Hakkaniyet bir bakıma adaleti deyimler. Fakat; sevgi, anlayış ve hoşgörü duygularıyla paylaştırıcı ve denkleştirici davranmak, adaletli davranmaktan daha başka ve daha ileride bir anlam taşır. (Hukuk Genel Kurulu 2010/3-288 E., 2010/297 K)
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’muzda dört çeşit nafaka türünden bahsedilmektedir. Tedbir nafakası, iştirak nafakası, yoksulluk nafakası ve yardım nafakası şeklindedir. Tedbir nafakası Medeni kanunumuzun 169. Maddesinde düzenlenmiştir. Geçici önlemler kenar başlıklı 169. madde şu şekildedir; “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine v çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.” Düzenlemeye bakıldığında “re’sen alır” denildiği için , tarafların bu konuda talepleri olmasa dahi mahkemenin bu konuyu göz önünde kendiliğinden bulundurması gerekir. Söz konusu düzenlemenin amacı boşanma davası süresince mağduriyetlerin yaşanmasının önüne geçilmeye çalışılmasıdır. İştirak nafakasında , Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.(Medeni Kanun 182/2). Yoksulluk nafakası da Medeni Kanun’un 175. maddesinde düzenlenmiştir. Yoksulluk nafakası kenar başlıklı madde şu şekildedir; “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” Anılan maddeye bakıldığı zaman söz konusu nafakanın süresiz olduğu açıkça yazmaktadır. Yardım nafakası da Medeni Kanunumuzda düzenlenen bir diğer nafaka türüdür. Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.(Medeni Kanun m.364/1). Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. (Medeni Kanun m.364/2). Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.(Medeni Kanun m.364/3) Nafaka davası, mirasçılıktaki sıra göz önünde tutularak açılır. Dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın malî gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir. Nafakanın, yükümlülerin bir veya bir kaçından istenmesi hakkaniyete aykırıysa hâkim, onların nafaka yükümlülüğünü azaltabilir veya kaldırabilir. Dava, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmî veya kamuya yararlı kurumlar tarafından da açılabilir. Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir. Yetkili mahkeme, taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir.(Medeni kanun m. 365)
Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. (Medeni Kanun m.177). Nafaka artırım davalarında görevli mahkeme ise Aile Mahkemeleridir.
Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde nafakanın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır. Ana ve baba, yoksul oldukları veya çocuğun özel durumu olağanüstü harcamalar yapılmasını gerektirdiği takdirde ya da olağan dışı herhangi bir sebebin varlığı hâlinde, hâkimin izniyle çocuğun mallarından onun bakım ve eğitimine yetecek belli bir miktar sarf edebilirler. Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir. Ayırt etme gücüne sahip olmayan küçük için gereken hâllerde nafaka davası, atanacak kayyım veya vasi tarafından da açılabilir. Ayırt etme gücüne sahip olan küçük de nafaka davası açabilir.(Medeni Kanun m.329). Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.(Medeni Kanun m. 328) Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur. Nafaka her ay peşin olarak ödenir. Hâkim istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.(Medeni Kanun m.330). Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.
Konu ile İlgili Hukuk Genel Kurulu Karaları ;
- “…4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 182/2. maddesi ile velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılması esası kabul edilmiş; 327. maddesinde de çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin ana ve baba tarafından karşılanacağı öngörülmüştür. Anılan Kanun'un 328. maddesinde ise ana ve babanın bakım borcunun, çocuğun ergin olmasına kadar devam edeceği, çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve babanın durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlü oldukları düzenlemesine yer verilmiştir. Ana babanın bakım yükümünün doğal sonucu olan iştirak nafakası ise, çocuğun korunmasına yönelik olup, kamu düzenine ilişkindir ve hâkim talep bulunmasa dahi kendiliğinden iştirak nafakasına hükmetmelidir. İştirak nafakasının miktarının nasıl belirleneceği ise 4721 sayılı Kanun'un “Nafaka miktarının takdiri” başlıklı 330. maddesinde; “Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur. Nafaka her ay peşin olarak ödenir. Hakim istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir ” Şeklinde düzenlenmiştir. Bunun yanında iştirak nafakası miktarının yeniden belirlenmesi de mümkündür. Nitekim TMK'nın “Durumun değişmesi” başlıklı 331. maddesi; “Durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır”. Buna göre hâkim ana baba veya çocuğun durumlarının değişmesine bağlı olarak iştirak nafakasının miktarını artırabilir, azaltabilir veya kaldırabilir. Görüldüğü üzere, iştirak nafakası miktarının çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri; diğer bir ifade ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları gözetilerek belirlenmesi gerekmektedir. (Hukuk Genel Kurulu 2017/2613 E. , 2019/1191 K.)
-“…Anlaşmalı boşanma protokolü düzenlendiğinde karşılıklı edimler arasındaki denge sonradan, şartların olağanüstü değişmesiyle taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulmuşsa, taraflar artık o akitle bağlı tutulamazlar, değişen bu koşullar karşısında 4721 sayılı TMK’nın 2. maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesini mahkemeden isteyebileceklerdir. İşte davacı anne bu zorunluluk nedeniyle davalı babadan müşterek çocuk yararına nafaka talep etmektedir. Önemle vurgulamak gerekir ki, boşanma kararının kesinleştiği tarih olan 12.07.2007 tarihinden dava tarihi 07.10.2013 tarihine kadar 6 yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, boşanma tarihinde 3 yaşında olan müşterek çocuk ... Kasım’ın dava tarihi itibariyle 9 yaşında olması, değişen ve gelişen durumlar ile çocuğun ihtiyaçları ve üstün yararı da gözetilip, şahsî ve eğitim giderlerinin doğal olarak artmış olacağı dikkate alınarak, tarafların sosyal ve ekonomik durumları da göz önünde bulundurularak müşterek çocuk yararına 4721 sayılı TMK’nın 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesine göre uygun bir iştirak nafakasına hükmedilmesi gerekir. (Hukuk Genel Kurulu 2017/2613 E. , 2019/1191 K.)
-…Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir… Hükmünü içermektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Durumun Değişmesi" başlıklı 331. maddesi ise; “Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır…”Düzenlemesine yer vermektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesi gereğince kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir hükmünü haiz olup yukarıda belirtilen madde hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde taraflarca her zaman nafaka artırımı davası açılabilir. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; tarafların boşanmalarına ilişkin hükümde kadın yararına aylık 450,00 TL yoksulluk nafakası tayin ve takdirine, nafakanın her yıl ÜFE oranında arttırılmasına karar verilmiş, verilen bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir. Mahkemece, dava tarihindeki şartlara göre; yoksulluk nafakasına hükmedilen tarih ile artırım davasının açıldığı tarih arasında geçen süre dikkate alınarak artırım yapılması gerektiği açıktır.” (Hukuk Genel Kurulu 2014/783 E. , 2016/309 K.)
-…Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde taraflarca her zaman nafaka artırımı ve azaltılması davası açılabilir. Aynı konuda, fakat değişik dönemlere ilişkin olmak üzere daha önce açılan davaların derdest olması ya da karara bağlanıp da kararın kesinleşmemesi takip eden dönem için nafaka artırım davası açılmasına engel değildir. Hâkim, istem hâlinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir…” (Hukuk Genel Kurulu 2014/101 E. , 2016/111 K.)
-“…Somut olay incelendiğinde; dosyada mevcut ekonomik ve sosyal duruma ilişkin tutanaklarda, davacı kadının aylık gelirinin bulunmadığı, dersaneye giden çocuğunun olduğu, ekonomik durumunun zayıf olduğunun belirtildiği, Sosyal Sigortalar Kurumu hizmet doküman listesinde ise; davacı kadının aylık 750.00 TL civarında asgari ücretle çalıştığı, 25.02.2010 tarihinde açılan eldeki davada, Fatih 1. Aile Mahkemesinin 07.02.2008 gün, 2008/79 Esas; 2008/43 karar sayılı ilamı ile davacı lehine, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren ödenmesine karar verilen aylık 100 TL yoksulluk nafakasının, aylık 750 TL’ye yükseltilmesinin talep edildiği anlaşılmakta olup, davacının, aylık 100 TL yoksulluk nafakası ile geçinmesinin günümüz ekonomik koşullarında mümkün olmadığı ve 100 TL nafaka ile geçinmesi mümkün olmayan davacının, çalışma olgusunun da süreklilik arz etmediği, dolayısıyla, yoksulluk halinin devam ettiği ortadadır. Mahkemece, dava tarihindeki şartlara göre; yoksulluk nafakasına hükmedilen tarih ile artırım davasının açıldığı tarih arasında geçen süre dikkate alınarak, bu süreçte paranın satın alma gücü de değerlendirilmek koşuluyla, hakkaniyete uygun, en azından enflasyon oranında artırım yapılması gerektiği kuşkusuzdur…”(Hukuk Genel Kurulu 2014/416 E., 2015/2631 K.)
-“…TMK’nun 176/4 ve 331.maddelerine göre, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde taraflarca her zaman nafaka artırımı davası açılabilir. Buna göre önceki davaların derdest olup kesinleşmemiş olması nafaka artırımı davası açılmasına mani değildir...” (Hukuk Genel Kurulu 2009/3-352 E., 2009/348 K.)
-“…Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının değişerek ihtiyaçlarının artması olağandır. Küçüğün artan yaşı ile birlikte ihtiyaçlarının ve eğitim giderlerinin arttığı gözetildiğinde de, nafakanın arttırılmasını talep edebilme koşullarının gerçekleştiğinin kabulü gerekir...” (Hukuk Genel Kurulu 2009/3-352 E., 2009/348 K.)
Av. Mehmet Emin KÜLTÜR





