TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CELAL İNEDİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/50983)

 

Karar Tarihi: 24/10/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Muhammed Nuri ÖZGÜR

Başvurucu

:

Celal İNEDİ

Vekili

:

Av. Nevroz UYSAL ASLAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanıkların sanık tarafından sorgulanmasına/sorgulatılmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. PKK terör örgütü 12/8/2015 tarihinden itibaren Cizre ilçesinin de dâhil olduğu bazı merkezlerde öz yönetim ilan etmiştir. Öz yönetim ilan ettiği bölgelerde patlayıcıyla tuzaklanmış hendekler kazmak ve barikatlar kurmak suretiyle yalıtılmış bölgeler oluşturmaya çalışan PKK terör örgütü, kamuoyunda hendek olayları olarak adlandırılan ve aylarca devam eden bu süreçte roketatarlar, keskin nişancı tüfekleri, patlayıcılar ve otomatik saldırı tüfekleri kullanarak terör saldırıları düzenlemiştir. Okullar, hastaneler, barajlar, adliye binaları, ambulanslar gibi temel kamu hizmetlerini sağlayan eşya ve binaların yanında sivilleri de hedef alan bu terör saldırılarında 335 sivil hayatını kaybederken 2.106 kişi yaralanmıştır. Terör saldırılarında 859 güvenlik görevlisi ve Derik kaymakamı şehit olmuş, 4.711 güvenlik görevlisi yaralanmıştır. Bu terör eylemlerinin engellenmesi, halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması amacıyla sözde öz yönetim ilan edilen bazı bölgelerde mülki idare amirliklerince sokağa çıkma yasakları uygulanarak terörle mücadele operasyonları başlatılmıştır (hendek olayları, öz yönetim ilanları, PKK terör örgütünün şehir savaşı stratejisi ve sokağa çıkma yasakları hakkında arka plan bilgisi ile ayrıntılı açıklamalar için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/37897, 5/7/2022, §§ 16-28, 67, 346-348).

3. Bu kapsamda Şırnak'ın Silopi ilçesinde 14/12/2015 tarihinde bölücü terör örgütü mensuplarının yakalanması, kurulan hendek ve barikatların yıkılması ile halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması amacıyla sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş; yürütülen operasyonlarda yakalanan ve örgütle bağlantılı olduğu düşünülen kişiler, alınan ifadelerinde diğer örgüt üyeleri ile ilgili teşhis ve tespitler yapmıştır. Anılan soruşturmalarda tanıklar M.I., M.E.T., M.Ş.İ. başvurucuyu teşhis etmiştir. Bunun üzerine Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucu hakkında başlattığı soruşturma sonucunda başvurucunun PKK terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle iddianame düzenlemiştir.

4. Şırnak 3. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) iddianameyi kabul ederek yargılamaya başlamıştır. Mahkeme, duruşma hazırlığı işlemleri kapsamında diğerlerinin yanı sıra tanıklar M.I., M.E.T. ve M.Ş.İ.nin istinabe yoluyla ifadelerinin alınmasına karar vermiştir.

5. Yargılama sekiz celsede bitirilmiştir. Birinci celseden önce tanıklar M.E.T. ve M.Ş.İ.nin ifadeleri alınarak Mahkemeye gönderilmiştir. Bu celseye katılmayan başvurucunun savunmasının alınması için yakalama emri düzenlenmesine karar verilmiştir. Celse arasında tanık M.I.nın ifadesi de talimat mahkemesince alınarak Mahkemeye gönderilmiştir. Tanıklar M.I., M.E.T., M.Ş.İ. verdikleri ifadelerinde soruşturma aşamasındaki beyanlarını inkâr etmiştir.

6. Başvurucu hakkındaki yakalama emri dördüncü celsede infaz edilmiş, bu celsede başvurucuya müdafi tayin edilerek başvurucunun savunması alınmıştır. Başvurucu, savunmasında hakkındaki suçlamayı inkâr etmiş; okunan tanık beyanlarını kabul etmediğini, tanıkları tanımadığını beyan etmiştir.

7. Başvurucunun katılmadığı ancak müdafiinin hazır bulunduğu müteakip celselerde Mahkeme delillerin toplanmasına ilişkin muhtelif işlemler yapmıştır. Yargılamanın altıncı celsesinde Mahkeme, A.A. hakkında yürütülen soruşturmada düzenlenen iddianamenin ve A.A.nın ifadelerinin istenmesine, ayrıca A.A.nın istinabe yoluyla ifadesinin alınmasına karar vermiştir. Celse arasında talimat mahkemesinde alınan ifadesinde tanık A.A. eski komşusu olması nedeniyle tanıdığı başvurucunun PKK/KCK ideolojisi doğrultusunda şiddet içeren eylemlere katılarak güvenlik güçlerine taş ve molotofkokteyli attığını bildiğini beyan etmiştir. Yedinci celsede anılan tanığın ifadesi okunmuş, başvurucu müdafii önceki savunmalarını tekrar ettiğini belirtmiştir. Yargılamanın son ve sekizinci celsesinde iddia makamı esas hakkındaki mütalaasını açıklamış, başvurucu müdafii mütalaaya karşı savunmasını yapmıştır. Yargılama sonucunda Mahkeme başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 12 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Her ne kadar, [A.A.] dışında, bir üst paragrafta isimleri zikredilen tanıklar, soruşturma anlatımlarını ve teşhis işlemlerini kabul etmemişlerse de; Savcılıktaki ve Sulh Ceza Hakimliğindeki ifadelerinde kolluk ifadelerini ve teşhis işlemlerini kabul edip tekrarladıkları için, sanıkla ilgili teşhis ifadelerinin hukuka uygun delil niteliğinde olduğu kabul edilmelidir. Yine, kendilerine gösterilen çok sayıdaki fotoğrafın yer aldığı albümlerden sanığı teşhis etmeleri nedeniyle bu işlemlerin hukuka aykırı olmadıkları anlaşılmaktadır.

...

Hal böyle olunca, aynı bölgede faaliyet yürüttüklerine dair haklarında ciddi deliler bulunan tanıkların, sanığın YPS içerisinde silahlı faaliyet gösterdiğine dair birbirlerininkiyle uyumlu anlatımları nazara alınıp hiyerarşiye dahil olduğu ve silah taşıdığı anlaşılan sanığın, süreklilik ve belirli bir organizasyon gerektiren bu faaliyetlerde yer alması nedeniyle örgütle organik bağ kurduğu kabul edilmelidir."

8. Başvurucu; istinaf ve temyiz dilekçelerinde diğer nedenlerle birlikte tanıkların mahkeme huzurunda dinlenmemesi nedeniyle tanık anlatımlarının güvenilirliğinin denetlenemediğini belirtmiştir. Hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek 9/6/2021 tarihinde kesinleşmiştir.

9. Başvurucu, nihai kararı 22/9/2021 tarihinde öğrendikten sonra 11/10/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

10. Komisyon; başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetin kabul edilemez olduğuna, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

11. Başvurucu; bir kısım tanığın talimat yoluyla ifadelerinin alınması nedeniyle tanıkları sorgulayamadığını, bu suretle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) duruşmada okunan tanık ifadelerine karşı başvurucu ve müdafine itiraz ve savunmalarını sunma imkânı tanındığı, tanık beyanının yanı sıra diğer delillere de dayanarak mahkûmiyet kararı verildiğini, tanık beyanının tek veya belirleyici delil olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği görüşünü bildirmiştir. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu, başvuru formunda belirttiği iddialarını yinelemiştir.

13. Başvurucunun şikâyeti adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan tanık sorgulama hakkı kapsamında incelenmiştir.

14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

15. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -tek veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).

16. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığı değerlendirilmelidir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu olumsuzluğun telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda, hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkların -sanığın da onlara soru sormasına imkân sağlayacak ve sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edecek şekilde- Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla dinlenmesi telafi edici bir güvence olabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Uğur Özcan, B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40). Sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence ise sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).

17. Somut olayda tanıklar M.I., M.E.T., M.Ş.İ.nin istinabe yoluyla alınan ifadeleri duruşmada başvurucuya okunmuş, başvurucu tanık beyanlarını kabul etmediğini, tanıkları tanımadığını belirtmiştir (bkz. § 6). Tanık A.A.nın istinabe yoluyla alınan ifadesi ise başvurucu müdafiinin hazır bulunduğu duruşmada okunmuş, başvurucu müdafii aleyhe delilleri kabul etmediğini beyan etmiştir. Mahkeme istinabe yoluyla ifadeleri alınan bu tanıkların hiçbirinin huzurda dinlenmesine ilişkin bir çaba göstermemiş, gerekçeli kararda da tanıkların Mahkemede hazır edilmemesinin veya aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenilmemesinin hangi geçerli nedene dayandığına ilişkin bir açıklamaya yer vermemiştir. Ancak tanıkların huzurda dinlenmemesi için geçerli bir nedenin ortaya konulmaması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. Bunun dışında hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama veya sorgulatma imkânına sahip olmadığı tanıklar tarafından verilen ifadeye dayanıp dayanmadığı, böyle ise savunmaya karşı dengeleyici güvenceler sağlanıp sağlanmadığı ortaya çıkarılmalıdır.

18. Mahkûmiyete ilişkin gerekçeli kararda Mahkeme "Kabule Dayanak Yapılan Deliller" başlığı altında tanık A.A.nın kovuşturma aşamasında doğruladığı soruşturma beyanlarına ve tanıklar M.I., M.E.T., M.Ş.İ.nin kovuşturmada inkâr ettikleri ancak Başsavcılık ve Sulh Ceza Hâkimliğinde doğruladıkları anlatımlarına dayandığını açıklamıştır. Buna göre Mahkemenin salt tanık beyanlarına dayanarak karar vermesi karşısında bilgi ve görgüleri istinabe yoluyla tespit edilen tanıkların anlatımlarının mahkûmiyet kararında tek delil olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Ancak bu tanıkların sorgulanması imkânı tanınmaması nedeniyle tanık anlatımlarının güvenilirliği test edilememiş, savunmanın karşılaştığı zorlukların ve maruz kaldığı olumsuzluğun telafi edilmesi amacıyla karşı dengeleyici güvenceler sağlanmamıştır. Bu bağlamda beyanları hükme esas alınan tanıkların hiçbirinin duruşmada dinlenmemesi ve telafi edici güvencelerin sağlanmaması bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelemiştir.

19. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

20. Başvurucu; ayrıca lehine hususların değerlendirilmemesi ve hukuka aykırı delillerin hükme esas alınması ile mahkûmiyetine karar verilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, tanık M.Ş.İ.nin akli dengesinin yerinde olup olmadığının araştırılmaması nedeniyle silahların eşitliği ilkesinin, hakkındaki yakalama emri infaz edilene kadar müdafi atanmaması nedeniyle müdafi yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden, kararda varılan sonuç ve uygun görülen giderim dikkate alınarak adil yargılanma hakkına ilişkin diğer şikâyetlerinin ayrıca incelenmesine gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.

B. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

21. Başvurucunun iki yıllık iletişim kayıtlarının dosyaya alınması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin tek cümleden ibaret iddiasının -başvuruda HTS kayıtlarının hukuka aykırı ele geçirildiğine, neden ve nasıl özel hayatını etkilediğine ilişkin bir açıklama bulunmadığı da gözetildiğinde- Adnan Oktar (3) (B. No: 2013/1123, 2/10/2013 § 50), Cemal Günsel ([GK], B. No: 2016/12900, 12/1/2021), Mesut Gerez (B. No: 2014/3998, 21/6/2017) kararları doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

22. Başvurucu ihlalin tespiti ile 50.000 TL maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

23. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK] B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

24. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten mahkemelere aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olayda suçun sübutu konusunda karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede mahkemenin mevcut belgelerle birlikte delillerin takdir biçimine göre benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.

25. Öte yandan ihlalin tespiti ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat talebinin, başvurucu maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK BULUNMADIĞINA,

D. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Şırnak 3. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/369, K.2019/88) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun maddi ve manevi tazminat taleplerinin REDDİNE,

F. 30.000 TL vekalet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.