T.C.

Yargıtay

3. Hukuk Dairesi

2017/15056 E., 2017/17040 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm davacı vekili ve davalılar ... ile ... vekili tarafından temyiz edilmiş, hükmün duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 04.07.2017 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davalılar ... ile ... vekili Av.... ve davacı vekili Av... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra noksanlığın giderilmesi bakımından dosya mahalline geri çevrilmiş, bu kez yeniden gelmekle; belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, taraflar arasında düzenlenen 01/02/2005 tarihli kira sözleşmesi ile davalılara ait pansiyon niteliğindeki taşınmazın 10 yıl için kiraladığını, sözleşmenin 5. maddesi ile kira dönemi bitmeden tahliye veya işletmenin engellenmesi halinde 600.000 TL bedelin kayıtsız şartsız ödeneceğinin düzenlendiğini, müvekkilinin söz konusu yeri işletmeye uygun tadil ederek ve donatarak faaliyete geçirdiğini, 2007 yılında sezon başladığında işletmenin anahtarlarının değiştirilerek taşınmazın başkasına kiraya verildiğini gördüklerini, davalıların işletmeye girmesinin engellendiğini, 600.000 TL bedelin ödenmesi için davalılar hakkında takip başlatıldığını ancak takibe haksız olarak itiraz edildiğini belirtirek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar, davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece, sözleşmedeki kira bedelinde tahrifat olduğu gibi dava konusu edilen 600.000 TL'nin kira bedeli ve yapılan işler karşılığı olarak ayrıca belirtildiği, bu durumda sözleşmenin feshi halinde davacının taşınmaza yaptığı masrafları talep edebileceği, kiracının sözleşmede 600.000 TL'yi yaptığı işler tutarı olarak belirleyerek talep etmesi karşısında bu tutarı oluşturan yaptığı işleri ispat etmesi gerektiği, davacının yaptığı işleri ispat edecek delil ibraz etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalılar ... ile ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların temyiz itirazları yerinde değildir

2-Davacının temyiz itirazlarına gelince;

Davaya dayanak yapılan ve hükme esas alınan 01/02/2005 tarihli, on yıl süreli kira sözleşmesinin 1. maddesinde "Kiralanan yer boş ve tadilata muhtaç bir şekilde kiralayana teslim edilmiş olup, kiralayan söz konusu kiralayanı baştan sona tadilata tabi tutarak tüm mefruşat ve demirbaşlarını yenilemiş birinci sınıf bir pansiyon işletmesi şeklinde yeniden tadilat ve mefruşatını yapmıştır. Bu işler karşılığı olmak üzere kiralayan kiraya verenlere on yıllık kira bedeli olan 600.000 TL'yi ödemiştir.", yine 5. maddesinde "Kira dönemi sonunda kiraya verenin yeri tahliyesi halinde tüm yaptığı ve aldığı tadilat, mefruşat, demirbaş türü şeyleri bırakmaya ve bir talepte bulunmamaya mecburdur. Kira döneminden önce herhangi bir şekilde tahliye veya kiralananın işletilmesinin engellenmesi halinde ise kiralayanın yaptığı işler karşılığı olan 600.000 TL meblağı kiraya verenler kayıtsız şartsız ödemeyi kabul ve taahhüt eder. " düzenlemesi yer almaktadır.

Kira sözleşmesinin 5. maddesindeki hüküm, T.B.K'nin 179 ve devamı maddelerinde düzenlenen cezai şart niteliğindedir. Cezai şart geçerli bir borcun yerine getirilmemesi veya eksik yerine getirilmesi ya da belli bir yerde belirli bir zamandan yerine getirilmemesi durumunda, borçlunun ödemesi gereken bir edimdir. Tarafların serbest iradesi ile kararlaştırılan bu cezai şart geçerli olup tarafları bağlar. Taraflarca cezai şart kararlaştırılmış olması halinde, alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile TBK.nın 180. maddesi gereğince kararlaştırılan cezanın ifasını talep edebilir.

T.B.K. 182/son maddesi hakime fahiş gördüğü cezai şartı indirme yükümlülüğünü vermiştir. Bunun sonucu olarak aşırı görülen cezai şartın indirilmesinde tazmin ve ceza dengeli olarak korunmalıdır. Ticari olmayan işlemlerde bu kuraldan dolayı borçlu ileri sürmese bile, hakim cezai şarttan indirim yapılıp yapılmayacağını doğrudan görevinden ötürü saptamalıdır. Öte yandan TTK.nun 22 (eski 24.) maddesi gereğince tacir sıfatını haiz borçlu cezai şartın indirilmesini isteyemez ise de, kararlaştırılan ceza tutarı borçlunun iktisaden sarsılmasını, çöküntüye uğramasını mucip olacak ise indirim isteyebileceği uygulamada kabul edilmektedir.

Ayrıca, davacı kiracı hakkında ... Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/636 Esas sayılı dosyasında özel belgede sahtecilik suçundan açılan davada beraat kararı verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Ceza Mahkemesi kararlarının, Hukuk Mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen TBK'nın 74.maddesinde; (BK. 53) hakimin, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla bağlı bulunmadığı, aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararının da, hukuk hakimini bağlamadığı düzenlenmiş ise de ;Ceza Mahkemesi tarafından maddi vakıaya ilişkin yapılan tespit ile Hukuk Hakimi bağlı olup, davacının özel belgede sahtecilik yapmadığı hususu ceza yargılaması sonucunda belirlenmiştir. Dava konusu taşınmazın 28/04/2008 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile davalılar tarafından dava dışı üçüncü kişiye kiralandığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda Mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davacının yaptığını iddia ettiği işleri ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlere davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, 1.480 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 

-------

T.C.

Yargıtay

3. Hukuk Dairesi

2017/11148 E., 2017/10611 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket ile davalı şirketin arasında 12/03/2013 tarihli 5 yıllık kira sözleşmesi ile Movapark alışveriş merkezinde bulunan... bağımsız bölümün kiralanmasına ilişkin sözleşme imzalandığını, kiracı davalı şirketin tek taraflı olarak Noter aracılığı ile kira sözleşmesini feshettiğini bildirdiği, müvekkili şirketin karşı ihtarnamesinde feshe muvaffaklarının olmadığını bildirdiğini, ihtarda ileri sürülen hususların gerçeği yansıtmadığını, feshi bildiriminin hukuken geçerli olmadığını, sözleşmenin süresinden önce feshi halinde uğranılacak zarar ve ziyanlar ile sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın talep ve dava edileceğinin bildirilmesine rağmen davalı şirketin anahtarları teslim etmeyerek 07/02/2013 tarihinde mecuru tahliye ettiğini belirterek taraflar arasındaki kira sözleşmesinin 14.1 maddesi uyarınca sözleşmenin sonuna kadar olan aylık kira bedellerinin cezai tazminat olarak ödenmesi ve bu kapsamda fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak Şubat/2013 tarihinden sözleşme süresinin sonuna kadar olan 621.392 Euro karşılığı 1.465.801,00-TL tazminatın ticari reskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinin HMK'nın 119/f bendine aykırı olarak düzenlendiğini, dava dilekçesinin eklerinin taraflarına tebliğ edilmediği, davacı tarafın cezai şart olarak kira bedeli talebinin haksız, kötü niyetli ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, davacı şirketin kira sözleşmesinde öngörülen edimlerini yerine getirmediğinden akdin feshedildiğini, kira sözleşmesinin pek çok hükmünün Borçlar Kanunun 20-25. maddeleri kapsamında geçersiz bulunduğunu, Borçlar Kanunun 97. maddesi uyarınca sözleşmenin bir tarafının borcunu ifa etmeden ya da ifasını önermeden sözleşmenin ifasının istenemeyeceğini, bu kapsamda müvekkili şirketin ödemezlik defi'ni kullandığını, kira sözleşmesini haklı olarak fesh ettiğini, somut olayda taraflar arasında vekalet ilişkisinin söz konusu olduğunu, bu kapsamda da davacının kendisine yüklenen edimleri yerine getirmediğini, sözleşme şartlarının yok hükmünde sayılmaması halinde dahi cezai şart hükmünün iptal ve tenkise tabi olması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, 255.655,00 TL cezai tazminatın dava tarihinden işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.

1-) Taraflar arasında 12.03.2012 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli kira sözleşmesi ile alışveriş merkezinde bulunan... bağımsız bölümlerin çocuk eğlence ve bowling merkezi olarak kullanılmak üzere kiraya verildiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin özel şartlar Sözleşmenin Feshi başlıklı 14.1. maddesinde, kiracı süresinden önce sözleşmeyi fesheder veya kiralananı tahliye ederse sözleşme süresinin sonuna kadar olan aylık kira bedellerinin cezai tazminat olarak kiraya verene ödeneceği,.... maddesinde ise, iş bu sözleşmeye uyulmayarak kiralananda mağaza açılması sağlanamadığı veya kiracı ya da kiralayan iş bu sözleşmeden vazgeçtiği takdirde sözleşmeye uymayan tarafın, her türlü zarar ziyan tazminat hakkı saklı kalmak kaydıyla diğerine 1 yıllık asgari kira bedelini cezai şart olarak ödeyeceği hususları düzenlenmiştir.
Sözleşmeye bağlılık ilkesi uyarınca taraflar sözleşme süresi ile bağlı olup kural olarak akdin süresinden önce ve haklı bir nedene dayanmaksızın feshi durumunda feshe maruz kalan taraf açısından uğranılan zararların tazminini talep hakkı doğar. Davalı kiracı 10.01.2013 keşide, 18.01.2013 tebliğ tarihli ihtarnamesinde, kira sözleşmesinde öngörülen edimlerin yerine getirilmediğinden bahisle akdi feshettiklerini bildirmiş, davacı şirket ise ihtar içeriğinin gerçeği yansıtmadığını ve tek taraflı feshi kabul etmediklerini beyan etmiştir. Bu durumda öncelikle uyuşmazlık konusu, feshin haklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Her ne kadar Mahkemece feshin haklılığına ilişkin ileri sürülen olguların varlığının davalı tarafından kanıtlanamadığı belirtilmiş ise de, bu hususta taraf delillerinin yeterince araştırılmadığı, davacı iddiaları ile davalı savunmalarının usulünce değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. O halde Mahkemece öncelikle davalı kiracının fesihte haklı olup olmadığının tam olarak tespit edilmesi için taraf delilerinin toplanarak değerlendirilmesi, feshin haksız olduğunun anlaşılması halinde, sözleşmenin özel şartlar 14.1. maddesi ile 20.maddelerinden hangisinin şartlarının oluştuğunun değerlendirilmek suretiyle, cezai şartın bu madde hükümlerinden hangisine göre tayin ve takdir edilmesi gerekeceğinin belirlenmesi gerekir.

Öte yandan Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, sözleşmenin tarafları ceza miktarını tayinde serbest olmakla birlikte hükmedilecek ceza tutarının hak, adalet ve nesafet kurallarına da uygun olması gerekir. T.B.K. 182/son maddesi gereğince Hakim borçluyu iktisaden sarsan ceza miktarını tenkisle mükellef olup, hakim tarafından resen nazara alınması gereken bu hüküm açısından; borca aykırı davranılması yüzünden uğranılan zarar ile tayin edilen ceza tutarı arasında adalet ve hakkaniyet ölçüsünü zedeleyen bir fark bulunmamalıdır. Esasen TTK’nun 22. Maddesi gereğince tacir sıfatını haiz borçlu cezai şartın indirilmesini isteyemez ise de, kararlaştırılan ceza tutarı borçlunun iktisaden sarsılmasını, çöküntüye uğramasını mucip olacak ise indirim isteyebileceği uygulamada kabul edilmektedir.

Somut olayda Mahkemece; sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümlerinin tatbik olunacağı, ne var ki davalı vekilinin cezai şartın davalının mahvına sebep olacağını ileri sürmekle, T.B.K. 182/son maddesi gereğince davalıya ait tüm ticari defter ve kayıtlar ile belgeler getirtilerek, ticari defter ve kayıtları, bilançosu ve ekonomik durumunu etkileyen diğer unsurlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması, yapılan inceleme sonucunda sözleşmede belirlenen cezai şartın ödenmesinin, davalının ekonomik açıdan mahvına sebebiyet verdiğinin anlaşılması halinde cezai şartın makul bir miktara indirilmesi, ne miktar cezai şart ödenebileceği hususunda Yargıtay denetimine elverişli uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan rapor alınmak suretiyle, tacir olan kiracı hakkında TBK.nun 325. Maddesinin, 6217 Sayılı Yasanın geçici 2. maddesinde değişiklik yapan 6353 Sayılı Yasanın 53. maddesine göre 01.07.2012 tarihinden itibaren 8 yıl süre ile uygulanamayacağı, kira sözleşmesinin TBK’nun yürürlük tarihinden öncesinde akdedildiği hususları da göz önünde bulundurularak, yapılacak değerlendirme sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken davalının tüm ticari defter ve kayıtları getirtilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

2-) Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.06.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.