Bir sürücü yoluna devam ederken, ileride bir yerde trafik polislerinin bütün araçları durdurarak bir şeyler konuştuğunu görür.
        
Sıra kendisine gelince, polis; camı indirmesini, işaret ederek şöyle der :
        
- Teröristler Başkan’ı kaçırdılar. 100 ton altın istiyorlar. 24 saat süre verdiler. 24 saat içinde 100 ton altın veremezsek, benzin döküp Başkan’ı yakacaklar. Yardım topluyoruz.
        
- Herkes ne kadar veriyor ?
        
- 3 litre benzin…
        
İşte yardımlaşma böyle kutsal bir şey.
        
Bu yardımlaşmanın bir örneği de insanları tanımlama ve birbirlerine hitap şeklinde görülüyor.
        
Örneğin; insanlar durakta saatlerce otobüs bekliyorlar. Hareket saatinin üzerinden uzun süre geçmesine rağmen otobüs gelmiyor. Nihayet otobüs gelince, itiş kakış binmeye çalışan yolculardan biri şoföre çıkışıyor :
        
- Kardeşim saatlerdir bekliyoruz. Zamanında gelmiyorsunuz.
        
- Sen komünist misin …
        
Artık komünistlik de eskidi ve modası geçti. Onun yerini bakın ne aldı:
        
Bu yaşanmakta ve halen devam etmekte olan bir davaya ait bir olay :
         Davacı kadın duruşma salonuna giriyor, hüviyet tesbiti yapılacak ama davacının yüzü gözü tamamen kapalı. Hakim de bir bayan. Davacı kadından tanınmasına olanak verecek derecede yüzünü açmasını istiyor. Kadın “Dini inancı gereği, erkeklerin yanında yüzünü açmayacağını” söylüyor. Kadın hakim, mahkeme mübaşiri dahil salondaki erkekleri dışarı çıkarıp, tekrar yüzünü açmasını istiyor. Bunun üzerine kadın, kapıyı açarak “Gelin rezaleti görün” diyerek, bayan hakime karşı “Sen Ergenekoncu musun” diye bağırıyor. Hakimin “Asıl rezalet yapan sensin, çık dışarı” demesi üzerine bayan hakim hakkında dava açılıyor.
        
Yaşantı ve olaylar “ters yüz” oldu.
        
Ergenekon diye adlandırılan davada ise, yukarıdaki örneğin aksine, savunma yapan sanıklar, savunmada kullandıkları ifadelerden ötürü mahkum oldular.
        
Hem de o kadar yüksek cezalar aldılar ki, belki yargılandıkları asıl davada bu kadar büyük cezalar almayacaklar.
        
Eskiden çok kullanılan ve yıpranan gömlekler, elbiseler ters yüz yapılarak yeniden kullanılırdı.
        
Şimdi yasalar ters yüz ediliyor.
        
Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün temel yasaları değiştirildi.
        
Değiştirilmekle kalmadı, değiştirilen yasalar daha yürürlüğe girmeden değiştirilmeye, ters yüz edilmeye başlandı.
        
Yapılan “ters yüz edilme” işleminin adı ise “Reform” oldu.
        
Değiştirilen yasaları değiştiren 1. Reform Yasası çıktı
        
Olmadı…
        
Değiştirilen yasaları değiştiren 1. Reform Yasasını değiştiren, 2. Reform Yasası çıktı
        
Gene olmadı…
        
Şimdi; Değiştirilen Temel Yasaları değiştiren 1. Reform Yasasını değiştiren, 2. Reform yasası üzerinde değişiklik yapan 3. Reform yasası çıkarıldı.
        
Meclis tatile girmese, 4. Reform Yasası da çıkacaktı ama, kısmet gelecek döneme kaldı.
        
Ters yüz işleminden Milli Eğitim nasibini almıştı, şimdi “Dil”imiz de nasibini aldı.
        
Yabancı dil seçme dersinde, ülkemizde konuşulan her dil ve lehçe, seçmeli ders olarak okutulabilecekmiş.
        
Hem de nerede…
        
İlkokulda.
        
Bunun adına “seçmeli ders” değil “saçmalı ders” denmesi daha uygun olacak.
        
Eskiden yün örgüsünü tarif eden kadınlar, örme şekli olarak “İki ters, bir düz” öreceksin derlerdi.
        
Artık “düz” kalktı. “Ters yüz modası” başladı.
        
Bakalım nereye kadar.
 


(Bu köşe yazısı, sayın Av. Erdem AKYÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)