TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SÜPHAN FİDAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/14187) |
|
Karar Tarihi: 19/11/2024 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Yılmaz AKÇİL |
Raportör |
: |
Fatma Gülbin ÖZTÜRK |
Başvurucular |
: |
1. Süphan FİDAN |
|
|
2. Hamiyet FİDAN |
|
|
3. Evin FİDAN |
|
|
4. Baran FİDAN |
|
|
5. Abdurrahman KAYGUSUZ |
Vekilleri |
: |
Av. Suat ÇAKAN |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; benzer durumdaki davalarda farklı karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu 21/5/1982 tarihinde Nevşehir'de stajyer öğretmen olarak göreve başlamıştır. Başvurucu, görevi devam ederken Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı 1 No.lu Sıkıyönetim Askerî Mahkemesi tarafından 21/5/1982 tarihinde tutuklanmış, 9/3/1983 tarihinde tahliye edilmiştir. Hakkındaki ceza yargılamasından ise 17/5/1984 tarihinde beraat etmiştir.
3. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından başvurucunun görevine 21/5/1982 tarihinde son verilmiştir.10/12/1996 tarihinde ise başvurucu, açıktan atanarak görevine başlatılmıştır.
4. Başvurucu 21/5/1982 tarihinde haksız olarak görevine son verildiğini ve atamasının 10/12/1996 tarihinde yapıldığını, görevden alınma tarihi ile atandığı tarih arasında 14 yıl 6 ay 19 gün olduğunu, bu süre boyunca özlük haklarından yoksun kaldığını belirterek para, intibak, emeklilik, aylık ve diğer özlük haklarının iadesine ilişkin istemde bulunmuştur. İdareye yaptığı başvurunun 27/4/2011 tarihinde reddine karar verilmiştir. Başvurucu 27/4/2011 tarihli idarece verilen ret kararının iptali ve parasal haklarının yasal faiziyle ödenmesi istemiyle 9/6/2011 tarihinde Van 1. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) Millî Eğitim Bakanlığı aleyhine iptal ve tam yargı davası açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde tutuklanması sebebi ile 21/5/1982 tarihinde görevine son verildiğini bununla birlikte 17/5/1984 tarihinde hakkında beraat kararı verilmesine rağmen göreve başlatılmadığını ileri sürmüştür. Anayasa'nın geçici 15. maddesinin kaldırılması sonucu, görevden alınma tarihi ile atandığı tarih arasındaki 14 yıl 6 ay 19 gün boyunca özlük haklarından yoksun kaldığı ve bu haklarının yasal faizi ile ödenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Anayasa'nın geçici 15. maddesi sebebiyle hakkında tesis edilen işleme karşı dava açamadığını belirten başvurucu, geçici 15. maddenin 13/5/2010 tarihli ve 27580 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile yürürlükten kaldırılması üzerine ilgili davayı ikame edebildiğini belirtmiştir.
5. Mahkeme 18/12/2013 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Mahkeme gerekçeli kararında 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 147. maddesinin (A) bendi uyarınca devlet memurlarına hizmetleri karşılığında aylık ödendiğine, aynı Kanun'un 165. maddesinde ise göreve açıktan aday yahut asıl memur olarak atananların göreve başladıkları tarihten itibaren aylığa hak kazandıklarına vurgu yapmıştır. Başvurucunun görevden uzaklaştırma kararından önce stajyer öğretmen olarak görev yaptığını, tutuklanması söz konusu olmasaydı normal şartlarda stajyer öğretmenlikten asil öğretmenliğe geçişinin mutlak olmadığını, isteme konu tarihler arasında fiilen öğretmenlik yapmadığını ve 10/12/1996 tarihinde açıktan atandığını belirten Mahkeme para, intibak, emeklilik, aylık ve diğer özlük haklarına yönelik talebin karşılanmasının mümkün olmadığı sonucuna ulaşmıştır.
6. Başvurucu, karara karşı temyiz isteminde bulunmuştur. Danıştay Onikinci Dava Dairesi (Daire) tarafından yapılan temyiz incelemesi neticesinde 20/2/2019 tarihinde onama kararı verilmiştir. Başvurucunun karar düzeltme istemi ise 29/1/2020 tarihinde reddedilmiştir.
7. Karar düzeltme isteminin reddi kararı başvurucuya 28/2/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bireysel başvuru 27/3/2020 tarihinde yapılmış olup başvurucu 4/10/2021 tarihinde vefat etmiştir. Başvurucunun mirasçıları, vekilleri aracılığıyla sundukları 2/5/2024 tarihli dilekçe ile bireysel başvuruyu sürdürmek istediklerini bildirmişlerdir.
8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
9. Başvurucu A.F. bireysel başvurudan sonra 4/10/2021 tarihinde vefat etmiştir. Başvurucunun mirasçıları başvuruyu devam ettirmek istediklerini 2/5/2024 tarihli dilekçe ile bildirmiştir. Başvurucular bireysel başvuru devam ederken4/10/2021 tarihinde ölen A.F.nin mirasçılarıdır. A.F.nin ölümü sonrasında başvuruyu devam ettirmek istediklerini bildiren başvurucular bireysel başvurunun tarafı hâline gelmişse de anlatım kolaylığı açısından A.F. başvurucu olarak nitelendirilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Başvurucu, normal şartlarda stajyer öğretmenlikten asil öğretmenliğe geçişinin mutlak olmadığı gerekçesiyle davanın reddedilmesinin Anayasa'nın 2. maddesinde öngörülen hukuki güvenlik ilkesine aykırılık teşkil ettiğini ileri sürmektedir. Hakkında tesis edilen görevden uzaklaştırma kararının beraat kararı ile birlikte doğrudan ortadan kalkması gerekirken meslekten çıkarmaya dönüştüğünü belirten başvurucu eşitlik ilkesinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) tarafından sunulan görüş yazısında başvurunun öncelikle kabul edilebilirlik kriterleri yönünden ele alınması gerektiğini ileri sürmüştür. Bu hususta ilk olarak başvurucunun 10/12/1996 tarihinde göreve atandığının dikkate alınması gerektiğini belirten Bakanlık, başvurucunun mağdur statüsü bulunup bulunmadığının gözetilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Devamında da başvurucunun karara yönelik şikâyetlerinin kanun yolu şikâyeti niteliği taşıdığını belirtmiştir. Esasa yönelik olarak ise; ilk olarak Mahkemenin açıktan atama işlemini ve başvurucunun görevden uzaklaştırılmadan önceki aday öğretmenlik statüsünü ele alarak karar verdiğini ifade etmiştir. Başvurucunun sunmuş olduğu Danıştay kararlarının Anayasa'nın geçici 15. maddesinin yürürlükten kaldırılmasından önce verildiğini belirterek, bu hususun değerlendirmeye alınması gerektiğine vurgu yapmıştır. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevap vermemiştir.
12. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları başvuruya konu yargılamada yerleşik içtihattan farklı karar verilmesi sebebi ile eşitlik ilkesinin ve adil yargılanma hakkının ihlali edildiğine ilişkindir. Başvurucu kendisine hangi nedenle ayrımcılık yapıldığına ilişkin bir açıklamada bulunmamıştır. Adnan Oktar (3) (B. No: 2013/1123, 2/10/2013) kararında ayrımcılık iddiasının incelenebilmesi için başvurucunun, kendisiyle benzer durumdaki kişilere yönelik farklı uygulamaların meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerektiği belirtilmiştir. Bu açıklama ışığında başvurucunun ihlal iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiş, eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden Anayasa Mahkemesinin Adnan Oktar (3) kararı dikkate alınarak ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
13. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı davanın taraflardan biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini teminat altına almaktadır (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 80).
14. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).
15. Somut olayda başvurucunun açmış olduğu davanın açıktan aday yahut asıl memur olarak atananların göreve başladıkları tarihten itibaren aylığa hak kazandıkları ve stajyer öğretmenlikten asil öğretmenliğe geçişin mutlak olmadığı gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmaktadır. Başvurucu ise içtihat farklılığı nedeniyle kendisinin mağdur edildiğini ileri sürmektedir. Bununla birlikte başvurucu tarafından dosyaya sunulan Danıştay Birinci Dairesinin 16/1/1984 tarihli E.1984/6, K.1984/6, Danıştay Beşinci Dairesinin 6/7/1988 tarihli ve E.1986/1476, K. 1988/1823 ve Danıştay Onikinci Dairesinin 29/2/1996 tarihli ve E.1995/7261, K. 1996/585 kararlarının hata sebebi ile tesis edilen idari işlemin geri alınması sonucunda kişilerin özlük haklarının iadesi taleplerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Başvurucunun hakkında tesis edilen göreve son verme işlemi ise geri alınmamış, başvurucu açıktan atama ile göreve başlatılmıştır. Yine başvurucunun stajyer öğretmen olarak görev yaptığı, asil öğretmenliğe geçiş garantisinin bulunmadığı da ayrıca değerlendirilerek başvurucunun davasının reddine karar verilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun davasında tesis edilen Danıştay Onikinci Dairesinin 20/2/2019 onama kararı ile başvurucu tarafından sunulan içtihat örnekleri arasında benzerlik bulunmadığı anlaşılmaktadır.
16. Bu itibarla başvuru konusu olayda başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların yargılama mercilerince delillerin değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu, başvurucunun iddialarını ve itirazlarını ileri sürme imkânından yoksun bırakılmadığı, mahkeme kararlarına konu olayda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucuların şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 19/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.