Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ‘’Millete ve Devlete Karşı Suçlar’’ bölümünde kısmının ‘’Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar’’ başlığı altında 256.maddede yer almaktadır. TCK m.256 maddede:  (1) Zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

765 sayılı Eski Türk Ceza Kanunu’nun 245.maddesinde: ‘’Kuvvei cebriye imaline memur olanlar ve bilümum zabıta ve ihzar memurları memuriyetlerini icrada ve mafevkınde bulunan amirin emrini infazda kanun ve nizamın tayin ettiği ahvalden başka surette bir kimse hakkında sui muameleye veya cismen eza verecek hale cür'et eder yahut ol kimseyi darp ve cerh eyler ise bir aydan üç seneye kadar hapis ve muvakkaten memuriyetten mahrumiyet cezalariyle cezalandırılır. Eğer işlediği cürüm bu fiillerin fevkınde ise o cürümlere terettüp eden cezaya üçte bir miktarı zammolunur.’’ denilmek suretiyle zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması düzenlenmiş olup  5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’ndan farklı olarak suçun konusunu oluşturan şeyler sınırlandırılmıştır ne nitelikli halinden bahsedilmiştir.

 2559 sayılı Polis Vazife Salahiyet Kanunu’nun 16.maddesi, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’nun 4.maddesi, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 23.maddesi, 1481 sayılı Asayişe Müessir Bazı Fiillerin Önlenmesi Hakkında Kanun’un 1. ve 2. maddeleri, Polis Çevik Kuvvet Yönetmeliği’nin 4.maddesi, 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’nun 11. maddesi, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Yönetmeliği’nin 38., 39. ve 40.maddeleri, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun Ek 2.maddesi, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 24.maddesi, 772 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu’nun 5.maddesi, 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu’nun 5.maddesi, 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkındaki Kanun’un 33.maddesi, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 22.maddesi, 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’un 7.maddesi,1721 sayılı Hapishane ve Tevkifhanelerin İdaresi Hakkında Kanun’un 8.maddesi, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 78.maddesi ve 442 sayılı Köy Kanunu’nun 77.maddesi kolluk kuvvetlerinin zor kullanma yetkilerine ilişkin hükümleri içermektedir. Bu ve benzeri mevzuatla zor kullanma yetkisi verilen kamu görevlileri, görevlerini ifa ederlerken kişiler üzerinde görevlerinin gerektirdiği ölçünün dışında kasten zor kullanması durumunda “zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması” suçundan cezalandırılacaktır.[1]

Zor kullanma, kişilerin kendisine ve çevresine zarar vermesini engellemek, kanunların emrettiği kurallara uyulmasını temin etmek, temel hak ve özgürlüklerden herkesin eşit şekilde istifade etmesini sağlamak amacıyla kanunla verilen yetkiye dayanılarak usulüne uygun güç kullanılmasıdır.[2] Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması, kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken, hukukun kendilerine tanıdığı zor kullanma yetkisini aşarak, kanuna aykırı bir şekilde güç kullanmaları durumunu ifade etmektedir. Kişilere karşı zor kullanılması, Anayasanın garantisi altında bulunan kişi haklarına büyük bir kısıtlama niteliğindedir.[3] Temel hak ve özgürlüklere, insan onuruna, beden bütünlüğüne ve yaşama hakkına müdahaledir. Bu nedenle kanun ile açıkça düzenlenen bir yetkinin şartlarının oluşması halinde zor kullanılabilir.[4]

Kamu görevlileri, görevlerini yerine getirirken, belirli koşullar altında zor kullanma yetkisine sahiptir. Bu yetki, kanunun öngördüğü sınırlar çerçevesinde kullanılmalıdır. Ancak, bu sınırların dışına çıkılması, yani gereğinden fazla güç kullanılması, hukuka aykırı bir durum oluşturur. Örneğin, bir kolluk görevlisinin bir suç şüphelisini yakalarken gerekenden fazla güç kullanması, bu yetkinin sınırını aşmak anlamına gelmektedir.

KORUNAN HUKUKİ DEĞER

Zor kullanma yetkisine ilişkin sırın aşılması suçu, ‘’Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar’’ başlığı altında düzenlenmiştir. Zor kullanma yetkisine ilişkin sınır aşılmak suretiyle kişilere haksız güç kullanılması durumunda, bir yandan kişilik hakları saldırıya uğramakta, diğer yandan toplumda idareye karşı var olan ve idarenin yasalara uygun faaliyette bulunduğuna ilişkin güven duygusu ihlal edilmektedir.[5] . Bu nedenle korunan hukuki değer; kişilerin vücut bütünlüğü ve özgürlüğü ile hukuk devleti ilkesidir. Diğer bir deyişle suçtan zarar görenin şeref ve haysiyetinin, beden bütünlüğünün korunması ile kamu idaresinde disiplinin ve idarenin itibarının sağlanmasıdır. [6]

Hukuk devleti ilkesine göre, tüm devlet faaliyetleri hukuk kurallarıyla sınırlandırılmıştır. Kamu görevlileri de dâhil olmak üzere herkesin bu kurallara uyması gerekmektedir. Zor kullanma yetkisinin sınırlarının aşılması, hukuk devleti ilkesine aykırı bir durum oluşturur. Bu suç, devletin keyfi güç kullanımıyla hareket etmesini önlemeye yönelik bir koruma sağlamaktadır. Bu düzenlemelerle, hem bireylerin hak ve özgürlükleri korunur hem de devletin güç kullanımının hukuk çerçevesinde kalması sağlanır.

MADDİ UNSURLAR

SUÇUN KONUSU

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçunun konusu; kamu görevlisinin, görevini yerine getirirken sahip olduğu zor kullanma yetkisini hukuka aykırı şekilde aşarak gerçekleştirdiği fiillerdir. Kamu görevlileri, görevlerini icra ederken belirli durumlarda zor kullanma yetkisine sahiptir. Ancak bu yetkinin kullanımı, yasalarla belirlenmiş sınırlar çerçevesinde kalmalıdır. Bu suç, kamu görevlisinin bu sınırları aşarak, gereksiz veya orantısız güç kullanması durumunda ortaya çıkmaktadır. Örneğin, bir suç şüphelisinin yakalanması sırasında aşırı fiziksel güç kullanılması veya kişinin temel haklarına zarar verecek şekilde müdahalede bulunulması, zor kullanma yetkisinin aşılması anlamına gelmektedir. Bu tür fiiller, suçun maddi konusunu oluşturur ve bu bağlamda, kamu görevlisinin hukuka aykırı bir eylemde bulunarak zor kullanma yetkisini aşması, bu suçun temelini teşkil etmektedir.

SUÇUN FAİLİ VE MAĞDURU

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, özgü bir suçtur. Bu nedenle, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu herkes tarafından işlenemeyen, yalnızca zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlilerince işlenebilen bir suçtur. Fail, kanun tarafından zor kullanma yetkisi verilen bir kamu görevlisi olmalıdır (polis, jandarma, zabıta, vs.). Fail, kendisine tanınan zor kullanma yetkisini kullanırken ölçülülük ilkesini ihlal ederek, hukuka aykırı bir şekilde güç kullanmalıdır.  Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 90/1 maddesinde kamu görevlisi olmayan kişilere de zor kullanma yetkisi verildiği görülmektedir. Bu maddeye göre: suçüstü halinde herkesin yakalama yetkisi olduğundan bahsetmektedir. Suçüstü halinde şüpheliyi yakalayan kişiler şüphelinin kaçmasını önlemenin ötesinde, örneğin şüpheliyi yakalayarak etkisiz hale getirdikten sonra tekme ve tokat ile vurmak suretiyle yaralaması durumunda kamu görevlisi sıfatı bulunmadığından dolayı kasten yaralama suçu hükümlerine göre cezalandırılır.[7] Failin zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisi olması gerekmektedir. Örneğin, hakim veya savcılar kamu görevlisi olmalarına rağmen zor kullanma yetkileri bulunmamaktadır. Bu durumda ancak verdikleri emir sonucu zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu doğmuş ise işlenen suçun şeriki olurlar.[8]

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçunun mağduru, genellikle kamu görevlisinin yetkisini aşarak zor kullandığı kişidir. Bu kişi, zor kullanma yetkisinin hukuka aykırı şekilde ve ölçüsüzce uygulanması sonucu bedensel, psikolojik veya maddi zarar gören birey olabilmektedir. Mağdur: Birey olabilir; Kamu görevlisinin zor kullanma yetkisini aştığı sırada doğrudan zarar gören kişidir. Örneğin, orantısız şekilde güç kullanılan bir şüpheli ya da sanık olabilmektedir. Toplum olabilir; Eğer zor kullanma yetkisi genel kamu düzenini bozacak şekilde kullanılmışsa, bu durumda mağdur, dolaylı olarak toplum da olabilir. Kısacası, mağdur, zor kullanma yetkisini aşan eylemlerden zarar gören gerçek kişi veya toplumun genel huzuru ve düzenidir. Suçun mağduru olabilmek için özel bir nitelik aranmamaktadır.

FİİL, NETİCE VE NEDENSELLİK BAĞI

"Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması" suçunun fiil unsuru, kamu görevlisinin kendisine verilen zor kullanma yetkisini aşarak hukuka aykırı şekilde güç kullanmasıdır. Bu fiil, genel olarak şiddet veya cebir uygulaması şeklinde ortaya çıkmaktadır.

Bu suçun fiil unsuru iki şekilde olabilir: Aktif hareket: Kamu görevlisinin zor kullanma yetkisini hukuka aykırı bir şekilde aşarak, ölçüsüz veya gereksiz güç kullanmasıdır. Örneğin, bir şüpheliyi etkisiz hale getirmek için gerekenden fazla şiddet uygulanmasıdır. Hareketsizlik (ihmal): Kamu görevlisinin zor kullanma yetkisini kullanması gerekirken kullanmaması ve bu nedenle bir zarara neden olmasıdır. Örneğin, müdahale edilmesi gereken bir durumda yetkisini kullanmayarak kişilerin zarar görmesine yol açmasıdır. Kısacası, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçunun fiil unsuru, kamu görevlisinin yetkisini kullanırken kanunda öngörülen sınırları ihlal eden herhangi fiziksel müdahale ya da hareketsizlik durumudur. Ayrıca bu suçun oluşumu için dört öğenin varlığı gerekmektedir: failin zor kullanma yetkisini kullanmasını gerektirecek bir nedenin bulunması, kullanılan zorun görev nedeniyle ve görev sırasında icra edilmesi, görev gereği icra edilen zorun görevin gerektirdiği ölçü/oran dışında olması ve görevin gerektirdiği ölçüden fazla zor kullanımının kasta dayanmasıdır.[9]

Zor kullanmada sınırın aşılması hususu kanunda sayılmamıştır zira somut olayın şartlarına göre değerlendirme yapılacaktır. Çünkü zor kullanmayı gerektirecek bir olay sırasında ne oranda güç kullanılacağı, kamu görevlilerinin karşı karşıya kalacağı direniş, ortaya konulan engellerin niteliği, engel çıkaranın yaşı, cinsiyeti gibi birtakım etkenlere göre değişecektir.[10]

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, neticeli bir suç olarak değerlendirilir. Ancak netice (zarar) suçun oluşumunda belirleyici bir unsur değildir. Eğer zor kullanma yetkisi aşılarak bir zarar meydana gelmişse, bu durum suçun neticeli olduğunu ve bu neticenin suçun oluşumunda önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Bu suçta netice, hukuka aykırı bir eylemin sonucunda mağdura verilen zararı ifade eder, ancak suçun oluşumu için neticenin gerçekleşmesi şart değildir. Yani, suçun oluşabilmesi için zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması yeterlidir. Kamu görevlisinin, yetkiyi aşarak orantısız güç kullanması ve bunun sonucunda mağdurda bir zararın meydana gelmesi, suçun neticeli olduğuna işaret etmektedir.

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, nedensellik bağı açısından, kamu görevlisinin hukuka aykırı şekilde zor kullanma yetkisini aşması ile meydana gelen sonuçlar arasındaki ilişkiyi ifade etmektedir. Bu suçta nedensellik bağı, kamu görevlisinin zor kullanma yetkisini sınırlarının ötesinde kullanması ve bunun sonucunda mağdurda zarar meydana gelmesi arasındaki bağlantıyı ortaya koyar. Yani, kamu görevlisinin yetkisini aşarak uyguladığı güç, mağdurda fiziksel veya ruhsal zarar oluşturuyorsa, bu zarar ile failin eylemi arasında bir nedensellik bağı bulunur. Bu bağlamda, zor kullanma yetkisini aşma eylemi ve meydana gelen zarar arasında doğrudan bir ilişki kurulması gerekmektedir. Suçun oluşabilmesi için, zor kullanma yetkisinin aşılması ve bunun sonucunda bir zararın ortaya çıkması, nedensellik bağının varlığını göstermektedir. Dolayısıyla, bu suçta nedensellik bağı, suçun fiil unsuru ile zarar arasındaki bağlantının belirlenmesi açısından kritik öneme sahiptir.

MANEVİ UNSURLAR

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, iki temel manevi unsura sahiptir: kast ve taksir.  Kamu görevlisi zor kullanma yetkisine ilişkin sınırı kasten aşmalıdır. Kamu görevlisi halin gerektirdiği şekil ve derecenin üzerinde zor kullanarak görev sınırını aşmalı ve bunu bildiği halde eylemi gerçekleştirmelidir.[11] Başka bir ifade ile kolluk görevlisinin, görevin gereklerini bir tarafa bırakarak ortamın ve koşulların gerektirmediği bir şekilde münhasıran yaralama kastı içerisinde hareket etmesi gerekir.[12]

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçunun hukuka aykırılık unsuru, failin (kamu görevlisinin) sahip olduğu zor kullanma yetkisini hukuka aykırı bir şekilde ve ölçüsüz biçimde aşmasıdır. Bu suçun işlenebilmesi için, fiilin mevcut hukuki sınırları ihlal etmesi gerekmektedir. Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, hukuka uygunluk nedenlerine göre değerlendirildiğinde, suçun oluşumunu etkileyen bazı durumlar olabilir; bu durumlar, suçun hukuka uygun olup olmadığını belirlemektedir.

Kanunun Hükmü: Kamu görevlisinin zor kullanma yetkisini kullanması, genellikle kanunlarla düzenlenmiştir ve bu yetki belirli sınırlar içinde kullanılması öngörülmüştür. Kanun, kamu görevlilerine belirli durumlarda zor kullanma yetkisi tanırken, bu yetkinin nasıl ve ne şekilde kullanılacağına dair kurallar koymaktadır. Eğer kamu görevlisi, kanun tarafından belirlenen sınırlar içinde kalıyorsa, zor kullanma hukuka uygun sayılmaktadır. Ancak, kanunla belirlenen sınırların aşılması durumunda, hukuka aykırılık meydana gelir. Dolayısıyla, kolluk görevlisinin görevin gerektirdiği ölçüde kullanacağı zor nedeniyle bir kişi yaralanmış olsa dahi, eylem hukuka uygun sayılacağı için suç teşkil etmeyecektir.[13]

Amirin Emri: Kolluk görevlisi, yetkili bir merciden aldığı ve yerine getirilmesi zorunlu olan bir emri uygulamak için, bu emri yerine getirmek adına gerekli olan ölçüde ve şekilde kişilere karşı zor kullanabilir. Bu durum hukuka uygunluk nedenini oluşturur. Ancak Anayasa’nın 137.maddesinde bahsi geçen ‘’Kanunsuz Emir’’ başlığı altında amirin verdiği konusu suç teşkil eden emir hangi şartta olursa olsun yerine getirilmez. (‘’ Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.’’) Bu nedenle kolluk görevlisi, yasaya aykırı olarak bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yol açan zor ve silah kullanma emrini bilerek yerine getirmesi durumunda hukuka uygunluk sebebinden yaralanamaz.[14]

Meşru Savunma: Meşru savunma, bir kişinin kendisini veya başkalarını haksız bir saldırıdan koruma hakkıdır. Kamu görevlisi, zor kullanma yetkisini meşru savunma amacıyla kullanıyorsa ve bu kullanım orantılıysa, bu durum hukuka uygun kabul edilmektedir. Ancak meşru savunma sınırlarının aşılması, yani orantısız güç kullanımı, hukuka aykırılık oluşturur. 5237 sayılı TCK ile meşru savunmanın alanı genişletildiği için, silah kullanmanın alanı da genişlemiştir. Buna göre, kolluk sadece kişilerin ve kendisinin canına karşı değil, mal varlığı (mülkiyet) hakkı dâhil, her türlü hakka yönelik haksız bir saldırı ile gerçekleşmesi muhakkak haksız bir saldırıyı def etmek için silah kullanabilecektir.[15]

Zorunluluk Hali: Zorunluluk hali, bir tehlikeyi önlemek amacıyla hukuka aykırı bir fiil işlemenin meşru kılınabileceği durumlardır. Kamu görevlisi, acil bir durumda zorunluluk hali nedeniyle zor kullanma yetkisini aşmışsa ve bu eylem tehlikeyi ortadan kaldırmak için gerekli ve orantılıysa, hukuka uygunluk sağlanabilir. Ancak zorunluluk hali gereklilikleri aşılırsa, hukuka aykırılık doğar.

Hakların Kullanılması: Kamu görevlisinin zor kullanma yetkisi, hukukun tanıdığı bir haktır. Bu hakkın kullanımı, hukukun öngördüğü sınırlar içinde olmalıdır. Eğer zor kullanma yetkisi, hakların kullanılması çerçevesinde ve belirlenen sınırlar içinde kullanılmışsa, bu durum hukuka uygun sayılır. Ancak, hakkın sınırlarının aşılması hukuka aykırı bir eylem oluşturur.

Rıza: Rıza, hukuka uygunluk nedenlerinden biri olarak genellikle kişisel haklar açısından geçerli olsa da, zor kullanma yetkisi kapsamında rıza, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmaz. Kamu görevlisinin zor kullanma yetkisini aşması durumunda, rıza, suçun hukuka uygunluğunu sağlamaz.

Bu bağlamda, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, yukarıda belirtilen hukuka uygunluk nedenlerinin sınırları içinde değerlendirilmeli ve bu sınırların aşılması durumunda hukuka aykırılık meydana gelir.

NİTELİKLİ HALLER

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, bazı nitelikli halleri içerebilir ve bu durum suçun daha ağır bir şekilde değerlendirilmesine yol açabilir. Kamu görevlisinin zor kullanma yetkisini aşarak suç işlediği durumlarda, eğer bu eylem görev başında gerçekleştirilmişse, suçun nitelikli hali ortaya çıkar. Ayrıca, zor kullanmanın sonucunda mağdurda ağır bedensel zarar, kalıcı sakatlık veya ciddi psikolojik travma oluşursa, bu da suçun nitelikli bir halidir. Eğer zor kullanma yetkisi sürekli olarak veya birden fazla kez aşılmışsa ve bu eylemler sistematik bir şekilde yapılmışsa, suç daha da ağırlaşabilir. Son olarak, zor kullanma yetkisinin aşılması kamu güvenliği veya kamu düzeni açısından önemli bir tehdit oluşturuyorsa, bu durum da suçun nitelikli halini oluşturur. Bu nitelikli halleri içeren durumlarda, suçun cezası genellikle daha ağır olur ve failin eyleminin niteliği, sonuçları ve toplumsal etkisi dikkate alınarak değerlendirilir. Kamu Görevlisinin Görev Başında Olması: Görev başında iken bu tür bir aşım, suçun nitelikli halini oluşturur çünkü kamu görevlisinin yetkisini kötüye kullanması, toplumun güvenliğine olan etkisini artırır. Zararın Ağır Olması: Bu durum, suçun ağırlaştırılmış bir şekli olarak değerlendirilir çünkü mağdurun yaşadığı zarar, suçun sonuçlarını ağırlaştırır. Zor Kullanmanın Sistematik veya Tekerrürlü Olması: Bu tür bir sistematik yaklaşım, suçun daha ciddi bir nitelik taşımasına neden olur çünkü failin eylemi, kasıtlı ve tekrarlayıcı bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Zor Kullanmanın Kamu Güvenliği veya Kamu Düzeni Açısından Önemli Bir Tehdit Oluşturması: Kamu düzenine olan etkisi nedeniyle, bu durum suçun nitelikli halini oluşturur çünkü toplumun genel güvenliğini tehdit eden eylemler, daha ağır bir şekilde cezalandırılabilir.

Bu nitelikli halleri dikkate alarak, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçunun oluşumu ve cezalandırılması, failin eyleminin niteliğine, sonuçlarına ve toplumsal etkisine göre değerlendirilir. Bu nitelikli halleri oluşturacak her durum, suçun cezai sorumluluğunu artırabilmekte ve daha ağır cezaların uygulanmasına neden olabilmektedir.

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

TEŞEBBÜS

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu bağlamında teşebbüs, suçun tamamlanması için gerekli eylemin bir aşamasının gerçekleştirilmiş olması anlamına gelir. Teşebbüs, failin zor kullanma yetkisini aşmaya yönelik hareketlerde bulunmasını ancak tüm suç unsurlarının henüz tamamlanmamış olmasını ifade eder. Örneğin, bir kamu görevlisi zor kullanma yetkisini aşmaya yönelik eylemlerine başlamış, ancak henüz mağdurda ağır bir zarar meydana getirmemişse, bu durumda teşebbüs söz konusudur. Kolluk görevlisinin görevinin gerektirdiğinden fazla zor kullanmak üzere harekete geçmesi üzerine, başka bir kimse tarafından engellenmesi veya sonucun meydana gelmemesi durumunda fiilin teşebbüs aşamasında kaldığı kabul edilir. Bu bağlamda, teşebbüs suçun cezai sorumluluğunu etkileyebilir ve suçun işlenmesine yönelik niyetin belirli bir aşamada olduğu durumlarda değerlendirilir.[16] Ancak kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine teşebbüs mümkün değildir.[17]

İŞTİRAK

Zor kullanmaya ilişkin sınırın aşılması suçu, özgü bir suçtur. Bu suçu yalnızca kanunda özel olarak belirtilen kişiler işleyebilir. Bu sıfatlara sahip olmayan kişilerin iştiraki durumunda ise TCK m.40/2’ye göre azmettiren veya yardım eden sıfatı ile sorumlu tutulur. Eğer zor kullanma yetkisi olmayan bir kişi, kamu görevlisinin zor kullanma sınırını aşmasına yardım ederse veya onu bu suçu işlemeye teşvik ederse, bu kişi özgü suçun faili olarak değil, suça iştirak eden (yardım eden ya da azmettiren) kişi olarak yargılanır. Bu durumda kişi, işlediği fiile göre ceza alır, ancak failin kamu görevlisi olması gerekmez. Zor kullanmaya ilişkin sınırın aşılması suçunda iştirak, hem zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlileri arasında olabilir hem de zor kullanma yetkisine sahip olmayan kişilerin azmettirme veya yardım etme şeklinde olabilir.

İÇTİMA

Fikri içtima (TCK m.44) kavramı, bir kişinin tek bir fiille birden fazla suç işlemesi durumunu kapsar. Bu durumda fail, eylemiyle hem zor kullanma sınırını aşma suçunu hem de mağdura karşı işlenmiş olabilecek başka bir suçu (örneğin yaralama) gerçekleştirmiş olabilir. Eğer aynı fiille birden fazla suç işleniyorsa, kanun bu suçlardan en ağır cezayı gerektirenin uygulanmasını öngörür. Örneğin, bir kamu görevlisi zor kullanma yetkisini aşarken aynı zamanda mağdura fiziki zarar verirse, hem zor kullanma sınırının aşılması suçu hem de kasten yaralama suçu gündeme gelir. Ancak bu durumda fail yalnızca en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.

Bunun yanında, maddi içtima (TCK m.43), birden fazla farklı fiilin işlenmesi sonucunda birden fazla suçun meydana gelmesi durumunu ifade eder. Eğer kamu görevlisi aynı mağdura karşı birden fazla eylemde bulunarak her eylemde zor kullanma sınırını aşarsa, her bir eylem ayrı bir suç olarak değerlendirilir. Bu durumda her suç için ayrı bir ceza verilebilir, ancak cezalarda zincirleme suç hükümleri de uygulanabilir. Bu hükümlere göre, aynı suç birden fazla kez işlenmişse, cezada belli bir oran artışı yapılabilir.

Kasten yaralama suçlarında zincirleme suç hükümlerinin uygulanma imkânı bulunmamaktadır (TCK, m. 43/3). Bu nedenle kolluk görevlisinin, birden fazla kişiye karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında zor kullanması halinde mağdur sayısınca suç oluşur.[18]

Sonuç olarak, zor kullanma sınırının aşılması suçunda içtima, failin fiilinin niteliğine, fiilin mağdur üzerindeki etkilerine ve birden fazla suç işlenip işlenmediğine bağlı olarak değerlendirilir. Fikri içtima ve maddi içtima durumları, failin cezalandırılmasında dikkate alınan önemli hukuki kavramlardır ve bu suçun niteliğine göre farklı sonuçlar doğurur.

YAPTIRIM VE MUHAKEME USULÜ

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu için yaptırımlar, suçun ciddiyetine ve meydana gelen zararın niteliğine göre belirlenmektedir. Bu suçun yaptırımları, genel olarak Türk Ceza Kanunu'nda düzenlenen ceza hükümlerine dayanmaktadır. 

Hapis Cezası: Zor kullanma yetkisini aşarak hukuka aykırı bir eylemde bulunan kamu görevlisi, bu suçun ciddiyetine bağlı olarak çeşitli sürelerde hapis cezasına çarptırılabilmektedir. Türk Ceza Kanunu'nun 265. maddesine göre, bu suçun işlenmesi durumunda verilecek hapis cezası genellikle 1 yıldan 4 yıla kadardır, ancak suçun nitelikli halleri bu süreleri artırabilmektedir.

 Para Cezası: Hapis cezasına ek olarak, fail para cezası alabilir. Para cezasının miktarı, suçun ciddiyeti, failin ekonomik durumu ve meydana gelen zararın büyüklüğüne göre belirlenmektedir.

Görevden Men: Kamu görevlisinin zor kullanma yetkisini aşarak suç işlemesi durumunda, ceza mahkûmiyetinin yanı sıra görevden men edilme gibi idari yaptırımlar da uygulanabilmektedir. Bu, failin kamu görevinden uzaklaştırılması anlamına gelir ve bu tür bir ceza, suçun kamu görevine olan etkisini dikkate almaktadır.

Müeyyidelerin Artırılması: Suçun nitelikli halleri, örneğin ağır bedensel zarar meydana gelmesi veya kamu düzenini ciddi şekilde tehdit etmesi durumunda, ceza süreleri ve yaptırımlar artırılabilir. Bu durumlarda, hapis cezasının süresi daha uzun olabilmekte ve ek olarak para cezası veya diğer idari yaptırımlar uygulanabilmektedir.

Sonuç olarak, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, faillerin suçun ciddiyetine, zarar veren etkilerine ve diğer faktörlere göre çeşitli yaptırımlarla sonuçlanabilir. Bu yaptırımlar, hem cezai hem de idari nitelikte olabilir ve failin eyleminin toplumsal etkilerini dengelemeye yönelik olarak belirlenmektedir.

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu için muhakeme usulü, suçun soruşturulması ve yargılanmasını düzenleyen hukuki süreçleri kapsar. Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçunun önleyici, düzenleyici veya caydırıcı kolluk hizmetlerine dair görevlerin ifası sırasında işlenmesi halinde kamu görevlisi hakkında 4483 sayılı yasa hükümlerine göre soruşturma izni alınacağı savunulmuştur.[19] Bu süreç, genellikle soruşturma ve kovuşturma aşaması olarak iki ana aşamadan oluşmaktadır. Soruşturma aşamasında, suçun işlendiğine dair ihbarlar veya şikâyetler doğrultusunda Cumhuriyet Savcılığı tarafından bir soruşturma başlatılır. Bu aşamada, deliller toplanır, mağdurların ve şüphelilerin ifadeleri alınır ve suçun nitelikli halleri değerlendirilir. Kamu görevlisinin zor kullanma yetkisini aşması durumunda, bu süreçte ilgili idari ve hukuki prosedürler de uygulanmaktadır. Kovuşturma aşamasında ise, soruşturma sonucunda elde edilen deliller ve bulgular ışığında, dava açılır ve yargılama süreci başlar. Bu aşamada, mahkeme delilleri değerlendirir, tanıkların ifadelerini dinler ve failin suç işleyip işlemediğine karar verir. Yargılama süreci, suçun ciddiyetine göre belirlenen ceza yaptırımları ile sonuçlanabilir ve kamu görevlisinin eyleminin hukuka uygunluğu ayrıntılı bir şekilde incelenir. Yargıtay tarafından da zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçunun idari görev kapsamında işlense dahi soruşturma iznine gerek bulunmadığını, Cumhuriyet Savcıları tarafından re’sen soruşturma yapılacağını kabul edilmiştir. [20]

Kolluk görevlisi, görevi sırasında, kasıtlı olarak sınırı aşıp güç kullanması halinde, TCK’nın 256. maddesinin gönderme yaptığı TCK’nın 86 ve/veya 87 maddelerine göre cezalandırılacağından dolayı, dava zamanaşımı süresi, TCK’nın 86. maddesinin uygulandığı suçlarda sekiz yıl, TCK’nın 87. maddesinin uygulandığı suçlarda ise on beş yıldır.[21]

örnek bir Yargıtay karara baktığımızda; Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 2014/3230 E., 2016/6227 K. 13.06.2016 tarihli kararında aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur: Sanıklar … ve … müdafiin temyiz dilekçesinin içeriğine göre temyiz isteminin sanık … hakkında zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçundan kurulan beraat hükmüne ilişkin olduğu anlaşılmakla, incelemenin bu suça yönelik temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü: Sanığa isnat edilen zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçunun katılan sanık …’e yönelik olup diğer sanıkların doğrudan zarar görmelerinin söz konusu olmadığı ve sanıklar müdafii ile… arasında vekalet ilişkisinin de bulunmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE… şeklinde olduğu görülmektedir.

 

(Bu köşe yazısı, Avukat Maşallah MARAL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

KAYNAKÇA

Alçalar Mustafa, Kolluğun Zor Kullanma Yetkisi, Yüksek Lisan Tezi,bMarmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2006.

Artuk Mehmet Emin/GÖKCEN Ahmet/Yenidünya Ahmet Caner, Ceza Hukuk Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, 10.Baskı, Ankara 2010,

Eryılmaz Mesut Bedri, 5681 Sayılı Kanun ile Polis Vazife ve Salahiyet Kanundaki Değişiklikler Sonrası Oluşan Yeni Durum; Bir Adım İleri, İki Adım Geri, Hukuk ve Adalet Eleştirel Hukuk Dergisi, Legal Yayıncılık, İstanbul Yaz 2007, Yıl: 4, Sayı: 11 Gerçeker Hasan, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Ankara 2011,

Yaşar Osman/Gökcan Hasan Tahsin/Artuç Mustafa, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, Cilt 5, Ankara 2010,

Zimmet, İrtikap, Rüşvet Suçları ve Kamu İdaresine Karşı İşlenen Suçlar, Seçkin Yayınevi, Ankara 2008,

Gündel Ahmet, Türk Ceza Kanunu Açıklaması, Ankara 2009,

Malkoç İsmail, Türk Ceza Kanunu Özel Hükümler, Malkoç Kitabevi Yayınları, İkinci Cilt, Ankara 2006,

Meran Necati, Yeni Türk Ceza Kanunu, Seçkin Yayınevi, Ankara 2007,

Özbek Veli Özer/Kanbur Nihat/Bacaksız Pınar/Doğan Koray/TEPE İlker, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara 2010,

Parlar Ali/Hatipoğlu Muzaffer, Türk Ceza Kanunu Yorumu, Seçkin Yayınları, 4. Cilt Ankara 2010,

Soyaslan Doğan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınları, 8. Baskı, Ankara 2010,

Şafak Ali, “Polisin Kuvvete Başvurma Yetkisi, Zora Başvurma Türleri ve Sınırı Aşma Sorunu”, Polise Görev, Yetki ve Sorumluluk Veren Mevzuat,

Uygulamaları Eğitim Projesi (MUYEP) Tebliğleri- II, Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Dairesi Başkanlığı Yayınları, Ankara 2008,

KILDAN İsmail Turgut, BAHADIR Oktay, Özel Güvenlik Görevlilerinin Zor Kullanma Yetkisi. Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, 2013.

-----------------------

[1] KILDAN İsmail Turgut, BAHADIR Oktay, Özel Güvenlik Görevlilerinin Zor Kullanma Yetkisi. Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, 2013,(Dergi).s.195.

[2] KILDAN, Bahadır, s.193.

[3] YENİSEY Feridun, Kolluk Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul 2009, s.105.

[4] ALÇALAR Mustafa, Kolluğun Zor Kullanma Yetkisi, Yüksek Lisan Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2006, s.89.

[5] YAŞAR Osman/GÖKCAN Hasan Tahsin/ARTUÇ Mustafa, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, Ankara 2010, Cilt 5, s.7217; ; GÖKCAN Hasan Tahsin, Görevi Kötüye Kullanma, Zimmet, Banka Zimmeti, İrtikap, Rüşvet Suçları ve Kamu İdaresine Karşı İşlenen Suçlar, Seçkin Yayınevi, Ankara 2008, s.626-627.

[6] EVLİYAOĞLU Erkal, Kamu Görevlileri İle İlgili Suçlar, Adalet Yayınevi, Ankara 2012, s. 582; SOYASLAN Doğan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınları, Ankara 2010, 8. Baskı, s. 684 40 YAŞAR/GÖKCAN/ARTUÇ, s.7217-7218.

[7] KILDAN, Bahadır, s.205.

[8] MALKOÇ İsmail, Türk Ceza Kanunu Özel Hükümler, Malkoç Kitabevi Yayınları, Ankara 2006, İkinci Cilt s. 1714; YAŞAR/GÖKCAN/ARTUÇ, s.7218; ARTUK Mehmet Emin/GÖKCEN Ahmet/ YENİDÜNYA Ahmet Caner, Ceza Hukuk Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara 2010, 10.Baskı, s. 923; GÖKCAN, s.627.

[9] KILDAN, Bahadır, s.211.

[10] DÖNMEZER Sulhi, Kolluğun Zor Kullanma Yetkisi ve İnsan Hakları, Kolluğun Silah Kullanma Yetkisi, Türk Ceza Hukuku Derneği Yayınları, No:6, İstanbul 2005,s.20.

[11] MERAN Necati, Yeni Türk Ceza Kanunu, Seçkin Yayınevi, Ankara 2007, s.1243.

[12] GÜNDEL, s.4883-4884.

[13] YAŞAR/GÖKCAN/ARTUÇ, s.7220; ARTUK/GÖKCEN/YENİDÜNYA, s. 921; TCK’nın 24. Maddesinin uygulanmasına ilişkin Yargıtay 1. CD’nin 30.10.2007 tarih, 2006/4717 Esas ve 2007/7842 sayılı kararı için bknz; UYAP Yargıtay Karar Sorgulama Ekranı.

[14] Amirinin emri üzerine usulüne uygun olarak silah kullanan polis memurunun yaralamaya sebep vermesi durumunda, polis memurunun yaralama suçundan sorumlu olmayacağına ilişkin aksi düşünce için bknz; ÖZBEK/KANBUR/BACAKSIZ/DOĞAN/TEPE, s.382-383.

[15] ERYILMAZ Mesut Bedri, 5681 Sayılı Kanun ile Polis Vazife ve Selahiyet Kanundaki Değişiklikler Sonrası Oluşan Yeni Durum; Bir Adım İleri, İki Adım Geri, Hukuk ve Adalet Eleştirel Hukuk Dergisi, Legal Yayıncılık, İstanbul Yaz 2007, Yıl: 4, Sayı: 11, s.109.

[16] KILDAN, Bahadır, s.215.

[17] GERÇEKER, s. 2642; PARLAR/HATİPOĞLU, s. 3953; Kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine kast-doğrudan kast kombinasyonunun varlığı halinde teşebbüsün mümkündür. Bknz; ARTUK/GÖKCEN/YENİDÜNYA, s. 926; Suçun teşebbüse elverişli olmadığına ilişkin aksi görüş için bknz: MERAN, s. 1243.

[18] Zor kullanma yetkisine ilişki sınırın aşılması suçunun zincirleme suç şeklinde işlenebileceğine ilişkin aksi görüş için bkz; ŞAFAK, s.229 .

[19] YENİSEY, Kolluk Hukuku, s.276; ŞAFAK, s.230; GÜNDEL, s.4484; MERAN, s. 1245; PARLAR/HATİPOĞLU; s. 3954.

[20] Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 21.09.2009 tarih 2008/15833 Esas ve 2009/405 sayılı kararı (UYAPYargıtay Kararı Sorgulama Ekranı).

[21] TCK’nın 87/1. maddesinin uygulandığı durumlarda, kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olamayacağına dikkat edilmelidir. Dolayısıyla hükmün TCK’nın 86/1. maddesinden başlayacağı unutulmamalıdır. Bu nedenle TCK’nın 87. maddesinin uygulanmasında, dava zamanaşımı süresi onbeş yıldır. Konuya ilişkin Yargıtay 3. CD’nin 11.02.2009 Tarih ve 2008/16714 Esas, 2009/1915 sayılı Kararı şu şekildedir: “Sanığın mağdurenin yüzünde sabit ize yol açan fiilinin 5237 S.K.un 86/2 madde kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, buna göre temel cezanın 5237 TCK.nun 86/1 maddesi uyarınca belirlenmesinin gerektiği gözetilmeksizin hüküm kurulması ve TCK.nun 87/1-son maddesi gereğince tayin olunacak cezanın 5 yıldan az olamayacağının gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.” Bknz; UYAP Yargıtay Kararı Sorgulama Ekranı.