Bu çalışmada, 5271 sayılı CMK’nın 150. maddesi uyarınca soruşturma veya kovuşturmayı yürüten cumhuriyet savcısı, kolluk görevlileri ya da mahkemece yapılan istem üzerine o yer barosu tarafından görevlendirilen ve zorunlu müdafilik olarak adlandırılan uygulamada sanığın beraat etmesi nedeniyle ayrıca lehine vekalet ücreti ödenip ödenmeyeceğine ilişkin verilen yargısal kararlar değerlendirilmiştir.

Müdafiin görevlendirilmesi hakkındaki CMK’nın 150. Maddesi şöyledir:

(1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.

(2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.

(3) Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.

(4) Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Bu kapsamda yapılan bir temyiz nedeniyle Yargıtay kararında yapılan nitelendirmeye göre 21.09.2023 tarihinde 32316 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 14 üncü maddesinde düzenlendiği şekliyle 04.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Kanun gereğince görevlendirilen vekile bu tarife uyarınca vekalet ücreti ödenip ödenmeyeceğine yönelik istemle ilgili sonuç olarak baroca görevlendirilen müdafii ve vekillerin ücretlerini belirleme hak ve yetkisi Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinin idareye verdiği yetkiye dayanılarak düzenlenecek bir husus olmayıp 2023-2024 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesindeki baroca atanan müdafii ve vekillerin ücretlerine müdahale teşkil eden düzenlemenin yasal dayanağı bulunmamaktadır. Ayrıca yargılama giderleri kapsamında bulunan son tarifeye göre belirlenen bu vekalet ücreti sanığın beraati halinde hazineye, sanığın mahkûmiyeti veya hükmün açıklamasının geri bırakılması kararı verilmesi halinde ise katılan lehine sanığa yasal dayanağı olmayan bir vekalet ücretinin yükletilmesine neden olacaktır. Bu hususun kanuni zemini bulunmadığından idarenin işlemi ile de yani Adalet Bakanlığı genelgesi ile de düzeltilmesi mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle 5271 sayılı Yasa gereğince, soruşturma ve kovuşturma aşamasında görevlendirilen müdafiilere 21.09.2023 tarihinde 32316 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 14 üncü maddesinde düzenlendiği şekliyle vekalet ücreti takdir edilmesi mümkün bulunmadığından Mahkemece kurulan hükümde bir isabetsizlik görülmeyip Baro tarafından görevlendirilen katılan vekilinin bu husustaki temyiz istemi yerinde kabul edilmemiştir.[1]

Benzer gerekçe ile bölge adliye mahkemesi kararına göre karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T'nin 14/4. maddesinde sanıklara CMK'dan atanan müdafi tarafından temsili halinde de sanıklar lehine mahsup suretiyle vekalet ücreti verilmesine dair düzenleme yapılmış ise de; A.A.Ü.T'nin dayanağı olan Avukatlık Kanunu'nun 168. maddesinin sadece tarafların iradi temsili halinde (vekaletname ile ve vekalet sözleşmesi ile) Barolar Birliği'ne A.A.Ü.T çıkarma yetkisini verdiği, CMK'dan zorunlu müdafi olarak atanan avukatların ücretinin ise 5320 sayılı Kanunun 13. maddesine göre Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak tarifeye göre ödendiği, Barolar Birliği'nin A.A.Ü.T'de zorunlu müdafi için sanıkların beraat etmesi halinde sanıklar lehine vekalet ücreti verilmesine dair düzenleme yapma yetkisinin bulunmadığı, bu nedenle yürürlükte bulunan 5320 sayılı Kanunun 13. maddesi ve bu maddeye istinaden çıkartılan CMK gereğince görevlendirilen müdafi ve vekillere yapılacak ödemelere ilişkin tarifenin uygulanması gerektiği anlaşıldığından; beraat eden sanık lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair verilen kararda isabetsizlik görülmemekle istinaf başvurusunda bulunan sanık müdafinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla CMK'nın 280/1-a. maddesi gereğince istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.[2] Başka kararlarda da benzer nitelendirme ile yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.[3]

Ayrıntılı olarak konuyu tartışan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Ceza Dairesi şu nitelendirmeleri yapmıştır. …ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda, SSÇ hakkında beraat kararı verilmiş, SSÇ müdafinin vekalet ücreti talebiyle ilgili olarak da; "...her ne kadar suça sürüklenen çocuk beraat etmiş ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 14/4. maddesi yapılan son değişiklik ile; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen müdafii bulunması durumunda, beraat eden sanık lehine kovuşturma için Hazineden alınan ücretin mahsubu suretiyle maktu avukatlık ücretine hükmedileceği belirtilmiş ise de; 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun müdafi ve vekil ücreti başlıklı 13. Maddesinde ; "Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının istemi üzerine baro tarafından görevlendirilen müdafi ve vekile verilecek ücretin, avukatlık ücret tarifesinden ayrık olarak, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü de alınarak Adalet ve Maliye bakanlıkları tarafından birlikte tespit edileceği" belirtilmiş, aynı maddenin 2.fıkrasında ise yapılacak ödemeye ilişkin usul ve esasların Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği vurgulanmıştır.

Bu çerçevede; bir yanda tarafların iradelerine dayalı vekalet sözleşmesi ve bu sözleşme gereği belirlenebilecek asgari tutarlara ilişkin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi söz konusu olup, Avukatlık Kanunun 168. maddesi uyarınca anılan tarifeyi hazırlama yetkisi Türkiye Barolar Birliğindeyken, diğer yanda rızai bir sözleşmeye dayanmaksızın kanun gereği zorunlu olarak görevlendirme ve bu görevlendirmeye ilişkin ödenecek ücretin  Adalet Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından birlikte tespit edilmesi söz konusu olup, buna ilişkin yönetmelik çıkarma yetkisi de Adalet Bakanlığındadır. Dolayısıyla; kanun gereği ancak Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle yapılabilecek bir değişikliğin Barolar Birliği tarafından yapılması, düzenlemeyi yetki unsuru yönünden tartışmalı hale getireceği gibi, niteliği itibariyle tebliğ vasfında olan Avukatlık Asgari Ücret tarifesinin, 5320 sayılı kanunun 13. maddesine üstün tutulması normlar hiyerarşisine de aykırılık teşkil edecektir. Nitekim İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesi, 2023/3749 esas 2023/3878 Karar sayılı 28.12.2023 tarihli ilamında;  "Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 14/4. maddesinde yer alan "Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir." biçimindeki düzenlemenin sadece vekaletname ibraz eden vekil lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin olduğu, sanığa Baro tarafından CMK'nun 150/3. maddesi gereği görevlendirilen zorunlu müdafinin bu kapsamda olmadığı, Baro tarafından görevlendirilen zorunlu müdafi ücretinin CMK'nun 150/4. ve 02.03.2007 gün ve 262450 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8/1.maddeleri gereğince yapılacağının hükme bağlanmış olması karşısında, İstanbul Barosu'nun 13/10/2021 gün ve 607271 sayılı yazısıyla sanığa Baro tarafından atanan zorunlu müdafiye vekalet ücreti takdir edilmemesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı " şeklindeki açıklamayla zorunlu müdafi tarafından temsil edilen sanık lehine vekalet ücreti takdir edilemeyeceği vurgulanmıştır. Yine; Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesinin 2023/2093 esas 2024/17 Karar sayılı ilamı ile Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 2023/993 Esas 2024/22 Karar sayılı ilamları da aynı yöndedir.

Tüm bu açıklamalar ışığında; gerek kanun gereği zorunlu bir görevlendirmenin söz konusu olması, gerek CMK uyarınca görevlendirilen vekillere yapılacak ödemelere ilişkin düzenleme yapma yetkisinin 5320 sayılı kanunun 13. maddesi gereğince münhasıran Adalet Bakanlığına ait olması, gerekse de normlar hiyerarşisi gereği tebliğ vasfındaki bir idari düzenleme ile kanun hükümlerinin değiştirilemeyecek olması...", gerekçesiyle beraat eden suça sürüklenen çocuklar lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine karar verilmiştir.[4]

Zorunlu müdafi ile takip edilen bir suç nedeniyle beraat eden sanığa ayrıca vekalet ücretine karar verilmemesi gerektiğine dair söz konusu uygulama şu gerekçeye dayanıyor: Zorunlu müdafilik, CMK’nın 150. maddesinde belirtilen hallerde,  5320 sayılı Kanun’un 13. maddesi gereğince münhasıran Adalet Bakanlığına aittir. Bu görevlendirme nedeniyle çıkarılan yönetmelik hükümleri uyarınca müdafi ücreti ödenmektedir. Normlar hiyerarşisi gereği tebliğ vasfındaki bir idari düzenleme ile kanun hükümleri değiştirilemez. Yargıtay ve istinaf kararları itibariyle zorunlu müdafilikte beraat eden sanık lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekir. Genel vekaletname-müdafilikte ise yasa gereği AAÜT’yi düzenleme yetkisine sahip Türkiye Barolar Birliğince belirlenen ücret, beraat eden sanık lehine hükmedilmesi gerekir.

Kanaatimizce, fiili durumdaki dikkat ve özenin gerçekte öyle olup olmadığı bir yana, tıpkı genel olarak görev yapan müdafi gibi bir hukuki yardım ve emek verildiğinin kabulü karşısında CMK gereğince görevlendirilen (zorunlu) müdafiin takip ettiği suç nedeniyle beraat eden sanık lehine arada kalan farkın ödenip ödenmeyeceği hususunun tartışılmasında yarar olabilecektir.

Kaynakça:

Uygulamada İstinaf Ceza El Kitabı, Filiz Kitabevi, 3.Baskı, 2024

-----------------

[1] 6.CD, 06.05.2024, E.2024/1610, K.2024/5609.

[2] İstanbul BAM, 16.CD, 17.07.2024, E.2024/1988, K.2024/2064; Kararda 10.CD'nin E.2023/21449, K.2024/16047 sayılı ilamına atıf yapılmış ve Yargıtay’ın bu ilam gözetilerek dairenin aksi yöndeki önceki uygulamasından vazgeçilmek suretiyle böyle bir değerlendirme yapıldığı belirtilmiştir.

[3] İstanbul BAM, 31.CD, E.2024/2824, K.2024/2512.    

[4] İstanbul BAM, 31.CD, 26.09.2024, E.2024/2065, K.2024/2836