2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununda belirtilen ödeme emrindeki müddet geçtikten ve borçlu itiraz etmiş ise itirazı kaldırıldıktan sonra borçlunun mal beyanını beklemeksizin alacaklı borçlunun malvarlığına haciz konulabileceğini düzenlemiştir.

Bu kapsamda borçluya gönderilen ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir yıl içerisinde, borçlu yedinde bulunan yahut borçlunun takip dışı bir üçüncü şahısta olan alacak ve hakları üzerine haciz konulabilir. Söz konusu alacak ve haklar üzerine İ.İ.K 78-88 ve 89. Madde hükümlerine göre haczin tatbik edilmesi talep olunabilir.

Borçlunun, takip dışı herhangi bir kimseden alacağının tespit edilmesi halinde dosya alacaklısı tarafından bu alacağın üzerine haciz konulmasının talep edilmesinde hukuki olmayan herhangi bir yön bulunmamaktadır. Zira hem öğretide hem pratik uygulama da hem de Yargıtay Kararlarında borçlunun müstakbel alacaklarına haciz konulabileceği durumlardan açıkça söz edilmiştir.

Bu kapsamda borçlunun alacaklı durumda olabileceği kişi ve kimseleri özel hukuk kişileri ile sınırlandırmak takip alacaklısının alacağına daha geç kavuşmasına neden olabileceği gibi borçlunun kamu daireleri nezdinde doğmuş yahut doğacak hak ve alacakları üzerine haciz konulmasını engelleyecek bir hukuki düzenleme bulunmamaktadır. Katı bir anlayış ile borçlunun kamu dairelerinde doğmuş ve doğacak hak ve alacakları üzerine haciz konulamayacağı savını düşünmek şüphesiz mülkiyet hakkının da ihlalini oluşturacaktır.

Taraflar arasında mevcut bir hukuki ilişkiye dayanan, henüz doğmamış olmakla beraber, ilerde doğması muhtemel bulunan alacaklara müstakbel alacak denir. Takip borçlusunun üçüncü kişideki müstakbel alacağının haczi mümkündür. Haciz sırasında alacağın doğmuş olması gerekmez, alacağın doğumunun ihtimal dahilinde bulunması yeterlidir. 

İçiler ve memurların işveren nezdindeki işleyecek ücret alacakları, kiraya verenin kiracıdan olan işleyecek kira alacağı (hasılat kirası), müstakbel alacaklardandır.

İzah edilmeye çalışıldığı hali ile borçlunun üçüncü şahıs, vergi dairesi nezdinde doğmuş yahut doğacak vergi iadesinin üzerine haciz konulması mümkündür. Borçlu hakkında başlatılan takibin kesinleşmesinden sonraki haciz isteme süresi içerisinde borçlu vergi mükellefinin bağlı bulunduğu vergi dairesine gönderilecek bir haciz müzekkeresi yahut haciz ihbarnamesiyle dosya borçlusunun borcu kadar haciz konulabilir.

Pratik uygulamada doğabilen en büyük sorunlardan biri icra dairesi tarafından borçluya iade olunacak vergi alacağının doğumundan evvel vergi dairesine gönderilen haciz ihbarnameleri ile borçluya iade olunacak para üzerine haciz konulamaması nedeni ile istenilen sonucun elde edilememesidir.

Kanaatimce borçluya iade olunacak katma değer vergisi (vs.)’nin tespit edilmesi ancak ödemenin ne zaman gerçekleştirileceğinin tespit edilememesi halinde borçlu vergi mükellefinin kayıtlı olduğu vergi dairesine hem haciz müzekkeresi hem de haciz ihbarnamesinin gönderilmesinde fayda bulunmaktadır. Böylece pratik uygulamada ikilem yaratan birtakım karışıklıklara sebebiyet vermeksizin haczin tatbik edilerek icra dosyasının amacı olan tahsilatın gerçekleştirilmesi önemlidir.

II.GÜNCEL YARGI KARARLARI

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2016/3898 Esas ve 2017/1370 Karar

Şikayetçi vekili, ... . İcra Müdürlüğü'nün 2012/9483 Esas sayılı dosyasına gönderilen ve sıra cetveline konu paranın... Noterliği'nin 23.08.2012 tarihli, temlikname ile müvekkiline temlik edildiğini, KDV alacağının iade edilebilir hale gelmeden önce haczinin olanaksız olduğunu, bu nedenle de alacağın müvekkiline temlikinden önce konmuş herhangi bir haciz bulunmadığını ileri sürerek, sıra cetvelinin iptalini, sıra cetvelinde 2. ve 3. sırada yer verilen alacaklıların da hacizleri kaldırılmış olduğundan sıra cetvelinden çıkarılarak yeniden sıra cetveli düzenlenmesini talep ve şikayet etmiştir.

Şikâyet olunanlar ... vekili, 13.12.2013 tarihli sıra cetvelinin hukuka uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Diğer şikâyet olunanlar usulüne uygun tebliğe rağmen şikâyete cevap vermemişlerdir.

Mahkemece, iddia savunma ve dosya kapsamına göre, şikayete konu KDV alacağı 18.06.2013 tarihinde ödenebilir hale gelse de haciz tarihinde doğması muhtemel bir alacak bulunmakla geçerli bir haczin varlığının kabulü gerektiği anlaşılmakla şikayet olunan ... aleyhine yapılan şikayetin reddine, alacak hesabına yönelik şikayet bakımından hesaplamanın sıra cetveli tarihi itibariyle yapılması gerektiğinden şikayetin yerinde görülmediği, sıra cetvelinde 2. ve 3. sırada gösterilen alacaklılar ***Şti. ve ... ***Şti.'ne ilişkin yapılan şikayetlerin kabulü ile sıra cetvelinin iptaline, bu sıraların sıra cetvelinden çıkartılmasına karar verilmiştir.

Kararı, şikayetçi vekili temyiz etmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, şikayetçi vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, şikayetçi vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan İcra Mahkemesi kararının İİK’nın 366. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2015/1685 Esas ve 2017/439 Karar

Asıl dosyada (2010/619 E.) şikayetçi ... vekili, borçlunun, üçüncü kişi *** Vergi Dairesi'ndeki vergi iadesi alacağının haczi için müvekkilinin alacaklı olduğu ... 1. İcra Müdürlüğü'ne 2009/123 E. sayılı dosyasında 18.03.2010, 27.03.2009 ve 08.05.2009 tarihlerinde birinci haciz ihbarnameleri gönderdiklerini, Vergi Dairesi'nin ilk iki seferde itiraz ettiğini, 12.05.2009 tarihinde verdiği cevapta ise, 146.500,00 TL üzerine haciz konulduğunu bildirdiğini, şikâyet olunan şirketin alacaklı bulunduğu ... 1. İcra Müdürlüğü'nün 2009/1674 E. sayılı takip dosyasından gönderilen 17.02.2009 tarihli birinci haciz ihbarnamesinin ise itiraza uğradığını, ne var ki paranın dağıtılması için bu dosyada düzenlenen sıra cetvelinde, doğacak alacakların haczedildiği gerekçesiyle şikayet olunanın birinci sıraya alındığını, şikayet olunanın takip dosyasından gönderilen birinci haciz ihbarnamesinin itiraza uğraması nedeniyle, adı geçenin geçerli bir haczinin bulunmadığını, öte yandan sadece doğmuş bir alacağın haczedilebileceğini, doğacak alacakların haczinin mümkün olmadığını ileri sürerek, sıra cetvelinin düzeltilmesine ve müvekkilinin alacaklı olduğu takip dosyasının birinci sıraya alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Asıl dosyada şikâyet olunan şirket vekili, ilk haczin müvekkilinin alacaklı olduğu dosyadan konulduğunu, ihbarnamenin tebliğ edildiği tarihte, KDV iade alacaklarının tahakkuk ettiğini, müstakbel bir alacağın haczi niteliğinde bulunmadığını, borçlu ile üçüncü kişi arasında bir temel ilişkinin var olduğunu savunarak, asıl dosyada şikâyetin reddini istemiştir.

Birleşen (2010/624 E.) sayılı dosyada şikayetçi ... Bank A.Ş. vekili, ... 1. İcra Müdürlüğü'nün 2009/1674 E. sayılı takip dosyasında, ilk haczin tespit edilmesi ve paranın ilk haczi koyan İcra Müdürlüğü'ne gönderilmesi gerekirken bunun yapılmadığını, bu usulsüz işlemin ... 2. İcra Mahkemesi'nin 25.03.2010 gün ve 36 E., 314 K. sayılı kararı ile iptal edildiğini, kararda ilk haczi koyan İcra Müdürlüğü'nün sıra cetveli yapması gerektiğinin belirtildiğini, buna rağmen ilk haczi koyan İcra Müdürlüğü'nün yanlış belirlendiğini ve sıra cetvelinin hatalı olduğunu, İİK’nın 106/2. maddesi uyarınca, borçlunun üçüncü kişilerdeki alacağının menkul hükmünde olduğunu, birinci haciz ihbarnamesinin düzenlenmesi ile haczin konulacağını, tebliğin muhafaza tedbiri niteliğinde olduğunu, henüz mevcut olmayan, muhtemel hak ve alacakların haczinin mümkün bulunmadığını, müvekkilinin alacaklı olduğu ... 9. İcra Müdürlüğü'nün 2009/14372 E. sayılı dosyadan, mevcut KDV iadesi alacağına 16.04.2009 tarihinde haciz konulduğunu, para üzerindeki ilk geçerli haczin bu olduğunu, paranın kendi dosyalarına gönderilmemesinin usule uymadığını, Vergi Dairesi'nin şikâyet olunanların dosyalarından gönderilen birinci haciz ihbarnamelerine itiraz ettiğini ileri sürerek, sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Birleşen (2010/639 E.) sayılı dosyada şikayetçiler vekili, müvekkillerinin alacaklı olduğu ... 1. İcra Müdürlüğü'nün 2009/1672 E. ve 2009/1673 E. sayılı dosyalarından da ilk hacizle aynı gün haciz konulduğunu, bu iki dosyanın da ilk sıraya eklenmesi gerektiğini ileri sürerek, sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Birleşen 2010/639 E. sayılı dosyada şikayet olunan banka vekili, iddiaların yerinde olmadığını savunarak, şikâyetin reddini istemiştir.

Mahkemece, uyulmasına karar verilen bozma ilamı ve dosya kapsamına göre; İİK'nın 89. maddesi hükmüne göre kendisine 1. haciz ihbarnamesi gönderilen kimsenin bu haciz ihbarnamesine itiraz etmemesi halinde, mal yedinde ve borcun zimmetinde sayıldığı, 3. kişinin ihbarnameye süresi içinde itiraz etmesi halinde usulüne uygun bir haczin varlığından bahsedilemeyeceği, elinde borçluya verilmesi gereken bir mal ya da para bulunan 3. kişinin gerçeğe aykırı itirazı halinde dahi hacizden söz edilemeyeceği ve alacaklının haklarının ancak aynı Yasa'nın 89/4 ve 120/2. maddeleri çerçevesinde korunabileceği, İİK'nın 89. maddesi kural olarak borçlu ile 3. kişi arasındaki bir hukuki ilişkiden kaynaklanacak (müstakbel) alacaklar için de uygulanabileceği, somut olayda birleşen 2010/639 E. sayılı dosyada şikayetçiler ... Ltd. Şti. ile ... Ltd. Şti.'nin alacaklısı bulundukları takip dosyalarında gönderilen 1. haciz ihbarnamelerine 3. kişi ... Vergi Dairesi'nce itiraz edildiğinin dosya içindeki belgelerden anlaşıldığı, bu durumda belirtilen takip dosyalarında vergi dairesi nezdinde tahakkuk edecek paraya konulmuş bir hacizden söz edilemeyeceği, asıl dosyada şikayetçi ...'ın alacaklı bulunduğu ... 1. İcra Müdürlüğü'nün 2009/123 E. sayılı takip dosyasından gönderilen haciz ihbarnamesine vergi dairesince itiraz edilmediği gibi verilen 12.05.2009 tarihli cevapta haczin işlendiği belirtildiğinden ilk haczin bu ihbarnamenin tebliğ tarihinde konulduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle, asıl şikayetin kabulüne, birleşen şikayetlerin reddine dair verilen karar, asıl dosyada şikayet olunan-birleşen 2010/639 E. sayılı dosyada şikayetçi ... Ltd. Şti. ile birleşen 2010/639 E. sayılı dosyada şikayetçi...Ltd. Şti. vekilinin temyiz istemi üzerine, Dairemizin 21.10.2014 tarih ve 8447 E., 6496 K. sayılı ilamıyla, düzeltilerek onanmıştır.

Asıl dosyada şikâyet olunan-birleşen 2010/639 E. sayılı dosyada şikayetçi ... Ltd. Şti. ile birleşen 2010/639 E. sayılı dosyada şikayetçi...Ltd. Şti. vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, HUMK'nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, asıl dosyada şikayet olunan-birleşen 2010/639 E. sayılı dosyada şikayetçi ... Ltd. Şti. ile birleşen 2010/639 E. sayılı dosyada şikayetçi...Ltd. Şti. vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE, 73,20 TL harç ve takdiren 275,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenlerden alınarak Hazine'ye gelir kaydedilmesine, 16.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/10516 Esas ve 2015/21469 Karar

Alacaklı tarafından borçlu ... hakkında, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığı, borçlunun iade edilebilir hale gelen KDV iade alacağı üzerine haciz konulduğu, bu haciz işlemine karşı 3. kişinin, borçlu şirketin vergi dairesindeki hak ve alacağının kendilerine temlik edildiği, temlik tarihinden sonra yapılan haczin usulsüz olduğu iddiasıyla haczin fekki, aksi takdirde istihkak iddiaları hakkında karar verilmesi istemiyle icra müdürlüğüne başvurduğu, talebin reddi üzerine icra mahkemesinden müdürlük kararının kaldırılarak İİK'nun 99. maddesindeki prosedürün uygulanmasını talep ettiği, alacaklı tarafından karşı dava olarak, temlik işleminin muvazaalı olduğu iddiasıyla tasarrufun iptali talebinde bulunulduğu, mahkemece 3. kişinin talebi hacze karşı şikayet olarak nitelendirilerek şikayetin reddine, talep konusunun istihkak olarak nitelendirilmemesi nedeniyle alacaklının karşı dava olarak açtığı tasarrufun iptali talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedildiği görülmektedir.

Şikayetçi üçüncü kişinin icra mahkemesine başvurusu, haczedilen alacağın kendilerine ait olduğu iddiasına dayanmaktadır. Bu hali ile talep İİK'nun 96 ve devamı maddelerine göre açılmış istihkak davası niteliğinde olup, icra mahkemesine öncelikle şikâyet olarak başvurulması, HMK'nun 33. maddesinde yer alan hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu kuralı karşısında sonuca etkili değildir.

O halde mahkemece, başvuru istihkak davası olarak vasıflandırılıp, varsa harç eksikliği giderildikten ve taraf teşkili sağlandıktan sonra, varsa tarafların iddia ve delilleri toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, istemin şikayet olarak nitelendirilip, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bozma nedenine göre alacaklının sair temyiz itirazları ile 3. kişinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/09/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/7067 Esas ve 2015/9362 Karar

1- İşin niteliği bakımından temyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılmasına HUMK.nun 438. ve İİK'nun 366. maddeleri hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi.

2- Alacaklı tarafından, üçüncü kişi konumunda bulunan davalının, İİK'nun 89/1. maddesi uyarınca gönderilen haciz ihbarnamesine karşı süresinde yapmış olduğu itirazın gerçeğe aykırı olduğu ileri sürülerek İİK'nun 89/4. maddesi gereğince tazminat talep edildiği, mahkemece istemin kabulüne karar verildiği görülmektedir.İİK.nun 89/4. maddesinde; "Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse, alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü şahsın 338. maddesinin 1. fıkrası hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebilir. İcra mahkemesi tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder" düzenlemesi yer almaktadır. Kanun hükmünde yer alan tazminatın konusu, haciz ihbarnamesine karşı üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunması sebebiyle takip alacaklısının uğradığı zarardır. Bu davada üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu davacı takip alacaklısı ispat etmelidir. Üçüncü kişinin beyanının aksi, İİK.nun 68. maddesinde sayılan belgelere bağlı olmaksızın her türlü delille ispat edilebilir. Anılan maddenin açık hükmü gereğince; icra mahkemesince, genel hükümlere göre yargılama yapılarak sonuca gidilmelidir.

İİK.nun 89/4. maddesine dayalı olarak açılan tazminat davasında, tarafların göstereceği deliller üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak, ihbarnamenin tebliğ tarihi itibariyle, borçlunun, üçüncü kişiden istenebilir, kesin nitelikte bir alacağının mevcut olup olmadığı genel hükümler çerçevesinde belirlenir, diğer bir ifade ile anılan maddeye göre tazminata hükmedilebilmesi için borçlunun haciz ihbarnamesinin üçüncü kişiye tebliği tarihi itibariyle üçüncü kişi nezdinde kesinleşmiş, muaccel bir alacağının bulunması zorunlu olup, haciz ihbarnamesi, gönderildiği tarih itibariyle hüküm ifade eder ve öncesinde yada sonrasında alacağın olmasından üçüncü kişi sorumlu tutulamaz.

Somut olayda, şikayete konu ... 15. İcra Dairesi'nin 2012/14153 Esas sayılı takip dosyasından davalı 3. kişiye çeşitli tarihlerde müteaddit kereler İİK'nun 89/1. maddesi gereğince gönderilen haciz ihbarnameleri ile Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 13/a maddesi gereğince borçlunun KDV iadesi alacağı ve sair hak ve alacaklarının haczi istenmiş, davalı tarafından süresi içerisinde borçlunun davalıdan herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığı belirtilerek itiraz edilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, borçlunun davalıdan olan KDV iade alacağının 10.9.2012'den geçerli olmak üzere 14.12.2012'de kesinleştiği tespit edilmiş olduğundan, bu tarihten önce ve sonra son olarak gönderilen haciz ihbarnamelerinin tebliğ tarihi itibariyle borçlunun davalıda kesinleşmiş KDV iade alacağının olup olmadığının incelenmesinde, mevcut dosya kapsamına göre KDV iade alacağının kesinleştiği tarihten hemen önce davalıya gönderilen haciz ihbarnamesinin 11.9.2012'de tebliğ edildiği, alacağın 14.12.2012'de kesinleşmesi nedeniyle tebliğ tarihinde borçlunun davalıda doğmuş ve kesinleşmiş bir alacağının bulunmadığı, KDV iade alacağının kesinleştiği tarihten hemen sonra gönderilen haciz ihbarnamesinin ise 24.12.2012'de tebliğ edildiği, davalı idarenin ... 3. İcra Dairesi'nin 2012/15625 Esas sayılı takip dosyasına gönderdiği 20.12.2012 tarih ve ...sayılı yazısından anlaşıldığı üzere borçlunun 103.152,75 TL iade alacağının 20.12.2012'de adı geçen icra müdürlüğünün hesabına yatırıldığı, bu nedenle haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi olan 24.12.2012'de de davalı tarafından paranın başka bir icra dosyasına gönderilmiş olması nedeniyle borçlunun davalı nezdinde doğmuş bir alacağının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, borçlunun davalı idaredeki KDV iade alacağının kesinleştiği tarihten önceki ve sonraki haciz ihbarnamelerinin tebliği tarihi itibariyle borçlunun davalı üçüncü kişi nezdinde kesin nitelikte ve muaccel bir alacağı bulunmamaktır. Diğer yandan, davalı idare tarafından borçlunun KDV iade alacağının şikayete konu takip dosyası yerine başka bir dosyaya gönderilmesi ve şikayetçi alacaklının takip dosyasındaki haczinin paranın gönderildiği takip dosyasındaki hacizden önce olduğuna ilişkin şikayetlerin, paranın gönderildiği ... 3. İcra Dairesi'nin 2012/15625 Esas sayılı dosyasında yapılacak sıra cetveli sonrasında ileri sürülmesi mümkün olup, İİK'nun 89/4. maddesi gereğince yapılan yargılamada değerlendirilmesi mümkün değildir.

O halde, mahkemece, ispat külfeti kendisinde olan alacaklı, haciz ihbarnamelerinin tebliği tarihi itibariyle borçlu şirketin üçüncü kişide kesinleşmiş ve muaccel bir alacağının bulunduğunu ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü isabetsizdir.

SONUÇ: Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.