Fakat bazı durumlarda sigortacı, 3. kişiye yaptığı ödemeleri kendi sigortalısına rücu eder. Burada "Sigortalı sigortacıya zaten kendisinden istenebilecek tazminatlar istenmesin ve bunları sigortacı ödesin diye her yıl prim ödüyor. Sigortacı, ödeyeceği parayı sigortalısından geri alabilecekse o halde sigortalı boş yere prim ödemiş olmuyor mu?" diye sorulabilir.
İlk bakışta bunun sigorta mantığına ters düştüğü doğrudur fakat sigortalının bazı fiilleri doğru görülmediği için bu fiillerinden dolayı korunmak istenmemiştir. Böylece sigorta primlerini ödemiş olsa dahi sigorta korumasından mahrum bırakılmıştır. Sigortacının ödediği tazminat için bu ödemeyi, sigortalısına rücu edebileceği haller Trafik Sigortası Genel Şartlarının B.4 maddesinde sayılmıştır. Bahse konu düzenleme;
“ … Sigortalıya başlıca şu nedenlerle rücu edilir:
a) Tazminatı gerektiren olay, sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise,
b) Tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ağır kusur ile ihlali sonucunda meydana gelmiş ise,
c) Aracın, uyuşturucu madde veya ilgili mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar,
ç) Tazminatı gerektiren olay, yolcu taşımaya ruhsatlı olmayan araçlarda yolcu taşınması veya yetkili makamlarca tespit edilmiş olan istiap haddinden fazla yolcu veya yük taşınması veya patlayıcı, parlayıcı ve tehlikeli maddeleri taşıma ruhsatı bulunmayan araçlarda, bu maddelerin parlama, tutuşma ve infilakı yüzünden meydana gelmiş ise,
d) Sigortalının rizikonun gerçekleşmesi halinde bu genel şartların B.1. maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmemesinden dolayı zarar ve ziyan miktarında bir artış olursa,
e) Tazminatı gerektiren olayın aracın çalınması veya gasp edilmesi sonucunda olması halinde, çalınma veya gasp edilme olayında sigortalının kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusurlu olduğu tespit edilirse,
f) Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde,
Sigortacı rücu sebeplerine dayanarak tazminat sürecini geciktiremez ve bu sebeplere dayalı bilgi ve belgeyi hak sahibinden talep edemez.”
şeklindedir.
Bu itibarla sigortacı, Karayolları Trafik Kanunu'nun 95. maddesi ve Trafik Sigortası Genel Şartlarının B.4 maddesine dayanarak sigortalısına 3. kişiye ödediği tazminat miktarını rücu edebilir.
Belirtmek gerekir ki yukarıda yedi bent halinde sayılan hallerde sigortacının koşulsuz şartsız rücu hakkı doğar gibi bir düşünce ilk anda akla gelse de bu düşünce her durumda doğru değildir. Sözgelimi acil hasta birini hastaneye götürürken trafik kazası geçirilmesi durumunda kaza mahalinin terki halinde f bendinde yazan “olay yerini terk” nedenine dayalı sigorta şirketinin rücu hakkı doğmayacaktır. Zira aracınızdaki acil hastanın bir an önce hastaneye ulaşması gerekeceğinden ve bu durumun da f bendinde yazan “…zorunlu haller hariç olmak üzere” ifadesinde geçen bir zorunlu hal olacağından sizin olay yerini terk etmenize dayalı sigortacının rücu hakkı doğmayacaktır. Şüphesiz bu durumda ispat yükü de acil hastanın varlığını iddia eden sigortalı üzerinde olacaktır. Ya da bedeni hasar meydana gelen bir trafik kazasında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin tedavi ve yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitmesi hali de olay yerini terk nedeniyle rücu hakkı doğurmaz.
Sigortacı, rücu davasını KTK. m. 95'e ve Trafik Sigortası Genel Şartları’nın B.4 maddesine dayanarak açar. Ayrıca bu rücu davası genel şartların B.3 maddesinde belirtilen halefiyete dayalı rücu davasıdır. O halde söz konusu rücu davası, basit bir rücu davası olmayıp sigortalı ile hak sahibi(zarar gören) arasındaki ilişkiye göre hareket edilmesi gereken ve sigortacının, zarar görenin savunma vasıtalarına sahip olduğu bir davadır.
Ayrıca rücu talebi, KTK. m. 109'a göre sigortacının kendi yükümlülüğünü yerine getirdiği günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar. Öte yandan sigortacı zarar görene ödeme yapmadıkça bu davayı açamayacağı için sigortacının asıl alacaklıya ödeme yaptığını ispat etmesi gerekir.
Son olarak bu konudaki görevli mahkemenin hangi mahkemeler olacağı hususuna da değinilecek olursa; her ne kadar sigortalı ile zarar gören arasındaki ilişki, haksız fiil kaynaklı bir borç ilişkisi olsa da rücu davası mutlak ticari davadır. Bu durumda zarar görene halef olan sigortacı da davayı Asliye Ticaret Mahkemesinde açacaktır.
Av. Turan ÖZKAYA