Bu yazımızda iflas halinde avukatın vekâlet ücreti alacağının rüçhanlı olup olmadığı ve hangi hallerde rüçhanlı olabileceği hususunda değerlendirmelere yer verilecektir.
Avukatlık Kanununun 166.maddesinde; “ Avukat, müvekkili tarafından verilen veya onun namına aldığı malları, parayı ve diğer her türlü kıymetleri, avukatlık ücreti ve giderin ödenmesine kadar, kendi alacağı nispetinde elinde tutabilir.
Avukat, sözleşme ile kararlaştırılan ve hâkim tarafından takdir olunan ücretinden dolayı, kendi çalışması sonucunda müvekkilin muhafaza ettiği veya kazandığı mallar ve davadaki diğer taraftan ilam gereğince tahsil edilecek para yahut alınacak mallar üzerinde diğer alacaklılara nazaran rüçhan hakkını haizdir. Rüçhan hakkı, vekâletnamenin düzenlenme tarihine, vekâletname umumi ise iş sahibi adına ücret konusu işten dolayı ilk yapılan resmi başvurma tarihine göre sıra alır. (Ek cümle : 2/5/2001 - 4667/79 md.) İş sahibinin iflası halinde avukatın vekâlet ücreti alacağı da rüçhanlıdır. Ancak, 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanununun 206 ncı maddesinin birinci fıkrası hükmü saklıdır. “ hükmü bulunmaktadır.
Konu ile alakalı Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 2014/4022 Esas, 2014/3876 karar, 16/05/2014 tarihli kararında;
Davacılar, müflis davalılar K2 ile F1 Şirketler grubunun avukatlığını yaptıklarını, 10.09.2007 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi gereğince müflis davalılardan 650.000,00 TL avukatlık ücreti alacaklarının bulunduğunu, ancak iflas idaresinin hiç bir gerekçe göstermeden alacaklarının masaya kayıt talebini reddettiğini ileri sürerek, 650.000,00 TL alacaklarının sıra cetveline 1. sırada kayıt ve kabulünü talep ve dava etmiştir.
Müflis davalılar iflas idaresi vekili, dava konusu alacağın vekillik hizmetinden kaynaklı vekalet ücreti olduğunu, ancak davacıların iddia ettiği rüçhanlı alacak olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen ek bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; avukat olan davacılar ile, müflis F1 Şirketler Grubu arasında 10.09.2007 tarihinde avukatlık ücret sözleşmesi düzenlendiği, davacı avukatların sözleşmeden kaynaklanan 743.671,41 TL toplam vekalet ücreti alacağının bulunduğu, 650.000,00 TL kısım için masaya başvurdukları, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 02.05.2001 tarih ve 4667 sayılı Kanunla değişik 166. maddesinin 2. bendindeki ''İş sahibinin iflası halinde avukatın vekalet alacağı rüçhanlıdır. Ancak, İİK'nın 206. maddesi 1. fıkrası hükmü saklıdır" hükmü uyarınca, davacıların, iş sahibinin iflası halinde alacaklarının rüçhanlı sayılacağı gerekçesiyle, davanın kabulü ile 650.000,00 TL alacağın iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, müflis davalılar iflas idaresi vekili temyiz etmiştir.
1) Dava, kayıt kabul istemine ilişkindir.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 166/2. maddesinin ilk iki cümlesi, ''Avukat, sözleşme ile kararlaştırılan ve hakim tarafından takdir olunan ücretinden dolayı, kendi çalışması sonucunda müvekkilinin muhafaza ettiği veya kazandığı mallar ve davadaki diğer taraftan ilam gereğince tahsil edilecek para yahut alınacak mallar üzerinde diğer alacaklılara nazaran rüçhan hakkını haizdir. Rüçhan hakkı, vekaletnamenin düzenlenme tarihine, vekaletname umumi ise iş sahibi adına ücret konusu işten dolayı ilk yapılan resmi başvurma tarihine göre sıra alır." hükmüne yer verilmiştir. Madde metninden açıkça anlaşılacağı gibi, rüçhan hakkının avukatın hangi ücreti için söz konusu olduğu sınırlı sayıda belirtilmiş, bu hakkın ancak müvekkile kazandırılan şeyler üzerinde ve müvekkilin diğer alacaklılarına karşı ileri sürülebilecek nitelikte bir hak olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, 2. fıkranın son iki cümlesi hükme dayanak yapılmıştır.
Bu durumda mahkemece, davacı avukatların müflis davalılar iflas masasına anılan yasa hükmü gereğince, kazandırdığı bir mal ya da para bulunup bulunmadığı yani kayıt ve kabulü istenen alacağın tamamının ya da bir kısmının bu koşulları taşıyıp taşımadığı hususunda bilirkişiden ek rapor alınıp sonucuna göre alacağın tamamı ya da bir kısmının rüçhanlı olup olmadığı konusunda bir karar verilmesi gerekirken, bilirkişinin soyut, dayanaklarını açıklamaksızın davacıların vekâlet ücretinin rüçhanlı olduğu yolundaki görüşüne itibarla, eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır. “ şeklinde karar verildiği,
Yine aynı konu ile alakalı da Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 2016/747 Esas, 2016/1905 sayılı 28/03/2016 tarihli kararında; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 166/2. maddesi, "Sözleşme ile kararlaştırılan ve hakim tarafından takdir olunan ücretinden dolayı, kendi çalışması sonucunda müvekkilin muhafaza ettiği veya kazandığı mallar ve davadaki diğer taraftan ilam gereğince tahsil edilecek para yahut alınacak mallar üzerinde diğer alacaklılara nazaran rüçhan hakkını haizdir. Rüçhan hakkı, vekâletnamenin düzenlenme tarihine, vekâletname umumi ise iş sahibi adına ücret konusu işten dolayı ilk yapılan resmi başvurma tarihine göre sıra alır. İş sahibinin iflası halinde avukatın vekâlet ücreti alacağı da rüçhanlıdır. Ancak, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 206. maddesinin birinci fıkrası hükmü saklıdır." hükmünü içermektedir. Söz konusu düzenlemede rüçhanlı olduğu belirtilen avukatlık ücreti, avukat ile müvekkili arasında sözleşme ile kararlaştırılan (iç ilişkideki) vekâlet ücreti olabileceği gibi hâkim tarafından hüküm fıkrasında asıl (müvekkil) yararına hükmedilen, ancak aslında 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164/son madde hükmü uyarınca avukata ait olan vekâlet ücreti de olabilir. Her iki vekâlet ücreti alacağının, avukatın emek ve mesaisi sonucu, müvekkilinin muhafaza ettiği veya onun malvarlığına kazandırdığı mal yahut davadaki diğer taraftan ilam gereğince tahsil edilecek para üzerinde diğer alacaklılara nazaran vekâletnamenin düzenleme ya da ilk resmi başvuru tarihi önce ise rüçhan (imtiyaz) hakkı vardır. Örneğin, bedeli paylaşıma konu taşınmaz, borçlu tarafından açılan bir tapu iptal ve tescil davası sonucunda borçlunun malvarlığına kazandırılmış yahut borçlu aleyhine bu yönde açılan bir dava sonucunda, borçlunun malvarlığında muhafaza edilmiş, diğer bir anlatılma borçlunun elinden çıkmamış ise, bu davada borçlunun vekilliğini üstlenen avukatın vekâlet ücreti alacağı, vekâletnamenin düzenlenme ya da resmi başvuru tarihine göre belirlenecek sıra çerçevesinde, diğer alacaklılara göre rüçhanlıdır.
"Gümrük resmi, emlak vergisi, veraset ve intikal vergisi, motorlu taşıt vergisi gibi, bir malın aynından doğan amme alacakları, o malın bedelinden ilk önce ödenir. Bu gibi amme alacakları, rehinli alacaklardan da önce gelmektedir (bkz: m.206, I; 6183 s.K.m.21,II).
Bir malın aynından doğan (yukarıda) amme alacakları dışındaki amme alacakları (mesela, Devlet'in gelir veya kurumlar vergisi alacakları), üçüncü sırada imtiyazlıdır.
İİK'nın 206. maddesi dışındaki özel kanun hükümleriyle, bazı alacaklara imtiyaz (rüçhan, öncelik) hakkı tanınmıştır. Bu da başlıca üç şekildedir:
a-Bazen, özel bir kanun hükmüyle, imtiyaz hakkı alacağı İİK'nın 206. maddesinin hangi sırasında imtiyazlı olduğu açıkça belirtilmiştir; misaller: 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası K.m.88,XVIII; Ordu Yardımlaşma Kurumu K.m.37; Bankacılık K.m.63,IV,m.106,V ve m.107,IV; Sosyla Güvenlik Kurumu K.m.35,II;YTK m.1418/2. Bu halde, alacak, özel kanun hükmünde belirtilen sırada imtiyazlıdır.
b-Bazı özel kanunlarda ise, alacağın sadece imtiyazlı veya rüçhanlı (öncelikli) olduğunun belirtilmesi ile yetinilmekte, bu imtiyazın İİK'nın 206. maddesinin hangi sırasındaki imtiyaz olduğu hakkında hiçbir şey söylenmemektedir; misaller: Kat Mülkiyeti K.m.22 son fıkra; Bankacılık K.m.63, IV,m.107,IV. Bu özel kanunlarda imtiyazlı olduğu belirtilen alacaklar, üçüncü sırada imtiyazlıdır (m.206,IV,üçüncü sıra).
c-Diğer bazı hallerde ise, özel kanun hükümleri ile, bazı alacaklara, belirli bir mal veya para üzerinde imtiyaz (rüçhan, öncelik) hakkı tanınmıştır; misaller: Avukatlık Kanunu'nun 166 madesinin 2 ve 4. fıkraları; İİK'nın m.36/son fıkra. Buradaki durum, rehin alacaklarındaki duruma benzemektedir. Bu nedenle, bu gibi belirli bir mal veya para üzerindeki imtiyaz hakkını, rehin alacaklarında olduğu gibi, diğer bütün imtiyazlı alacaklardan önce gelen bir imtiyaz (rüçhan) hakkı olarak kabul etmek uygun olur kanısındayım. Bu imtiyazlı alacaklar ile rehin alacakları arasındaki öncelik hakkını ise, imtiyaz ve rehin haklarının doğduğu tarihlere göre belirlemek gerekir. Ancak, rehin hakkına kıyas edilen bu imtiyaz (rüçhan) hakları, rehin hakkında olduğu gibi, o malın aynından doğan gümrük resmi, emlak vergisi gibi amme alacaklarından sonra gelir; yani, bir malın aynından doğan amme alacakları (ayni vergiler), herhalde malın satış bedelinden ilk önce ödenir." (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2.Baskı, Ankara, 2013 sh.1272 vd.).
Şikayetçilerin müvekkilleri olan şikayet dışı borçlu İnş. Müh. Müt. Ltd. Şti.'ni adına, aralarında düzenlenen 19.12.2011 tarihli avukatlık sözleşmesi uyarınca düzenlenen vekâletname ile yaptıkları ilk başvurunun, 11. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2011/504 E. Sayılı dosyası ile müvekkillerinin alacaklı olduğu m İnş. Tah. ve Gıda San. Tic. A.Ş'ye açtıkları alacak davası olduğu ve dava tarihinin 20.12.2011 olduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda mahkemece, şikayetçi avukatların 14. İcra Müdürlüğü'nün 2014/7360 ve 7361 E. Sayılı dosyalarına konu vekâlet ücretlerinin, Avukatlık Kanunu'nun 166/2. maddesi uyarınca şikayetçi avukatların çalışması sonucunda, müvekkil yararına, ilam gereğince tahsil edilecek para üzerinde rüçhan (imtiyaz) hakkı bulunduğu, şikayet olunan Ankara Seğmenler Vergi Dairesi'nin ilk sıradaki alacaklı ile iştirake şikayet etmemesi nedeniyle alacağının 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun'un 21/2. maddesinin ikinci cümlesindeki alacaklardan olmadığının kabulü gerektiği, 3. İcra Mahkemesi'nce haciz işlemiyle ilgili icra memur işlemine şikayet üzerine karar verildiği, diğer anlatımla, işbu sıra cetveline şikayet ile ilgili kesin hüküm bulunmadığı, işbu şikayetin sıraya yönelik olduğu, yeni yapılacak sıra cetvelinin tebliği üzerine şikayet olunanlarca vekalet ücretinin Avukatlık Kanunu'nun 174/2. maddesi uyarınca haklı azil nedeniyle doğmadığı ileri sürülerek, sıra cetveline itiraz davası açılabileceği, bu aşamada azlin haksız olduğunun şikayetçilerce ileri sürülmesinin mahkemenin görevini etkileyemeyeceği ve sonuca bir etkisinin bulunmadığı gözetilerek, öncelikle şikayetçi avukatların rüçhanlı avukatlık ücretlerinin ayrılması, kalan paranın birinci sırada yer alan haciz sahibi şikayet olunan İnş. San. ve Tic. A.Ş ile Ankara Seğmenler Vergi Dairesi arasında garameten paylaştırılması gerektiği gerekçede belirtilerek, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, şikayetçi avukatların dayandığı vekalet ücreti alacağının esas ve miktarı ile ilgili itirazların yeni yapılacak sıra cetvelinin tebliği üzerine şikayet olunanlarca süresinde asliye hukuk mahkemesinde açılacak sıra cetveline itiraz davasında çözümleneceği, işbu şikayetin sadece sıraya ilişkin olduğu ve miktara ilişkin bir itiraz içermediği gözden kaçırılarak, yazılı şekilde, yanılgılı gerekçeyle karar verilmesi doğru görülmemiştir.“ şeklinde hüküm verilmiştir.
Yine aynı dairenin benzer konuda birden fazla istikrarlı kararlarının bulunduğu da anlaşılmaktadır. (23. HD., E. 2014/8017 K. 2015/2377 T. 09.04.2015 ve 23. HD., E. 2013/557 K. 2013/1236 T. 04.03.2013)
Sonuç olarak ;
1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 166/2. maddesinin 2.fıkrasının metnin son iki cümlesinde; “İş sahibinin iflası halinde avukatın vekâlet ücreti alacağı da rüçhanlıdır. Ancak, 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanununun 206 ncı maddesinin birinci fıkrası hükmü saklıdır. “ hükmü bulunması karşısında madde metninin bir bütün olarak okunarak yorumlanması halinde; bu hakkın ancak avukatın emek, gayret ve mesaisi neticesinde müvekkilin muhafaza ettiği ve kazandırdığı mal, hak veya alacaklarda veya davadaki diğer taraftan ilam gereğince tahsil edilecek para üzerinde diğer alacaklılarına karşı ileri sürülebilecek nitelikte bir hak olduğu, İİK 166/2.fıkrasının son iki cümlesinin de bu hükme dayanak kılınarak iflas halinde vekalet ücreti alacağının rüçhanına ilişkin kanun koyucu tarafından ek madde olarak eklenmiş olduğu ve 2.fıkranın ek madde ile bir bütün olarak yorumlanması gerektiği, buna göre müflisin vekillerinin yasa gereğince müflise kazandırdığı bir mal, hak veya alacak bulunup bulunmadığına göre değerlendirme yapılarak rüçhan hakkının açık ve net olarak tespiti yapıldıktan sonra rüçhan hakkından bahsedilmesi gerektiği, rüçhan hakkının hangi sırada ödeneceği hususunda da vekaletnamenin düzenlenme tarihine veya ilk resmi başvuru tarihi önce ise bu tarihe göre rüçhan hakkına kavuşacağı değerlendirilmektedir.
Kaynaklar:
2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu ilgili maddeleri
Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 2014/4022 Esas, 2014/3876 karar, 16/05/2014 tarihli kararı,
Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 2016/747 Esas, 2016/1905 sayılı 28/03/2016 tarihli kararı
(Bu köşe yazısı, Ahmet Gökhan UYSAL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının tamamı aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)