Yangınlarda çoğu zaman teknik arızalar ya da ihmal suçlanır. Ancak çok daha az bilinen, fakat tıpta yeri olan başka bir olasılık daha vardır: piromani.
Halk arasında pek yaygın bilinmese de, piromani psikiyatride “dürtü kontrol bozukluğu” olarak tanımlanan bir rahatsızlıktır. Bu hastalığa sahip bireyler, tekrarlayan şekilde yangın çıkarma isteği duyarlar. Yangın çıkarmadan önce içlerinde yoğun bir gerilim oluşur; eylemi gerçekleştirdiklerinde ise haz, rahatlama veya tatmin hissi yaşarlar.
Bu davranışlar genellikle maddi kazanç, öfke, intikam ya da ideolojik bir amaçla yapılmaz. Bu yönüyle piromani, kasıtlı kundaklamadan ayrılır. Tanı koyulabilmesi için yangın çıkarma davranışının başka bir ruhsal bozuklukla (örneğin şizofreni ya da manik epizod) açıklanamıyor olması gerekir.
Piromani genellikle çocukluk ya da ergenlik döneminde başlar ve çoğunlukla erkeklerde görülür. Tedavisinde psikoterapi özellikle bilişsel davranışçı terapi ve bazı durumlarda ilaç kullanımı gerekebilir.
Unutulmamalıdır ki, bazı yangınların arkasında yalnızca bir kibrit değil; tedavi edilmemiş bir psikiyatrik rahatsızlık da olabilir.
Bir kitapta okuduğum gerçek bir olay, bu hastalığın ne kadar göz ardı edildiğini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyordu:
Küçük, sakin bir köyde, bilinmeyen nedenlerle düzenli olarak yangınlar çıkmaya başlar. Olaylar öyle sıklaşır ki, köy halkı büyük bir korku ve paranoya içine sürüklenir. Yangınların teknik bir açıklaması bulunamayınca yetkililer, köye psikiyatristler gönderir. Uzman psikologlar, köylülerle görüşmeler yaparak yangınların nedenini anlamaya çalışır. Haftalar süren bu araştırmalar sırasında bir köylü şöyle der:
“Allah razı olsun muhtarımızdan, yangın birimi kurdu. İçlerinde gönüllü çalışanlar da var, para bile almıyorlar. Mesela Mustafa… Onunla da konuşun isterseniz. Yangın çıkar çıkmaz olay yerine ilk o koşar.” Bunun üzerine uzman psikolog, Mustafa’yla görüşmek ister. Mustafa geldiğinde, kendinden emin bir şekilde şu yanıtı verir:
“Yangın çıkar çıkmaz olay yerine ilk ben giderim. Gönüllü olarak çalışıyorum, ayrıca para da almıyorum. Başka da bir şey bilmiyorum.”
İşte o an, araştırmanın seyri değişir.
Mustafa’nın her yangında ilk olay yerinde olması ve gönüllü olarak çalışması başlangıçta takdir edilen bir özveri olarak görülür. Ancak yangınlar arttıkça ve her olayda Mustafa’nın isminin geçmesi tekrarlandıkça, uzmanlar bu davranış biçiminin sıradan bir yardımseverlikten öteye geçebileceğini düşünmeye başlar.
Psikologlar yalnızca bu davranışlarla yetinmez; araştırmalarını Mustafa’nın geçmişine yönlendirirler. Özellikle çocukluk ve ergenlik dönemine dair bilgiler toplanır. Ailevi ilişkileri, yaşadığı bir ev yangını gibi detaylar bir araya getirilir. Ve ortaya bambaşka sonuçlar çıkmaya başlar.
Piromani tanısı, yalnızca kişinin yangınlara olan fiziksel yakınlığına değil; psikolojik geçmişine, davranış kalıplarına ve içsel motivasyonlarına dayalı olarak konur. Mustafa’nın durumu, bir gönüllülük hikâyesi gibi başlayıp zamanla derin bir psikiyatrik analizle çözülmüş bir vakaya dönüşür.
Yapılan değerlendirmeler sonucunda, köydeki yangınların belirli aralıklarla tekrar etmesinin arkasında kasıt değil; piromaniye bağlı bir psikiyatrik bozukluk olduğu anlaşılır.
Bu örnek, bize her yangının ardında görünmeyen bir ruhsal dinamik olabileceğini hatırlatıyor. Yangın sadece bir fiziksel yıkım değil; bazen bir zihnin sessiz çığlığı da olabilir. Bu nedenle, toplumsal olaylara yalnızca dışarıdan değil; içeriden de bakmayı öğrenmemiz gerekiyor.
Av. Sabuhi RAHİMOV






