İnsanların otomatikleşmesi -İnsanların çoğu zaman rasyonel düşünce dışındaki aklı süreçlerin esiri olabilmesidir.
İnsanların motive edilmiş taktikçi olması- Aktif düşünce sürecinde dahi insanların ilgili verilerin tam ve sistematik olarak analiz edilmesi yerine aklen kısa devre ve kullanım arayışına girmesidir.
Stadyumlar birer toplum maketidir.
Neden başkalarının canını yakarız? İnsanların bu şekilde davranmasına ne sebep oluyor? Saldırganlık önlenebilir mi? Saldırganlığı cezalandırmak saldırgan davranışları azaltır mı? Saldırganlık içgüdüsel midir? Durumsal mıdır? Bir seçim midir?
İnsan doğasında yerleşmiş bir davranış olan saldırganlık, çoğu zaman farklı biçimlerde ortaya çıkar ve her birinin kendine özgü nedenleri ve ifadeleri vardır. Endişe ve hayatın engellemiş olması, saldırganlığın ana nedenlerinden biridir. Yaşamsal (maddi veya manevi) menfaatlere karşı herhangi bir tehdit endişe yaratmaktadır. Bu nitelik ferdi güçsüzlüğe ve yalnızlığa katlanamamaktan ileri gelmektedir. Kişilerdeki saldırganlık derecesi, yaşamın gelişmesinin engellenmiş olmasıyla doğru orantılı olarak artmakta; kontrol altına alınmazsa kişisel yaşamlarımızı, ilişkilerimizi ve genel olarak dünyayı etkileyebilmektedir. Amerikan Psikoloji Derneği'nin Psikoloji Sözlüğü'ne göre saldırgan davranış "başkalarına fiziksel veya psikolojik olarak zarar vermeyi amaçlamaktadır."
Yaşamın kendisine özgü bir iç dinamizmi vardır: Gelişmek, gerçekleştirilmek ve yaşanmak ister. Bu eğilim engellendiği zaman, yaşama doğru yönelmiş olan enerji, saldırganlığa doğru yönelen enerjilere dönüşür. Yaşama içgüdüsü engellendikçe tahrip içgüdüsü artar; yaşama gerçekleşebildiği ölçüde ise saldırganlık azalır. Özetle, saldırganlık, yaşanmamış bir hayatın ürünüdür.
Kötülük için birinci güç insanın birey olmaktan çıkmasıdır. Bu, insanların grup içinde neden kötü olduklarını açıklar niteliktedir. Bu şekilde kişi sorumluluğu yayabilmektedir. İşlek bir cadde de mağaza camlarını elime aldığım bir sopayla kırarak gittiğimde bunu yapanın ben olduğumu bilmekteyim. Eğer 20 kadar insanla berabersem artık ben değilimdir.
Grubun kısmı olarak kötü hissediş olgusu ve sonuçta sorumluluk yayılmaktadır. Grubun gücü o zaman sorumluluğu azaltmaktadır. Sorumluluğu başka şekilde de azaltabilmesi emirleri kabul ederek vuku bulmaktadır. Bu durumda artık ben değilim. Ben ne yapılmasını söyleyen bir başkasının enstrümanıyımdır. Sorumluluğu azaltmanın bir başka yolu da anonimliktir.
“Hiçbir şey intikamdan daha masraflı, daha kısır değildir.”
Winston Churchill
Bizler, hepimizin bir parçası haline gelen saldırganlık/şiddetten kaçınmayı istemekteyiz. Bu tür davranışa yönelen kişinin psiko-sosyal realitesine girilmesi yalnızca kendilerine yönelik iyileştirme çabaları için değil, kendileri ve toplum için olası risklerin doğasını saptamak üzere gereklidir. Anlama, saldırganlık/şiddeti önlemenin ilk adamıdır. Yalnız, çocuk ya da ergen olarak, şiddetin hedeflerine ulaşmak için başarılı bir strateji olduğunu sık sık deneyimleyenler, bundan kısa süre sonra vazgeçmeyeceklerdir. 1
Hobbes’a(1651)göre, insanlar doğal olarak yarışçı (competetive), düşmanca (hostile) ve yalnızca kendi gücü ve ötekilere göre avantajlı olmaya ilgi duymaktadırlar. Şimdi bu kötümser yaklaşımın ne derece gerçekçi olduğu irdelenecektir.
Saldırganlık
Suç eylemi birisinin şahsına ve/ya malına zarar vermektedir. Bu bir saldırı eylemidir. Suç eylemi, insanın başkasının parasını veya canını almasına, zarar vermek arzusuna veya kendi gücünü vurgulamasına imkân vermektedir. Bu arzu/ihtiyaç bir düşmanlık gösterisi olarak saldırı ile ifade edilmektedir. İnsandaki saldırganlık dürtüsü evrenseldir. Bu bizde doğumla başlayıp ölünceye kadar süregelmektedir. Gerçekte yaşamında belirli miktarda saldırı sergilemeyen bir kişinin yaşadığından da söz edilemez. Doğum sonrası ilk kez ağlamakla başlayan bu süreçte insan saldırganca dürtüleri beslemeye/ biriktirmeye başlamaktadır. Sosyalleşme sürecinde ise bu saldırganlıkla nasıl baş edileceği/emniyet supaplarının nasıl sağlanacağı görevi ile karşılaşmaktayız.
Ötekilere kasten zarar veren eylem, insanlara veya mülkiyete ciddi zarar boyutuna ulaştığında saldırı “şiddete” dönüşmektedir:
- Doğal veya olumlu saldırı geniş ölçüde haklı savunu veya önyargı ve diğer sosyal adaletsizliklere karşı mücadele amaçlıdır.
- Patolojik saldırı veya şiddet eylemleri ise insan içsel doğasının sapıtması veya hayal kırıklığına uğraması halinde oluşmaktadır (Maslow, 1968).
Şiddet Türleri
Tüm şiddet eylemleri saldırganlık ise de, her saldırganlık şiddet içermeyebilir. Analitik yaklaşımla, başkasına zarar vermek olarak görülen doğrudan şiddet, toplumsal adaletsizlikler sonucu insanlara zarar verilmesi ise yapısal şiddet olarak tanımlanıyor. Her ikisiyle ilişkili başka bir türde kültürel şiddettir. Kültür oluşum araçları olan dil, ulusal öyküler, menkibeler, şarkılar, değer yargıları, din, gelenekler ve benzeri kurumlar yoluyla doğrudan ve yapısal şiddeti meşru gösteren, kabul edilebilir hale getiren mekanizmanın kendisi kültürel şiddet olarak belirmektedir. Şiddet her biçimde satmakta/pazar bulmaktadır. Şiddetsiz biçimde çözülen çatışkılar/ihtilaflar kitle iletişim araçlarında yer alamazken, herhangi bir eylemde molotof kokteyli kullanılması haber olmaktadır. Şiddet içeren tüm eylemler saldırgandır, ancak yalnızca adam öldürme, müessir fiil, tecavüz ve gasp gibi aşırı fiziksel hasara neden olmayı amaçlayan eylemler şiddet içermektedir. Birinin suratına gerçekten sert bir tokat atmak şiddet içerebilir, ancak insanlara isimler takmak yalnızca saldırganlık olacaktır.
Trafik Magandası haberleri - Drift, makas ve hız terörü
Önünü kesti, camı kırdı silah çekti… Maltepe D-100 Karayolunda trafikte tehlikeli hareketler yapan maganda sürücüler araçlarını birbirlerinin üzerine sürdü.
Şiddet-Maskeleme
Çoğu şiddet ve saldırganlık olaylarında kişiler yüzlerini boyamakta ve maskelemektedirler: Kimse benim ne yaptığımı bilmeyecek. Aynı zamanda özgürleştiren bir yanı da var: Anonim olduğumda kimse benim olduğumu bilmeyeceğinden ahlaki bir sorumluluk duymaksızın korkunç şeyler yapabilirim. Bu analiz, insanların her zaman muhtaç olanlara yardım elini uzatmadığını açıklamaktadır. Grup halinde yardım elini uzatmak azalmaktadır. Bu farklı şekillerde saptanabilir ve fakat esas fikir bizlerin hep birilerinin yardım elini uzatacağı şeklindeki düşüncemizdir.
Şiddet-İnsanın Kendini Kaybetmesi
Kötülüğe yönelik güçler, birey olarak insanın kendini kaybetmesidir. Kalabalıkta insanın kendini kaybetmesi; bir otoritenin vasıta olarak kullanması nedeniyle insanın kendini kaybetmesi; anonim olduğu için insanın kendini kaybetmesi, ve artı olarak, ötekileri insan olmak yerine sayılar, objeler ve tiksindirici şeyler olarak görmesi gelmektedir. İyilik için söz konusu güçler: Bunlar “temas” ve “karşılıklı bağımlılığı” içermektedir. Bu yaklaşım bencil gen teorisinin bir türü olarak görülmektedir: Tamamen bencil nedenlerle öteki kişilerle ilişkilere girmek eğilimi söz konusudur. Örneğin ekonomik açıdan birine bağımlı olmak iyi duygulara neden olmaktadır.
Şiddet-Bağımlılık
Normal koşullarda onları öldürmek isteyebilirsen de, karşılıklı bağımlılık ahlaki ilişkiye neden olmaktadır. Thomas Friedman “Golden Arches-Theory of Human Conflict”i önerdi: Ekonomik ortaklığı olanların birbiriyle savaşmayacağı; aradaki bağlantının diğer insanlarla iyi geçinme olasılığınızı artırdığı merkezindedir. Bu yaklaşım daha genel olarak “Temas Hipotezi” olarak isimlendirilmektedir. Böylece birbirine bağımlılık bir vakıa ise de, daha fazla ilginç olanın öteki kişilerle basit(simple) temaslar olabileceğidir. Özellikle eşit statüde ve müşterek bir amacınız var ise ve sosyal destek görüyorsanız kişileri daha fazla seversiniz.
Şiddet ve Duyarsızlık
Nasıl böyle vicdansız çocuklar yetiştirdik! Kedi parçalatan caniden pişkin savunma: “Seni vursam üzülmem” Hürriyet (26/07/2019) s.5: Pitbull cinsi köpekle gezen üç çocuk, market sahibinin üç yıldır baktığı hamile kediyi kuyruğundan tutup köpeğe attı. Köpek havada kaptığı kediyi saniyeler içinde parçaladı. Kediyi köpeğin ağzına atan A.Y., sağlık kontrolüne götürülürken basın mensuplarının “Kedi öldü, hiç mi üzülmedin?” sorusu üzerine “Ben seni vursam bile üzülmem, kediye mi üzüleceğim” dedi. Çocuklardan bir diğeri ise, görüntülendiğini görünce, “Çekin alem yakışıklı görsün” diye seslendi.
Şiddet Türleri
- Doğrudan şiddet: Başkasına kasten zarar vermek;
- Yapısal şiddet: Toplumsal adaletsizlikler sonucu olarak insanlara zarar verilmesi; ve
- Kültürel şiddet: Dil, ulusal marşlar, şarkılar, değer yargıları, öyküler, din, gelenek vb yollarla doğrudan ve yapısal şiddeti meşru gösteren, kabul edilebilir kılan mekanizmanın kendisidir.
Dolaylı Saldırganlık
Nefret edilen sevgiliye doğrudan saldırmak yerine onun hayranlık duyduğu nesne veya nesnelerin yok edilmesidir. Zaman zaman hiddet anında insanın nefret ettiği kişinin giysi veya kıymetli eşyalarını tahrip ettiği görülmektedir.2 Belirgin psikolojik zarar ötesinde, bu dolaylı saldırganlık hedeflenen kişiye karşı sembolik öldürme olarak işlev görmektedir. Psikiyatrik yönden yeterince rahatsız olan kişilerde bu dolaylı saldırı ölümle sonuçlanabilmektedir.
Şiddet Pazarı: Şiddet her biçimde satıyor
Şiddet, kitle iletişim araçları ve sosyal medya aracılığıyla günlük yaşamımızı giderek daha fazla biçimleyen temel dinamiklerden biri haline geldi. Şiddetsiz biçimde çözülen çatışkılar ya da çözüm süreçlerinde kullanılan şiddetsiz yöntemler kitle iletişim araçlarında hiç yer almazken, herhangi bir eylemde molotof kokteyli/havai fişek kullanılması haber olabilmektedir. Şiddet her biçimde pazar bulabilmektedir.
Saldırganlığın Bin Bir Yüzü
1. Kişisel zarar verme veya mülkün hasara uğramasıyla sonuçlanan davranış (Bandura, 1973).
2. Bazı türlerin diğerine zarar verme niyetli davranışı (Scherer ve diğ., 1975).
3. Bu tür muameleden kaçmaya çalışan diğer canlılara zarar verme ve hasara uğratma hedefine yönelmiş davranış (Baron, 1977).
4. Diğerlerine zarar vermenin bazı niyetli eziyet türleri (Baron ve Byrne, 1991). Saldırganlık ve şiddet aynı şey değildir. Şiddet eyleminde bulunan bir kişi saldırganlıkla hareket ediyor olabilirken, saldırgan doğası olan bir kişi mutlaka şiddet eylemlerinde bulunmayacak- tır. Saldırganlık fiziksel veya sözlü bir saldırıya neden olabilse de, bazen saldırı savunmacı veya dürtüsel olabilir ve zararlı bir niyetten yoksundur. Genellikle saldırganlığın fiziksel bir ifadesi olarak kabul edilen şiddet, doğası gereği yağmacı, dürtüsel, tepkisel veya savunmacı olabilir. Şiddet, durumsal veya çevresel faktörlerden gelişebilir ve bir zihinsel durumdan veya kişisel veya kültürel inançlardan kaynaklanabilir.
Saldırganlık Türleri
Saldırganlık çeşitli şekillerde tanımlanabilir ve çeşitli alanlardaki araştırmalar genellikle farklı saldırganlık türlerini tanımlar, ancak dört genel saldırgan davranış türü aşağıdaki gibidir:
1. Kaza sonucu saldırganlık kasıtlı değildir ve dikkatsizliğin sonucu olabilir. Bu tür saldırganlık genellikle oyun oynayan çocuklarda görülür ve kişinin acelesi olduğunda da ortaya çıkabilir. Örneğin, otobüse binmek için koşan bir kişi, birine çarpabilir veya bir çocuğu devirebilir.
2. Dışavurumcu saldırganlık , kasıtlı olan ancak zarar verme amacı taşımayan bir saldırganlık eylemidir. Oyuncak fırlatan veya kuma tekme atan bir çocuk anlamlı saldırganlık gösteriyor: Davranış başka bir kişiyi sinirlendirse veya zarar vermesine rağmen, davranışın amacı zarar vermek değildir.
3. Düşmanca saldırganlık, fiziksel veya psikolojik acıya neden olur. Zorbalık ve kötü niyetli dedikodu veya söylenti yayma, düşmanca saldırganlık biçimleridir. Reaktif saldırganlık veya provokasyonun bir sonucu olarak ortaya çıkan saldırgan eylem de düşmanca bir saldırganlık biçimidir.
4. Araçsal saldırganlık, nesneler üzerindeki çatışmadan veya kişinin hakları olduğu varsayılan şeylerden kaynaklanabilir. Örneğin, başka bir öğrencinin götürdüğü bir masaya oturmak isteyen bir öğrenci, diğer öğrencinin eşyalarını masanın üstünden vurarak misilleme yapabilir.
Bu bağlamda saldırganlıktaki payı önemli olan iki döngüye yer verilmektedir: 1) Çatışma döngüsü ve 2) Yoksulluk döngüsüdür.
Arazi, su ve namus, kasten öldürme/yaralama suçlarının nedenleri arasında kilit rol oynamaktadırlar. Toplumda ilkel bir adaletsizlik duygusu tepkisi olarak ülke kültürüne yer etmiş olan “küslük” durumu da “incir çekirdeğini doldurmayan” sorunlar nedeniyle aileler ve kişiler arası ihtilaflara/şiddet başvurusuna neden olmaktadır. Kan davasının ne derece basit bir nedenle oluştuğunu belgelemek üzere 500 kadar kan davalısını barıştırarak kurumlaşan Diyarbakır’ın Lice eşrafından Sait Şanlı’yı küçük yaşta ilçeyi terk etmelerine neden olan olayı kendisinden aktaralım: “Bizim bir ineğimiz, komşunun arazisine girmiş. Komşumuz tutup ineğin kuyruğunu kesmiş. Amcam hakaret saymış ve silahını çekmiş. Bunun yüzünden ömrümüz yokluk, ölüm korkusu ve sıkıntıyla geçti.”3 Barışçıl yöntemlerle, müzakere, arabuluculuk, gruplar arası diyalogla sorun çözme yöntemlerine başvurulması kültürünün oluşması olmazsa olmazlardandır.
Öte yandan, çocuk yoksunluğunu gidermenin, onları yoksunluk kısır döngüsünden kurtarmanın saldırganlığı etkileyen önemli değişken olduğu da göz ardı edilmemlidir.4
Akran zorbalığı(peer bullying) -Okullarda yeni nesil zorbalık, İfşa-iftira hesapları
Bu bir saldırganlık biçimidir. Birine kaba davranmak veya kasıtlı olarak onu incitmek zorbalık anlamına gelir. Bu zorbalık türü, zorbalığa maruz kalmak, bu davranışı sergilemek ve bu duruma tanık olmak üzere üç rolü içermektedir. Bazen bu roller belirgin biçimde farklılık sergilemekte; ve bazen bir öğrenci hem zorbalık sergilerken hem de zorbalığa maruz kalabilmektedir. Zorbalık okulda, oyun alanında, evde ya da internette gerçekleşebilir; Herkes her yaşta zorbalığa maruz kalabilir. Zorbalık zarar vermektedir.
Prof. Dr. Metin Pişkin’in Ankara’da 1154 ilkokul ve ortaokul öğrencisi üzerinde yaptığı araştırmaya göre, erkek öğrencilerin %29.4’ü; kız öğrencilerin de % 41.3’ü akran zorbalığına maruz kalıyor. Pişkin’in Mayıs 2023’te Ankara’da bir Anadolu lisesinde 391 öğrenciyle yaptığı araştırma da öğrencilerin % 36.8’inin haftada en az bir kez zorbalığa uğradığını, % 13’ünün de zorbalık yaptığını ortaya koyuyor. Lisede zorbalığa uğrayan kız öğrenci oranı % 33.8 iken erkeklerde bu oran % 41.7’ye çıkıyor. Pişkin’in TÜBİTAK destekli hazırladığı 10 bin çocukla yapılan araştırmaya göre de şiddet oranı en yüksek endüstri meslek liselerinde; en düşüğü de kız meslek liselerinde görülmüştür. Her ü öğrenciden birinin akran zorbalığına maruz kaldığını kaydeden Pişkin, MEB’e bağlı 20 milyon civarında öğrenci olduğunu hatırlatarak “Tüm araştırmalar dikkate alındığında yaklaşık 7 milyon öğrencinin akran zorbalığına uğradığı görülüyor” dedi.5
Akran zorbalığı nedenleri arasında en yaygın olan nedenler şunlardır:
- Güç dengesizlikleri,
- Hakimiyet gösterme çabası,
- Popüler olma arzusu,
- Kıskançlık ve kıskançlık,
- Dikkat çekme arzusu,
- Cinsiyet rolleri ve buna bağlı sosyal baskılar,
- Aile sorunları ve
- Düşük benlik saygısı ve düşük özgüven gibi duygusal sorunlar.
Öte yandan, akran zorbalığına maruz kalan çocuk ve gençler yoğun stresle karşı karşıya kalabilmektedir. Bu stres sonucunda anksiyete, depresyon gibi ruh sağlığı sorunlarına yakalanma riski taşıyabilirler.
Fiziki zorbalık Sözel zorbalık
Sosyal zorbalık Siber zorbalık
Saldırganlığın türü olan akran zorbalığının ne kadar ciddi bir konu olduğunun hem eğitimciler hem de ebeveynlerce anlaşılması ve bu konuda harekete geçilmesi; ve olabildiğince en aza indirilmesi için çaba göstermesi gereken bir konu haline geldiği bilinmelidir.
“Çocukların, saldırganlık kullanmanın sorunları çözmenin en iyi yolu olmadığını öğrenmeleri gerekir. Çocuğunuzun dinlemesini veya davranmasını sağlamak için öfkeyi bir araç olarak kullanıyorsanız derhal durun. Siz bu davranışa örnek oluyorsunuz, o da sizi taklit ediyor”. Alyson Schafer.
Saldırganlık-Kuramsal
Saldırganlık-kasıtlı olarak, fiziksel ya da psikolojik acı vermeyi amaçlayan davranışlardır. Düşmanca saldırganlık- Öfke duygularından kaynaklanan ve acı vermeyi ya da yaralamayı amaçlayan saldırgan bir davranıştır. Araçsal saldırganlık ise amacı acı vermek olmayan saldırganlıktır. Öfke, mutlaka saldırganlığı içermemektedir. Öfke bir duygu iken saldırganlık bir eylemi ifade etmektedir.
Engelleme-saldırganlık kuramına göre, kişi bir amaca ulaşmanın engellendiğini düşündüğünde saldırgan tepkiler verme olasılığı artar. Bu, engellemenin her zaman saldırganlığa yol açtığı anlamına gelmez; ancak özellikle nahoş, istenmeyen ve denetlenmeyen bir engellenme söz konusu olduğunda yaşanan bir durumdur.
Kadına Şiddet-Temel Sorun Olarak Kültür
Cinayet günü (Y) nin şiddetine maruz kalan (K) Mamak Polis Merkezi’ne giderek “(Y) beni öldürecek, can güvenliğim yok” diyerek şikayetçi oldu. Gözaltına alınıp adliyeye sevk edilen (Y) bir ay uzaklaştırma cezası verilerek “adli kontrol” şartıyla serbest bırakıldığı gün iş yerine giderek (K)’yı 44 yerinden bıçakladı.” haberi ve son on yıllık sürede şiddet nedeniyle ölen kadınların ortalaması olan 300’ünde ne kadarın aynı işlem sonucu öldürüldüğü değerlendirildiğinde “bu kötü sonuç” türünün önlemesi için bir araştırma projesi geliştirilemez miydi.6
Kocası tarafından şiddet uygulanan Zeliha Erdemir’in(32) kocası Murat Cem’den boşanmasına karşın eski eşi tarafından gördüğü tehdit/şiddet nedeniyle 46 kez şikayetçi olmasına karşın sonuç alamadı. Her ay koruma kararı almak zorunda kalan Zeliha sosyal medyadan “Ölmek istemiyorum” çağrısında bulundu. Bu çağrı sonucu kendisine elektronik kelepçe takılan Murat’ın kelepçeyi kırması üzerine CAS devreye girdi. Daha önce uygulanan şiddet fiilleri gerekçe gösterilerek sonunda tutuklandı.7
Acıpayam’daki 88 yaşındaki M. dede 28 gün önce kendisinden 46 yaş küçük Kader’le evlenmiş; üçüncü evliliği, ilk ikisinden 11 çocuğu var. 88’lik dede, bir gece fantezi daveti yapınca keseri başına yemişti. Maktulün belinde yapay bir penis takılıydı. Nasreddin Hoca’yı Pertev Naili Boratav’ın araştırmasından okuyanlar, bizim ak sakallıda Acıpayamlı M. dedenin teneşirlik azgınlığını keşfediyorlar.
Beyin ve Saldırganlık
-Limbik sistemin bir öğesi, Amigdale, beynin merkezinde saldırgan davranışlarla ilişkilendirilen bir bölgedir. Duyguların hissedilmesi, empati kurabilmek için buna ihtiyaç vardır. Badem şeklinde olan(2) ve beynin temporal dokunun derinlerinde yerleşen nöronların oluşturduğu bir bölümü olarak tanımlanır. Özetle duygusal tepkileri yönlendiren bölgedir. Amigdale’nın duygu yüklü olaylara ilişkin belleğin gücü üzerinde önemli bir rolü vardır. Ek olarak otomatik korku tepkisi, tehlike karşısında “savaş veya kaç” şeklindeki kendini koruma mekanizması merkezindedir. Amigdale ve onun bağlantılarına vaki bir zarar, ekstrem şiddet ve saldırıyı içeren ciddi duygusal rahatsızlıklara neden olmaktadır. Psikopatlarda amigdale yeterince korku ve endişe sinyallerini merkezi sinir sistemine göndermiyor.
Çoğu duygusal davranışlar amigdale ve ön frontal korteks’i içermekte; tepkiler hızlı veya yavaş olmakta; şiddet sergileyen kişilerde hızlı tepkilere tanık olunmaktadır: Tepkilerde akıl dışılık ve hayal kırıklığına karşı tolerans eşiğinin çok düşük olması söz konusudur. Zayıf amigdale şartlanması(poor amigdala conditioning): Psikopatlık ne kadar yoğunsa amigdale o kadar az işlev görmektedir. Psikopatlar algısal olarak neyin doğru neyin yanlış olduğunu biliyorlar/hırsızlığın yanlış olduğu biliyorlar ama neyin doğru neyin yanlış olduğu duygusundan yoksundurlar; amigdale yandığında, psikopati durumunda amigdale % 18 konumundadır. Ön frontal korteks vicdan için beynin kilit bölgesidir. Amigdale ve ön frontal korteks etkileşim içindedir.
-Seretonin- Beyinde saldırgan itkilere ket vurabilen bir kimyasaldır.
-Testosteron-Saldırganlıkla ilişkilendirilen bir hormondur.
Teorik Yaklaşımlar
Genel Gerilim Teorisi
Hepimiz yaşam boyu pek çok gerilim yaşamakta isek de, gerilimin etki boyutu, çok yakın bir zamanda olması, süresi v.s. göre değişebilmektedir. Ne var ki, yinelenen veya kronikleşen gerilim olukça düşmanca eğilimlere neden olabilir- Genelde de öteki insanlara karşı nefret, kuşku ve saldırganlıkla ilişkili bir gerilim profili sergilenmektedir. Gerilim sonuçta öteki insanlarla olumsuz ilişkilerden ortaya çıkan olumsuz duyguların sonucudur. Ve bu psişik hal, R.Merton’un ileri sürdüğü gibi yalnızca mali başarıya giden fırsatlar yoksunluğundan doğmamaktadır. Bu bağlamda önemli sorun salt gerilim olmayıp, gerilimle nasıl baş edilebildiğidir. Gerilim içinde olan insanlar mutlu olmadıkları gibi çabuk irite olmakta, kötü söz söylemekten çekinmemekte ve bazen de eline geçen eşyaları atarak saldırganlık sergilerken bazıları da suç işleyerek üstesinden gelmektedirler. Suç işleme olasılığı, kişilik vasıfları itibariyle gerilim tolerans eşiği düşük kişilerde artış sergilemektedir.
Engellenme Teorisi
Kalabalık/havanın fazlaca sıcak/kirli /yoğun trafiğin olduğu bir ortamda insanların diken üstünde oldukları ve her hangi bir uyarıcı karşısında saldırıya geçtikleri görülebilmektedir. Nitekim, engellenme -saldırganlık hipotezi, engellemenin saldırıya yöneltme eğiliminde olduğunu ifade etmektedir. İkisi arasında güçlü bir bağlantı var ise de, her engellemenin saldırganlığa yöneltmediği görülmektedir. Engellenme olmadığında da saldırganlık görülebilmektedir. Nitekim, tuttukları takım maçı kazandığında seyircilerin taşkınlıkları, kavgaya karışmaları, sahaya yabancı madde atmaları bu türdendir. Otomatik bir makineye para konulmasına karşın sigarasını alamayan bir kişinin tüm tuşlara basması, makineyi sarsması oldukça olağandır. Olağan olan başka bir türde kaçıştır. Kaçış gerçekte engellenme kaynağı terk etmek (okulu terk, işi bırakma, mutsuz bir evliliği sonlandırma) veya psikolojik kaçış çeklinde belirmektedir. Olağan psikolojik kaçış biçimleri 1) Önem verilmediği görüntüsü sergilemek; 2) İlaç/madde kullanımıdır(alkol, esrar, kokain kullanımı).
Sosyal Öğrenim Teorisi
Saldırganlığın geniş ölçüde kabul gören açıklaması ise, en basit olan sosyal öğrenim teorisidir. Bu teori, insanların diğerlerindeki saldırganlığı gözleyerek saldırgan olmayı öğrendiğini ifade etmektedir. Aile üyelerinden, akranlarından veya televizyondan gelen şiddeti görmek hem çocuklar hem de yetişkinler tarafından taklit edilebilir. Bu nedenle, insanlar bu şiddet içeren ve saldırgan eylemlere karşı duyarsızlaşıyor ve bu eylemleri onların da yapması normal veya haklı hale geliyor (Albert Bandura).8 İşte bu noktada alışkanlıklar devreye girmekte ve alışkanlık döngüsü hükmünü icra etmektedir. Davranışlarınızın % 40-50’sini alışkanlıklarınız oluşturur. Bugün bir şeyi yapıyorsanız yüksek ihtimalle dün de yaptınız demektir. Eski alışkanlıklar zor ölmekte/buharlaşmaktadır (Old habits die hard): Alışmış insan kudurmuştan beterdir.
Alışkanlık döngüsü(habit loop) ise, herhangi bir alışkanlığı yöneten nörolojik bir döngüdür. Alışkanlık döngüsü üç unsurdan oluşur: Bir ipucu, bir rutin ve bir ödül. Bu unsurları anlamak, kötü alışkanlıkların nasıl değiştirileceğini veya daha iyi alışkanlıkların nasıl oluşturulacağını anlamaya yardımcı olabilir.
İp uçları Rutinler Ödüller
-Duygular -Fiziki -Yiyecekler
-Objeler, -Akli -İçkiler
-Bir koku - Duygusal davranışlar -Fiziki duygular
-Bazı kişiler -Duygulanma
Ödüller, beyne bu alışkanlığı hatırlamanın kayda değer olduğunu vurgulamaktadır. Alışkanlıklar gerçekte asla buharlaşmazlar! Yalnız bir alışkanlık başka bir şeye yönlendirilebilir. Örneğin nikotin bağımlısı fiziki eksersizlere yönelebilir. Bu bağlamda önemli olan irade gücü(kişinin eylemleri üzerinde düşünmesi ve yapacaklarına karar vermesi gücü ya da yeteneğidir); İkincisi de, beynin iyi ve kötü alışkanlıklar arasındaki farkı ayırt edememesidir- (Walter Mischelli 60’lı yıllarda ödül ertelemesiyle ile Marshmallow experiment/Lokum testi YouTube).
Çocuklar TV. ekranındaki şiddet veya saldırganca gösterileri seyrederek yeni şiddet türlerini öğrenebilmekte (taklit) ve şiddetin “kabul görülen” bir davranış olduğunu algılayabilmektedirler. Her iki halde de, çocukların saldırganca eyleme girişme olasılıkları fazladır. Çocuklar, taciz edilen iyi insanların saldırıya geçtiklerini hatırlamakta; özdeşleştikleri kahramanların davranışları kendilerini motive edici olmaktadır. Bu bağlamda, sahip olduklarının “hiç” olduğu bir toplumda tanık olduğumuz “şiddet ve saldırının sonuç vermesi” (payoffs) olgusu da etkili olmaktadır.
Bu teorik görüşler bağlamında, şiddet olgusunun en aza indirilmesi ortamını sağlayacak kültürel gelenekleri ve kurumları bünyesinde bulunduran bir toplum inşasını tasarlamak düşüncesi gerçekçilik ifadesi olacaktır. Yeni Gine’nin Arapesh ve Sikkim’in Lepchas kültürlerinde yemek, içmek, seks ve gülme gibi somut fiziki hazlara olan arzu saldırganlık arzusu yerine geçmektedir. Sosyal bilimcilerden bazıları, belli bir toplumdaki fiziki şiddet miktarının, günlük yaşamdaki zevkin baskılanması ile doğrudan orantılı olduğunu ileri sürmektedirler. Gülümseme, hoşlanma sinyali verir ve genellikle diğerlerinin katılımını sağlarken; öfke, hoşlanılmayan bir durumla karşılaşıldığı ve bu durum devam ederse saldırganlığın ortaya çıkacağı sinyalini vermektedir.9 Bu noktada yinelersek, şiddet gösterisi ve saldırıda sosyal öğrenim teorinin katkısı küçümsenmeyecek ölçüdedir. Erken yaşlarda çocuklara şiddet davranışlarını düzenlemeyi öğretmedeki başarısızlık fakirliğin şiddete yöneltmesinden daha çok, açıkça fakirliğe yöneltmekte; çocuklara istedikleri her şeyi verilmediğinde, ağlaması, kızması ve hatta ebeveynlerini yumruklaması olağanlaşmıştır. Sonuçta saldırgan yetişkinler, çocuk beyinli kalmış yaratıklardır.10
Tahrik ve Şiddet Olgusu
Şiddet gösterisinde kişilerin tahrik olması de etkili olmaktadır. Tahrikte, sözel veya fiziki tahrik ile hava sıcaklığının yüksekliği, hava kirliliği ve nüfus kabarıklığı gibi duygusal alevlenmeyi etkileyen değişkenlere de tanık olunmaktadır. Tahrikin etkileri, insanın kendisine saygısını yitirmesi, karşılılık verememek gibi beklenen suçlarla açıklandığı gibi tahrikin nasıl algılanması ile de açıklanabilir. Tahrik edici ve düşmanca algılanan bir eylem öfkelenme ve saldırıdan sorumlu olmaktadır. Algı ve öfke arasında karşılıklı bir ilişki olabilir: Özel algılar öfkeye; öfkeli olmakta kişiyi saldırganca düşünmeye sevk edebilir.11 Öfkenin yaşandığı bir evrede erişilebilir vasıtanın şiddette payı küçümsenmeyecek ölçüdedir. Nitekim ateşli silahların olduğu evlerde adam öldürme suçunu işleme oranlarının üç katı fazla olduğu görülmektedir. Ve yine ülkedeki şiddet ve saldırıda ateşli silah ve kesici aletlerin önemli bir yer tutması ve bunların saldırganlığı cesaretlendirmesi söz konusu olmaktadır.12
Hürriyet (16/02/2017) s. 3: “Adliye girişinde aramaya takılanlar”: Altı ayda ele geçirilen aletleri sayısı 7,500.
Genel Saldırganlık Modeli (Graig Anderson ve Brad Bushman, 2002)
Genel Saldırganlık Modeli(GSM) saldırganlığı anlamak için kapsamlı, bütünleştirici bir çerçevedir. Saldırganlık üzerinde sosyal, bilişsel, kişilik, gelişimsel ve biyolojik faktörlerin rolünü dikkate almaktadır. Bu modelde yer alan değişkenler 1) Kişisel ve çevresel değişkenler, 2) Bu değişkenlerin etkili olduğu bilişsel, duygusal ve fiziksel değişkenler, 3) Değerlendirme ve karar verme süreçlerinin sonuçlarından oluşan üç temel bileşeni vardır. GSM'da kişisel ve durumsal değişkenler, bağımsız ve etkileşimli olarak kişinin içsel durumlarını (biliş, duygulanım, uyarılma) etkilemekte ve sonuçta davranışı şekillendirmektedir.
Kişinin sosyal etkileşim sonucu girdileri, algılama ve uyarılma sonucu beliren içsel dünyası ile sonuç kısmındaki değerlendirme ve karar süreçlerinin düşünce ürünü eylemler ile dürtüler eylemlere gebe olması söz konusu olmakta; bu şema insanlardaki döngüsel davranışları da açıklamaktadır.13
Olası aracı değişkenler arasında içsel durumlar (örneğin saldırgan düşünceler, öfkeli duygular, artan fizyolojik uyarılma),değerlendirme ile (otomatik ve kontrollü) karar sonuçları yer almaktadır.
Şiddet Olgusu
Şiddet eylemleri, biyolojik, sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal etmenler etkileşimi olarak belirmektedir. Bu bağlamda kavramsal bir alet olarak ekolojik bir model yeğlenebilir. Bu modelde dört kategori yer almaktadır:
Birey: Biyolojik ve kişisel özgeçmiş etmenleri,
İlişkiler: Aile, arkadaş grubu, yakın ilişki içindeki insanlar, yaşıtları kişileri şiddet faili/mağduru yapabilmesi,
Küçük gruplar: Okul, iş yeri, mahalle/komşuluk,
Geniş ölçekteki toplumsal etmenler: Silahın sağlanabilirliği, sosyal ve kültürel normların varlığı.
Bir kalabalığın bir üyesi olmak alkol sarhoşluğuna çok yakın olduğu ele alınarak, toplum düzeyde şiddet olgusu irdelendiğinde, aşağıdaki sorularla halkın kışkırtılmasının payının önemine işaret edilmektedir:
- Sivas’ta ne oldu? Maraş’ta ne oldu? (111 kişi öldü/yaralı?)
- Halkın kışkırtılma potansiyeli-öyle potansiyel ki, resmen canavara dönüşüyor, Dna’mız mı formatlanmış?
- Halkımız neden kışkırtılmaya hep hazır?
- Kışkırtılınca canavara dönüşmesi de neyin nesidir?
Gustav Le Bon (1896) bir kalabalığa kendini kaptıran bir kişinin uygarlık merdiveninden nasıl birkaç basamak nasıl indiğini tasvir etti (s.36). Kalabalıkta insan kişiliğinden soyutlanmaktadır (deindividuation/kimlik belirsizliği). Bu olgu toplumda çok ciddi sorunlara neden olmaktadır: Trajik-vandallık, yangın, yağmalamalar ve saldırılar.
Kalabalıkta bireyin kaybolması olgusuna tanık olunmaktadır: Grup içinde olmak bireyselliğin yok olması, yani kişilerin kimliklerinin belirlenemediği zamanlarda(örneğin bir kalabalık içinde olduklarında) davranış üzerindeki kısıtlamaları ortadan kalkması/gevşemesi sonucunu doğurabilmek tedir.14 Özetle, kalabalıkta kişisel öz farkındalık azaldığında kişiliksizleşme meydana gelmektedir.
Toplumsal bir kalabalığın üyesi olmak alkol sarhoşluğu gibidir. İngiliz filozofu D.Hume,“Bir avda iz sürmek üzere hareket eden fazlaca köpeğin ne kadar coşkulu olduğunu herkes gözlemiştir. Bir benze- rini kendimizde tecrübe etmeseydik beklide bu olguyu açıklamakta boşlukta olacaktık” diyor (Gross, 1987,s.13). Bu kalabalıklarda tanık olduğumuz olgu AVM’indeki gibi olmayıp, “psikolojik bir kalabalık” tır: Kişilerin düşünce, duygu ve eylemlerinin eşleşmesidir.
Kalabalıklar, ekseriya, kabarık duygular, aşırı davranış ve şiddetle ilişkilendirilmekte; birlikte tepkiye odaklı psikolojik gruplardır. Bu tür kalabalık zaman/mekan ruhunun (zeitgeist/ortgeist) nelere gücü olduğuna tarih tanıklık etmektedir. Bir kalabalığın bir üyesi olmak alkol sarhoşluğuna çok yakındır.Kalabalığın üyeleri, freni boşalmış, anti-sosyal davranışı ekseriya grup üyelerince işlenen; geçici olarak kendileri ve başkalarınca birey olmaktan çıkmış bireyler (deindividuation /convergence teorisi) olarak görülmektedir (Le Bon, 1896). Bir kalabalığa kendini kaptıran bir kişinin uygarlık merdiveninden bir kaç basamak nasıl inmektedir. Kalabalıkta insan kişiliğinden soyutlanmaktadır Bu gelişen olgu şu niteliklerin bir karışımını içermektedir: Kendin olma duygusu azalmış, anonimlik duygusu, otomatik galeyana gelmede artış, çevreden gelen girdilere ve işaretlere fazlaca duyarlık, uygunsuz davranışlara karşı içsel kontrol frenlerin patlaması. Kalabalıkta bireyselliğin yok olması hesap verme duygusunu azaltmakta; tek bir kişi ayırt edilip suçlanamayacağı için insanların kendilerini daha az hesap verir durumda hissetmesi olgusuna tanık olunmaktadır(Zimbardo,1970). İnsanlar güruh halinde hareketv ettiklerinde kurbanlarını daha vahşice ve hunharca katletmişlerdir (Brian Mullen, 1986). Bu tür kalabalıklara egemen süreçlerin egemen ilkeleri, sinerji ve ritim ile senkronizasyon ve rezonans ilkeleridir.
İnsanlar güruh halinde hareket ettiklerinde kurbanlarını daha vahşice ve hunharca katletmişlerdir (Brian Mullen, 1986).
Bu durumdaki bir kişi tamamen kişisel değerlere ve ahlaki kodlara ilgisini azaltmış; kolaylıkla çevresinin sinyallerinden etkilenir konuma gelmiştir. Kalabalıkta bireyselliğin yok olması hesap verme duygusunu azaltmakta; tek bir kişi ayırt edilip suçlanamayacağı için insanların kendilerini daha az hesap verir durumda hissetmesi olgusuna tanık olunmaktadır (Zimbardo,1970). İnsanlar güruh halinde hareket ettiklerinde kurbanlarını daha vahşice ve hunharca katletmişlerdir(Brian Mullen, 1986).
Kişiler arası şiddet dinamikleri iki grupta toplanabilir:
1. Psikolojik ve davranışsal nitelikler: Davranış kontrolünde zayıflık; öz saygısı düşük; kişilik ve davranış bozuklukları,
2. Kişinin deneyimleri: Duygusal bağ ve destek eksikliği; çocukların evde şiddete maruz kalmaları/şiddetle tanışmaları; boşanma/ayrılıkla parçalanmış aileler; alkol/uyuşturucu kullanımı; fakirlik, gelir eşitsizliği; erkek egemen bir toplum yaşamı.
Saldırganlık-İstatistik Veriler
Saldırganlığın ifadesi olan suçlar arasında yaralama, adam öldürme, hakaret, tehdit, mala zarar verme gibi suçlar yer almaktadır. 1 Ocak-31 Aralık 2020 tarihleri arasında ceza infaz kurumlarına giren hükümlülerin suç dağılımı %15,7'si yaralama, %15,2'si hırsızlık, %5,9'u trafik suçları, %5,3'ü İcra İflas Kanunu'na muhalefet ve % 4,7'si ise uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu idi. Yaralama suçu işleyenlerin %29,9'u ortaokul ve dengi meslek okulu mezunu, %26,0'ı lise ve dengi meslek okulu, %21,4'ü ilköğretim mezunu iken adam öldürme suçu işleyenlerin %29,2'sini lise ve dengi meslek okul mezunları idiler.
Mala karşı işlenen suç sayısı 2020'de bir milyon 933 bin 775'ti. Malvarlığına karşı işlenen suçlardan hırsızlık, dolandırıcılık, mala zarar verme ve yağma suçlarının geçen yıla göre artışı da dikkatleri çekmiştir. Tüm suç grupları içerisinde malvarlığına karşı işlenen suçların oranı 2020'de % 27,4'ken, bu oran 2021'de % 28,9'a yükseldi. 2021 adalet istatistiklerine göre, İstanbul ve Ankara'nın da aralarında bulunduğu 19 ilde ilk sırayı hırsızlık, yağma ve mala zarar vermeyi de kapsayan "mal varlığına karşı işlenen suçlar" almıştır.
Bu bağlamda ele alınması gerekli bir veri de agresif şoförlerin ortaya koyduğu tablodur. Agresif sürüşün yol güvenliği ve sürüş deneyimi açısından önemli bir risk olduğu uzun zamandır bilinmektedir. Bu araçsal saldırganlığın(AS) amacı mağdura kasıtlı zarar vermek olmasa da, kamu düzeni için risk oluşturmaktadır. Hiç kuşkusuz, AS “kasıtlı olarak ve kötü niyetle veya güvenliği göz ardı ederek gerçekleştirilen her türlü güvensiz sürüş davranışıdır”.15 Agresif sürüşün önemli bir etken olduğu trafik kazaları, insan ölümlerinin önde gelen nedeni olmaya devam ediyor. Bazı hatalar sürücünün isteğinden ziyade deneyim eksikliğinden veya başka faktörlerden kaynaklanmaktadır. Örneğin, bir sürücü belirtilen hız sınırından daha hızlı araç kullanıyorsa ve toplantıya geç kaldığı için sık sık şerit değiştiriyorsa, bu tür davranışlar agresif sürüş olarak değerlendirilebilir. Ülkemiz karayolu ağında 2022 yılında bir yıl öncesine göre %3,9 artarak toplam 1,232,957 trafik kazası meydana geldi. Bu kazaların 1, 35, 696 adedi maddi hasarlı, 197, 261 adedi ise ölümlü yaralanmalı trafik kazası olmuştur.
Saldırganlığı Önleme ve Kontrol Siyaseti
Mümkün olabildiğince suç önleme stratejileri ve taktikleri geliştirmek-önleme amaçlı siyaset kurgula- ması yapılabilir mi?
Toplum güvenliği üzerinde çok az veya yok denecek derecede etkisi olan ceza adaleti sisteminin bireysel suçluya odaklanarak toplum güvenliğini sağlayacağı beklenilmekte ve bu nedenle adalet sistemi devamlı eleştiri konusu yapılarak, suçlulara karşı daha sert olunması biçiminde bir tepki göstermesi istenilmekte ve döngü devam etmektedir. Bu konuda temel soru, mevcut ceza adaleti sistemi, toplumun güvenliğini gerçekten sağlayabiliyor mu; yoksa çözüme daha yakın, daha köklü ve girift bir süreç mi gereklidir. Bu sorunun ne derece temel bir soru olduğu aşağıda ziraat sektöründeki bir soruna yaklaşım biçimi ile somutlaşmaktadır.
“Patates ve patates sinekleri konusunda uzman bir ziraat mühendisi sinek istilasına uğramış tarladaki sorunu teşhis etmeğe çağrıldığında, ilk önce tarlaya gider; ve işe gördüğü sinekleri toplamak yerine çevreyi inceleyerek bitkilere zararlı otlar ve diğer etmenler olup olmadığına, toprağın tahlilini yaparak bitkileri zayıflatan zehirli maddeler ile uygun besleyiciler ve bitkinin sağlığına uyarlı nem seviyesini belirlemek için gerekli çalışmaları yapar. Kuşkusuz, bu soruna çözüm yaklaşımı, sonuç alınamayacak türden, kendisinin kontrol edebileceğinden fazlaca olan sineklerden çok azının toplanması şeklinde olmayacaktır. Zehirleme de, geçici bir çözüm olarak, devamlı tekrar edilmesi gereken pahalı bir yöntem olduğundan getirebilecek en rasyonel çözüm, bitkilerin daha sağlıklı bir ortama kavuşturularak sinek istilasına karşı dirençli olmasını belirlemek için tüm çevrenin ele alınması şeklinde olacaktır.” Bilgelik önlemedir. Einstein, “Zeki insan bir sorunu çözer. Bilge insan ise ondan kaçınır.” Önleme bilgiden fazlasını gerektirmekte; hayal gücünü (olacaklar ve sonuçları) gerektirmektedir.
Bu doğrultuda çabaların artırılması-kontrol, hedeflerin tahkimi, gözetleme CCT kameraları, ışıklandır- ma ötesinde,
- Riskin artırılması,
- Suç işleme yararlarının azaltılması,
- Tahriklerin azaltılması-arkadaş baskılamasını, hayal kırıklığını olabildiğince azaltmak, futbol maçlarında önleyici tedbirlerin alınmasına çaba gösterilmesi,
- Suçluların kullanabilecekleri mazeretlerin azaltılması,
- Bu tedbirlerde bedel yarar analizlerin yapılması; sürdürebilirliğin tartışılması,
- Suç motivasyonlarını azaltmak; ve
- Suç işleme olanak veya fırsatlarını azaltmak ön görülmelidir.
Mala karşı suçlar, yaralama, aile içi şiddet ve mala zarar için geliştirilen önleme programlarının diğer suçlara da(organize suçlar, rüşvet, ekonomik suçlar, töre/namus cinayetleri) adapte edilebileceği kuşkuludur.
Cezaların önleyici etkisi konusunda tüm araştırmalarca ortaya konulan belli başlı iki sonuç vardır:
1. Kural olarak, cezaların kesinliğinin, cezaların tabiatı/şiddetinden(ağırlığından) daha etkili gözüktüğü;
2. Evrensel nitelikte bir önleyici olmadığı; herhangi özel bir önlemin başarısının da, yoğun ölçüde, hedeflenen davranış, etkilenmesi istenilen kişilerin bulunduğu sınıf ile davranışta bulun -dukları ortama bağlı olduğudur.
Kırık Pencere Teorisi- Bir zamanların en çok suç işlenen kenti olan New York, 'sıfır hoşgörü' ve 'kırık pencere teorisi' sayesinde temizlendi: "Suçun küçüğü büyüğü olmaz; en ufak suçla bile mücadele gerekmektedir." Kırık pencere teorisi sıfır hoşgörü felsefesinin altını çizmektedir. Bir binada kırılan ilk pencere değiştirilmediğinde, halk bunun kimsece önemsenmediğini düşünecektir. Bu da diğer kişilerin pencereleri kırma eşiğini alçaltacak; daha fazla pencereler kırılarak ve sonuçta bina penceresiz kalacaktır. Bu nedenle, ilk kırılan pencereye karşı tepki hemen gösterilmeli ve pencere mümkün olabilen hızla onarılmalıdır. Bu kollukça sıfır hoşgörü arkasındaki düşüncedir ve kolluğun ancak suç yaygınlaştığında küçük suçlar ve kabahatlerle baş etmek üzere çaba göstermesi fikrine karşıt konumdadır. “Ağaç yaşken eğilir.” Çocukluk döneminde ailenin, ergenlik döneminde akran etkisi daha önemli hissedilir.
Bu bağlamda sosyal kontrolü zayıflatan aşağıdaki faktörler de göz ardı edilemez:
- Geleneksel olarak varlık gösteren sosyal sistemlerden ve bağlardan kopma; “ben merkezli bir dünya görüşünün” yaygınlaşması/geleneğin bittiği, modern olanın henüz yerleşmediği, iki arada bir derede toplumsal yapı;
- Ekonomik düzende tevarüs edilen zayıflıklar örneğin fakirlik, işsizlik ve depression. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” sendromunun düzen için suiistimal kadar zararlı olması;
- Şehirleşmenin getirisi, örneğin şehirlerdeki mobilité (hareketlilik) ve anonim yaşam,
- Ailede çözülme örneğin ebeveynin ölümü, boşanma ve çocuklara hatalı disiplin uygulaması, dijital medya/eroin sarmalı ve şiddet patlaması.
İşte bunların sonucu olarak, çocuklarda tanık olduğumuz saldırgan ve sinirli davranışlar; dijital/medyatik şiddetin rolü; suç işlemeye yönelme; ve kişilerdeki duyarsızlaşma olgusuna tanık olunmakta; özellikle video ve internetteki oyunlar bağımlılık yarattığı gibi rol alan insan ve çocuklar üzerindeki etkisi de çok tehlikeli olmaktadır.
Suç önleme ve sosyal kontrol stratejileri daha popüler hale geldikçe, nudge kavramı bu alanda yararlı bilgiler sağlayabilir. Suç önleme ve sosyal kontrol stratejileri daha popüler hale geldikçe, nudge kavramı bu alanda yararlı bilgiler sağlayabilir. Ortaya çıkan davranışsal araştırma alanından kaynaklanan nudge yaklaşımı, siyaset yapıcıların amacının insanları en olumlu kararları almaya yönlendirmek olması gerektiğidir. Bu görüşe göre siyaset yapıcılar, bireylerin karar verdiği çevreyi düzenleyen 'seçim mimarları' olarak kabul edilir. Amsterdam'daki Schiphol Havalimanı'ndaki erkekler tuvaletlerindeki pisuarlara siyah bir karasinek görüntüsünün kazınması büyük bir başarı(yere damlamasının % 80 azaltılmış) olduğunu kanıtladığından beri nudges çeşitli alanlarda sıklıkla kullanılmaktadır. Düşünün çikolata ambalajında hamam böceği olan bir çikolatayı kim yemek ister?
Ortaya çıkan davranışsal araştırma alanından kaynaklanan nudge yaklaşımı, siyaset yapıcıların amacının insanları en olumlu kararları almaya yönlendirmek olması gerektiğidir. Bu görüşe göre siyaset yapıcılar, bireylerin karar verdiği çevreyi düzenleyen 'seçim mimarları' olarak kabul edilmektedir.16 Bizler rasyonel varlıklar olmayıp, algısal önyargı, akli kısa devreler, duygular, sosyal etkileşimler ile çevreden etkilenmekteyiz.
Amaç karar alma psikolojisi ve davranışsal ekonomi teknikleri ile karar alımını sınırlı seçenekler olmaksızın geliştirmek; kamu siyasetinde ne sağcı ve ne de solcu olmaksızın yeni bir yaklaşım gerçekleştirmektir. Zamanla oluşturulacak nudge’larla dünyada değişim sağlanması söz konusu olabilir.
Önleyici ve müdahale tedbirlerimizi geliştirmek üzere saldırganlık ve şiddete yol açan farklı faktörleri dikkate almak önemlidir. Daha iyi, daha sessiz bir dünya yaratmak için bunların ailesel ve toplumsal temelde ele alınması; duygusal zekayı (emotional intellegence) geliştirerek, öfke uyaranlarını en aza indirerek, çevresel koşullarla yüzleşerek ve bunları değiştirerek, saldırganlıkların ve şiddet içeren eylemlerin en aza indirilmesi hedeflenmelidir.
Bu konuyu siyasi elitlerin oynayacağı rol ile noktalamak istiyorum: Tümünün açık, adil ve dengeli bir siyaset gütmeleri; muhalefete hoşgörüyle yaklaşmak ve herkesin, kendisine muhalif olan insanların aslında düşman olmadıklarını anlaması gerekiyor.
“Karşı konulmayan saldırganlık bulaşıcı bir hastalığa dönüşür”. Jimmy Carter
Prof. Dr. Mustafa Tören Yücel
-----------------
1 Büyükçekmece’de polis memuru Cihat Ermiş'i tabancayla vurarak şehit eden 20 yaşındaki şüpheli M. B. Çorak'ın adeta bir suç makinesi olduğu ortaya çıktı. İlk suçunu 2017 yılında işleyen Çorak'ın uyuşturucu, gasp yaralama, hırsızlık gibi suçlardan 32 kaydı olduğu belirlendi (9/10/2023).
2 Türkçede “ağzı bozuk” dendiğinde genellikle bir dişçilik teriminin kullanılmadığı, çürük olanın dişler değil, ağızdan dökülen kelimeler olduğu anlaşılır. İnsanda sözel saldırganlık, bir tehdide tepkiden kaynaklandığı zaman küfürler galizleşiyor: Uçak kazalarında ölen pilotların “kara kutu” ya kaydedilen son sözlerinin çoğu küfür içermektedir Küfür, yalnızca ölüm kalım meseleleri karşısında sergilenen önemli bir tepki oluşturma ötesinde toplumda çok yaygın bir kriminolojik tabloya işaret etmektedir.
3 Ayrıca bkz. Z.Bilgehan. “Keko Hikmet’in Sulh Mesaisi” Hürriyet(26/08/2018), s.12.
4 S.Şirin. “Çocuk yoksulluğu yetişkin yoksunluğuna benzemez!” Hürriyet (22/04/2018), s.6; “Yaşından çok suç kaydı var” Hürriyet (16/08/2021), s.3.
5 Akran Zorbalığı Boyut Atladı: Arkadaşlarını Tuvalette Darbeden beş Kız Öğrenciye Gözaltı (8/12/2023). Ayrıca bkz. M. Pişkin Eğitim ve Bilim, C.35, S.156, ss.175-189, 2010. Prof. Dr. Metin Pişkin, yurt dışında yapılan araştırmaların öğrenciyken zorbalık yapanların, okul bittikten sonra daha büyük suçlara karışma, mahkemelik olma, hapse düşme oranlarının diğer öğrencilere göre dört kat daha yüksek olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. Eğitimcilerin ve ebeveynlerin zorbalığın önlenmesine yardımcı olma konusunda büyük sorumluluk almaları gerekmektedir.
6 Bkz. Beştepe’de şiddet ve boşanma konuşuldu” Hürriyet (17/12/2018), s.16.
7 Elektronik Kelepçe olmasaydı(29/01/2020). Hürriyet(4/02/2020) s.3.
8 Bkz. Bandura,A. Aggression: A Social Learning Analysis, Englewood Cliffs, NJ:Premtice-Hall, 1973; Bkz.C. Duhigg. Alışkanlıkların Gücü (Çev. H.B.Çevikus), Boyner Yayınları, 2012.
9 Öfkenin yaşandığı bir evrede erişilebilir vasıtanın şiddette payı küçümsenmeyecek ölçüdedir. Nitekim ateşli silahların olduğu evlerde adam öldürme suçunu işleme oranlarının üç katı fazla olduğu görülmektedir. Ve yine ülkedeki şiddet ve saldırıda ateşli silah ve kesici aletlerin önemli bir yer tutması ve bunların saldırganlığı cesaretlendirmesine tanık olunmaktadır(Yazarın notudur). “Öfkeyle kalkan zararla oturur” veya “Keskin sirke küpüne zarar verir” atasözlerinde yer aldığı üzere öfke yanlış kullanıldığında olumsuz sonuçlara davetiye çıkaran bir olgu iken, “Öfke baldan tatlıdır” atasözü de baskılanmayan/dışa vurulan öfkenin olumlu yanına işaret etmektedir. Ayrıca bkz. Aristoteles, Retorik, YKY,1995,s.73.
10 Bkz. The Psychology of Violence by David Schneider YouTube
11 Tehdit, baskı, cebir veya şiddet eylemleri tamamen insanın irade serbestisine zorlayıcı bir etki yaparak kişinin vereceği kararı değiştirme potansiyellidir.
12 R.W.Novaco. “Anger and coping with stress” Cognitive Behavior Therapy (Ed.J. P. Foreyt ve D.P.Rathjen) New York:Plenum, 1978; algısal tepki, inançlar ve beklentiler biçimindeki algının, affect ve davranış oluşumunda nedensel bir rolü olduğu varsayımına dayalıdır. Ayrıca bkz.D.Greenberger ve C.A.Padesky. Evinizdeki Terapist(Mind Over Mood), Altın Kitaplar, 2013. “O leke sürmeler, şu bir yığın adamın çekemezliği yok mu, nice nice kişilerin yok olmalarına yol açtı, daha da açar elbet..” Eflatun. Sokrates’in Savunması.
13 GSM modeli özellikle şiddet içeren medyaya maruz kalmanın saldırganlığı nasıl artırabileceğini anlamak için faydalıdır. GSM'da kişisel ve durumsal değişkenler, bağımsız ve etkileşimli olarak kişinin içsel durumlarını (biliş, duygulanım, uyarılma) etkiler ve sonuçta davranışı etkiler. Şiddet içeren medya karakterleriyle güçlü bir şekilde özdeşleşen kişiler veya karakteristik olarak saldırgan kişiler gibi bazı kişiler, şiddet içeren medya etkilerine karşı diğer insanlara göre daha savunmasız olabilir. Bu tür bireysel farklılıklar kişisel değişkenlerdir. Şiddet içeren medyaya maruz kalmak durumsal bir değişkendir. Dolayısıyla şiddet içerikli medyaya maruz kalmanın saldırganlığı artırabileceği üç yol vardır: Saldırgan düşünceler, öfkeli duygular ve fizyolojik uyarılma. Şiddet içeren medyaya maruz kalmak saldırgan düşünceleri, öfkeli duyguları ve fizyolojik uyarılmayı artırmakta; şiddet içeren medyaya maruz kalmak aynı zamanda başkalarına karşı empati ve şefkat duygularını da azalmaktadır. Araştırmalar şiddet içerikli medyaya maruz kalmanın düşmanca değerlendirmeleri artırdığını göstermektedir. Saldırgan düşünceleri olan, içten içe öfkeli olan, uyarılmış ve stresli olan ve düşmanca değerlendirmelerde bulunan kişilerin başkalarına zarar verme olasılığı özellikle yüksektir ve özellikle başkalarına yardım etme olasılıkları da düşük olmaktadır.
14 Aronson, Wilson, Akert. Sosyal Psikoloji, Kaknüs, 2012. Dünya aklı XX. Yüzyıl başında uykuya daldığı zaman meydan “kitlelerin totaliter iradelerine kalmıştı.” 15 Temmuz 2016 isyan kalkışması da bir akıl tutulması değil de nedir?
15 Araçsal saldırganlık kasıtlı olarak (ister öfke veya hayal kırıklığından kaynaklansın, ister hesaplanmış bir amaç olarak) başkalarını psikolojik, fiziksel veya her iki şekilde tehlikeye sokan herhangi bir sürüş davranışı" olarak tanımlanmaktadır. Ellison-Potter ve diğerleri, 2001.
16 Bu teori karar alma psikolojisinde hafifçe dürtmek/itmek/sarsmak/ güdülendirmenin etkisine işaret etmektedir. “Nudge” yapmayı düşündüğünüz davranışı çevrenizdeki en ufak bir iti/şey/vasıfla değiştiren bir olgu; yapacağınız seçimi etkileyici bir nesnedir. Örneğin gittiğin bir kafeteryada yemeklerin sıralanış biçimi bile seçeceğiniz yemeği etkilemektedir. Kuşkusuz, kişilere biraz seçim olanağı tanınmalıdır. Aksi takdirde “big brother” yaklaşımı egemen olur. Burada söz konusu olan vatandaşları gözetleyici bir zihniyeti temel almak yerine vatandaşları sosyal kurallara uyum için olabildiğince motive etmektir.