Bilindiği gibi, vergi inceleme elemanlarınca, vergi incelemesi sonuçlandırılmadan zamanaşımının bitmesine çok az zaman kala matrah takdiri için takdir komisyonuna dosyaların  sevk edildiği sıklıkla yaşanmaktadır.  Vergi hukukunda zamanaşımı  genelde 5 yıldır.[1]   Zamanaşımı tarh zamanaşımı ve tahsilat zamanaşımı olmak üzere 2’ye ayrılmaktadır. Bunlardan ilki tarh zamanaşımıdır. Tarh zamanaşımı ise vergi alacağının  miktar olarak  hesaplanması  ile ilgili olup, bu konuda idare tarafından  tarhiyat işlemlerinin mutlak surette 5 yıl içerisinde tamamlanması zorunludur. Vergi alacağının  doğduğu  takvim yılını  takip eden takvim yılından  başlayarak   5 yıl içerisinde mükellefe veya ceza sorumlusuna  tarh ve tebliğ edilmeyen vergi ve cezalar   zamanaşımına uğrar.[2]

Tarh  ve tahakkuk etmiş vergilerin tahsil aşamasına geçilmesi ile  beraber kesinleşen  bir vergi alacağının vadelerinin rastladığı  takvim yılını  takip eden  takvim yılı başından  itibaren 5 yıl içerisinde tahsil edilmemesi durumunda zamanaşımına uğrar. İşte biz bu  zamanaşımına tahsil zamanaşımı diyoruz.

Daha  vadesi gelmemiş vergilerin vade tarihinde, süresi geçmiş  olanların  tahakkuklarını  takip eden  bir ay içinde ödenmesi gerekir.  İşte, bu  süreler içinde  ödeme yapılmadığında vadeyi takip eden yılın başından başlamak üzere 5 yıl içinde idarenin vergiyi tahsil  etmesi veya tahsil etmek  için harekete geçmesi gerekir.  Aksi takdirde idarenin vergi alacağı zamanaşımına uğrar.       
 
Bilindiği üzere, matrah takdir yetkisine sahip inceleme elemanı, takdir yetkisinden imtina ederek, matrah takdiri için takdir komisyonuna başvuruda bulunması hukuki değildir.  Zira, vergi uygulamasında  bazı hallerde  matrah  takdiri ve tayini  takdir ve tespit komisyonları tarafından  yapılmaktadır.  Bu  komisyonların kuruluşu ve çalışma esaslarına ilişkin düzenlemeler 213 sayılı VUK md. 72-92 maddelerinde yer almaktadır. VUK’nun 73. maddesine göre takdir komisyonlarının  seçimle gelen üyeleri, tüccarlar için ticaret  odalarınca, diğer sanat ve meslek  erbabı için mesleki teşekküllerce kendi üyeleri arasında veya  haricen seçilir.  Ticaret  odası ve mesleki teşekkülü olmayan yerlerde seçim belediyece yapılır.  Takdir komisyonları yetkili makamlardan istenen matrah  takdirlerini yapmak ve vergi kanunlarında yazılı  fiyat , kıymet vb. hususları takdir etmekle görevlidir.   Komisyonlar bu  görevini yaparken   ortada takdir nedeni olup olmadığını  araştırmak  zorundadır.  Takdir nedeni yoksa vergi dairesine dosyayı iade etme hakları vardır.  Komisyonlar, bu görevlerini yaparken 213 sayılı VUK’nun vergi incelemesi yetkisine sahiptirler.  VUK 76. madde hükmüne göre takdir olunan matrah mükellefin beyanından düşük olamaz. Takdir komisyonları  matrah  takdiri sırasında 213 sayılı  VUK md.31,74 hükümlerine göre  mükellefin defter, kayıt ve belgelerini incelemek zorundadır.  Neticede, verilecek takdir komisyonu kararından  kararın gerekçesi, dayanakları vs. hususlar mutlak surette kararda yer almak zorundadır.[3]
 
Vergi incelemesi sonucu saptanan  resen  takdir nedenine göre matrahın takdir komisyonuna gönderilmesinin zamanaşımını durdurup durdurmayacağı tartışmalıdır.  Biz vergi incelemesi ve takdir komisyonuna sevk işlemlerinin birlikte yapılamayacağı görüşündeyiz. VUK’nun 30. maddesinde  “inceleme raporunda  bu  maddeye göre belirlenen  matrah veya  matrah farkı resen takdir olunmuş sayılır”  hükmü vardır. Bu  hükme göre  inceleme elemanının takdir komisyonu  yerine  matrah takdir etme yetkisi vardır. Dolayısıyla matrah  takdiri için, bu  takdir yetkisinin kullanılmaması ve takdir komisyonuna başvurulmasının  yasal  dayanağı yoktur.
 
Diğer yandan, beyannamenin verilmemesi gibi bazı takdir nedenleri dışındaki takdir nedenleri vergi incelemesi ile saptanabilir. Vergi incelemesini hemen   başında örneğin  defterin tasdik  edilmemesi gibi bir takdir nedeni saptanmamışsa, matrahın takdir komisyonuna gönderilmesi için vergi dairesine  yazı yazılması  ve zamanaşımı dolduktan sonra  incelemenin  tamamlanıp inceleme raporuna bağlanması  ve bu inceleme raporuna göre takdir komisyonunun matrah  takdir etmesi böylece zamanaşımının  uzatılması  mümkün değildir. Bu durumda incelemeye başlamanın zamanaşımını durduğu anlamında bir uygulama yaratılmış olur. Oysa VUK’nın 114. maddesinde  ancak takdir komisyonuna başvurma işleminin zamanaşımını durduracağı hükme bağlanmıştır. Bunun dışındaki  nedenlerle  zamanaşımını durdurmanın, dolayısıyla uzatmanın  yasal dayanağı olamaz. [4]
 
Vergi mevzuatımızda vergi inceleme elemanları  zamanaşımının bitmesine birkaç ay kala dosyayı zamanaşımına uğratmamak  adına  takdir komisyonuna matrah  takdiri için sevk etmektedirler. [5]
 
Ancak uygulamada, hukuka aykırı bir şekilde, inceleme elemanları tarafından incelenmesine başlanmış veya incelemesi devam eden  mükelleflerin beyanları, sırf zamanaşımını  durdurmak için, vergi matrahı takdiri için  takdir komisyonuna sevk edilmektedir. Bu durum tamamıyla hukuka aykırı olup, bu usul dairesinde yapılan  tarhiyat işlemleri  yasal dayanaktan mahrum kalacaktır. 
 
Tarh zamanaşımı süresi içerisinde tamamlanamayan vergi incelemeleri sebebiyle  tarh zamanaşımının  sınırlamasından kurtulmak için  takdire sevkin bir çözüm olarak uygulanmasının  ortaya çıkaracağı hukuki sorunlar-problemler gelecek dönemde  sıkça karşımıza gelebilecektir.  Takdir komisyonlarının  çalışmaları ile ilgili sorunları gidermek  yerine takdir süreci ile vergi inceleme süreçlerinin  birlikte paralel çalışması  biçiminde cereyan eden uygulama sorunları giderek ağırlaştırmaktadır. Takdir komisyonun matrah takdiri sürecindeki hukuki eksikliklerin tamamlanması ile zamanaşımı süresinin dolması durumunda  inceleme elemanı tarafından vergi mükellefinin  defter ve belgelerini geri iade edilmesi ve inceleme raporu tanzim edilmeden incelemenin sonuçlandığı hakkında mükellefe bilgi verilmesine yönelik bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu artık zorunlu hale gelmiştir. Çünkü, Gelir  İdaresinin yayınlamış olduğu  yeni mükellef hakları  bildirgesinde bu konularda önemli açıklamalar bulunmaktadır.  Ayrıca yeni vergi inceleme yönetmeliğinde bu yönde yeni hükümler getirilmiştir.[6]
 
Vergi usul mevzuatımıza göre, takdir komisyonlarının  görevi  matrah  takdiri  yapmaktır.  Takdir komisyonu  resen tarh usulüne göre bir vergi tarh edebilmesi için ortada  bir vergi inceleme raporu olsa bile VUK 30. md hükmüne göre, vergiye tabi matrahın mutlaka  takdir komisyonu  kanalıyla  takdir ve tespit edilmesi  gerekmektedir.
 
213 sayılı  VUK’nun 30. maddesinin 1. fıkrasında yapılan  düzenleme ile; vergi inceleme elemanlarınca düzenlenen raporlar üzerine, resen vergi tarhı için   takdir komisyonlarından karar alma mecburiyeti kaldırılmış ve raporda belirlenen  matrah  üzerinden vergi dairesince vergi tarhına olanak  sağlanmıştır.[7]
 
Bu sebeple, bundan böyle yetkililerce düzenlenecek olan vergi inceleme raporları üzerine yapılacak resen vergi tarhiyatı dolayısıyla artık takdir komisyonlarından karar alınması gereği yoktur.  Sadece takdir komisyonları faaliyetlerine  devam etmekte olduğundan, inceleme raporları dışındaki  takdir işlemleri için  her halükarda  takdir komisyonlarına başvurulacağı hususu gözden  uzak tutulmamalıdır.  Bunların dışında inceleme elemanlarının  tarhiyata  dayanak teşkil edecek miktarı, tanzim edecekleri inceleme raporunda mutlaka  belirtmeleri gerekmektedir.[8]
           
Bilindiği üzere, tarhiyat yetkisi tamamıyla vergi dairesine aittir.[9] Takdir komisyonu ve/veya inceleme elemanının tarhiyat yetkisi değil, vergi matrahı takdir yetkisi bulunmaktadır. Yukarıda da ifade edildiği üzere tarhiyat yapma yetkisi sadece ve sadece vergi dairesine aittir. Re'sen vergi matrahı takdir yetkisi bulunan inceleme elemanının bizzat kendisi gibi vergi matrahı takdir yetkisi bulunan takdir komisyonuna yetkisini devretmesi tamamen hukuka aykırıdır. Böyle bir işlem, takdirin takdiri anlamına gelir ki; bu hukuken mümkün değildir. Zira, hukukta takdirin, takdiri olmaz.[10]
 
Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 114 üncü maddesinde, zamanaşımını durdurmak için takdir komisyonuna başvurulması yetkisi münhasıran vergi dairesine verilmiştir. İnceleme elemanının nezdinde vergi incelemesine başlanmış bir mükellefin vergi matrahının takdiri için takdir komisyonuna başvurması hem hukuken hem de kanunen mümkün değildir.
 
Dolayısıyla, nezdinde vergi incelemesi devam eden mükellefin beyanının re'sen vergi matrahı takdiri için, sırf zamanaşımını kesmek amacıyla, mücerret takdire sevk işlemi 213 sayılı Kanunun 114 üncü maddesinde belirtilen zamanaşımı süresini durdurmaz; 5 yıllık süre geçirildikten sonra ... zamanaşımına uğramış bulunan hesap dönemleri için hukuken tarhiyat işlemi yapılamaz. Öte yandan, sadece zamanaşımını durdurmak için inceleme elemanınca önce dosyanın takdir komisyonuna sevk edilmesinin istenilmesi, zamanaşımı süresi dolduktan sonra inceleme raporunun düzenlenmesi ve bu rapordaki miktarın aynısının alınması suretiyle takdir komisyonunca matrah takdir edilmesi halinde, Vergi Usul Kanununun 113 ve 114 üncü maddelerinin hiçbir hükmü kalmayıp, bu maddelerin işlemesi söz konusu olmayacaktır.[11]
 
Diğer bir deyimle, vergi incelemesi ve takdir komisyonuna sevk işlemleri birlikte yapılamaz. Çünkü, inceleme elemanının 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesi uyarınca, tıpkı takdir komisyonu gibi, inceleme raporuyla vergi matrahı takdir yetkisi bulunmaktadır. Vergi matrahı takdiri için, söz konusu yetkinin kullanılması gerekir. Ayrıca, inceleme elemanı tarafından takdir komisyonuna başvurulmasının yasal dayanağı yoktur. Dolayısıyla, vergi incelemesine başlandıktan sonra, vergi matrahı takdiri için takdir komisyonuna başvurularak zamanaşımı süresi uzatılamaz.[12]   Anayasa Mahkemesi tarafından verilen  iptal kararının  gerekçesi  de bu  konuyu  işaret  etmektedir.[13]  213 sayılı VUK md. 114 hükmüne göre  vergi dairesince matrah  takdiri için takdir komisyonuna müracaat  edilmesinin  zamanaşımını  durduracağı  vurgulanmıştır. Ancak, Anayasa Mahkemesi tarafından  verilen  ve  8.1.2010 tarihli  Resmi Gazetede yayınlanan 15.10.2009 gün ve E:2006/95 sayılı karar ile bu  hükmü iptal etmiştir. 
 
Mükellefler tarafından  kullanılan  defter  kayıt ve belgeler 213 sayılı VUK  md. 253 hükmü gereğince  5 yıl saklanması zorunludur.  Madde hükmüne göre mükellefler  tutmak zorunda oldukları, yevmiye, kebir, envanter ve diğer yasal defterleri ilgili bulundukları yılı izleyen  takvim yılından başlayarak  5 yıl süreyle saklamak  ve  yetkili makamlar tarafından istenildiği takdirde incelemeye  ibraz etmek zorundadırlar. [14]
 
Vergi Usul Kanununun 253 üncü maddesine göre; defter ve belgelerin ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza edilmesi; aynı Kanunun ibraz mecburiyetini düzenleyen 256. maddesine göre de; bu defter ve belgelerin muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz edilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
 
Uygulamada, zamanaşımı süresini, hukuka aykırı şekilde, uzatmak için vergi incelemesi devam ederken, vergi matrahı takdiri için takdir komisyonuna başvurulmakta ve müteakiben düzenlenen vergi inceleme raporlarında, takdir olunan vergi matrahı için çoğunlukla muhafaza ve ibraz süresi geçmiş bulunan defter ve belgeler dayanak gösterilmektedir.
 
Bilindiği gibi, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 253 ve 256. maddelerinde aynı Kanunun 114. maddesinin 2. fıkrasında yer alan hükme paralel herhangi bir hüküm bulunmadığı gibi, söz konusu hükme herhangi bir atıf da yapılmamıştır. Dolayısıyla, mükellef tarafından muhafaza ve ibraz süresi geçmiş olan defter ve belgeler rızaen ibraz edilmiş olsa dahi, bu defter ve belgelere müsteniden matrah veya matrah farkı tesis edilmesi hukuken mümkün değildir. Zira, 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 113 üncü maddesinin ikinci fıkrasında zamanaşımı, mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade eder denilmiştir. Dolayısıyla, zamanaşımına paralel olarak düzenlenen tüm mükellef ödevleri re'sen dikkate alınmak zorundadır.
 

(Bu köşe yazısı, sayın Av. N. Gaye ALPASLAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

------------------------
[1] 213 sayılı VUK md. 113, 114.
 
[2] KIZILOT Şükrü – ŞENYÜZ Doğan – TAŞ Metin – DÖNMEZ Recai, Vergi Hukuku, Yaklaşım Yayıncılık, Ekim 2006, s.195-199.
[3] ÜREL Gürol, Güncel Vergi Usul Kanunu Uygulaması, 2. Baskı, Maliye ve Hukuku Yayınları, s.183-185.
 
[4] ÇAKMAK Şefik, “Matrahın Takdir Komisyonuna Gönderilmesi İle Duran  Zamanaşımı Süresi, Anayasa Mahkemesinin 8.1.2010 Tarihli Kararı İle VUK’nun  11. Maddesinin 2. Fıkrasının İptal Edilmesi, 1.8.2010 Tarihinde Resmi Gazetede Yayımlanan  6009 Sayılı Yasa İle VUK’nun 114. Maddesine Eklenen Fıkra Ve VUK Geçici 28. Madde Hükmü”, Oluş Mali Hukuk Bürosu,  15.01.2011 tarih ve IV/128 sayılı sirküler. 
 
[5] Ayrıntılı açıklamalar için  bkz.  ŞAHİN Tayfun, “Zamanaşımı Süresi Dolmak Üzereyken Takdire Sevk Edilen Mükellefler Hakkında Vergi İncelemesi Sürdürülebilir mi?”, Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, Nisan 2012, Sayı:100, s. 22-26
[6] Bkz. 31.12.2010 tarih ve 27802 sayılı Resmi Gazete.
 
[7] Altındağ YMM Sirküleri 16.05.2011 gün ve  2011/5 sayılı.
 
[8] 213 sayılı VUK md.30, 31.
 
[9]  213 sayılı VUK md. 20
 
[10] Sami Selçuk, Kısıtlı Demokrasi Sancılı Hukuk, s.277
 
[11]Danıştay 9 uncu Dairesi'nin 13/03/2007 tarih ve E.2005/5109, K.2007/733 sayılı Kararı, karşıoy gerekçesi.
 
[12] ÇAKMAK Şefik, Zamanaşımı ve Anayasa Mahkemesi Kararlarının Vergi Uygulamasına Etkisi, Ankara SMMMO Bülten Dergisi, Yıl 21, Sayı:194-2011, s. 71
 
[13] ÇAKMAK Şefik,  Oluş Mali Hukuk Bürosu,  15.01.2011 tarih ve IV/128 sayılı sirküler.
 
[14] VUK md. 253,256.