Ceza Muhakemesi Hukuku’ nun birçok yapısal sorunu bünyesinde barındıran ve uygulamada en çok tartışılan konularından biri olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu (HAGB), sonuçlarını sadece ceza yargılamasında değil disiplin yargılamasında da göstermektedir. Disiplin hukuku açısından etkisini değerlendirebilmek için kurumun esasına ve hukuki niteliğine ilişkin açıklama yapmak gerekmektedir. Öncelikle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı belirlenen cezanın sanığın kişiliğine uydurulmasını sağlayan, sanık hakkında verilen cezanın hukuki sonuç doğurmayacağını garanti eden bir kurum olarak Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)’ nda düzenlenmiştir. Şartlarının neler olduğu ayrıntılı olarak CMK m. 231’ de belirtilmiştir. Maddenin gerekçesinde, bu kurumun düzenleniş amacı, “Hâkim, sanığın suçluluk ve kusurluluğunu saptamakla beraber cezaya hükmetmeyi geri bırakmakta ve onu belirli bir süre içinde denetim altında tutmaktadır. Davranışları, tâbi tutulduğu denetim süresi içinde olumlu bulunduğu takdirde suçlu için bir mahkûmiyet kararı verilmemektedir. Böylece deneme süresini başarıyla geçirmiş olan suçlu, damgalama süreci dışına çıkarılmakta, bir yargı kararına muhatap olmamaktadır. Bu kurum, çağdaş ceza hukukunun amaçlarından biri olan kişiyi mümkün olduğu kadar damgalamamayı ve toplum ile uyum sağlanmasını gerçekleştirici bir uygulama niteliğindedir.” olarak gösterilmiştir.

Öncelikle HAGB kararı verilebilmesi için sanık hakkında ceza mahkemesi tarafından verilen sonuç ceza 2 yıl veya daha altında bir hapis cezası ya da adli para cezası olmalıdır. Bunun yanında, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamak, yeniden suç işlemeyeceği yönünde mahkemede kanaat oluşması ve suç dolayısıyla meydana gelmiş bir zarar var ise bunun giderilmesi şartları gerekir. Burada bahsedilen zarar maddi zararlara karşılık gelmektedir.[i] Mağdurun ya da kamunun uğradığı zararın giderilmesi ise, aynen iade, suçtan önceki hale getirme ya da tazmin suretiyle tamamen tazmin şeklinde olacaktır. Şayet bir zarar söz konusu değilse zararın giderilmesi şartı da aranmayacaktır. HAGB kararı verilebilmesi için bunun sanık tarafından da kabulü gerekir. Sonuç olarak sanık hakkında 2 yılın altında hapis cezası ya da adli para cezası sebebiyle hiçbir hukuki sonuç doğurmayan bir karar verilecek ve sanık 5 yıl denetime tabi tutulacaktır. CMK m.231/5 te,hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında hukukî bir sonuç doğurmamasını ifade eder.” hükmüne yer verilmiştir. Denetim süresi içerisinde sanık yeni bir kasıtlı bir suç işlemezse ve denetimli serbestlik tedbirine de riayet ederse verilen HAGB kararı kaldırılır ve davanın düşmesine karar verilir. Dolayısıyla 5 yıl boyunca askıda olan bir karar söz konusu olacaktır. Fakat bu kararın yargılamayı bitiren ve mahkemenin davadan el çekmesini gerektiren hüküm niteliğindeki kararlardan olmadığı açıktır. Mahkemenin hüküm niteliğindeki kararları CMK m.223’ te açıkça gösterilmiştir; bunlar beraat, mahkumiyet, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi, düşme kararı, adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararlarıdır. Netice olarak CMK m.223’te belirtilen hüküm niteliğindeki kararlar arasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararından bahsedilmemiştir. Kanunun açık ifadesi nedeniyle hükmün açıklanmasına karar verildiği hallerde ortada bir mahkumiyet hükmü bulunmadığından HAGB kararı kurulan mahkumiyet hükmü sonuçlarını göstermez. [ii] Bu karar adli sicil kaydına işlenmez, dolayısıyla sanığın işleyeceği sonraki tarihli bir suç açısından cezanın ertelenmesine ya da hükmün açıklanmasının ertelenmesine engel teşkil etmez.[iii] Adli Sicil Kanunu m.4’ te de kesinleşmiş mahkumiyet hükümlerinin adli sicile kaydedileceği belirtilerek sayma yöntemiyle sicile kaydı gereken kararlar açıkça düzenlenmiştir.[iv] Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının bu yönüyle de kesin bir mahkumiyet hükmü olmadığı açıktır. Ceza Genel Kurulu 03.05.2011 tarih, 2011/4-61 E, 2011/79 K. sayılı kararında HAGB’ nin hukuki niteliğine ilişkin olarak, “ HAGB kurumu, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir hüküm değildir. Bunun sonucu olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar CMK’ nın 223. maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından bu tür kararların yasa yararına bozulması durumunda yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm ya da kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtan da bahsedilemez.” tespitinde bulunmuştur.[v] Anayasa Mahkemesi de HAGB kararının CMK m.223’te gösterilen hüküm niteliğindeki kararlardan olmadığını vurgulamaktadır.[vi]

Asıl üzerinde durulması gereken husus, ceza mahkemesi tarafından avukat hakkında Avukatlık Kanunu 5-a maddesinde sayılan suçlardan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının yansıması acaba disiplin hukukunda nasıl olacaktır? Avukat hakkında meslekten çıkarma cezası veya 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’ nda sayılan başkaca bir disiplin cezası uygulanabilecek midir?

Av.K. m.134, “ avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, mesleki çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında bu kanunda yazılı disiplin cezaları uygulanır.” hükmünü amirdir. Dolayısıyla eylem ya da davranış Av.K. veya Meslek Kuralları’ na aykırı ise avukat hakkında disiplin cezası uygulanacaktır.[vii] Avukatlar, kanuna ve meslek kurallarına aykırı eylemleri nedeniyle Av.K. m.135’ te sayılan disiplin cezası ile cezalandırılabilirler. Bunlar; uyarma[viii], kınama[ix], para cezası[x], işten çıkarma[xi] ve meslekten çıkarma[xii] cezalarıdır. Av.K.m.5/a da belirtilen suçlar nedeniyle verilen HAGB kararıyla avukatın meslekten çıkarma cezasına tabi tutulup tutulmayacağı bu noktada önem arz etmektedir. Avukat hakkında uygulanabilecek en ağır disiplin yaptırımı, meslekten çıkarma cezasıdır. Meslekten çıkarma cezası avukatın, avukatlık ruhsatının iptal edilerek baro levhasından silinmesini ve avukatlık sıfatının kaldırılmasını ifade eder. Dolayısıyla bir avukatın alabileceği en ağır yaptırım olduğunu söyleyebiliriz. Avukat hakkında bu yaptırıma hangi hallerde karar verilebileceğini Av.K. m.136, Av. K. m.5’ e atıf yaparak avukatın 5. maddenin (a) bendinde belirtilen suçlardan kesin olarak hüküm giymesi halinde verileceğini belirtmiştir. Düzenlemeye göre Av. K. m. 136 “ Bu kanunun avukatların hak ve ödevleri ile ilgili altıncı kısmında yazılı esaslara uymayanlar hakkında ilk defasında en az kınama, tekrarında, davranışın ağırlığına göre, para veya işten çıkarma cezası ve 5 inci maddenin (a) bendinde yazılı bir suçtan kesin olarak hüküm giyme halinde meslekten çıkarma cezası uygulanır. Beş yıllık bir dönem içinde iki veya daha çok defa disiplin cezasını gerektiren davranışta bulunan avukata her yeni suçu için bir öncekinden daha ağır ceza uygulanır. Bir defa işten çıkarılan avukat, beş yıllık dönem içinde bu kanunun altıncı kısmındaki kurallara aykırı davranışta bulunursa meslekten çıkarılır.” 136. madde düzenlemesi, meslekten çıkarma için 5. maddenin (a) bendinde yazılı bir suçtan kesin olarak hüküm giyme şartını aramaktadır.

Av.K. m.5 düzenlemesine bakılacak olursa a) (Değişik : 23/1/2008-5728/326 md.) Türk Ceza Kanunu’ nun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı suçlar[xiii], Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…)(1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak” avukatlığa kabulde engel olarak belirtilmiş ve (Değişik 02.05.2001, 4667/5) “ Birinci fıkranın (a) bendinde sayılan yüz kızartıcı suçlardan biri ile hüküm giymiş olanların cezası ertelenmiş, paraya çevrilmiş veya affa uğramış olsa da avukatlığa kabul edilmezler.” hükmü uyarınca, bu suçlarda hüküm giyenlerin cezaları paraya çevrilmiş, ertelenmiş, veya affa uğramış olsa da, avukatlığa kabul edilmeyecekleri bildirilmiştir. Bu nedenle Avukatlık Yasası’nın 5/a maddesinde bildirilen kesin hükümlülük hallerinde sicil durumuna bakılmaksızın meslekten çıkarma cezası verilmesi zorunludur.[xiv][xv]

Bir daha yazılmamak üzere levhadan silinme” başlıklı Av.K. 74. madde; 5. maddenin (a) bendinde yazılı suçlardan kesin olarak hüküm giyenlerin ruhsatının baro yönetim kurulunca geri alınarak iptal ve adları bir daha yazılmamak üzere levhadan silinmeyi düzenlemektedir. Meslekten çıkarmayı gerektiren husus, m.5 (a) bendinde gösterilen suçlarda kesin hükümle mahkum olma halidir. Sayma yöntemiyle belirlenen bu suçların ceza miktarının önemi bulunmamaktadır. Kanun koyucunun meslekten çıkarma cezası için aradığı husus, m.5 (a) bendinde sayılan suçlardan biriyle kesin mahkumiyet hükmüdür. Bu nedenle Av. K. m.5 (a) maddesinde bildirilen kesin hükümlülük hallerinde sicil durumuna bakılmaksızın meslekten çıkarma cezası verilir. Dolayısıyla avukat hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı nedeniyle meslekten çıkarma cezasının verilemeyeceği kanaatindeyim.

Diğer yandan avukat hakkında yapılan ceza kovuşturmasının disiplin yargılamasına etkisini düzenleyen hükümlere de bakmak gerekir. Av.K.m.140/1’ e göre “avukat hakkında başlamış olan ceza kovuşturması, disiplin işlem ve kararlarının uygulanmasına engel olmaz.” Ancak kanun 140/2. fıkrada sınırlayıcı bir düzenleme getirmiştir. Madde “ Şu kadar ki, disiplin işlem ve kararına konu teşkil edecek bir eylemde bulunmuş olan avukat hakkında aynı eylemlerden dolayı ceza mahkemesinde dava açılmış ise, avukat hakkındaki disiplin kovuşturması, ceza davasının sonuna kadar bekletilir. Bu halde yönetim kurulunun isteği üzerine disiplin kurulu, avukatın işten yasaklanmasına yer olup olmadığı hakkında 153 ve 154 üncü maddeler uyarınca bir karar vermek zorundadır.” şeklindedir. Buna göre, disiplin cezası verilmesini gerektiren bir eylem nedeniyle ceza kovuşturması da başlamışsa avukat hakkındaki disiplin kovuşturması ceza davasının sonuna kadar bekletilecektir. Dolayısıyla avukat hakkında bir soruşturma ya da kovuşturma varsa disiplin kurulunca sonucu beklenmek zorundadır. Bu yönüyle m.140/1’in m.140/f.2 düzenlemesi karşısında uygulama olanağı bulunmamaktadır. Avukat hakkında m.5 (a) da belirtilen suç nedeniyle ceza kovuşturmasıyla beraber disiplin kovuşturması da yapılıyorsa, disiplin kovuşturması ceza mahkemesinin verdiği HAGB kararı denetim süresi boyunca askıda olduğundan bu aşamada avukat hakkında disiplin kovuşturması da yapılamayacağı kanaatindeyim. Madde düzenlemesi, avukat hakkında başlatılan disiplin kovuşturmasını yapan kurulun, ceza mahkemesi sonucunu beklemeden karar vermesini engellemiştir.[xvi] Bu noktada hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının itiraz üzerine kesinleşip kesinleşme şerhinin alındığı ve bu aşamadan sonra disiplin kovuşturması yapılabileceği ileri sürülebilir. Fakat burada dikkatten kaçmaması gereken husus, kesinleşme şerhinin hükmedilen hapis cezasına değil bu konudaki hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararına ilişkin olduğudur.[xvii] Yukarıda bahsettiğimiz Ceza Genel Kurulu 03.05.2011 tarih, 2011/4-61 E, 2011/79 K. sayılı kararında da HAGB’ ye ilişkin olarak, kararın davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir hüküm olmadığı ifade edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 01.02.2012 T. E: 2011/19-639 2012/30 K. sayılı kararı ile “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması” kararı kesin bir mahkûmiyet hükmü olmadığından ortada ceza hukuku anlamında kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü olmadığına, bu hükmün hukuk hâkimini bağlamayacağına açık ve net olarak karar vermiştir. Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 09.10.2013 tarihli E.2013/4-8, K.2013/1458 sayılı kararında “maddi olgunun belirlenmesi yönünden HAGB’ nin kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığına” bir kez daha karar vererek önceki Genel Kurul kararını teyit ve tasdik ederek tekrarlamıştır.

Uygulamada ise, HAGB kararı sebebiyle avukat hakkında disiplin kovuşturması başlatılıp Av.K.140/2 ye aykırı olarak meslekten çıkarma ve alt ceza tayini ile süreli işten çıkarma cezası verildiğini belirtmek gerekir. Baro Disiplin Kurulu tarafından verilen meslekten çıkarma cezasına yapılan itiraz üzerine dosyayı inceleyen Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu uygulamasında, HAGB kararı nedeniyle verilen meslekten çıkarma cezasını kaldırarak bir alt ceza olan süreli işten çıkarma cezası vermektedir. Örneğin, TBB 2018 tarihli bir kararında bu hususta “ Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun Avukatlık Kanunu’nun 5/1-a maddesine göre avukatlığa engel suçlardan olduğu, anılan Kanun’un 136/1. maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezasını tayini zorunlu ise de, şikâyetli hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmakla, Kurulumuzun yerleşik kararları, anılan Kanunun 158.maddesindeki ilkeler de dikkate alınarak, bir alt ceza olan işten çıkarma cezası vermek gerekmiştir.” şeklinde karar vermiştir.[xviii] TBB Disiplin Kurulu kararları incelendiğinde, Danıştay 8.Dairesi’ nin 08.05.2013 T. 2012/6690E. 2013/3715 K. sayılı kararına atıf yaptığı görülmektedir. Danıştay bu kararında, “Davacı hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu olan resmi evrakta sahtecilik suçu, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda hem avukatlığa engel haller arasında hem de meslekten çıkarmaya neden olan suçlar arasında sayılmıştır. İdare mahkemesi kararında, davacının söz konusu eylemden dolayı yargılandığı davada almış olduğu 1 yıl 8 ay hapis cezasının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına çevrilmesi sebebiyle anılan kararın davacı hakkında herhangi bir hüküm ifade etmeyeceği belirtilmiş ise de; ceza hukukuyla mesleki disiplini sağlama, hem mesleği icra edenleri hem de hizmetten yararlananları koruma amacı taşıyan disiplin hukuku arasındaki temel farklar göz önüne alındığında; resmi evrakta sahtecilik gibi yüz kızartıcı suçtan yargılanıp eylemin maddi delillerle sabit olması sonucu mahkûm olan davacının disiplin hukuku açısından sorumluluğunun ortadan kalkmayacağı açıktır. Bu nedenle, suçun karşılığı olan meslekten çıkarma cezasının yerine alt ceza olan 2 yıl süreyle mesleki faaliyetten men cezası verilmesine dair karara yapılan itirazın reddedilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır” gerekçesi ile Ankara 6. İdare Mahkemesi’nin 09.02.2012 gün ve 2010/2288 Esas, 2012/252 Karar sayılı kararının bozulmasına karar vermiştir.[xix]

Yine; 20.04.2014 T. ve E. 2014/93, K. 2014/269 sayılı kararında, avukat hakkında verilen resmi belgede sahtecilik suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı yönünden Avukatlık Yasası’nın 136/1. maddesinde “ 5. maddenin (a) bendinde yazılı bir suçtan kesin olarak hüküm giyme halinde meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılması gerektiği” ön görülmektedir. Ancak Mahkemece CMK 231/5.maddesi uyarınca “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” karar verilmiş olduğundan, eylemin niteliği göz önünde bulundurularak … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazının kabulü ile eylem sebebiyle örselenen mesleğin onuru, düzen ve gelenekleri nazara alınarak meslekten çıkarma yerine bir alt ceza olan işten çıkarma cezasının tayini, adalet duygularına daha uygun düşecektir.” değerlendirmesini yapmıştır.[xx] Bu noktada TBB Disiplin Kurulu’ nun 05.09.2015 tarihli kararı dikkate değerdir. Söz konusu kararda, zimmet suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sebebiyle avukat hakkında baro disiplin kurulunca altı ay işten çıkarma cezası verilmesi disiplin cezasını itiraz üzerine inceleyen TBB, baro disiplin kurulu kararını onamıştır. Kararın gönderildiği Adalet Bakanlığı, “adı geçen avukat hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu zimmet suçu Avukatlık Yasası’nın 5/1-a maddesine göre avukatlığa engel suçlardan olup anılan Kanunun 136/1. maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezası gerektirmektedir. Ancak bu suç nedeniyle adı geçen Avukat hakkında verilen mahkûmiyet kararının CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca hukuki sonuç doğurmaması karşısında Avukatlık Yasası’nın 158/1. maddesinde belirtilen ilkeler uyarınca eylemin niteliği ve ağırlığı dikkate alınarak meslekten çıkarma cezası yerine bir alt ceza olan belirli süre ile işten çıkarma cezası verilmesi gerektiğinden, Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulunun bu yöndeki değerlendirmesi yerinde olmuştur.” tespitini yapmıştır. Bu kararda Adalet Bakanlığı, HAGB’ nin hukuki sonuç doğurmaması tespitini yaparak meslekten çıkarma cezası yerine alt ceza tayinini yerinde görmüştür. Burada çelişki yaratan durum, hukuki sonuç doğurmayan bir karara dayalı meslekten çıkarma yerine alt ceza verilmesidir. Av.K.m.5/a ya dayalı meslekten çıkarma cezası verilemezse o halde alt ceza tayini ile süreli işten çıkarma cezasının da verilememesi gerekir. Dolayısıyla meslekten çıkarma cezasını gerektirmeyen eylem nedeniyle alt ceza tayini ile süreli işten çıkarma cezası tayini yasal olarak mümkün değildir. CMK m.231/5 hükmü tartışma götürmeyecek kadar açıktır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sanık için hukuki sonuç doğurmaz ve 5 yıllık denetim süresi boyunca askıda bir hüküm niteliğine sahiptir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının “adil yargılanma hakkı” başlığı altında “masumiyet karinesi” çerçevesinde de incelenmesi gerekir. Anayasa’ nın 38/4. madde gereğince “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” Masumiyet karinesi, kural olarak hakkında suç isnadı bulunan ve henüz mahkumiyet kararı verilmemiş kişiler için geçerli bir ilkedir.[xxi] Bu nedenle HAGB kararlarında da masumiyet karinesinin korumasının geçerli olacağı açıktır. Anayasa Mahkemesi HAGB kararları açısından yaptığı incelemede kişi hakkında verilmiş bir ceza hükmü bulunmadığından idari yargı mercilerince masumiyet karinesi ilkesi altında inceleme yapılması gerektiğini söylemektedir.[xxii] Ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyuşmazlıklarda HAGB kararına dayanılmasını masumiyet karinesine müdahale olarak yorumlamaktadır.[xxiii] Anayasa Mahkemesi, Mustafa Kıvrak başvurusunda, suç isnadı mahkumiyete dönüşse de bu mahkumiyet hükmü hukuksal anlamda kesinleşmediği sürece masumiyet karinesinin devam edeceğini belirtmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Türkiye aleyhine verdiği kararda, verilen hükmün kesin hüküm içermediğini, kesin hüküm içerse de bu hükmün mahkumiyet hükmü olmadığını ve bu nedenle masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.[xxiv] Dolayısıyla HAGB kararıyla kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü olmadığı için masumiyet karinesinin koruması devam etmektedir. HAGB yahut benzeri bir uygulama nedeniyle kişi ciddi ve haksız bir zarara uğraması durumunda Anayasa Mahkemesi veya AİHM tarafından ihlal tespit edilmesi de mümkündür.[xxv]

Bu yönüyle Ceza Genel Kurulu kararı, Hukuku Genel Kurulu Kararı ve Anayasa Mahkemesi tespitleri, Adalet Bakanlığı’ nın geri gönderme gerekçesi ve HAGB kurumunun amacı dikkate alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ne meslekten çıkarma cezasına, ne de uygulamada alt ceza olarak belirlenen süreli işten çıkarma cezasına konu edilebilir. Bu uygulamanın Anayasa ve AİHS ile güvence altına alınan adil yargılanma hakkı temelinde masumiyet karinesine aykırı olduğu açıktır.

--------------------------------------------

[i] İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, 14. Bası, s.718.

[ii] Yasin Sezer, Ali İhsan İpek, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasının Kamu Personel Hukukuna Etkileri, TAAD, Cilt:1, Yıl:1, Sayı:3 (20 Ekim 2010) s.52.

[iii] Sezer, İpek, s. 55.

[iv] Adlî sicile kaydedilecek bilgiler

Madde 4- (1) Türk mahkemeleri tarafından vatandaş veya yabancı hakkında verilmiş ve kesinleşmiş mahkûmiyet hükümleri adlî sicile kaydedilir. Bu bağlamda; a) Hapis cezaları ile ilgili olarak; 1. Hapis cezasına mahkûmiyet kararı, 2. Koşullu salıverilme kararı, 3. Koşullu salıverilmede denetim süresinin uzatılmasına ilişkin karar, 4. Koşullu salıverilme kararının geri alınmasına dair karar, 5. Hapis cezasının infazının tamamlandığı hususu,

b) Hapis cezasının ertelenmesi halinde; 1. Denetim süresi, 2. Denetim süresinin yükümlülüklere uygun veya iyi halli olarak geçirilmesi dolayısıyla cezanın infaz edilmiş sayıldığı hususu, 3. Ertelenen hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesine ilişkin karar, c) Adlî para cezası ile ilgili olarak; 1. Adlî para cezasına ilişkin

mahkûmiyet hükmü, 2. Adlî para cezasının ödenmek suretiyle infaz edildiği hususu, 3. Adlî para cezasının tazyik hapsi suretiyle kısmen veya tamamen infaz edildiği hususu, 4. Adlî para cezasının tazyik hapsinden sonra kalan kısmının ödenmek suretiyle infaz edildiği hususu, d) Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırıma mahkûmiyet halinde; 1. Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırım olarak, adlî para cezasına mahkûmiyet veya

güvenlik tedbiri uygulanması hükmü, 2. (Değişik: 26/2/2008-5739/7 md.) Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırım olarak hükmedilen güvenlik tedbirinin gereklerinin yerine getirilmemesi dolayısıyla hapis cezasının

infazına ilişkin karar, 3. Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırım olarak hükmedilen güvenlik tedbirinin

değiştirilmesine ilişkin karar, e) Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma ile ilgili olarak; 1. Kasten işlenen bir suç nedeniyle hapis cezasına mahkûmiyetin kanunî sonucu olarak yoksun kalınan haklara cezanın ertelenmesi dolayısıyla getirilen istisnaya ilişkin karar, 2. Mahkûmiyet hükmüyle bağlantılı olarak verilen, belli bir hak ve yetkinin kullanılmasının veya belli bir meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü

belgesinin geri alınmasına ilişkin karar, f) Türk vatandaşı hakkında yabancı mahkemeden verilmiş ve kesinleşmiş olan mahkûmiyet kararının Türk hukuku bakımından doğurduğu hak yoksunluklarına ilişkin olarak Cumhuriyet savcısının istemi üzerine mahkemece verilen karar, g) Ceza mahkûmiyetini bütün sonuçlarıyla ortadan kaldıran şikayetten vazgeçme veya etkin pişmanlık dolayısıyla verilen karar, h) Ceza zamanaşımının dolduğunun tespitine ilişkin karar, i) Genel veya özel affa ilişkin kanun; özel affa ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararı, j) Askerî Ceza Kanununa göre verilmiş mahkûmiyet kararlarındaki ferî cezalar, k) (Ek: 24/11/2016-6763/39 md.) Akıl hastalığı nedeniyle hükmedilen güvenlik tedbirlerine ilişkin kararlar, Adlî sicile kaydedilir. (2) Kanun yararına bozma veya yargılamanın yenilenmesi sonucunda verilen mahkûmiyet hükmü ya da eski hükümde değişiklik yapan tüm hüküm ve kararlar açısından da birinci fıkra hükümleri uygulanır. (3) Kanun gereği olarak gerçek kimliği saklı tutulan kişilerin adlî sicil ve arşiv kayıtlarına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.

[v] HGK, 2011/19-639 E., 2012/30 K.; 2.CD, 22.02.2012 T. 2012/4860, 2012/3949.

[vi] Ali Gürsoy Kararı, B. No. 2012/833, 26.03.2013.

[vii] Haşim Mısır, Avukatlık Disiplin Hukuku, TBB Yayınları:306, 2016, s.1.

[viii] Uyarma; avukatın mesleğinin icrasında daha dikkatli davranması gerektiğinin kendisine bildirilmesidir (Av.K.m.135).

[ix] Kınama; meslekinde ve davranışlarında kusurlu sayıldığının avukata bildirilmesidir (Av.K.m.135).

[x] On bin liradan yüzelli bin liraya kadar para cezasını ifade eder(Av.K.m.135). Avukatın eylem ve davranışında kusurlu sayıldığının saptanması halinde, kusurun ağırlığı, temadisi, zararın giderilmemiş olması ve Avukatlık Yasasının 158. maddesinde öngörülen ilkelere açık bir aykırılık teşkil ediyorsa doğrudan uygulanabileceği gibi, tekerrür nedeniyle bir üst disiplin cezası olarak da takdir olunabilir. Bu nedenle para cezasının yasanın öngördüğü usul ve esaslar içinde tayin ve takdiri zorunludur. Bkz. Haşim Mısır, s. 5.

[xi] Avukatın üç aydan az, üç yıldan fazla olmamak koşuluyla mesleki faaliyetini yapmaktan yasaklanmasıdır(Av.K.m.135).

[xii] Avukatlık ruhsatnamesinin geri alınarak avukatın adının baro levhasından silinmesi ve avukatlık unvanının kaldırılmasıdır. (Ek, 02.05.2001, 4667/66) Avukatlık ortaklığı için de baro avukatlık ortaklığı sicilinden silinmesidir(Av.K.m.135).

[xiii] Avukatlık Kanunu m. 5 /a bendinde yer alan “…milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk …” bölümü, Anayasa Mahkemesi’nin 25.02.2010 T. 2009/17 E. 2010/44 K. sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

[xiv] Haşim Mısır, s.18.

[xv]“ Şikayetli hakkında ... Ağır Ceza Mahkemesi’nce “hizmet sebebiyle emniyeti suiistimal” suçundan dolayı mahkumiyetine karar verilmiş ve kararın kesinleşmiş olması sebebiyle Baro Disiplin Kurulu’nun şikayetli avukatın Avukatlık Yasası’nın 5/a, 134, 135/1, 136/1 maddeleri uyarınca “meslekten çıkarma cezası verilmesi” ve aynı yasanın 154. maddesinin emredici hükmü uyarınca “işten yasaklama kararı verilmesine” ilişkin kararında hukuki isabetsizlik görülmemiş, kararın onanması gerekmiştir.” TBB Disiplin Kurulu 12.01.2007 gün ve 2006/460 esas, 2007/24 karar sayılı kararı.

[xvi] Haşim Mısır, s.33.

[xvii] TBB 2013-2017 Disiplin Kurulu Kararları ve İdari Yargı Kararları, Derleyen: Av. Ünal Dinç, Yayına Hazırlayan: Av.Özlem Bilgilioğlu, Karşı Oy Yazısı,s.29.

[xviii] 3.11.2018-2018/748-2018/979.

[xix] TBB 2013-2017 Disiplin Kurulu Kararları ve İdari Yargı Kararları,s.219.

[xxi] Oğuz Tiftikçier, B. No. 2013/2091, 4/11/2015.

[xxii] Sezgin Hatipoğlu, Ceza Mahkemesi Kararlarının Disiplin Hukuku Bakımından Bağlayıcılığı, Danıştay Dergisi, 2016, S.141, s. 95.

[xxiii] Ali Erkan Göğüş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Çerçevesinde Masumiyet Karinesi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 2019,s.61.

[xxiv] AİHM, Başvuru No: 4062/07, Karar Tarihi: 28/8/2012

[xxv] Emir Kaya, İnsan Hakları Açısından Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Ankara Barosu Dergisi, 2013/3, s.434.