MAKALE

ÜREMEYE YARDIMCI TEDAVİLERDE HUKUKSAL PROBLEMLERİN İNCELENMESİ

Abone Ol

Üreme hakkı, Dünya Sağlık Örgütünün de tanımladığı gibi; çiftlerin ve bireylerin özgürce ve sorumlu bir şekilde karar vererek en yüksek cinsellik standardına ulaşma hakkıdır. Bireylerin çocuk sahibi olmak için üremeye yardımcı tedavi yöntemlerine yani üreme istediğine erişim hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve bir dizi uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmıştır.

Günümüzde tıp biliminin hızlı ilerlemesi ve tıbbi uygulamada bilimsel gelişmelerin kullanılması sayesinde, kısırlık sorunu önemli ölçüde azalmıştır.  Üremeye yardımcı tedavi yöntemlerinin amacı, kısırlık sorununa kısmi bir çözüm üretmektir. Sosyal felaketler, çevresel bozulma, dünyada doğal olmayan insanların sayısı çocuk doğurma yeteneği sürekli artmaktadır. Tıbbi istatistiklere göre, çocuk doğurma çağındaki tüm evli çiftlerin %20'si kısırdır ve kısırlık nedenleri cinsiyetler arasında eşit olarak dağılmıştır (İnsanbil Derg 1(1):27-38, 2012).

Tüp Bebek (IVF) gamet, embriyo ve pre-embriyo bağışı gametlerin, embriyoların, yumurtalık ve testis dokularının dondurularak saklanması, embriyo transferi, genetik üreme teknikleri, infertiliteyi çözmede klonlama ve diğer karmaşık yöntemler, bilimsel araştırma çalışması ile bireyselleştirilmiş klinik yaklaşımı birbirine bağlamak amacıyla tıp mesleği ve etik yasal mesleğin iş birliğini gerektirmektedir.

İnsan üremesinin ve yardımcı döllenmenin embriyo öncesi aşamadan, genetik araştırmalara, fetüs aşamasına ve yeni doğmuş bir bebeğe kadar olan süreçte etik ve hukuki yönleri bulunmaktadır.

Bu alanda her gün bir yenisi ortaya çıkan araştırma ve klinik projelerde temel etik ilkelerin gözlemlenmesi ve çözülmesi, üremeye yardımcı tedavi yöntemleri içindeki herhangi bir prosedürün yasallaştırılmasını, bu konuda uygun şekilde bilgilendirilmesini ve gerçekleştirilmesi için onay alınmasını önemli kılmaktadır. Üremeye yardımcı tedavi başlamadan önce, hastaların; tedavinin nasıl yapılacağı ne kadar süreceği, ne kadar etkili olacağı, olası risklerinin komplikasyon neler olduğu, tedavinin uygulanması için rıza gibi konularda aydınlatılması gereklidir.

Hukuki sorunların ortaya çıkması, esas olarak taşıyıcı anneliğin görece yeniliğinden dolayı bu alanda net bir yasal düzenlemenin olmaması ile ilişkilidir. Kimi zaman yasal düzenlemeler bu tartışmaların çözümlenmesinde yeterli değildir. Yazımızın konusu Türk Hukuk mevzuatı ve tüp bebek merkezlerinde geçerli olan yasal uygulamalar irdelenerek incelenmiştir.

Türkiye'de ilk zamanlar Tüp bebek tedavisi sadece infertilite olan  kadınlara teklif edilirken, günümüzde erkek kısırlığının tedavisinde de kullanılmaya başlanması hem kültürel hem de teknoloji alanında yenilik kazandırmıştır. Kısırlık bir hastalık olarak kabul edilebilirse, mantıksal olarak onun da benzer şekilde tedavi edilmesi kabul görülmüştür. Bu görüşe göre infertilite kadının sorunu değil, çiftin bir durumu olarak görülmüştür. Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de özellikle son 20 yılda infertilite tedavileri önemli ölçüde artmıştır.

Türkiye'de ART ile ilgili ilk kılavuzlar 1987'de yayınlandı iki yıl sonra Türkiye’de ilk “tüp bebek” dünyaya gelmiştir. 1989'dan 2005'e kadar kılavuzlar beş kez revize edildi ve Türkiye'deki ART merkezleri kuruldu. Türk Hukuk sistemimizde Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Hakkında Yönetmelik düzenlenmiştir.

Üremeye yardımcı tedavi yöntemlerinin kimlere uygulanabilir olduğunu, Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları ve Üreme Yardımcı Tedavi Merkezleri Hakkında Yönetmeliği’nin amaç başlıklı 1. maddesi düzenlemektedir:

MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; çocuk sahibi olamayan evli çiftlerden, tıbben uygun görülenlerin üremeye yardımcı tedavi metotları vasıtasıyla çocuk sahibi olmaları için yapılacak uygulamanın esaslarını,bu uygulamayı yapacak merkezlerin açılması, çalışması ve denetlenmesi ile ilgili usul ve esasları düzenlemektir.

Bu düzenlemeden, yalnız evli olan çiftlerin bu yardımcı tedavi metotlarından faydalanabileceği, ancak nikâh ilişkisi olmaksızın evlilik dışı veya imam nikâhı ile birlikte yaşayanların tüp bebek tedavisinden yararlanamayacağı anlaşılmaktadır. 

Nitekim Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun’un Ek 1’inci maddesinde de, doğal yollarla çocuk sahibi olunamadığı veya tıbbi gereklilik bulunduğu hâllerde, kadın ve/veya erkeğin üreme hücrelerinin tıbbi yöntemlerle döllenmeye elverişli hâle getirilmek ve vücut içinde veya dışında döllenmesini sağlamak suretiyle üreme hücreleri veya embriyonun anne adayına uygulanabileceği düzenlenmiş olup aynı maddede bu yöntemin sadece evli olan eşler arasında gerçekleştirilebileceği vurgulanmıştır.

Yönetmelikle açık bir şekilde ifade edilen yalnızca “evli çift’’ ibaresi hiçbir hukuk anlayışıyla da bağdaşmamaktadır. Buna karşılık, Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği’nin Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Hakkında Yönetmeliği'nin, yalnızca evli olanların tüp bebek yaptırabileceğine ilişkin ibarelerinin iptali istemiyle açtığı davada, Danıştay 15. Dairesi, bu ibarelerin yürütmesinin durdurulmasına karar verilebilmesi için gereken koşulların gerçekleşmediği gerekçesiyle istemi red etmiştir.

Bununla birlikte, yurt dışında evlenmek isteyen ikisi veya biri Türk ise, bildirim işlemini evliliğin Türkiye’de tanınması için yurt dışında yapılan evliliğin Türk yasaları uyarınca geçerli atfedilebilecek nitelikte olması ve çiftlerin evliliği Türk makamlarına bildirilmesi gerektiği unutulmamalıdır.

Aynı şekilde yurtdışında yapılan evliliğin Türkiye’de geçerli olabilmesi için izlenilmesi gereken prosedürler özetle; Türkiye’de yetkili makamlarda evliliğin tescil ettirilmesi, evliliğin Türk Konsolosluklarında yapılması veya yapılan evliliği Türk Konsolosluğuna bildirilmesi gerekmektedir.      

Aksi taktirde kişiler Türkiye’de evli olarak görülmeyecek ve üremeye yardımcı tedavi yöntemlerinden Türkiye’de yararlanamayacaktır. Bir başka örneğimizde evli olan çiftlerin yabancı uyruklu olması durumunda yurtdışında yapılan evliliklerin Türkiye’de geçerli olabilmesi için Türk mevzuatlarına uygun olması gerekmektedir. Örneğin  Suudi Arabistan’da evlenme yaşı 10’dur. Türkiye’de kendilerine tüp bebek tedavisi uygulanmasını isteyen Suudi Arabistan uyruklu çiftler, evliliklerinin Türk mevzuatlarına uygun olmadığı gerekçesiyle talepleri reddedilecektir. Yine bir başka örneğimiz de yurtdışında yapılan eşcinsel evliliklerin Türk mevzuatına uygun olmadığı gerekçesiyle Tüp Bebek tedavisi talepleri reddedilecektir.

Bir diğer örneğimiz ise bazı ülkelerde evlilikler mahkeme yoluyla yapılmakta olup, alınan mahkeme kararının Türkiye’de geçerli olabilmesi için kararın tanıma ve tenfiz edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla tenfiz, yabancı mahkeme kararının ülkemizde icra edilebilirliğini, tanıma ise, yabancı mahkeme kararının ülkemizde delil ve belge olarak kabul edilebilmesini sağlamaktadır. Tenfiz aynı zamanda kararın tanınmasını da sağladığı için genellikle karar tenfiz edilmektedir.

Eşlerden birinin ölümü veya boşanmanın hükmen sabit olduğu hallerde embriyonun akıbeti hususu da bu noktada önem arz etmektedir. Öyle ki, adayların evli olup olmadığının, boşanmış olup olmadıklarının ve devam eden bir boşanma süreçlerinin olup olmadığının tıp merkezi hizmetine sunulan bir sistem vasıtasıyla denetlenip teyit edilmesi uygulamada mümkün değildir. Böyle bir denetim mekanizmasının mevcut olmaması nedeniyle, tıp merkezlerinin mevzuata aykırı uygulamalar neticesinde sorumlu tutulması gündeme gelecektir. Dolayısıyla bu hakka yönelik sınırlamaların mutlaka yönetmelikle değil, kanunla düzenlenmesi gerekmektedir. 

Av. Sabuhi Rahimov

------

Biyoteknolojik buluşların yasal korunmasına ilişkin 6 Temmuz 1998 tarihli Avrupa Parlamentosu ve Konseyinin 98/44/EC sayılı Direktifi, OJ 1998 L213 (Biyoteknoloji Direktifi), alıntı 16

Vienna Convention on the Law of Treaties, art. 32, adopted May 23, 1969, 1155 u.n.t.s. 331 (entered into force Jan. 27, 1980).

Council of Europe, (19900) Europe and Bioethics. Proceedings of the 1st Symposium of the Council of Europe on Bioethics, Strasbourg 5-7 December 1989 (Council of Europe, Strasbourg, France)

Abbing HR (1998). The Convention on Human Rights and Biomedicine An Appraisal of the Council of Europe Convention European Journal of Health Law, no 5. 

Blank R, Bonnicksen A (2013). Bağlı Olmayan Tıp İnsan Vücudu ve Tıbbi Müdahalenin Sınırları Biyomedikal Politikada Gelişen Sorunlar, Cilt 3. Columbia Columbia University Press. 

Braun K (2000). Menschenwürde und Biomedizin Zum philosophischen Diskurs der Bioethik, Frankfurt Campus.

Büken Nö. (1997). “Yardımcı üreme teknoloji ve bu tekniklerin uygulanmasından doğaetik sorunlar” Ankara, Türkiye Ankara Tabip Odası Yayınları.

Clare O Robın AW (2006). The European Conventıon On Human Rıghts 34-37. Oxford Oxford Univ. Press.

Dural M. Öğüz T. Gümüş MA (2012). Türk Özel Hukuku, Cilt III Aile Hukuku 6. Basım İstanbul Filiz Kitabevi.

Saglik Bakanlığı Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri (UYTM) Yönetmeliği Law no. 19551 of 21 August 1987 and the final revisions were published in the official newspaper number 25869 of 08 July 2005.

Üreme Tıbbı Yasası Üreme Tıbbı Yasası Federal Yasa Gazetesi BGBl no. 275/1992.

https://karararama.danistay.gov.tr/

https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2238.pdf