“Suçlunun suçunun başlangıcı ve tamamlanması arasında her zaman yaptığı hatayı bulmak için Dedektif Geyer'in dikkatli ve metodik bir araştırma yapmasına karar verdi.” JD Crighton, Beyaz Şehir'deki Dedektif: Frank Geyer'in Gerçek Hikayesi

Bir insanın parmak izi seti biyolojik bir mühür gibidir, basıldığında asla inkâr edilemez.

“Watson, her şeyi görebilirsin. Ancak gördüklerin hakkında akıl yürütmeyi başaramazsın.”
Sherlock Holmes. Mavi Lai Taşının Serüveni.

Zaman zaman toplumların gündeminde birinci sıraya oturan bu güvenlik sorunu; suçların olabildiğince üstesinden gelinmesi, daha da iyisi, önlenmesini gerektirmektedir. Evrensel boyutta suç/terör olgusunun doğal sonucu olarak oluşan toplumsal endişe sonucu toplumsal ve bireysel savunma istemlerinin de arttığı görülmektedir. Bu nedenle etkin ve ekonomik yöntemlerle (daha az sosyal harcamalarla) suça karşı neler yapılabileceği ve suçlunun cezalandırılması/tedavisinde hangi olanakların bulunduğu/ hangilerinin başarı olabileceği sorusu vazedilmelidir. Her suçlu, davranışı ile kendisi hakkında olduğu kadar toplum hakkında da bir yorum getirmektedir. Topluma yönelik yorum bazen yanlış, bazen de gerçekçi olabilmektedir. Diğer bir anlatımla, suçlular topluma karşı uyumsuzluk sergiledikleri gibi toplumda suçlulara karşı uyumsuzluk sergileyebilmektedir. Kuşkusuz, sosyal sorunlar yalnızca illegal yapılmak suretiyle çözümlenemez. Toplum olarak ihtiyacımız, daha fazla kişiyi suçlu yaparak “sabıkalı” damgasını vurmak yerine daha fazla sorunların üzerine eğilmektir. Öte yandan, her suç işleyen yakalanmamakta ve yakalanan her suç suçluda mahkûm olmamaktadır. Suçlar bazen mağdurları tarafın- dan, bazen de üçüncü kişilerce “neme lazımlık” sonucu ihbar edilmediği için kayıtlara geçmeyerek karanlıkta kalmaktadır. Bu süreçte reel sorun suç işleyenlerin kimliğinin saptanması ve olası adli hataların önlenmesidir.

Suçlunun kimliğini saptama (The concept of criminal profiling), bir suçlu (veya suçluların) suç karakteristiklerine dayalı olarak kişisel vasıfları, davranış eğilimleri, coğrafi konumu ve demografik veya biyografik tasvirini belirleme sürecidir. Kimlik belirlemenin birincil amacı olası zanlılar alanını, nüfustaki yüzlerce veya binlerce olası zanlılardan daha makul bir seviyeye indirgemektir. Kimlik belirleme aynı zamanda bir tahmin biçimdir. Analist, olay mahalli bilgisi ile suçlunun davranış biçimleri veya alışkanlıklarına bakarak suçlu veya suçluların gelecekte işleyeceği suçu nerede ve nasıl işleyebileceğini tahmin etmeye çalışır.

Mantıksal yaklaşım

Ceza kavuşturmasının amacı iki konuya odaklanmıştır: Birincisi, suçun işlenmiş olup olmadığı1, ikincisi ise, suçu kimin işlediğidir. Bu yazımızda ikinci konu irdelenmektedir. Dedektifler ve savcılar rollerinin icrasında benzer saikler ve baskılara maruz kalırlar. Kuşkusuz, suçların soruşturulması oldukça zor bir görevdir. Soruşturulması gerekli suçlar genelde kolay vakalar ile çözülmemiş vakalar arasındaki gri alanda yer almaktadır. Soruşturmacılar bu alandaki bazı vakalarda yöneltici çok az bilgiye, ötekilerde ise çelişen veya kuşkulu bilgi ile karşı karşıyadırlar. Hakikat hiç kimsenin içinde olmayıp, dışarda bir yerdedir ve bu saptama kanıtların ve birçok bakış açısının bir araya getirilmesiyle yapılabilmektedir.

Soruşturmacılar, çoğu öğretilir türden olmayan geniş bir takdir yelpazesiyle donatılmıştır: Bir suçun işlenip işlenmediği, hangi fiziki kanıtın toplanacağı, hangi tanıkların dinleneceği, hangi tanık ifadelerine inanılacağı, zanlının ne zaman göz altına alınacağı, olayın ne zaman çözümlendiği/soruşturmanın sonlandığını bildirmek gibi hususlar takdire bağlı bulunmaktadır. Hiçbir eğitim suçları soruşturma deneyimlerinin yerini alamaz. Kuşkusuz, deneyimli soruşturmacı belirgin olanın ötesindeki olasılıkları irdelemeye fazlaca eğilimlidir.

Soruşturmalar, formal ve enformel siyasetler, uygulamalar ile kişiye özgü alışkanlar ürünüdürler. Sanıkların sorgulanması sırasında geleneksel türde bir hataya da tanık olunmakta; elde edilen bulgulara dayalı sorular sorularak dedektifin kendi bildiklerinin kanıtlanması tarafgirliği içine girildiği görülmektedir. Öte yandan soruşturmaların doğruluk derecesi göreve ilişkin algısal ve saiksel boyutlarla belirlenmektedir: Birincisi, her soruşturma sürecindeki çıkarımsal muhakemeye; ikincisi ise, kolluğun yürüttüğü soruşturmanın özel bağlamına dayalıdır. Şimdi suçlu davranış dünyasına bakıldığında, her suçlu, hemen her suçun işlenmesinde, seçilen zaman, hedef, mekân ve hatta suç işleme şekli açısından belli bir davranış modu benimsemektedir. Kolluk terminolojisi ile bu davranış suçlunun “modus operandi”si olarak tasvir edilmekte ve iyi bir dedektif suç işlenmesindeki tanınabilir stillere bakarak onu saptamaya girişmektedir. Öylece, konuttan yapılan hırsızlıklarda, stil için aranan, zaman, yer, konuta nereden girildiği, çalınan ve bırakılan eşyalardır. İpuçları ile suçlu arasındaki bağı saptama mantıksal bir süreçtir.2 Bu süreçte devamlı olarak şu sorunun sorulması ve yeniden sorulması gerekir. O da "sonucun ne olduğu ve buna neyin sebep olduğudur?". Bu sorunun önemi dedektiflerce çok iyi bilinmektedir. Kim bu soruyu yoruluncaya dek sormaya devam ederse, ciddi bir hata yapma olasılığı en aza inmiş olacaktır.3 Bu konuda Sherlock Holmes, genç dedektifler için doğru nitelikte mantıksal bir çözümleme örneğidir. Senaryoların fiktif, kullanılan vasıtaların zamanı geçmiş olmasına karşın Holmes'un gözlemi ve çıkardığı sonuçlar halen kıskanılacak derecededir. O, öncellikle durumu büyük bir dikkatle inceler, ardından geçmiş deneyimlerinin ışığında analoji ve olasılığı kullanarak genelleme yapardı. Holmes'un ilginç yanı yardım için nereye başvuracağını bilmesi idi. “The Sign of Four” adlı romanında tanınmış bir dedektif koku izlemek için bir köpeğe ihtiyaç duyduğunda Toby'i yardıma çağırmış ve Toby için Holmes, "Londra'daki tüm polis gücü yerine onun yardımını yeğlediğini" söylemiştir.

Soruşturma sırasında ortaya çıkan sonsuz sayıda kanıt karşısında tümünü aramak ve test etmek olanaksız olduğundan hangi kanıtın test edilebileceğine karar vermek için hipoteze ihtiyaç vardır. Bu nedenle, soruşturma çevrimsel bir tabiat sergilemektedir: Hipotezleri test için nasıl kanıt gerekli ise, hangi kanıta yönelmek için de hipotezler gereklidir. Bu diyalektik gerilim soruşturmacının görevini oldukça duyarlı algısal bir çabaya dönüştürmektedir. Hipotezleri test etmenin bilgi arayışı ve onu takip eden değerlendirme (bilgiden doğru çıkarımların elde edilmesi) olmak üzere iki bileşeni vardır. Bilgi değerlendirmesi mantıksal çıkarım sürecini içermekte ise de hangi bilgi üzerine gidileceği, hipotezler ve kararlar oluşturulması da sezgisel ve konjonktürel düşünmeyi gerektirmektedir. Bu nedenle, kolluk soruşturması yalnızca bilimsel bir süreç olmayıp, hüner ve hatta sanat olarak da tasvir edilmektedir (Psikolojik otopsi).  Bir cinayet veya hırsızlık olayına tanık olanın bildirim davranışına ilişkin tutumun tanık sayısı ile ters orantılı olduğunu; bir tanığın davranışının diğer tanıkların sayısı ve davranışlarından güçlü bir şekilde etkilendiğini ortaya koymuş; araştırmalar en güvenceli tanık sayısının bir olabileceğine işaret etmiştir. “Eğer elinizin altında çözülmüş binlerce davanın detayları varsa, bin birincisini de çözebilmeniz gerekir.” 

İnsan davranışına özgü düşünce süreçleri ve görünen/beyan edilen ile karşıtı olan gerçek nedenler üzerine bilgi sınırlaması göz önüne alınarak soruşturmada, ayrıntı için mikroskopik bir gözle hangi ayrıntının önemli olduğunu çıkaran bir iç görüye sahip olunmalıdır. İşte ehil bir dedektif diğerleri için önemsiz ayrıntıları dikkatlice gözler, üzerinde düşünür, birbiriyle ilişkilendirir ve sonuçlarını bunlara dayandırır ve bu şekilde zanlı kişinin çalışması, alışkanlıkları ile mevcut ve geçmiş yaşamına ait bilgiler edinir. Arkeolog tarih öncesi varlıkları edindiği bulgulardan nasıl yeniden inşa ediyorsa, dedektif de suçlunun arkasında bıraktığı izlerden suçluyu yeniden yaratmaktadır. Bu süreçte, bir olayın diğerini takip etmesi durumunda birinci olayın ikincinin nedeni olduğu algısı ceza soruşturmalarındaki çoğu hatalı çıkarımlar ve başarısız soruşturmaların temelini oluşturmaktadır. “Post Hoc Ergo Propter Hoc” diye isimlendirilen bu yanılgı, bir şey diğerini izlediğine göre, o şeyin diğeri yüzünden olduğu varsayımı hatasını anlatmaktadır. Bu nedenle, iki ayrı olay arasında nedensel bir bağ olasılığını saptamak için, ilk önce, rastlantı veya bilinmeyen bazı diğer faktörlerin devre dışı bırakılması için ciddi kontroller yapılmalıdır. Suçlu tarafından olay mahallinde belirgin fiziki bir kanıt (parmak izi, ayakkabı izi, tekerlek izi v.s.) bırakılmadığında, doğa onu adalete taşımakta rol oynayabilir. Ağaç ve yapraklar gibi çevresel öğeler özgün bir Dna yapısına sahip olup, mağdurun elbisesine veya kullandığı bir vasıtaya geçebilir. Post hoc yanılgısı yanında “korelasyon illüzyonu” sürecini sergileyen diğer bir yanılgı da “onaylama eğilimi”/“tünel vizyonu”dur. Onaylama eğilimi düşünsel seçiciliğe işaret etmekte ve kişi bununla kendi inancını destekleyen şeylere bakma eğilimi sergilerken karşıt bilgileri göz ardı etmekte veya küçümsemektedir. Ceza soruşturmaları bağlamında “tünel vizyonu” diye de isimlendirilen bu süreçte, soruşturmada daha basit olanlar lehindeki seçenek açıklamalar yeğlenmektedir.4 Bu yaklaşım, araştırma çıkarımı/desteği olmaksızın tümdengelim çıkarım düşünce biçimidir. Onaylayıcı eğilime yönelmenin başlıca olası nedeni algısal olarak kolayca işleme elvermesidir. Bir bilginin bir durumu nasıl desteklediğini görmek ona karşı geleni görmekten daha kolaydır. Bu türden onaylayıcı düşünce, suç soruşturmasında, özellikle seri suç soruşturmasında, yanlış yargılara ve zaman kaybına neden olmaktadır.5

Kolluk görevlileri zanlının suçluluğundan emin olduklarında soruşturmadan doğrudan sorgulamaya geçerler. Savcılar da dosyaları objektif olarak değerlendirmeyebilirler. Mahkeme de adaletin gerçekleş- tirilmesine odaklanmak yerine sanık önüne usul engelleri koyarlar. İşte ceza adaleti sistemindeki aktörlerin bilinçli bir çabayla dosyaya bakması, analiz etmesi, “ben neyi göz ardı ediyorum” sorusunu sorması tünel vizyonla baş etmenin ilk adımı olacaktır.

Bu bağlamda tüm sorun “zihniyet kalıbında” yatmaktadır. Bu kalıbın oluşumunu maymunlarla yapılan bir araştırma ile sergileyelim. Birkaç maymunun bulunduğu bir kafesin tavanında sarkan muzlar var. Maymunlar ne zaman muza erişmek üzere merdiven basamaklarını çıkmaya çalıştıklarında püskürtülen soğuk su onları engellemektedir. Maymunlar birkaç gün sonra merdivene çıkmayı terk etmişler. Araştırmacı birkaç gün sonra kafesteki maymunlardan birini yenisi ile değiştirdi. Muzları gören yeni maymun merdiveni çıkmaya başladığında, ne olduğuna dikkat ediniz: Öteki maymunlar sosyal yaratık olarak yeni maymunun püskürtülen suya erişmeden geri çekiyorlar. Gösterilen bu tepki yeni maymun artık muzları görmemezlikten gelene kadar devam etti. Sonuçta ortaya çıkan tablo, “gruba yeni maymun geldiğinde muzlara erişmeyi kafandan çıkar” normunun yer etmesidir. Nitekim örgütlerde egemen olan “burada işler böyle yapılmaz”/“eski köye yeni adet getirme” zihniyet kalıbı olmaktadır.

Onaylama eğilimi ile baş etmeye özgü doğal bir yaklaşım, seçenek hipotezler geliştirilmesine elverecek mekanizmaların varlığı ile sağlıklı bir kuşkuculuk geliştirilmesidir. Ceza soruşturmasında bu doğrultuda bir uygulamanın yer etmesi için soruşturma ajanlarını seçenek hipotezleri irdelemesi ve bunları reddedici nedenleri ayrıntılı olarak tartışmasının kurumlaştırılması gerekmektedir.6 Suç soruşturmasında dedektifin çalışmasında bir veya birden fazla ufak temeller ile kesin denilecek türde ana bir temel ve bir de sonuçtan oluşan mantıksal bir süreç söz konusudur.7 “Başlangıçta belli olmayan birtakım fikirlerimiz vardı. Ama şimdi bu fikirlerin yersiz olduğunu anlıyoruz.” Sir Charles, bu sürece “Eleme yoluyla ilerleme” dedi.8 İnsan ruhundaki saklı süreçleri bulmak isteyen analistin çalışması ise, ondan çok farklıdır. Kendisinin mantıkla ilişkisi çok az olup; farklı yol ve vasıtaları kullanmaktadır. Dedektifin amacı, maddi olgu hakkında bilgi edinmek ve meçhul kişiyi bulmak iken, analitik çalışma, psikolojik süreç veya süreçleri saptamaya yöneliktir ve çalışmada psikolojik bakış açısı önemlidir. Ancak her ikisinde de ipuçları gözlenmekte, değerlendirilmekte ve yorumlanmakta olduğundan; farklılık ipuçları türü ile kullanılma şeklinde saklı bulunmaktadır. Bu sebeple de inorganik türdeki objektif ipuçları olan toz, parmak ve tekerlek izi, boya kalıntısı dedektifin kafasında bazı senaryolar üretmesini sağlayarak onun bazı sonuçlara varmasını sağlarken; analist, vakalara ilişkin ipuçlarında kişinin ne yaptığını gözleyerek sonuç çıkarmaya çalışmaktadır (traces of guilt). Bir başka deyişle, dedektiflerin ortaya attığı; "bir insana en kötü ihaneti insanın kendi elleri yapar" önermesine-bir anlamda-psikolojik analizcilerde katılmaktadır. Dedektif için parmak izleri/ayak izleri ile kimlik belirleme amaçlanırken, analizci için kişinin düşüncesizce bir şeyle oynaması veya bilinçsizce eline alması önem arz etmektedir.

Genel bir hipotez, suçluların işledikleri suçların tabiatı ile öteki durumlardaki nitelikleri arasında bazı tutarlığın var olduğudur. Bu tutarlılık kişiler arası ve suç mekânı açısından belirebilir. İşte E=> N eşitlikleri ile ifade edilecek bu hipotezde E, suça ilişkin eylemlere, N ise işlenen suç türü itibariyle tipik suçluların nitelikleri, => de bir diğerinden argüman ve kanıt çıkarımını simgelemektedir: Bir suçtaki eylemler dizininin, faili meçhul suçlarda, suçlunun niteliklerine güvenilir şekilde ilişkilendirilmesidir. Yalnız kişinin işlediği suçun, karakter değişiminde olduğu gibi zamanla değişebileceği de göz ardı edilmemelidir. Faili saptamada göz önüne alınacak değişkenler ise şunlardır:

1.       Failin mağdur üzerindeki eylemleri, 

2.       Olay mahallinde failin davranışının tasviri,

3.       Failin karakteristikleri, ve 

4.       Mağdurun karakteristikleri.      

Hipotez Oluşturma

Soruşturma sırasında ortaya çıkan sonsuz sayıda kanıt karşısında tümünü aramak ve test etmek olanaksız olduğundan hangi kanıtın test edilebileceğine karar vermek için hipoteze ihtiyaç vardır. Bu nedenle, soruşturma çevrimsel bir tabiat sergilemektedir: Hipotezleri test için nasıl kanıt gerekli ise, hangi kanıta yönelmek için de hipotezler gereklidir. Bu diyalektik gerilim soruşturmacının görevini oldukça duyarlı algısal bir çabaya dönüştürmektedir.

Sorgulama sırasında dedektifin irdeleyeceği sorular arasında, “Ne tür bir suç, durum ve suçlunun vasıfları nelerdir?” yer almalıdır. İşlenmiş bir suç, bir şekilde, bilinen suçlulara ilişkilendirilebilir. Aldatmacayı saptamak üzere çevrim teorisine başvurulabilir: Hipotez olarak beliren ise, suçta tutarlılık/suçlar arasındaki benzerliktir. Örneğin banka soyguncusu ya banka veya benzeri bir kurumu soymaya devam edecektir. Beliren sınıflandırma çapulcu/yağmacıların yaşadıkları mahallede suç işleyenler veya evden işe yolculuk eden suçlu (gezici suçlular) ile tutarlılık söz konusudur. Suçluda tutarlılık hipotezinde, 1) Kişisel benzerlik ve 2) Suç alanı tutarlılığı (suç mahalli hakkında bilgi veren suçlu) söz konusudur. İşte bu tutarlılık kişiler arası ve suç mekânı açısından belirebilir. İşte E=> N eşitlikleri ile ifade edilecek bu hipotezde E, suça ilişkin eylemlere, N ise işlenen suç türü itibariyle tipik suçluların nitelikleri, (=>) simgesi de bir diğerinden argüman ve kanıt çıkarımını simgelemektedir: Bir suçtaki eylemler dizininin, faili meçhul suçlarda, suçlunun niteliklerine güvenilir şekilde ilişkilendirilmesidir. Yalnız kişinin işlediği suçun, karakter değişiminde olduğu gibi zamanla değişebileceği de göz ardı edilmemelidir. Bu konuda göz önüne alınacak değişkenler şunlardır:

1.       Failin mağdur üzerindeki eylemleri,

2.       Failin davranışının tasviri,

3.       Failin karakteristikleri ve

4.       Mağdurun karakteristikleri.

Suçlu profili bakımından kriminologlar suçlu profiline eğilirken, psikologlar psikolojik profile odaklanmaktadırlar. Profil çıkarma bir bilim olduğu kadar sanat tarafı da ağır basmaktadır. Adalet psikolojisi “soruşturmacı psikoloji veya suç eylemi profilini çıkarma” da yardımcı bir ilim olarak katkı yapmaktadır. Burada amaç, suçlunun tasvirini olabildiğince geliştirmektir. Kuşkusuz, davranış kişiliği yansıtmaktadır. Profil çıkarma da bundan ibarettir. Bu doğrultuda davranışsal kanıt analizi için dört basamaklı bir süreç yer almaktadır:

1.       Adli tıp analizi- fiziki kanıtları değerlendirmek;

2.       Viktimoloji-soruşturmacısı, suçlunun kimliğini belirlemede yardımcı olması bakımından mağdurun profilini çıkarması,

3.       Olay yeri karakteristikleri ve

4.       Suçlunun karakteristikleri-suçluca yapılan itiraflarda kullanılan tekniklerin işkenceye dönüş- mesi önlenmelidir.

Çoğu suçlular, özellikle seri katiller ve ırza geçenler yaptıklarından oldukça gurur duyma eğilimindedirler. Bu bağlamda suçlu kişinin davranışı ve saiki irdelenmelidir. Suçluların bıraktıkları kanıt ve izler bakımından organize suçlar ile diğer suçlar arasında fark vardır. Birinciler iz bırakmazken, ikincilerce işlenen suçlar planlı olmayıp, fiziki kanıtlar (örneğin parmak izi) bırakabilmektedirler. Bunlar arasında genç olanlar, alkol/uyuşturucu etkisi ile suç işleyenler ile akıl hastası olanlar da vardır. Bu bağlamda suçlu profilini (kişisel nitelikleri veya suçluların psiko-dinamiklerini) saptamak üzere aşağıda beş değişkenli bir modele yer verilmiştir (D.Canter):

1. Kişilerarası davranış tutarlılığı, suç işlerken davranışı ile normal yaşamdaki davranışı arasındaki benzerliğe;9 ondan fazlaca sapma göstermemesine;

2. Zaman ve mekân boyutlarında, suçlunun bu açılardan seçimine, olay mahallerinin ender olarak tesadüfi olduğuna; seçilen zaman ve mekânın bir nedeni olduğuna; kontrolü sağlamak istediğinde kendisinin çok iyi bir mekânı seçtiğine; 

3. Suçlunun adli tıp bilinci- kanıt gizlemeyi göz ardı eden bir failin ilk defa suç işleyen veya çok az adli sicil kaydı olan bir suçlu olduğuna;

4. Üçüncü değişkenle ilişkili olarak, suçlunun kariyeri açısından önceki suçlarla mevcut suçun benzerlik sergilediğine, ve 

5. En son olarak suçlunun karakteristiklerine bakarak suçlunun ikametgahı, ailevi ve sosyal, kişisel karakteristikleri, mesleki ve eğitsel durumu hakkında bilgi edinebilir.

Özet olarak, dedektifler mantık kurallarını iyice öğrenmeli ve mantıki olarak düşünme sanatını geliştirmelidirler.10

Adli Tıp

Adli tıp uzmanları yargıya DNA analizi, kan analizi (toksikolojiyi içermekte), parmak izi analizi, kan lekesi model (pattern) analizi ile yardımcı olmaktadır. Mahkemeye sunulan raporun sıhhat ve doğruluğu önemli olup; bu doğruluk uzmanın ne derece deneyimli olduğu yansıtmalıdır. Kişinin bu türden 10.000 raporlama yaptığını söylemesi yeterli değildir. Uzmanın 10.000 raporlama yapması hiçbir şey ifade etmez. Tümü de hatalı olabilir. Bu nedenle yazılan her rapor veya işin eleştirel açıdan kontrol edilmesi ön görülmelidir. İngiltere ve Galler’de raporlamalar bir meslektaş kontrolünden (peer review) geçmektedir.

DNA analizlerindeki gerçeklik payı da sorgulanmalıdır. DNA için milyarda bir eşleşme bir eşleşme değildir. Bir milyarda bir istatistiksel değerlendirmedir. Düşünün failler aile üyeleri veya iki erkek veya kız kardeş olsun. Hepimiz diğer aile üyelerinden miras aldığımız genleri, kan havuzunu, DNA havuzunu biliyoruz.

Adli tıp açısından saptanan “sanık karşısında bilim” in varlığı ise, kanıtın yanlış yorumlanması riski göz ardı edilmemelidir. Nitekim, FBI’in  268 saç kılı üzerinde yaptığı tespitin 257’sinda (%96’si) teknoloji- nin adli kanıtı yanlış yorumladığı ortaya çıktı. Burada sorulacak soru, kanıtın nasıl ve ne zaman elde edilmiş olduğudur.  Kuşkusuz, adli tıpta bir sorun olduğu ve bunu da teknolojinin çözemeyeceği gerçeğidir: Adli bir kanıtın, taksiye bindiğinizde veya bir elbiseyi denediğinizde size bulaşmış olabileceğini göz ardı etmeyiniz. 

Öte yandan, kanıtı inceleyen uzmanın yargısı öznel olduğunda yargı objektif/bilimsel olmamaktadır. Uzmandaki önyargı-eldeki bilimsel veriyi öyle yorumlayarak beklentilerle veya önceki teorilerle uyumlu olması eğilimindedir. Bu yaklaşım

- Analizci uzmanın özel bir sonuç bulmak üzere motive edilmesinde, ve

- Değerlendirilen veriler muğlak veya farklı yoruma tabi olmasında,oldukça etkili olmaktadır.

Dedektifler

Dedektifler mantık kurallarını iyice öğrenmeli ve mantıki olarak düşünme sanatını geliştirmelidirler. Dedektifler olayı mantıki olarak yeniden oluştururken çok dikkatli olmalı ve gerektiğinde psikolojik danışmayı yeğlemelidirler. Dedektifler (ve satranç oyuncuları) hasımlarının güçlü ve zayıf yönlerini, alışkanlıklarını ve manevi zaaflarını bilmelidirler. Kuşkusuz, hiçbir eğitim suçları soruşturma deneyimlerinin yerini alamaz. Kuşkusuz, deneyimli soruşturmacı belirgin olanın ötesindeki olasılıkları irdelemeye fazlaca eğilimlidir.

Soruşturma hatalarının ceza adaleti sisteminde yer alan denetim/gözetim mekanizmaları ile düzeltilebileceği beklenilmektedir. Soruşturmacının ürünü olan karar ve içerikleri, kolluk amirlerinin, savcıların, hâkimlerin, savunma avukatlarının kararlarına tabidir. Bu ajanlar, tüm kanıtları eleştirel bir gözle irdelemekle yükümlüdürler. Soruşturmanın ciddiyeti bu denetleyici ajanların ne derece eleştirel olduklarına bağlı bulunmaktadır. Eleştiri/hesap sorma geliştikçe, gerçeği yakalamak; doğru olmak da o derece artacaktır.

Bu bağlamda, gözlem, muhakeme ve sonuç evreninde yanlış bir sonuç örneğini ele alalım: Barı soyulan A, bu işin, belki de düşmanı olan komşu bakkal sahibi B tarafından yapıldığını ileri sürüyor. Gerçekte de B’nin parmak izi içtiği zannedilen gazoz şişesinin üzerinde bulunuyor. Parmak izi, B’nin aleyhine bir kanıt ise de bunun sonradan yanıltıcı bir kanıt olduğu ortaya çıkıyor. Gerçekte A şişeyi B’nin dükkanından alarak Bar’a koymuş ve bu suçu planlamıştır. Bu durumda suçun B tarafından işlendiği çıkarımı yanlıştır. Önyargısız herkes için saptanan parmak izi B’nin şişeye dokunduğunu kanıtlamakta; yoksa onun suçu mutlak olarak işlediğini değil. Olası hata, mantık eksikliğinden değil, parmak izi hakkında yeterli bilgi sahibi olunmamasından kaynaklanmaktadır. İşte yanlış, üstün körü veya yetersiz gözleme dayalı muhakeme sonucu hataların kaçınılmaz olacağı bilinmelidir.

Soruşturmacının sezgisel yanının ne kadar önemli olduğunu vurgulayan bir örnekte şöyledir: Saat 22.00 civarında jandarma karakoluna, yazlık bir evden şüpheli hareketleri olan birinin çıktığı ihbarı geldi. Devriye gezen jandarma verilen tanıma uygun bir şahsı iki sokak ileride yakalayıp karakola getirdi. 55 yaşında, belediyeden şoför emeklisi, erkek bir şüpheli yapılan ilk görüşmede, “eve hırsızlık maksatlı girdiğini, bir şey bulamayınca çıktığını” itiraf etti. Ev sahibi ile evin kontrol edildiğinde evde eksik bir şey veya kurcalanan bir yer yoktu. Yalnızca yatakta oturma izi ve açık bırakılan bir gardırop kapağı eve girildiğini gösteriyordu. Kolluk olarak çok basit bir iş olmasına rağmen içimize sinmeyen bir şey vardı. Eve girdiğini kolayca inkâr edebilecekken bir zanlı neden eylemini hemen itiraf etmişti? Gerçeği saptamak için zanlı tekrar odaya alınarak çay ikram edildi. Güven verici bir ön konuşmadan sonra hikâyenin tamamının anlatmasını istenildiğinde, sorgulayıcıdan kimseye anlatmayacağına dair söz aldıktan sonra zanlı, lise yıllarında sevdiği ama ailelerin karşı gelmesi nedeniyle evlenemediği kadınla üç ay önce tekrar karşılaştıkları ve görüşmeye başladıkları söyledi. Eve baş başa olmak için gelmişlerse de bu davranışın kendilerine yakışmayacağın düşünerek evden hızla çıkmışlar, devriyenin geldiğini görünce kadın ağaçlığa girdiğinden devriyeye görünmemişti. Kadın boşanmış, on yıldır evin çocuk bakıcılığını yapmaktaydı (Çeşme, Eylül 2006).11

Dedektifler (ve satranç oyuncuları) hasımlarının güçlü ve zayıf yönlerini, alışkanlıklarını ve manevi zaaflarını bilmelidirler. Kuşkusuz, hiçbir eğitim suçları soruşturma deneyimlerinin yerini alamaz. Kuşkusuz, deneyimli soruşturmacı belirgin olanın ötesindeki olasılıkları irdelemeye fazlaca eğilimlidir. Soruşturma hatalarının ceza adaleti sisteminde yer alan denetim/gözetim mekanizmaları ile düzeltilebileceği beklenilmektedir. Soruşturmacının ürünü olan karar ve içerikleri, kolluk amirlerinin, savcıların, hâkimlerin, savunma avukatlarının kararlarına tabidir. Bu ajanlar, tüm kanıtları eleştirel bir gözle irdelemekle yükümlüdürler. Soruşturmanın ciddiyeti bu denetleyici ajanların ne derece eleştirel olduklarına bağlı bulunmaktadır. Eleştiri/hesap sorma geliştikçe, gerçeği yakalamak; doğru olmak da o derece artacaktır. Ne var ki, farklı seviyelerdeki gözetim işlevine karşın hesap verilik niyetlenen sonucu vermeyebilir. Görüş alanı dışında kalan kişilerin davranışı açısından hesap veriliğin bir işlevi yoktur. Diğer bir anlatımla, hesap verirlilik saydamlığa dayalı olmakta ise, ceza soruşturmaları değişik biçimde saydam değildirler. Kayıt altına alma uygulamaları soruşturma ajanları arasında değişmekte ve ender olarak tam ve objektif olabilmektedir. Teşhis geçidinde kayıt altına alma, fotoğraflama veya videoya alma ne derece yapılmaktadır? Bu konudaki bilgisizlik ötesi tanık kişilerin seçimleri, emin olunması, zanlı hakkındaki diğer ifadeleri, seçim/ işaretleme konusundaki hıza ait bilgiler, kimlik belirlemesini irdelemek açısından önemli verilerdir. Bu bağlamda beynin plastikliğine de vurgu yapılmalıdır: İnsan beyninin var olan gerçekliği direkt olarak algılayamadığını, beyinlerin gerçekliği kendisine en uyan biçimde değiştirdiğini, yanı gerçekler hakkında kendisine yalanlar söylediğidir. Bunu tüm insanlar yaptığı gibi dedektifler de yapmaktadır. Bilim adamları buna “dürüst yalanlar” diyor. Bu süreçte, kötü niyet aranmadan beynin sürekli yalanlar söyleyerek gerçeği kendine göre kurduğu anlatılmaktadır. Bu bağlamda soruşturmanın yanlı olmasına neden olabilecek şu beş mekanizma göz ardı edilmemelidir:

1. Stratejide seçicilik- Pozitif strateji testi/kanıtlama tarafgirliği olarak isimlendirilen bu strateji, hipotezler doğru ise, var olması beklenen hususların aranması olarak tasvir edilmektedir (Olumlu test stratejisi/ onaylayıcı önyargı). Soruların ifadesindeki çok zekice/ince farklılıklar tanıkların yanıtlarını da etkilemektedir. Yönlendirici sorularla dedektif mefruz varsayımlarını tasdike götürmektedir. Örneğin, dedektifin varsayımları onaylatıcı nitelikte suçluluk olasılığına yüksek oranda işaret eden sorularla zanlının sorgulaması bu strateji ürünü olmaktadır.12

2. Sunuşta seçicilik-Seçilen hipotezleri test amaçlı olarak kanıtın seçilmesi yöntemi tıpkı insanların gazete/takım seçiciliği gibidir. Suç soruşturmasında bilgi azlığında bu yönteme başvuru daha akut olmakta ve karşı hipoteze götürecek araştırmayı da sınırlamaktadır.

3. Ayıklamada seçicilik- Gelen bilgileri ayıklamada kendi sonuçları ile uyumsuz olan bilgiyi fazla irdelerken, uyumlu bilgiyi incelemede pek rijit davranmama eğilimindedirler.

4.Taraflı değerlendirme. Değerlendirmenin objektifliği her soruşturmanın namusu için anahtar bir niteliktir. Seçimlerde takım tutar gibi parti tutmak; taraflı değerlendirme yapmak; tuttuğunuz takım faul yaptığında hakem kararına itiraz ederken, karşı takımınkini onaylamak;at yarışında üzerine oynadığın atın performansı abartarak yarışı kazanacağını söylemek gibi adli kanıtın testinde de çarpıtılmış kanıya varmak söz konusudur. İşte kanıtın çarpıtılarak değerlendirilmesi bu mekanizmayı oluşturmaktadır.

5. Sonlandırmada seçicilik. Kendilerine özgülenmiş hipotezi destekleyen yeterli miktarda kanıt olduğunda soruşturmayı sonlandırmaktır. Sınırlı sayıdaki bazı araştırmalar, insanların önem verdiği hipotezleri destekler yeterli miktarda kanıt bulduklarında soruşturmayı sonlandırma eğiliminde olduğuna işaret etmektedir. Bu da kolluk soruşturmalarının olgunlaşmadan sonlandırılması anlamına gelmektedir. Bu durum, özellikle, kolluğun hipotezlerini çürütecek bilginin yeterince irdelenmeksizin sonlandırılması riskini de beraberinde getirmektedir.

Sorgulamada şüphelinin aldatmacasını saptamak üzere kendisinin normalde gerçeği söylerken (sözel dışı) nasıl görüldüğü ve (sözel olarak) nasıl seslendiği temel çizgisi (baseline) belirlenmelidir. Bu referansın belirlenmesi için sorgulamanın başlamasından önce (karakol ve sorgu odasında) özne gözlenmelidir. Mevcutlu olarak sorgulamaya alınan suçsuz kişinin bir dereceye kadar tepkili olacağı beklenilmelidir. Öte yandan, gerçeği elde etmek üzere şüpheliler her zaman dikkatlice dinlenmeli ve gözlenmelidir. Bu bağlamda, ister bir mağdur, tanık veya şüpheli olsun, giydikleri maskenin çıkarılması gerçeğin anahtarı olmaktadır. Sorgulamada beliren en fahiş hata ise, polisin tanığın zihnine önceden bir fikir düşürmesi, sonra bu fikir gerçekmiş gibi yer etmesidir: örneğin gördüğün mavi bir araba mıydı? Adam gri bir ceket mi giyiyordu? Adam bu mu?

Sanıkların sorgulanması sırasında geleneksel türde tanık olunan (dedektifin kendi bildiklerinin kanıtlanması tarafgirliği içine girilmesi) hatalara karşı Fisher’in şu rehber ilkeleri göz önünde bulundurulmalıdır:

1. Zanlı kişilere olayı kesintisiz bir biçimde anlatmasına izin verilmesi; sahnenin yeniden oluşturulması ve gözler önüne serilmesi, gerekirse, resimlerin gösterilmesi; olay anında ne düşündükleri ve hissettiklerini hatırlamasının istenilmesi;

2. Sahnenin yeniden oluşturulması sonrası açık uçlu sorularla zihnin /hafızanın deşilmesidir.

Sorgulamada şüphelinin aldatmacasını saptamak üzere kendisinin normalde gerçeği söylerken (sözel dışı) nasıl görüldüğü ve (sözel olarak) nasıl seslendiği temel çizgisi (baseline) belirlenmelidir. Bu referansın belirlenmesi için sorgulamanın başlamasından önce (karakol ve sorgu odasında) özne gözlenmelidir. Mevcutlu olarak sorgulamaya alınan suçsuz kişinin bir dereceye kadar tepkili olacağı beklenilmelidir. Öte yandan, gerçeği elde etmek üzere şüpheliler her zaman dikkatlice dinlenmeli ve gözlenmelidir. Bu bağlamda, ister bir mağdur, tanık veya şüpheli olsun, giydikleri maskenin çıkarılması gerçeğin anahtarı olmaktadır.

Sonlandırmada Seçicilik

Sanıkların sorgulanması sırasında geleneksel türde tanık olunan (dedektifin kendi bildiklerinin kanıtlanması tarafgirliği içine girilmesi) hatalara karşı Fisher’in şu rehber ilkeleri göz önünde bulundurulmalıdır:

1. Zanlı kişilere olayı kesintisiz bir biçimde anlatmasına izin verilmesi; sahnenin yeniden oluşturulması ve gözler önüne serilmesi, gerekirse, resimlerin gösterilmesi; olay anında ne düşündükleri ve hissettiklerini hatırlamasının istenilmesi; 

2. Sahnenin yeniden oluşturulması sonrası açık uçlu sorularla zihnin /hafızanın deşilmesidir.

Etkili bir sorgulamanın en önemli öğeleri hazırlık/planlama yapılması ve özne ile “rapport” sağlanması- dır: Bu birisiyle bir ilişki kurulması, uyuşma/harmoni anlamındadır. Özellikle, isteksiz olan kişilerin konuşması salt onların motive edilmesine bağlıdır. Sorgulamanın nihai amacı öznenin güvenini kazanmaktır. Güven oluşturulduğunda öznenin hakikati söylemeye motive olması daha kolay olacaktır. Özetle, yapılması gereken ilk şey iş birliği ve yakınlık kurmaktır. İş birliği oluştuktan sonra sorulacak soru, “bu insandan nasıl bilgi alabilirim” olmalıdır. Sorgulama başlamadan dedektifler olay yerini görmeli ve tasvir edebilmelidir: Olaya ilişkin tüm gerçekleri (olay yeri yerinde elde edilen kanıtlar, tanık ifadeleri ve herhangi bir özelliği) bilmeli ve şüphelinin öz geçmişine ait bilgileri edinmelidir.13 Yegâne kanıt, mağdurlar ve/ya sanıkların ifadeleri olduğunda, örneğin cinsel saldırı ve aile içi şiddet olaylarında, mahkumiyete yalnızca ifade üzerinden gidilebilmektedir; aksi takdirde, mahkumiyete gitmek ekseri hallerde olanaksız olacaktır. Sujelerin verdikleri ifadelerin ne derece doğru olduğunu saptamak üzere geliştirilen ölçütler (realite ölçütleri) ise şöyledir:

1. İfadenin uzun olması;

2. İfadenin tutarlı bulunması;

3. İfadenin açık olması;

4. İfadenin ayrıntı içermesi;

5. İfadeler ile çeşitli beyanlar arasında tutarlılık saptanması; farklı zamanlarda verilen ifadelerdeki değişimler/tutarsızlığın inanırlığı zayıflatabileceğidir.

Bu ölçütler dışında şu sorularla da ifadelerin analizi derinleştirilebilir: Suçun nasıl işlendiği konusunda fazlaca ne söyleyebilirsin? Başkaca bir şey hatırlıyor musunuz? Suç öncesi/sonrası ne oldu? gibi sorular, kişinin serbest anlatımından sonra sorulacak türdendir.

Öte yandan, pek çok insanın inandığının aksine, doğruyu söyleyenler zaman içinde ifadelerine yeni ayrıntılar ekler ve bazı kısımlarını değiştirebilirken, yalancılar hep aynı ifadeyi verirler. Bu ölçütler dışında şu sorularla da ifadelerin analizi derinleştirilebilir: Suçun nasıl işlendiği konusunda fazlaca ne söyleyebilirsin? Başkaca bir şey hatırlıyor musunuz? Suç öncesi/sonrası ne oldu? gibi sorular, kişinin serbest anlatımından sonra sorulacak türdendir. Bu konudaki kontrol ölçütleri ise şöyledir:

1. İfade, açıklaması güç olan hususları içermemeli;

2. Mağdur gerekli olduğunda açıklama yükünü yerine getirmeli;

3. İfadenin nasıl verildiği–ciddi, düşünceli veya spontan bir biçimde veya inanılır el kol hareketiyle ve yüz ifadeleriyle verilirse inanırlığın güçlendiği;

4. İfadenin güvenilir bir izlenim vermesi;

5. Kişisel bir deneyim izlenimi vermesi ve

6. Tüm beyanların inanırlığını, bazı bilgilerin doğru olmadığı anlaşıldığında olumsuz olarak etkilenmesidir.

Ceza davalarında sanıkların yalanları yalnızca inkara özgü olmayıp, sahte bir itiraf biçimini, özellikle birisini korumak veya organize suçlarda suçu gönüllü olarak üzerine almak üzere alabilir. Test edilmek üzere, doğru anlatımların aldatıcı anlatımlardan/ifadelerden daha uzun, daha tutarlı, açık ve ayrıntılı olduğudur (Hipotez 1a). İlave olarak, aldatıcı beyanların açıklaması daha güç olan hususları içerdiğinin beklenildiğidir (Hipotez 1b).

Şüphelinin sorgulamasında şimdiye dek sözü edilenler dışında özgün bazı tekniklere de aşağıda yer verilmiştir:

Scharff tekniği:14 Doğrudan sorular sormak yerine, şüpheliye işlediği suç ile ilgili kendi kurguladığınız bir öykünün anlatılmasıdır. Bunu duyan şüpheli ne olup bittiğini bildiğinizi sanacaktır. Öyküye gönderme yapan şüpheli öyküdeki boşlukları dolduracak ve düzeltmeler yapacaktır.

Şaşırtma tekniği: Sorgulanan şüpheli bir suçla itham edildiğini bilerek anlatacağı öyküyü önceden hazırlayarak kafasında provasını yapar. Yalancılar, ayrıca, çok büyük stres altındadır; çünkü öyküsünün tutarlı olması gerektiği kadar, öyküyü anlatırken sakin ve kontrollü olmak zorunda olduğunun bilincindedir. Bu kişi hiç ummadığı bir anda, beklemediği bir şey sorarsanız, şaşırır ve genellikle saçmalar. Böylece yalanını saptayabilirsiniz.

Öykünün tersten anlatılması (reverse order): Görüşme tekniklerinden biri de şüpheliye olayı sondan başa anlatmaktır. Pek çok insanın inandığının aksine doğruyu söyleyenler zaman içinde öykülerine yeni ayrıntılar ekleyebilir ve bazı kısımlarını değiştirebilirler. Yinelersek, yalancılar hep aynı öyküyü anlatırlar. “Tutarsızlık belleğin temel özeliklerinden biridir” diyen Christian Meissner, tersten anlatma tekniğini bu özellikten yararlanarak geliştirdiğini söylüyor. Bu teknikte şüpheliden sondan başlayarak anlatmaları istenir. Bu tekniğin iki yararı vardır: 1) Gerçeği söyleyenler bu yöntemle olayları daha kolay hatırlarlar. 2)Yalancılar öyküyü tersinden-ortasından, sonundan anlatmakta zorluk çekerler. Genellikle öyküyü basitleştirme yoluna giderler veya kendi kendilerine ters düşerler.

Bütünselci yaklaşım: Doğruluk değerlendirilirken, kişinin sesi, el kol hareketleri, beden duruşu ve konuşma örüntüsü hep birlikte ele alınmalı ve tüm bunlar bir bağlama oturtulmalıdır. Bu davranışlar o kişinin genel davranışlarıyla anlamlı bir aykırılık oluşturuyor mu ve olayla ilgili bilinen diğer gerçeklerle nasıl bir bağlantısı var? İfade verirken korku işaretlerinin yalan söyleme korkusundan mı, yoksa doğru ifade verecek olan kişinin kendisine inanılmayacağı korkusundan mı olduğu? İşaretlerin kişinin tipik davranış stilini gözlemek başarısızlığından kaynaklanıp kaynaklanmadığıdır? Araştırmalar, çoğu kişilerin yabancılarla göz temasından kaçındıklarını; bazı kişilerin bu davranışa utangaç olduklarından veya kendilerini küçümsedik- lerinden yöneldiklerini sergilemektedir. Araştırmalar da tüm insanlara veya durumlara özgü bir kişinin yalan söylediğini garanti edecek tek bir davranış veya davranışlar olmadığını telkin etmektedir. İşte Pinokya’nun burnunun (Pinocchio response) hala masaldan ibaret olduğu unutulmamalıdır (C. Collodi. Pinokyo’nun Maceraları).    

Sorgulayıcıların gerçeği elde etme başarısızlığına etkili nedenlerinden en çok tanık olunanların başlıcası ise şunlardır:

- Nüfusun %10’u itiraf etmeyecek veya ikna edilemeyecektir. %100’lük bir itiraf hiçbir zaman elde edilemeyecektir. Psikopat olan bazı kişilerin vicdanlarına çağrı boşunadır. Bazı kişiler kaybedecek çok şeyleri olduğunda itirafı duruşmaya ertelemektedirler. Yüzdesi ufak olan bir gruptakilerin ise, her ne sebepten olursa olsun, itiraf da bulunması veya ikna edilmesi beklenilmemelidir.

- Sorgulama öncesi etraflı bir soruşturma yapılmadığında mağdurun anlatımındaki gerçeklik payı(?)göz ardı edilmektedir. Mağdura tamamen inanılmadığında, şüphelinin sorgulanması öncesi yanıtlanmamış soruların çözümlenmesine gereksinme vardır. Aksi takdirde, şüpheliden itiraf elde etmek oldukça güç olacaktır.

- Öznenin dolaylı mesajlarının göz ardı edilmesi; kendisinin dinlenmemesi veya nasıl dinleneceğinin bilinmemesidir. Sorgulayıcı, şüpheli konuşurken onu dinlemek yerine kendisinin vereceği yanıtları düşünmektedir. Bu arada şüphelinin huzursuz olması, savunmada, bezgin veya hatta hakikati dile getirdiğine işaret eden önemli vücut dili gözden kaçırılabilir. Dinlemenin, öznenin sözel olmayan iletişiminin de gözlenmesi olduğu unutulmamalıdır.

- Sorgulayıcı olay mahallini görmüş olmalıdır. Aksi takdirde, sorgulama zarar görecektir.

- Sorgulamaya olumsuz bir tavırla yaklaşmak yerine başarı düşünülmelidir. Sorgulamayı bir oyun süreci olarak algılayıp, kazanma düşüncesi egemen olmalıdır.

- Sorgulayıcıların satış personeli olduğu unutulmamalıdır. İyi satış elemanı alıcıyı memnun edecek bir ürün satmaya çaba göstermektedir.

- Burada satışa konu edilen fiziki bir ürün olmayıp, “gerçeğin söylenmesi” kavramıdır. Bu zorlu bir satış işlemi olmakta ise de sabır, kendine güven ve metotlu bir yaklaşımla sonuç alınabileceği bilinmelidir.

- Meçhul faili saptamanın en sağlam yolu saike (güdüye) bakmaktır. Hiç kuşkusuz, bu, psikoloji alanına girmektedir. Psikologlar tarafından en sık kullanılan iki terim dürtü ve gereksinimdir.

- Ancak güdü, aynı suçta olaydan olaya ve kişiden kişiye değişebildiği gibi çeşitli güdülerin birlikteliği de (saikler savaşı) söz konusu olabilmekte; ve bu son durumda, gerçek veya ağırlıklı güdüyü, hangi anlamlı ilişkisinin kişinin eylemine oranla daha güçlü bir biçimde yön verdiğini saptamak ta zor olabilmektedir.

- Suçlunun psikolojik profilinin temel işlevi olay mahallinden, mağdurdan ve tanıklardan elde edilen bilgilerle suç işleyen kişinin kim olduğu hakkında biyografik bir taslak oluşturmaktır.

- Suçlunun psikolojik profili, tipik olarak kişisel vasıfları belirleme, davranış eğilimlerini saptama ile demografik nitelikleri içermektedir.

- Önemli bir hususta suçlu kişinin kafasının nasıl çalıştığını keşfetmektir.

Kuşkusuz, ne kadar eğitim alınırsa alınsın, suçları soruşturma deneyimin yerine geçemez. Deneyimli soruşturmacı, belirgin olanın ötesindeki olasılıkları irdelemeye fazlaca eğilimli olan kişidir.15  Öte yandan, bazı şiddet yanlısı kişilerin yaptıklarından dolayı kendilerini suçlu hissetmeye başladıkları ve teslim olmak istediklerine dair yaygın bir yanılgı var. Ve Fyodor Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sı gibi harika edebiyata rağmen, gerçek yaşamda bu olguya neredeyse hiç tanık olunmuyor.

Psiko-Sosyal Yaklaşım

Meçhul faili saptamanın en sağlam yolu saike (güdüye) bakmaktır. Hiç kuşkusuz, bu, psikoloji alanına girmektedir. Psikologlar tarafından en sık kullanılan iki terim dürtü ve gereksinimdir. Dürtü (drive) sıklıkla açlık, susuzluk ve cinsellik gibi fizyolojik konularda kullanılırken, gereksinim (need), başarı, sevgi, statü ve sosyal onay gibi karmaşık güdüler için kullanılmaktadır. Ancak güdü, aynı suçta olaydan olaya ve kişiden kişiye değişebildiği gibi çeşitli güdülerin birlikteliği de (saikler savaşı) söz konusu olabilmekte ve bu son durumda, gerçek veya ağırlıklı güdüyü, hangi anlam ilişkisinin kişinin eylemine oranla daha güçlü bir biçimde yön verdiğini saptamak da zor olabilmektedir. Bu nedenle, her somut olayda, saikler savaşının gerçek galibini bulup çıkarmak gerekmektedir. Saik, bireyin bilinçli ve iradi davranışının nedenini açıklayan arka plandaki psişik bir etken iken; bu bağlamda, amaç apandisit ameliyatı olacak oğlunu hastaneye arabasıyla yetiştirmek üzere yolda giderken kırmızı ışıkta durmayarak karşıya geçmekte olan yayayı çiğneyerek öldüren baba örneğinde olduğu gibi failin suçu işlerken gerçekleştirmeye yöneldiği sonuçtur. Faili yakalamada güdünün polise yardımcı olduğuna kuşku yoktur. Andre Gide'in dediği gibi “güdü suçluyu yakalatan kulp”; suç kastının ortaya çıkmasında yararlı bir kanıt olduğundan güdünün faili yakalamada polise yardımcı olduğu kuşku götürmez bir gerçektir. Diğer bir anlatımla, saik kastın ortaya çıkmasında motor işlevi görmektedir. Diğer yandan güdü Türk Ceza Yasasının 61. maddesi doğrultusunda cezanın bireyselleştirilmesinde (g) Failin güttüğü amaç ve saiki; hâkimin mal edinme tutkusu (kleptomani) güdüsüyle işlenen hırsızlıklarda ve yoksullara para dağıtarak toplumsal adaleti sağlama güdüsüyle işlenen suçlarda failin cezasını alt sınırdan başlatmasında olduğu gibi önemli bir rol oynamaktadır. Bazı suçlarda saik suçta bir öğe olarak yer almaktadır: Töre saikiyle ya da bir suçu gizlemek, delilleri ortadan kaldırmak veya işlemesini kolaylaştırmak amacıyla kasten adam öldürme suçunun işlenmesi (TCK md. 82), kasten öldürme suçunun siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle işlenmesi (insanlığa karşı suç) (TCK md.77). Bu bağlamda, her ne kadar hâkim suçun olası saiklerini açığa çıkarmak zorunda değilse de saikler belirlenmedikçe suçun karanlıkta kalacağı unutulmamalıdır. Bu tür karanlık ise, yer veya zamana ilişkin olanından daha da ciddidir. Nitekim, saikten yoksun görünen bir adam öldürme suçuna anormallik egemen olmakta ve açığa kavuşturma gereği yoğunlaşmaktadır. Diğer bir anlatımla, kanıtı saptamak için saikin açığa çıkarılmasının önemi yalnızca saikin başlı başına önemli olmasından kaynaklanmamakta; saik sorunu dedektif için bir başlama noktası olmakta ve suçun tabiatını çözmeye olanak sağlamaktadır. Suçlar arasında öç alma için öldürme, çalmak için eve girme, para sağlamak için sahtekarlıktan söz edilebilirse de bu güvence verici görünüm iki açıdan eleştiriye tabi tutulmaktadır: Birincisi, girdiği evde tüm çekmeceleri arayıp, para ve kıymetli eşyalar çalmasına rağmen aradığı mektupları bulamayan görme özürlü hırsızın durumundan habersiz olan polis örneğinde olduğu gibi suçların genelde yalnızca aldatmak amacıyla işlenmesinin göz ardı edilmesidir. İkincisi ise, dedektifin suçlu ile kendisini özdeşleştirmesidir. Bu bağlamda, eylemin sonucu, gerçek saiklerden birinin ne olduğunu bulmamıza yardımcı olursa da bu sonuç benzer psikolojik süreçlerin kendimiz içinde geçerliliğinden esinlenebilmektedir. Diğer bir anlatımla, bu sonuç yalnızca saykotik için geçerli değildir. Bilindiği üzere, bir paranoyağın bir şahsa karşı yaptığı saldırı, o kişiyi kendisine düşman görmesinden kaynaklanmaktadır.

Özetle, faili meçhul suçlarda her ipucu değerlendirilmelidir.16 Kişilerin önemsiz saydığı bir şey sonuçta çok anlamlı olabilir. Bu nedenle olay mahallindeki izler ve ipuçları ayrıntılı olarak saptanmalı ve indekslenmelidir. Halk, elde ettiği bilgi/bulguları bildirmesi için motive edilmelidir. Mağdur ve yakınları, suçun arkasını hiç bırakmamalıdır. Yirmi yıl öncesi çözümlenmeyen çoğu suçlar şimdi adli tıbbın elindeki olanaklarla (örneğin DNA testi) çözülür hale gelmişlerdir.17  Bu nedenle, her türlü kanıt uygun bir şekilde belgelendirilmeli ve en azından suç zamanaşımına kadar saklanmalıdır. Bu amaçla bilgi bankalarındaki veri ve bilgiler "yapay zekâ" imkânı ile devamlı olarak değerlendirilmelidir. Bu tür donanım, terör suçluları ve seri katillerin saptanmasında çok etkili olabilecektir. Suçsuz kişilerin mahkûm olması riskinin olağan dışı olmadığı ABD’de 1992 yılında, 273 davada hüküm giyen faillerin DNA testi ile kurtulması irdelendiğinde 205 (%75’inde) mahkumiyete dayanak birincil kanıtın görgü tanıkları olduğu saptanmıştır. Aşağıda sıralan nedenler- le, bu veriler adli hata nedenlerinin yalnızca ufak bir miktarını temsil etmektedir:

- Biyolojik kanıtın hiç toplanmamış olması,

- Biyolojik kanıtın uygun şekilde toplanmaması,

- Biyolojik kanıtın tahrip edilmesi,

- Biyolojik kanıtın bozulması ve

- Biyolojik kanıtın kaybolması.

Eylemin Nedenleri Olarak Saikler

Zaruret hali, haklı savunma, tahrik, tehdit gibi nedenler saik olarak yer almaktadır. Ağırlaştırıcı saikler genelde suçların tanımında yer almamaktadır. Suç tanımları genelde söz konusu yanlış davranış için yalnızca tanıma yönelik gerekli minimumu belirleme şeklindedir. Bir suçun varlığı, yasaklanan şeyin yapılmaması nedenini yansıtmaktadır. Bir suç işlenmesindeki ağırlaştırıcı saik, yasaklanan şeyi yapmamak için beliren ve sorumluluğunu içeren diğer bir neden olup, yasanın dayandığı nedenlere eklenecek bir diğer neden olarak belirmektedir. TCK 82. maddesinde sayılan nedenler bu türdendir. Tanıma bunların da ithal edilmesi arabaya beş veya daha fazla tekerleğin eklenmesi anlamına gelecektir. Ne var ki, aynı savlar cezayı azaltıcı saiklerin suç tanımları dışında bırakılması için kullanılamaz. Cezayı azaltıcı saikler yasaklamaya karşın yasaklanan şeyi yapma nedenleridir. Eylemleri haklı çıkarmak veya mazeretlendirmek arayışında olan sanıklar genelde ilk önce eylemde bulunmakta, sonra haklılık veya mazeret aramaktadırlar-ex post facto savunmalar.17   

Önemli bir ilke de her davanın siyah veya beyaz netliğinde olmadığı gibi bilirkişilerce sunulan her bulgunun da siyah veya beyaz netliğinde olmayacağı bilincinin hâkim ve savcılarda yer etmesidir. Öte yandan, bize özgü “öz farkındalık” eksikliğinin ne kadarı bizim olguları algılamamızı çarpıtmakta olduğudur. Bu konudaki panzehir, hâkimlerin duruma nesnel bir görüş açısıyla yaklaşmaları olacaktır. Hâkimler özellikle kriminolojik sorun oluşturan suçlular söz konusu olduğunda özel hakları ve sorunlarına duyarlı olmak zorundadır. Diğer bir anlatımla, hâkimler görevlerini uygun şekilde yerine getirmeli ve demokrasiye inanmalıdırlar. Bu bölümün çıkarımı olan hikâye dünya’da tüm aptalların yaşadığı efsane Chelm köyü belediye başkanı tarafından dile getirildi. Başkan Chelm’de ne türden bir cezaevi inşa edilmesini saptamak üzere yaptığı seyahat dönüşünde şunu dile getirdi: “Fazlaca cezaevinde çok insanla konuştuktan sonra yarısı kendilerinin suçlu, diğer yarısı da masum olduğunu dile getirdiler. Biz de Chelm’de biri suçlular, öteki de masumlar için olmak üzere iki cezaevi inşa etmeliyiz.”    

DNA analizleri bizleri çok belirgin sonuçlara götürmekte ise de bu analiz sonucunda elde edilen verilerin kanıt değerleri abartılmamalıdır. Örneğin bir eve girilerek işlenen hırsızlık suçunun işlendiği yerdeki şüpheli kişinin DNA-profili, şüphelinin olay yerinde olduğunu tek başına kanıtlamaz. Ender de olsa, o izin başka bir yerden oraya taşınması mümkündür. Ne var ki, tüm ceza davalarının % 5-10’u DNA analizine tabi tutulacak biyolojik kanıt içerdiğinden, DNA testi her zaman sorun çözücü olmuyor. Suçların geri kalan % 90-95’inde DNA testi bir seçenek olmadığından ceza adaleti sistemi, bilimsel sağlık veya uygun şekilde icra edilen adli disiplinlerden (bilimsel standartlardan) yoksun diğer kanıt türlerine dayanmaktadır. CMK madde 75/5’e göre, “üst sınırı iki yıldan daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda, kişi üzerinde iç beden muayenesi yapılamaz; kişiden kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınamaz” hükmü karşısında, maddede tanımlanan türde bir şüphelinin geçmişte işlemiş olduğu bir suça ait DNA profili referans olamayacağından bazı suçların faili meçhul kalması kaçınılmaz olacaktır.     

Seri Suçlar Arasında Bağlantı Kurulması/ Bağlantı Körlüğü

Suçlar arasında benzerlikler görüldüğünde anılan suçların aynı fail tarafından işlenip işlenmediği gündeme gelmekte ve bu bağlantı olasılığının nasıl kurulabileceği sorgulanmaktadır. Kuşkusuz, bu benzerliklere özgü saptamanın bir rastlantıdan ötede güvenilir bir hesaplama sonucu olması gerekmekte- dir. Suçların çok yakın mekanlarda işlenmesine karşın belirgin olmayan benzerlikler karşısında bağlantı gözden kaçabilir-bağlantı körlüğü devreye girebilir. Bu körlüğün giderilmesi için ilgili suç türünde işlenmiş tüm suçların (örneğin “yabancı faillerce işlenen ırza geçmeler”, “aile dışı adam öldürmeler”) rutin olarak bölgesel/ulusal düzeyde gözden geçirilmesini sağlayıcı bilgisayar destekli bir veri tabanı oluşturulması; olası benzerliklerin rastlantı sonucu olmadığını sağlayıcı teknikler geliştirilmesi gerekmektedir. Bu çıkarım (1) Veri tabanında yer alacak suça özgü vasıflarının belirlenmesini; (2) Suçlar arasındaki eşleşme derecesini sağlamak üzere belirlenen vasıflara dayalı suçların mukayesesi için geçerli bir usul ile (3) Suçlar arasındaki her tür benzerliğin rastlantı sonucu olmadığını hesaplayıcı nitelikte bir vasıta gerektirmektedir. Bağlantı teknikleri arasında yer alan fiziki tedbirlere özgü şu değerlendirme yapılabilir. Suçlar arasında özellikle cinsel suçlar arasında bir bağlantı kurmanın en güvenilir vasıtası farklı suç mahallerinden alınan DNA örneklerinin eşleştirilmesidir. Bu eşleştirme en azından bir kişinin bir zamanlar her iki mekânda olduğunu göstermektedir. DNA örnekleriyle geliştirilen geniş tabanlı verilerle iki ayrı örneğin aynı kişiye ait olduğu kesinlikle belirtilebilmektedir. İngiltere ve Galler’de, merkezi DNA veri bankası ile elde edilen kanıtın eşleştirilmesi sonucu bağlantı körlüğü önemli ölçüde azaltılmaktadır. Suçlar arasında bir bağlantı kurulmasını telkin edici nitelikte diğer fiziki bilgi türleri arasında parmak/ayak izleri, özel maske veya eldiven, özel bir silah/araba yer almaktadır. Bağlantı bağlamında daha az güvenilir nitelikte olanlar ise tanık veya mağdurca tanımlanan fail profilleri, şivesi, kokusu v.s. dir. Davranışa özgü ip uçları ise şöyledir: Suç mahallinde fiziki kanıtlar/ip uçları bulunmadığı veya bozulduğunda “bağlantı” için başka odaklara bakılmalıdır.

Suçların İşleniş Biçimi (Modus Operandi)

Suç mahallinde fiziki kanıtlar/ip uçları bulunmadığı veya bozulduğunda “bağlantı” için başka odaklara bakılmalıdır. Kuşkusuz, suç mahalli (crime scene) suçlu hakkında çok şeyler söylemektedir. Bu amaçla işlenen her suç açısından saptanan karakteristikler bir veri bankasında toplanarak işlenen suç ile kimlik arasındaki ilişkiyi saptamada epeyce yol alınabilir.  Başlangıç sorusu, “suçun niçin işlendiği/hangi saik ile işlendiği gibi gözükse de, neden(why) yerine  ne(what) ve kim(who) ikame edilmelidir: “Sonucun ne olduğu ve buna neyin sebep olduğudur?". Veri bankasında yapılan istatistiki analizle elde edilen verilere göre, ne sıklıkta özel davranışın suç mahallinde görüldüğü saptanabilir.

Suçların işleniş biçimi (modus operandi) farklı suçların tek bir fail tarafından işlendiğine işaret edebilir.15 Bu noktada dikkatler suçlunun çalışma biçimine yönelmelidir.

Irza geçme suçlarında, suçlunun davranışına özgü dört ayrı alan yaratılabilir:

- Kontrol: Saldırıda cinsel yanın gerçekleşmesi için mağduru hedefleyen ve ona yanaşmayı da içeren mağdurun kontrol edilmesine yönelik davranışlar;

- Seks: Saldırının cinsel yanıyla ilişkili davranışlar;

- Kaçış: Suç mahallini terk etme veya yakalanmamağa ilişkin davranışlar (maske veya eldiven giyme gibi bazı davranışlar gerçekte saldırı öncesi olaylara ilişkin olabilir), ve

- Stili: Suçlunun kişiliğini veya suç stilini yansıtan davranışlardır; yalnız, bunlar saldırının başarısı için doğrudan gerekli olanlar değildir.

Seri suçlar örneğin seri katillerin yakalanmasındaki önemli faktör de suç işlediklerinde (bıraktıkları not veya mesajla) iletişime geçmeleridir. Kendilerini olağan üstü/kollukla dalga geçer nitelikte gören bu türden suçluların iletişim tavırları sonuçta ip uçları vermektedir. Bu nedenle, bu tür suçluların iletişime geçmeleri çok yararlı olmaktadır. 

Paradokslar

Bir erkek tarafından ırzına geçildiğini iddia eden kadının bedenini koruyamazken cüzdanını koruyabil- mesinin aslında cinsel ilişkiye hiç de zorlanmadığı konusunda delil oluşturduğuna karar verilmiştir: Farklı suçların tek bir fail tarafından işlendiğine işaret edebilir. Bu noktada dikkatler suçlunun çalışma biçimine yönelmelidir. Irza geçme suçlarında, suçlunun davranışına özgü dört ayrı alan yaratılabilir:

Kontrol: Saldırıda cinsel yanın gerçekleşmesi için mağduru hedefleyen ve ona yanaşmayı da içeren mağdurun kontrol edilmesine yönelik davranışlar;

Seks: Saldırının cinsel yanıyla ilişkili davranışlar;

Kaçış: Suç mahallini terk etme veya yakalanmamağa ilişkin davranışlar (maske veya eldiven giyme gibi bazı davranışlar gerçekte saldırı öncesi olaylara ilişkin olabilir), ve

-Stili: Suçlunun kişiliğini veya suç stilini yansıtan davranışlardır; yalnız, bunlar saldırının başarısı için doğrudan gerekli olanlar değildir.

Seri Suçlar

Seri suçlar örneğin seri katillerin yakalanmasındaki önemli faktör de suç işlediklerinde (bıraktıkları not veya mesajla) iletişime geçmeleridir.18 Kendilerini olağan üstü/kollukla dalga geçer nitelikte gören bu türden suçluların iletişim tavırları sonuçta ip uçları vermektedir. Bu nedenle, bu tür suçluların iletişime geçmeleri çok yararlı olmaktadır.

Suç Kanıtlama Grafiği

Olay hakkında derlenen tüm bilgilerin analitik bir biçimde test edilmesine olanak sağlamak amacıyla suç soruşturması gelişim grafiği oluşturulabilir ve bu grafik yargılamanın her evresinde yardımcı bir referans olabilir. Televizyonlarda yayımlanan CSI gibi cinayetleri çözmeye yönelik dizilerde kanıt toplama ve inceleme yöntemlerinin ayrıntılarıyla anlatıldığına dikkat çeken uzmanlar, katillerin artık öncekilerden daha “zeki” olduklarını vurguluyorlar. Öte yandan, kolluğun kanıt toplamasındaki başlıca hatalar ise şunlardır:

1. Kanıtların elden ele dolaştırılması, yere düşürülmesi;

2. Eldivenlerin kirli olması;

3. Bulguların plastik torba yerine kâğıt torbaya konulması ve 

4. Olay yerine çok sayıda kişinin girip çıkmasıdır.       

Grafik, soruşturmacıların “neler olduğu” üzerine teorisi, hipotezleri veya hikayesini yansıtmalıdır. Savcılık evresinde yapılacak irdeleme ve analizle kanıtların yeterlik derecesi saptanacaktır. Nitekim CMK 170/4’üncü maddesinde, “iddianamede yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle açıklanır” hükmüne yer verilmiştir. Bu doğrultuda kuşkular/ seçenek hipotezler; kullanılan muhakeme yöntemlerinin (tümdengelim/tümevarım) doğruluğu; varsayımlar veya sağduyu muhakemesinin yerindeliği gözden geçirilmelidir. Örneğin göz temasından kaçınan veya rahatsız olan bir tanığın yalan söylediği mi veya ifadesini değiştiren tanığın güvenilmez olduğu mu düşünüldü? İşte grafik, kanıtlar yanında soruşturma ve duruşmanın odağını oluşturan çıkarımsal muhakemeyi de sergileyecektir.

Grafikle toplanan kanıtlar arasındaki ilişkiler sunulmalı ve analizi edilmeli; özellikle ispatın motoru olan çıkarımsal muhakeme üzerine odaklanılmalıdır. Grafik kanıtların analitik görüntüsü (örneğin zayıf olanları) ile onların birbiriyle uyumlu olup olmadığını sergileyecektir.

Çıkarımsal muhakemede kanıta özgü şu üç özelliğin saptanması gereklidir:

1. İlişkisi (relevance), 

2. Güvenilirliği (credibility), 

3. Çıkarımsal gücü (inferential power).

Bu üç özellikte ayrı ayrı değerlendirmelidir. “İlişki” kanıtın ispat bakımından doğru olabilmesi yanında tüm diğerleriyle “resmi” tamamlayıp tamamlamadığıdır. Olayda A’nın kanı, B’nin öldüğü olay yerindeki bıçak üzerinde bulunduğunda, soruşturmacılar açısından gösterilen tepki, kanıtın gücü ve mahkemeyi etkilemesi nedeniyle oldukça müspet olacak ve bu kanıt genelde yüksek derecede çıkarımsal bir ağırlık kazanacaktır. Yalnız bu özel soruşturma bağlamında diğer iki özellik de irdelenmelidir. B’nin DNA’sı ve parmak izleri bıçakta olay yerinde saptanmış olmasına karşın B’nin silahla vurulmuş olması karşısında bunların ne derece bir ilgisi olabilecektir? Örneğin, DNA ve parmak izlerinin suç aletinde olmasına karşın örneklerin alınması ve saklanması/belgelenmesi dürüstçe yapılmamış olduğunda da kanıt “güvenirliğini” yitirebilir. İşte bu üç özellik birbirinden bağımsızdır. Bazı kanıtlar örneğin bir itiraf oldukça ilgili ve sonuca götürücü olabilirse de onun “çıkarımsal ağırlığı” ve/ya “güvenirliği” çok zayıf (örneğin işkence sonucu elde edilen bir itiraf) olduğundan genelde değersiz olabilecektir.  

Mahkeme kararına dayanak olacak kanıtlardaki “ilgili olanlar” sorusuna gelindiğinde, bir hâkim, bunların a,b ve c olduğunu söylerken, diğeri a,b,c ve d olduğunu söyleyebilir ve sonuç kararlar da farklı olabilir. İşte bir hâkimin kanıtların a, b ve c oluşunu kabullenmesi üzerinde diğerleri mutabık kaldıklarında uygun tek bir karar olasılığı var iken, bir diğer hâkimin toplanan kanıtlar arasında bir “d” faktörünün de ilgili olduğunu belirtmesi ve diğer hâkimlerin de a,b,c,d faktörlerini ilgili kanıtlar olduğunu kabul etmeleri üzerine onların da katılacakları farklı bir karar gündeme gelebilir.   

Önyargılı Muhakeme

Bu muhakemeye özgü beş mekanizma vardır. Bu mekanizmaların bilinci önyargılı muhakeme süreçlerinin saptanmasında yardımcı olabilir. Bu mekanizmalar bağımsız, tikel veya birlikte, çoğul olarak da çalışabilirler:

1. Seçilmiş bağlam stratejisi. Seçilen bir sonuçla kanıtların uyumunu sağlamanın bir yolu, belirgin bir hipotezi vurgulayacak şekilde araştırmayı çerçevelemektir-Olumlu test stratejisi/Kimse varsayım ile kanıtı her zaman birbirinden ayırt edebilecek kadar tarafsız değildir. Bir şeyi kesinkes bildiğimize inanarak kendimizi kaptırıp yanlış muhakemeye saptığımızda tekrar doğru noktaya dönmek de hiç kolay olmamaktadır.

2. Onaylayıcı önyargı. Bu strateji, hipotez doğru ise, var olması beklenen niteliklerin aranması olarak tasvir edilmektedir. Örneğin, dedektifin varsayımları onaylatıcı nitelikte suçluluk olasılığına yüksek oranda işaret eden sorularla zanlının sorgulaması bu strateji ürünü olmaktadır. 

3. Seçilmiş sunu. Özel sonuçlara erişmenin diğer bir yöntemi de seçili hipotezi test etmek üzere hangi kanıtın incelenmesi gerektiği kararıdır. Yapılan araştırma, insanların kendi odaklandıkları hipotezi onaylayan bilgiyi seçerken, uyumsuz olan bilgiyi göz ardı etmek eğiliminde olduğuna işaret etmektedir. Bu model bir toplumdaki insanların basın ve haber kanalları seçiminde oldukça belirgin olmaktadır. Tecrübi kanıt, insanların kendileri hakkında olumsuz bilgi yerine olumlu bilgi arayışında olma olasılığının fazla olduğunu sergilemektedir. Seçilmiş sunu yöntemi özellikle ceza soruşturmalarında (ekseriya var olan) veri kıtlığı söz konusu olduğunda oldukça akut olmaktadır. Seçicilik, karşıt hipotezi dışlayıcı biçimde aktif olarak kanıt arayışı olarak da ortaya çıkabilir. 

4. Seçili ve özenli inceleme. İstenilen sonuçlar, elde edilen bilginin sıhhatini ölçüm standardını değiştirerek de elde edilebilir. Kişiler, araştırma sonuçları ile uyumlu olmayan bilgiyi özenle incelerken, uyumlu bilgiyi incelemede pek rijit davranmama eğilimindedirler. Bir zekâ testinden arzu edilmeyen bir sonuç aldığında kişiler o testin geçerliliğini tartışma konusu yaparken, arzu edilen bir sonuç alındığında ise, geçerliği kabul görmektedir. Yine tıbbı bir tanı testinde kişinin hastalığa yatkın olduğu saptandığında sonucu kuşkulu görürken, böyle bir işaret olmadığında ise sonucu hemen benimsemektedirler. 

5. Önyargılı değerlendirme. Adil yargılanma hakkı gereği değerlendirmenin objektifliği her soruşturma sürecinin olmazsa olmaz niteliğidir. Mesleki dayanışma gereği doktor bilirkişilerin doktor zanlılar hakkında tıbbi jargonla objektiflikten uzaklaşmaları hiç de olağan dışı değildir. İşte kanıtın çarpıtılarak değerlendirilmesi bu mekanizmayı oluşturmaktadır. 

6. Seçici sonlandırma. Sınırlı sayıdaki bazı araştırmalar, insanların önem verdiği hipotezleri destekler yeterli miktarda kanıt bulduklarında soruşturmayı sonlandırma eğiliminde olduğuna işaret etmektedir. Bu da kolluk soruşturmalarının olgunlaşmadan sonlandırılması anlamına gelmektedir. Bu durum, özellikle, kolluğun hipotezlerini çürütecek bilginin yeterince irdelenmek sizin sonlandırılması riskini de beraberinde getirmektedir.

Soruşturma evresinde, kuşkusuz, “en iyi uygulama” standardı oluşturulması ve bundan sapmaya izin verilmemesi ilkesi egemen olmalıdır. Soruşturma usullerinde bu standart karşılanmadığında, yüksek derecede hatalı kanıt üretilmesi potansiyeli ve riski göz önünde bulundurulmalıdır. Çıkarım olarak soruşturma evresinde olabildiğince doğru ve saydam kanıt elde etmek üzere aşağıdaki önerilere yer verilmiştir:

1. Soruşturma süreçleri/usulleri profesyonel ve sistematik bir biçimde yürütülmeli; süreçler “en iyi uygulama” genelgelerine uygun olmalıdır.

2. Soruşturma süreçleri görüntülü kayıt altına alınmalıdır.

3. Soruşturma ajanları görevin giriftliğine uygun mizaçta olmalı; açık fikirli olmaya cesaretlendirilmeli ve ödüllendirilmelidir.

4. Soruşturma ajanları hata olasılığına karşı fazlaca duyarlılık geliştirmelidir.

Özetle, tüm gerçekler otomatik olarak kanıt değildir. Gerçekler, bilgiye, o da kanıta dönüşebilir. Güvenilmez veya adil olmayan kovuşturmalara karşı kişileri korumak üzere kanıta özgü üç temel ilke yer almaktadır:

1. Güvenirlilik ilkesi-güvenilmez kanıtların dışlanması;

2. Disiplin ilkesi-hukuka aykırı şekilde elde edilen kanıt toplanmasını önlemek üzere kolluk görevlilerinin hukuka uygun davranışını sağlamak; 

3. Koruyuculuk ilkesi- sanığa karşı önyargı yaratılmasının önlenmesi- örneğin hüküm öncesi sanığın sabıka kaydına erişilmemesi. Sonuç itibariyle kanıt olabilecek veriler ilgili ve kabul edilebilir nitelikte olmalıdır.

Sonuç

Kolluğun soruşturmalarda ne derece objektif olduğu sorusu sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Kolluk, kanıtı imal veya tahrip etmek, tanıkları etkilemek, itiraf elde etmek, soruşturmayı mahkûmiyet elde edilecek yöne doğru sevk etmek konularında özgün bir fırsata sahip bulunmaktadır. Ne var ki, ülkede adli hatalı mahkumiyetlerden ne kadarında böyle bir manipülasyonun varlığı henüz saptanmış değildir.19

Hiç kuşkusuz, ceza adaleti retoriğinde masum bir insanın yanlış yere veya suçlu bir insanın dürüst olmayan bir yargılamayla hüküm giymesi kabul görülemeyeceği gibi adalete de fiyat biçilemez. Bunun çıkarımı olarak, her mahkumiyetin güvenli bir şekilde verilmesini (kanıtsal bulguların hakikat olması ve süreçlerin kabul edilebilirliğini) sağlamak üzere sınırsız harcama taahhüt edilmiş olmaktadır. Adalet mümkün olan her şey yapıldığında yalnızca yerine getirilmiş olacaktır.

“Ben Sherlock Holmes kimsenin göremediği şeyleri görmek benim işim.”

“Eğer elinizin altında çözülmüş binlerce davanın detayları varsa, bin birincisini de çözebilmeniz gerekir.” diyor. R.Riggs. Sherlock Holmes El Kitabı, Nemesis Kitap, 2014.

 

Prof. Dr. Mustafa Tören YÜCEL

 

----------------

1 Suçüstü (meşhut suç) kavramı ise, “1.İşlenmekte olan suçu, 2. Henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu, 3.Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya ve delille yakalanan kimsenin işlediği suçu” kapsamaktadır (CMK Md.2).

2 Bir cinayet veya hırsızlık olayına tanık olanın bildirim davranışına ilişkin tutumun tanık sayısı ile ters orantılı olduğunu; bir

tanığın davranışının diğer tanıkların sayısı ve davranışlarından güçlü bir şekilde etkilendiğini ortaya koymuş; araştırmalar en

güvenceli tanık sayısının bir olabileceğine işaret etmiştir. C.T.Morgan. Psikolojiye Giriş Ank.,1995, s.409; ayrıca bkz. G.M. Godwin(ed). Criminal Psychology and Forensic Technology, CRC Press, 2001. “Watson, her şeyi görebilirsin. Ancak gördüklerin hakkında akıl yürüt- meyi başaramazsın.” Sherlock Holmes. Mavi Lai Taşının Serüveni.Ayrıca bkz. H. Dokgöz

(Ed). Adli Tıp & Adli Bilimler, Akademisyen Kitabevi, 2019. Ayrıca bkz. D. Canter. “Investigative Psychology” The

Cambridge Handbook of Forensic Psychology, Cambridge University Press, 2010, ss.81-86. Figen Çalıkuşu. “10 soruda Narin soruşturma sorgusu…” Karar (13(09/2024). Ömer Ömeroğlu. “Ceza Muhakemesinde Şüpheli ve Sanığın Fizik Kimlik Tespiti” TBB Dergisi 2014 (115) ss.61-102. Şeref G. Önder ve M. Burak Gönültaş. “Suçlu Profilleme ve Türkiye’deki Genel Durum” Polis Bilimleri Dergisi Cilt:7 (4), ss.35-57.

3 1989 yılında New York şehri Central Park’ında öldürülen beyaz bir kadının katil zanlısı olarak yakalanan beş zenci çocuktan biri 17 yıl, diğerleri yedi yıl yattıktan sonra Dna’sı tutan bir seri katil/psikopat sapığın itirafı sonrası aklandılar. Seri katilin o suçu işledikten sonra beş kadını daha öldürdüğü saptandı. Tam 25 yıl sonra New York belediye aleyhine açılan hukuk davasında 40 milyon dolarlık tazminat ile adalet yerini buldu. Zencilerin itham edilmesi nedeni olarak, dedektiflerin önyargısı, “herkesin sorması gereken soruları sormaması” ve toplumda beliren suç korkusunun yarattığı güçlü duygusal tepkiler sonucu oluşan kar topu etkisiyle herkes onların suçlu olduklarına inanmasıydı. Sonuçta, kolluk, basın, savcı ve hâkim görevini yapmamış oldu-adalet sistemi mağdurları. Bkz. Sarah Burns. Central Park Five, 2012.

4 “Başlangıçta belli olmayan birtakım fikirlerimiz vardı. Ama şimdi bu fikirlerin yersiz olduğunu anlıyoruz. Sir Charles, ‘Eleme yoluyla ilerleme’ dedi. A.Christie Üç Perdelik Cinayet Altın Kitaplar Ocak 2000,s. 99.

5 Bkz.K.A.Finalley ve M.S.Scott. “The Multiple Dimensions of Tunnel Vision in Criminal Cases” Wisconsin Law Review, 2006, ss.291-398; B.Reichart. “Tunnel Vision: Causes, Effects and Mitigation Strategies” Hofstra Law Review Vol.45, S.2, ss.451-480.

6 Bu türden uygulama örneği için bkz. National Centre for Police Excellence. Practice advice on core investigative doctrine, s.62, Cambourne,2005, UK: Association of Chief Police Officers.

7 Bir uygulama olarak Kanada’da (cinsel sapık, fetişist) bir seri katilin beş saat süren sorgulanması özeti için bkz. Russel Williams The confession estate youtube.

8 Hastalığı teşhis sürecinde doktorun semptomları bir araya getirerek tersliği (anatomik suçu) belirleme sürecinde dedektif gibi çalışması için Bkz. M.F.Roizen ve M.C.Öz. Senin Kullanım Kılavuzun (S.Yeniçeri) Beyaz Balina Yayınları, İst., 2005, s.316. “Suçlu karakteristikleri soru anketi” için bkz. G.M.Godwin(Ed). Criminal Psychology and Forensic Technology, CRC Press, 2001; S.Atasoy. Kusursuz Cinayet Yoktur, 7.Bası, Doğan Kitap, 2016. 8 A.Christie Üç Perdelik Cinayet, Altın Kitaplar, Ocak 2000, s. 99.

9 Rutin faaliyetler teorisi için bkz. M.T.Yücel. Kriminoloji, 5. Bası, 2017. Canter.Suç Psikolojisi (Terc. Dönmez, Başer ve Güler) İmge, 2011, ss.332-353. Ayrıca bkz. The SAGE Encyclopedia of Criminal Psychology (Eds.R.D.Morgan) May 2019.

10  “Başlangıçta belli olmayan birtakım fikirlerimiz vardı. Ama şimdi bu fikirlerin yersiz olduğunu anlıyoruz. Sir Charles, ‘Eleme yoluyla ilerleme’ dedi. A.Christie Üç Perdelik Cinayet Altın Kitaplar Ocak 2000,s. 99; M. T. Yücel.“Kural, Tasım ve

Analojiler” Hukuk Felsefesi, Ank., 2005, ss.238-252. Gözlem, muhakeme ve sonuç evreninde yanlış bir sonuç örneğini ele

alalım: Barı soyulan A, bu işin, belki de, düşmanı olan komşu bakkal sahibi B tarafından yapıldığını ileri sürüyor. Gerçekte de B’nin parmak izi içtiği zannedilen gazoz şişesinin üzerinde bulunuyor. Parmak izi, B’nin aleyhine bir kanıt ise de bunun sonradan yanıltıcı bir kanıt olduğu ortaya çıkıyor. Gerçekte A şişeyi B’nin dükkanından alarak Bar’a koymuş ve bu suçu  planlamıştır. Bu durumda suçun B tarafından işlendiği çıkarımı yanlıştır. Önyargısız herkes için saptanan parmak izi B’nin  şişeye dokunduğunu kanıtlamakta; yoksa onun suçu mutlak olarak işlediğini değil. Olası hata, mantık eksikliğinden değil,  parmak izi hakkında yeterli bilgi sahibi olunmamasından kaynaklanmaktadır. İşte yanlış, üstün körü veya yetersiz gözleme dayalı muhakeme sonucu hataların kaçınılmaz olacağı bilinmelidir.

Soruşturmacının sezgisel yanının ne kadar önemli olduğunu vurgulayan bir örnekte şöyledir: Saat 22.00 civarında jandarma karakoluna, yazlık bir evden şüpheli hareketleri olan birinin çıktığı ihbarı geldi. Devriye gezen jandarma verilen tanıma  uygun bir şahsı iki sokak ileride yakalayıp karakola getirdi. 55 yaşında, belediyeden şoför emeklisi, erkek bir şüpheli yapılan ilk görüşmede, “eve hırsızlık maksatlı girdiğini, bir şey bulamayınca çıktığını” itiraf etti. Ev sahibi ile evin kontrol edildiğinde evde eksik bir şey veya kurcalanan bir yer yoktu. Yalnızca yatakta oturma izi ve açık bırakılan bir gardırop  kapağı eve girildiğini gösteriyordu. Kolluk olarak çok basit bir iş olmasına rağmen içimize sinmeyen bir şey vardı. Eve girdiğini kolayca inkâr edebilecekken bir zanlı neden eylemini hemen itiraf etmişti? Gerçeği saptamak için zanlı tekrar odaya alınarak çay ikram edildi. Güven verici bir ön konuşmadan sonra hikâyenin tamamının anlatmasını istenildiğinde, sorgulayıcıdan kimseye anlatmayacağına dair söz aldıktan sonra zanlı, lise yıllarında sevdiği ama ailelerin karşı gelmesi nedeniyle evlenemediği kadınla üç ay önce tekrar karşılaştıkları ve görüşmeye başladıkları söyledi. Eve baş başa olmak için gelmişlerse de bu davranışın kendilerine yakışmayacağın düşünerek evden hızla çıkmışlar, devriyenin geldiğini görünce kadın ağaçlığa girdiğinden devriyeye görünmemişti. Kadın boşanmış, on yıldır evin çocuk bakıcılığını yapmaktaydı (Çeşme, Eylül 2006). Ayrıca bkz. “Katili Düğme Ele Verdi” Hürriyet (30/09/2018) s.3. “Hırsızlık çetesini terlik çökertti” Hürriyet (19/10/2019) s.3.

11  İntihar tuzağı ile kocasını adam öldürme ile itham ettiren eşin planı şöyledir: ABD’de J.Jensen 1998’de komşusunun kapısını ağlayarak çalıp, “Kocam Mark’ı aldattım. İnternette zehirleri araştırıyor. Şırıngalar satın aldı. Eğer ölü bulunursam bu intihar değildir. Polise haber ver” yazan mektubu bıraktı. Jensen’ın cansız bedeni iki hafta sonra evinde bulununca komşusu polise mektubu verdi. Otopside Jensen’ın vücudunda antifiriz olarak kullanılan kimyasallar bulunarak Mark gözaltına alındı. 2002’deki mahkumiyeti üzerine temyiz yoluna başvuran Mark’ın avukatları “Karısı ölmeden bir gün önce internette antifriz ölümleri araştırmış. Bu intihar ettiğini ve kocasını hapse attırmaya çalıştığını gösteriyor” savunmasını yaptı. Mahkeme de “Jensen’ın ölmeden önceki açıklamaları, sorgulamayla kanıtlanamadığı için kanıt sayılmaz” kararı aldı.  Vatan (18/04/2006) s.3; M. Feyzioğlu. “Belirtilerin Şüphenin Yenilenmesindeki İşlevi ve Benzer İstinatlara ait Delil  Araçlarının Somut Olayın Çözümlenmesinde Birlikte Değerlendirilmesi” Ankara Barosu Dergisi S.2001/1, Yıl 57, ss.19-46. Ayrıca bkz. G.M. Godwin(Ed). Criminal Psychology and Forensic Technology, LRC Press, 2001.  

12 Bkz. S.M. Goldstein ve K.Savitsky. “Behavioral confirmation in the interrogation room:On the dangers of presuming guilt” Law and Human Behavior, 27, ss.187-203.

13 Etkili sorgulamada dokuz adım için bkz. F.E.Inbau, J.E.Reid, J.P.Buckley ve Jane. Criminal Interregation and Confessions, 3. bası, Baltımore, 2001. Sorguya çekilenin tutumu, sorgu taktikleri ve sorguda dikkat edilecek diğer hususlar için ayrıca bkz. B.Öztürk, D.Tezcan, M.R.Erdem ve diğerleri. Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, 10.bası, Eylül 2016, ss.369-374.

14  Bu tekniğe yaratıcısından dolayı Scharff tekniği adı verilmiştir. Kendisi II. Dünya Savaşı’nın ünlü sorgulayıcılarından biri idi. 2014 yılında yapılan bir çalışmaya göre de bu teknikle yapılan sorgulamalardan, doğrudan soru sorma yöntemine göre daha fazla bilgi ediliyor. http://www.scientificamerican.com/article/how-to-extract-a-confession-ethically/Bütünselci yaklaşım: Doğruluk değerlendirilirken, kişinin sesi, el kol hareketleri, beden duruşu ve konuşma örüntüsü hep birlikte ele alınmalı ve tüm bunlar bir bağlama oturtulmalıdır. http://www.scientificamerican.com/article/how-to-extract-a-confession-ethically/

15 Sorgulamada en fahiş hata şöyledir: Polisin tanığın zihnine önceden bir fikir düşürmesi, sonra bu fikrin gerçekmiş gibi yer etmesi idi: Gördüğün mavi bir araba mıydı? Adam gri bir ceket mi giyiyordu? Adam bu mu?

16 Faili meçhul olayların aydınlatılması ve faillerinin yakalanmasına yönelik tedbirler dizini için Bkz. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü Faili Meçhul Olay ve Cinayetler üzerine 1/01/2006 gün ve 22 sayılı Genelgesi.

17 S.Atasoy. “Bilimsel Deliller” Ceza Hukuku Reformu (Umut Vakfı) İst., 2001, ss.179-182. 1980’li yıllarının sonlarına doğru başlayan DNA analizi adli hataların giderilmesi açısından önemli bir enstrüman olmuştur. 2011 yılına kadar ABD’de 231 hükümlü uzun süren hapis yattıktan sonra DNA analizi ile aklanmıştır.  DNA analizleri bizleri çok belirgin sonuçlara götürmekte ise de bu analiz sonucunda elde edilen verilerin kanıt değerleri abartılmamalıdır. Örneğin bir eve girilerek işlenen hırsızlık suçunun işlendiği yerdeki şüpheli kişinin DNA-profili, şüphelinin olay yerinde olduğunu tek başına kanıtlamaz. Ender de olsa, o izin başka bir yerden oraya taşınması mümkündür. Ne var ki, tüm ceza davalarının % 5-10’u DNA analizine tabi tutulacak biyolojik kanıt içerdiğinden, DNA testi her zaman sorun çözücü olmuyor. Suçların geri kalan % 90-95’inde DNA testi bir seçenek olmadığından ceza adaleti sistemi, bilimsel sağlık veya uygun şekilde icra edilen adli disiplinlerden (bilimsel standartlardan) yoksun diğer kanıt türlerine dayanmaktadır (yazarın notu). CMK madde 75/5’e göre, “üst sınırı iki yıldan daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda, kişi üzerinde iç beden muayenesi yapılamaz; kişiden kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınamaz” hükmü karşısında, maddede tanımlanan türde bir şüphelinin geçmişte işlemiş olduğu bir suça ait DNA profili referans olamayacağından bazı suçların faili meçhul kalması kaçınılmaz olacaktır.

17 Faili meçhul olayların aydınlatılması ve faillerinin yakalanmasına yönelik tedbirler dizini için Bkz. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü Faili Meçhul Olay ve Cinayetler üzerine 1/01/2006 gün ve 22 sayılı Genelgesi. Ayrıca bkz. J. Dauglas ve M. Ollshaker. When A Killer  Calls, 2022 by Mindhunters, Inc.

18 Televizyonlarda yayımlanan CSI gibi cinayetleri çözmeye yönelik dizilerde kanıt toplama ve inceleme yöntemlerinin ayrıntılarıyla anlatıldığına dikkat çeken uzmanlar, katillerin artık öncekilerden daha “zeki” olduklarını vurguluyorlar. Öte yandan, kolluğun kanıt toplamasındaki başlıca hatalar: 1. Kanıtların elden ele dolaştırılması, yere düşürülmesi; 2.  Eldivenlerin kirli olması; 3.Bulguların plastik torba yerine kâğıt torbaya konulması ve 4. Olay yerine çok sayıda kişinin girip çıkmasıdır.

19 Bkz. A.Demirdağ. “Suçsuzken Suçlu Olmak: Ceza Adaletinde Sahte İtiraf Olgusu Üzerine …” Nesne Psikoloji Dergisi, C.5, S.11, 2017, ss.488-527.