Prof. Dr. Ersan Şen
Av. Beyza Başer
 
“Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlar” başlıklı TCK m.58/3’e göre; “Tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adli para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur”.
 
Buna göre fail; önceden işlediği suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suç işlediğinde, ikinci suç için öngörülen hapis cezası veya adli para cezası şeklinde seçimlik cezadan hapis cezasına mahkum edilecektir. Kanun koyucu, seçimlik cezanın hangisi olacağı konusunda mahkemeye takdir yetkisi bırakmamıştır.
 
TCK m.58’de gösterilen şekilde tekerrüre düşen fail hakkında, suç için öngörülen seçimlik cezalardan hapsin tercihi bir zorunluluktur.
 
“Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar” başlıklı TCK m.50/2’ye göre; ”Suç tanımında hapis cezası ile adli para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adli para cezasına çevrilmez”.
 
Hapis cezası ile adli para cezasından birisinin mahkemenin takdirine göre seçimlik ceza olarak uygulanabileceğini belirttiği hükümlerde mahkeme; takdir yetkisini kullanarak hapis cezasına hükmetmişse, artık bu cezanın adli para cezasına çevrilmesi yasaktır. Tekerrür halinde mahkemenin seçimlik cezalardan hapis cezasını tercih etmesi zorunlu olduğundan, bu cezanın seçenek yaptırım olarak adli para cezasına çevrilmesi mümkün olmayacaktır.

Tekerrür halinde adli para cezasına çevirme yasağı, sonra işlenen suçu düzenleyen kanun maddesinde “seçimlik” cezanın öngörüldüğü hallerde geçerlidir. Yargıtay tekerrür hakkında verdiği kararlarda; ikinci suçtan verilen hapis cezasının TCK m.50/1-a uyarınca adli para cezasına çevrildiği halleri bozma sebebi yapmamakta, hatta ikinci suçtan verilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi halinde tekerrür hükümlerinin de uygulanamayacağını, adli para cezasının infazının 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu m.106’da düzenlendiğini, bu maddede mükerrirlikle ilgili bir düzenlemeye yer verilmediğini, mükerrirlere özgü infaz rejiminin sadece hapis cezası yönünden öngörüldüğünü ifade etmektedir.

Belirtmek isteriz ki, ilk suçtan verilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi halinde, diğer koşulların da bulunması kaydıyla ikinci suçtan verilen ceza yönünden TCK m.51’de düzenlenen ertelemenin tatbikine engel bir durum bulunmamaktadır. TCK m.50/5’e göre, “Uygulamada asıl mahkumiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbirdir”. TCK m.51’de ise, “kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmemiş olma” şartı aranmaktadır. İlk suçtan verilen hapis cezası adli para cezasına çevrildiğinden, esas mahkumiyet adli para cezası olup, hapis cezasına mahkumiyet bulunmadığından TCK m.51/1-a şartı gerçekleşmektedir. Ancak mahkeme, TCK m.51/1-b’yi, yani kişinin yeniden suç işlemeyeceği konusunda kanaat oluşmadığını gerekçe gösterebilecektir. Bu konuda takdir mahkemenindir.
Burada sorun; TCK m.58/3’de seçimlik ceza öngörülen hallerde hapis cezası verilmesinin zorunlu tutulup, TCK m.50/2’de hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi yasağı tatbik edilmekte iken, bir suçun cezasının kanunda sadece hapis cezası olarak öngörüldüğü hallerde, hükmedilen hapis cezasının TCK m.50/1-a uyarınca adli para cezasına çevrilebilmesidir.
 
Cezanın “hapis veya adli para cezası” şeklinde seçimlik olarak öngörüldüğü suçların cezaları, doğrudan hapis cezası öngören suçlar için öngörülen cezalara oranla genellikle daha hafiftir. Daha az ceza öngörülen bir suçu işleyen ve tekerrüre düşen fail hakkında hapis cezası verilmesi zorunlu tutulup, bu cezanın adli para cezasına çevrilmesi yasaklanmış iken, daha fazla ceza öngören bir suçun işlenmesi halinde TCK m.50/1-a’nın tatbikinin mümkün kılınması hakkaniyete uygun olmayıp, eşitlik ve adalet duygusunu zedelediği gibi, hukuk mantığı açısından da hatalıdır.
 
Örneğin; kişi TCK m.163/1’de düzenlenen “otomatlar aracılığı ile sunulan bir hizmetten karşılıksız yararlanma” suçunu işlemişse, iki aydan altı aya kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılması gündeme gelecektir. Bu suçun mükerrirliğe sebep olması halinde, adli para cezası doğrudan veya seçenek yaptırım olarak tatbik edilemeyecek, kişi hakkında hapis cezasına hükmedilecek ve adli para cezasına çevrilemeyecektir. Ancak kişinin mükerrirliğe sebep olan ikinci suç olarak TCK m.179/3’de düzenlenen alkol, uyuşturucu veya sair sebeple araç sevk ve idare edemeyecek halde iken araç kullanma fiilin işlemesi halinde, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası gündeme gelecek, bu kişi hakkında bir yıl veya daha az hapis cezasına hükmedildiği takdirde, hapis cezasının TCK m.50/1-a’ya göre adli para cezasına çevrilmesi mümkün olabilecektir. 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu m.106’ya göre adli para cezalarının infazında tekerrürün uygulanması öngörülmediğinden, kişi hakkında tekerrür hükümleri uygulanmayacaktır.
 
Diğer bir sorun, ilk suçtan verilen hapis cezasının adli para cezası dışında TCK m.50’de sayılan seçenek diğer tedbirlerden birisine çevrilmesi halinde, bu suçun tekerrüre esas alınamamasından kaynaklanmaktadır.
 
TCK m.58/2’ye göre;
“Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;
a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkumiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,
b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezasına mahkumiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,
Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz”.
 
TCK m.58/2-b’de hapis cezasının yanında adli para cezasına da yer verilmiş olup, kişinin işlediği ilk suçtan verilen cezanın TCK m.50/1-a uyarınca adli para cezasına çevrilmesi ve üç yıllık süre sona ermeden önce ikinci suçu işlemesi halinde tekerrür hükümleri tatbik edilecektir. Ancak işlenen ilk suçtan kişi hakkında verilen hapis cezasının adli para cezası yerine başka bir tedbire, örneğin belirli bir yere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklama veya kamuya yararlı bir işte çalışmaya çevrilmesi halinde, bu suç tekerrüre esas alınamayacaktır. TCK m.50’de öngörülen seçenek yaptırımların tatbikinde takdir yetkisi mahkemeye ait olup, birisinin diğerine tercih edilmesine dair herhangi bir şart öngörülmemiştir. Dolayısıyla, mahkemenin takdir yetkisini kullanarak hükmedeceği seçenek yaptırım adli para cezası olduğunda bu ceza tekerrüre esas alınabilecek, mahkeme başka bir tedbire hükmettiğinde ise, bu tedbirin tekerrüre esas alınması mümkün olmayacaktır.
 
Kanaatimizce;
Yukarıda açıkladığımız ilk sorun, TCK m.58/3’ün yürürlükten kaldırılması ile çözülebilir. Böylece, seçimlik ceza öngörülen hallerde de, ikinci suçtan dolayı adli para cezası tatbik edilebilecek ve tekerrür hükümleri uygulanmayarak eşitlik sağlanabilecektir. Bu düşünülmemekte ise, seçenek yaptırım olarak hükmedilen adli para cezaları ve dolayısıyla tüm adli para cezaları yönünden tekerrürün tatbiki yolunun açılması, bu şekilde yukarıda ilk sorun olarak işaret ettiğimiz konuda bir denge sağlanması mümkün olabilir ki, bu tercih edilen yöntem değildir. Esas sorun; seçimlik cezalarda adli para cezasının tercih edilmesinin “tekerrür” müessesesi sebebiyle engellenmesi olup, bu konu ile ilgili TCK m.58/3’ün yürürlükten kaldırılması isabetli ve adaletli olacaktır.
 
İkinci sorunun çözümü için, TCK m.58/2-b’den “adli para cezası” ibaresinin çıkarılması veya aynı hükme “kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar” ibaresinin eklenmesi yerinde olacaktır. Böylece; ya ilk suçtan verilen ve seçenek yaptırım olarak çevrilen adli para cezası da tekerrüre esas alınmayacak veya diğer seçenek yaptırımlar da adli para cezası gibi tekerrüre esas alınarak eşitlik sağlanacaktır.


(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)