Ceza muhakemesinin birincil amacı, usul hukuku kurallarına riayet etmek ve şüpheli, sanık ve mağdurun haklarını gözetmek suretiyle maddi gerçeğe ulaşmaktır. Maddi gerçeğin araştırılması, esas itibariyle hukuk devleti ilkesinin bir unsuru olarak adaletin emrettiği bir ödev olarak karşımıza çıkmaktadır. O halde ceza muhakemesinin ilke ve esaslarını ortaya koyan ceza muhakemesi hukukunun amacı, insan hakları ihlallerine yol açmadan, usul hukuku kurallarına bağlı kalarak geçmişte yaşanmış bir hayat olayının deliller yoluyla ortaya konulması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmak olarak ifade edilebilir.

Ceza yargılamasında, akla ve mantığa uygun olduğu ve hukuka aykırı şekilde elde edilmediği sürece her türlü delile istinaden hüküm verilebilir. Vicdani delil sisteminin uygulama alanı bulduğu ceza yargılamasında, delillerin re’sen araştırılması, delil serbestîsi ve delillerin serbestçe değerlendirilmesi hâkim olan ilkelerdir. [1]

İkrar da bir delil olarak karşımıza çıkmaktadır. İkrar; aleyhe hukuksal sonuç doğuran bir olayı doğrulayan sanığın kabullenmesidir. Peki ceza yargılaması aşamasında sanığın ikrarının yargılamaya nasıl bir etkisi olacaktır? Yargıtay Ceza Daireleri tarafından benimsenen görüşe göre; ikrarın hangi aşamada gerçekleştiği ve özgür iradeye dayalı olup olmadığı, ikrarda bulunanın beyanın ciddiyetini ve bundan doğacak sonuçları bilip bilmediği, ikrarın başkaca deliller veya emarelerle desteklenip desteklenmediği, hayatın olağan akışına uygun düşüp düşmediği, kuşkudan arınmışlığını ve belirliliğini zayıflatacak biçimde ikrardan dönülüp dönülmediği gibi hususlar da gözönünde bulundurulmak suretiyle, somut olaydaki ikrarın delil değeri ortaya konulmalı ve ispat sorunu bu şekilde çözümlenmelidir. [2]

Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2015/1932 E., 2018/1069 K. Sayılı ilamında; "İkrar, tek başına kesin kanıt kabul edilemez. Çünkü bir kimsenin çeşitli nedenlerle ikrarda bulunması olanaklıdır. Yargıç önünde yapılan ikrarın dahi bağlayıcı olabilmesi için başka yan kanıtlarla doğrulanması gerekir. İkrarını geri alan sanığın önceki soyut ikrarına dayanılarak hiçbir zaman mahkumiyet kararı verilemez.

İkrar olunan olay yargıç önünde yapılıp, geri alınmayıp yan delillerle desteklendiğinde değerlidir. Başka bir ifade ile kanıtla doğrulanan ikrar değerlidir. Soyut ikrar tek başına yeterli olamaz."[3]

Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 2005/1716 E., 2006/19 K. Sayılı ilamında; “Ceza hukukunun temel amacı, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeksizin açığa çıkarılmasını sağlamaktır. Sanığın ifadesi, gerçeği öğrenmek konusunda hakim için delil teşkil edebilir ise de, yan kanıtlarla doğrulanmayan, oluşa ve maddi gerçeğe uygun düşmeyen, bilimsel kanıtlarla doğrulanmayan soyut ikrara dayanılarak mahkumiyet hükmü kurulması, ceza hukukunun "maddi gerçekliğe ulaşma" ilkesine aykırılık teşkil eder.”[4]

Yargıtay 20. Ceza Dairesi, 2017/3061 E., 2017/5791 K. Sayılı ilamında; "Kendisinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçirilmeyen, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullandığı teknik yöntemlerle de saptanmayan sanığın, soyut ikrarı dışında, atılı suçu işlediğine ilişkin kuşkuyu aşan yeterli delil olmadığı gözetilmeden, sanık hakkında beraat yerine mahkûmiyet hükmü kurulması, kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bozulmasına" karar verilmiştir. [5]

Dolayısıyla, ceza yargılamasının amacının, somut gerçeği her türlü şüpheden uzak bir biçimde kesin olarak ortaya çıkarmak olduğundan, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine yönelik ikrarının, mahkumiyet için yeterli delil niteliğinde olması için, başka yan kanıtlarla desteklenmesi, maddi gerçeğe uygun düşmesi, bilimsel kanıtlarla doğrulanması gerekmektedir. Aksi halde, yan delillerle desteklenmeyen soyut ikrar ile sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulması, ceza yargılamasının temel ilkelerinden olan maddi gerçeği araştırma ilkesine aykırılık teşkil edecektir.

Kaynakça

[1] Taner, Tahir, Ceza Muhakemeleri Usulü, İstanbul 1955, s. 221.
[2] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2005/7-144 K. 2005/150
[3] Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2015/1932 E., 2018/1069 K. Sayılı ilamı
[4] Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 2005/1716 E., 2006/19 K. Sayılı ilamı
[5] Yargıtay 20. Ceza Dairesi, 2017/3061 E., 2017/5791 K. Sayılı ilamı