K: 2015/4313, Teb: 1 - 2014/94421, T: 06.07.2015.

[2] Y.1.CD, E: 2015/1426, K: 2015/4313, Teb: 1 - 2014/94421, T: 06.07.2015.

[3] Y.1.CD, E: 2017/525, K: 2017/2219, T: 12.06.2017.

[4] Y.1.CD, E: 2017/525, K: 2017/2219, T: 12.06.2017.

[5] Y.1.CD, E: 2014/1769, K: 2014/4149, T: 24.09.2014.

[6] Y.1.CD, E: 2016/2912, K: 2017/3141, Teb: 1 - 2015/372849, T:10.10.2017.

[7] Y.1.CD, E: 2014/6254, K: 2015/1818, Teb: 1 - 2013/372943, T: 25.03.2015.