Tıp biliminin gelişmesi ile birlikte tıbbi müdahale sonucu meydana gelen tıbbi uygulama hataları da yargıya daha fazla intikal etmektedir. Üzerinde duracağımız konu, hastanın tıbbi müdahale sürecine ilişkin olarak serbest iradesi ile göstermiş olduğu aydınlatılmış onam hususudur.
5013 sayılı “Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi: İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun” Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, 03.12.2003 tarihinde kabul edilmiş, 20 Nisan 2004 tarih ve 25439 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Anılan düzenlemenin 1. maddesinde bu düzenlemenin amacı “Bu Sözleşmenin tarafları, tüm insanların haysiyetini ve kimliğini koruyacak; biyoloji ve tıbbın uygulanmasında, ayrım yapmadan herkese, bütünlüklerine ve diğer hak ve temel hürriyetlerine saygı gösterilmesini güvence altına alacaklardır. Tarafların her biri, bu Sözleşme hükümlerinin yürürlüğe konulması için kendi iç hukuklarında gerekli tedbirleri alacaktır.” şeklinde ifade edilmiştir.
İlgili düzenlemenin 5. maddesi rıza hususuna ilişkin düzenleme içermekte olup bu husus “Sağlık alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş olarak muvafakat vermesinden sonra yapılabilir. Bu kişiye, müdahalenin amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında önceden uygun bilgiler verilmelidir. İlgili kişi, muvafakatını her zaman, serbestçe geri alabilir.” şeklinde ifade edilmiştir.
Aydınlatmak sözlük anlamı itibarı ile “bir sorun üzerine bilgi vermek” şeklinde ifade edilmektedir.[1] Aydınlatılmış onam genel olarak hekimin hastayı tanı, tedavi, ameliyat, olası olumsuz sonuçlar ve tüm diğer hususlarda açık ve yeterli düzeyde bilgilendirmesini ifade etmektdir. Aydınlatılmış onam konusunda hekim, hastaya yalnızca onam formunu imzalatmakla yetinmeyip, içeriğini gerçek anlamda açıklamış yani hastayı tüm süreç bakımından aydınlatmış olmalıdır. “Yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır. Bilgiler hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmelidir. Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisi belirler. Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir. Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir. Acil durumlar ile, hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda yasal temsilcisinin izni alınır.”[2] Genel ve soyut ibarelerle düzenlenmiş bir onam formu geçersizdir.[3]
Yargıtay hüküm tesis etmiş olduğu bir kararında bu hususu “Davacı tarafından 24.03.2008 tarihinde imzalanan “Bilgilendirilmiş Onam” belgesinde işlemin tıbbi sonuçlarının ve olası komplikasyonlarının anlatıldığı ve davacının bu işleme rıza gösterdiği yazılı ise de, bu rızanın az yukarıda vurgulandığı üzere aydınlatılmış rıza olması gerekir. Anılan belgede önerilen tedavi yönteminin başarı şansı ve süresi, bu yöntemin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, tıbbi sonuçları ve olası komplikasyonları konularında bir açıklama bulunmamaktadır. Öyle olunca, davalıların ameliyat öncesi muhtemelen hasıl olabilecek sonuç ve komplikasyonlar hakkında hastasını bilgilendirmeleri bir zorunluluktur. Dosyaya ibraz edilen bir onam belgesi de bulunmamaktadır. Davalı tarafın, davacıyı bu konuda bilgilendirdiği ve gerekçeli açıklamaları yaparak uyardığı hususu ve davacının yeterli derecede aydınlatılıp aydınlatılmadığı, operasyonun komplikasyonlarının bilinmesi halinde dahi bu operasyona davacının rıza gösterip göstermeyeceği konuları dosya içeriği ile anlaşılamamaktadır. Hal böyle olunca bu konuda varsa davalı delilleri toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma gerektirir.” şeklinde ifade etmiştir.[4] İlgili karardan da açıkça görüleceği üzere aydınlatma hususunun gerçek anlamda bir aydınlatma olması gerekmektedir. İlgili aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediği konusunda ispat külfeti hekim ya da hastanededir.
Yine benzer bir kararında aydınlatılmış onam ve ispat külfeti hususunu “Salt ameliyata rıza göstermek yeterli değildir. Ayrıca, komplikasyonların da izah edilmesi gerekmektedir. Ancak bu rızanın da az yukarıda vurgulandığı üzere aydınlatılmış rıza olması gerekir. Nitekim Hekim Etiği Yönetmeliği'nin 26. maddesinde düzenleme yapılmış ve "Hekim hastasını, hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır. Yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır. Bilgiler hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmelidir. Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisi belirler. Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir. Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir. Acil durumlar ile, hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda yasal temsilcisinin izni alınır. Bu düzenlemelerde aydınlatmanın ne şekilde yapılacağı açıklanmıştır. Aydınlatılmış onamda ise ispat külfeti hekim ya da hastanededir.”[5] şeklinde ifade etmektedir.
Aydınlatılmış onam konusunda hastanın rızası tedavi, ameliyat ve sürecin tüm sonuçlarını kapsar ve ayrıca bu hususlarda kendisi detaylı olarak bilgilendirilir ve buna rağmen meydana gelmesi muhtemel olumsuz sonuçlara rıza gösterir ise bu durumda hukuka aykırılık söz konusu olmayacaktır.[6] Şayet hasta, ameliyat sonrası oluşabilecek komplikasyonlar açısından yeterince bilgilendirildiği halde operasyona rıza gösteriyor ise bu durumda meydana gelen komplikasyonlar açısından hekimin kusuru bulunmuyor ise hekim neticeden sorumlu tutulamaz.[7] Şunu önemle belirtmek gerekir ki hastanın aydınlatılmış onamına rağmen meydana gelen neticede hekimin kusuru var ise aydınlatılmış onam meydana gelen neticeyi ortadan kaldırmayacaktır. Bir başka ifade ile hekimin sözleşme nedeniyle sorumluluğuna gidilebilmesi için sözleşmenin ihlalinin yanı sıra kusurlu da olması gerekir.[8]
Av. Murat YILMAZ
[1] http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5af3dcb0ebe957.22478379 (Son Erişim Tarihi: 10.05.2018)
[2] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 2013/32755E., 2014/1498K., 22.01.2014 Tarihli Kararı.
[3] Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2013/16671E., 2014/815K., 23.01.2014 Tarihli Kararı.
[4] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 2013/23012E., 2014/22561K., 02.07.2014 Tarihli Kararı.
[5] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 2015/30631 E., 2016/7474 K., 10.03.2016 Tarihli Kararı. Benzer yönde Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 2008/4519E., 2008/10750K., 18.09.2008 Tarihli Kararı.
[6] Nejdet ŞATIR, Emsal Kararlar Işığında Kamu ve Özel Hastanelerde Çalışan Hekimlerin Hukuki ve Cezai Sorumluluğu, Yetkin Yayınları, 2015, s. 61.
[7] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 2013/32755E., 2014/1498K., 22.01.2014 Tarihli Kararı.
[8] Hakan Hakeri, Tıp Hukuku El Kitabi s.283.