Yasal düzenleme gereği, 213 sayılı VUK’nun 30. maddesi hükmü gereği, “verginin resen tarhı ve nedenleri”  9 bent  halinde  bir bir  sıralanmıştır.[1]    
 
213 sayılı VUK md. 31 hükmü gereği takdir kararlarının  neler içereceği konusu  madde hükmünde düzenlenmiştir.
 
Yasal düzenleme gereği takdir kararlarında, takdir komisyonunca belli edilen matrah ve matrah kısmı takdir kararına bağlanmaktadır.  Takdir  komisyonu kararlarında mutlak surette komisyon başkan ve üyelerinin  imzaları  yer almalıdır. Ayrıca, takdir kararlarında; kararın sıra numarası, karar tarihi,  matrah takdir edilen mükellefin soyadı-adı, tüzel kişilerde unvanı,  mükellefin açık adresi, takdirin ilgili bulunduğu vergi dairesi, takdirin ilgili bulunduğu vergilendirme dönemi, takdir edilen matrah ve  nihayet  takdir komisyonu kararının gerekçesi (müstenidatı) ve takdir edilen matrah  hakkında kısa izahat bulunmalıdır.
 
Diğer taraftan, yasanın 32. maddesinde “takdir kararlarının vergi dairesine tevdii”, 33.  maddesinde ise “resen tarhta mahsup hükmü” ve 34. madde de ise “ikmalen ve resen tarh edilen vergilerle ilgili ihbarname”  ilkesinden söz edilmektedir.
 
Aynı şekilde, yasanın 35. maddesi hükmünde  ise ihbarnamelerin içeriklerinden söz edilmektedir. 12 madde halinde düzenlenen ihbarname içeriği  konusunda, takdir komisyonun kararı üzerine tarh edilen vergilerde  kararın ve resen takdiri gerektiren “inceleme raporunun” birer sureti ihbarnameye  iliştirilmelidir.[2]
 
Çalışmamızın ana başlığı “takdir komisyonu kararlarının hukukiliği sorunu”  ile ilgili olduğundan dolayı esasen burada takdir komisyonu kararları tarafından takdir edilen matrahlarla ilgili yapılan tarhiyatların burada vergi hukukuna uyarlı olup olmadığı konusu tartışmaya açılacaktır.
 
Uygulamada takdir komisyonu kararları, vergi dairelerinden bağımsız bir birim olarak ayrı bir kurumda yani takdir komisyonlarında  istenilen  matrah takdirleri yapılagelmektedir.  Bazı  vergi dairelerinde ise müstakil takdir komisyonları bulunmayıp vergi dairesinde kurulan geçici takdir komisyonlarında (gayri muvazzaf)  bu matrah takdirleri yapılmaktadır. (VUK md.72).
 
Bilindiği gibi, takdir komisyonları kendilerine sevk edilen konularla ilgili matrah takdiri yaparak takdir ettikleri bu matrahları yeniden  istenilen makamlara yollamaktadırlar.  Esasen takdir komisyonlarının  ve üyelerinin   kendilerinden istenilen matrah takdirleri ile ilgili ayrıntılı  araştırma yapma ve hatta “vergi incelemesi” yapma yetkileri bulunmaktadır.[3]  
 
Uygulamada vergi daireleri beyannamelerini vermeyen  mükelleflerle ilgili olarak veya diğer nedenlerle eksik  beyanda bulunan mükelleflerle ilgili olarak 213 sayılı  VUK md.30/1. hükmü gereği takdir komisyonuna matrah takdiri için dosyayı sevk etmektedirler.  Esasen vergi daireleri,  önce  mükelleften beyannamenin verilip verilmediği konusunda mükelleften “beyanname soru yazısı” ile bu durumu sorması ve alacağı cevaba göre hareket etmesi gerekir.  Son zamanlarda beyana çağrı mektupları mükelleflere tebliğ edilmeden   olay doğrudan takdir komisyonuna sevk edilmektedir. Bu işlem yanlış olup, başından sonuna kadar yapılan  bir dizi hataların oluşumuna zemin hazırlamaktadır. 
 
Takdir komisyonlarına iştirak eden üyeler takdir edilen matrah ile ilgili hiçbir fikir beyan etmeden  idare tarafından hazırlanan  kararları sadece  imza atmakla yetinmektedirler. [4]
 
Takdir komisyonları matrah takdiri sırasında mükelleflerin defter, kayıt, belge vs. incelemek ve bunlara göre matrah  takdir etmeleri  gerekir.  Mükelleflerin defter ve belgelerinin incelenmesinden sonra gerekirse mükellefin beyan ve ifadelerine de  ayrıca  başvurmalıdır. Bilhassa KDV ile ilgili yapılacak matrah takdirlerinde mükelleflerin alış, gider, maliyet ve satış faturalarının  incelenmesi zorunludur. Bunlar yapılmadan hiçbir  şekilde KDV gibi bir verginin  takdiri yapılamaz. 
 
Sonuç olarak,  KDV olsun, BSMV olsun, sigorta muameleleri  vergisi olsun, damga vergisi olsun bu tip  vergilerin  mutlak surette mükelleflerin beyanları, yevmiye defteri,  büyük defter, alış faturaları, satış faturaları, recistro defteri, poliçeler ve diğer resmi defter ve belgelerin incelenerek karar  verilmesi gerekir.
 
Diğer taraftan, takdir komisyonlarına  iştirak edecek başkan dahil ve üyelerin muhasebe ve vergi mevzuatına yeterince hakim olmaları ve işin önemine göre konuya vakıf kişilerin iştirak etmesi zorunludur. Takdir edilen kararlarla ilgili olarak  kararın gerekçesi yeterince açık, somut ve doyurucu gerekçelerle dolu olması gerekir. Eğer olayda takdiri gerektirir bir durum, sebep yok ise komisyon  vergi dairesine durum izah eden  gerekçeli bir yazı ile dosyayı iade etme yetkisine de sahiptir.  Uygulamada böyle bir dosyanın iade edildiği görülmemiştir.  Yine, yaşanan bir başka uygulama hatası ise şudur: komisyon matrah takdiri sırasında takdir edilen hasılat  ile ilgili maliyet veya girdi unsurları dikkate alınmadan  hatalı matrah takdirleri yapılmaktadır.[5]


---------------------------------------------------
[1] Bkz. VUK GT 62, 72, 143, 149, 238, 280
[2] Dnş. 3. D., 20.04.2007 gün ve E:2007/2202-K:2007/1260 sayılı karar: “Mükellef  işlemlerinin kayıt  ve  belge düzenine aykırı olduğu ve düzenlenen satış faturalarının emtia teslimine dayanmadığı yönünde somut bir  tespit bulunmadan komisyon geliri elde edildiği varsayımıyla yapılan  tarhiyatın hukuka uygun bulunmadığı”.
[3] Bkz.  213 sayılı  VUK md.74, 75 ve VUK md. 134. DVDDK kararı: 8/12/2006 gün ve E.2006/307-K:2006/336 sayılı kararlarında: “takdir komisyonunda yapılan takdirin hasılat değil, matrah takdiri olması ve matrah takdirinin, mükellefin ilgili  vergilendirme dönemindeki tüm hasılat ve giderleri dikkate alınarak yapılması” gerektiği  vurgulanmıştır.
[4] 213 sayılı VUK md.73, GVK GT 48, 62.
[5] Dnş. 3. D., 30.11.1995 gün ve E:1995/61-K:1995/4005 sayılı karar: “takdir komisyonun resen matrah takdirine  ilişkin  kararında takdirin dayanağının gösterilmesi gerektiği, hangi somut verilere dayanılarak matrah takdirinde bulunulduğu açıklanmayan karar dayanılarak resen vergi tarh olunmayacağı”.