Mahkemelerin zaman zaman hükmü oluştururken hesap hatası, basit işlem hatası yaptıkları görülmektedir.
Yapılan bu maddi hatanın sanık aleyhine temyiz olmamasına rağmen kazanılmış hak olarak kabul edilerek aleyhe değiştirilip değiştirilemeyeceği hususunda tartışmalar yaşanmaktadır.
Başka bir söylemle, aleyhe bozma yasağının cezadaki hesap hatalarına etkisi ne şekilde olmalıdır. Yazımız da, bu sorunun cevaplanması amacıyla kaleme alınmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuya ilişkin kavramların değerlendirilmesi yerinde olacaktır.
Aleyhe Bozma Yasağı
Aleyhe bozma yasağı; temyiz davası, yalnızca sanık veya müdafii veya sanık lehine Cumhuriyet savcısı veya sanığın eşi veya yasal temsilcisi tarafından açıldığında hükümde yaptırımın türü ve ağırlığı bakımından neticenin sanığın aleyhine ağırlaştırıcı, başka bir söylemle aleyhe sonuç verici uygulamaların veya kurulacak yeni hükümdeki cezanın sanığın aleyhine olarak ilk hükümden daha ağır olamaması hali olarak tanımlanabilir.
Aleyhe Bozma Yasağı, Latince "reformatio in pejus" olarak ifade edilmektedir.
Öğreti ve uygulamada ise şu isimlerle anılmaktadır:
1. Lehe kanun yolu davası üzerine hükmü aleyhe değiştirmeme,
2. Aleyhe bozmama zorunluluğu,
3. Aleyhe düzeltme yasağı,
4. Yaptırım ve sonuçlarını aleyhe kötüleştirememe veya ağırlaştıramama kuralı.
Aleyhe bozma yasağı ilkesinin amacı
Aleyhe bozma yasağı ilkesinin amacı; hükmün aleyhine bozulabileceğini düşünen sanığın bazı davalarda istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek ve kanun yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini temin etmektir.
1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Açısından
Aleyhe bozma yasağı kuralı, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca 326. maddesinin 4. fıkrasında;
"Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz"
şeklinde ifade edilmektedir.
Bu yasal düzenlemeye göre; ceza hukukumuzda genel anlamda bir kazanılmış hak kavramından bahsedilemeyeceği, yalnızca 1412 sayılı CMUK'nun 326. maddesinin son fıkrası uyarınca sınırlı biçimde uygulanabilecek olan "cezayı aleyhe değiştirememe" veya "aleyhte düzeltme yasağı"nın söz konusu olduğu söylenebilir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu Açısından
Aleyhe bozma yasağı kuralı, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 307/4. maddesinde düzenlenmiştir. Yasal düzenlemede;
"Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262. maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz"
şeklinde ifadeler yer almaktadır.
1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan hükümlerden de anlaşılacağı üzere; yaptırımı ve sonuçlarını aleyhe değiştirme yasağının kapsamı yalnızca ceza miktarı ile sınırlı olacaktır.
Burada sanık veya onun lehine ilgililer tarafından temyiz davası açıldığında, lehe bozma üzerine yeniden kurulan hükümle belirlenen ceza ve sonuç önceki hükümle belirlenen cezadan ve sonuçtan daha ağır olması mümkün değildir.
Önceki ve Sonraki Hükümlerin Karşılaştırılması
Gerek bozma ilamında, gerekse yerel mahkemece bozmadan sonra kurulan hükümde yaptırım ve sonuçları aleyhe değiştirme yasağına aykırılığın söz konusu olup olmadığını tespit edebilmek için, önceki ve sonraki hükümlerde yer alan ceza ve yaptırımların tüm yönleri ile karşılaştırılması gerekmektedir.
Yargıtay; İstinaf ve temyiz kanun yolları bakımından pozitif hukukumuzda yer alan “cezanın aleyhe değiştirilmemesi” ilkesinin, ceza muhakemesinin mutlak ve vazgeçilemez değerleri arasında yer alan ve evrensel hukukun benimsediği bir ilke olmadığını, kanunun düzenleniş biçimi ve amacı itibarıyla, asıl ceza yargılamasında verilen kararlara karşı kesin hükme kadar masumiyet karinesinden yararlanma hakkı bulunan sanığın temyiz kanun yoluna başvurudan çekinmemesini temine yönelik bir prensip olduğunu bazı kararlarında ifade etmektedir.[1]
MADDİ HESAP HATALARININ ALEYHE BOZMA YASAĞI KAPSAMINDA OLUP OLMADIĞININ DEĞERLENDİRİLMESİ
İlk derece mahkemelerince cezanın belirlenmesine yönelik uygulamalardaki maddi hesap hatalarının aleyhe değiştirmeme zorunluluğu veya aleyhe düzeltme yasağının kapsamında olup olmadığı hususu değerlendirilmeye muhtaçtır.
Mahkemelerce hüküm kurulurken zaman zaman çeşitli hatalar yapılabilmektedir.
Örneğin, zaman zaman nitelikli haller nedeniyle ceza artırılırken arttırım oranlarında, bazen sonuçlarında hatalar yapılabilmektedir. Bunun gibi indirim nedeninin uygulanması sırasında da hesap hatası yapılarak daha az ceza tayin edildiği, hatta nitelikli hal nedeniyle cezanın artırılması yerine indirilmesi yoluna gidildiği, ilgili kanun maddesinde suç için hapis cezası ile birlikte para cezası da öngörüldüğü halde, yalnızca hapis veya para cezasına hükmedildiği, öngörülmüş cezanın alt sınırının da altında olacak şekilde bir ceza tayin edildiği veya belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması sırasında basit işlem hatalarının yapıldığı gözlenebilmektedir.
Burada öncelikle yapılan hatanın niteliğine bakılmalıdır.
Kanun maddesinin yanlış yorumlanması ve hâkim takdirine bağlı hatalar
Mahkemece yapılan hataların nedeni ve niteliği göz önünde tutularak, kanun maddesinin yanlış yorumlanmasının söz konusu olduğu hakimin takdirine bağlı ve bilinçli uygulamalardaki hata ve aykırılıkların aleyhte değiştirme yasağı kapsamında kaldığı kabul edilmektedir.[2]
Basit işlem hataları
Basit işlem hataları, cezaların belirlenmesi sırasında iradi olmaksızın ve güdülen amacın dışında yapılan basit toplama, çıkarma, çarpma ve bölme şeklinde ortaya çıkan dört işlem hataları olarak tanımlanabilir.
Yargıtay, çarpan ile çarpılanın belli olduğu durumlarda, çarpımda yapılan hesap hataları herkes tarafından nesnel bir şekilde ayırt edilebilecek nitelikte maddi hatalar olarak kabul edilmesi gerektiğini, aleyhte değiştirme yasağı kapsamında değerlendirilmemesi gerektiğini, sanık aleyhine temyiz bulunmayan hallerde dahi doğru uygulama yapılmak suretiyle hükmün hâkimin iradesi doğrultusunda düzeltilebilmesi gerektiğini ifade etmektedir.[3]
Öğretideki görüşler
Basit işlem hatalarına yönelik olarak öğretide yer alan bazı görüşler şunlardır:
Bazı yazarlar, iradi ve mantıki akış sürecinin sağlıklı sonucu olmayan, bilinç dışı kalan, düşünceyle irade arasındaki kopukluğun ürünü bulunan toplama, çıkarma gibi maddi hataların aleyhe bozma yasağı kuralının dışında kaldığını ifade etmektedirler.[4]
Yargıtay’ın eski uygulamasında maddi hataları dahi aleyhe bozma yasağı kuralı kapsamında kabul etmekteydi.[5]
Öğretide, hesap hatalarını yasağa dâhil sayan Yargıtay kararlarının çok sakıncalı olduğu, maddi hataların yasağın dışında kabul edilmesinin daha doğru olacağı yönünde görüşler bulunmaktadır.[6]
Aleyhe bozma yasağının kapsamı
Sanık hakkında hükmolunan yaptırım (ceza), bir unsur olarak aleyhe değiştirme yasağının kapsamında değerlendirilmektedir.
Belirtmek gerekir ki, yaptırım (ceza) kavramının içine ceza niteliğinde olmayan yargılama giderleri dâhil değildir.
Öğretide bazı yazarlar, ceza kavramının içine basit toplama, çıkarma gibi maddi hatalarının da girmediğini ifade etmektedirler.[7]
Hesap hatalarının türleri
Hükümde yer alan, bilinçli bir iradenin ürünü ve mantıklı bir akış sürecinin sonucu olmayan, toplama ve çıkarma hataları basit işlem hatası olarak nitelendirilebilir.
Bu hata türlerine şu hususlar örnek olarak gösterilebilir:
1. Cezadan artırım ve indirim yapılırken yapılan hesap hataları ile cezaların toplanması sırasında yapılan maddi hatalar.
2. Cezanın nitelikli bir hal nedeniyle artırılmasına karar verildiği halde indirim yoluna gidilmesi.
Bu gibi basit işlem hataları uygulamada ve öğretide maddi hata olarak nitelendirilmektedir. Basit maddi hatalar, aleyhte değiştirme yasağı kapsamında değerlendirilmemektedir.[8]
Öğretide Basit maddi hata olarak değerlendirilmeyen bazı hata türleri şunlardır:
1. İlgili kanun maddesindeki cezanın alt sınırının altında bir ceza tayin edilmesi,
2. Yasal olarak mümkün olmadığı halde sanık hakkında bazı indirim nedenlerinin uygulanması,
3. Yasal olarak mümkün olmadığı halde hapis cezasının para cezasına dönüştürülmesi gibi.
Buradaki hatalar; bilgi eksikliği, yeterli özenin gösterilmemesi, dalgınlık ve benzeri sebeplere dayalı olarak yapılan hatalardır. Bu hata türlerinin aleyhe bozma yasağı kapsamında olduğu yönünde öğretide görüşler bulunmaktadır.[9]
Yargıtay, sanığın işlediği suç için ceza tertip edilirken dikkatsizlik sonucu iradi olmayan bir şekilde hakim tarafından yapılan basit matematik hatalarının aleyhe değiştirmeme zorunluluğu veya aleyhe düzeltme yasağının kapsamında olmadığının ilke olarak benimsendiğini, sanık aleyhine temyiz olmadığı hallerde dahi doğru uygulama yapılmak suretiyle söz konusu aykırılıkların sanık aleyhine olacak şekilde giderilebileceğini kabul etmektedir.[10]
Yargıtay’ın hükmü düzeltme yetkisinin kapsamı
Temyiz yargılama makamı olan Yargıtay’ın görevi, kural olarak, denetimini yaptığı hükümde hukuka aykırılık bulunup bulunmamasına göre hükmü bozmak veya bozmamaktır.
Yargıtay’ın hukuki denetimini yaptığı davanın esasına karar vermesi ve davayı bu aşamada bitirmesi, diğer bir ifadeyle mahkemenin kararını kaldırıp yerine kendisinin hükmetmesi, muhakeme hukuku deyimiyle “ıslâh etmesi”, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca 322. maddesinde dokuz bent halinde sayılan ve yargılama giderlerine ilişkin aykırılıkları da kapsayan hallerle sınırlı, istisnai bir durumdur.
Anılan maddenin 6. fıkrası uyarınca arttırma veya indirme sonu ceza müddeti veya miktarını tayinde maddi hata yapılması durumunda da Yargıtay’ın kendisi davanın esasına hükmedebilecektir.
Yargıtay’ın kararı düzeltme yetkisi
Yargıtay’ın yerel mahkeme kararını düzeltme yetkisini kullanması, işi yeniden mahkemeye göndermeğe gerek olmadığını işaret eden iki temel şartın bulunması gerekir. Bu şartlar şunlardır:
1. Maddi sorunun daha ziyade aydınlatılması için bir soruşturma, kısacası bir öğrenme muhakemesi gerekmemelidir.
2. Maddi sorun bakımından mahkemeye bırakılmış serbest değerlendirme yetkisi söz konusu olmamalıdır.
Bu şartların varlığı halinde Yargıtay’ın denetimini yaptığı işlemde belirlediği aykırılığı doğrudan kendisinin gidermesi mümkündür.
Burada önemli olan, yeni bir son karar verilmek üzere dosyanın esas mahkemesine gönderilmesine ihtiyaç olup olmadığıdır.
Bu yüzden, böyle bir ihtiyacın duyulmadığı hallerde, yargılamanın gereksiz yere uzamasına engel olmayı ve işin temyiz denetimi aşamasında bitirilmesini amaçlayan bu düzenlemeye dayanılarak, kanuna aykırılığın Yargıtay’ca giderilmesi mümkündür.[11]
YARGITAY UYGULAMASI
YCGK’nun bir kararına göre, Örneğin; yerel mahkemece, taksirle yaralama suçundan sanık hakkında adli para cezası belirlenirken 5237 sayılı TCK’nun 89/1. maddesi uyarınca takdir edilen 120 tam gün sayısının, aynı kanunun 52/2. maddesi gereğince bir gün karşılığı olarak takdir edilen 20 TL miktar ile çarpılması sırasında hesap hatası yapılmak suretiyle “2400 Lira” yerine “2.240 Lira” olarak eksik ceza tayin edilmiş olması halinde, adli para cezasının hesaplanmasında esas alınacak olan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak belirlenen miktarın çarpılması sırasında iradi olmaksızın, basit işlem hatası yapılması durumunda, sanık aleyhine temyiz olmasa bile, yerel mahkemece yapılan basit matematik hatasına ilişkin aykırılık nedeniyle sonuç adli para cezasının "2400 Lira” olarak belirlenmesi suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi mümkündür.[12]
YCGK, para cezaları ile ilgili bu uygulamasının ceza dairelerinin uygulamaları ile örtüşmediğini belirtmeliyiz.
Yargıtay, sanığın geceden sayılan zaman diliminde saat 22:30 sıralarında gerçekleştirdiği hırsızlık olayında, sanık hakkında hırsızlık suçundan hükmolunan cezada TCK'nın 143. maddesi uyarınca arttırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesini, yine hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümde TCK'nın 142/2-b, 35/1 maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay hapis cezası üzerinden TCK'nın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılırken hesap hatası sonucu 1 yıl 3 ay yerine 1 yıl 1 ay hapis cezasına hükmedilmesi suretiyle eksik ceza tayin edilmesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapmamıştır.[13]
Yargıtay, TCK'nın 192/3. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma şartlarının dosya içeriğine göre, oluşmadığı halde, sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması ve sanık hakkında, TCK’nın 188. maddesinin 3. fıkrası ile 192. maddesinin 3. fıkrası uyarınca hükmedilen 3 yıl 9 ay hapis cezasından aynı Kanun'un 62. maddesi uyarınca indirim yapılırken, hesap hatası sonucu cezanın "3 yıl 1 ay 15 gün” yerine "2 yıl 13 ay 15 gün" olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayin edilmesini, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapmamıştır.[14]
Yargıtay, sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nin 86/1, 86/3-e, 87/1-d ve 29. maddeleri gereği hükmolunan “4 yıl 6 ay” hapis cezasından TCK'nin 62. maddesine göre 1/6 oranında indirim yapılırken ''3 yıl 9 ay'' yerine hesap hatası yapılarak ''3 yıl 4 ay 15 gün'' hapis cezasına hükmedilmesi suretiyle eksik ceza tayin edilmesini, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapmamıştır.[15]
Yine Yargıtay, sonuç cezanın 3.320,00 TL yerine 2.000,00 TL adli para cezası verilmek sureti ile eksik cezaya hükmedilmesini, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapmamıştır.
Yargıtay; Dolandırıcılık suçu yönünden, mahkeme tarafından TCK’nın 158/1-k maddesi gereğince belirlenen 2 yıl hapis cezası üzerinden TCK’nın 35/2. maddesi gereğince ¼ oranında ve TCK’nın 62. maddesi gereğince 1/6 oranında indirim yapılması neticesinde, sonuç hapis cezasının 1 yıl 3 ay olarak hesap edilmesi gerekirken, hesap hatası yapılmak suretiyle sonuç hapis cezasının 5 ay olarak eksik tayini hususu aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapmamış, ayrıca adli para cezası hesabında herhangi bir hesap hatası olmadığı, ancak hükmün 4. bendinde gün adli para cezasının “2” yerine “1” şeklinde yazılması, sonuç adli para cezasının doğru hesaplanmış olması nedeni ile mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak değerlendirmiştir.[16]
SONUÇ:
Kanaatimizce, sanık aleyhine temyiz yoluna gidilmemiş ise, sanık lehine olan ve hesap hatasına dayalı ceza hükmünün (adli para ve/veya hapis) sanık aleyhine düzeltilmesi mümkün değildir.
.
(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.
.
KAYNAKÇA
Çınar, Ali Rıza: Aleyhe Değiştirme Yasağı Kuralı, Prof. Dr. Nur Centel'e Armağan, Beta Basım, 2013, s.603.
Erem, Faruk: Ankara Barosu Dergisi, 1967, sayı 4, s. 619.
Erem, Faruk: Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Dayınlarlı Yayınevi, Ankara, 1996, s.757;
Kaymaz, Seydi: Ceza Muhakemesinde Aleyhe Değiştirme Yasağı, Prof. Dr. Nur Centel'e Armağan, Beta Basım, 2013, s.1444-1445.
Selçuk, Sami: Yaptırımı ve Sonuçlarını Ağırlaştıramama Kuralı ve Ülkemizdeki Düzenlemeye ve Uygulamaya Eleştirel Bir Bakış, Yetkin Yayıncılık, 1. Bası, Ankara, 2012, s.61;
Y.10. CD, E: 2018/3228, K: 2018/6331, Teb: 10 - 2018/42331, KT: 24.09.2018.
Y.13. CD, E: 2017/4886, K: 2018/12331, Teb: 2 - 2015/53687, KT: 25.09.2018.
Y.15. CD, E: 2015/7570, K: 2018/5171, Teb: 15 - 2015/95647, KT: 09.07.2018.
Y.3. CD, E: 2017/20546, K: 2018/13561, Teb: 3 - 2015/268614, KT: 24.09.2018.
YCGK, E:2013/12-70, K:2014/57, İtrz:2010/201602, KT:11.02.2014.
YCGK’nun 20.06.2006 gün ve 124-165 sayılı kararı.
-------------------------------
[1] Emsal karar için bkz.; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20.06.2006 gün ve 124-165 sayılı kararı.
[2] YCGK, E:2013/12-70, K:2014/57, İtrz:2010/201602, KT:11.02.2014.
[3] YCGK, E:2013/12-70, K:2014/57, İtrz:2010/201602, KT:11.02.2014.
[4] Sami Selçuk, Yaptırımı ve Sonuçlarını Ağırlaştıramama Kuralı ve Ülkemizdeki Düzenlemeye ve Uygulamaya Eleştirel Bir Bakış, Yetkin Yayıncılık, 1. Bası, Ankara, 2012, s.61; Faruk Erem, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Dayınlarlı Yayınevi, Ankara, 1996, s.757; Ali Rıza Çınar, Aleyhe Değiştirme Yasağı Kuralı, Prof. Dr. Nur Centel'e Armağan, Beta Basım, 2013, s.603.
[5] Yargıtay 29.06.1964 gün ve 316-306 sayılı kararı ile ilk hükmün yalnız sanık tarafından temyiz edilmiş ve yanlış uygulama sanık lehine kazanılmış hak doğurmuş olduğu gerekçesiyle maddi hataları dahi yasağa dahil saymakla bu kuralı izah eden fikirlere aykırı bir yön seçmiştir.
[6] Faruk Erem, Ankara Barosu Dergisi, 1967, sayı 4, s. 619.
[7] Seydi Kaymaz, Ceza Muhakemesinde Aleyhe Değiştirme Yasağı, Prof. Dr. Nur Centel'e Armağan, Beta Basım, 2013, s.1444-1445.
[8] Seydi Kaymaz, Ceza Muhakemesinde Aleyhe Değiştirme Yasağı, Prof. Dr. Nur Centel'e Armağan, Beta Basım, 2013, s.1444-1445.
[9] Seydi Kaymaz, Ceza Muhakemesinde Aleyhe Değiştirme Yasağı, Prof. Dr. Nur Centel'e Armağan, Beta Basım, 2013, s.1444-1445.
[10] YCGK, E:2013/12-70, K:2014/57, İtrz:2010/201602, KT:11.02.2014.
[11] YCGK, E:2013/12-70, K:2014/57, İtrz:2010/201602, KT:11.02.2014.
[12] YCGK, E:2013/12-70, K:2014/57, İtrz:2010/201602, KT:11.02.2014.
[13] Y.13. CD, E: 2017/4886, K: 2018/12331, Teb: 2 - 2015/53687, KT: 25/09/2018.