TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
TOLGA GÜNER BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2021/15546) |
|
Karar Tarihi: 24/10/2024 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Kenan YAŞAR |
|
|
Ömer ÇINAR |
Raportör |
: |
Şahap KAYMAK |
Başvurucu |
: |
Tolga GÜNER |
Vekili |
: |
Av. Ali Hikmet YAĞCI |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, temyiz kanun yolu açık olduğu hâlde kararın kesin olarak verilmesinden dolayı kanun yoluna başvuru imkânının ortadan kaldırılması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, Soma Devlet Hastanesi acil servisinde 18/6/2016 tarihinde görevli sağlık memuru tarafından yapılan enjeksiyon sonrasında düşük ayak olarak tanımlanan engellilik hâli meydana geldiğinden bahisle uğradığını ileri sürdüğü 2.000 TL maddi ve 800.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle tazminine karar verilmesi talebiyle Manisa 1. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) tam yargı davası açmıştır.
3. Mahkeme davanın kısmen reddine, kısmen kabulüne karar vermiştir. Buna göre 50.000 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 10/5/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile başvurucuya ödenmesine hükmetmiştir. Olayda kusuru olduğu ileri sürülen ilgili kamu görevlisi hakkında açılan ceza davasında yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen Adli Tıp Kurumu (ATK) raporunu hükme esas almıştır. ATK raporunda özetle tedaviyi düzenleyen hekimin ve enjeksiyonu uygulayan sağlık personelinin fiillerinin tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, başvurucunun Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde muayenesinin yaptırılarak düzenlenen sağlık kurulu raporunun da değerlendirildiği belirtilmiştir. Bu itibarla idarenin sunduğu sağlık hizmetinde tıbbi tedavi bakımından kusurlu olmadığı, idarenin eylemi ile meydana gelen zarar arasında nedensellik bağı bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat talebi reddedilmiştir. Manevi tazminat talebi yönünden ise enjeksiyon uygulamasından önce risklerin anlatılıp başvurucudan yazılı onamın alınmadığına, bu durumun başvurucunun aydınlatılma ve onay verme hakkının elinden alınmasına ve sağlık hizmetinin gereği gibi işletilmediği konusunda başvurucuda endişe ve üzüntüye yol açtığına işaret edilmiştir.
4. Bu karara karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine İzmir Bölge İdare Mahkemesi 6. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) istinaf başvurularının reddine kesin olarak karar vermiştir.
5. Başvurucu, nihai hükmü 24/2/2021 tarihinde öğrendikten sonra 19/3/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
6. Komisyon başvurunun kabul edilemez olduğu hususunda oybirliği sağlanamaması nedeniyle kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
9. Başvurucu; Bölge İdare Mahkemesinin kesin nitelikte karar vermesinin hatalı olduğunu, temyiz kanun yoluna başvurma hakkının elinden alındığını belirterek etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
10. Bakanlık görüş yazısında 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda idare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen ne türdeki kararların hangi kanun yollarına tabi olduğunun düzenlendiği, başvurucu tarafından açılan davada verilen kararın temyize tabi kararlar arasında sayılmadığı belirtilmiştir. İdari yargı mercilerinin her somut olaya özgü olarak idarenin hizmet kusurunun tazminatı gerektirip gerektirmediğini takdir ettiği ifade edilmiştir. Sağlık Bakanlığından temin edilen görüş ve ilgili belgelerin başvurucunun şikâyetine ilişkin olarak yapılacak incelemede dikkate alınmak üzere gönderildiği bildirilmiştir. Ayrıca başvurucunun mahkemeye erişim hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken görüşte değinilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ile somut olayın kendine özgü şartlarının gözönünde bulundurulması gerektiği dile getirilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir.
11. Başvurucunun şikâyetinin özünün Bölge İdare Mahkemesi kararının kesin olarak verilmesine yönelik olduğu anlaşıldığından başvuru, mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
12. Anayasa Mahkemesi, istinaf kanun yolu açık olduğu hâlde kararın kesin olarak verilmesinden dolayı kanun yoluna başvuru imkânının ortadan kaldırılması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasını Umut Öztürk ([GK], B. No: 2017/37079, 29/9/2021) kararında değerlendirmiştir. Kararda, ilk derece mahkemesi veya istinaf mahkemesinin verdiği kararın kesin olduğu hususunda yaptığı tespitin yargı denetimi dışında olmadığının ve bu tespite karşı bir üst kanun yoluna müracaat edilmesinin mümkün olduğunun altı çizilmiştir. Aynı kararda, ilk derece veya bölge adliye mahkemesince kesin olduğu belirtilerek verilen kararlara karşı kanun yolunun açık olduğuna dair şikâyetlerin öncelikli olarak kanun yolunda (istinaf/temyiz) dile getirilmesi gerektiği belirtilmiştir (Umut Öztürk, §§ 34-36).
13. Anayasa Mahkemesi anılan kararında, mahkemece kesin olarak verildiği belirtilen karara karşı kanun yolunun açık olduğu iddiasıyla söz konusu kanun yoluna başvurma imkânı olmasına rağmen bu yola başvurulmadan ihlal iddialarının doğrudan bireysel başvuruda dile getirildiği gerekçesiyle başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle başvurunun kabul edilemez olduğu sonucuna ulaşmıştır (Umut Öztürk, §§ 37-38).
14. Başvurucu; 2577 sayılı Kanun'un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasında Danıştay dava dairelerinin nihai kararları ile bölge idare mahkemelerinin anılan fıkrada sayılan davalar hakkında verdikleri kararların başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştayda kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde temyiz edilebileceğinin kurala bağlandığını, aynı fıkranın (b) bendinde konusu yüz bin Türk lirasını aşan vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemler hakkında açılan davaların temyize tabi olduğunun düzenlendiğini ileri sürmüştür. Bu kapsamda Bölge İdare Mahkemesi kararının kesin nitelikte olmadığını ve temyiz kanun yoluna başvurma hakkının engellendiğini belirtmiştir. Ancak başvurucunun tazminat talebiyle açtığı tam yargı davasına ilişkin Mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine dair Bölge İdare Mahkemesi kararının kesin şekilde verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasını temyiz kanun yoluna taşımaksızın doğrudan bireysel başvuruda ifade ettiği anlaşılmıştır.
15. Bu değerlendirmeler çerçevesinde başvurucunun Bölge İdare Mahkemesince kesin olarak verildiği belirtilen karara karşı temyiz kanun yolunun açık olduğu iddiasıyla söz konusu kanun yoluna başvurma imkânı olmasına rağmen bu yola başvurmadan ihlal iddialarını doğrudan bireysel başvuruda dile getirdiği, dolayısıyla hukuk sisteminde mevcut ve etkili yargı yolunu tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
16. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi