TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MESUT ŞAHİN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/44994)

 

Karar Tarihi: 21/5/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 9/8/2024-32627

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Gülsüm Gizem GÜRSOY

Başvurucu

:

Mesut ŞAHİN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, başvurucunun bir vakfın yönetim ve denetim kurulunda görev alamayacağına ve meclis üyesi olamayacağına karar verilmesi nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 16/9/2021 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu 2/1/2010-19/11/2015 tarihleri arasında Mehmet Mumcu Eğitim Sağlık Kültür Vakfı (Vakıf) muhasip üyesidir. Anılan Vakıf 6/6/1996 tarihinde kurulmuş ve 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olduğunun belirlendiği gerekçesiyle kapatılmıştır.

7. Vakıflar Genel Müdürlüğü 26/3/2018 tarihinde İzmir 16. Asliye Hukuk Mahkemesine açtığı davada başvurucunun da aralarında bulunduğu on üç vakıf yöneticisinin görevden alınmasını ve beş yıl süreyle hiçbir vakfın yönetim ve denetim organlarında görev almamalarına karar verilmesini talep etmiştir.

8. Davanın görüldüğü mahkeme dosyasında yer alan Vakıflar Genel Müdürlüğü denetim raporunun ilgili kısmı şöyledir:

"... İlk göze çarpan ismin mütevelli heyetinde 19/11/2015 tarihinde kadar muhasip üye olarak görev yapan Mesut Şahin olduğu, adı geçenin FETÖ ile bağlantısı olduğu gerekçesiyle kapatılan A. Vakfının mütevelli heyetinde 20/5/2008-20/1/2012 tarihleri arasındaki dönemde veznedar olarak görev yaptığı.... görüldüğünden vakfın amacına ve yürürlükteki mevzuata uymak zorunda olan Vakıf yöneticilerinin kamunun yükünü hafifletmek amacıyla kurulan vakfı, bütünüyle milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen FETÖ'nün bir parçası haline getirdikleri..."

9. Davanın görüldüğü mahkeme dosyasında yer alan bilirkişi raporunun ilgili kısmı şöyledir:

"...Vakfı kuru[luş]ştaki amaçlarına aykırı olarak milli güvenliğe tehdit oluşturduğu mahkeme kararlarıyla da tespit edilen Fethullahçı Terör örgütünün bir parçası haline getirdikleri, örgüte yardım ettikleri teftiş raporları, Vakıflar Meclisi kararıyla tespit edilmiş olduğundan, ... Görevlerinin sona ermiş olduğuna, bu vakıf dışında, yönetiminde bulu[ndu]kları başka vakıflardaki görevlerinden de alınmış sayılmalarına ve beş yıl süreyle hiçbir vakfın yönetim ve denetim organında yer almamaları gerektiğine karar verilebileceği..."

10. İlk derece mahkemesi; davayı kısmen kabul etmiş ve başvurucunun beş yıl süreyle aynı veya başka bir vakfın yönetim ve denetim kurulunda görev alamayacağına ve meclis üyesi olamayacağına, davalı Vakfın kapatılan vakıflardan olması nedeniyle görevden alınma talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. İlk derece mahkemesinin gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"... vakfın kuruluştaki amaçlarına aykırı milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütünün bir parçası haline getirildiği, davalıların örgüte yardım ettiklerinin teftiş raporları, Vakıflar Meclisi kararıyla tespit edilmiş olduğu kanaatiyle..."

11. Anılan karar, Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmiştir.

12. Başvurucuya nihai karar 6/9/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 16/9/2021 tarihinde süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

13. 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) "Amaç ve kapsam" kenar başlıklı, 6749 sayılı Kanun'un 1. maddesi şöyledir:

“Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin amacı, 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında, darbe teşebbüsü ve terörle mücadele çerçevesinde alınması zaruri olan tedbirler ile bunlara ilişkin usul ve esasları belirlemektir.”

14. 6749 sayılı Kanun'un "Kapatılan kurum ve kuruluşlara ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 2. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi şöyledir:

"Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenen;

c) Ekli (III) sayılı listede yer alan vakıf ve dernekler ile bunların iktisadi işletmeleri,

kapatılmıştır."

15. 20/2/2008 tarihli ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Vakıf yöneticileri; vakfın amacına ve yürürlükteki mevzuata uymak zorundadır.

Birinci fıkrada belirtilen zorunluluğa uymayanlar ile;

a) Vakfın amacı doğrultusunda faaliyette bulunmayan,

b) Vakfın mallarını ve gelirlerini amaçlarına uygun olarak kullanmayan,

c) Ağır ihmal ve kasıtlı fiilleriyle vakfı zarara uğratan,

...

e) Medeni hakları kullanma ehliyetini kaybeden veya görevini sürekli olarak

yapmasına engel teşkil edecek hastalığa veya maluliyete yakalanan,

vakıf yöneticileri, Meclisin vereceği karara dayalı olarak Denetim Makamının başvurusu üzerine vakfın yerleşim yeri asliye hukuk mahkemesince görevlerinden alınabilir.

Görevinden alınan vakıf yöneticileri Meclis üyesi olamaz ve beş yıl süreyle aynı vakfın yönetim ve denetim organında görev alamazlar. Ayrıca ikinci fıkranın (c) ve (e) bentlerinde belirtilen nedenlerle görevinden alınan vakıf yöneticileri başka bir vakfın yöneticisi ise o görevinden de alınmış sayılır ve beş yıl süreyle hiçbir vakfın yönetim ve denetim organında görev alamazlar."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Anayasa Mahkemesinin 21/5/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

17. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeyemeyecek durumda olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Örgütlenme Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

18. Başvurucu; bilirkişi raporunun taraflı olduğunu savunma ve delillerini sunma imkânı verilmediğini, vakıf yöneticisi olmasının haksız şekilde beş yıl süreyle engellendiğini belirterek adil yargılanma hakkı ile örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

19. Bakanlık görüşünde, derece mahkemelerince tarafların iddiaları değerlendirilerek ve olaya uygun yasal hükümler uygulanarak sonuca ulaşıldığı belirtilmiş; bu bağlamda başvuruda örgütlenme özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği konusunda mevzuat, içtihat, tespit ve değerlendirmelerin dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir.

20. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü hususları tekrarlamıştır.

2. Değerlendirme

21. Başvurucunun iddialarının özü, beş yıl boyunca vakıf organlarında yer almasının yasaklanmasıdır. Dolayısıyla ihlal iddialarının bir bütün olarak örgütlenme özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

22. Anayasa’nın “Dernek kurma hürriyeti” kenar başlıklı 33. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.

Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz.

Dernek kurma hürriyeti ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.

Dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.

...

Bu madde hükümleri vakıflarla ilgili olarak da uygulanır."

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan, örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

24. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen şartlara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 33. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

25. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk şartlarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

26. 5737 sayılı Kanun'un 10. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi "ağır ihmali ve kasıtlı fiilleriyle vakfı zarara uğratan", (e) bendi ise "medeni hakları kullanma ehliyetini kaybeden veya görevini sürekli olarak yapmasına engel teşkil edecek hastalığa veya maluliyete yakalanan" vakıf yöneticilerinin görevden alınabileceğini düzenlemektedir. Aynı maddenin üçüncü fıkrasının ilk cümlesi "Görevinden alınan vakıf yöneticileri Meclis üyesi olamaz ve beş yıl süreyle aynı vakfın yönetim ve denetim organında görev alamazlar." şeklindedir. Bununla birlikte başvuruya konu "hiçbir vakfın yönetim ve denetim organında görev alınamaması" yaptırımı ise sadece bu fıkranın ikinci cümlesinde maddenin ikinci fıkrasının (c) ve (e) bentlerinde belirtilen nedenlerle görevinden alınan vakıf yöneticilerine yönelik olarak düzenlenmiştir. Somut olayda ise Vakfın zarara uğratılması veya fiil ehliyetinin kaybedilmesi gibi bir durum söz konusu olmayıp Vakfın (a) bendinde yer alan amaç doğrultusunda faaliyette bulunmadığının tespit edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda örgütlenme özgürlüğüne yönelik olaydaki müdahalenin kanuni dayanağı hususunda ciddi tereddütler bulunduğu görülmektedir. Ancak somut olayda anılan bentlerdeki şartların gerçekleşip gerçekleşmediği konusu, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük bağlamında daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

ii. Meşru Amaç

27. Başvurucunun örgütlenme özgürlüğüne yönelik müdahalenin millî güvenliğin ve kamu düzeninin korunması nedenlerine dayandığı, bu suretle meşru amaç unsurunu taşıdığı sonucuna varılmıştır.

iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

 (1) Genel İlkeler

28. Anayasa Mahkemesi demokratik toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır (sendikalarla ilgili olarak bkz. Kristal-İş Sendikası, B. No: 2014/12166, 2/7/2015, §§ 53, 70, 74; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 73; Birleşik Metal İşçileri Sendikası, B. No: 2015/14862, 9/5/2018 §§ 42, 43; derneklerle ilgili olarak bkz. Hint Aseel Hayvanları Koruma ve Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç, B. No: 2014/4711, 22/2/2017, § 45). Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir.

29. Buna göre örgütlenme özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak değerlendirilemez (sendika hakkı yönünden benzer değerlendirmeler için bkz. Kristal-İş Sendikası, § 70; Birleşik Metal İşçileri Sendikası, § 43; Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019, § 80). O hâlde örgütlenme özgürlüğüne yargısal veya idari bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olup olmadığına, bu bağlamda toplumsal bir ihtiyaç baskısını karşılayıp karşılamadığına ve sınırlamanın izlenen amaçlarla orantılılığına bakmak gerekir.

 (2) Somut Olayın Değerlendirilmesi

30. Somut olayda başvurucunun 2015 yılına kadar Yönetim Kurulunda görev yaptığı Vakıf, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe teşebbüsü sonrasında FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle kapatılmıştır. Bunun üzerine Vakıflar Genel Müdürlüğü, adı geçen Vakfın kuruluş aşamasında bir sorun olmamasına rağmen Yönetim Kurulunda yer alanların eylemleri sonucunda Vakfın FETÖ/PDY ile irtibatlı hâle getirildiği sonucuna ulaştığı bir rapor hazırlamıştır. Bunun üzerine Vakıflar Genel Müdürlüğü açtığı davada başvurucunun da aralarında bulunduğu Yönetim Kurulu üyelerinin 5737 sayılı Kanun'un 10. maddesi kapsamında beş yıl süreyle başka bir vakfın yöneticisi ve deneticisi olmasının yasaklanmasını talep etmiştir.

31. Öncelikle devletin kamu düzeninin ve millî güvenliğin sağlanması amacıyla alacağı tedbirlerde belli bir takdiri olduğunun kabulü gerekir. Bu noktada 5737 sayılı Kanun'un 10. maddesinde yer alan düzenlemenin kamu düzeninin ve millî güvenliğin sağlanması gibi amaçlara dayanılarak çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Bu düzenleme karşısında kamu makamlarının gerekli denetimi sağlaması ve kanuna aykırılıkların tespitinde ilgili yaptırımları uygulaması gerekir. Bununla birlikte bu türden uygulamaların örgütlenme özgürlüğüne müdahale edilmesinde kullanılma riski bulunmaktadır.

32. İdari ve yargısal makamlar kanundan aldıkları yetkiyle bir kimsenin örgütlenme özgürlüğüne müdahale edebilir ancak kamu gücünü kullanan organların ilgili ve yeterli gerekçe göstermedikleri, müdahale teşkil eden her kamu gücü eylem ve işlemi temel hak ve özgürlükleri ihlal edebilir.

33. Eldeki başvuruda, başvurucunun uzun süre Yönetim Kurulunda yer aldığı Vakfın 667 sayılı KHK ile kapatılması sonucu başvurucunun beş yıl süreyle bir başka vakfın yönetim ve denetim organlarında görev alması yasaklanmıştır. Bu kararın kamu düzenini ve millî güvenliği sağlama amacına yönelik olduğu açıktır. Bununla birlikte dosyadaki denetim raporunda yalnızca başvurucunun daha önce görev aldığı bir başka vakfın da FETÖ/PDY ile iltisak nedeniyle KHK ile kapatıldığı bilgisi yer almaktadır. Bunun dışında başvurucunun hangi eylemleri nedeniyle Vakfı FETÖ/PDY ile iltisaklı hâle getirdiği, hakkında bir ceza davası olup olmadığı ve varsa bu davanın anılan Vakıfla ilgisi, Vakıf içindeki görevini FETÖ/PDY'ye yardım amacıyla kullanıp kullanmadığı gibi hususlar ne Vakıflar Genel Müdürlüğü denetim raporunda ne mahkeme dosyasında yer alan bilirkişi raporunda bulunmaktadır. Bunun yanı sıra başvurucunun daha önce görev aldığı vakfın da KHK ile kapatıldığı belirtilmiş ancak bu Vakfın FETÖ/PDY ile ne şekilde irtibatlı olduğu, somut deliller bulunup bulunmadığı gibi detaylı bir değerlendirme yapılmamıştır. O hâlde sadece başvurucunun darbe teşebbüsü öncesinde yönetiminde görev aldığı vakıfların KHK ile kapatılması başvurucunun örgütlenme özgürlüğüne yapılan müdahale için yeterli kabul edilemez.

34. Yanı sıra başvurucu hakkında 5737 sayılı Kanun'un 10. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendine göre "vakfın amacı doğrultusunda faaliyette bulunmadığı" gerekçesiyle anılan yasaklama kararı verilmiştir. Ancak 5737 sayılı Kanun'un 10. maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesine göre ancak aynı maddenin ikinci fıkrasının (c) ve (e) bentleri (bkz. § 15) kapsamında başvuruya konu yasaklama kararının verilebileceği düzenlenmiştir. Mahkemenin gerekçesinden başvurucunun ilgili maddenin (a) bendi kapsamındaki vakfın amacı doğrultusunda faaliyette bulunmama eylemi nedeniyle yasaklama kararı verildiği anlaşılabilmektedir. Ancak 5 yıl vakıf organlarında görev alamama yaptırımı için Kanun'un aradığı (c) ve (e) bentlerindeki hâllerden en az birinin başvurucu yönünden geçerli olduğuna dair gerekçede bir somutlaştırma yapılmamıştır.

35. Bu itibarla gerek idari gerek yargısal makamlarca başvurucunun beş yıl süreyle örgütlenme özgürlüğünün yasaklanmasının zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiği ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulamamıştır. Bu nedenle başvurucu hakkında verilen kararın demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

36. Sonuç olarak Anayasa’nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

37. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi ve 500.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

38. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

39. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin örgütlenme özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 16. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2018/498, K.2019/44) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.