Aşağıda; 67 madde ile daha kapsamlı olan, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulmayan 8. Yargı Paketi Taslağı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 16.02.2024 tarihinde sunulan, toplamda 42 maddelik Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Ceza Hukuku ile Kişisel Verilerin Korunması Hukukuna ilişkin hükümlerle sınırlı olarak mukayese edilecektir. Bu çalışmada amaç; hangi hükümlerin 8. Yargı Paketinde olduğunu ve hangilerinin de son Kanun Teklifinde yer aldığını kıymetli okuyucuların takdir ve değerlendirmelerine sunmaktır. Her iki düzenleme arasında 25 maddelik fark bulunmaktadır.
1) 8. Yargı Paketi Taslağında ve CMK ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı KHK’da Değişiklik Öngören Kanun Teklifinde Öngörülen Değişiklikler (Her İkisinde de Bulunan Hükümler)
- TCK m.52’de düzenlenen, bir güne karşılık gelen adli para cezasının alt ve üst sınırlarında değişiklik yapılması önerilmiştir.
- CMK m.141’de düzenlenen “Tazminat istemi” başlıklı maddenin kapsamı genişletilerek, yakalama ve tutuklamaya ek olarak “adli kontrol” işlemlerine karşı da başvuru imkanlarından yararlandırılmamanın, tazminat istemine konu edilebileceği öngörülmüştür. Bu maddeye eklenmesi düşünülen fıkrayla; konutunu terk etmemek veya uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tabi olmak ve bunları kabul etmek şeklindeki adli kontrol yükümlülükleri uygulandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlarına karar verilen kişilerin, tazminat isteminde bulunabilmeleri öngörülmüştür. Ayrıca bu kişilerin, tazminat isteme haklarının bulunduğunun bildirilmesi gerektiği de öneri kapsamındadır.
- “Tazminat isteyemeyecek kişiler” başlıklı CMK m.144’ün, CMK m.141’e eklenen “adli kontrol” ifadesine uygun olarak değiştirilmesi öngörülmüştür.
- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kurumunun düzenlendiği CMK m.231’de bazı değişikliklerin yapılması öngörülmektedir. Buna göre; HAGB kararıyla birlikte verilen müsadere kararının hukuki sonuçlarının uygulanacağı düzenlenmektedir. Belirtmeliyiz ki; HAGB’nin adından da anlaşılacağı üzere, HAGB kararı verilmesi mahkumiyet hükmünün açıklanmadığı anlamına gelmektedir. Henüz açıklanmış bir hüküm bulunmazken, dosyanın esasına bağlı olan müsadere kararının uygulanabileceğinin kabulü doğru değildir. Bir hüküm açıklanmadıkça sonuçları ortaya çıkmayacağından, mahkumiyet hükmüne bağlı olan müsaderenin de mahkumiyet hükmü açıklanmadıkça uygulanmaması gerekir. HAGB usulüne uygun ilan edilmiş bir mahkumiyet hükmü olmadığından, fer’i niteliği haiz müsadere kararının uygulanması için, mahkumiyet hükmünün açıklanması ve bunun kesinleşmesi gerekir. Gerçi fikri olarak HAGB’nin kaldırılması gerektiğini ve Ceza adaleti ile ceza siyasetine de uygun düşmediğini savunmaktayız, ancak Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı sonrasında da kanun koyucu bu müessese ile yola devam etmek istemektedir.
Öneriye göre; sanığa, HAGB’yi kabul edip etmediği sorulmayacak, mahkeme şartların oluştuğu kanaatinde ise re’sen HAGB kararı verebilecektir. HAGB kararına karşı istinaf kanun yolu öngörüldüğünden, herhangi bir hak kaybı da ortaya çıkmayacaktır. İstinaf kanun yolunda, hem usul ve hem de esas yönlerinden HAGB kararlarının hukuka aykırı olup olmadığı incelenecektir. Teklifle, HAGB kararının kanun yolu denetiminde yaşanan yetersizlik ve belirsizlik giderilmeye çalışılmıştır. Sanığın kabulüne bağlı olmaması ve öngörülen kanun yolunun istinaf kanun yolu olarak değiştirilmesi ile artık sanığın, HAGB kararı verilmesini kabul ederek, istinaf kanun yolundan vazgeçtiği eleştirisi yapılamayacaktır. HAGB kararının verilmesinin sanığın veya müdafiinin iradesine ve kabulüne bağlı olmamasından doğabilecek sakıncaların, istinaf kanun yolunun açılması ile giderilmesi hedeflenmiştir.
İstinaf incelemesi hakkında CMK m.286 uygulanarak, hükmün temyize tabi olup olmadığı belirlenecektir.
- Anayasa Mahkemesi’nin 22.03.2023 tarihli, 2022/145 E. ve 2023/59 K. sayılı kararıyla iptal edilen CMK m.247/3 hükmünde değişikliğe gidilmesi öngörülmüştür. Fıkraya yapılması öngörülen ekleme neticesinde, sorgusu yapılmayan kaçak hakkında artık sadece mahkumiyet hükmü değil, ceza verilmesine yer olmadığı kararı da verilemeyecektir. Çünkü ceza verilmesine yer olmadığı kararı, kişinin masumiyetinin ortadan kalktığı anlamına gelmekte olup, sorgusu yapılmayan sanık hakkında masum olmadığına karar vermek mümkün olmamalıdır.
- Anayasa Mahkemesi’nin 22/6/2023 tarihli, 2020/79 E. ve 2023/113 K. sayılı kararıyla, basit yargılama usulünde itirazı düzenleyen CMK m.252’nin 2., 3., 4., 5. ve 6. fıkralarının iptal edilmesine bağlı değişiklikler önerilmiştir. İtirazı kararı veren mahkeme değil, tevzi kriterlerine göre karar veren mahkeme dışında belirlenen asliye ceza mahkemesi inceleyecektir. İtiraz üzerine inceleme, itirazdan önceki karardan bağımsız olarak yapılacaktır. Hükme eklenmesi önerilen 7. fıkraya göre; itirazın yargılama giderlerine, vekalet ücretine veya maddi hataya ilişkin olması halinde yine basit yargılama usulü kapsamında hata giderilecek ve sanığın indirimi korunacaktır.
- “İstinaf istemi ve süresi” başlıklı CMK m.273’deki değişiklik önerisi ile, kanun yoluna başvuru süresinin hükmün gerekçesiyle birlikte tebliğ edildiği tarihten itibaren 2 hafta olması öngörülmüştür. Kanun koyucu cezai konularda iki haftalık başvuru süresini belirlemek ve süre başlangıçlarını da usule uygun tebliğat yapılması şartına bağlamak istemiştir.
- “Temyiz isteme ve süresi” başlıklı CMK m.291’deki değişiklik önerisi ile, kanun yoluna başvuru süresinin hükmün gerekçesiyle birlikte tebliğ edildiği tarihten itibaren 2 hafta olması öngörülmüştür.
- “Temyiz başvurusunun içeriği” başlıklı CMK m.294’e, Cumhuriyet savcısının temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtmesi gerektiğinin eklenmesi öngörülmüştür.
- İstinaf ve temyiz kanun yollarına başvuruda süre hakkında öngörülen değişikliklere bağlı olarak CMK m.275/2, 293/2 ve m.295/2’nin kaldırılması öngörülmüştür.
- CMK m.41/1’de eski hale getirme dilekçesinin verilmesi için öngörülen sürenin 7 günden 2 haftaya çıkarılması ve CMK m.173/3’de kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz süresinin 15 günden, 2 haftaya çıkarılması öngörülmüştür.
- Yukarıda yer verilen değişiklik önerileri hakkında geçiş hükümleri öngörülmüştür.
- 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun m.1’de öngörülen değişiklik ile kanunun amacının ve adının değiştirilerek Tazminat Komisyonunun Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Kanun yapılması ve 6384 sayılı Kanunda buna dair değişiklikler yapılması öngörülmüştür.
Belirtmeliyiz ki; sürelere ve bir güne karşılık gelen adli para cezasının miktarının artırılmasına ilişkin öngörülen değişiklikler, hem Kanun Teklifinde ve hem de 8. Yargı Paketi Taslağında yer almaktadır.
2) Sadece Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinde Öngörülen Değişiklikler
- TCK m.220/6 hükmünün Anayasa Mahkemesi’nin 26.10.2023 tarihli, 2023/132 E. ve 2023/183 K. sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme fiilinin, TCK m.220/6 ile TCK’nın “Silahlı örgüt” başlıklı 314. maddesinde müstakil suç olarak düzenlenmesi ve örgüt adına suç işleyen kişi hakkında hem örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemesi hem de işlediği fiilin oluşturduğu suç nedeniyle ceza verilmesi öngörülmüştür. Bu değişikliklere istinaden, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu m.7/5’de yer alan "220 nci maddesinin altıncı" ifadesinin, "314 üncü maddesinin üçüncü" şeklinde değiştirilmesi önerilmektedir.
- “Özel nitelikli kişisel verilerin işlenme şartları” başlıklı KVKK m.6 uyarınca sağlık verisi, açık rızanın dışında sadece Sosyal Güvenlik Kurumu ve Sağlık Bakanlığı ile sağlık kuruluşları tarafından işlenebilmektedir. Ancak sigortacılık sektörü, çalışma mevzuatı, iş sağlığı ve güvenliği ile sosyal hizmetler alanlarında da sağlık verisi zaruri olup, hükmün güncel hali, bu ihtiyacı karşılamamaktadır. Önerilen değişiklik ile özel nitelikli kişisel verilerin işlenme şartları, güncel ihtiyaçlar ve Avrupa Birliği Genel Koruma Tüzüğü’ne göre düzenlenecektir. Bu hususta KVKK m.6/2’ye eklenmesi öngörülen hükümlerle kapsamlı bir değişiklik öngörüldüğü anlaşılmaktadır:
(a) bendine göre; ilgili kişinin açık rızasının bulunması halinde özel nitelikli kişisel verileri işlenebilecektir.
(b) bendine göre; kanunlarda açıkça öngörülen hallerde özel nitelikli kişisel veriler işlenebilecektir.
(c) bendine göre; fiili imkansızlık nedeniyle rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması halinde özel nitelikli kişisel veriler işlenebilecektir.
(ç) bendine göre; ilgili kişinin özel nitelikli kişisel verilerini alenileştirmesi halinde, bu veriler alenileştirme iradesine uygun olarak işlenebilecektir.
(d) bendine göre; özel nitelikli kişisel veriler, bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için zorunlu olması halinde işlenebilecektir.
(e) bendine göre; özel nitelikli kişisel verilerin, kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbi teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetlerinin planlanması, yönetimi ve finansmanı amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından işlenmesinin gerekli olması, başka bir veri işleme şartı olarak düzenlenmektedir.
(f) bendine göre; özel nitelikli kişisel veriler, istihdam, iş sağlığı ve güvenliği, sosyal güvenlik veya sosyal hizmetler ile sosyal yardım alanındaki hukuki yükümlülüklerin yerine getirilmesi için zorunlu olması durumlarında da işlenebilecektir.
(g) bendine göre; siyasi, felsefi, dini veya sendikal amaçlarla kurulan vakıf, dernek veya diğer kar amacı gütmeyen kuruluş ya da oluşumlar tarafından, özel nitelikli kişisel verilerden bazıları işlenebilecektir.
- Uygulamada yurt dışına veri aktarılmasının, sadece ilgili kişilerin açık rızası ile mümkün olması ve bu durumun ticari hayatta zorluğa sebep olması nedeniyle, “Kişisel verilerin yurt dışına aktarılması” başlıklı KVKK m.9’un değiştirilmesi öngörülmüştür.
KVKK m.9/1’de öngörülen değişiklik ile yabancı ülkenin tamamı yerine o ülke içerisindeki bir sektör veya uluslararası kuruluş özelinde de yeterlilik kararı verilmesi imkanı tanınmaktadır.
KVKK m.9/2’de, Kurulun ihtiyaç duyması halinde ilgili kurum ve kuruluşlardan görüş almak suretiyle yeterlilik kararını en geç dört yılda bir değerlendireceğine dair yeterlilik kararı alınma usulü düzenlenecektir.
KVKK m.9/3’de, yeterlilik kararı verilirken Kurulun öncelikle dikkate alacağı ölçütler düzenlenecektir. Bunlar tahdidi olmayacaktır.
KVKK m.9/4’de, yeterlilik kararı bulunmayan ülke, uluslararası kuruluş veya ülke içerisindeki sektörlere, 5. ve 6. maddelerdeki veri işleme şartlarından birisinin varlığı halinde, aktarımın yapılacağı ülkede de ilgili kişinin haklarını kullanma ve etkili kanun yollarına başvurma imkanının bulunması şartıyla, fıkrada bentler halinde sayılan "uygun güvencelerden" birisinin sağlanması durumunda kişisel veri aktarılması mümkün olacağı düzenlenecektir.
KVKK m.9/4-a’ya göre; ülkemizdeki bir kamu kurumunun yabancı ülkedeki ilgili kamu kurumuyla belli alanda yapacağı işbirliği protokolü çerçevesinde, Kurulun izin vermesi şartıyla, karşılıklı yapılacak faaliyetlerin gerektirdiği kişisel verilerin yurt dışındaki kamu kurumuna aktarılabilecektir.
KVKK m.9/4-b’ye göre; aynı teşebbüs grubundaki şirketlerin uymakla yükümlü oldukları ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin hükümler ihtiva eden Kurulun onayladığı bağlayıcı şirket kurallarının varlığı halinde, 5. ve 6. maddedeki veri işleme şartlarından birinin bulunması şartıyla, Kuruldan ayrıca izin almaya gerek olmadan bu şirketler arasında veri aktarımı yapılabilecektir.
KVKK m.9/4-c’ye göre, Kurul tarafından ilan edilen standart sözleşmenin imzalanması suretiyle ayrıca bir izne ihtiyaç olmaksızın veri aktarılması mümkün olabilecektir.
KVKK m.9/4-ç’ye göre, yeterli korumayı sağlayacak hükümlerin yer aldığı yazılı bir taahhütnamenin varlığı ve Kurul tarafından aktarıma izin verilmesi durumunda da yeterlilik kararı bulunmayan bir ülkeye kişisel veri aktarılabilecektir.
KVKK m.9/5’e göre; standart sözleşmesi, imzalanmasından itibaren 5 iş günü içinde veri sorumlusu veya ver işleyen tarafından Kişisel Verileri Koruma Kurumuna bildirilecektir.
KVKK m.9/6’da öngörülen değişiklikle, yeterlilik kararı bulunmayan ve 4. fıkrada öngörülen uygun güvencelerden birisinin sağlanamadığı bazı durumlarda, arızi olmak kaydıyla, bir başka ifadeyle tek veya birkaç sefer ve süreklilik taşımayacak şekilde, yurt dışına veri aktarılmasına imkan sağlanması öngörülmüştür.
KVKK m.9/7’de öngörülen değişikle, kamu kurum ve kuruluşları hakkında KVKK m.9/6-a, b ve c bentlerinin uygulanmayacağı öngörülmüştür.
KVKK m.9/8’de, kişisel verilerin yurtdışına aktarılmasından sonraki aktarımlar bakımından da bu Kanundaki güvencelerin sağlanacağı ve bu madde hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür.
Maddenin mevcut 5. ve 6. fıkraları, 9. ve 10. fıkra olarak aynen korunmakta ve 11. fıkrayla maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların yönetmelikle düzenlenmesi hüküm altına alınmaktadır.
- KVKK m.18’de öngörülen değişiklikle; imzalanan standart sözleşmeyi, Kuruma bildirmekle yükümlü veri sorumlularının ve veri işleyenlerin, bu yükümlülüğe aykırı hareket etmeleri halinde idari yaptırım uygulanacağı, idari yaptırımın kime tatbik edileceği ile idari yaptırım uygulanmasını öngören karara karşı idare mahkemelerinde dava açılabileceği öngörülmüştür.
- KVKK’ye eklenen geçici madde ile değişikliklerin yol açabileceği aksaklıklar önlenmeye çalışılmıştır.
- 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu geçici m.17’de değişiklik yapılması öngörülmüştür. Buna göre; 06.02.2023 tarihinde depremler nedeniyle yıkılan veya kullanılamayacak kadar hasarlı durumda olan sanayi işyerleri borçlandırılarak, yerinde yeniden inşası veya güçlendirilmesi Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca yapılacak, yatırım programında olan veya sonradan programa dahil edilen sanayi sitelerinin altyapı ve üstyapı inşasının tamamına kadarı, mimarlık/mühendislik hizmetleri dahil proje tamamlanana kadar Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca krediyle desteklenecektir.
- 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ek m.18’de değişiklik yapılması öngörülmüştür. 5510 sayılı Kanun ve ilgili mevzuata göre; gelir ve aylık ödemesi yapılanlara, bayramın içinde bulunduğu ayda gelir ve aylık alma şartıyla, Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı’nda 2.000 TL olarak ödenen bayram ikramiyesinin 3.000 TL'ye yükseltilecektir.
- 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname m.14’de öngörülen değişikliğe göre, önce vekalet ücretinin tahsil edildiği yerde dağıtım yapılacak, kalan tutar ise merkez birimlere gönderilecektir.
375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ek m.10 kapsamında maaş almayan ve avukatlık ruhsatı bulunan hukuk birimi amirleri, hukuk müşavirleri, muhakemat müdürü ile avukatlara vekalet ücreti dağıtımı yapılabileceği düzenlenmektedir.
Hukuk biriminde fiilen 6 ay çalışma şartı, sadece ilk defa göreve başlayanlarda aranacaktır.
659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşlarının hukuk birimlerinde görev yapmaktayken çeşitli nedenlerle ayrılan personele, görevli oldukları süre içerisinde takip etmiş oldukları dava ve icra takip dosyalarından tahsil edilen vekalet ücretlerinin ödenmesi gerektiği öngörülmüştür.
3) Sadece 8. Yargı Paketi Taslağında Öngörülen Değişiklikler (Meclise Sunulan Kanun Teklifinde Bulunmayanlar)
- “Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlar” başlıklı TCK m.73/2’ye hakaret suçunun şikayet süresinin her ne suretle olursa olsun suç tarihinden itibaren bir yılı geçemeyeceğinin eklenmesi öngörülmüştür.
- “Önödeme” başlıklı TCK m.75’e yapılması öngörülen değişiklikler ile, hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak her gün için 30 yerine, 100 Türk Lirası yapılması ve hakaret suçu (TCK m.125/2,3-b, 3-c ve 4) halinde önödemenin uygulama alanı bulması düzenlenmiştir.
- “Mahsup” başlıklı TCK m.63’de 100 Türk Lirasının, 500 Türk Lirasına çıkarılması öngörülmüştür.
- “Uzlaştırma” başlıklı CMK m.253/3’e yapılması öngörülen ekleme ile hakaret suçunun (TCK m.125/2) uzlaştırma kapsamında olmayacağı öngörülmüştür. CMK m.253/4’de uzlaşma teklifinde bulunulmasından itibaren kararın 3 gün değil, 7 gün içinde bildirilmediği takdirde teklifin reddedilmiş olacağı yer almaktadır. CMK m.253/19’da; uzlaşmanın sağlanması halinde, uzlaşma anında tespit edilemeyen veya uzlaşmadan sonra ortaya çıkan zararlar hariç, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamayacağı öngörülmüştür.
- “Mahkeme tarafından uzlaştırma” başlıklı CMK m.254/2’de öngörülen değişikliğe göre; edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde verilecek karar, HAGB değil durma kararıdır. Uzlaşmanın gerekleri yerine getirilmez ise mahkemece yargılamaya devam olunacaktır.
- “Temyiz gerekçesi” başlıklı CMK m.295’in kaldırılması öngörülmüştür. Bu değişikliğin yapılması halinde, istinaf kanun yoluna başvurusunda olduğu üzere, temyiz kanun yoluna başvuruda da gerekçe gösterme zorunluluğu ortadan kalkacaktır.
- 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da yapılması öngörülen değişikler yalnızca eski 8. Yargı Paketi Taslağında yer almaktadır. Örneğin; dörtte dört infaz olarak bilinen ikinci mükerrirlerin infazlarının dörtte üçe indirilmesine, Meclis Başkanlığına sunulan Kanun teklifinde yer verilmemiştir. Dolayısıyla; 8. Yargı Paketi Taslağında yer verilen CGTİHK’nın “Öğretimden yararlanma” başlıklı 76, “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” başlıklı 105/A, “Mükerrirlere ve bazı suç faillerine özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbiri” başlıklı m.108’e ve İnfaz Kanununa eklenmesi öngörülen geçici 10 ve 11. madde değişiklikleri, Meclise sunulan Kanun Teklifinde yer almamaktadır. Muhtemelen infaz değişiklikleri daha sonra ve daha kapsamlı yapılabilir. Ancak hukukçuların ve herkesin, takip ve istikrar bakımında deyim yerinde ise kanun yorgunu olduğu söylenebilir. Yok kanun yap kanun anlayışının da doğru ve güvenli olmadığını, kanun devleti değil, hukuk devleti ilkesinin esas alınması isabetli olacaktır.
Prof. Dr. Ersan Şen
Stj. Av. Doğa Ceylan
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)