Bu yazımızda zaman zaman güncel olaylarda da karşımıza çıkan, tartışma konusu olabilen polisin zor ve silah kullanma yetkisini 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu (PVSK) [1] çerçevesinde ele alacağız.
Polisin zor ve silah kullanma yetkisi PVSK madde 16’da düzenlenmiştir. Bu kanunun ilk fıkrasında polisin bir direnişle karşılaşması halinde bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanma yetkisine sahip olduğundan bahsetmiş devamında zor kullanma yetkisi kapsamında direnmenin mahiyetine ve derecesine göre direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir denmiştir. Kanun maddesi bedeni kuvvet olarak polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı bedeni güç, maddi güç olarak ise polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı ve/veya boyalı su, göz yaşartıcı, gazlar veya tozlar, fizikî engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçları şeklinde tanımlamaya gitmiştir.
Kanun maddesinde zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılacağından bahsetmiş ancak direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir demiştir. Polisin, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı araç ve gereç ile kullanacağı zorun derecesini kendisin takdir ve tayin edeceği ancak toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edileceği yazılmıştır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere polis zor kullanma yetkisini ancak Kanun'un çizdiği sınırlar çerçevesinde, kademeli bir şekilde ve ölçülülük ilkesine uygun olarak kullanabilecektir. Bununla birlikte çağdaş toplumlarda polisin üstlendiği görevin zorluğu ve insanoğlunun öngörülemeyen tutumu dikkate alındığında, iç hukuk yetkililerine yüklenen sorumluluğun ağırlığı tahammül edilemez bir boyutta da olmamalıdır. (AİHM, Günaydın/Türkiye B.N: 27526/95, 13.10.2005.) [2]Bu kapsamda ilgili maddede bahsedilen durumlarda zor kullanan polisin mesleki deneyimi, bu zamana kadar görev aldığı birim gibi hususların kanunun yorumlanmasında göz önünde bulundurulabileceğini söyleyebiliriz. Şöyle ki Yargıtay’ın önüne gelen, bir kişinin ölümüyle sonuçlanan öğrenci olayları hakkında 1. Ceza Dairesi 2018/5080 esas, 2018/5178 sayılı kararında sanık polis memurunun 18 yıllık tecrübeli polis memuru olduğu, 8 yıl gibi uzun sayılacak bir süredir üniversitede görev yaptığından bahisle öğrenci olayları ile toplumsal olaylarda bilgi ve öngörü sahibi olduğunun kabulünün gerektiği, olay esnasında başında bulunan amirlerinin silah kullanması yetkisi vermediğine dair beyanları ve olay sırasında maktulün de içinde bulunduğu öğrenci grubunun sanığa veya yakınındaki meslektaşına açık ve yakın bir saldırı durumlarının bulunmamasını da göz önüne alarak sanığın eyleminin TCK'nin 24. maddesinde düzenlenen "kanunun emrini yerine getirme" kapsamında değerlendirmemiştir.
Maddenin devamında da silah kullanmaya ilişkin hükümlere yer vermiştir. Polisin, kendisine veya başkasına yönelik bir saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin koşullara bağlı kalmaksızın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun meşru savunmaya ilişkin hükümleri çerçevesinde savunmada bulunur denmiş ve bu durumları 16. Maddenin 7. Fıkrasında aşağıdaki şekilde sıralamış;
Polis;
a. Meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında,
b. Bedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde,
c. Hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde,
d. (Ek: 27/3/2015-6638/4 md.) Kendisine veya başkalarına, işyerlerine, konutlara, kamu binalarına, okullara, yurtlara, ibadethanelere, araçlara ve kişilerin tek tek veya toplu halde bulunduğu açık veya kapalı alanlara molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı, saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde,
silah kullanmaya yetkilidir denmiştir. Yukarıda bahsettiğimiz kanun maddelerinden 7. Fıkranın c bendine giren durumlarda ise silah kullanılmasını belirli koşullara bağlamıştır. Bunun için polisin silah kullanmadan önce kişinin duyabileceği şekilde ‘DUR’ çağrısında bulunmasını, kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde uyarı amaçlı ateş etmesini buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi nedeniyle ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edebilir denmiştir. Kişinin ele geçirilmesi amacıyla başvurulan bu yöntemin ölçülülük ilkesine aykırı şekilde olmaması gerekmektedir. Maddenin son fıkrasında ise polisin direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor ve silah kullanma yetkinini kullanırken, kendisine karşı silahlı saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, saldırıyı gerçekleştiren kişiye karşı saldırıyı etkisiz hale getirecek ölçüde duraksamadan silahla ateş edebileceğini söylemiştir.
Sonuç olarak polisin zor ve silah kullanma yetkisi kapsamında görevini ifa ederken dikkat etmesi gereken, kanun maddelerinde de sıkça yer aldığı şekilde ölçülülük ilkesi dikkat edilmesi gereken en önemli etkendir. Bu durumun değerlendirilmesinde de yazımızın yukarıdaki kısmında da bahsettiğimiz üzere polisin tecrübesi, olayın cereyan ettiği saat, gerçekleşen yer, sabah ya da akşam vakti olması, atış performansı yüksek olan bir polisin ayağından vurarak etkisiz hale getirebileceği direnene karşı hayati bölgelerine ateş etmesi gibi durumların bu hususların değerlendirilmesinde dikkate alınacağını, sınırların aşılması durumunda ise ceza sorumluluğunu kaldıran ve azaltan nedenlerden biri olan TCK'nın 24. Maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı konusunda etkili olacağını söyleyebiliriz.
---------------------------------------
[1] Kanunun tamamı için bknz: http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.2559.pdf
[2] Ceza Genel Kurulu 2017/408 E. , 2018/538 K.