“O leke sürmeler, şu bir yığın adamın çekememezliği yok mu, nice nice kişilerin yok olmalarına yol açtı, daha da açar elbet..” Eflatun. Sokrates’in Savunması Remzi Kitabevi, 1971, s.33.
Bir adam öldürme suçunda, (A), (B)’yi öldürüyor. (A) nasıl ve neden böyle davrandı sorulardan birincisinin yanıtı yönteme ilişkin açıklama arayışı örneğin silahla, zehirleyerek veya bıçaklama mı öldürdü? olabilir. Sonra, “neden” sorusuna yanıt aranmaktadır? (A)’nın (B)’yi öldürmesi saikleri ve nedenlerine ilişkin soru sormada en belirgin ve önemliler arasında şunlar yer almaktadır:
1. A’nın eyleminin görünürdeki amacı/nedeni,
2. O’nun gerçek nedeni,
3. Yetkililerin “gerçek neden” açıklaması,
4. Neden hakkında uzman (örneğin psikiyatr) görüşü,
5. Savunma avukatının neden konusundaki savı, ve
6. Hâkimin nedene ilişkin hükmü.
Yukarıdaki nedenlerden her biri bir sav veya tahmin olabilirse de, hiçbiri doğa bilimleri anlamında bir açıklama ve neden değildir. Ne var ki, böyle bir durumla karşılaşan çoğu kişiler güdüsel olarak bu nedenlerden biri veya diğerinin doğru, dışta kalanların ise yanlış olduğunu hissederler. Gerçekte, bunların her biri konuşmacının samimi inancını temsil etmesi anlamında doğru olabilir veya (A)’nın eylemsel nedenleri bekli de yalnızca kendisince bilindiğinden tümü yanlış olabilir.
Etiolojisi
Bu konumda, şiddete yönelten etmenler; namusu/şerefi koruma, ateşli silah1 taşıyanlardaki artış, para harcama hastalığına tutulan kişilerdeki doyumsuz kalan istekler; televizyonda şiddet gösterileri (şiddet kanalları),şiddet içerikli video oyunları, şiddete yönelenlerin karşı bir şiddetle karşılaşma korkusu taşımamaları; futbol fanatizmi, çeteler/organize suçluluk,2 uyuşturucu madde tutkunluğu ile haksızlıkla- ra/eşitsizliklere karşı toleransın azalması olarak görülmektedir. Çocuklar açısından bir etmen de, çocukların mütecaviz karakterlerle ne derece özdeşleştikleridir. Diğer bir etmen de, çocukluk çağlarında duygusal yoksunluk ve travmatik deneyimlerdir (Fonagy..1997b).Aynı paralelde şiddetle eşitsizlik arasındaki ilişki de yavaş yavaş gün ışığına çıkmağa başlamış ve bu ilişki bireysel boyutta olabileceği gibi yaygın bir nitelikte gösterebilmektedir. Bu bağlamda, şiddet belli bir aşamadan sonra aşağılanmayı yenecek/nötrleştirecek bir duygu olarak kendisini gösterebilmekte; haklı veya haksız nitelikteki şiddet eylemleri eşitsizliği giderici olarak algılanmaktadır. Bu oluşumların altında yatan temel etmen, kötü bir kentleşme olgusudur. Bu kentlerdeki belirgin özellikler ise sırasıyla şunlardır:
- Üst üste yığılmış gecekonduların egemen olduğu kalabalık bir topluluk,
- Toplum dışı bırakılmışlık, ve
- Birbirine yabancılaşan topluluklar.
Adam öldürmenin altında yatan önemli bir değişken de günümüzdeki şiddet alt-kültürünün varlığıdır. Vuku bulan bir tartışma (alacak, arazi, kız, kadın v.s.) kendiliğinden gelişen dürtüsel bir olgu olarak belirmektedir. Bazı yörelere özgü değerler sistemi bağlamında şiddet sadece kabul edilen bir eylem değil, onaylanan da bir eylem olmaktadır.
Bu bağlamda aşırı kalabalık ve şiddet arasındaki ilişki de göz ardı edilmemelidir. Barınma yoğunluğunun belirli bir düzeyi aştığı durumlarda saldırgan davranışların ve suç işleme eğilimlerinin arttığı görülmektedir. Aynı bulgu "Adam öldürme sanatını teşvik etmek istiyorsanız, iki kişiyi bir ay süreyle dar bir odada kapalı bırakmak yeterde artar bile" (O'Henry) görüşünün mal edildiği cezaevi ortamı için de geçerliliğini korumaktadır. Etmenlerle şiddet olgusu arasındaki ilişkiye karşın bu etmenlerden birinin kesin olarak “neden” olduğu söylenemez.
Adam Öldürme/Şiddet Alt Kültürü/Türk stili: Yukardakilerine ek olarak, adam öldürmenin altında yatan önemli bir değişken de “şiddet alt-kültürü”nün varlığıdır. Vuku bulan bir tartışma (alacak, arazi, kız, kadın v.s.) kendiliğinden gelişen dürtüsel bir olgu olarak belirmektedir.3
İstatistik Verileri
Not. Umut Vakfı verileri 100,000 nüfusa oran yerine olay bazında yapılan bir sıralamadır.
Toplumun sosyo-kültürel yapısına özgü sui generis saikle işlenen suç türleri arasında kasten adam öldürme suçları yoğunluk göstermektedir. 2000-2005 yılları arasında polis sorumluluk bölgesinde töre kavramı içinde değerlendirilen 1091 kasten öldürmenin analizi içeren aşağıdaki tablo yeterli kanıtları sergilemektedir. Öncelliği “namus”un aldığı orana bu tablodaki ilişkili diğer nedenler eklendiğinde bu oranın % 59’a yükseldiği görülmektedir.
Nedenler Sayısı %
Namus 322 29
Ailevi 318 29
Yasak ilişki 159 15
Kan davası 109 10
Cinsel taciz 95 9
Kız alıp verme 33 3
Cinsel saldırı 36 3
Diğer 19 2
2022 yılında kasten adam öldürme suçu(TCK md. 81-83) ile ceza mahkemelerinde açılan dosya endeksi 2021 yılına göre +%17 artış kaydetmiştir. Aynı yıl ceza mahkemesinde bir dosyanın görülme süresi 399 gün ve çıkan dosyaların gelen dosyalara oranı ise % 44,7’dir.
31 Aralık 2022 tarihinde cezaevlerindeki 298 952 hükümlüden % 15.8’i (47.263) kasten adam öldürme hükümlüsü idi.4 Mahkumiyeti kesinleşmiş 1312 adam öldürme suçunun(TCK 81 md) % 31’inde (415) haksız tahrik maddesi (TCK 29) uygulandığı saptanmıştır (2009). Tahrik gerekçesini de çoğu kez “sövme, basit müessir fiil, tehdit, trafik kuralını ihlal, alacak-verecek meselesi ve sarkıntılık gibi basit nedenler oluşturmaktadır.
Psiko-Sosyal Dinamizm
Adam öldürme, her şeyden önce, genellikle birbirini tanımayan iki insan arasındaki bir etkileşimdir. Tahrik edici ve düşmanca algılanan bir eylem öfkelenme ve saldırıdan sorumlu olmaktadır (Novaco 1976, 1978). Algı ve öfke arasında karşılıklı bir ilişki olabilir: Özel algılar öfkeye; öfkeli olmakta kişiyi saldırganca düşünmeye sevk edebilir. Karşılıklı ilişkiler algı ve davranış arasında olduğu gibi öfke ve davranış arasında da işlev görebilir. Öfke-yüklü suçların failleri saldırıyı icra edinceye kadar ekseriya psikolojik olarak normal görüldüklerinden psikolog ve psikiyatrlar için ilgi kaynağı olmuşlardır.
Bu bağlamda psikolojik gerçek, “Bizleri rahatsız eden olaylar değil, onları görüş biçimimizdir.” İradeniz dışında zarar görebilirsiniz ama iradeniz dışında incinemezsiniz. İncinmeyi yadsıyarak kişi iç huzurunu, her şeyde incinecek bir yan arayarak kaygısını en üst seviyeye çıkarabilir. Bu güçlü bir ayrımdır. İşte incinme algısındaki paranoya, farklı bir görüş ve herhangi bir küçümseme belirtisi gibi ufak şeyler karşısında kişileri şiddete yöneltmektedir. Öte yandan öfkenin yaşandığı bir evrede erişilebilir vasıtanın şiddette payı küçümsenmeyecek ölçüdedir. Nitekim ateşli silahların olduğu evlerde adam öldürme suçunu işleme oranlarının üç katı fazla olduğu görülmektedir. Araştırmalar, ateşli silahlara sahip hanelerin adam öldürme için daha yüksek risk altında olduğunu ve ateşli silah sahipliğinin net yararlı bir etkisinin olmadığını gösteriyor. Ateşli silah bulunabilirliği ile adam öldürme arasındaki ilişki açıkça çift yönlü olabilir. Örneğin, yüksek düzeyde ateşli silah mevcudiyeti, daha yüksek cinayet oranlarına yol açabilir ve daha yüksek cinayet oranları, daha fazla insanın ateşli silah edinmesine yol açabilir.
2022 yılında Cumhuriyet başsavcılıklarında soruşturma evresinde şüpheliler hakkında özel kanunlara muhalefet suçları ile ilgili olarak yıl içinde verilen karar sayısı 639 004 olup, suç türünün dağılımına bakıldığında, 145 370 (%22.7) ile 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna muhalefet suçunun ilk sırayı aldığı görülmektedir.
Nerede daha çok silah varsa, daha çok silahlı ölüm olur. Bu yeni ve hatta ilginç bir gözlem olmamalı, daha çok geniş çapta kabul gören bir gerçek olmalıdır. Ancak pek çok kişinin görmezden gelmeyi tercih ettiği bir gerçek olduğu için defalarca tekrarlanması gerekmektedir. Basitçe söylemek gerekirse, evde bir silah varsa, bir kişinin çatışmanın ortasında onu alıp bir aile üyesine veya iş arkadaşına karşı kullan- ması daha kolaydır.
Sorun, kendisine veya başkalarına zarar vermek isteyenlerin silaha erişimini engelleyen kapsamlı bir politikalar bütününü gerektirmektedir. Bu, silahları genel nüfusta daha az erişilebilir ve erişimi daha zor hale getirmek anlamına gelir. Ve yine ülkedeki şiddet ve saldırıda ateşli silah ve kesici aletlerin önemli bir yer tutması ve bunların saldırganlığı cesaretlendirmesi söz konusudur.
Adam öldürme düet bir suç olgusudur. Nitekim, saikleri açısından bakıldığında, genelde, öldürülenle (maktul) suçlu arasında önemli derecede bir ilişkinin varlığı saptanmaktadır. Bu ilişkiler, öldürme sürecinde, öldürülenin hiç katkıda bulunmadığı durumdan, katille hemen hemen kusursuz işbirliğine varan bir değişim sergilemekte; belki de, fazla sayıda katil olabilecek kişilerin maktul olduğu görülmek- tedir(haksız tahrik/meşru müdafaa): “Düşmanla tanıştık, bizmişiz.” Öte yandan, toplum katında, maktule karşı genelde olumlu bakılırken, suçlu, masumiyeti kanıtlanmadıkça, diğer insanlar için tehlikeli derecede tehdit oluşturan ve ekseriya korkulan, saldırgan bir kişi olarak algılanmaktadır. Öte yandan, yaşamını oğlu etrafında şekillendirmiş bir babanın oğlunun katledilmesi üzerine kendisini ne türden bir ölüm beklediğini düşünün! Kendi canından bir parça eksilen bu kişinin yaşamı boyunca kederlenmesi-bazen kan davasına dönüşmesi riski yadsınamaz. Kan davası/ namus cinayetlerinde “cinayetten önce eziklik, cinayet sonrası ve yargılama sürecinde mağrurluk, birkaç yıl sonra ise yalnızlık ve pişmanlık” egemen olmaktadır. Failler ise yaş indiriminden faydalanılması için ailenin reşit olmayan üyelerinden seçilmektedir. Adalet Bakanlığı raporuna göre 2010 ila Temmuz 2019 arasında sonuçlanan davalarda mahkumiyet kararı verilen 871 kişiden 10’u 12-15 yaş aralığında iken 53 çocuk 15-18 yaş aralığında bulunuyordu. 12-15 yaş arası 10 çocuk 10 davada 18 ayrı suçtan, 15-18 yaş arasında 53 çocuk da 52 davada 76 ayrı suçtan mahkumiyet aldılar (T24, 7/10/2019).
Kasti adam öldürmenin kökeninde insanın gerçekleştirmek istediği amacı yolunda engel oluşturan insanın öldürülmesi düşüncesi yatmaktadır. Bir bakıma, hiç kimse adam öldürme suçunu işlememeğe karşı sigortalı değildir. Herkeste var olan adam öldürme itisi, ben öldürürsem beni de öldürürler korku- suyla frenlenerek dengede tutulmaktadır. Bu denge olumsuz biçimde bozulduğunda, planlanmış türden (taammüden) adam öldürmelerde olduğu gibi suç işlenmektedir. Adam öldürme suçları ve koşulları incelendiğinde, bunların çoğunda çatışmaların, sorunların cebir ve şiddet yoluyla çözümlenmesi eğiliminin bir belirtisi olduğu görülmektedir. Adam öldürme olaylarının nedeni olarak gördüğümüz psikolojik baskıyı istatistik olarak görüntülediğimizde kadınlarda % 64 olan bu oranın erkeklerde % 18 kadar olduğu saptanmıştır.
Tasarlayarak/taammüden adam öldürmeyi diğer tüm adam suçlamalarından ayıran şey "önceden tasarlanmış" olmasıdır. Önsezi, sanığın ileriyi düşünmek veya suçu önceden planlamak için zaman ayırmasını ifade eder. Planlama ve kurgulama uzun ve yıpratıcı bir süreç gibi görünse de, önceden planlamanın sabit bir süresi yoktur ve kısa sürede de gerçekleşebilir.
Çoğu zaman adam öldürmenin kasıtlı ve önceden tasarlanmış olduğunu kanıtlayan eylemin kendisidir. Öldürme, kurbanın ölümüne neden olmak için güçlü ve hesaplı bir arzuyu gösterecek şekilde gerçekleş- tirilirse, mahkeme, cinayetin önceden tasarlanmış olduğu sonucuna varabilir ve çoğu zaman da karar verir. Bu bağlamda, uzun bir sürenin önceden planlanmış bir gereklilik olmadığı konusunda fikir birliği vardır. Bu nedenle, bir adam öldürme, fiili öldürmeden yalnızca birkaç dakika önce tasarlanmış olsa bile, önceden tasarlanmış olabilir- niyetin oluşumu ile suç eylemi arasında kayda değer bir süre geçme- sini gerektirmez.
Tasarlama sanığın zihinsel durumuna hitap ettiğinden, bu suçtan mahkumiyetinin önemli bir parçasıdır. Bu, bir aktörün eylemlerinin başka bir kişinin ölümüyle sonuçlanacağı inancı veya umuduyla kasıtlı olarak canice bir eylemde bulunduğunda ortaya çıkarmaktadır. Bu unsur, tahrik veya anlık karardan daha fazlasını gerektirmekte; suçu işlerken zihnin daha hesaplı ve amaçlı olmasını gerektirmektedir. Tasarlamanın kabul edilmesinin nedeni, failin mağdura kendini savunma ve yaşama şansı bırakmaması, onu hazırlıklı olmadığı bir plan doğrultusunda öldürmesi olarak ifade edilmektedir. Ayrıca tasarlamada fiili gerçekleştirme ihtimalinin, tasarlama olmadan gerçekleştirilen suça göre daha yüksek olduğu, fiilin işlenmesinden sonra kaçmanın, delillerin yok edilmesinin de tasarlamanın için de bulunduğu belirtil- mektedir.
Adam öldürme suçları ve koşulları incelendiğinde, bunların çoğunda çatışmaların, sorunların cebir ve şiddet yoluyla çözümlenmesi eğiliminin bir belirtisi olduğu görülmektedir. Adam öldürme olaylarının nedeni olarak gördüğümüz psikolojik baskıyı istatistik olarak görüntülediğimizde kadınlarda % 64 olan bu oranın erkeklerde % 18 kadar olduğu saptanmıştır. Bu konuda, kişilerin çocukluk ve ergenlik dönemlerinde hayal kırıklığı yaratan deneyimlerinin miktarı ile ilerde katil olup olmayacakları arasında önemli derecede olumlu işlevsel ilişki olduğu hipotezine yer verilmektedir. Ne var ki, katilin yaşadığı hayal kırıklığının normal bir insanın yaşadığından oldukça fazla ve kapsamlı olduğu vurgulanmaktadır.
Yinelersek, suç türleri arasında yoğunluk gösteren adam öldürme ve öldürmeye teşebbüs suçları hususunda kan davası, ilkel adaletsizlik hissi, küslük, eğitsel yetersizlikler ve yaşam koşulları gibi kültürel dinamiklere ulaşmak mümkündür. Bu olguların % 75'den fazlasının akraba, arkadaş, komşu veya iş ortakları tarafından işlendiği görülmekte; eylem, katil ile öldürülen kişi arasında var olan oldukça istisnai bir durum sonucu belirmektedir. Bu nedenle, suçlunun potansiyel tehlikeliliği, benzer durumdaki bir ilişkiye girmesi olasılığına dayalı bulunmaktadır. Bu ölçüt açısından bakıldığında ise, adam öldürme suçlarının büyük çoğunluğunda katillerin tehlikeli olmadığı sonucuna varılacaktır.
Araçsal ve anlatımsal adam öldürme suçlarına bakıldığında, birincisi gelecekteki belirgin (örneğin para elde etmek veya sosyal konumunu geliştirmek gibi) amaçlar için işlenirken, ikincisi, ekseriya nefret, öfke veya hayal kırıklığı sonucu işlenen plansız eylemlerdir. Araçsal-anlatımsal ayrımı, planlı (taammü- den) ve spontan (öfke ateşiyle) işlenen suçlar arasındaki farklara paraleldir. Suçluluk kariyeri üzerine yapılan çalışmalar, bu belirgin farklılığı kullanarak, erken dönemdeki suçluluk kariyerleri anlatımsal suçlara bağlayıp, ekseriya araçsal nedenlerle devam edildiğine işaret ettiler. Bu ayrım tüm suçlara özgüdür.
Bu açıklamalar ve araştırmalar bağlamında ülkemizdeki adam öldürmeleri şu gruplarda sınıflandırmak mümkündür:
- Kazanç sağlayıcı-hırsızlık veya gasp gibi cürümlerin işlenmesi sırasındaki- adam öldürmeler;
- Öç alıcı adam öldürmeler;
- Kıskançlık sonucu karısını, metresini ve/ya onların sevgilisini öldürmeler;
- Namus/töreden kaynaklanan öldürmeler;5
- Kavgadan kaynaklanan adam öldürmeler; ve
- Siyasal/ideolojik olanları da içeren inanç kaynaklı adam öldürmeler.
Şu da bir gerçektir ki, tüm polisiye romanların % 95'i adam öldürme üzerine kuruludur. Adam öldürme suçu ekseri kişilerin aklında diğer tüm suçlardan ayrı bir konuma sahip olup; “Malfi Düşesi” (B.Brecht) adlı dramda bir karakterin söylediği üzere "diğer günahlar yalnızca konuşurken; adam öldürme suçu kendisini haykırarak ifade eder." Olgunun psikiyatrik boyutunu değişik yönleriyle sergilemek üzere aşağıdaki örneklere yer verilmiştir:
1. F.P.isimli bir tamirci aylardan beri karısının başkalarıyla ilgisi olduğu vehmindeydi. Bir gün dükkanında çalışmakta iken bu vehimler panik derecesinde şiddetlendiğinde adamcağız soluk soluğa evine koşarak, kulağını kapıya dayayıp içeriyi dinlemiş; bu anda yukardan gelen şen gülüşler ve müzik sesleriyle karısının zina yaptığı kanısına vararak, büsbütün çileden çıkmış ve eve girdiği gibi, yanında getirmiş olduğu kesici tamir aletiyle masum karısı ve iki yavrusunu kesmişti.
2. 41 yaşındaki C.Ç. bir gün evde otururlarken, kendisinden bir hayli yaşlı olan ablasını sokağa çıkarmış ve başını taşla ezerek öldürmüştü. O anda çevreden yetişip de olayı görenlere soğukkanlılıkla Tanrı'dan emir geldiğini, kardeşini öldürmesini söylediğini ve Tanrı'nın emirlerine uymak zorunda kaldığını açıklamıştır.
3. S.Ö. adındaki başka bir hasta ise, geçirmekte olduğu bir melankoli nöbeti sırasında karısını öldürmüştü. Olayı anlatması istenildiğinde de, günlerden beri hasta olarak yatmakta olduğunu, bir gün pencereden sokağa bakarken kapı önünde tavuklar gördüğünü, uzun zamandan beri süren iştahsızlık ve açlığı yüzünden canının birden tavuk çektiğini ve karısına duvarda asılı duran tüfeği vermesini söylediğini, silahı eline alınca da yatağın ayak ucundaki tavuğa namluyu doğrultarak ateş ettiğini, yataktan kalkıp da vurduğu hayvanı almaya yeltenince karısının al kanlar içinde ve yerde yatmakta bulunduğunun farkına vardığını ve dehşetle bağırarak sokağa fırladığını ifade etmiştir."
Yapılan incelemeler sonucunda varılan nokta odur ki, şizofrenik tepkiler bağlamında, birinci olay hezeyan, ikincisi halüsinasyon ve son olay da illüzyonun etkisiyle adam öldürmeye tanık olunmaktadır.
Öldürmeler arasında bir tür toplumsal öç alma duygusuna(rövanş) kapılma şeklinde kitlesel öldürmelere (mass killer) tanık olunmaktadır. “Beni bu hale getirdiniz” diyerek öç alıcı bir biçimde fazlaca insanı öldürmeye yeltenenler bu kişiler insan olarak çok güçsüzdürler. Kuşkusuz, medyanın olayı inceleme biçimi de sonraki kitlesel katiller için eylemin daha dehşet verici bir şekilde yapılması için tahrik edici olmaktadır. Bu tür katillerdeki ilginç bir yan da suçlarını en ince ayrıntısına kadar planlamalarıdır: ne giyecekleri v.s. Bunun en çarpıcı örneği Nisan 2007 tarihinde ABD Virginia Tech Üniversitesinde işlenen ve 33 kişinin ölümünü ile sonuçlanan kitlesel cinayet olgusunda fail Cho Se’nin intihar etmesi olayının altında çevresinde kendisine yüz vermeyen bir kişinin yalnızlığı, dramı yatıyordu. Bu yalnızlık veya etrafındaki kişilerce küçümsenmesi ve/ya dalga geçilmesi sonucu yalnızlık duygusuna kapılan kişide öç almaya yöneltecek derecede aklını çarpıtması söz konusu olabilmektedir.
ABD’de okullarda işlenen kitlesel cinayet suçlarında faillerin profilini belirleme üzerine yapılan çalışma bunlara özgü bir karakter ortaya çıkaramamıştır. Her tür psişik yapıdaki kişide, iyi aile, kötü aile çevresi, zengin-fakir aile yapısının hiç fark etmediği görülmüştür. İnsan psikolojisi genelde Cho Se gibi suçluları ya psikopat ya manik-depresif ya da şizofren olarak algılar ve anlamaya çalışır. Cho’nun ruh hali, öldürdüğü kurbanlarının ona bunu yaptırdığını hissetmesi de aslında kendisinin ne kadar ciddi bir klinik vaka olduğunun önemli bir kanıtıdır. Philip Zimbardo, The Lucifer Effect- Understanding How Good People Turn Evil(2007) adlı eserinde, yalnızlık ve utangaçlıktan muzdarip, öfke dolu kişiliklerin şiddete yönelimlerinin çoğu zaman an meselesi olduğuna vurgu yapmaktadır. Aşkına yanıt alamadığı kızdan başlayarak öldürdüğü 33 kişinin, zenginliklerini veya akademik başarılarını kendi ruhunu hapseden nedenler olarak gözlemlemesi, aslında Cho’nun bu tür şiddete başvurmasının en temel nedeni olarak görünmektedir. Adamın kafası öldürmeye formatlanmış durumdadır.
Aramızdaki katillerin varlığı karşısında önemli soru potansiyel katiller nasıl belirlenecektir? İşte bu soru ile birlikte bir eylemin cinnet mi, yoksa cinayet mi olduğunu belirlemede referanslara gereksinme olduğundan aşağıda katillerin psikopatolojik türlerine değinilecektir.
Normal Katil-Hasta Katilin Davranışı
Adam öldürme, bulutsuz bir havada şimşek çakmaması gibi, aniden oluşan bir olgu değildir. Şimşek bulutlar arasındaki elektrik birikiminin ısı ve ışık yaratmasından vücut bulmaktadır. Yaratılan ısı o alandaki havanın hızla yayılmasına neden olmakta; yayılmanın havada büyük dalgalanmalarla gök gürültüsü doğurduğu görülmektedir. Çakan şimşek (yıldırım) düştüğü yerdeki insanı öldürebilmektedir. Aynı süreç adam öldürme için de geçerlidir. Ani gibi görülen öldürme olgusunun, ruhsal fırtına bulutlarının aklı kullanma yetisini sıfırlayıncaya kadar toplanması sonucu olduğu belirtilmektedir. Çocuğun kendisinin istenilmediğini hissetmesiyle kara bulutlar/kin ve nefret oluşumu başlamakta; anne/ baba çocuğunu benimsemediği/istemediği zaman, bu duygulanım çocuğun yetişme sürecindeki tüm deneyimlerini karartır bir nitelik kazanmakta; ölüm sarkacı gittikçe yakınlaşarak, insan birini öldürme- dikçe yaşayamayacağını anlamaya başlamaktadır.
Hasta katiller, mağdurları genellikle yakın ilişki içinde olduğu kişiler ve bazen de kendi çocukları olan ve sözü edilen şahıslara karşı işlediği suçlar öncesinde bazı anormal işaretler alınan kişilerdir. Diğer bir anlatımla, aniden oluşan öldürücü eylemin arkasında yıldırım düşmesi örneğinde olduğu gibi yılların birikimi ile oluşan kara bulutların aklı kullanma yeteneğini karartması söz konusudur. Bunların çoğu pişmanlık duymaz; ve eylemlerini rahatlıkla itiraf ederler, suçlarını işlerken normal katilin tersine aşırı kan gölü ortaya koyarlar; hasta katilin sinsice plan yapması oldukça enderdir. Ayrıca, suçunu ekseriya herkesin gözü önünde eline geçirdiği öldürücü bir cisimle başkalarının iştiraki olmaksızın işler.
Bu bağlamda saykotik katillere ait istatistik veriler incelendiğinde, bu hastalardan daha önce akıl hastanesinde tedavi edilenlerin oranı 1/3 iken; saykotik olmayan grupta bu oranın %3'lere düştüğü; aynı şekilde saykotik gruptakilerin 1/5’nin daha önce müessir fiil veya bazı ciddi suçlardan sabıkalı ve 1/3 den fazlasının da işledikleri suçu kısmen veya tamamen hatırlamadığı gözlenmişken; normal katillerin 2/5 inin yukarda sözü edilen suçlardan sabıkalı olduğu ve suç öncesi sarhoş olmaları halı ayrık işledikleri suçları unutmadıkları görülmüştür.
Bu doğrultuda normal grupta suç sonrası intihar girişimleri ender iken, saykotik olayların 1/5 inde intihara tanık olunmakta ve yine bu gruptakilerin 1/3'den azında mağdurlar, aile bireyleri iken; saykotiklerin 2/3'ü yakın akraba, gayri meşru yaşadığı veya dost edindiği kişiler olmaktadır.
Saldırganlık ve ateşli silah6
Şiddet, toplumda yaşamın doğal bir öğesi olma eğilimi gösterirken; karşılıklı konuşma ve diyalogun yerini alma yolunda kendisini “silaha sarılma” biçiminde de göstermektedir. Killias’a göre, silahın fazlaca varlığı genelde fazlaca insanın intihar ve adam öldürme mağduru olması anlamına gelmektedir.7
Ülkede adam öldürme suçlarında kullanılan ateşli silah oranı yüksekliği karşısında silah kontrolü öncelikli bir sorundur. Bireysel silahsızlanma konusunda toplum bilinci yaratmak üzere Umut Vakfı ciddi bir STK olarak varlığını sürdürmektedir. Bu konuda tümelci bir önleme yaklaşımı için silah ruhsatı, yasal gereksinmesi olanlara araba ehliyetinden daha ciddi bir eğitim sürecinde başarı gösterenlere verilmek üzere bir kontrol rejimi tesis edilmelidir. Her silaha da kilit sistemi monte edilerek(şifrelendirilmeli) güvenlik ön plana alınmalıdır. Öte yandan, Türkiye’de yıllarca biriken ruhsatlı/ruhsatsız silah göz önüne alındığında yetişkin insan sayısından fazla silah varlığı göze çarpacak- tır. Bu olguya şiddeti önlemek açısından bakıldığında, en rasyonel yaklaşımın silah kontrol yerine mermi kontrolünün hedeflenmesi olmalı;8 ve konunun her şeyden önce bir zihniyet sorunu olduğu göz önüne alınmalıdır.
Psikopat Katil9
“İnsanlar arasında, ruhi ve ahlaki açıdan ölümü sevenlerle yaşamı sevenler arasındaki ayrımdan daha büyük bir ayrım düşünülemez.” Erich Fromm
Çocuk insanın babasıdır deyişi hiç bir yerde suçluluk alanında olduğu kadar anlamlı değildir. Çocuk kişiliğinin tohumları aile ortamında ebeveynin tutum ve davranışı ile atılmaktadır. Çocuğun hayatındaki ilk üç yıl çok önemli kilometre taşları oluşturmaktadır. Bu tür katillerde zalim ve reddeden baba, hemen hemen zorunlu bir ön koşul olmaktadır. İşkencenin işkenceyi davet ettiği gibi ret edilme keyfiyeti de basit ihmalin yaptığından daha çok kişiliğin derinlerinde yer eden izler bırakmaktadır.
Bu tür kişiler, topluma aykırı düşünce ve eylemlerini alışkanlık haline getirmişlerdir. Deneyimlerden ders almasını bilmezler, asla kaygı duymazlar; yani, bunların duygu tellerinde bozukluk vardır. Duygu körlüğü olan psikopatlar, nabızları düşük olup, amigdale’leri (korku, saldırı ve sosyal etkileşimde yer alan beynin bir kısmı) aktive olmuyor. Nurenberg duruşmalarını izleyen ve sanıklarla birebir görüşmeler yapan psikolog G.M.Gilbert, “sanıklarla yaptığım çalışmalarda, kötülüğün doğasını anlamaya çalıştım. Tüm sanıklarda ortak olan tek nitelik empatiden yoksunluk idi. Başka insanların hisleriyle gerçek anlamda hiçbir bağ kurmamak onlara egemen olmuştur.” Psikopatlarda duygu eksikliği söz konusudur.
Psikopatlar doğuştan kör olan bir insanın görme duygusundan yoksun olması gibi merhamet duygusun- dan yoksundurlar. Psikopatlar aldatma ustalarıdır; kendileri aldatma ustaları olarak, imajlarını özenle yaratmakta ve korumaktadırlar. Diğer bir yönden, psikopat "hiç bir neden olmaksızın isyan eden bir kişi", programsız bir ihtilalcidir. İsyanın yegane nedeni kişisel çıkar sağlamak olup; başkaları için iyilik yapmağa hissen muktedir değildir. Psikopat, Maslow’un saikler iyerarşisinde aşağı seviyesindeki ihtiyaçlara, maddi şeylere odaklanmıştır. Herkesten öç almaya, ölümüne olsa bile her bedenden intikamını alacağı korkunç bir şiddet eylemiyle başarıya ulaşmaya çalışır- Etrafa saldırı. Bir de seri katiller var; çoğu, bir tür akıl hastalığından müzdariptirler. Psikopat, ne söylediği veya ne düşündüğü ile değil; ne yaptığı ile psikopat olan kişidir. Bir psikopatın beyninde her adımını meşrulaştırma- ya yarayan akılcı bir avukat dışında hiç bir şeyi yoktur.
Psikopatik katiller çok normal, ortalama ailelerden gelebilir ya da gelmeyebilirler. Pek çok psikopat katilin, geçmişlerinde istismar ve ihmal vardır ve bu, diğer türlerin kötü ebeveynliği ile birlikte psikopati riskini artırabilir. Ek olarak, ebeveynin uyuşturucu madde kullanımı ve psikopat ebeveynler, psikopat bir çocuk doğurma riskini artırmaktadır.
Öte yandan, kişilerarası empati eksikliği ve acıma ya da pişmanlık hissetme yetersizliği de psikopatik seri katilleri karakterize eder. İnsan hayatına değer vermezler ve suçlarının sonuçlarını umursamazlar. Kurbanlarıyla etkileşimlerinde duygusuz, kayıtsız ve son derece acımasızdırlar. Seri katiller genellikle empati ve suçluluk duygusundan yoksundurlar ve çoğu zaman egosantrik bireyler haline gelirler; bu özellikler belirli seri katilleri psikopatlar olarak sınıflandırır. Seri katiller, gerçek psikopat eğilimlerini gizlemek ve normal, hatta çekici görünmek için genellikle bir “akıl sağlığı maskesi” kullanırlar.
Öç Alıcı Katiller
İnsanın tahrik edici bir saldırıya karşı yanıt vermemesi, erotik unsurların karışımı yanında saldırgan dürtünün fazlaca zayıflaması nedeniyle olmaktadır. Ancak bunun tam karşıtı meydana geldiğinde; erotik unsurları içeren ilişkiler aniden bozulunca, saldırganlık duyguları salıverilmekte ve “öç alıcı katil” kendini göstermektedir. Bu durum özellikle aşk ve nefret ikilemi ile yüklü nevrotiklerde sıkça gözlenmekte ve genellikle bu mekanizmaya sevgilisini terk eden eşlerin öldürülmesinde tanık olunmaktadır. Aynı şekilde, erotik ilginin aniden çekilmesi de benzer bir tepkiyi oluşturmakta; reddedilen eşin “seni başkalarına yar etmem" saikiyle savunma mekanizması olarak ortaya koyduğu öldürücü saldırgan tepkiler mağdurun katliyle sonuçlanmaktadır (aşk katili)-“Ya benimsin, ya toprağın”.10 Bu son durum öncesi kişinin ilişki kurmak için yaptığı girişimlere/telefonlara "seninle konuşacağımız hiçbir şey kalmadı" diyerek yanıt verilmesi de yanlış taktiklerdendir.
Aile içi adam öldürme11
Aile içi adam öldürme olaylarında işsizlik önemli değişkendir. Bu konuda ülkede işsizlik oran seyri ile aile içi öldürme arasında ilişki için bir proje geliştirilebilir. İşlenen suçlardaki görünüme bakıldığında,
-Katil: Koca/baba,
-Mağdur: Karısı veya dostu ve çocukları,
-Katil bir veya iki katastrofik kayıp yaşamış, iş kaybı, boşanma, borç batağına girmiş,
-Taammüden ve seçici olması, yabancı yerine ailesine yönelmesi-ya onları suçlamakta veya onları olası
felaketlerden korumak istemesi,
-İntihar eğilimli olması-yaşamın çekilmez olması, öbür dünyada birlikte olmak düşüncesiyle,
-Diğergamlık saikiyle olması ve
- Çocukların yabancılardan çok ebeveyn tarafından öldürülmesidir.
Alkolik Katil
Alkol, bir kişinin çekingenliğini azaltabileceği, muhakemesini bozabileceği ve şiddet içeren davranışları tetikleyebileceği için çok sayıda suçun oluşmasına katkıda bulunan bir etmendir. İşte alkol ve uyuşturucu madde kullanımı, şiddet eylemleri ve adam öldürmenin önemli kolaylaştırıcılarıdır. Alkol, bir bireyin şiddet eylemleri gerçekleştirme olasılığını artırmakla kalmaz, aynı zamanda bu eylemlerin ciddiyetini de artırır. Alkol genellikle suç faaliyetlerinden ve şiddet olaylarından sorumludur.
Alkolün akıl hastalığı doğurabileceği de yadsınamaz. Ekseri ciddi kronik alkoliklerde post mortem kortikal beyin atrofisine tanık olunmakta ve toksik delirious durumlar alkol etkisiyle oluşmaktadır. Bunların, en olağan olanı ise delirium tremens'de kişinin hayvanlar (yılanlar veya pembe filler) görebilmesidir. Bu algılama fazlaca tüketilen alkolü terkte veya büyük ölçüde azaltma sonrası tepki olarak belirmektedir. Polis karakolunda geçirilen alkolsüz geceler sonrasında, alkolizm tedavisi için bir kliniğe yatarak alkolden kesilme sonucunda akut olarak birdenbire başlamaktadır. Öldürmeler akut alkolik deliria'nın esiri olan kişilerce, hasta hayallerinin gerçek dışı ürünlerine karşı kendilerini savunma fiili olarak işlenmektedir.
Anti-Sosyal Kişilik Bozukluğu (ASPD)
Genellikle, Anti Sosyal Kişilik Bozukluğu olan bir yetişkinin çocukken de davranış bozukluğuna tanık olunmaktadır. Bir çocuk eğlenmek için acımasızca bir sokak köpeğine taş atmak ya da bir sokak kedisinin kuyruğunu çekmek gibi davranışlarda bulunduğunda, bu bize çok önemli bir şeyler söylemektedir: “Çocuk başkalarının acısından zevk alıyor”. Bunun ciddiye alınması ve çocuğun tedaviye alınması gerekir. Genellikle bu çocuk, ailevi sorunların neden olduğu hayal kırıklığını gidermek için bu tür korkunç davranışlara yönelebilir; çocuk, evde gücü olmadığı için, sokak hayvanları ve fiziksel olarak daha zayıf sınıf arkadaşları üzerinde yapabildiği her yerde gücünü gösterebilir.
Bu bağlamda son zamanlarda tanık olmaya başladığımız katillerin cesetleri kesme, parçalara ayırma şeklinde imha etmesine/saklamasına neden olan şey nedir? Bunlar, kuşkusuz, kanıtları yok etmek veya gizlemek üzere yapılandır. Öte yandan, cinsel tatmin, duygu ve heyecan arayışı gibi çeşitli faktörlerde, bir katilin bedeni parçalama dürtüsüne katkıda bulunabilir.
Kanadalı psikiyatrist Juveriya’ya göre, parçalama eylemi bir katilin içgüdülerini güçlendirdiğini ortaya çıkarmaktadır. "Güç sergilemeleri ve ölümden sonra bile kurbanı üzerinde kontrol sahibi olduklarını kanıtlamaları için bir yöntem olabilir." Bazen katil, kurbana karşı duygusal bir bağ da hissedebilir ve kurbanın vücudunu kesmek, duygusal olarak katarsis işlevini de görebilmektedir.
Ön semptomları anlamak için Juveriya, planlı cinayetler ile planlanmamış 'öfke nöbeti' cinayetleri arasında bir ayrım yapılması gerektiğini vurguluyor. Planlı cinayetler Antisosyal Kişilik Bozukluğu (ASPD) ile ilişkilendirilebilir ve araştırmalar, antisosyal kişilik bozukluğunun özelliklerinin çocukluktan itibaren gözlenebileceğini göstermiştir.
Sonuç
Kasti adam öldürmenin kökeninde, insanın gerçekleştirmek istediği amacı yolunda engel oluşturan insanın öldürülmesi düşüncesi yatmaktadır. Bir bakıma, hiç kimse adam öldürme suçunu işlememeğe karşı sigortalı değildir. Herkeste var olan adam öldürme itisi, ben öldürürsem beni de öldürürler korkusuyla frenlenerek dengede tutulmaktadır. Bu denge olumsuz biçimde bozulduğunda, planlanmış türden (taammüden) adam öldürmelerde olduğu gibi suç işlenmektedir. Adam öldürme suçları ve koşul- ları incelendiğinde, bunların çoğunda çatışmaların, sorunların cebir ve şiddet yoluyla çözümlenmesi eğiliminin bir belirtisi olduğu görülmektedir. Adam öldürme olaylarının nedeni olarak gördüğümüz psikolojik baskıyı istatistik olarak görüntülediğimizde, kadınlarda % 64 olan bu oranın erkeklerde % 18 kadar olduğu saptanmıştır.
Bu konuda, kişilerin çocukluk ve ergenlik dönemlerinde hayal kırıklığı yaratan deneyimlerinin miktarı ile ilerde katil olup olmayacakları arasında önemli derecede olumlu işlevsel ilişki olduğu hipotezine yer verilmektedir. İngiltere’de yapılan bir ankette erkeklerin % 11’i ve kadınların % 3’ü kurtulabilecekle- rinden emin olsalar, bir milyon dolar için adam öldürebileceklerini sergilediler.
Adam öldürme ile mücadele etmeyi amaçlayan siyasetler hem bireysel düzeyde (kişinin yaşı ve cinsiyeti gibi) hem de makro düzeyde (işsizlik, eşitsizlik, hukukun üstünlüğünün olmaması, toplumda cinsiyete özgü kalıp yargılarının yaygınlığı ve organize suçun varlığı gibi) adam öldürme etkenlerini ele almalıdır.
Kolluk tarafından aydınlatılmayan veya failin mahkûm edilmesiyle sonuçlanmayan cinayet vakaları cezasızlığı körüklemekte; yüksek düzeyde cezasızlık/karanlık sayı, kolluk kuvvetlerinin kapasitesini zorlayan ve her vakayı kapsamlı bir şekilde soruşturmasını engelleyen yüksek suç oranlarının bir sonucu olabilir. Cezasızlık da cinayetin türüne göre değişmektedir. Örneğin, çeteler veya organize suç örgütleri tarafından işlenen cinayetlerin soruşturulması, yakın partnerler veya diğer aile üyeleri tarafından işlenenlere göre daha zorlu olma eğilimindedir.
Cinayetle mücadele etmeyi amaçlayan siyasetler hem bireysel düzeyde (kişinin yaşı ve cinsiyeti gibi) hem de makro düzeyde (işsizlik, eşitsizlik, hukukun üstünlüğünün olmaması, toplumda cinsiyete özgü kalıp yargılarının yaygınlığı ve organize suçun varlığı gibi) cinayet etkenlerini ele almalıdır.
Yüksek düzeyde şiddet, hem fail hem de mağdur olarak genç yaşta erkeklerle güçlü bir şekilde ilişkilidir, bu nedenle şiddeti önleme programları, genç erkeklerin bir şiddet alt kültürüne kapılmalarını önlemek için onlara destek sağlamaya odaklanmalıdır. Öte yandan, kadınlara yönelik bu tür şiddeti ele alan siyasetler, kadın ve erkek arasındaki eşitliği teşvik eden ve basmakalıp toplumsal cinsiyet rollerini ortadan kaldıran kültürel normları ve değerleri yayarak erkekleri yakın partner/aile kaynaklı şiddetle mücadeleye aktif olarak dahil etmelidir.12
Bu bağlamda, “adam öldürme tehdidi”nin nasıl ifade edildiği önemli olmayıp, ister kısa veya abartmalı, ciddi veya jestle, hiddetle ya da aldatıcı bir sükunet içerisinde aniden sarf edilen bir söz, ister saldırı ile birlikte ifade edilen bir tehdit olsun, sonuç trajik olabilmektedir.13
--------------
1 “İnsan, patlayabilen ve gürültü çıkartabilen o şeyleri üzerinden hiç ayırmadığı zaman güçlü buluyor” J. P. Sartre. Erostrate Dünya’nın En Güzel Hikayeleri Antolojisi, Milliyet, Ağustos 1988, s.165.
2 İstanbul'da çete cinayetleri yalnızca bireysel veya ekolojik değişkenlerin yakınsamasından kaynaklanan bir sonuç değildir. Gruplar arası ilişkileri şekillendiren sonuçsal bir eylemdir, zaman içinde öldürücü etkileşimleri sürdüren hakimiyet tartışmalarının ürünüdür.
3 Nurşen Adak.The Representation of Honor Killings in Turkish Media (Türk Medyasında Namus Cinayetlerinin Temsili) Folklor/Edebiyat Derg., 2022; 28(4)-112. Sayı, Güz s.942: “Sonuç olarak her iki gazetede de haber metinlerinin çoğunda erkek dilinin kullanıldığını ve bu durumun cinayetlerin ortaya çıkmasına katkı sağladığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu sorunla mücadele edilmek isteniyorsa, medyanın kadın cinayetlerine karşı duyarlı bir yaklaşım sergilemesi ve ayrıca toplumsal cinsiyet eşitsizliğini azaltabilecek bir dil kullanılması gerekmektedir. Gazetecilerin konuya ilişkin farkındalığını ve duyarlılığını artırmak için gazeteci yetiştiren eğitim kurumlarında müfredata toplumsal cinsiyet eşitliği konulu derslerin eklenmesi ve hâlihazırda çalışan gazetecilere yönelik hizmet içi eğitimlerin verilmesi kadın cinayetlerinin çözümüne katkı sağlayacaktır.”
4 F. Tepecik. “Uluslararası Adalet İstatistiklerinde Adam Öldürme” TAAD, Yıl.9, Sayı:36 (Ekim 2018).
5 “Diyarbakır’ da iki köy arasında arazi kavgası: 8 ölü, 9 yaralı” HT (28/07/2013), s.4. Töre kurbanları.. Z. Bilgehan. “Keko Hikmet’in Sulh Mesaisi” Hürriyet(26/08/2018), s.12: Cinayet nedenleri olarak mal paylaşımı, tarlaların bölüşülememesi, kız kaçırma olarak belirmektedir. Töre ve namus cinayetleri-fail ve maktullerin doğum yerleri itibariyle yoğunluk Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da olup; Marmara’da oran ise en düşüktür. Güneydoğulu Cinayetten Yana! 430 kişi (%78’i erkek, % 22’si kadın) üzerine, “bir başkasıyla evlilik dışı ilişkide bulunan bir (1)kadına ceza verilmeli mi? Evet ise, (2) Ceza ne olmalıdır? (3) Cezayı kim vermelidir? (2) Öldürülmeli %37; Cezalandırılmaması % 16; Boşanmalı % 25. Değişik cezalandırma yöntemi: kulak kesme, burun kesme ve saç kesme gibi cezalar; öldürmede ise, zehirleme, intihar ettirme gibi görüşler yer alıyor. (3) Koca vermeli % 64.Kaynak: Prof. Dr. Aytekin Sır-Dicle Üniv. Tıp Fak. Psikiyatri. Ayrıca bkz. N.Yıldız. “Şanlıurfa Örnekleminde Töre Saikiyle İnsan Öldürme Suçu” 2019 (Yüksek Lisans Tezi). M Faraç, Töre Kıskacında Kadın, Çağdaş Yayınlan, İstanbul, 1998. F. Kardam. “Töre Cinayetleri Üzerine Bazı Düşünceler” Töre Cinayetleri Paneli, Eylül 1999.
6 Cezaevinden kısa süre önce tahliye olan 17 suçtan sabıkalı, para için iki kişiyi (doktoru) öldüren, bir polisi kafasından vuran Enver Yıldız (30), Param kalmadığı için cinayetleri para için işledim. Hap aldığım için ne yaptığımı bilmiyordum. dedi. Sorgusu sırasında, Beni öldürün, siz beni öldürmezsiniz ben cezaevinde kendimi öldüreceğim» diyerek sinir krizi geçirdiği öğrenildi. 2 Ocak 2020 gecesi nezarethanede bacağındaki alçının bağları ve atletiyle intihara teşebbüs eden Enver Yıldız bir haftadır tek kaldığı cezaevi hücresinde kendini eşofmanın bağcıyla tavana asarak intihar etti. Torbalı Katili Kendini Astı Hürriyet (12/01/2020) s.3. Hürriyet (31/12/2019), s.3; 3/01/2020, s.3. “Vatandaş yılda 11 trilyona silahlandı” Hürriyet (19/5/1998) s.9.
7 Killias. “Gun Ownerships, Suicide and Homicide:An International Perspective” Understanding Crime: Experiences of Crime and Crime Control. UNICRI Publication no.49, Rome 1993, p.301. Silah kontrol rejimlerinin silah suiistimal oranlarını nasıl etkilediğine ilişkin teorik yaklaşımlar için bkz. M.T. Yücel. Kriminoloji, 6. Bası 2023.
8 Silahın yasaklandığı ülkelerden silah işlenen adam öldürme sayısı 2007 yılında Avustralya’da 56, Kanada’da 184’dür.
9 Psikopat için dip not: “Yerli Hannibal Lecter” olarak ta anılan ve üç kişiyi öldüren Özgür Deniz “yılladır boşu boşuna dana eti yemişiz.” diyor. Bkz. S.Yavuz. Türk Seri Katiller. Ayrıca bkz. P. Vronsky. Kadın Seri Katiller, İthakı, 2006, s.494: “Emin olduğumuz tek şey, erkek ya da kadın, neredeyse tüm seri katillerin kurban olarak başladıkları çocukluk dönemlerinin acımasız havuzunda oluştuklarıdır. Her seri katil kendi tarihindeki ilk kurbandır: Sevilmesi, bakılması, beslenmesi gereken, fakat bunları yaşayamayan küçük kız ve oğlan çocukları.” Seri katil Keith Hunter Jesperson bir kedi ile insan öldürmek arasında fazlaca bir fark yoktu; insan öldürmek ise daha kolaydı-onlar daha cılız karşılık verdiler. Ellerini bir köpek, kedi veya insanın boğazına geçirdiğinde Tanrı gibi oluyorsunuz. Rus seri katil Alexander Pichushkin mağdurundan mücevher veya para almadığını söyledi. “Ona ihtiyacım yoktu. En değerli şeyi insan yaşamını aldım. Tanrı gibi hissettim.”
10 Ayrıca bkz. G.Tahincioğlu. Yüzleşme-Yargıtay Ceza Genel Kurulu'ndan skandal emsal karar: Hatice Kaçmaz önce bıçakla, sonra katile 'indirim'le katledildi! T24 (13/03/2022)
11 B.Auchter. “Men Who Murder Their Families: What the Research Tells Us” NIJ Journal , Issue No. 266: “Aile içi şiddetin en iyi göstergesi % 90’ı geçmiş davranışlardır”. UNODC. Global Study on Homicide-Gender-related killing of women and girls, 2018, s.10:Bunların yarısından fazlası (yüzde 58) ̶ 50.000 ̶ eşleri veya aile üyeleri tarafından öldürüldü, bu da dünya çapında 137 kadının her gün kendi ailelerinden biri tarafından öldürüldüğü anlamına geliyor. 2017'de kasıtlı olarak öldürülen kadınların üçte birinden fazlası (30.000), mevcut veya eski partnerleri yani normalde güvenmeyi bekledikleri biri tarafından öldürüldü.
12 UNODC. Global Study on Homicide Executive Summary, 2019.
13 Bkz. M.T. Yücel. Adam Öldürme Tehdidi, Hukuki Haber, 30/05/2023; M.T. Yücel “Teorik Kriminoloji” Kriminoloji 6. Bası 2023.