Türkiye İstatistik Kurumunun açıklamış olduğu enflasyon verilerinin objektifliğinin tartışma konusu olduğu şu günlerde TÜİK’in özellikle Mayıs ayı enflasyon verilerini açıklamasının ardından birçok sosyal medya platformlarında ve kamuoyunda TÜİK’in açıklamış olduğu enflasyon verilerine karşı idari yargıda iptal davasının açılıp açılamayacağı tartışma konusu oldu. Bu yazımızda kısaca hangi idari işlemlerinin idari yargıda iptal davasına konu olabileceğini ve TÜİK’in açıklamış olduğu verilerin idari yargıda iptal davasına konu olup olamayacağını irdeleyeceğiz.
İdari işlemler; genel olarak bireysel işlemler ve düzenleyici işlemler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Bireysel işlemler, doğrudan kişilerin menfaatini etkileyen, onun hukukunu ilgilendiren işlemlerdir. Düzenleyici işlemler ise, idarenin düzeni ve işleyişini sağlamak için kamu idaresi tarafından tanzim edilen yönetmelik, tüzük, genelge, tebliğ, yönerge gibi işlemlerdir. Düzenleyici işlemlere karşı iptal davası, doğrudan Danıştay’da açılabilir.
Düzenleyici İşlemin Hukuki Mahiyeti: Düzenleyici işlemler; sürekli, nesnel ( objektif ), soyut ve genel nitelikte hukuk kurulları koyan, bu kuralları değiştiren veya kaldıran idari işlemlerdir. Yasama organının yasama tasarrufları dışında idare, Anayasa ve yasal düzenlemelerden aldığı yetki ile kural koyma, düzenleme yapma yetkisine sahiptir. Düzenleme yetkisini kullanarak tüzük, yönetmelik, genelge gibi düzenleyici işlemleri yapan idarenin bir işleminin “düzenleyici” nitelik taşıdığının kabul edilebilmesi için, söz konusu işlemin sürekli, soyut, nesnel, genel durumları belirleyen ve gösteren hükümler içermesi gerekmektedir.
İdari yargılama hukukunda iptal davası; idari yargı yolunda açılan ve idari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan bir davadır. İptal davası, idari işlemlerin yetki, sebep, şekil, konu ve amaç yönlerinden biri ile hukuka aykırı olmaları nedeniyle menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan bir idari dava türüdür.
İdari yargı, yerindelik denetimi yasağına aykırı bir şekilde ve idarenin takdir yetkisini kaldıracak şekilde karar veremez. İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler (2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu m.2/2).
İdarenin işlemlerinin iptal davasına konu olabilmesi için idari işlemin icrai bir nitelik taşımasının yanında idari işlemin kesin ve yürütülmesi gereken mahiyette olması gerekmektedir.
TÜİK'in açıklamış olduğu enflasyon verileri ise salt olarak icrai bir işlem mahiyetinde olmayıp; esasen idarenin açıklayıcı mahiyette olan işlemlerindendir. Bu minvalde TÜİK'in açıklamış olduğu enflasyon verilerine karşı ilgili idari işlemin kesin ve yürütülmesi gereken bir idari işlem şartını sağlamadığından idari yargıda TÜİK’in açıklayıcı işlem özelliğinde olan idari işlemine karşı iptal davası açılabilmesi mümkün değildir.
Hal böyle olmakla birlikte uluslararası yatırım anlaşmaları gereği bir devlet enflasyon verilerini bilerek ve isteyerek manipüle ediyorsa ve bu durum da kanıtlanabilirse bu durum bir dava konusu teşkil edebilir. Buna göre bir tahkim mahkemesi Türkiye'nin ilgili anlaşmayı ihlal ettiğini tespit ederse, bunun tipik çözüm yolu tazminat olacaktır.
Londra’daki hukuk firması WilmerHale’in uluslararası tahkim uzmanı avukatlarından Jonathan Lim de aynı görüşte. Lim: ''Türkiye İstatistik Kurumu bir devlet kurumudur. Davranışının Türkiye'ye atfedilebileceğini varsayarsak, enflasyon verilerinin manipüle edilmesinin kanıtlanması halinde, yatırımcının Türkiye'deki yatırımında, kamulaştırmaya eşdeğer düzeyde, önemli ölçüde ekonomik kayba neden olduğu gösterilebilirse, Türkiye'ye karşı bir yatırım davası için dayanak teşkil edebilir'' diyor.
Uzmanlar tahkim davası açılabilmesi için yatırımın ikili veya uluslararası yatırım anlaşması ile korunmaya sahip olması gerektiğinin altını çiziyor ve birçok yatırım anlaşmasının finansal enstrümanları yatırım niteliğinde kabul ettiğine dikkat çekiyor.
Türkiye'nin ikili yatırım anlaşmalarını ihlal ettiğinin tespit edilmesi durumunda olabilecekleri ise uluslararası hukuk uzmanı Mehmet Karlı şöyle değerlendiriyor: ''Eğer Türkiye’nin bir yatırım anlaşmasındaki kuralı ihlal ettiği bir tahkim heyeti tarafından tespit edilirse, bunun uluslararası hukukta karşılığı uğratılan zararın maddi tazminidir. Örnek olarak enflasyon aslında şu kadarken, x iken y gösterildiyse aslında x olan rakam ilan edilseydi bir yatırımcı ne kazanacaktı ise, o aradaki farkı maddi tazminat olarak isteyebilir mi, isteyebilir.''
Yerli yatırımcılar için ise TÜİK istatistiklerinin hukuka aykırı bir şekilde hesaplandığı ve bu durumdan kaynaklı meydana gelen zarar kanıtlanabilirse iç hukuk yolları kullanılarak tazminat talebinde bulunulabilir.
Yeditepe Üniversitesi Ticari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) Kurucusu Prof. Dr. Veysel Ulusoy ise ''Bizde de son dönemde Enflasyon Araştırma Grubu olarak belirli taleplerle karşı karşıyayız. Örneğin kamu ihalesini almış, TÜİK’in tüketici enflasyonuna göre yıllık artış bedeli tayin edilmiş firmaların, uğradıkları zararın mahkemelere taşındığını görüyoruz'' şeklinde konuşuyor.
KAYNAKÇA
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu
Hakimlik Ders Notları- İdari Yargılama Hukuku- Özal Duran
https://barandogan.av.tr/blog/vergi-ve-idare-hukuku/idari-islemin-iptali-davasi-nedir.html
https://onedio.com/haber/tuik-enflasyon-verileri-mahkemeye-tasinabilir-mi-1029725