Tarafların evlenmesiyle ortak hayat kurulmuş ve tarafların evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri mevcut duruma gelmiştir. Bu yükümlülükler, ortak hayatın sağlıklı şekilde ikame edilebilmesi için kanun koyucu tarafından düzenlenmiştir. Burada tarafların birbirlerine olan sadakat yükümlülüğü taraflar arasındaki uyuşmazlıklarda ve boşanma davalarından çokça rastlanılan bir husustur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesinde ‘’ Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.’’ [1] hükmüne yer verilmiştir. Eşlerin birbirine sadakat yükümlüğü bulunduğu kanun koyucu tarafından evlilik birliğinin mutluluğunu el birliğiyle sağlamak denilerekten ortaya koyulmuştur.

Eşler birbirlerinden şüphelendikleri vakitlerde farklı ve hukuka uygun olmayan yollara başvurabilmektedirler. Bu durumda boşanma davalarında eşlerden biri haklı dahi olsa bu nedenle zor duruma, haksız duruma dahi düşebilmektedir. Bu nedenle bu sürecin bu alanda uzman bir avukat ile ilerletilmesi hak kayıplarını önleyecektir.

Eşler birbirlerine güvensizlikleri dolayısıyla dedektif dahi tutup eşinin özel hayatını incelemektelerdir. Ancak günümüzde karşımıza çıkan davalarda en sık rastladığımız diğer durum ise aldatıldığından şüphelenen eşin, diğer eşin telefonuna casus yazılımlı program yüklemesi ve eşinin konuşmalarını dinleyerek kayda almasıdır. Ancak bu yazıda da değinildiği üzere bu şekil programların hukuk sistemimiz de delil olarak nitelendirilebilmesi için belirli şartlar gerekmektedir. Bu şartlara aksi şekilde elde edilen delinin hukuken bir kıymeti bulunmamaktadır. Ayrıca, hukuka aykırı şekilde delil elde edilmesi bu delili elde eden tarafın soruşturma ve kovuşturmaya maruz kalmasına da neden olabilmektedir.

Hukuk dava yargılamalarında deliller çok önem arz etmektedir. Böyle bir durumda eğer aldatıldığından şüphelenen ve bu yola başvuran eş elde ettiği delilleri sunma konusunda bir şüphe içerisinde bulunabilir. Çünkü Anayasamızda da kişinin özel hayatının gizliliği elzem niteliktedir. Bu merhale de, elde ettiği deliller sunmaktan çekinerek iddiasını kanıtlayamayacak bir duruma düşebilmektedir.

Nitekim Yargıtay 12. Ceza Dairesi huzuruna gelen böyle bir somut davada, bu şekilde delil elde edilmesinin suç niteliği bulunmadığına hükmetmiştir. [2]

Fakat Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvuruda; kişisel verilerin korunması isteme hakkının ve Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamında kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Netice itibariyle boşanma davasında bu tarz gizli yollarla elde edilen deliller, davanın sonucunu değiştirebileceği gibi, suçta teşkil edebilir veya etmeyebilir. Bu konuda her somut olaydaki duruma göre değerlendirme yapılması hukuki açıdan yararlı olacaktır.

Av. M. Furkan İLHAN

---------

[1] 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesi

[2] Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2020/974 E., 2021/3641 K. sayılı kararı