TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSTAFA SEVİNÇ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/58404)

 

Karar Tarihi: 31/10/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportörler

:

Zehra GAYRETLİ

 

 

Denizhan HOROZGİL

Başvurucu

:

Mustafa SEVİNÇ

Vekili

:

Av. Büşra KARADEMİR

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; nadir bitki türlerinin ticarete konu edilmesini yasaklayan kanun hükmünün geniş yorumlanarak idari para cezası uygulanması nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin, idari para cezasının iptali talebinin aksi ispat edilemeyen karinelerden yararlanılarak reddedilmesi nedeniyle de masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. 1961 doğumlu olan başvurucu, bireysel başvuru konusu olayın geçtiği tarihte Kocaeli'nin Gölcük ilçesinde ikamet etmekte ve beyanına göre çiçek yetiştiriciliği ile ilgilenmektedir.

3. Başvurucunun 26/8/2020 tarihinden önceki bir tarihte sosyal medya hesabından "Salep yumrusu talebiniz varsa şu numaradan ulaşabilirsiniz." şeklinde bir paylaşımda bulunması üzerine kimliği belli olmayan bir kişi, başvurucu hakkında ilgili kuruma ihbarda bulunarak başvurucudan salep temin edildiğini bildirmiştir. Bahsi geçen paylaşımda "Salep yumrusu talebiniz varsa şu numaradan ulaşabilirsiniz." şeklindeki ifadenin altında bir telefon numarası ve kasa içinde ürün görseli yer almaktadır.

4. İhbarı değerlendiren Tarım ve Orman Bakanlığı başvurucunun adres bilgilerine ulaşarak başvurucuyu ilgili birime davet etmiş ve olayla ilgili olarak ifadesini almıştır. 26/8/2020 tarihli İfade Alma Tutanağı'nda başvurucu; salep satışı yapmadığını, salep talebi olanları üyesi olduğu ruhsatlı ve belgeli salep kooperatiflerine ve derneklere yönlendirdiğini, salep teminini bu kooperatif ve derneklerin sağladığını belirtmiştir.

5. Başvurucunun beyanında bahsettiği derneklerden biri olan Salep Üreticileri Derneği ile yazışma yapılarak dernek sorumlularının olayla ilgili bilgileri sorulmuştur. Dernek yetkilisi, gönderdiği cevap yazısında hiçbir kişi ya da kuruluşa salebin kültürel üretimi ile ilgili olarak ihtiyaç duyulan salep orkidesi yumrusu ve salep orkidesi fidesinin satışı hakkında yönlendirme ya da tavsiyede bulunulmadığını bildirmiştir. Ayrıca başvurucu tarafından salep bitkisinin satışıyla ilgili derneğe yönlendirmede bulunulmadığı ifade edilmiştir. Başvurucunun ifadesini ihtiva eden söz konusu tutanağa göre başvurucu, salep satışı yapmaya yetkili olduğunu gösteren herhangi bir resmî belge de ibraz edememiştir. Bunun üzerine başvurucu hakkında 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 9. maddesinin (f) bendinde düzenlenen "Biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilirliğinin sağlanması bakımından nesli tehdit veya tehlike altında olanlar ile nadir bitki ve hayvan türlerinin korunması esas olup, mevzuata aykırı biçimde ticarete konu edilmeleri yasaktır." hükmüne aykırı hareket ettiği gerekçesiyle aynı Kanun'un 20. maddesinin (k) bendi uyarınca 73.747 TL idari para cezası uygulanmıştır.

6. Başvurucu, idari para cezasının iptal edilmesi talebiyle Kocaeli 1. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Başvurucu; dava dilekçesinde özetle ticarete konu edildiği iddia edilen salep bitkisine ilişkin hiçbir tespit yapılmadığını zira mülkiyetindeki arsalarının veya bahçelerinin incelenerek bu bitkinin varlığının araştırılmasını kabul ettiği hâlde araştırma yapılmadığını, dolayısıyla mevcut olmayan bir bitkinin satışını yapmakla itham edildiğini ileri sürmüştür. Buna ek olarak sosyal medya üzerinden sanal bir şekilde ticari faaliyette bulunduğu iddia edildiği hâlde mal alım satımıyla elde ettiği kazanca ilişkin vergi kayıtlarının veya banka hesap hareketlerinin de incelenmediğini belirtmiştir. Başvurucu, prosedürü tamamlayıp mevzuata uygun olarak 14/10/2020 tarihinde üretim belgesi aldığını da beyan etmiştir.

7. Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde öncelikle ilgili mevzuata atıf yapılarak"Orchidaceae [salep] türlerinin nesli tehdit veya tehlike altında olan bitkilerden olduğu, ticarete konu edilmesi ve ihraç edilmesi yasak olan çiçek soğanları arasında sayıldığı, ticarete konu edilmeleri halinde 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca idarî para cezası verileceği" ifade edilmiştir. Buna göre kararda başvurucunun "Salep yumrusu talebiniz varsa şu numaradan ulaşabilirsiniz." şeklindeki sosyal medya paylaşımına ve savunmasında belirttiği dernekle yapılan yazışma üzerine derneğin salep bitkisinin satışı ile ilgili olarak yönlendirme ve tavsiyede bulunmadığının tespit edilmesine dayanılarak idari para cezasının usul ve kanuna uygun olduğu sonucuna ulaşıldığı vurgulanmıştır.

8. Başvurucu, istinaf dilekçesinde diğerlerinin yanı sıra hakkında uygulanan idari para cezasının kanuni şartlarının oluşmadığını ileri sürerek karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 6. İdare Dava Dairesince başvurucunun istinaf talebi esastan reddedilmiştir.

9. Başvurucu 7/12/2021 tarihinde nihai kararı öğrendikten sonra 10/12/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

10. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

11. Başvurucu; 2872 sayılı Kanun'un 9. maddesinin (f) bendine aykırı hareket edildiği gerekçesiyle idari para cezası uygulanabilmesi için ticarete konu edilen malın alım satım işleminin gerçekleşmesi gerektiğini, diğer bir ifadeyle ticaretin varlığının ve hacminin tespitinin şart olduğunu belirtmiştir. Ayrıca mahkeme kararında bu konularda herhangi bir somut değerlendirmede bulunulmadan davanın reddine karar verildiğini, aynı konuda farklı yönde yargı kararları olduğunu belirterek gerekçeli karar hakkının, eşitlik ilkesinin ve suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, Anayasa Mahkemesinin konuyla ilgili kararlarındaki temel ilkelerine atıfta bulunularak belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme yetkisinin esasen derece mahkemelerinde olduğu belirtilmiş, başvuruya ilişkin Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan temin edilen görüş ve belgeler sunulmuştur. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel olarak bireysel başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.

12. Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak suçta ve cezada kanunilik ilkesi kapsamında incelenmesinin uygun olacağı değerlendirilmiştir.

13. Anayasa Mahkemesi, idari para cezalarına ilişkin bireysel başvurularda Anayasa’nın 38. maddesi yönünden inceleme yaparken suç isnadı kavramını otonom bir biçimde ve kabahatleri de kapsayacak şekilde değerlendirmiştir (D.M.Ç., B. No: 2014/16941, 24/1/2018; B.Y.Ç., B. No: 2013/4554, 15/12/2015; Selçuk Özbölük, B. No: 2015/7206, 14/11/2018). Somut olayda da 2872 sayılı Kanun’un 25. maddesinde aynı Kanun'un 9. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında yer alan "nesli tehdit veya tehlike altında olan nadir bitkilerin mevzuata aykırı olarak ticarete konu edilmesi" fiili nedeniyle uygulanan idari para cezalarının 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerine göre tahsil edileceği düzenlenmiştir. Buna göre somut olayda idari para cezasına konu edilen fiilin kabahat olarak kabul edildiği açıktır. Dolayısıyla başvuru konusu şikâyetin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa'nın ortak koruma alanında yer alan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin kapsamında yer aldığında kuşku bulunmamaktadır.

14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

15. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi hukuk devletinin kurucu unsurlarındandır. Kanunilik ilkesi, genel olarak bütün hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde temel bir güvence oluşturmanın yanı sıra suç ve cezaların belirlenmesi bakımından özel bir anlam ve önemi haiz olup bu kapsamda kişilerin kanunen yasaklanmamış veya yaptırıma bağlanmamış fiillerden dolayı keyfî bir şekilde suçlanmaları ve cezalandırılmaları önlenmekte, buna ek olarak suçlanan kişinin lehine olan düzenlemelerin geriye etkili olarak uygulanması sağlanmaktadır (Karlis A.Ş., B. No: 2013/849, 15/4/2014, § 32; Cem Burak Karataş [GK], B. No: 2014/19152, 18/10/2017, § 95; Gülay Yurt, B. No: 2017/35546, 30/6/2020, § 29).

16. Kamu otoritesinin ve bunun bir sonucu olan ceza verme yetkisinin keyfî ve hukuk dışı amaçlarla kullanılmasının önlenebilmesi kanunilik ilkesinin katı bir şekilde uygulanmasıyla mümkün olabilir. Bu doğrultuda kamu otoritesini temsil eden yasama, yürütme ve yargı erklerinin bu ilkeye saygılı hareket etmeleri, suça ve cezalara ilişkin kanuni düzenlemelerin sınırlarının yasama organı tarafından belirgin bir şekilde çizilmesi, yürütme organının sınırları kanunla belirlenmiş bir yetkiye dayanmaksızın düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza ihdas etmemesi, ceza hukukunu uygulamakla görevli yargı organın da kanunlarda belirlenen suç ve cezaların kapsamını yorum yoluyla genişletmemesi gerekir (Karlis A.Ş., § 33; Cem Burak Karataş, § 96; Gülay Yurt, § 30).

17. Hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri hukuk devletinin ön şartlarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013; Karlis A.Ş., § 34; Cem Burak Karataş, § 97). Belirlilik ilkesi hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey, belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu kanundan öğrenebilme imkânına sahip olmalıdır. Birey, ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörüp davranışlarını düzenleyebilir (Karlis A.Ş., § 34; Cem Burak Karataş, § 97; Gülay Yurt, § 31).

18. Bununla birlikte ne kadar açık ve anlaşılır şekilde düzenlenirse düzenlensin suç ve ceza öngören kurallar yargı organlarının yorumuna ihtiyaç duyabilir. Ancak yargı organlarınca yapılacak yorumun kuralın özüyle çelişmemesi ve öngörülebilir olması gerekir (Mehmet Emin Karamehmet ve diğerleri, B. No: 2017/4902, 28/1/2020, § 47). Hukukun üstünlüğünün temel birleşenlerinden biri olan suçta ve cezada kanunilik ilkesi, amaçları ve ulaşmak istenen hedefleri de gözetilerek keyfî kovuşturmaya, mahkûmiyete ve cezalandırmaya karşı etkili güvenceleri temin edecek şekilde yorumlanmalı ve uygulanmalıdır. Aynı zamanda kanuniliğin bir sonucu olarak suç olarak kabul edilmeyen bir eylemin kıyas yolu ile kişilerin aleyhine genişletilerek yorumlanması da ilkeye aykırılık oluşturacaktır (Efendi Yaldız, B. No: 2013/1202, 25/3/2015, § 33; Cem Burak Karataş, § 98; Gülay Yurt, § 32).

19. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi yönünden öncelikle incelenecek mesele başvurucunun şeklî manada bir kanuna dayalı olarak cezalandırılıp cezalandırılmadığıdır (Fuat Fettahoğlu [GK], B. No: 2019/33972, 17/5/2023, § 55). Bu yönüyle olayda başvurucunun 2872 sayılı Kanun'un 9. maddesinin (f) bendini ihlal ettiği tespit edildiğinden aynı Kanun'un 20. maddesinin (k) bendi uyarınca idari para cezasıyla cezalandırıldığı görülmüştür. Anılan düzenlemelerde biyolojik çeşitliliğin sürdürebilirliğinin sağlanması bakımından nesli tehdit veya tehlike altında olan nadir bitkilerin mevzuata aykırı biçimde ticarete konu edilmesinin yasaklandığı, bu yasağa aykırı hareket eden kişilerin cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla başvurucunun şeklî manada bir kanuna dayanılarak cezalandırıldığı anlaşılmıştır.

20. Olayda başvurucunun sosyal paylaşım hesabından yaptığı "Salep yumrusu talebiniz varsa şu numaradan ulaşabilirsiniz." şeklindeki paylaşımı Mahkeme delil kabul ederek nesli tükenmekte olan bitkilerden biri olan orchidaceae (salep) bitkisini başvurucunun ticarete konu ettiği sonucuna ulaşmış ve bu fiil nedeniyle başvurucu hakkında uygulanan cezanın iptal edilmesi talebini reddetmiştir. Başvurucunun satış yapmak amacıyla değil bu yönde talepte bulunanları satış yapma ruhsatı olan derneklere yönlendirmek için paylaşım yaptığı, satışın bu derneklerce gerçekleştirildiği yönündeki savunmasını değerlendiren Mahkemenin -ilgili derneğin herhangi bir kişi ya da kuruluşa bahsi geçen bitkinin satışı hakkında yönlendirme ya da tavsiyede bulunmadığı yönündeki yazısını da dikkate alarak- bu savunmaya itibar etmediği görülmüştür.

21. Başvurucu yargılama sürecinde 2872 sayılı Kanun'un ilgili maddelerinde nadir bitki niteliğindeki "Orchidaceae (Salep)" bitkisinin ticarete konu edilmesinin yasaklandığını, buna göre ticaretin varlığının kabul edilebilmesi için öncelikle ticaret konusu edilen malın alım satımının ve bunun sonucunda elde edilen gelirin tespit edilmiş olması gerektiğini ancak yargı mercilerince bu yönde bir değerlendirmede bulunulmadan ticaret yaptığı sonucuna ulaşıldığını ileri sürmüştür.

22. Ceza hükümlerinin kanunun özünden uzaklaşacak şekilde genişletici yoruma tabi tutulması suçta ve cezada kanunilik ilkesini ihlal edebilir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesince bu aşamada incelenecek mesele yargı mercilerinin yorumlarının kanunun özünden uzaklaşan, genişletici bir mahiyet taşıyıp taşımadığıdır.

23. Bu bağlamda 2872 sayılı Kanun'un 9. maddesinin (f) numaralı fıkrasında nesli tehdit veya tehlike altında olan nadir bitki türlerinin "mevzuata aykırı olarak ticarete konu edilmesi" kavramına yer verildiğine dikkati çekmek gerekir. Bu bağlamda ilgili yasal mevzuatı değerlendiren Mahkeme, bu kavramın sadece fiilen gerçekleşmiş bir satışa dayanan mal alım satım olmasını değil satışın gerçekleşip gerçekleşmediğinden bağımsız olarak nadir bitkinin mevzuata aykırı bir şekilde satış konusu yapılmasını da kapsadığını kabul etmiştir. İlgili Kanun maddesinde satış olgusunun varlığının tespit edilmesinin gerekli olduğu yönünde açık bir düzenlemeye de yer verilmediğigözönüne alındığında Mahkemenin yorumunun kanunun özünden uzaklaşan genişletici bir yorum olmadığı değerlendirilmiştir.

24. Bu durumda nadir bitki türlerinden biri olan orchidaceae (salep) bitkisinin ticarete konu edildiği gerekçesiyle uygulanan cezanın suçta ve cezada kanunilik ilkesinden doğan anayasal güvenceleri ihlal etmediği kanaatine varılmıştır.

25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 38. maddesinde düzenlenen suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

B. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

26. Başvurucu; sadece sosyal medya paylaşımından dolayı ticaret yaptığının kabul edildiğini, satış yaptığına dair ispat yükünün idarede olması gerekirken satış yapmadığının ispatının kendisine yükletildiğini belirterek masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

27. Adil yargılanma hakkının bir unsuru olan masumiyet karinesinin sağladığı güvencenin iki boyutu bulunmaktadır: Güvencenin ilk boyutu kişi hakkındaki ceza yargılaması sonuçlanıncaya kadar geçen, bir başka ifadeyle kişinin ceza gerektiren bir suçla itham edildiği (suç isnadı altında olduğu) sürece ilişkin olup suçlu olduğuna dair hüküm tesis edilene kadar kişinin suçluluğu ve eylemleri hakkında erken açıklamalarda bulunulmasını yasaklar (Galip Şahin, B. No: 2015/6075, 11/6/2018, § 39). Güvencenin ikinci boyutu ise ceza yargılaması sonucunda mahkûmiyet dışında bir hüküm kurulduğunda devreye girmekte ve daha sonraki yargılamalarda kişinin masumiyetinden şüphe duyulmamasını, kamu makamlarının toplum nezdinde kişinin suçlu olduğu izlenimini verecek işlem ve uygulamalardan kaçınmasını gerektirmektedir (ayrıntılı açıklamalar için bkz. Galip Şahin, § 40; Mustafa Akın, B. No: 2013/2696, 9/9/2015, § 38; K.Ş., B. No: 2016/3267, 28/1/2020, §§ 28, 29).

28. Masumiyet karinesinin birinci boyutunun sağladığı güvencelerinden biri de hukuki veya fiilî karinelerden yararlanılarak ispat yükü ters çevrilmek suretiyle kişilerin otomatik olarak suçlu sayılmalarının önlenmesidir. Somut olayda Mahkeme, başvurucunun sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşıma, paylaşımda yer alan "Salep yumrusu talebiniz varsa şu numaradan ulaşabilirsiniz." şeklinde ifadeye, paylaşımın altında bir telefon numarası ile kasa içinde ürün görselinin yer almasına dayanmıştır. Ayrıca Mahkeme, başvurucunun salep talebi olanları ruhsatlı ve belgeli salep kooperatiflerine ve derneklere yönlendirdiği iddiasını da araştırmış ancak sözü edilen iddianın anılan dernek tarafından doğrulanmadığını vurgulamıştır. Buna göre başvurucunun sosyal paylaşım sitesindeki paylaşımının anılan bitkilerin ticarete konu edilmesi eyleminin ispatı yönünden delil olarak kabul edildiği, kişileri otomatik olarak suçlu hâle getirecek herhangi bir fiilî ya da hukuki karineye dayanılmadığı değerlendirilmiştir.

29. Açıklanan gerekçelerle masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 31/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.