1.BOŞANMANIN ÖZEL SEBEPLERİ

a)      Zina

Zina, eşlerden birinin, evlilik birliği devam ederken, karşı cinsten bir kişi ile isteyerek cinsi münasebette bulunması şeklinde tanımlanmaktadır.[i] Nişanlanmayla başlayan sadakat yükümlüğüne aykırılık teşkil eden zina, kanunumuzda özel boşanma sebepleri arasında; mutlak bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Zinanın mutlak boşanma sebebi olarak kabul edilmesi, varlığının hakim tarafından saptanması halinde, ayrıca evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığı araştırılmadan boşanmaya karar verilmesini ifade etmektedir. Başka bir ifadeyle, zinanın varlığı durumunda, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğu kabul edilmektedir; bunun ayrıca ispatı aranmaz.

aa)  Af

Yukarıda belirttiğimiz üzere, zinaya dayanılarak boşanmaya karar verilmesi, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının kabulüne dayanmaktadır. Aldatılan eşin zinayı affetmesi, tarafların yaşananları anlaşarak çözüme kavuşturdukları; zinanın aldatılan eş için, ortak hayatı çekilmez hale getirmediği anlamında değerlendirilmektedir. Bu nedenle affeden eş, artık bu sebebe dayanarak boşanma davası açamayacaktır.

Eşin, affettiğini belirli bir şekilde göstermesi gerekmez. Af, açık olarak beyan edilebileceği gibi; ortak hayatı sürdürmek, normal yaşantıyı devam ettirmek şeklinde, örtülü olarak da yapılabilir.

ab)   Hak Düşürücü Süre

Zinaya dayanan boşanma davası açılırken, kanunumuzda altı ay ve beş yıl olarak belirlenmiş olan hak düşürücü sürelere dikkat etmek gerekmektedir.

Altı aylık süre, eşin zinasının öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Yani eş, zinayı öğrendiği tarihten itibaren altı ay içinde boşanma davasını açmalıdır. Aksi takdirde, zinaya dayanarak bu davayı açamayacaktır. Kanun koyucu, zinanın öğrenilmesinin hemen ardından hissedilen yoğun duygularla açılmayan boşanma davasının, uzun sayılabilecek bir süre geçtikten sonra açılmasına cevaz vermemiştir.

Beş yıllık sürenin başlangıcı ise, zina fiilinin işlendiği tarihtir. Aldatılan eş, zinayı beş yıldan sonra öğrenmişse dahi, artık zinaya dayanarak boşanma davası açamayacaktır. Bu durumda altı ayık süre dikkate alınmaz. Tabiidir ki yeni bir zina söz konusu olduğunda, bu fiil için ayrıca süre işlemesi söz konusu olacaktır.

 

b)      Hayata Kast, Pek Kötü Muamele, Onur Kırıcı Davranış

Söz konusu boşanma sebepleri kanunda aynı maddede düzenlenmiştir. Medeni Kanun madde 162/I’e göre,

“Eşlerden her biri diğeri tarafından, hayatına kast edilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.”

Hayata kast; bir eşin, diğer eşi öldürme girişimidir. Eş, bu kastını fiil olarak ortaya koymuş olmalıdır. Bu nedenle sadece ölümle tehdit etmek bu nedene dayanarak boşanma davası açabilmek için yeterli değildir. Ancak her somut olay, tehdidin ciddiyeti bakımından, ayrıca değerlendirilmelidir.

Pek fena muamele; diğer eşin vücut bütünlüğü ve sağlığına yönelik her türlü saldırıdır.[ii] Eşin, diğer eş tarafından bir kez dahi şiddet görmesi bu kapsamda değerlendirilir. Bu nedenle eşe yönelik kötü muamelenin süreklilik arz etmesi aranmaz.

Onur kırıcı davranış; eşlerden birinin, diğerinin onuruna, haksız ve ona hakaret etmek, onu küçük düşürmek amacıyla yaptığı saldırıdır.[iii] Bu saldırının üçüncü bir kişinin önünde yapılmış olması aranmamaktadır. Tarafların yalnız oldukları ortamda yapılan saldırılar da birey onurunun zedelenmesi bakımından yeterlidir.

aa)  Af

Söz konusu fiillere maruz kalan eşin, diğer eşi açık ya da zımni şekilde affetmesi durumunda, ilgili sebeplere dayanarak dava açması mümkün olmayacaktır.

ab)  Hak düşürücü süre

Hayata kast, pek kötü muamele ya da onur kırıcı davranış nedenlerine dayanılarak açılan boşanma davasında da, zinada olduğu gibi altı aylık ve beş yıllık hak düşürücü süreler söz konusudur. Altı aylık süre, eşin dava sebebini öğrenilmesinden;  beş yıllık süre ise, dava sebebinin doğumundan itibaren işlemeye başlar. Bu sürelerin geçirilmesi halinde belirtilen sebeplerle boşanma davası açılamayacaktır.

 

c)      Küçük Düşürücü Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme

Küçük düşürücü suçun belirlenmesinde, suç karşılığı öngörülen ceza değil, toplumdaki anlayış dikkate alınır. Örnek vermek gerekirse, hırsızlık, hileli iflas, dolandırıcılık, ırza geçme gibi suçlar küçük düşürücü suç kapsamında değerlendirilmektedir. Bu suçların bir defa işlenmesi dahi boşanmaya dayanak teşkil edebilecek yeterliliktedir.

Haysiyetsiz hayat sürmenin varlığının kabulü için ise, bir süreklilik söz konusu olmalıdır. Bu gibi durumlara, ayyaşlık, kumarbazlık ve hayat kadını olarak çalışma örnek olarak gösterilebilir.

Küçük düşürücü suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayanarak boşanma davası açılabilmesi için, sadece iddia edilen fiillerin ispatlanması yeterli değildir. Ayrıca, boşanma davası açan eş için bu sebepler,  diğer eşle birlikte yaşamayı çekilmez hale getirmelidir. Söz konusu durumların varlığına rağmen, bu fiiller taraflar arasında sorun yaratmıyorsa, bu sebeplere dayanılarak boşanma davası açılamayacaktır. Buradan da anlaşılacağı gibi belirtilen sebepler mutlak değil, nispi boşanma sebepleridir.

aa)  Hak Düşürücü Süre

Küçük düşürücü suç işleme ya da haysiyetsiz hayat sürmeye dayanarak boşanma davası açmak, herhangi bir hak düşürücü süreye bağlı değildir. Ancak, aradan uzun süre geçtikten sonra belirtilen sebeplere dayanılması durumunda, ortak hayatın çekilmez hale geldiği iddiasının ispatı güç olacağından; zaman geçirmeden dava açılması yerinde olacaktır.

d)      Terk

Medeni Kanun’a göre, eşlerden birinin haklı bir sebep olmaksızın ortak konutu terk etmesi halinde, diğer eşin terke dayalı boşanma davası açma hakkı vardır. Ancak kanun terk olgusunun yanında başka şartların mevcudiyetini aramaktadır.

aa)  Haklı sebebe dayanmama

Öncelikle terk, evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek amacı taşımalıdır. Yani haklı bir sebebe dayanmamalıdır. Mesela askerlik görevini yerine getirdiği için ortak konutta bulunmayan eşe karşı, terke dayalı boşanma davası açılamayacaktır. Ancak, haklı bir sebebe dayanarak ortak konuttan ayrılan eşin, sebebin ortadan kalkmasına rağmen konuta dönmemesi halinde, terk olgusu yine gerçekleşmiş kabul edilir.

Önemle belirtmek gerekir ki, eşin ortak konutu terke zorlanması halinde, zorlamada bulunan eş terk etmiş sayılacaktır. Bu durumda, terke dayalı boşanma davası açma hakkı, terke zorlanan eşe tanınmıştır.

ab)  İhtar

Kanunumuz terke dayalı boşanma davası açılabilmesi için, eşin ortak konuta davet edilmesini aramaktadır. Bu davet, kanunda belirtilen şartları havi bir ihtar yoluyla yapılacaktır. Söz konusu ihtarın yapılabilmesi için, ortak konutun terk edilmesinin üzerinden dört aylık sürenin geçmesi gerekmektedir.

İhtarda, eşin iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği; aksi takdirde kendisine karşı boşanma davası açılacağı hususu yer alır. Belirtilen iki ayın geçmesine rağmen eş hala ortak konuta dönmemişse, terke dayalı boşanma davası açılabilecektir.

Özetlemek gerekirse terke dayalı boşanma davasının açılabilmesi için, ihtardan önce dört ay; ihtardan sonra iki ay olmak üzere, terk fiilinin üzerinden altı ay geçmesi gerekmekte; boşanma davası ancak bu sürenin sonunda açılabilmektedir. Belirtilen şartların gerçekleştiğinin tespiti halinde mahkemece boşanmaya karar verilecektir.

 e)      Akıl Hastalığı

Boşanma davasının açılabilmesi için akıl hastalığının ne zaman başladığı önem arz etmemektedir. Davanın açıldığı esnada hastalığın varlığı yeterlidir.

Ancak unutulmamalıdır ki, bu sebebe dayanılarak açılan boşanma davasında, hastalığın iyileşemeyeceğinin sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi gerekmektedir. Yani, akıl hastalığının geçici değil, sürekli olması aranmaktadır.

Akıl hastalığı nispi bir boşanma sebebidir. Bu nedenle sadece akıl hastalığının varlığı boşanma için yeterli değildir. Ayrıca hastalığın, ortak hayatı çekilmez hale getirdiğinin ispatı gerekmektedir.

aa)  Hak düşürücü süre

Belirttiğimiz üzere akıl hastalığının boşanma davasının açıldığı anda var olması yeterli olduğundan, herhangi bir hak düşürücü süre söz konusu değildir. Hastalık devam ettiği sürece boşanma davasının açılabilmesi mümkündür.

 

2. BOŞANMANIN GENEL SEBEPLERİ

Kanun koyucu boşanmanın özel sebepleri yanında genel sebeplerini de düzenlemiştir.

Önceden belirlenmesi mümkün olmayan bir olay, kanunun deyişi ile evlilik birliğini temelinden sarsmışsa ve bu sebeple eşlerden artık ortak hayata devam etmesi beklenemezse, boşanmanın genel sebebinden söz edilir.[iv] Yani boşanma davası zina, hayata kast, pek kötü muamele, onur kırıcı davranış, küçük düşürücü suç işleme, haysiyetsiz hayat sürme, terk ya da akıl hastalığı sebeplerinden birine dayanılarak açılamıyorsa, ancak tarafların evlilik birliğini devam ettirmeleri kendilerinden beklenemeyecek durumda ise, genel sebeplere dayanılarak dava açılabilecektir.

 a)      Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması

Evlilik birliği, iki tarafın hayatı paylaşması gerektirir. Ancak farklı iki bireyin ortak bir hayat kurması pek çok sorunu da beraberinde getirebilmektedir. Tarafların evlilik birliğinden beklentilerinin farklı olması, kişisel farklılıkları ya da ailelerin evliliğe müdahalede bulunması gibi pek çok sebep bu sorunları artırmaktadır. Ancak, taraflar arasında yaşanan her olay boşanmak için yeterli görülmemektedir. Bunun yanında boşanmanın, taraflar ve toplum için daha yararlı olacağına hakim tarafından kanaat getirilmesi gerekmektedir. Hakim tarafların ve şahitlerin beyanlarını dikkate alarak somut olayın değerlendirmesini yapacak ve ancak eşlerden en az birisinin ortak hayatı sürdürmesi kendisinden beklenemeyecek ise boşanmaya karar verecektir. 

Burada önem arz eden bir husus da davalının itiraz hakkının bulunmasıdır. Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olgularda davacı eşin kusuru davalı eşin kusurundan daha fazla ise, davalı eş boşanma davasına itiraz edebilecektir. Dikkat edilirse kanun itiraz hakkının kullanılabilmesi için davalı eşin tamamen kusursuz olmasını aramamaktadır. Davalı eşin davacı eşe oranla daha az kusurlu olması, itiraz edilebilmesi için yeterlidir.

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sonucunu doğurabilecek nedenler sınırlı sayıda değildir. Bu kapsama nelerin sokulabileceği daha çok Yargıtay kararlarıyla şekillenmiştir. Yargıtay kararlarında yer alan bazı sebeplere değinmek fikir vermesi açısından aydınlatıcı olacaktır:

  •  Eşine iftira etmek
  • Aile sırlarını açıklamak
  • Eşi ailesi ile görüştürmemek
  • Eşin ailesine hakaret etmek
  • Başkasını sevdiğini söylemek
  • Eşini sevmediğini söylemek
  • Aşırı kıskançlık göstermek
  • Bağımsız konut sağlamamak (Kayınvalide/kayınpederle birlikte oturulacak şekilde konut sağlanmasının, bağımsız konut kapsamında değerlendirilmediğine dikkat edilmelidir.)
  • Cimri olmak (Cimriliğin, tutumlu olma sınırını aşması gerekmektedir.)
  • Üvey çocuklara kötü davranmak
  • Evi sık sık terk etmek (Çalışmamızda yer verdiğimiz terke dayalı boşanma davasıyla karşılaşmak istemeyen eşe karşı, bu sebebe dayanılarak boşanma davası açılabilecektir.)
  • Eşin hastalığı ile ilgilenmemek
  • Cinsel ilişki kuramamak
  • Cinsel ilişkiden kaçınmak
  • Zorla ters ilişki kurmak
  • Eşin dövülmesine seyirci kalmak
  • Ev eşyasına zarar vermek
  • Sürekli alkol almak
  • Haklı sebep olmaksızın yıkanmaktan kaçınmak
  • Eşlerden birinin diğerinin cebinden para alması
  • Fuhuş yapmaya zorlamak
  • Ağız kokusu konusunda tedaviden kaçınmak
  • Altını ıslatmak
  • Eşin tedavisini yaptırmaktan kaçınmak
  • Sürekli kavga etmek
  • Kayınpeder veya kayınvalidenin, eşe kötü davranmasına engel olmamak
  • Kadının mesleğini icra etmesine mani olmak
  • Aşırı şekilde borçlanarak birçok icra takibine sebep olmak
  • Eşi sosyal ortamlardan soyutlamak
  • At yarışı oynamak ve ailenin ekonomik durumunu tehlikeye düşürmek

Belirtilen sebeplerin tek başına boşanmak için yeterli olmadığı; bu sebeplerin aynı zamanda eş için ortak hayatı sürdürmeyi çekilmez hale getirmesi gerektiği unutulmamalıdır.

 

b)      Anlaşmalı Boşanma

Medeni Kanun eşlerin anlaşarak boşanmasına cevaz vermektedir. Kanuna göre, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin açtığı davayı kabul etmesi halinde anlaşmalı boşanma söz konusu olmaktadır. Bu durumda evlilik birliği temelinden sarsılmış kabul edildiği için hakim ayrıca bunu araştırmayacaktır. Ancak hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi şarttır. Pek çok Yargıtay kararında da belirtildiği gibi, hakimin sadece tarafların vekillerini dinlemesi boşanmaya karar vermek için yeterli değildir.

Anlaşmalı boşanma durumunda taraflar arasında bir boşanma protokolü imzalanır. Bu protokolde boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumunun nasıl düzenleneceğine ilişkin düzenlemeler yer alacaktır. Ancak, bu hususlarda sadece tarafların anlaşması yeterli değildir. Bu protokolün, ayrıca hakim tarafından onaylanması gerekmektedir. Hakim, protokolü tarafların ve çocukların menfaatini göz önünde tutarak değerlendirip; uygun bulmadığı hükümlerde değişikliğe gidecektir. Bu değişikliklerin taraflarca kabul edilmesi halinde de boşanmaya hükmedecektir.

Ayrıca kanun, tarafların henüz birbirini tanımadan boşanmalarının önüne geçmek için, belirli bir süre geçtikten sonra anlaşmalı boşanmaya cevaz vermiştir. Anlaşmalı boşanma, evlilikleri en az bir yıl sürmüş eşler için başvurulabilecek bir yoldur. Tarafların, diğer hususlarda da mutabakat sağlamaları halinde, anlaşmalı olarak boşanmaları mümkündür.

[i] Prof.Dr. Mustafa DURAL/Doç. Dr. Tufan ÖĞÜZ/Yard. Doç. Dr. Alper GÜMÜŞ, Türk Özel Hukuku Cilt III, Aile Hukuku, Filiz Kitabevi, 2005.

[ii] Prof.Dr. Mustafa DURAL/Doç. Dr. Tufan ÖĞÜZ/Yard. Doç. Dr. Alper GÜMÜŞ, Türk Özel Hukuku Cilt III, Aile Hukuku, Filiz Kitabevi, 2005, sf. 108.

[iii] Prof.Dr. Mustafa DURAL/Doç. Dr. Tufan ÖĞÜZ/Yard. Doç. Dr. Alper GÜMÜŞ, Türk Özel Hukuku Cilt III, Aile Hukuku, Filiz Kitabevi, 2005, sf. 108.

[iv] Prof.Dr. Mustafa DURAL/Doç. Dr. Tufan ÖĞÜZ/Yard. Doç. Dr. Alper GÜMÜŞ, Türk Özel Hukuku Cilt III, Aile Hukuku, Filiz Kitabevi, 2005, sf. 115..


Yazar: Avukat Şehrazat Önügören / avukatlarimiz.com