Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin tarafından Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) kapatılması istemiyle 17.03.2021 tarihinde Anayasa Mahkemesi'nde dava açılmıştı. Başsavcı iddianamede, "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin odağı haline geldiği" suçlamasını yönelttiği HDP'nin "temelli kapatılmasını” talep etmişti. Ayrıca HDP’nin Hazine yardımlarından tamamen yoksun bırakılması, varsa banka hesabının bloke edilmesi, Hazine yardımı ödenmişse Hazine’ye iadesine karar verilmesi talepleri de söz konusu iddianamede yer almaktaydı. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Mithat Sancar, Meral Danış Beştaş gibi önde gelen isimlerin de aralarında bulunduğu ve bir kısmının da hayatta bulunmadığı 687 kişi hakkında beş yıl süreyle siyaset yasağı getirilmesi talep edilmişti.

Anayasa Mahkemesi Başkanı, iddianamenin kabul edilip edilmeyeceği hususundaki şekilsel inceleme için raportör görevlendirdi. Raportörün hazırladığı rapor doğrultusunda Anayasa Mahkemesi Genel Kurul olarak toplantı yaptı. Mahkeme iddianamenin iadesine karar verdi. AYM Genel Kurulu, HDP iddianamesini ilk incelemeyi usul hukuku açısından yapmış, usul eksikliklerini fark eden mahkeme iddianameyi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına şekilsel eksikliklerden dolayı iade etmiştir.

İDDİANAMENİN İADESİ NEDİR?

İddianamenin iadesi, soruşturma evresinde sunulan iddianamenin, mahkeme tarafından esasa geçilmeden önce iddianamenin yasada öngörülen şekilsel olarak incelenip yasanın belirlediği eksikliklerin tespiti halinde savcılığa bu eksikliklerin giderilmesi için geri gönderilmesi anlamına gelmektedir. AYM parti kapatma yargılamasını Yüce Divan sıfatıyla yapmakta olup parti kapatma davası bir ceza soruşturması ve kovuşturması işlemi olduğundan usul hukuku açısından Ceza Muhakemesi Kanunu prosedürünü uygulamak zorundadır. CMK’da düzenlenen usul hükümlerinin hepsi parti kapatma yargılamasında da uygulanmaktadır. İddianamenin iadesi meselesi de bu usul hukuku hükümlerinden birisidir.

İddianamenin İadesi müessesesi, aynı başlığı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 174'te;

"(1) Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;

170 inci maddeye aykırı olarak düzenlenen,

Suçun sübûtuna doğrudan etki edecek mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,

Önödemeye veya uzlaştırmaya ya da seri muhakeme usulüne tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaştırma ya da seri muhakeme usulü uygulanmaksızın düzenlenen,

Soruşturma veya kovuşturma yapılması izne veya talebe bağlı olan suçlarda izin alınmaksızın veya talep olmaksızın düzenlenen,

İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir. Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.

En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır. Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez.

İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir." şeklinde düzenlenmiştir.

Görüleceği üzere bu maddede, mahkemeye giden iddianamenin, hangi kriterlere göre değerlendirileceği açıkça belirtilmiştir. AYM yasada sayılı bu sınırlar çerçevesinde iddianameyi değerlendirmiş ve buna göre karar vermiştir.

BİR İDDİANAME, HANGİ DURUMLARDA İADE EDİLEBİLİR?

İddianamenin iade edilebilmesi için gerekli olan şartlar;

- 170 inci maddeye aykırı olarak düzenlenenmiş olması gerekir. Diğer bir ifadeyle;

A. Şüphelinin kimliği,

B. Müdafii,

C. Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği,

D. Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanunî temsilcisi,

E. Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin kimliği,

F. Şikâyette bulunan kişinin kimliği,

G. Şikâyetin yapıldığı tarih,

H. Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun maddeleri, İ. Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,

J. Suçun delilleri,

K. Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların sürelerine dair hususlar iddianamede yer almalıdır.

- Suçun sübûtuna doğrudan etki edecek mevcut bir delil toplanmadan düzenlenenmiş olması.

- Ön ödemeye veya uzlaştırmaya ya da seri muhakeme usulüne tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde ön ödeme veya uzlaştırma ya da seri muhakeme usulü uygulanmaksızın düzenlenmiş olması.

- Soruşturma veya kovuşturma yapılması izne veya talebe bağlı olan suçlarda izin alınmaksızın veya talep olmaksızın düzenlenmiş olması.

Buna karşılık bir iddianamenin, suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iade edilmesi yasaktır. Yani belirtilen suçun vasıflarının hangi maddeye tekabül ettiği, hangi hukuki normu ihlal ediyor gibi hususlarda yaptığı değerlendirmeler sonucu iddianameyi iade edemez.

Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar hususunda değerlendirme yapılır. İddianame kabul edilse dahi bu durum, davanın kabul edileceğine ve siyasi partinin kapatılacağı anlamına gelmemektedir. Bu husus, yalnızca iddianamenin şekilsel olarak usule uygun düzenlenip düzenlenmediğinin tespiti bakımından önemlidir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP için kapatma talep edilen iddianamesini inceleyen Anayasa Mahkemesi raportörü, ilk incelemeye ilişkin raporunu tamamlayarak AYM heyetine sunmuş, raportör usuli eksikliklerin giderilmesi için iddianamenin iadesini istemişti, Genel Kurul ise eksikliklerin tamamlanması için başvurunun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verdi. İddianamenin iadesi kararı, bir daha açılmamak üzere davanın reddedildiği anlamına gelmemektedir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, iddianamenin hangi gerekçelerle reddedildiği hususlarını irdeleyerek, bu konulardaki eksiklikleri giderecek ve yeniden iddianame düzenlenerek Anayasa Mahkemesi'nde dava açılacaktır. Yani usüli eksiklikler giderildikten sonra, yeniden dava açılması mümkündür.

AYM’nin iddianame iade kararı da hukuki nitelendirme gerekçesiyle yani iddianamede belirtilen suçların hukuku bir değerlendirilmesi yapılıp ona göre verilmiş bir karar değildir. Dosya içerisindeki suçların işlenip işlenmediği hususu iade kararının konusu değildir. Bu nedenle iade kararı hukuken davanın esasına ilişkin değildir.

YARGILAMA SÜRECİ BU AŞAMADAN SONRA NASIL DEVAM EDECEK?

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin tarafından HDP'nin kapatılmasına ilişkin açılan davada AYM ilk incelemeyi yapmış, iddianamede usul eksiklikleri tespit eden AYM, eksikliklerin tamamlanması için başvurunun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar vermiştir.

Anayasa mahkemesi iddianameyi kabul kararı verse idi, bu aşamadan sonra yargılama süreci başlayacaktı. Anayasa Mahkemesi iddianamenin iadesine karar verdiği için ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca iade kararının gerekçeleri irdelenecek ve usulü eksikliklerin giderilmesi hususunda bir çalışma yapılacaktır. Bu eksikliklerin giderilmesinden sonra yeniden bir iddianame düzenlenerek Anayasa Mahkemesi'ne sunacaktır. Akabinde dava açılacak ve yargılama süreci başlayacaktır.

Süreç, ana hatlarıyla şu şekilde işler;

- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın verdiği iddianame,ilk  incelemesini  yapmak üzere raportöre gönderilecek.

- Raportörün hazırladığı rapor yarınki toplantıda AYM üyeleri tarafından değerlendirilecek. AYM üyelerinin ilk incelemesinde iddianamenin kabul edilip edilmesine karar verilecek.

- Kabul edilmesi halinde iddianame ve ekleri ön savunma için HDP'ye gönderilecek, usul ve esasa ilişkin savunmaları alınacak.

- Ön savunmanın ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, esas hakkındaki görüşünü sunacak. Bu görüş HDP’ye gönderilecek.

- Kapatma davasını 15 üyeden oluşan Anayasa Mahkemesi heyeti karara bağlayacak. Anayasa'nın 69. maddesinde sayılan hallerden ötürü AYM’nin 2/3 çoğunlukla vereceği karar seçenekleri şöyle:

-Temelli Kapatma.

-Beş Yıl Süreyle Siyasi Yasak.

-Kısmen Ya Da Tamamen Devlet Yardımından Yoksun Bırakma.

-Dava Reddedilebilir.

BİR SİYASİ PARTİ, HANGİ DURUMDA TEMELLİ KAPATILABİLİR?

Siyasi parti kapatma davası 15 üyeden oluşan Anayasa Mahkemesi heyetince karara bağlanır. Anayasa'nın 69. maddesinde sayılan hallerden ötürü AYM’nin 2/3 çoğunlukla vereceği karar seçenekleri; Temelli Kapatma, Beş Yıl Süreyle Siyasi Yasak, Kısmen Ya Da Tamamen Devlet Yardımından Yoksun Bırakma veya Davanın Reddedilebilmesidir.

İşte bu seçeneklerden biri olan Siyasi partilerin kapatılması usülü, Anayasa'da "siyasi Partilerin Uyacakları Esaslar" başlığını taşıyan Madde 69'da;

"...Siyasi partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır.

Bir siyasi partinin tüzüğü ve programının 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması halinde temelli kapatma kararı verilir.

Bir siyasi partinin 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verilir.

Bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır.

...

Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkralara göre temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasî partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir." şeklinde düzenlenmiştir.

600 SAYFAYI AŞKIN HDP’NİN KAPATILMASI İDDİANAMESİNDEKİ ÖNE ÇIKAN HUSUSLAR

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin tarafından hazırlanan iddianamede, HDP’nin, PKK ile irtibatına dair bir takım isnatlara yer verilmiştir:

-YÖNETİCİLER TERÖRİST CENAZELERİNE KATILDI: Davalı partinin genel başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları ve merkez organlarında görev alan yöneticileri zamanlarının önemli bir kısmını terörist cenazelerine katıldı.

-TEŞKİLAT BİNALARINDA ELE GEÇİRİLEN ÖRGÜT DOKÜMANLARI: HDP’nin değişik kademedeki teşkilatlarında yapılan aramalarda PKK propagandasını içeren, PKK’yı ve teröristleri öven onları kutsallaştıran çok sayıda ele geçirilen dokümandan ve PKK ile davalı parti arasındaki organik bağ açık olarak anlaşılmaktadır.

-PARTİ BİNALARI BULUŞMA NOKTASI OLDU: Partinin değişik kademedeki; gerek il, ilçe örgütleri gerekse belediye binaları terör örgütü lehine eğitim faaliyetleri yapılan, terör örgütü ve elebaşısı lehine yasa dışı gösterilerin organize edildiği, teröristlerin buluşma noktası haline getirilmiştir.

-TERÖR ÖRGÜTÜ DİYEMEDİLER: Davalı partinin genel başkanından üyesine kadar görev yapmış veya yapmakta olan partililer bugüne değin ısrarla PKK terör örgütüne “terör örgütü” ve onun aktif olarak bölücü yıkıcı eylemlerine katılan elemanlarına da terörist diyememişlerdir.

-PKK’NIN TALİMATI İLE HAREKET ETTİLER: Davalı parti terör örgütünün vesayeti altında ve onun talimatları doğrultusunda hareket etmiş seçimlere de terör örgütünün dikte ettiği adaylarla girmiştir. HDP yöneticileri terör örgütünün amacına hizmet etti.

-HİÇBİR ZAMAN DEVLETİN YANINDA YER ALMADILAR: Davalı parti hiçbir milli meselede Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yanında yer almamış aksine Türk Devletinin ve milletinin karşısında yer alan kim varsa haklı olup olmadıklarına bakmaksızın ön kabulle onların safında yer almayı tercih etmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin gayesi ve kapsamı belli olan operasyonlarını işgal girişimi gibi göstermeye çalışarak terör örgütüne destek sağlamışlar ve terör örgütünün propagandasını yapmışlardır.

-İFADE HÜRRİYETİ OLAMAZ: Terör örgütünü, terörü lanetlemeyi bırakın tek bir eleştiri cümlesi bile kurmayan veya kuramayan davalı partinin şiddeti, terörü, teröristi öven, onları kutsayan beyanatlarının ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı düşünülemez. Böyle bir parti demokratik olsun olmasın dünyanın hiçbir ülkesinde kabul ve koruma göremez.

TEMELLİ KAPATMA MEŞRUDUR: HDP’nin ısrarla geçmişteki kapatılan diğer bölücü partilerin yolundan gitmesi, terör örgütü PKK-KCK ve elebaşının direktifleri ile faaliyetlerde bulunması temelli kapatma yaptırımını meşru, orantılı ve zorunlu kılmaktadır.

HUKUKİ ZORULULULUKTUR: Davalı partinin (bölücü terör örgütü PKK ile amaç birliği doğrultusunda) ülkeyi ırk esasına dayalı olarak bölüp ayrı bir devlet kurma hedefine ulaşmada bölücü terör örgütü vasıtasıyla şiddet unsurunu kullanmada kararlı olduğu toplumun her kesimince bilinmektedir. Bu hal ve şartlarda Anayasanın 3. maddesinde ifadesini bulan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü korumak ve toplumun huzur, güven ve birlikteliği için davalı partinin temelli kapatılması hukuksal bir zorunluluktur.

-DAVA İVEDİLİKLE GÖRÜŞÜLMELİ: Davanın ivedilikle görüşülerek; devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin odağı haline gelen HDP temelli kapatılmalıdır.

-HAZİNE YARDIMI KESİLSİN: HDP ödenecek hazine yardımlarından tamamen yoksun bırakılmasın. varsa banka hesabında blokesine ve Hazine yardımı ödenmiş ise aynı miktarın Hazineye iadesine karar verilsin.

-SİYASİ YASAK TALEP EDİLENLER: İddianamede; 687 kişi için 5 yıl süreyle siyaset yasağı talep edildi. Selahattin Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder, Sebahat Tuncel, Figen Yüksekdağ Şenoğlu, Pervin Buldan, Sezai Temelli, Mithat Sancar, Meral Danış Beştaş, Nursel Aydoğan, Selma Irmak, Ertuğrul Kürkçü, Ayhan Bilgen, Leyla Zana ve Ahmet Türk bu isimler arasında yer aldı.

İddianamede dile getirilen bu hususlar detaylı bir şekilde ve CMK’da belirtilen usulde bireyselleştirilmemiş, fiil ve fail arasındaki bağ net bir şekilde  ortaya konulmamıştır. AYM de iddianamenin iadesine karar verirken bu hususu "partinin yetkili organlarının eylemleriyle Anayasa'nın 68 ve 69. maddesinde düzenlenen 'odak olma' fiili arasında gerekli ilişkilendirmelerin yapılmadığı" şeklinde belirtmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin’in HDP'nin kapatılması iddianamesi maalesef, hukuki argümanlardan ziyade siyasi konjonktür ve zeminin etkisinde kalınarak hazırlandığı, gerek iddianamenin yazım dilinden, gerekse dayanak yapılan delillerden anlaşılmaktadır.

İddianamede dayanak gösterilen delillerin bir kısmı kürsü dokunulmazlığı kapsamında HDP’li vekillerin yaptığı konuşmalar, diğer partilerin HDP ile ilgili ithamları, bununla birlikte trol hesaplar tarafından (Trol, sosyal medya ortamında genellikle insanların huzurunu kaçırmak, tartışma başlatmak veya doğrudan bilgi kirliliği oluşturmak amacıyla bilerek yapılan bir eylemle rol alan kişilere verilen isimdir.) yapılan paylaşımlara dayandırılmaktadır.

HDP’li yetkililerin toplumsal olarak sorunlu görülecek maalesef birçok söz ve eylemleri oldu. Sorun şu ki; hukuki olarak bu söz ve eylemlerin HDP’yi terör faaliyetlerinin odağı haline getirilip getirilmediği hususudur. Burada üzerinde durulması gereken HDP’nin siyaseten durduğu yerden ziyade hukuken suç teşkil eden faaliyetlerin içinde bulunup bulunmadığı, ülkenin bölünmez bütünlüğüne gerçekten kast edip etmediği meselesi olmalıdır. HDP’li vekillerin siyaseten yanlış bulacağımız, eleştireceğimiz birçok söz ve eylemleri olabilir. Bu söz ve eylemleri bir kapatma gerekçesine hukuki dayanak olarak göstermek mevcut Anayasa ve yasalarımızda pek mümkün görünmemektedir. Bu nedenle AYM siyasi konjonktürün etkisinde kalmadan hukuki bir perspektifle değerlendirme yapmalıdır. İddianamenin iadesi ilk aşamada AYM’nin hukuk perspektifinden meseleye yaklaşacağının göstergesi olması açısından önemlidir.

Ümit ederim Anayasa Mahkemesi, Türkiye'nin demokratik siyasal hayata katkısı olmayan bir karardan ziyade, demokratik bir siyasal yaşamın önünü açacak, daha evrensel bir perspektifin ortaya çıkmasına vesile olacak bir karar verir. Böyle bir perspektifin ortaya çıkması da ancak Halkların Demokratik Partisi'nin kapatılmaması yönünde bir karar verilmesi ile mümkün olur. İnsan haklarının varlığı ve geleceği için güvence oluşturan, bireylerin sağlıklı bir şekilde gelişimlerini sağlamaya yarayan toplum, demokratik toplumdur. Siyasi partiler, bir ülkedeki demokratik toplumun vazgeçilmez unsurlarıdır.

Halkların Demokratik Partisi'nin kapatılmasına dair süreç, son zamanlarda bazı tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Bazı hukukçular Anayasa Mahkemesi'nce kapatma kararı verilmeden önce, HDP'nin kendiliğinden fesholması durumunda ne olacağını tartışmaktadır. Birtakım görüş siyasi partinin kendini feshetmesi durumunda ortada kapatılacak bir siyasi parti olmadığından sebeple Anayasa Mahkemesi'nin davanın düşürülmesine karar vereceği görüşünde iken, bir diğer güruh ise Anayasa'nın ruhuna uygun olarak parti feshedilse dahi Anayasa mahkemesi kararıyla partinin kapatılabileceği görüşünü ileri sürmektedir. Fakat ortada mevcut olmayan bir siyasi partinin kapatılabileceği görüşüne katılmak mümkün değildir.

Siyasi parti kapama faaliyeti, toplumun demokratik siyasal hayatının gelişimi önündeki en büyük engellerden biridir. Anayasa Mahkemesi, Türkiye'yi siyasi parti mezarlığı algısından çıkaracak bir karar vermelidir!

KAYNAKÇA:
haberturk.com hurriyet.com.tr bbc.com mevzuat.gov.tr