TMK MADDE 227 İLE TMK MADDE 230/3 MUKAYESESİ
Değer artış payı
Madde 227- Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır.
Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması hâlinde hâkim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler.
Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler.
Kişisel mallar ile edinilmiş mallar arasında denkleştirme
Madde 230/3- Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır.
GENEL AÇIKLAMALAR
Türk hukukunda evlilik ve eşler arasındaki malvarlığa bağlı ilişkiler, yasa koyucu tarafından evliliğin özel mali hükümleri arasında ayrıca ele alınmaktadır. Nitekim, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun pozitif sistemi incelendiğinde, eşlerin, evlilik birliği sürecinde gerek kişisel malları gerekse edinilmiş malları ile ilgili olarak hak, yetki ve yükümlülüklerin “Eşler Arasındaki Mal Rejimi” (TMK m. 202 vd.) üst başlığı altında yasal kurallarla ayrıntılı biçimde düzenlendiği görülmektedir. Mevcut bu yasal düzenlemeye göre, eşlerin, yasal çerçeve içerisinde kalarak seçtikleri ya da yasa gereği tabi oldukları mal rejimine özgü temel kural ve ilkeler nedeniyle, yapacakları hukuksal işlemlere farklı sonuçlar bağlanmaktadır.
TMK kapsamında seçimlik mal rejimleri olarak mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı ve mal ortaklığı şeklinde üç tür öngörülmüştür. Eşler evlenmeden önce veya sonra, belli şekillere uyulmak suretiyle aralarında bir seçimlik mal rejimi sözleşmesi yapmamışlarsa, aralarında yasa gereği edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanır.
Eşlerden birinin ölümü, başka bir mal rejimini seçilmesi, evliliğin boşanma, iptal sebebiyle sona ermesi veya mahkeme kararıyla mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde edinilmiş mallara katılma rejimi sona erer (TMK md. 225). Sona erme ile birlikte katılma alacağını belirlemek üzere mal rejiminin tasfiyesi gündeme gelir. Tasfiye katılma alacağının muaccel olabilmesi için ön koşuldur.[1]
Tasfiye için öncelikle eşlerin evlilikten önce ve evlilik boyunca elde ettikleri mallar birbirinden ayrılır. Bu ayrıma yapılırken -değer kaymaları hesaplamada daha sonra dikkate alınacağından- malvarlığının edinilmiş veya kişisel mal olmasının bir önemi yoktur. Edinilmiş ve kişisel mallar ayrıldıktan sonra malvarlığı değerinin aktifinde ve pasifinde yer alacak unsurlar bulunarak -kural olarak- iki taraflı olarak artık değer hesaplanır.[2] Geriye bir artık değer kalırsa yasal orana ya da eşlerin kendi aralarında yaptıkları mal rejimi sözleşmesinde belirledikleri orana göre paylaştırılır.
ARTIK DEĞERE KATILMA HAKKINI DOĞRUDAN İLGİLENDİREN PASİF UNSURLAR OLARAK;
DEĞER ARTIŞ PAYI (TMK M. 227) VE DENKLEŞTİRME (TMK M. 230)
İlgili yasal düzenleme gereği, artık değer hesabı, edinilmiş mal grubuna giren aktif unsurlardan (tasfiye sırasında mevcut edinilmiş mallar + eklenecek değerler + kişisel mala giden edinilmiş mal karşılıkları) pasif unsurlar çıkarılmak suretiyle yapılır. Yine, artık değer hesabında, bir eşin edinilmiş mallarındaki en önemli pasif unsuru, diğer eşin Değer Artış Payı Alacağı oluşturmaktadır. Ayrıca, bir eş, kendi kişisel mallarına ilişkin bir borcunu edinilmiş mallarından ya da edinilmiş mallarına ilişkin borcunu kişisel mallarından ödenmişse (kısaca, kişisel ya da edinilmiş mala giden edinilmiş ya da kişisel malın karşılıkları), hakkaniyetin bir gereği olarak, yapılan bu ödemeler karşılığında tasfiyede bir denkleştirme alacağına sahiptir.
1. DEĞER ARTIŞ PAYI
Evlilik birliği içinde olan eşlerin güven ve yardımlaşma yükümlülüğü gereği güçleri oranında yerine getirdikleri yükümlülükler, eşlerin birbirlerinin kişisel ve edinilmiş mallarına katkıda bulunmalarına neden olabilir. Bağışlama niyeti olmaksızın diğer eşin mallarına yapılan katkılar, mal rejiminin sona ermesi halinde sebepsiz zenginleşme olarak değerlendirilebilir. Kanun koyucu TMK m. 227 düzenlemesiyle eşlerin evliliğin asli giderleri dışında birbirlerinin mallarına yaptıkları katkıların bir tür tazminat olarak iadesini istenme olanağı tanıyarak, katkı yapan eşin haklarını korunmayı amaçlamıştır.[3]
Değer artış payı kavramı, diğer seçimlik mal rejimlerinde ve özellikle, mal ayrılığı ile paylaşmalı mal ayrılığında da kendisini göstermiş ve katkıdan doğan hak ya da kısaca katkı alacağı şeklinde yasada farklı terimlerle ifade edilmiştir. Ancak, esas itibariyle, mal rejimleri hukukunda, bir eşin diğer eşe ait mal üzerindeki katkısının varlığı özünde bir alacak hakkı yaratma bağlamında, hukuken aynı düzeyde ve nitelikte değerlendirilmektedir. Zira, diğer eşin mülkiyetindeki bir malın edinilmesi, iyileştirilmesi veya korunması sırasında katkılarda bulunmuş eşe, yaptığı her bir katkı oranını karşılayan parasal değerin tazmin edilmesini sağlaması, yasal düzenleme ile ulaşılmak istenen amaçtır.
Türk hukukunda bir terim birliği oluşturma amacıyla değer artış payı ve katkı payı alacağı kavramları aynı içerikte kabul edilmekte ve özellikle evlilik birliği içinde eşlerin ortak katkısıyla edinilen mallarda katkıda bulunan eş, katkı payını kanıtladığı ölçüde maddi katkının geri alınmasına yönelik tazminat davası açma hakkı tanınmaktadır. Uygulamada 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe girmeden önceki dönemde de Türk yargı uygulaması, bir malın edinildiği tarihte, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu durumlarda dahi bir eşin, yaptığı katkısından doğan hakkına dayanarak bir katkı payı (katkı tazminatı) iddiasına konu katkısının varlığını ve oranını kanıtlayabildiği ölçüde, açtığı alacak davası kabul etmekteydi. Bu yöndeki Yargıtay uygulamasından örnek kararlar mevcuttur.[4] Ayrıca 01.01.2002 tarihinden önceki dönemde yasal mal rejimi olan mal ayrılığındaki ‘Katkı Hakkı’ alacağının varlığı iddiasıyla bu alacağını elde etmeye yönelik olarak açılan ‘Katkı Payı’ ya da ‘Katkı Tazminatı’ davası ile aynı anlamda olmak üzere, yeni TMK’ daki yasal mal rejimi çerçevesinde ele alınan değer artış payı alacağına karşılık gelmektedir.[5]
Değer artış payı alacağını talep etme koşulları TMK m. 227’de düzenlenmiştir. Değer artış payının talep edilebilmesi için;
- Öncelikle bu alacağın muaccel olması gerekir. Muacceliyet anı TMK m. 227’de “tasfiye sırasında” ifadesiyle düzenlenmiştir. Bu nedenle, değer artış payı ancak mal rejimi sona erdikten sonra, tasfiye sırasında talep edilebilir.
- Katkının TMK m. 185 ve m. 186’da düzenlenen asli yükümlülükler ve evlilik birliğinin olağanüstü giderlerine katkı şeklinde olmaması gerekir. Bir katkının değer artış payı kapsamında değerlendirilebilmesi için diğer eşin belli bir malına edinilmesine, iyileştirilmesine ve korunmasına yönelik karşılıksız bir katkı olması ve katkıyı yapanın mal rejiminin tasfiyesini talep etmesi gerekir.[6]
Örneğin; eşlerden birinin kişisel malvarlığından aldığı taşınmazın tapu harçlarını diğer eşin ödemesi veya bu evin bedeline bileziklerini bozdurarak katkıda bulunması[7] (malın edinilmesine katkı), eşlerden birinin kişisel malına diğer eşin güneş enerjisi ve kalorifer tesisatı taktırılması (malın iyileştirilmesine katkı) veya alarm sistemi taktırılması (malın korunmasına katkı) katkıyı yapan eş bakımından değer artış payı alacağı doğurur. Belirli bir mala karışmamış ve diğer eş tarafından tüketilmiş katkı ile varlığı ispat edilememiş katkı TMK m. 227 anlamında değer artış payı oluşturmaz.[8]
Değer artış payı talebine konu katkı, sadece para ile yapılan bir katkı olmak zorunda değildir. Katkı, diğer eşin bir malının edinilmesine, korunmasına ve iyileştirilmesine yönelik olduğu sürece para yanında mal, emek ve işgücü ile de yapılabilir. Örneğin kadının eşinin işyerinde karşılıksız olarak çalışması, ailevi yükümlülükleri aşan bir emek ve işgücü sarf edilmesi kaydıyla TMK m. 227 anlamında değer artış payına konu katkı sayılır.[9]
- Nihayet eşin yaptığı katkının TMK m. 227 anlamında değer artış payına konu katkı sayılabilmesi için katkıyı hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın yapmış olması, bağışlama kastının olmaması[10] ve sözleşmeyle değer artış payı alacağından vazgeçmemiş olması gerekir.
Değer artış payının varlığını ortaya çıkaran unsurları, yasal düzenlemeden harekete şu biçimde sıralamak mümkündür:
- Eşin yaptığı katkının malvarlıksal değer taşıması;
- Katkının bir bağışlama değil de karşı edim alacağı elde etme kastıyla yapılmış olması;
- Eşin bu katkısı karşılığında diğer eşten hiç ya da uygun bir karşılık almamış bulunması;
- Katkıdan sonra diğer eşin malvarlığında daha sonra ortaya çıkan konjonktüre bağlı değişik piyasa koşulları sonucunda değer artışı görülmesi;
- Eşler arasında bu katkı payı alacağından vazgeçmeyi konu alan bir anlaşmanın yapılmamış olması.
Değer artış payına bağlı alacak hakkı, bir eşin malvarlığında gerçekleşen her bir değer artışı durumuna paralel olarak ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda olmak üzere, malın edinilmesi, iyileştirilmesi ya da korunması tarihinde yapılan katkının değeri, daha sonradan oluşan artış oranında kendiliğinden değişmektedir. Bu nedenle, değer artışına bağlı bu talebin yeknesak, değişken ve parasal (mali) yönü öne çıkan bir alacak hakkı niteliği taşıdığı kabul edilmektedir. Değer artış payı alacağının hukuksal niteliği, edinilmiş maldaki değer artışının yapılan katkılar oranında eşler arasından paylaştırılması temel amacından hareketle, tek yönlü ve değişken bir alacak hakkı olarak belirlenebilir.[11]
Özellikle belirtmek gerekirse, değer artışına konu bir edinilmiş malın sahibi olan eşin malvarlığı, daha önceden diğer eşin para ya da emek biçiminde bir karşılık vererek yaptığı katkısı sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, aynı zamanda kişisel bir talebin konusu olan bu katkının bağış olarak nitelendirilmesi asla söz konusu değildir.
Yeter ki, değer artış payı alacağı, evlilik birliği devam ettiği bir sırada yani, mal rejimi sona ermeden önce yapılan katkı sonucunda ortaya çıkmış olsun.[12]
Kanun uyarınca değer artış payı alacağı, edinilmiş malların artık değerinin bulunması işlemlerinde, pasif bir unsur olarak ele alınmaktadır. Zira, bu paya bağlı hak, katkı sağlayan eşe ait ayrı bir alacak hakkının konusu olarak ortaya çıkmaktadır. Değer artış alacağına sahip olan bir eşin, aynı zamanda diğer eşin katılma alacağının borçlusu konumu ya da tam tersi bir durum da söz konusu olabilir. Her bir eşin, hem artık değere katılma alacağının borçlusu hem de değer artış payı alacağının alacaklısı olması durumlarında, bu alacakları yasal takas işlemine tabi tutmuştur. Bu gibi durumlarda, TMK m.236 kapsamında eşler arasındaki karşılıklı alacakların yasa gereği takas işlemine konu edilmesi mümkündür.
Ayrıca değer artış payı alacağına ilişkin hükümler ancak evli kişiler arasında uygulanabileceğinden, nişanlılar ve evlilik dışı birlikte yaşayanlar arasında uygulanmaz.[13]
Eşlerden biri, diğerine ait bir mala TMK m. 227 kapsamında katkı yapmışsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur. Bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır. Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması halinde hâkim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler (TMK m. 227/1).
2. DENKLEŞTİRME ALACAĞI/ DEĞİŞKEN DENKLEŞTİRME
Denkleştirme alacağı, özellikle eşlerden birinin evlilik birliği devam ederken edinilmiş ve kişisel malları arasındaki değer kayması gibi kazandırmalar nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Böyle durumlarda ise, bundan olumsuz etkilenen eşe, gerçekte kendi malvarlığından diğer eşin çıkarına aykırı bir biçimde sağladığı kazandırmalar karşısında, katılma alacağı hesabında ortaya çıkabilecek olası borçlardan denkleştirme alacağının düşürülmesini isteme hakkı tanınmaktadır.[14]
Bu denkleştirmeye değişken denkleştirme denmesinin sebebi, tasfiye zamanına göre denkleştirme miktarının değişiklik gösterecek olmasından dolayıdır. Değişken denkleştirme TMK 230/3 ile düzenlenmiştir. Buna göre; “Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır.” Değişken denkleştirmede, Kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere katkı sağlanan malvarlığının değerinde artışlar da azalmalar da dikkate alınmalıdır. Yani hem değer artışına hem de değer azalmasına katılım söz konusu olmaktadır. Başka bir ifade ile hem edinilmiş mallardan kişisel mallara, hem de kişisel mallardan edinilmiş mallara yapılan katkılar açısından uygulanmaktadır.
Bir eşin kişisel malından, edinilmiş malın alınmasına, iyileştirilmesine veya korunmasına (TMK m. 230/3) yahut borçlarının ödenmesine (TMK m. 230/1) katkıda bulunulmuşsa, yapılan katkı, kişisel mal kesiminden edinilmiş mala kayma niteliğindedir. Bu nedenle tasfiye hesabı sırasında TMK m. 230/3’e göre denkleştirme yapılırken, o eşin edinilmiş maldaki değer artış oranına göre hesaplanacak katkı tutarı, pasif değerler tarafına edinilmiş malın borcu olarak yazılır. Örneğin eşlerden birisi evlenmeden önce maliki olduğu dairenin satışında elde ettiği paraya, evlendikten sonra maaşından biriktirdiği parayı eklemek suretiyle yani bir daire alırsa, kişisel malından edinilmiş malın alınmasına katkı yapmış olacağından, katkının tasfiye sırasında yapılacak denkleştirmede o eşin pasif değerlerine edinilmiş malın borcu olarak yazılması talep edilebilir.
Bununla birlikte bir malın edinilmesi, korunması veya iyileştirilmesi sırasında bir eşin edinilmiş malına diğer eşin kişisel malvarlığına giren maddi bir değerle ya da emeği ile bir katkıda bulunduktan sonra ortaya çıkan değer artışı ve azalışlarının alacağın varlığını belirlemede göz önünde tutulmaması gerekir. Bu nedenle, TMK madde 230 bu olasılığı dikkate almış ve daha çok mallardaki değer artışına ve azalmasına bağlı olarak, malın en son değerinin tasfiyede hesaba katılmasının hakkaniyete uygun düşeceği düşüncesiyle de denkleştirme alacağını düzenleyen özel bir kuralı öngörmüştür. Söz konusu bu TMK m. 230/3 hükmünün esas itibariyle, emredici nitelik taşıdığı kabul edilmektedir. Hükmün bu bağlayıcı niteliği nedeniyle, eşler, denkleştirme alacağının konusu ve kapsamı ile sonuçlarını değiştirmeye, sınırlandırmaya ya da ortadan kaldırmaya yönelik kararlaştırmalar yapamazlar.[15] Bir eş, kendisine ait kişisel mal grubu üzerinde mali bir yük getirecek olmasına karşın değer artış alacağından tek başına vazgeçebilecekken, edinilmiş mal grubu söz konusu olduğunda artık değer artış payından diğer eşin rızası olmadan tek başına vazgeçemez. Zira, bu son halde, rızası gerekli olan eşin, diğer eşe ait artık edinilmiş mal üzerindeki katılma alacağının azalması, karşılıklı anlaşma koşulunun nedeniyle önlenmiş olmaktadır.[16]
Yapılan katkı, sadece söz konusu malın karşılığı olan değere katkı şeklinde değildir. Bu karşılık için kredi alındığında; krediye ilişkin vergi, masraf ve faizlerin ödenmesi de katkı kapsamında değerlendirilmelidir. Bir mal karşılıksız kazanılmış olsa dahi, bu malın edinilmesi için yapılan masraflar da katkı kapsamındadır. Bir malın varlığını devam ettirebilmesi veya fonksiyonunu yerine getirebilmesi için yapılan harcamalar veya mal üzerindeki hak sahipliğinin korunması için yapılan masraflar da TMK 230/3 kapsamında yapılan katkılardır. Hakkın korunması için dava açılması ve bu dava için yapılan masraflar da denkleştirme kapsamındadır. Malvarlığının verimini veya değerini artırmaya yönelik masraflarda iyileştirme kapsamında denkleştirmeye tabidir.[17]
Denkleştirme alacağına yol açan değer azalmasının tutarını hesap ederken de değer artış hesabında olduğu gibi, azalmaya yol açan kullanma veya yararlanma biçimindeki somut tüketim olayında ya da tasarruf işleminde eşin katılma alacağını azaltma kastıyla hareket etmiş olup olmaması farklılık yaratmaz. Bu nedenle, değer azalması sonucunu doğuran her türlü işlem denkleştirmeye tabi tutulur. Değer azalmaları dikkate alınırken söz konusu azalmanın kullanma veya yararlanma sonucu meydana gelmiş olması ya da eşin katılma alacağını azaltma kastıyla yapılmış olması önemli değildir.
Değişken denkleştirmeye ilişkin TMK 230. maddesinin III. fıkrasının uygulanabilmesi için;
- Mal grubundan diğer bir mal grubuna malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulması halinde denkleştirme alacağı ancak mal rejimi sona erdikten sonra, tasfiye sırasında talep edilebilir.
- Bir mal grubunun diğer mal grubuna yaptığı katkının ne şekilde gerçekleşeceğinin tek tek sayılması mümkün değildir. Bir malvarlığının edinilmesi, iyileştirilmesi ve korunması ile illiyet bağı içinde olan diğer mal grubundan borçların ifası, harcamaların yapılması veya masrafların karşılanması, bir katkı olarak değerlendirilmeli ve değişken denkleştirme kapsamında kabul edilmelidir.
- Malın tasfiye anındaki değeri veya elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre bir bedel belirlenmelidir.
DENKLEŞTİRME VE DEĞER ARTIŞ PAYI ARASINDAKİ FARKLAR
TANIM AÇISINDAN:
TMK m.227 uyarınca değer artış payı alacağı, bir eşin bir mal grubundan diğer eşin mal grubunda yer alan bir malvarlığının edinilmesine iyileştirilmesine veya korunmasına katkı yapılmışsa söz konusu olmaktadır.
TMK m.230/3. maddesinde düzenlenen denkleştirme ise, bir eşin kendine ait bir mal grubundan diğer mal grubuna ait bir borç ödendiğinde veya bir mal grubundan diğer mal grubuna ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkı sağlanmışsa gerçekleştirilmektedir.
NİTELİK AÇISINDAN:
Değer artış payı mal rejiminin tasfiyesinde ortaya çıkan bir alacaktır.
Denkleştirme ise hukuki anlamda bir alacak olmayıp, tasfiyede artık değer ve katılma alacağı hesaplanırken hakkaniyete uygun bir sonuç bulunabilmesi için yapılan bir hesaplama yöntemidir.
DEĞER AÇISINDAN:
Değer artış payı hesaplanırken, katkı yapılan malda tasfiye sırasında bir değer azalması söz konusu olduğunda, katkının başlangıçtaki değeri esas alınmaktadır.
Denkleştirmede yapılırken, katkı yapılan maldaki değer artması da değer azalması da dikkate alınmaktadır.
HAKKIN FERAGATİ AÇISINDAN:
TMK 227 maddesine göre, eşler yazılı biz sözleşme ile değer artış payından vazgeçebilirler veya pay oranlarını değiştirebilirler.
TMK 230/3 maddesinde bu konuda bir düzenleme yapılmamıştır. Denkleştirme hukuki anlamda bir alacak değildir. Bir mahsuplaşma işlemidir. Bu sebeple eşlerin herhangi bir sözleşme ile bu haklarından vazgeçmesi mümkün değildir.
SONUÇ
Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi aşamasında, artık değer üzerindeki katılma alacağı hesabı doğrudan ilgilendiren, fakat, nitelik ve işlevleri birbirinden farklı olan, iki tür alacak hakkı vardır: Değer artış payı ve denkleştirme alacağı.
TMK madde 227 kapsamında düzenlenen değer artış payı alacağı, bir eşin bir mal grubundan diğer eşin mal grubunda yer alan bir malvarlığının edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkı yapılmışsa söz konusu olmaktadır. TMK madde 230/3 kapsamında düzenlenen denkleştirme ise, bir eşin kendine ait bir mal grubundan diğer mal grubuna ait bir borç ödendiğinde veya bir mal grubundan diğer mal grubuna ait bir mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkı sağlanmışsa gerçekleştirilmektedir.
Her iki alacak hakkı da edinilmiş malların aktif değerlerinden çıkartılması gerekli pasif unsurlardandır. Ancak değer artışına bağlı alacak hakkı, bir eşin, diğer eşe ait malvarlığı değerine (edinilmiş veya kişisel mal grubuna giren bir mala) yaptığı mali bir katkının parasal karşılığını oluşturur. Buna karşılık denkleştirme alacağı, eşlerden birine ait kendi kişisel malına edinilmiş malından ya da edinilmiş malına kişisel malından kaynaklanan değer kaymaları sonucunda ortaya çıkan katkının karşılığıdır.
Değer artış payı ve denkleştirme alacaklarından doğan borçlar, borçlu eş tarafından ödenmesi gerekli birer para borcudur. Bununla birlikte kanun, borçlu eşe özel bir ifa kolaylığı sağlamak amacıyla, eşin bu borçlarının mutlaka nakden ödenmesi şeklinde yasal ifa aracı zorunluluğu altında bırakmamıştır. Buna göre, borçlu eş, dilediği takdirde parasal ödeme yerine, aynen ifa yolunu da seçebilir. Ayrıca denkleştirme alacağının konusu, kişisel maldan edinilmiş mala ya da edinilmiş maldan kişisel mala yapılan katkının parasal karşılığı ödenmeyip, bu oranda denkleştirme işlemi yapılması talep edilebilir.
------------------------------------
[1] Öztan, Bilge: Aile Hukuku, 4. B., Ankara 2004, s. 293; Şıpka, Şükran: Türk Hukukunda Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Uygulamaya İlişkin Sorunlar, 3. B., İstanbul, 2013, s. 161-162.
[2] Öztan, s. 293; Şıpka, s. 166-167.
[3] Dural, Mustafa/Öğüz, Tufan/Gümüş, Mustafa Alper; Türk Özel Hukuku, C. III, Aile Hukuku, 3. B., İstanbul, 2010, s,211-215.
[4] YHGK, 7.6.2000, 2000/2-959, 2000/972 K; Y. 2. HD. E. 6483/ E. 2003/10367, T. 08.07.2003; Y. 2. HD E. 2002/15239, K.2003/926, T. 23.01.2003; Y. 2. HD E. 2004/893, K. 2004/326, T. 26.01.2004; Y. 2. HD, E. 2003/4043, K. 2003/4986, T. 7.4.2003 (http://www.kazanci.com.tr)
[5] Y. 2. HD E. 2003/ 2632, K. 2003/3628, T. 17.3.2003; Y. 2. HD E. 2004/326, K. 2004/893, T. 26.1.2004; Y. 2. HD E. 2002/3561, K. 2003/6697, T.06.05.2003 (http://www.kazanci.com.tr)
[6] Y. 2. HD. 23.11.2004, 12432/13759, SİMP, erişim tarihi: 05.12.2019.
[7] Y. 8. HD. 02.07.2012, 5806/6641, SİMP, erişim tarihi: 05.12.2019
[8] Y. 2. HD. 15.12.2010, 6662/21176, SİMP, erişim tarihi: 05.12.2019
[9] Gençcan, Ömer Uğur; Mal Rejimleri Hukuku, Ankara 2010, s,745.
[10] Y. 8. HD. 29.05.2012, 2927/4997, SİMP, erişim tarihi: 05.12.2019
[11] Öztan, s,275.
[12] Y. 2. HD E. 2005/2420, K. 2005/3335, T. 5.12.2019 (http:// www.kazanci.com.tr )
[13] Gençcan, s. 711-712.
[14] Dural-Öğüz-Gümüş, s,368; Gençcan,s,143–149.
[15] Öztan, s, 283.
[16] Öztan, 283; Dural-Öğüz-Gümüş, 367.
[17] Sarı, Suat; Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, İstanbul 2007,s,207-208.