Anonim şirketin zorunlu organlarından olan genel kurul, tüm payların temsil edildiği ve tüm pay sahiplerinin yer aldığı TTK ve şirket ana sözleşmesinde belirtilen yetkilere sahip olan organdır. Pay sahipleri şirket işlerine ilişkin hak ve yetkilerini genel kurulda kullanmaktadır.

GİRİŞ

Genel kurul kararları tüm pay sahipleri veya onların temsilcilerinin oyları ile ortaklık içi veya dışı ilişkilerde hukuki sonuç sağlama amacındaki irade beyanıdır. Genel kurul kararının varlığından söz edebilmek için genel kurul ve karar unsurlarının varlığı gerekmekte olup bu unsurlardaki eksiklik kararın baştan itibaren hiç doğmamış sayılmasına sebep olacaktır. Yani karar baştan itibaren yoktur. Dolayısıyla bir toplantı yapılmadığı halde yapılmış veya karar alınmadığı halde alınmış gibi gösterilir ise, toplantı veya karar yokluk yaptırımına tabi olur.

TTK’da genel kurul kararlarının butlanı ve iptali düzenlenmekle birlikte, yokluk konusunda özel bir hüküm bulunmamaktadır. Bu sebepten yokluk yaptırımına ilişkin genel hükümler uygulama alanı bulacaktır.(1)

Bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen kurucu/şekli nitelikteki emredici hükümlere aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğine yol açmakta ve işlemi “yokluk” ile sakatlamaktadır. Yok sayılan işlem şeklen dahi meydana gelmemiştir.  Yokluk, çıkarı olan herkes tarafından her zaman öne sürülebilip tespit ettirilebilmekte ve hakim tarafından da resen dikkate alınmaktadır. Tespit hükmü açıklayıcı niteliktedir.

TTK’ye göre bir genel kurulun varlığından söz edilebilmesi için pay sahiplerinin toplantıda bulunması, toplantıda bulunmayan pay sahiplerinin ise temsilcilerinin genel kurulda bir araya gelmesi gerekmektedir. Bunun için öncelikle pay sahiplerine TTK’de, diğer özel kanunlarda ve ana sözleşmede belirtilen geçerli şekilde bir davet yapılmış olması gerekmektedir. Bir davetin kabulü için üç ana koşul aranmaktadır. Bunlar şu şekildedir;

- Davet, bütün pay sahiplerine yapılmış olmalıdır;

- Davet, kanun veya anasözleşmeye göre görevli veya yetkili organlar veya kişiler tarafından yapılmalıdır;

- Davet, şekil ve özü bakımından olağan bir dikkat ve özeni gösteren her pay sahibinin belli bir yer ve zamanda genel kurulun toplanacağını tahmin edebileceği nitelikte olmalıdır.

1) Davetin Tüm Pay Sahiplerine Yapılması:

MADDE 414- (1) Genel kurul toplantıya, esas sözleşmede gösterilen şekilde, şirketin internet sitesinde ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ilanla çağrılır. Bu çağrı, ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılır. Pay defterinde yazılı pay sahipleriyle önceden şirkete pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla bildirilir.

Yukarıya derçedilen hüküm ile bütün pay sahibi veya temsilcisinin genel kurul toplantısından haberdar olabilmesinin asgari koşulları düzenlenmiştir. Bu hüküm emredici olup bu hükme aykırı olarak yapılan çağrılardan sonra genel kurulun toplanması halinde alınan kararlar yok hükmünde sayılacaktır.

2) Davetin Yetkili Organ veya Kişilerce Yapılması:

Genel kurulu toplantıya çağırma yetkisi yönetim kurulundadır. Bu davetin yapılmasında yönetim kurulu “kurul olarak” karar alabileceği gibi kurul üyelerinden “birkaç kişi” de davet konusunda görevlendirilebilmektedir. Eğer davet yetkisiz kişiler tarafından yapılmışsa yokluk söz konusu olacak ve genel kurulu yetkili olmadığı halde toplantıya çağıran bu kişiler doğan zarardan dolayı sorumlu olacaktır.

MADDE 410- (1) Genel kurul, süresi dolmuş olsa bile, yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrılabilir. Tasfiye memurları da, görevleri ile ilgili konular için, genel kurulu toplantıya çağırabilirler. (2) Yönetim kurulunun, devamlı olarak toplanamaması, toplantı nisabının oluşmasına imkân bulunmaması veya mevcut olmaması durumlarında, mahkemenin izniyle, tek bir pay sahibi genel kurulu toplantıya çağırabilir. Mahkemenin kararı kesindir.

Yönetim kurulu TTK 409/1 hükmü gereğince genel kurulu her faaliyet dönemi sonundan itibaren üç ay içinde olağan toplantıya ve TTK 406/2 hükmü gereğince de‘’lüzumu halinde’’  olağanüstü toplantıya çağırabilir. Ancak görev süresi sona ermiş veya seçimine dair kesinleşmiş mahkeme hükmüyle geçersiz olan yönetim kurulunun genel kurulu toplantıya davet yetkisi yoktur.

3) Davetin Yapılış Şekli Geçerlilik Koşulları

Pay sahiplerinin genel kurul toplantısının ne şekilde, ne zaman toplanacağı bir önceki yazımızda detaylıca anlatılmıştır. Kısaca anlatmak gerekirse; yetkililerce bir davet yapılmamış olması, bazı pay sahiplerinin kendiliğinden toplanmış olması, bakanlık temsilcisinin toplantıya katılmamış ya da toplantı tutanağını imzalamamış olması, toplantı ve karar nisaplarına uyulmamış olması halinde alınan kararlar yoklukla maluldür(2). Yine toplantı yapılmadan elden dolaştırma yolu veya mektupla karar alınmışsa(3), anonim şirketin TTK’nın 379’uncu maddesi kapsamında kendi pay senetlerine bağlı oylarla karar alınmışsa(4), karar alınmadığı halde alınmış gibi gösterilmişse, toplantı tutanağı düzenlenmemişse(5) alınan karar yokluk yaptırımına tabidir. Yargıtay da bir kararında genel kurul tutanağının toplantı tarihinden sonra düzenlenmesi halinde genel kurul tutanağının yok hükmünde sayılacağına karar vermiştir(6). Yine Yargıtay’ın şirkete ait tek taşınmazın genel kurul kararı olmadan yönetim kurulu kararı ile satılması halinde bu satışın geçersiz olduğuna ve bu geçersizliğin herkes tarafından dava konusu yapılabileceğine dair kararı da mevcuttur.

Usulüne uygun olmayan davet üzerine yapılan toplantıda alınan kararların da yok sayılacağı öğretide savunulmasına karşın eTK. Dönemide Yargıtay aksi görüşte olup, bu olasılıkta eTTK. 381 uyarınca iptal edilebilirlik yaptırımına taraftar idi. Öğretide çoğunluk ve Yargıtay, toplantı ve karar yetersayılarına uyulmaksızın alınan kararların da yoklukla sakatlanacağı görüşünde olmakla, buna karşın Moroğlu, yalnızca pay sahiplerinin çıkarlarını kolladığı için yetersayılara ilişkin hükümlere aykırılığın iptal davasına yol açacağı görüşündedir. (7)

4) Davetsiz Genel Kurul

TTK md. 416’ya göre; bütün payların sahipleri veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde, genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın, genel kurul olarak toplanabilir ve bu toplantı nisabı var olduğu sürece karar alabilirler. Davetsiz bir genel kurul, nisabı var olduğu sürece karar alabilir. Ancak toplantı esnasında bir pay sahibinin ayrılması halinde o andan itibaren genel kurulun karar alabilen yeteneği ortadan kalkacaktır. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz üzere genel kurul toplantılarında bütün pay sahiplerinin temsili zorunludur. Bu temsil sadece toplantı açılışında değil devamında da aranmaktadır.

5) Yokluğun Tespiti Davası

Yukarıda anlatılan sebeplerle genel kurul kararlarının yokluğu halinde iptal davası değil, kararın yok olduğunun tespiti anlamında bir tespit davası açılması gerekmektedir. Bu dava herhangi bir zaman aşımı veya hak düşürücü süreye tâbi olmadığı gibi, herkes tarafından ileri sürülebilmekte ve hakim tarafından da re'sen dikkate alınmaktadır. Ayrıca yönetim kurulu "yok" sayılan GK kararlarını icra edemeyeceği gibi, bunların ticaret siciline tescil ve ilânı da olanaklı değildir(8). Her nasılsa sicile tescil ve ilân edilse dahi, tescil yok hükmündeki kararı ihya etmez, diğer bir deyişle, tescil, yok sayılan GK kararına geçerlik kazandırmaz(9).

Yargıtay kararlarında da, kurucu unsurları eksik GK kararlarının yok olduğu görüşü kabul edilmektedir(10). yok veya hükümsüz sayılan bir GK kararı, başlangıçtan itibaren hiçbir hukukî etki ve sonuç doğurmadığı için, hükümsüz (batıl) olduğunun tespiti kararına kadar da geçerliliğinden bahsedilemez. Bu hüküm farklılığı nedeniyle, hükümsüz GK kararının iptaline karar verilmesi hukukî açıdan mümkün değildir. Ayrıca en önemlisi, batıl işlem ve kararları yargıcın re’sen dikkate alması gerekirken, iptali kabil kararlarda, bunun ilgililerce mahkemede dava açılarak ileri sürülmesi gerekir. Yargıcın, GK kararının batıl olduğunu, davacının açmış olduğu iptal davasındaki şartlardan öğrendiği andan itibaren, artık bu kararın batıl veya yok olduğunu re’sen dikkate alarak buna uygun karar vermesi gerekmektedir.

SONUÇ

Şirketler hukukunda genel kurul kararlarının kurucu unsurlarından biri genel kurul toplantısının yapılması, diğeri de karar alınmasıdır. Bunların birinin kurucu unsurlarındaki emredici hükümlere aykırılık hali işlemin eksiliğine yol açar ve işlemi yokluk ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem meydana gelmemiş sayılmakta ve hukuki menfaati bulunan herkes bu yokluğu bir tespit davası ile ileri sürebilmektedir.

Stj. Av. Tülay Aytaç

İlgili Yargıtay Kararları

11. Hukuk Dairesi 2019/1202 Esas 2020/878 Karar

Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin %50 oranında pay sahibi olduğunu, şirketin son genel kurul toplantısının 06/04/2012 tarihinde yapıldığını, müvekkili ile birlikte ... ve ...'in 1 yıl süre ile şirket müdürlüklerine seçildiğini, 06/04/2013 tarihinde görev sürelerinin dolduğunu ve şirketin yönetimsiz kaldığını, ...'in 01/04/2015 günü saat 14:00'de şirket merkezinde olağanüstü genel kurul toplantısı kararı aldığını, müvekkilinin belirlenen gün ve saatte şirket merkezinde yanında avukatı, şirket muhasebecisi, arkadaşı ve Sample City sakinlerinden ...ile birlikte hazır olduklarını, ...'in toplantının yapılacağı şirket merkezine geldiğini, müvekkili ile yanındaki kişileri gördükten sonra geri dönerek uzaklaştığını, bir müddet daha bekledikten sonra müvekkilinin toplantıyı açarak gündem maddelerini görüşerek karar aldığını, alınan kararları tescil ettirmek için Sicil Müdürlüğüne gidildiğinde, şirketin vergi kaydının aktif olmaması nedeniyle tescil yapamadıklarını, ...'in karar defterine 01/04/2015 tarihinde şirket merkezinde genel kurul toplantısı yapılmış gibi karar aldığını, oysa ki müvekkilinin belirlenen gün ve saatte şirket merkezinde hazır bulunduğunu, ...'in şirket merkezi dışında yasaya aykırı olarak toplantı tutanağı hazırladığını ve kendisini 5 yıllığına şirket müdürü atadığını, ...'in müvekkilinden önce toplantı tutanağını götürüp tescil ettirdiğinin anlaşıldığını, müvekkilinin yaptığı yasal toplantıya ait tutanağın tescil edilmediğini, ...'in tanzim ettiği sahte olağanüstü genel kurul toplantı tutanağı ve sonucunda alınan 01/04/2015 tarih 2015/2 nolu kararın 10/04/2015 tarihinde Ticaret sicilinde tescil edilip 16/04/2015 tarihli Sicil Gazetesinde yayınladığını belirterek bu genel kurulda alınan (1) numaralı kararın TTK 622 ve 447 maddeleri gereğince butlanına, yok hükmünde olduğunun tespitine, şirkete kayyım atanmasına, müvekkilinin aldığı 01/04/2015 tarih 2015/2 numaralı kararın Ticaret Sicil Müdürlüğü'nde tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının şirket ortağı sıfatı ile diğer ortak ...'e gönderdiği 26/06/2014 ve 23/07/2014 tarihli çağrı yazılarının yasal olmadığını, bu nedenle ...'in toplantılara katılmadığını, davacının 01/04/2015 günü yapılan toplantıya davet edildiği, ancak davacının bu toplantıya katılmadığını, usulüne uygun çağrı ile belirtilen gün ve saatte alınan karar ile ...'in müdür olarak tayin edildiğini, davacı tarafça dosyaya sunulan ve el yazısı ile üzerine "şirket merkezi" ibaresi yazılan resimlerdeki yerin şirket merkezi olmayıp satış ofisi olarak kullanılan A-4 villası olduğunu, dolayısıyla ortak ...'in orada olmamasının doğal olduğunu, şirket merkezinin B-8 numaralı villa olup, ...'in toplantı gün ve saatinde şirket merkezinde hazır bulunduğunu, buna rağmen davacının şirket merkezindeki toplantıya katılmadığının noter onaylı tutanak ile sabit olduğunu, davacının yaptığı işlemlerin usulsüz ve geçersiz olduğunu, aldığı kararın yazıldığı Genel Kurul Toplantı ve Müzakere Defterinin 01/04/2015 günü Üsküdar 15.Noterliğine onaylatıldığını, şirketin zaten bir karar defterinin mevcut olup bu defterin bitmesi ve kaybı dışında yeni bir defter onaylatılmasının mümkün olmadığını, davacının kendi yaptığı toplantıda bir değil iki karar aldığını, 1 numaralı karar ile kendisini süresiz olarak şirketi temsil ve ilzama yetkili kıldığını, bu kararı da Üsküdar 15.Noterliğine onaylattırdığını, davacının şirket merkezi olmayan bir yerde usulüne uygun çağrı ve ilan yaptırmadan henüz noter onaylı bir defter ortada yokken yasal olmayan kararlar aldığı için söz konusu kararları tescil ve ilan ettiremediğini, 3.750.000-USD tutarındaki borcun teminatı olarak davacıya şirketten %50 oranında hisse devri yapıldığını, davacının müvekkili şirket ve ortakları aleyhine davranışlarda bulunduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, şirket müdürlerinin görev süresinin 06/04/2013 tarihi itibariyle dolduğu, şirketin olağan genel kurul toplantısı ve organ seçimi yapılması yönünde 01/04/2015 tarihinde şirket merkezinde olağan genel kurul toplantısının yapılmasına karar verildiği, davacının dosyaya sunduğu fotoğraflarda diğer ortağı beklediğini ve gelmemesi üzerine toplantı yaptığını ileri sürdüğü yerin A-4 numaralı villa olup, şirket merkezi olmadığı ve davacı ile yanında bulunan şahısların bulundukları konum itibariyle şirket merkezinin giriş yönünü görmelerinin de mümkün bulunmadığının alınan teknik bilirkişi raporuyla saptandığı, her iki tarafın dayandığı HTS kayıtları ile davacıya ait cep telefonunun toplantı saati itibariyle ve devamında A-4 villası yönündeki baz istasyonundan sinyal aldığı, davalının HTS kayıtlarında ise toplantı saati ve takip eden 14:04 saatine kadar B-8 villasının yönündeki baz istasyonundan sinyal aldığının belirlendiği, bu kayıtlar karşısında ortak ...'in şirket merkezinde toplantı yapmadığı iddiasının davacı tarafça kanıtlanması gerekirken bu hususun dosya kapsamında ispatlanamadığı, 01/04/2015 tarihli genel kurul toplantısının ortak ...tarafından şirket merkezinde yapılmadığını gösteren başkaca bir delil de sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketin ortaklarının 1/2'şer hisse ile davacı ve dosyada müdahil olarak yer alan ...olduğu, şirket müdürlerinin görev süresinin 06/04/2013 tarihi itibariyle dolduğu, şirketin olağan genel kurul toplantısı ve organ seçiminin yapılması yönünde 01/04/2015 tarihinde şirket merkezinde toplanmasına karar verildiği, HTS kayıtlarına binaen şirket müdürü ...'in şirket merkezine geldiği, ancak diğer ortağın yanına gelmediği, her iki ortağın diğer ortak olmadan kararlar aldıkları, ortakların birlikte toplantı yapmaktan kaçındıkları ve diğer ortak çağrıya uymamışçasına toplantı yapılarak kararlar aldıkları, her iki ortağın birbirine bitişik villalarda diğer ortak katılmadan alınan karara geçerlilik tanınamayacağından davacının tescil olunan karara yönelik talebi bakımından yokluğunun tespiti yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi yerinde görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, davalı şirketin 1.4.2015 tarihli 2015/2 numaralı kararı ile alınan (10.5.2014 ve 16.4.2015 tarihli sicil gazetelerinde ilan edilen) şirket müdürü ...'in seçilmesine ilişkin 2 nolu kararın yoklukla malul olduğunun tespitine, davacı ...'ın şirket müdürü olarak atandığı (2015/2 sayılı) kararın ticaret siciline tescili talebinin reddine karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava Genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. Güney İnşaat ve Yapı Malzemeleri San. ve Tic. Ltd. Şti ortaklarının 01/04/2015 tarih saat 14.00'te şirket merkezi Taşdelen, ... Mah. Cumhuriyet Cad., No:.../B-... .../İstanbul adresinde olağanüstü genel kurulun yapılması konusunda 02/03/2015 tarihli müdürler kurulu kararı alındığı, alınan bu karar uyarınca genel kurulun yapılacağı şirket merkezine şirket ortaklarından feri müdahil ...'in geldiği ve hazır bulunduğu, diğer ortak olan davacı ...'ın ise şirket merkezine gelmediği ve aynı adreste bulunan 57/A-4 numaralı şirket merkezi olmayan yerde toplantı yaptığı, böylece aynı gün içerisinde iki ayrı genel kurul toplantısının yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında hangi genel kurul kararına değer verileceği gündeme gelmektedir. TTK'nın 409/3 maddesi nazara alındığında 02/03/2015 tarihli Müdürler Kurulu kararı sonrası yapılan çağrı ilanında belirtilen ve şirket merkezi olan Taşdelen,...Mah. Cumhuriyet Cad., No:57/B-8 Çekmeköy/İstanbul'da yapılan genel kurul kararına değer vermek gerekir. Ayrıca 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 620. maddesi uyarınca kanun ve şirket esas sözleşmesinde daha ağır bir nisap öngörülmediği takdirde seçim kararları da dahil tüm genel kurul kararlarının toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğuyla alınacağı düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, toplantıda asgari düzeyde bir temsil öngörülmeksizin, kararların toplantıda temsil edilen oyların, mutlak çoğunluğuyla alınacağı belirtilmektedir. Dolayısıyla hüküm salt bir karar yeter sayısı düzenlemiştir. Öncelikle bu yönü ile somut olayda şirket merkezi olan Taşdelen, ... Mah. Cumhuriyet Cad., No:.../B-... .../İstanbul'da yapılan genel kurul toplantısında nisabın gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bunun yanında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesince yerel mahkeme kararını kaldırma gerekçesi olarak genel kurul toplantısının belirtilen sürede yapılamayacağına dayanılmış ise de, dosya kapsamı ve genel kurul toplantı tutanağı karşısında bu hususun kabulü mümkün görülmemiştir. Bu nedenlerle tüm dosya kapsamına göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken uygun olmayan ve yasal dayanağı bulunmayan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozulması gerektirmiştir.

11. Hukuk Dairesi 2019/1941 Esas 2020/435 Karar

Davacı vekili, müvekkilinin pay sahibi olduğu davalı şirkete ortaklar arasında çıkan anlaşmazlık nedeniyle ...’ın şirkete kayyum olarak atandığını, kayyum tarafından 29.07.2015 tarihinde genel kurul toplantısı yapıldığını ancak toplantı tarihi ve yeri ile ilgili olarak tarafına herhangi bir tebligat yapılmadığını, bu suretle söz konusu toplantıya katılımının engellendiğini, yokluğunda yapılan toplantıda tarafına ait 1.300.00.-TL tutarındaki hissenin... Uğurlu’ya devri işlemi ile... Uğurlu’nun münferit temsil yetkisinin görüşülerek karara bağlandığını ileri sürerek, 29.07.2015 tarihinde yapılan ortaklar kurulunda alınan kararların usulsüz ve geçersiz çağrı nedeniyle yoklukla malul olduğunun tespitini, olmadığı takdirde, kanuna, esas sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olarak ortaklar kurulunda alınan dava konusu kararların TTK'nın 445 vd. maddeleri uyarınca iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı ile müvekkilinin davalı şirkette eşit hisselere sahip iken, davacı ortağın hissesinin %26’sına tekabül eden kısmını 29.09.2014 tarihli noter hisse devir sözleşmesi ile kendisine devrettiğini, bu devir ile birlikte müvekkilinin şirketteki hisse oranının %76 olduğunu, yapılan devir işlemi sonrasında hisselerin tescili için ortaklar kurulu kararı alınması talep edilmesine rağmen davacının buna yanaşmadığını, bunun üzerine talep doğrultusunda mahkemece, genel kurulun toplantıya çağrılması ve istenen hususların görüşülmesi için şirkete kayyum atandığını, davacının bilgisi dahilinde olan konularda genel kurulun toplantıya çağrıldığını, sözkonusu genel kurula ilişkin davacının kayyum tarafından bilgilendirildiğini, davacının kötüniyetli olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; davacının usulüne uygun şekilde genel kurul toplantısına davet edilmediği, TTK 595/2. maddesi uyarınca, esas sermaye payının devri için taraflar arasında yapılan devir sözleşmesinin ortaklar genel kurulunda onaylanması ve şirket pay defterine işlenmesinin şart olduğu,
-/-
şirket ana sözleşmesinde kanundaki bu düzenlemenin aksinin kararlaştırılmadığı, bu nedenle prosedürü tamamlanmamış pay devrine hukuki geçerlilik kazandırmak adına pay devrinin tescili ve tescil işlemleri için kayyum görevlendirilemeyeceği, tarafların hala %50’şer hisse ile şirkete ortak oldukları, TTK 418/1. maddesi gereğince toplantı nisabının %25 pay sahipleri ile sağlaması mümkün ise de dava konusu genel kurulda şirket adresinin nakli konusunda karar alındığı, bunun için esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun birarada bulunması gerektiği, davacının %50 paya sahip olması sebebiyle genel kurula katılmaması halinde oy nisabının sağlanamayacağı, bu sebeple genel kurulda alınan kararların iptali gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir. Karar, taraf vekillerince istinaf edilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14.Hukuk Dairesi tarafından tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı vekilinin istinaf başvuru yönünden; TTK'nın 414.maddesindeki emredici düzenlemeye rağmen, genel kurulun davacının bilinen son adresine iadeli tahhütlü mektupla bildirilmediği, ortada geçerli bir çağrı bulunmadığı, çağrısız genel kurul koşullarının da bulunmadığı ve sadece bir ortağın katılımıyla yapılan toplantıda alınan kararların yoklukla malül olduğu gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin olarak davacı vekilinin istinaf başvuru yönünden ise; dava konusu genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, iptal kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak ve yeniden hüküm kurularak, davalı şirketin 29.07.2015 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararlarının yoklukla malul olduğunun tespitine, davacı tarafın ihtiyati tedbir isteminin kabulü ile 29.07.2015 tarihli genel kurulun 4 numaralı gündem maddesinde alınan şirket ortağı... Uğurlu’nun şirketi bir yıl süreyle münferiden temsil ve ilzama yetkili olarak atanmasına yönelik kararın TTK'nın 449.maddesi uyarınca yürütmesinin geri bırakılmasına, kararının Ticaret Sicilinde tescil ve ilanına, tescil ve ilan masraflarının davacı tarafından karşılanmasına, bu konuda gerekli işlemlerin ilk derece mahkemesince yapılmasına, tedbirin mahiyeti gereğince ve takdiren teminat alınmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Karar, davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, limited şirket genel kurul kararının iptali istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince dava konusu şirket genel kurul kararının iptaline dair verilen karar taraf vekillerince istinaf edilmekle, Bölge Adliye Mahkemesince, genel kurula yapılan çağrının geçerli olmadığı gibi gerekli nisap oluşmadan yapılan toplantıda alınan kararların yoklukla malül olacağı gerekçesiyle, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak ve yeniden hüküm kurularak, iptali talep edilen 29.07.2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmiştir. “Yokluk”; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen kurucu veya şekli nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir (Mehmet Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, s.196). Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi "yokluk" ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir. Yokluk ve butlan hallerinin varlığı halinde bu hususun mahkemelerce re’sen gözönünde bulundurulacağı ve herkesin bu geçersizliği, mülga 6762 sayılı TTK’nın 381. maddesinde (6102 S. TTK 445-446) düzenlenen koşullara tabi olmaksızın ileri sürebileceği Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2008 gün ve 2008/11-246 E., 2008/239 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir. Somut olayda ise, davalı şirketin iptali istenen 29.07.2015 tarihli genel kurul toplantı tutanağı incelendiğinde, ortaklardan... ve kayyum ...’ın katılımı ile genel kurul toplantısının belirtilen yer ve zamanda yapıldığı, davacı ile... arasındaki pay devir sözleşmesinin tesciline, İbrahim Uğurlu’nun imza yetkisine ve şirket merkezinin nakline ilişkin kararlar alındığı, anılan toplantıya davacının katılmadığı anlaşılmıştır. Davalı yanca sunulan posta alındısı üzerindeki yazılı adrese göre dava konusu genel kurula ilişkin davacıya gönderilen çağrının, davacının muhtarlıkta kayıtlı olduğu ikamet adresine gönderildiği ancak daire kapı numarasının yanlış yazılmış olduğu görülmüştür. Bu bağlamda, genel kurul toplantısına davetin asgari koşullarının oluştuğu ancak eksikliğin bulunduğu, bu durumun ise hukuken yokluk yaptırımı ile değil iptal edilebilirlik yaptırımı ile karşılaşacağı nazara alınmalıdır. Başka bir deyişle, davacıya yapılan çağrı geçersiz değil, usulsüzdür. Bu durum ise davaya konu genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olduğu anlamına gelmeyecek ancak iptal edilebilirlik yaptırımına tabi olacaktır. Bu durumda, davaya konu 29.07.2015 tarihli genel kurulun TTK'nın 410 ve devamı maddelerinde yerini bulan çağrı üzerine toplanmış olduğu anlaşılmakla, işin esasına girilerek davacıya usulüne uygun çağrı yapılmadığından yasada öngörülen iptal nedenlerinin değerlendirilerek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile hüküm verilmesi doğru olmadığından, kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

11. Hukuk Dairesi 2019/3647 Esas 2020/1904 Karar

Taraflar arasında görülen davada Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 21/03/2018 tarih ve 2017/263 E- 2018/172 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabul-kısmen reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi'nce verilen 12/07/2019 tarih ve 2018/1175 E- 2019/930 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkillerinin davalı şirkette % 41 oranında hisse sahibi olduklarını, davalı şirketin 27.12.2016 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 3 numaralı kararla, şirket ortağı...'in şirketi tek başına temsil ve ilzama yetkili müdür olarak atanmasına karar verildiğini, toplantıya ilişkin çağrının usulüne uygun yapılmadığını zira şirket müdürlüğü görevi ...ve ...tarafından yürütülmekteyken ...’in bu görevinden 30/09/2016 tarihinde istifa ettiğini, bu istifa neticesinde şirkette % 59 oranında pay sahibi olan çokluğun vekili Av. ...'ın adi yazılı bir çağrı kağıdıyla ve yeni müdür seçilmesi gündemiyle şirketi toplantıya çağırdığını ancak bu tarihte müvekkili ...halen müdür olduğundan ve organ boşluğu olmadığından genel kurulun ancak TTK’nın 411. maddesindeki prosedür işletildikten sonra şirket ortaklarınca toplantıya çağrılabileceğini, ayrıca, toplantıya şirkette % 59 oranında pay sahibi olan çokluğun vekili olarak katılan Av. ... tarafından ibraz edilen vekaletnamenin TTK'nın 433. ve Yönetmeliğin 9/3. maddesinde aranan şartları taşımadığından geçersiz olduğunu ileri sürerek, 27.12.2016 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 3 numaralı kararın iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, vekaletnamenin usulüne uygun olduğunu, davacıların toplantı tutanağına, toplantının şekli ve vekaletnamede var olduğunu iddia ettikleri eksiklikle ilgili hiçbir çekince koymadıklarını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve bilirkişi raporu doğrultusunda, genel kurul çağrısının yetkili organ ve kişilerce yapılmadığı, kanunla belirlenen şekle uyulmadığı, bu nedenle de dava konusu toplantının genel kurul toplantısı niteliğinde olduğunun kabul edilemeyeceği, bu sebeple alınan kararların yok hükmünde olduğu, davalı şirketin % 59 oranında hissesine sahip ortakların vekili olarak toplantıya iştirak eden Av. ...'ın genel kurulda kullandığı vekaletnamenin geçersiz olduğu, bu durumun nizalı kararın alınmasını etkilediği, alınan kararın bu sebeple de yok hükmünde olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, 27.12.2016 tarihli genel kurulda alınan 3 numaralı kararın iptaline karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, mahkemenin, söz konusu genel kurulda alınan kararın yoklukla malul olduğuna ilişkin tespitinde isabetsizlik bulunmadığı ancak hükmün gerekçe kısmında, söz konusu kararın yoklukla malul olduğu belirtilmesine rağmen hüküm fıkrasında kararın iptaline karar verildiği, iptal ve yokluğun farklı sonuçlar doğuran müesseseler oldukları gibi mahkemece bu suretle gerekçe ve hüküm arasında çelişki oluşmasına sebebiyet verildiği gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle, davanın kabulüne, 27.12.2016 tarihli genel kurulda alınan 3 numaralı kararın yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava, genel kurul kararının iptali istemine ilişkin olup, bölge adliye mahkemesince yazılı gerekçelerle, dava konusu genel kurulda alınan, müdür seçimine ilişkin (3) numaralı kararın yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmiştir. Dava konusu, 27.12.2016 tarihli genel kurul toplantısına ilişkin çağrının, davalı şirketin %59 hissesinin sahibi olan ortakları temsilen Av. ...tarafından yapıldığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı yanca, genel kurulun müdürler tarafından toplantıya çağrılması gerektiğinden bahisle, çağrının usulsüz olduğu iddia edilmiş ve bu husus bir iptal sebebi olarak ileri sürülmüşse de, toplantıya şirketin tüm ortaklarının katıldığı ve ortaklarca toplantının şekline ilişkin bir itirazda bulunulmadığı ve toplantının sonuna kadar da ayrılmadıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda, 6102 sayılı TTK’nın 617/3. maddesinin yollamasıyla limited şirketler hakkında da uygulama kabiliyeti bulunan aynı Yasa’nın, “Çağrısız Genel Kurul” başlıklı 416. maddesindeki tüm şartlar oluşmuş olup, çağrının usulsüz olduğundan söz edilemeyeceğinden aksi yöndeki mahkeme gerekçesi isabetli görülmemiştir. Öte yandan, şirketin bir kısım ortakları, dava konusu genel kurulda kendilerini temsil etmesi için Av. ...’ı adi yazılı belgeyle temsilci olarak tayin etmişler ve adı geçen toplantıya bu ortakları temsilen katılıp oy kullanmıştır. Bölge adliye mahkemesince, Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları İle Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkındaki Yönetmeliğin 21/1 maddesine göre, vekaletnamelerin noter onaylı olması gerektiği, söz konusu vekaletnamelerde noter tasdiki bulunmadığından geçersiz olduğu gerekçesiyle, kararın yok hükmünde olduğu sonucuna ulaşılmışsa da, anonim şirket genel kurul toplantılara ilişkin olan mezkur yönetmeliğin limited şirketler bakımından uygulama kabiliyeti bulunmadığı gibi, 6102 sayılı TTK’da da vekaletnamenin/temsil belgesinin noter tasdikli olarak düzenleneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Bu itibarla, anılan gerekçeyle dava konusu genel kurulda alınan 3 numaralı kararın yok hükmünde olduğuna karar verilmesi de doğru görülmemiş, bölge adliye mahkemesi kararının bozularak kaldırılması gerekmiştir.

KAYNAKÇA

[1] Hasan Pulaşlı, Anonim Şirket Genel Kurul Kararlarının Sakatlığı ve Müeyyidesi , G.Ü.H.F.D., 2013, C. 17, S. 1-2., s. 892; Ömer Korkut, Anonim Şirketlerde Genel Kurul Kararlarının Butlanı, 1. b., Adana: Karahan Kitapevi, 2012, s. 35.

[2]  ŞENER, s.365.

[3] MOROĞLU, s.78.

[4] PULAŞLI, s.385.

[5] TÜRK, s.55.

[6] Y.11.HD. 11.10.2013 T., E.893, K.18192 (ERİŞ, s.2659).

[7] Mehmet Bahtiyar s.197

 [8] Pulaşlı, Şerh, § 29, N. 356. aynı şekilde, Poroy (Tekinalp/Çamoğlu), 12. bası, N.720.

[9] Pulaşlı, Şerh, § 29, N. 356. Şirketler, 4. bası, s. 350.

[10] Bkz. 11.HD. 24.9.1994 E.5419/K.5826 (YKD, Ocak 1994, s. 74-75).