2010 Anayasa değişikliği sonrasında bir ortak akıl arayışına girişen HSYK tüm hakim ve savcıların katılımını sağlandığı arama konferansları düzenledi. Avukatlar ve STK'ların davet edilmediği bu toplantılarda yargı reform hakknıda hakim ve savcılarımızın getirdiği ve puanlayarak önceliklendirdiği öneriler HSYK'nun resmi web sitesinde yayınladı.
Büyük çoğunluğu "Yargı reformu paketleri" adı altında takdim edilerek kanunlaştırılan önerilerin aslında bir reform sağlamadığı ortaya çıkınca adı "Yargı Paketi" oldu.
HSYK'nun resmi sitesinde yayınlanan önerileri uzun uzadıya inceledim: önerilerin çoğunluğu ve öncelikleri üç temel grubta toplanmakta:
1.) Çalışma şartları iyileştirilsin
2.) İş yükü azaltılsın
3.) Gelirler artırılsın!
Bazıları onbinlerce çalışanı olan şirketleri yöneten, birç çok yönetici ve işadamlarının katıldığı, yargı reformu hakkında konuşulan bir ortamda HSYK'nun reform arzusundan, düzenlediği arama konferanslarından bahsettim. Daha katılanları söyler söylemez "bu sonuçlar çıkmıştır" diyerek konferanslardan çıkan sonucu başından ve hemen tahmin ettiler.
İş yükü ve türlü yapısal sorunların altında ezilen hakim ve savcılarımız bu istek ve önerilerinde haklıdırlar, ancak, yargı kadrosunun ihtiyaç ve istekleri yargıdaki sorunların sadece küçük bir yönüdür; ancak bunları yerine getirmekle yargıda reform yapılamaz.
Hizmetlerinin muhatabı olan vatandaşın ihtiyacına uygun hizmet üretmeyi hedeflemeyen, onları dinlemeden, hizmetin üretimine katkısı olan her bir kesimin katılımını ve mutabakatını sağlamadan, sadece iş yükünü ile hizmet üretimini kısıtlamak bir bakıma işi yapmaktan kaçınmak olur; buna mukabil ücretleri artırmak ise mesleğin kendisinin yokedilmesine yol açabilecek olan bir yaklaşımdır. Yönetim biliminde bu tür yaklaşımlar çoktan terkedilmiştir.
Daha once de Adalet Bakanlığı bir yargı reformu konferansı düzenlemiş; dışında kalan Barolar da bir başka konferans düzenlemişti. Bir araya gelseler önemli ve etkili sonuçlar çıkarabilecek olan bu iki çalışma maalesef arzu edilen ilerlemeyi sağlayamamıştır.
Yargı, bir kuruma veya meslek kesimine değil tüm topluma ait bir kurumdur ve iyi işlemesinden tüm toplum sorumludur. Rreform çalışmalarına en başta yargının kurucu unsuru ve ayrılmaz parçası olan avukatlar olmak üzere, tüm paydaşların, STK'ların ve ilgilenen her vatandaşın katılımını sağlamak gerekir. tüm paydaşların katılmadığı reform çalışmaları başarısızlığa mahkumdur!
Yargı politikasını belirleyen kamu görevlilerimizin reform çalışmalarına tüm paydaşların katılımını sağlamalıdır; bu hayati görevin yerine getirilememesinin "Davet ettik ama katılmıyorlar!" diye bir mazereti olamaz. Kaldı ki, tam katılım aynı zamanda yargı reformu görevinin başarılabilmesini sağlayacak olan en önemli unsurdur.
Kamu görevlileri için başarısızlık veya ne kadar başarıldığı fark etmeyebilir ama çağdaş ve kaliteli yargı hizmetlerini çoktan hak eden bu ülke ve toplum, daha basiretli ve tüm paydaşların bir araya gelerek başarıli bir yargı reformu gerçekleştirilmesini haketmiş ve beklemektedir...
"Yazarın izni ile Facebook/Mehmet Gün sayfasından aynen alınmıştır."
Trend Haberler
KARŞI DAVA AÇMA SÜRESİ (HMK m. 133)
AVUKATIN TARAF OLDUĞU (MESLEKTEN KAYNAKLI OLMAYAN) DOSYALARINDA E-TEBLİGAT ZORUNLULUĞU VAR MIDIR?
Adana Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliğinde Değişiklik
Kiracının Haklı Tahliyesi
TEVKİL YAPILIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
SORUŞTURMAYA YER OLMADIĞI KARARI (SYOK) ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER: KABAHATLER KANUNU (MADDE 23) AÇISINDAN SYOK’UN DURUMU