TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
BÜLTEN BASIN YAYIN REKLAMCILIK TİCARET LTD. ŞTİ. VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/29073) |
|
Karar Tarihi: 17/7/2024 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Muhterem İNCE |
Raportör |
: |
Şeyda Nur ÜN |
Başvurucular |
: |
1. Bülten Basın Yayın Reklamcılık Ticaret Ltd. Şti. |
Vekili |
: |
Av. Devrim AVCI ÖZKURT |
|
|
2. Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. |
Vekillleri |
: |
Av. Buket YAZICI |
|
|
Av. Ülkü ÇETOK |
|
|
3. Estetik Yayıncılık A.Ş. |
Vekilleri |
: |
Av. Fahri EMEKSİZ |
|
|
Av. İsmail YILMAZ |
|
|
4. Birgün Yayıncılık ve İletişim Ticaret A.Ş. |
Vekili |
: |
Av. Ali Deniz CEYLAN |
|
|
5. Tunceli Emek Gazetesi |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, bazı ulusal gazetelerde yayımlanan haberler ve köşe yazılarından bahisle çeşitli sürelerde resmî ilan ve reklamların kesilmesine karar verilmesi nedeniyle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucular, olayların geçtiği tarihlerde ulusal gazetelerin yayımcısıdır. Başvurucuların kararlarını şikâyet ettikleri Basın İlan Kurumu (BİK) ise 2/1/1961 tarihli ve 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun ile kurulmuş kamu tüzel kişiliğini haiz bir idari organdır. BİK'in internet sitesinde Kurumun, resmî ilanların dağıtımında adaletsiz davranıldığı gerekçesiyle Hükûmet ile gazeteleri karşı karşıya getiren uygulamalara son vermek amacıyla kurulduğu ifade edilmiştir.
3. BİK'in görevleri 195 sayılı Kanun'da sayılmıştır. BİK'in görevlerinden biri de Kanun'un 49. maddesinde ifade edilmiştir. Buna göre BİK, basın ahlak esaslarına aykırı hareket eden gazetelere şikâyete bağlı olarak veya resen inceleme yaparak resmî ilan ve reklamların kesilmesi yoluyla yaptırım uygulayabilmektedir. BİK Genel Kurulu söz konusu görevini yerine getirmek amacıyla basın ahlak esaslarını belirleyerek ilan etmiştir (basın ahlak esasları için bkz. Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ve diğerleri [GK], B. No: 2016/5903, 10/3/2022, § 55).
4. Başvurucuların yayımcısı olduğu gazetelerde çeşitli tarihlerde yayımlanan bir kısım haber ve köşe yazısı nedeniyle BİK tarafından incelemeler başlatılmış ve BİK Yönetim Kurulu tarafından başvurucuların yayımcısı olduğu gazeteler hakkında çeşitli sürelerle resmî ilan ve reklamların kesilmesine karar verilmiştir.
5. Başvurucular, BİK kararlarına itiraz etmiştir. İtirazları inceleyen asliye hukuk mahkemeleri farklı tarihlerde BİK kararlarında yazan gerekçelere benzer gerekçelerle itirazların reddine kesin olarak karar vermiştir.
6. Başvurucular, nihai kararları öğrendikten sonra süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Komisyon; başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2020/37335, 2020/37460, 2020/39566, 2021/2137, 2021/2511, 2021/40975, 2021/9036, 2022/16167, 2022/62210, 2022/62212, 2022/66869 ve 2022/90890 numaralı bireysel başvuru dosyalarının 2020/29073 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
7. Başvurucular genel olarak;
i. Haberlerde geçen ve BİK kararlarında cezalandırılma gerekçesi yapılan ifadelerin bağlamlarından koparıldığını, eleştiri sınırları ve haber yapma özgürlükleri gibi hususlar gözetilmeden, çatışan haklar arası dengeleme kriterleri uygulanmadan ceza verildiğini,
ii. Gazetelerinin cezalandırılmasına ilişkin kararların dayanağının BİK'in 129 sayılı Genel Kurul kararı olduğunu, bu kararların bir kanuna dayanmadığını, Kurumun nesnel olmayan ve hiçbir ölçüt içermeyen söz konusu Genel Kurul kararına dayanarak cezalandırma yoluna gittiğini, farklı miktarlardaki cezaların hangi kriterlere göre belirlendiğinin açıklanmadığını ve ölçülü de olmadığını, bu yönüyle kanunilik unsurunu taşımadığını,
iii. BİK'in Hükûmetin denetiminde olması nedeniyle objektif karar veremeyeceğini,
iv. Aynı haber veya yazı nedeniyle iki kez ceza verildiğini ve çifte cezalandırma yasağına aykırı davranıldığını ileri sürmüştür.
8. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, mevcut başvurularda başvurucuların ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken görüş yazısında yer verilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.
9. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında; genel olarak bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemekle görüş yazısında yer alan aleyhe hususları kabul etmediklerini belirtmiştir.
10. Başvurular, ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. Başvurucu gazetelerin resmî ilan ve reklamlarının çeşitli sürelerle kesilmesine karar verilmesiyle ifade ve basın özgürlüklerine yönelik bir müdahalede bulunulmuştur. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. ve 28. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.
13. Anayasa Mahkemesi, eldeki başvurulara benzer Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ve diğerleri kararında, başvuruculara verilen resmî ilan ve reklamların kesilmesi şeklindeki cezalar nedeniyle başvurucuların ifade ve basın özgürlüklerine müdahalede bulunulduğu iddiasını incelemiştir. Anayasa Mahkemesi anılan kararında, BİK'in reklam ve ilan kesme cezalarına dayanak olan 195 sayılı Kanun'un 49. maddesinin (a) bendi ile bu bende dayanarak çıkarılan BİK basın ahlak esasları hakkındaki 129 sayılı Genel Kurul kararlarının Anayasa’nın 13. maddesinin aradığı anlamda kamu gücünü kullanan organların keyfî davranışlarının önüne geçen ve kişilerin hukuku bilmelerine yardımcı olacak erişilebilir, öngörülebilir ve kesin nitelikte bir kanun hükmü olup olmadığını kapsamlı biçimde irdelemiştir (aynı kararda bkz. §§ 79-87).
14. Anayasa Mahkemesi Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ve diğerleri başvurusunda öncelikle 195 sayılı Kanun'un 49. maddesinin belirliliği yönünden, akabinde de 49. maddenin uygulanmasının yargısal denetimi yönünden bir inceleme yapmıştır (aynı kararda bkz. §§ 79-95). Anılan kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
"81. 195 sayılı Kanun'un 49. maddesinin (a) bendinde, reklam ve ilanların iki ayı geçmeyecek bir süre için BİK Yönetim Kurulu kararına dayanılarak kesilebileceği düzenlenmiştir. BİK'in reklam ve ilan kesme cezalarına dayanak olan Yönetim Kurulu kararları ise BİK basın ahlak esasları hakkındaki 129 sayılı Genel Kurul kararları çerçevesinde alınmaktadır. İnceleme konusu mevcut başvurularda cezalandırma gerekçesi yapılan Genel Kurul kararları yukarıda sayılmıştır (bkz. § 55).
82. BİK Yönetim Kurulu, sayılan Genel Kurul kararları çerçevesinde resen ya da şikâyet üzerine ele aldığı gazete ve dergilerdeki haber ve/veya yazılarla ilgili evrak üzerinden bir değerlendirme yaparak karar vermektedir. Kanun'un 49. maddesinde bu karara karşı asliye hukuk hâkimliğine itiraz yolu düzenlenmiştir. Kanuna göre en yüksek dereceli asliye hukuk hâkimliği dosya üzerinden yapacağı inceleme sonucunda kararını kesin olarak vermektedir.
83. BİK'e BİK Yönetim Kurulunun aldığı karar sonucunda iki aya kadar reklam ve ilan kesme cezası şeklinde verilen kanuni yetkinin kullanılma ölçütleri BİK 129 sayılı Genel Kurul kararının 1. maddesi ve bentlerinde yer almaktadır (bkz. § 55). 195 sayılı Kanun'un 49. maddesinin, başvurucular hakkında resmî ilan ve reklam kesme cezası gerektiren fiillerin ve bu fiillere karşı öngörülen ceza miktarlarının en azından çerçevesini çizmediği, belirli bir açıklık ve kesinlikte olan bir kural niteliğini taşımadığı görülmektedir. Her ne kadar kuralda 'basın ahlak esasları'na uymayanlar hakkında müeyyide uygulanacağı belirtilmekteyse de söz konusu esasların neler olduğuna dair herhangi bir açıklamaya kanunda yer verilmemiştir. Başka bir ifadeyle, basın ahlak esaslarını belirleme yetkisi tamamen idareye bırakılmıştır. Bunun temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlandırılabileceğini öngören Anayasa'nın 13. maddesinin sağladığı güvence ile bağdaşmadığı ortadadır.
84. Diğer yandan BİK Genel Kurulu tarafından belirlenen ve her zaman yeni bir kararla değiştirilebilecek olan basın ahlak esaslarına bakıldığında da yaptırımın objektif ve hakkaniyete uygun bir şekilde uygulanmasını sağlayacak açık ve sınırları belirli kriterlerin ortaya konulamadığı görülmektedir. Nitekim 129 sayılı BİK Genel Kurul kararının ilgili bentlerinde suçlu olarak ilan etme, suça tahrik veya teşvik, şiddet ve terörü özendirme ile terör örgütleri ile mücadeleyi etkisiz kılma, küçükleri ve gençleri olumsuz etkileme, ahlaka aykırılık, eleştiri sınırlarını aşan ifadeler, özel hayatın gizliliğini ihlal, haber içeriğini saptırma ve çelişki yaratma kurallarının ne şekilde belirlendiğine, bu kuralların sınırının ne olduğuna dair herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra bu kavramlarla bağlantılı olarak değerlendirme konusu haber içeriğine ilişkin bir ölçüt/eşik değer de belirlenmemiştir. Bilakis bu düzenlemelerin hem lafzi olarak hem de uygulamada BİK'in resmî ilan ve reklam kesme cezası şeklindeki müdahale biçimine sınırları belirlenmemiş bir yol sunan kurallar zinciri olarak görüldüğü anlaşılmıştır.
85. Kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olan ve eleştiri sınırlarını aşan ve/veya kanunlarında yaptırıma bağlanan suç kapsamında yer alan haberlerin yaptırıma tabi tutulması hukuk devletinin bir gereğidir. Bu bağlamda basının niteliklerini artırma ve basının özellikle ekonomik özgürlüğünün tesisini sağlama gayesiyle kurulan bir kuruma müeyyide uygulama yetkisi verilebilir. Ancak basın özgürlüğüne müdahale niteliği taşıyan kanuni düzenlemelerin olabildiğince dar bir uygulama alanına izin verecek şekilde tasarlanması ve her bir kuralın tartışmaya izin vermeyecek şekilde açık ve net ifadelerle ele alınarak düzenlenmesi gerekir.
86. 195 sayılı Kanun'un 49. maddesi ve bu maddenin yollamasıyla Genel Kurul kararlarına bakıldığında resmî ilan ve reklam kesme cezasına dayanak düzenlemelerin muğlak, soyut olan, kesinlik içermeyen ifadeler içerdiği, öngörülen ceza miktarları arasında kimi zaman makasın çok geniş tutulduğu ve bu sürelerin neye göre belirlendiğine dair hiçbir açıklamada bulunulmadığı, bu şekilde kamusal makamlara kapsamlı bir takdir yetkisi tanındığı anlaşılmaktadır (bkz. §§ 10-52). Bu tür bir takdir yetkisi, somut başvurularda olduğu gibi ifade ve basın özgürlüklerine yönelik geniş bir müdahale alanı yaratmakta; kuralları, potansiyel ihlallere ifade ve basın özgürlüklerinin aleyhine olacak şekilde geniş yorumlanmaya ve keyfî müdahalelere açık hâle getirmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi daha önce bu nedenle bir kısım başvuruda ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar vermiştir (Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Mat. Rek. Ltd. Şti. (3), § 55; Estetik Yayıncılık Anonim Şirketi, § 53).
87. Yukarıda belirtildiği üzere, 195 sayılı Kanun'un 49. maddesinde hangi fiillerin ne şekilde cezalandırılmaya konu olacağı hususunun tamamen BİK'in yetkisine bırakıldığı, BİK tarafından alınan Genel Kurul kararları ve bununla birlikte Yönetim Kurulu kararları için çerçeve hükümler düzenlenmediği, sınırları belirsiz bir düzenlemeye kanun yoluyla imkân tanındığı görülmüştür. Dolayısıyla başvurucuların hak ve yükümlülüklerini öngörerek davranışlarını bu doğrultuda tanzim etmesini imkânsız kılan 195 sayılı Kanun'un 49. maddesinde yer alan kuralın öngörülebilirlik koşulunu sağladığı söylenemez (benzer değerlendirmeler için bkz. Hayriye Özdemir, §§ 56, 57; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 56; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş., § 38;Metin Bayyar ve Halkın Kurtuluş Partisi, § 57; norm denetimine ilişkin kararlarda belirliliğe ilişkin açıklamalar için çok sayıda karar arasından bkz. AYM, E.2009/51, K.2010/73, 20/5/2010; AYM, E.2011/18, K.2012/53, 11/4/2012; AYM, E.2015/41, K.2017/98, 4/5/2017, §§ 153, 154; AYM, E.2020/53, K.2021/55, 14/7/2021, § 95, 96).
88. 195 sayılı Kanun'un 49. maddesinde BİK kararlarına karşı en yüksek dereceli asliye hukuk hâkimliğine itiraz edilebileceği düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre hâkimliğin evrak üzerinden yapacağı inceleme sonucunda vereceği karar kesindir. Bu yönüyle Kanun'un 49. maddesinde yer alan itiraz usulü çelişmeli yargılama kapsamında olmayıp itirazın reddedilmesi ile karar kesinleşmekte ve başvurucular maddi bir külfet ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu şekilde maddi yaptırım sonucunu doğuran kesin nitelikte kararların ifade ve basın özgürlükleri için büyük tehlikeler arz ettiği açıktır. Demokratik bir hukuk devletinde -güdülen amaç ne olursa olsun- sınırlamalar özgürlüğün kullanılmasını ölçüsüz biçimde ortadan kaldıracak düzeyde olamaz. Dolayısıyla şeklî yönden kesin hükmün bütün sonuçlarını doğuran bir kuralın keyfî ve orantısız müdahalelere karşı mutlaka koruyucu birtakım güvenceler içermesi gerekir (Keskin Kalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri [GK], B. No: 2018/14884, 27/10/2021, § 121; Aykut Küçükkaya, B. No: 2014/15916, 9/1/2020 § 67; Ali Kıdık, B. No: 2014/5552, 26/10/2017, § 88).
89. Somut başvurudaki gibi başvurucuların aleyhlerine verilen bir kurum kararına karşı açtıkları davada delillerini sunma, iddia ve savunmaları gerekçelendirme imkânlarının kendilerine verilmemesi ifade ve basın özgürlüklerinin ihlaline yol açacaktır. Bu nedenle ifade ve basın özgürlüklerini sınırlandıran bir kuralın keyfî ve orantısız müdahalelere karşı ilk olarak yargılanma hukukunun usule ilişkin güvencelerini barındırması gerekir.
90. Kanun'un 49. maddesinde öngörülen itiraz usulünde başvuruculara iddialarını hâkimin önünde savunma, delillerini sunma ve BİK'in cezalandırma gerekçelerini tartışma imkânı tanınmamıştır. Uygulamada hâkimliklerin bu davalara hakem sıfatıyla baktıkları ve sadece şeklî bir inceleme yaparak karar verdikleri görülmektedir.
...
92. Sonuç olarak Kanun, evrak üzerinde şeklî bir inceleme önermekte; mahkemeler uygulamada önlerine getirilen işin esasını çözmemekte ve yalnızca cezanın öngörülen usul izlenerek yapılıp yapılmadığını denetlemektedir. İnceleme konusu Kanun maddesinde önerilen usule ilişkin uygulama henüz yerleşmemiş; temyiz aşamasında bu konuda verilen kararlar ile derece mahkemelerinin önündeki dosyalarda muhakemeyi nasıl yürüteceklerine ilişkin olarak Kanun'da mevcut olan belirsizlik daha da derinleşmiştir.
93. Basının etik değerlere uygun yayın yapması amacıyla kabul edilen 49. maddedeki kural meşru bir sınırlandırma sebebi sunsa da Kuruma verdiği iki aya kadar ilan ve reklam kesme cezası yetkisini nasıl kullanacağını tarif etmemekte, gazetelerin basın özgürlüklerine Anayasa'nın 13. maddesindeki ölçütlere uygun olarak müdahale edebilmesine yardımcı olacak araçları da sunmamaktadır. Kanun'un 49. maddesindeki kuralın kapsamı ve sınırlarının belirli olmaması nedeniyle BİK'in sahip olduğu yetkinin sınırlarının öngörülemez biçimde geniş tutulmasına zikredilen itiraz usulündeki belirsizlikler ve basın organlarının itirazlarını ve iddialarını ileri sürebilecekleri çelişmeli bir yargılama usulünün dışlanmış olması gerçeği eklendiğinde BİK kararlarına karşı aynı kuralda öngörülen itiraz usulü ile sonuç alınma ihtimali bulunmadığı değerlendirilmiştir."
15. Anayasa Mahkemesi Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ve diğerleri kararında -yukarıda gerekçeleri belirtildiği üzere- 195 sayılı Kanun'un 49. maddesinin belirliliği yönünden yaptığı değerlendirmede; Kanun'un 49. maddesinin içerik, amaç ve kapsam itibarıyla belirli olmadığı, basın ahlak esaslarını belirleme yetkisini idareye bıraktığı, 49. maddeye ve bu maddenin yollamasıyla Genel Kurul kararlarına bakıldığında resmî ilan ve reklam kesme cezasına dayanak düzenlemelerin muğlak, soyut olan, kesinlik belirtmeyen ifadeler içerdiği, öngörülen ceza miktarları arasında kimi zaman makasın çok geniş tutulduğu ve bu sürelerin neye göre belirlendiğine dair hiçbir açıklamada bulunulmadığı, bu şekilde kamusal makamlara kapsamlı bir takdir yetkisi tanındığı kanaatine ulaşmıştır. Neticeten Anayasa Mahkemesi; Anayasa'nın 26. ve 28. maddesi ile korunan anayasal haklara yönelik keyfî müdahaleye karşı başvuruculara yasal bir koruma sağlayamadığı ve sonuç olarak 195 sayılı Kanun'un 49. maddesinin uygulanmasından kaynaklanan müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı sonucuna varmıştır.
16. Anayasa Mahkemesi anılan kararda -yukarıda gerekçeleri belirtildiği üzere- 195 sayılı Kanun'un 49. maddesinin uygulanmasının yargısal denetimi yönünden yaptığı değerlendirmede de söz konusu Kanun'da BİK kararlarına karşı en yüksek dereceli asliye hukuk hâkimliğine itiraz edilebileceğinin düzenlendiğini, hâkimliğin evrak üzerinden yapacağı inceleme sonucunda vereceği kararın kesin olduğunu, bu hâliyle Kanun'un 49. maddesinde yer alan itiraz usulünün çelişmeli yargılama kapsamında olmayıp itirazın reddedilmesi ile kararın kesinleşmesi sonucu başvurucuların maddi bir külfet ile karşı karşıya kaldığını belirtmiştir. Neticeten Anayasa Mahkemesi; başvurucuların aleyhlerine verilen bir kurum kararına karşı açtıkları davada delillerini sunma, iddia ve savunmaları gerekçelendirme imkânlarının kendilerine verilmemesinin ifade ve basın özgürlüklerinin ihlaline yol açacağını belirtmiştir.
17. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi; başvuruculara 195 sayılı Kanun'un 49. maddesine dayanarak verilen resmî ilan ve reklamların kesilmesi cezasının kanunilik ölçütünü karşılamadığı gerekçesiyle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği, ihlalin bizzat kanun hükmünün lafzına dayalı yapısal bir sorundan ve idarenin kanuna ilişkin geniş yorumundan kaynaklandığı sonucuna ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, ihlalin ve sonuçlarının giderilebilmesi ve benzeri yeni ihlallerin önüne geçilebilmesi için ihlale yol açan kanun hükmünün gözden geçirilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bir örneğini yasama organına göndermiştir (aynı kararda bkz. §§ 121-125).
18. Buna ek olarak Anayasa Mahkemesi bir yandan benzer başvuruların tamamının incelenerek ihlalle sonuçlandırılması yerine ilgili mercilerce çözüme kavuşturulmasını, diğer yandan da ihlalin kaynağının ortadan kaldırılması suretiyle yapısal sorunun giderilmesini sağlamak amacıyla pilot karar usulünü uygulamıştır. Böylelikle Anayasa Mahkemesi -eldeki başvuru gibi- aynı mahiyette yapılmış başvurular ile bu tarihten sonra gelmeye devam edecek yeni başvuruların incelenmesinin Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 75. maddesinin (5) numaralı fıkrası uyarınca kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasından itibaren bir yıl süreyle ertelenmesine karar vermiştir (aynı kararda bkz. § 126).
19. Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ve diğerleri kararı 10/8/2022 tarihli ve 31919 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmış ve yapısal sorunun çözümü için keyfiyet, yasama organına bildirilmiştir. Akabinde 195 sayılı Kanun'un 49. maddesine 13/10/2022 tarihli ve 7418 sayılı Kanun'un 22. maddesi ile “(a) ve (b) bentlerinde yazılı hâllerde, yönetim kurulu kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren on gün içinde kurum genel müdürlüğünün bulunduğu yerdeki asliye hukuk mahkemesine itiraz edilebilir. Söz konusu itirazlarda basit yargılama usulü uygulanır. Bu yargılama neticesinde verilecek karar kesindir.” hükmü getirilmiştir. Söz konusu hükümle Anayasa Mahkemesinin Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ve diğerleri kararında 195 sayılı Kanun'un 49. maddesinin yargısal denetimi yönünden yaptığı inceleme neticesinde verdiği ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması amaçlanmış ve BİK kararlarına karşı gidilecek itiraz merciinin basit yargılama usulünü uygulayarak karar vereceği düzenlenmiştir. Söz konusu düzenlemenin basit yargılama usulü uygulanmak suretiyle tarafların delillerini sunma, iddia ve savunmaları gerekçelendirme imkânlarını kullanmaları amacıyla ihdas edildiği anlaşılmaktadır.
20. Bununla birlikte Kanun koyucunun 49. maddenin yargısal denetimi yönünden yaptığı düzenleme ancak kuralın yürürlüğe girdiği tarihten sonraki başvurular için geçerli olup Anayasa Mahkemesinin önündeki mevcut başvurular yönünden bir çözüm yolu sunmamaktadır. Nitekim somut başvurularda mahkemeler tarafından basit yargılama usulü uygulanmadığından söz konusu değişikliğin bu başvurular yönünden değerlendirilme imkânı da bulunmamaktadır.
21. Bu kapsamda somut başvurularda da Anayasa Mahkemesinin Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ve diğerleri kararında yer alan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Neticeten Anayasa Mahkemesi yukarıda yaptığı değerlendirmeler sonucunda eldeki başvurulara konu 195 sayılı Kanun'un 49. maddesinden kaynaklanan müdahalelerin kanunilik ölçütünü sağlamadığı kanaatine ulaşmıştır.
22. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa'nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
23. Başvurucuların ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verildiğinden diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
III. GİDERİM
24. Başvurucular ihlalin tespiti ve yeniden yargılanma talebinde bulunmuştur. Başvuruculardan bir kısmı ayrıca maddi ve/veya manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
25. Yukarıda belirtildiği gibi Anayasa Mahkemesi Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ve diğerleri başvurusunda 195 sayılı Kanun'un 49. maddesinin kanunilik şartını sağlamadığını belirtmiş ve pilot karar usulünü uygulamıştır. Böylelikle Anayasa Mahkemesi anılan kararın Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihten itibaren bir yıl süreyle benzer başvuruların incelenmesini ertelemiş, bu karar 10/8/2022 tarihli ve 31919 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmış ve ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisine de gönderilmiştir. Buna karşın belirlenen bu süre içinde kanun koyucu Anayasa Mahkemesinin Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ve diğerleri kararında tespit ettiği yapısal sorunları tamamıyla giderecek herhangi bir kanuni düzenleme yapmamayı tercih etmiştir.
26. Öte yandan Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ve diğerleri kararında 195 sayılı Kanun'un 49. maddesinden kaynaklanan yapısal bir sorunun bulunduğunun tespit edilmiş olması somut başvurular bağlamında başvurucuların ihlalden kaynaklanan mağduriyetini bütünüyle gidermemektedir. Bu durumda ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bununla birlikte eldeki başvurularda eski hâle getirme ilkesi çerçevesinde başvurucuların uğradığı mağduriyetin nasıl giderileceği hususunun belirlenmesi gerekir.
27. Anayasa Mahkemesinin Hulusi Yılmaz ([GK], B. No: 2017/17428, 1/12/2022) kararında, kanundan kaynaklandığının tespit edilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Buna göre mevcut başvurular bakımından başvurucuların mağduriyetinin eski hâle getirme ilkesi çerçevesinde giderilmesi Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesi uyarınca zorunludur. Bunun için ise yukarıda değinildiği üzere mümkün olduğunca ihlalden önceki duruma dönülmesi sağlanmalıdır. Aksi takdirde başvurucuların mağdur statüsü sona erdirilmemiş ve ihlalin sonuçları giderilmemiş olur. Anayasa Mahkemesi tarafından ihlale yol açtığı tespit edilen ve mevcut başvurulara konu davalarda uygulanan kanun hükmüyle ilgili olarak yasama organınca bir değişiklik yapılmadığına göre ihlalden önceki duruma dönülmesini temin etmek için ihlalin sonuçlarının gideriminin anılan maddeye göre yeniden yargılama kapsamında sağlanıp sağlamayacağı hususunun Anayasa'da ve anılan Kanun'da yer alan hükümler çerçevesinde tartışılması gerekir (Hulusi Yılmaz, § 62).
28. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin birinci fıkrasında ihlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedileceği hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla bu madde, Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasına uygun olarak ihlalin bütün sonuçlarıyla giderilerek önceki duruma dönülmesinin sağlanması yetki ve görevini Anayasa Mahkemesine vermektedir. Diğer taraftan bu maddenin ikinci fıkrasında, ihlalin mahkeme kararından kaynaklanması durumunda ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosyanın ilgili mahkemeye gönderileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda ihlalin kanundan kaynaklandığı durumlarda yeniden yargılama yapılmasında hukuki bir yarar olup olmadığı ihlalin sonuçlarının giderilmesini ilgilendiren bütün Anayasa hükümleri birlikte dikkate alınarak belirlenmelidir (Hulusi Yılmaz, § 63).
29. Buna karşılık somut başvurularda ilk derece mahkemeleri, bireysel başvuru öncesi yapılan yargılama sırasında Anayasa'nın 152. maddesi kapsamında bu davada uygulanan kanun hükmünün Anayasa'ya aykırılığı yönünde bir itiraz başvurusunda bulunmamıştır. Bununla birlikte yeniden yapılacak yargılamada anılan Anayasa hükmü çerçevesinde davada uygulanacak kanun hükmünün Anayasa'ya aykırılığı yönünde itirazda bulunulabilmesi mümkün görülmüştür (Hulusi Yılmaz, § 53).
30. Diğer taraftan yeniden yapılacak yargılamada uygulanacak kanun hükmünün temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşma hükümlerine aykırı olması durumunda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınarak uyuşmazlığın çözülebileceğine yönelik Anayasa'nın 90. maddesinin son fıkrası hükmü de uygulama alanı bulabilir (Hulusi Yılmaz, § 54). Ancak yukarıda da izah edildiği üzere Anayasa'nın 152. maddesi uyarınca Anayasa'ya aykırı olan normun iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması, olayın koşulları dikkate alındığında daha doğru bir yol olarak ortaya çıkmaktadır.
31. Bu durumda eldeki başvurularda tespit edilen hak ihlalinin ve sonuçlarının yukarıda belirtilen şekilde ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir. Temel haklara yönelik Anayasa'ya aykırı müdahalelere engel olamadığı Anayasa Mahkemesince tespit edilmiş bir kanun hükmüne göre karar verilemeyeceği açık olduğundan mahkemeler;
-Yeniden yapacakları yargılama sırasında Anayasa'nın 152. maddesi kapsamında bu davada uygulanan kanun hükmünün Anayasa'ya aykırılığı yönünde Anayasa Mahkemesine itiraz başvurusunda bulunmalı yahut Anayasa'nın 90. maddesinin son fıkrası hükmünü gözönünde tutarak milletlerarası anlaşma hükümlerini esas almak suretiyle uyuşmazlığı çözmelidir.
32. Ayrıca başvuruculara manevi zararları karşılığında net 30.000 TL manevi tazminatın ayrı ayrı ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucular, maddi zararlarına ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğü ile basın özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesine [E.2020/15 (hakem), E.2020/22 (hakem), E.2020/23 (hakem), E.2020/52 (hakem), E.2020/55 (hakem), E.2020/56 (hakem), E.2020/62 (hakem), E.2020/70 (hakem), E.2020/63 (hakem), E.2021/14 (hakem), E.2021/52 (hakem)], İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesine [E.2022/87 (hakem), E.2022/89 (hakem)], Küçükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2022/192) ve Tunceli 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2021/347) GÖNDERİLMESİNE,
D. 30.000 TL manevi tazminatın başvuruculara AYRI AYRI ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 18.800 TL vekâlet ücretinin Tunceli Emek Gazetesi haricindeki başvuruculara AYRI AYRI ÖDENMESİNE,
F. 1.111 TL başvurucu harcının başvurucu Bülten Basın Yayın Reklamcılık Ticaret Limited Şirketine; 893,80 TL başvuru harcının başvurucu Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.ye; 1.828,30 TL başvuru harcının başvurucu Birgün Yayıncılık ve İletişim Ticaret A.Ş.ye; 2.479,90 TL başvuru harcının Estetik Yayıncılık A.Ş.ye ve 664,10 TL başvuru harcının başvurucu Tunceli Emek Gazetesi'ne AYRI AYRI ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.