5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usûl Hukuku Hakkında Kanun 26 ve 45. maddelerinde yabancı unsurlu tüketici sözleşmelerine uygulanacak hukuk ve bu sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda Türk mahkemelerinin yetkisinin tayinine ilişkin özel kurallarını düzenlemiştir.

Bir sözleşmede taraflarından birinin yabancı olması, mutad meskeninin veya yerleşim yerinin başka bir devlette bulunması, sözleşmenin karşı tarafının işyerinin yabancı bir devlette bulunması, sözleşmeye konu teslim edilecek eşyanın yabancı bir devlette bulunması, sözleşmenin yapıldığı yerin ya da ifa yerinin yabancı bir devlette bulunması gibi ölçütler sözleşmenin yabancı unsurlu kabul edilmesinde göz önünde tutulur.

Tüketici sözleşmesi, bir mal ya da hizmeti kendi kullanımı için edinen tüketicinin, söz konusu mal ya da hizmeti mesleki ve ticari faaliyeti çerçevesinde sunan satıcı/ hizmet sunan/sağlayıcı ile yaptığı sözleşmelerdir. Bu sözleşmelerde tüketicinin, ekonomik ve diğer olanaklar bakımdan güçsüz ve bilgisiz ve deneyimsiz olduğu gerçeği nedeni ile korunmaya muhtaç olduğu var sayılmaktadır.

İç hukukta olduğu gibi devletler özel hukuku bakımından da tüketici zayıf durumda olduğu için korunmaktadır. Bu konudaki Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) 26. maddesinde ki düzenleme aşağıdaki gibidir:

(1) Mesleki veya ticari olmayan amaçla mal veya hizmet ya da kredi sağlanmasına yönelik tüketici sözleşmeleri, tüketicinin mutad meskeni hukukunun emredici hükümleri uyarınca sahip olacağı asgari koruma saklı kalmak kaydıyla, tarafların seçtikleri hukuka tabidir.

(2) Tarafların hukuk seçimi yapmamış olması halinde, tüketicinin mutad meskeni hukuku uygulanır. Tüketicinin mutad meskeni hukukunun uygulanabilmesi için;

a) Sözleşme, tüketicinin mutad meskeninin bulunduğu ülkede, ona gönderilen özel bir davet üzerine veya ilan sonucunda kurulmuş ve sözleşmenin kurulması için tüketici tarafından yapılması gerekli hukuki fiiller bu ülkede yapılmış veya

b) Diğer taraf veya onun temsilcisi, tüketicinin siparişini bu ülkede almış veya

c) İlişkinin bir satım sözleşmesi olması halinde, satıcı tüketiciyi satın almaya ikna etmek amacıyla bir gezi düzenlemiş ve tüketici de bu gezi ile bulunduğu ülkeden başka ülkeye gidip siparişini orada vermiş,

olmalıdır.

(3) İkinci fıkradaki şartlar altında yapılan tüketici sözleşmelerinin şekline, tüketicinin mutad meskeni hukuku uygulanır.

(4) Bu madde, paket turlar hariç, taşıma sözleşmeleri ve tüketiciye hizmetin onun mutad meskeninin bulunduğu ülkeden başka bir ülkede sağlanması zorunlu olan sözleşmelere uygulanmaz.

Görüldüğü gibi tüketici sözleşmelerinde hukuk seçimi ancak seçilen hukukun tüketiciyi koruyan kurallarının mutad mesken hukukunun sağladığı koruma saklı kalmak ve tüketiciyi daha fazla korumak koşuluyla olanaklıdır. Bu sözleşmelerde bağlama kuralı yani uygulanacak hukuk tüketicinin mutad meskeni hukuku olarak belirlenmiştir. Çünkü bu hukuk, tüketicinin en iyi bildiği, bu nedenle de tüketiciyi en iyi şekilde koruduğu kabul edilen hukuktur.

Unutulmamalıdır ki 1982 Anayasasının “Tüketicilerin korunması” başlıklı 172 nci maddesi “Devlet tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder” kuralı ile tüketicilerin korunmasını anayasal güvence altına almış ve devleti de tüketicileri korumakla görevlendirilmiştir.

TÜKETİCİ SÖZLEŞMESİNE İLİŞKİN DAVALAR DA YETKİLİ MAHKEME

Tüketici sözleşmelerinden doğan çekişmeler için açılacak davalarda görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu kuşkusuzdur.

Yetkili mahkeme ise 6100 Sayılı Hukuk muhakemeleri Kanununun (HMK) 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir sözleşmedir.

Bir başka özel yetkiye ilişkin düzenleme ise, 6502 sayılı yasanın 73/5. maddesinde düzenlenmiş olup, bu düzenlemeye göre de, tüketici davalarının tüketicinin yerleşim yeri (ikemetgahı) mahkemesinde de açılabileceği belirtilmiştir. Bu nedenlerle dava, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel mahkemede açılabilir.

Yabancı unsurlu tüketici sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda taraflara aralarında yapacakları yetki anlaşmasıyla yabancı bir devlet mahkemesini yetkili kabul etmeleri tüketici lehine önemli koşullara bağlanmıştır. Amaç Anayasasının “Tüketicilerin korunması” başlıklı 172 nci maddesi uyarınca tüketiciyi korumaktır.

MÖHUK, 40. maddesi, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisine ilişkin genel kural olup, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları uyarınca tespit edileceğini öngörmektedir.

“Tüketici Sözleşmesine İlişkin Davalar” başlığını taşıyan MÖHUK m. 45, yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin belirlenmesine ilişkin özel nitelikte bir yetki kuralı olup, yukarıdaki açıklamalar ışığında genel yetki kuralı olan MÖHUK m. 40’a göre öncelikle uygulanması gerekmektedir.

MÖHUK m. 45 ilk fıkrasında tüketicinin açacağı davalarda, tüketicinin seçimine göre tüketicinin yerleşim yeri, mutad meskeni, karşı tarafın işyeri, yerleşim yeri ve mutad meskeninin bulunduğu Türk mahkemeleri;

ikinci fıkrada ise tüketiciye karşı açılacak davalarda sadece tüketicinin Türkiye’deki mutad meskeni mahkemesi yetkili kılınmıştır.

Görüldüğü gibi  MÖHUK m. 45 ilk fıkrasında tüketicinin maddede belirtilen beş mahkemeden hangisi kendi lehineyse orada dava açabileceği, ikinci fıkrasında ise tüketici aleyhine açılacak davanın ise yalnızca tüketicinin mutad meskeni mahkemesinin milletlerarası yetkiye sahip olacağı açıkça belirtilmiştir.

Amaç tüketicinin açacağı davada kendisine tanınan bu olanaklar çerçevesinde haklarını en iyi koruyabileceği mahkemede dava açmasının sağlanması ve böylece kendisine uzak ve bilmediği bir mahkemeye gitmek zorunda kalmaması yani korunmasıdır. Böylece tüketici kendi doğal hakimi önünde de hakkını araya bilecektir.

Tüketici aleyhine açılacak bir davada da kendisini savunmak zorunda kalırken bilmediği, tanımadığı mahkemelere gitmek yükümlülüğünde kalmasının önlenmesidir.

YETKİ ANLAŞMASI VE SINIRLARI

Bir sözleşmenin tarafları arasında yetkili Türk mahkemesi yerine, yabancı bir mahkemenin yetkisinin kabul edilmesi konusunda anlaşabilirler. Çünkü MÖHUK m.47/1maddesinde “Yer itibariyle yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hâllerde, taraflar, aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşabilirler. Anlaşma, yazılı delille ispat edilmesi halinde geçerli olur.” denilmektedir.

Bu düzenlemeye göre yapılan yetki anlaşmalarında Türk mahkemelerinin yetkisinin ortadan kalktığı kabul edilmektedir. Ancak tüketici sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda yabancı mahkeme lehine yapılan yetki anlaşmaları MÖHUK m.47/f.2 uyarınca özel bir düzenlemeyle hükme bağlanmıştır. Buna göre, tüketici lehine olan MÖHUK 45. maddede belirlenen mahkemelerin yetkisi tarafların anlaşmasıyla bertaraf edilemeyecektir.

Yukarıda geçen bazı kavramlar içinde kısa açıklamalar yapmakta yarar görmekteyiz:

Belirleyicilik bakımından, uluslararası hukukta yerleşim yeri (ikametgah) yerinden daha çok, mutad meskene öncelik tanınır. Yerleşim yeri hukuki bir kavramdır ve ülkeden ülkeye de  tanımı değişiktir.

Mutad mesken ise kişinin hayat ilişkilerinin odakladığı yerdir, eylemli durumu (fiili) öne alan bir kavramdır.

Yerleşim yeri  bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir. Oturma yeri ise bir kimsenin sürekli kalma amaç ve niyetiyle kalmadığı, yani geçici olarak kalınan yerdir.