Geçtiğimiz günlerde, yurt genelinde 2 milyondan fazla gencimizin katıldığı YGS (Yükseköğretime Geçiş Sınavı) yapıldı. Önceki uygulamada, sınav sonrasında sorular hemen açıklanır, televizyonlarda uzmanlar tarafından değerlendirilirdi. Televizyon başında heyecanla bekleyen milyonlarca öğrenci ve ailesi, seneler boyu hazırlandıkları bu büyük sınavın sonuçlarını görürlerdi. Hatta ertesi gün bütün gazeteler bu sınavın soru ve cevaplarını içeren ekler verirler ve sırf bu nedenle gazeteler alınırdı.
Bu kez ÖSYM başkanı, sınav sorularının açıklanmayacağını söyledi. Bu sorular biriktirilerek “havuz” yapılacakmış.
Bu havuza kimin gireceği belli değil.
Artık soruların denetlenmesi de mümkün olmayacak.
Soru ve cevapların bir kısmının açıklanmaması yolundaki yeni uygulama, gençlere ve bütün ülkeye uygulanan yeni bir “sansür” niteliğindedir.
Sınav soru ve cevaplarının açıklanmaması halinde kamuoyunda giderilmesi mümkün olmayan şüpheler oluşacaktır. Esasen bazı yönleri itibariyle sorgulanan sınavın güvenirliği tamamen zedelenecektir. Sınav soru ve cevaplarının bir kısmının dahi açıklanmaması Anayasal hak ve görevlere ve yasalara aykırı olduğu gibi dava konusu yapılması halinde bu işlemin iptal edileceği ve yargıdan döneceği de kesindir.
Öyle tadımlık gibi, üç beş soru açıklamakla olmaz bu iş.
Üniversite giriş sınavları “fezleke mi” ki açıklanmıyor.
Şimdiye kadar sürekli olarak yapılan; hatalı sorular, yanlış cevaplar, puan ve sıralama hatalarından kaçınmak yerine, bunları açıklamayarak halkın ve “sınavzedelerin” gözlerinden kaçırmak tam beklenen bir davranış…
Esasen sınavda bu şekilde bir soru gelse idi, biz bu şıkkı işaretlerdik.
ÖZERKLİK
Belli bir siyasi partiyi ve oluşumu temsil eden ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde Türkiye Cumhuriyeti’nin milletvekili sıfatıyla bulunan bazı kişiler, demokratik özerklik ilan edeceklerini, yapısını tamamen oluşturdukları bu özerkliğin ilanından başka yapılacak şey kalmadığını açıktan söyleyip durmaktadırlar.
Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre “özerklik” en yalın ve açık ifadesiyle “bir topluluğun ayrı bir yasaya bağlı olarak muhtariyet ve otonomi” kazanması anlamına gelmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve yasalarına göre, ülkenin bir bölümünde ayrı ve muhtar bir idarenin kurulması mümkün değildir ve bu ifadeler ağır cezaları gerektirmektedir. Böyle bir durumda, başta yönetim ve yargı olmak üzere tüm kurum ve kuruluşların üzerlerinde düşen görevleri yerine getirmeleri; ülkenin ve halkın birliği, mutluluğu ve barış için gerekli ve yeterli önlemleri almaları kaçınılmazdır. Aksi takdirde bu kişileri tarih ve halk yargılayacaktır.
Ama aynen sınav sorularında olduğu gibi, bu konuda da hiçbir açıklama yapılmamaktadır.
SEÇİM
Seçimlere çok az bir zaman kalmışken, iç ve dış çatışmaların artması “manidar” oluyor. Aksaray’da polis ve askerimizi şehit eden teröristlerin Suriye’den gelmeleri gözardı edilip, Arapça konuşan Kosovalı olarak tanıtılmaları; sınırlarımızın yol geçen kapısına dönüşmesine karşın, Suriye uçağının düşürülmesi, üzerinde ayrıca durulması gereken konuları oluşturuyor.
Seçime beş kala bu işler olurken, “sandık bazında” seçim sonuçları ısrarla açıklanmıyor. Bilgisayarlı “secsis” bütün kuşkulara karşın görevine devam ediyor.
Yani “Açık oy, gizli sayım” kuralı uygulaması devam ediyor.
En iyisi; Üniversiteye giriş sınavı soruları ve sonuçlarının açıklanmaması gibi, seçim sonuçlarının da açıklanmamasıdır.
Öyle ya… büyüklerimiz kimin kazanıp kimin kazanmadığını bizden iyi bilirler.
Sınav soruları, seçim sonuçları gibi açıklanması gereken şeyler açıklanmadığına göre meydan, özerklik gibi açıklanması suç olan şeylerin açıklanmasına kalmaktadır.